29 Nisan 1940 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 7

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

an i '%%%güzeı bir kadın, ha- M erden ve çirkin- olanlarından İ Masun olmak i* MMalidır. Ne demek 'dmlz Mmı, azizim? Süabahkı korkula- ermı halleden bu un kalmıştı. sözünü kesme- Kerim, 9 kadar korküyo- getirmek Üm rahat bir şey Orkutan ölün- hayaîeîîcek o ihtizar daki- Ş&%Nıx © ölüm arasındaki Ğ q% Manasız bir şey, B değ;, şimdiye kadar apmadım. Fakat %'îlmış bulunuyorum. hh Mıâ:teri çağırtarak j &l%% evlât edindiğimi Uzun — seneler in klzı olan bu ço- Sonra resmen ve ale- Bunu yaptık- RY hatırlatacağxm % Kerim. l“lmedenm bu tedbir edi yalnız sızden Yörum, Bunu kabil îîl_etıutunuz Bu sur n sanmıyanlar Cesarenm göstereme- istiyen, onu için alsın, maksadım..,, anladığını işa- l uhünük&“ %îîa%' El'ımı dedi. Hak- ben de biliyorum, Müteyakkız dav- Eiriyordıı. Ke- her ikisine de, bir işi vardı. Za- flerle birlikte ara fikacaklardı. Bayan bu- ay ' —H—%gîîyhrunıSg:ğ;;nî;âğîç i Vış* hmş olursunuz. den Çok mütehassi- ıâmür ederim efendim, | îğîîîî“da teşyi edemi- teessifim. O gece (| İâ.hq Kabil olursa N&;M .gorumm Ya Kerim.. Ya g cağız. Ke / Mml'kta görüşürüz,. Mme,, ”“*“ İStanbulda do- Evl bnslıydz Ge- %ıı €nerek kısa süren RBeçirmi !%ıı klıâ’amııe babasîîm ak- ğUD büyü- lamak için ve 151 icabı ora- m ÇOk genç ya" ektebinden me- ransa&'a gitmiş t&:;rmühendısı ola- K üîîtanbula dön Wum:mış (...) tayya ?1 b' L k'—"*kın zekâsı Ti - faaliyeti ile za%nd tanıtmıştı. & İşine ait en *NAKLEDEN: BURHAN BURÇAK ön VĞ wei A J/orum/ güç ve karışık meseleleri — derhal kavrayan bir anlayış, — bir küdret sezmişlerdi. Bu namuslu, küvvetli ve vazife âşıkı adam — vazifesinde derhal yükselmiş ve hürmet kazân mıştr. Kerimin — dört sene içinde işleri düzelmişti E- peyce para kazanıyordu. — Kıbris- tan annesini getirterek İstanbulda yerleşmek arzusunu duydü ve bu- nu annesine bildirdi. İhtiyar kadın oğlunun yanında — bulunmaktan büyük bir zevk duyacağını — yaz- dı. Kerim, sevincinden. bir çılgın halinde, tıpkı Kıbrıstaki evlerine benziyen bir yuva hazırladı. Ne ya zık ki annesi öğlunün hazırladığı bu yeni yuvaya geleceğine yakın bir soğuk algınlığının zatüccenbe çevrilmesinden — kısa bir zaman sonra öldü. Kerim öksüzlüğü asıl o zaman hissetti. Aradan altı sene geçti. ÂAnnesi- nin görmesi nasip olmıyan evde her zaman ondan bahsedilirdi. Ke- de otururdu. Büyüğünü annesi i- çin vaktile annesi için hazırlamış- tı. Köşede hâlâ onun için hazırla- | dığı yatak bile duruyor hiçbir za- man gelmiyecek olan, ;annesini bek- liyordu. Evin bütün hızmetını. bir köy- lü kadını olan Fatma — görürdü. Her taraf misk gibi lâvanta çiçeği kokardı. Parlak ve tertemiz eşya" larda ve yerlerde bir zerre toz bile görmek kabil değildi. Kerim her sabah işine gider ve bütün gün fabrikada çalışırdı. Ak- şam Üüzeri İstanbulun — ortasında Kıbrıstaki evini hatırlatan sakin ve sevimli yuvasına dönmekte tat- İr bir zeyk duyardı., Eski ve kıy- | mettar köy eşyalarile süslü yemek odasında ara sıra yalnız başına ye mek yerdi. Bu rahat ve asüde be- kâr hayatına çok alışmıştı. Evine hiçbir kadın gelmezdi. — Arkadaşı Kadriye bile sevimli yuvasını tanı mazdı. Hayatma hâkim olan çalışma- sr arasında, Kadriyenin — muhab- beti içinde duyar ve yazı odasının pencerelerinden küçük — bahçenin .biricik büyük ağacını ve her mev” simde değişen şeklini seyrederdi. Bu ağaç bazan solgun yeşil, bazan koyu nefti renklerle — süslenirdi. bazı mevsimde de altın ve sırmalı bir elbise yahut beyaz — bir kürk giymiş hissini verirdi. Kerimin sarp adını verdiği bir de köpeği vardı. Ah o köpek... Bir akşam sokakta arkasına takıl- mış ve onunla beraber evine kadar gelmişti. O günden sonra — küçük köpeğin sahibi meydana çıkmamış tı. Kerim bu sarı tüylü ve siyah a: yaklı sadık köpeğin efendisi olmuş tu. Evde sessiz sessiz dolaşır, biri konuştuğu zaman anlıyormuş- gibi dinlerdi. Hattâ bazan sadık gözle- rinde kendisinin konuşamamasın- dan doğan gizli bir elem sezilirdi. Kerim yalnızlığı severdi. Henüz şöhret bulmamış-çalışkan — bir a- damdı, Tayyare gezintileri sırasın- da gökyüzünde yapyalnız kalmak ister ve yanmna hiçbir yolcu almaz dı. Kalabâlıktan kaçardı. Bedbin olmamakla beraber hiçbir eğlence- ye iştirak etmezdi. (Devamı var) Almanca dersleri Seri ve asri “HABER”" Meto. diyle ve mutedil ücretle ders al- mak istiyenlerin “Alcanca üğret. meni” ismine mektupla gazetemi— ze müracaati. R m=:=ı:::==:=====r.::u= Göz Hekimi Dr. Murat R. Aydın Beyoğlu . Parmakkapır, İmam 'den haberdar kılmak — üzere iken- HAB E R — Mqam Postası Nihayet çok iyi bir — tesadülle, Misır cigaraları arasında - padişa- 'hin kullandığı harmana uygün: bi- rini buldum. Keyifli keyifli birkaç nefes çekti ve arkamı okşıyarak: Aferin Kayserinin — gülüdedi, bugün tam manasile bir tütüncü basr olduğunu isbat ettin.. Bravo sana. Bu neşe ile o da, ben de belâsını unutmuştuk. Ertesi günü: Melik — Hüseyinin Roma elçisi Lütfullah bey padişa- hr ziyarete geldi, hükümdarınm sultan Vahidettine bağladığı 200 İngiliz lirası aylıfın bir yıllık tu- tarı olan 2400 altunu getirdi, pa- dişaha teslim etti. Melik Hüseyinden Sultan Vahi- dettine gelen ilk ve son akça işte bundan ibarettir. Ondan — sonra, hattâ vefatını r-üteakip padişahın ortada kalan cenazesini kaldırabil- mek için vaki olan —müracaatlara bile Melik Hüseyin hiçbir . alâka göstermemiş, cevap vermemiştir. Elçi Lütfullah bey, padişahın tavsiyesi üzerine bir müddet sonra bizim miralay Tahir beyi Romaya davet etti. ve dolgunca bir aylıkla Hicar hükümeti Roma ataşemili terliğine tayin ettirdi. Böylece bi- zim konaktan bir ağırlık eksıhnış oldu. Sabalüeyîn erkenden hamamını yapan sultan Vahidettin, belki de bnyonun tesirile pek neşeli, uek şendi. — Bana hokka kalem getir.. Kı- zım dün gece rüyama girdi, zaten kaç gündür niyetleniyordum, ona bir mektup yazayım bugün.. — İyi ama, efendimiz, mektu- bu İstanbula nasıl gönedereceğiz? — Yolunu buldum ben.. — İnşallah... |— Melik Hüseyinin Roma elçi- si Lütfullah bey bu İşi üzerine alr- - yor. Çocuklarımız meraktadırlar. Hakkımızda türlü türlü haberler çıkabilir, kimbilir neler — yazılır. Öldük mü kaklık mrı, neredeyiz, ne yapıyoruz hiç malümatları yok, doğru değil bu. Hele getir baka- yım kâğıt kalemi.. Masasını da, daha aydınlık diye pencerenin kenarına çektirdi. Bir. küçük kadeh konyak da içtikten sonra İstanbuldaki kerimesi Sabi- ha sultana (1) işte — şu mektubu yazdı: Benim melek haslet Sabiham; Nisan beş tarihli mektubun pek çok seyahatler yaparak nihayet ha- olabildi. Bu ana kadar — kürelarz- dan hariç bir seyyarede ikamet &- diyormuşum gibi mekâtibe müm- kün olamıyor, aileye mektup ya- zıp cevabını almak lâakal bir bu-. çuk ay sabra muhtaç — kalıyor ve bu müşkülâta ilâveten benim bir Zeki yerde durmayıp tebdili mahal ve | mekân edişim büsbütün muhabere- yi işkâl ediyordu. Bir türlü mektuplar beni bulamı yor. ben ise mektupları elde et- meğe muvaffâk — olamıyordum. Hamdolsun şimdi (eğer cilvei ka- der bizi başka muhite sevketmez- se) kürelarz dahilinde — lâtif bir memlekette arâm Mekâtibe on ve ön iki gün zarfın- da mümkün, Hemen ailemi ahval- senin doktor paşaya yazdığın kâ- Bıt geldi. Okudum, o esnadh'baş_ım_ mahut nevraljiden — muztaripti, müsareaten bir şey — yazamadım, Evvelisi gün ise altmış üç günlük mektubunu alinca gayretimi topla yıp perişan bir fikir ve raşedar el- ler yadimile bu kâğıdı karalâyıp postaya vereceğim, Bilmem ki mek "tubun muhtevi olduğu kelimelerin | * mecmuundan bir.meal istihraç e- lik sebebile küdreti tâhrir ve inşa* sokak No; 2, Tel: 41553 Muayene ve her türlü göz ameliyatı fıkara için parasız.. MRAYDAN B anâemoya SanReme'dan AAF - FARA Anlalan : Vahideddin'in Türüncubaşisı Karserli ŞÜKRÜ. — 5 -mağın mahsulü ancak “velbeevvel mezahimi etmekteyim. || debilecek misin? Esasen-melekesiz- | - dan Âciz — kalemim ile — bür defa | ; | Mekkenin (hamam harareti diye- | #EEJİZ |i mem, zira hamam hararetinde ru- tubet vardır. Ancak fırın harareti- | — ne şebih) kavurucu sıcağında ha- zırlop yumurta gibi pisşmiş bir di- bu kadar olur; mazüur - gör. Hassaten rica ederim, meleğim, mektubumu dikkatle oku! Aman geçen defaki — gibi gene suitefehhüme kapılma! — Bundan akdem son derece yelis ve asahiyet- le hemşirene yazdığım bir kâğıtta sana, Ait bir çümleye bambaşka bir mana-vererek vaveylâ kopar mıştın. Sakın gene öyle olmasın. Ben Sabihamı nasıl insan şeklinde bir melek olduğunu bilmez miyim? Değil yalnız benim için, herkes i- çin hayırhahlığını, icabında feda- kârlığını takdir etmez miyim? . Böylemi sanırsın nurum? Sen- ce de malümdur ki hemşirene-biraz mMmuğberim. Yeis ve felâketin asabıma ver- diği zaaf tesirile hasıl olan suizan ve serzeniş ona aitti. Her ne ise geçti güzelim ve hem de ödeştik. Artık bu bahis burada kalsın,. Biraz ahvali umumiye ve husur siyem hakkımda münhasıran malü- mat vereyim. Gerçi vereceğim ma- lümat maalesef pek muhtasar ola- caktir. Arzü 'ettiğim ve ettiğin gi- bi tafsilât ve izahati lâzimeyi muh- tevi değildir. Sebeb mücbir ise ev- seferiyenin dimağıma — verdiği tâab sebebile çok yazı yazmağa — tahammiülüm yok, Saniyen şimdiki âramgâhrm- da kalrp kalamıyacağım sabit de- Bil, meşkük, Binaenaleyh yakın bir zamanda bu tahakkuk edecek, ben | da de dinlenmiş olacağım. İnşallah bundan sonraki mektubumda iste- diğin gibi tafsilât bulacaksın ku- . Gelelim şimdilik edeceğim hikâ- yej hal ve maziye; Cenabı hafızı mutlaka hezaran hamd ve şükran "bedhahlarımızın her türlü. , işaala- -“rıdla Tağmen manayı hakikisile sıh- hat ve âliyetteyim. Mücize nevin- den olarak ihtiyar ve nahif vücu- düm maddi ve manevi her — türlü ve her güna taab ve alâma muka- vemet &tti ve ediyor. Yalnız şid- detle istirahate muhtacım, o kadar. Herkesten ziyade sana - malüm- dur ki, İstanbuldan nasıl bir mec- buriyeti elime ve mücbire ile çık- tım. Müfarakatim esnasında nere- ye gideceğim bence mukarrer değil, | meçhüldü, İngilizler bir — zaman muvakkat için Maltayı münasip gördüklerini bana yolda iken haber verdiler. Zarurt muvafakat ettim. Daha Maltaya muvasalat etmemiş tik. Vatanı azizime avdet ihtimali- nin husüle ve o anı mesudun hulü- lüne kadar haysiyet ve sıfatı husu- siyem icabr memaliki ecnebiyede bahusus maaile ikamet münasip olamıryacağından Ravzai mutahha- rei cenabı risaletpenahiye ilticayı ve vakti müsaadeye kadar müca- vizi sırf hissiyatı diniyemin. sevki- Je münasip ve muvafık: * buldum. Kalben ve viocdanen karar verdim. (Devamı var) (1) Sabiha sultan şimdi — zevci son halife Abdülmecidin oğlu Far ruk efendi ile Mısırda yaşamakta- dır. . KnNzux'.r“ MEYVA ÜU » TUZU XŞ HER YEMEKTEN SONAN KULLANINIZ SİHHATINIZI KAZANIRSINIZ. AISTANBUL * “BEYOĞLUZ :;'—"5 ölmüştü. Bir gün bana dedi ki: Kırmızı gulilleır Nakleden: Le İ rım, Benim de bu dünyada kimse- ciklerim yok. Yalnız bir kız karde- Müszaadenizle kendimi takdim & deyim: Nuri Biler. Daha genç de- necek bir yaşta ve dinç olduğuma rağmen tekaüt edilmiş. bulunuyo- rüum, Bir tramvay.durağı civarım da, havadar bir apartrmanda kira- ladığım tek bir odada yapayalnız otururum. Hiçbir arkadaşım yok- tur. Hiç kimse ile aramızda fikir mutabakatı olmaz. Bu yüzden kim $öye yanaşmaz, tramvay durağın” daki küçük kıraathan&de kendimle münakaşalar yaparım, Vaziyetim- den memnunum, Bundan birkaç yıl evvel bir gün durakta bekliyen küçük bir kızla mürebbiyesi gözüme ilişti. Tram- yay hattındaki bir arıza dolayısile geç kalan arabayı beklemekten yor tulunca ihtiyatla ve mahcup — bir eda ile bana doğru geldiler. — Biraz oturmamıza müsaade eder misiniz? Bitik bir haldeyiz, dediler. — Hayhay! Buyurun, oturunuz. Yanıma oturdular, Garsona ses- lenerek — mürebbiyeye bir kahye, küçükğe de bir lokum getırmeuını söyledim. Bu süretle onlarla tanış- | mış oldum. O günden sonra tram- vay durağına giderlerken oradan geçtikleri zaman onları çağırır bir şey ikram ederdim. Bir — gün kız bana: — Sizin çocuklarınız yok mu? diye sordu. — Ah, kızım,hayır ben evlenme — Dünyada yalnız mı yaşıyor- sunuz? — Şimdi yalnız değilim, yanım- sen varsın. — Fakat ben size arkadaşlık e- decek yaşta değilim ki. Daha kü* çüküm. Sonra, beni ayda — yılda bir defa görüyorsunuz. -Bu sevimli mahlük benim için bır teselli kaynağı oldu. Kendisi- ni pek az görürdüm. — Lâkin her defaşında içimi hayatla, neşe ile | g; doldururdu. Yanımda bulunmadığı vakitler de hep onun hâtırasile ya- şardım; kulaklarım onun — güzel sözlerile çınlardı. Önümde - onun küçük kara gözleri canlanırdı. Aradan günler geçti, onu görme“ dim, Çocukcağız hasta falan ol- masın dedim; bu düşünce ile içim ürperdi. Komşulara — sordum bir haber alamadım. Küçük, meydan" da yok. İsminden — başka bir şey bilmiyordum. Adı Aytendi. Ama hangi Ayten? Aytenler çok! Hafta lar, aylar geçti; ne kız, ne de mü- rebbiyesi göründü, Endişe ve me- rak içindeydim, Nihayet, — artık onu göremiyeceğimi aklıma koy- dum. Buna alışmak istedim. Fakat elimde mi ki? Bir türlü kızcağızı unutamıyordum. Acaba ne oldu? Belki de başka mahalleye taşın" mışlardır. Kışın uzun gecelerinde onu daima yanımda tahayyül e- der, sevimli sözlerini duyar gibi o- lurdum. Kendi kendime: “Ayten şimdi büyümüş, tam bir küçük ha- nim olmuştur,, diyerek seviniyor-» dum., E O günlerde süt kardeşim öldü. Onun da adı Nuri Bilerdi. Cenaze- sine gittim. Mezarlığa geldığımız sırada şaşakaldım. Ayten, ağlar maktan kıpkmmzı gözlerle ilerle- | di, tabutun üzerine bir kırmızı gül attı. Çehresinde derin bir acının i- fadesi seçiliyordu. — Yanında gene mürebbiyesi vardı. - Dayanama - dım, Yanına gittim: — Ayten, seni kaybettim, bunca 'zaman neredeydin? İkisi de bir korku hissile ve hay- retle bana bakıyorlardı. Mezarlık tan çıktık. Meseleyi anlamıştım. Kızcağız gazetede süt kardeşimin cenaze ilânını okumuş, beni zanne- t derek mürebbiyesile birlikte cena- zeye gelmişti. — Demek beni unutmadın mı? — İyi kadınlar hiç — unutulur mu? Bu süretle biribirimizle daha iyi * | tanışmış olduk, Evine gittim; ora- da annesini de-tanıdım. — Babası — Size dede dememi ister misi İ niz? —— Cânın nasli isterse öyle ça- 4 | Kır, yavrum. — Hayatımda baba — okşayışı görmedim... Ben dünyaya gelme- den babam ölmüştü. bir. annem vardı. Evimiz erkek yüzü görmedi. Onun için müsaadenizle size dede diyeyim, — Ah kızım, ne kadar bahtiya- şim o da evli... Taşrada şimdi. Se- nelerdir kendisini görmedim. Onun artık kocası, çocukları — var, beni mi düşünecek? Bunun üzerine annesi söze karış tı: — AÂrtik yalnız değilsiniz. bura- sı kendi eviniz gibi.. Mademki Ay- ten sizi bu kadar çok seviyor, iste- diğiniz zaman evimize gelebilirsi- niz, Dede sifatile değil tabi.. çünkü daha gençsiniz., Böylece benim de bir evim var;: vaktimi aile saadeti içinde geçırı— : yordum. ; Fakat saadet, geçici bir şey.. Bir gün kızkardeşimden — mektup al- - dım. Kocası ölünce, beni hatırlar muaştı. Rahmetli, ailesine para ye- rine bir hayli borç ve — iki çocuk birakmışti. Kadıncağız - acınacak bir haldeydi. Vicdanıma tabi ola- rak ona gitmeğe karar verdim. Te- kaüt maaşımla iyi kötü nasılsa ge- çinecektik. Evden ayfrılırken Aytenle veda- laştım: — Bilhassa, senden uzak ölme- ğe mahküm olduğum için mütees- sirim, Merak etmeyin, daha çok yaşa” yacaksınız ve tekrar — biribirimizi gdrecegız Size “dede,, dediğim i- çin ihtiyarladığınızı mı zannedi- yorsunuz, Başlangıçta Ayten bana munta- zam mektup yazardı. Sonra mek- tupları yavaş yavaş seyrekleşti, ni hayet hiç gelmez oldu.. Birkaç se- ne böyle geçti. Bir gün, hususi ba- 'zı işler için İstanbula — gelmiştim. Tesadüfen yolda, Aytenin müreb- biyesile karşılaştım. Beni tanıdı. Hemen sordum: : tabîî. Ayten ne oldu? Evlenmiştir Başını kederle salladı: K — Evet, dedi,.. toprakla evlen- . Yıldırım çarpmışa; d&ndmîeâ“ kelime söyliyemiyordum. — Sonra - sordum: : — Nasıl oldu? — Birisini sevmişti. Fakir oldu- - - Bu için evlenemediler.. Darbe müt - hişti. Zavallı mum gibi eriyip git- ti. Son zamanlarında ne dedi bili- - - yor musunuz? — Nededi? — Dede ne yapıyor acaba Der- dimi, felâketimi öğrenince kimbilir- ne kadar müteessir olacak, Sevdi- - ğim erkeğe varamadım, hiç olmaz* sa dedem şimdi burada olsaydı, te selli bulurdum. * . * * . * Mürebbiye ile birlikte gidip gül | satın aldık. Gül, kırmızı güller... Sonra; beraber, gözyaşlarile bunla- rı mezarına serptik.. : Fakat neye yarar? ŞİFA Bulmuş AGRI Bay J. O. C. Yazıyor: Ekseriya okuyoruz. Tedavi gö” ren ilâçlar varmış fakat, ALL> COCK yakısından bahsedilince, kat'iyen mübalâğa değildir, Bir zat akşam tatbik ettiği bir ALLCOCKE yakısı, bir gecte zar- fında tesirini göstererek ve de- vamlı sıcaklık tevlit ederek ağrı. yan mahalli teskin etmiştir. ALLCOCK, Romatizma, Lum: bago, Siyatik, delikli ALLCOCK yakılariyle şifayap olmuşlardır. ALLCOCK yakılarının - tevlit ettiği srhhi sıcaklık, OTOMATİK BİR MASAJ gibi hemen ağrıyan yerin etrafını kaplar,. ALLCOCE yakılarındaki Kırmızı daire ve Kartal resimli markasına dikkat ediniz. Bezanelerde 27 — buçuük kuruştur. *

Bu sayıdan diğer sayfalar: