Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
DAHA FENASI! Odadan bir ses — Gelirken gör- dün değil mi kocacığım, bizim &0. kağı ne güzel asfaltladılar. Artık eve çamurlu ayakkabı ile gelip be- ni sinirlendirmiyeceksin- Delil Küçük oğlunun malümatını de- nemek istedi: — Yıldızlarda insan var mı? Çocuk hiç tereddüt etmedi: — Tabii baba, yaktıkları ışık- ları görüyoruz va... Fransız fıkrası Köylü — Pardon. Bir — dakika arabama bakar mısınız? Ben şimr di gelirim. Yolcu — Fakat dostum, ben bu: ranın mebusuyum, bilmiyor muy- dun? Köylü — Ne yapayım, ben size gene itimat ediyorum, — Güulafa kulesini bir kere gör, - dünüz'mü bart? — Evoet. Fakat arkadaşım ben- den talili çıktı, kafası dumanlı ol duğu için İki tane gördü. Temizlik - — Temizlikten hiç hoşlanmaz. Buna rağmen demir gibi bir &h- hati vardır. — Şu halde paslanmaktan kork tuğu için temizlikten hoşlanmıyor: (İstanbul) sokaklarında görekler, yumurtalar, yemişlerle dolu, gaz boyaları, geffaf ipekli kreplerle örtülü sepetler birbirini takip e, derdi. (İstibdat devrinde) bir (Paskal, arasında (Paskalya) günü İstan. bulun pek ziyade tenha göründü. Şünü, bunun da sebebi ticaret ve (Fazlı) Paşa —merhumu ' ziyarete gitmiştim; müşarünileyh konuşma va) paparası yemiştim: — Müşir sanaat mahalleri olan dükkânlar - dan her birinin Hıristiyan müesse, seleri olduğunu süylemişti. Ben Paşaniın bu sözlerini esas alarak galiba (İkdam) a: — Yürüyorum, yürüyorum- Ka, palı!- Yine kapalı- Bir tanesi a. Çik-» Leblebici- Kapalı kapalı- ka- palr- Açık muhallebici- — Kapalı kapalı- kapalı- habre kapalır- A, çik bir börekçi- Çarşı içinde âdeta tavahhuş ot. tim- Kalpakçılar kapalı- Kuyum . cular kapalı- Tarzında bir makale yazmıştım: Sen misin, yazan? Beni yakala- yıtca götürdüler. Üç dört kişi toplanmış, başka birşey sormuyor. lardı; — Bundan maksadin ne? Ne olacak?- Besbelli bir vazi. Yet! Biz: Leblebici, muhallebici, börekçi, nalbant... Onlar: Kuyum, cü, manifaturacı, sarraf, çilingir, marangoz, demirci, bakkal, kundu- Tracı, terzi, lokantacı, ipekçi, es, Vapçı, komisyoncu, —eczacr.. Yani biz iptidaf zanaatlarda, onlar co. sim ve nefis sanayide! Güç hal ile kurtuldumdu. Fakat bedava değil: Bizde sanayiin te. rakkisl esbabmmın —ihtizarı ve İz- lâmların bu sanayie sevkleri ça rölerinin taharrisi) ünvanile yir . mij bu kadar büyük sahifelik bir lâyiha yazmak bahasma! Hicç aklıma gelmemiş 'olan bu sebeplerle çareler hakkında bir » Tâyfhada, kimbilir, ne cevahir yu. Ahmet Rasim Nazik adam ş A Tramvayda yolculardan. — biri derin bir uykuya dalmıştı. Biletçi arabanm oldukça kalabalık olma- sına rağmen bunu farketti ve bir ara:ık uyuyan yolcunun omuzuna vurarak: Bayım dedi, — uyumayınız. Farkında olmadan ineceğiniz — iş- tasyonu geçersiniz sonra.. Yolcu cevap verdi: — Ben uvumuyorum ki. gözleri mi kapıyorum, 'Tramvayda — ka- — Bunu başımızdan savmak lâ., zım, mesleğinin ehli değil! dmların ayakta durmağa mecbur kalmış olmalarını: görmeğe taham- mül edemem de.. Düşünce Küçük Oğuz mutlakta, ahçının ı yapıp hazırlamış olduğu güzel bir pastayı seyrediyordu. Annesi gör- | dü: | — — Ne yapıyorsun orada Oğüz? — Düşünüyorum anne, — Düşünüyor Mmusun? Akşam yemeğine hazırlanan pastayı boz- mağı aklma getirmiyotsun inşal- lah? — Pasta, biraz azar işitmeğe de- ğer mi diye düşünüyordum. (Faz— YoA Yeni gelen sşoför — Bonservis lerimi gördünüz bayan: Hizmeti - nizi kabul etmeden önce benim de hizmetçinizi görmeme müsaade ©. diniz- Mukayese mi? — Rica ederim kocacığım gider- ken hizmetçiyi kızdıracak bir sey söyle, bugün ona halıları dövdüre, ceğim! Birkaç aile arasmda yapılmış olan toplantıda, sesi güzelce sayı- lan bir genç kız birkaç şarkı söy- lemişti. Ev sahipleri tekrar söyle- MASKELEME... mesi için rica ettiler. Genç kız: — İngiliz karikatürü — — Fakat, dedi, — saat ön ikiyi geçiyor. Komşularınızı tahatsız et- Gazetecilik miyelim. Ev sahipleri cevap verdiler.: — Aldırmayın. Onların köpekle- ri günün yirmi dört saatinde hav- Bir Amerikan gazetesinden: “Madam Luiz Consun ölümünü dün bütün reliklerimizden önce ha ber yermiştik. Bu haberin henüz mevsimsiz olduğu da bugün, ge- ne bütün Tefiklerimizden önce bil- çdiriyoruz. ( ?ıw iğü veçhile gazer te'mşz hava(ğse iher — gazeteden önce vermektedir.; Yıkıcı amele — Yardımınıza te- şekkür ederim bayan! — Kocama bu şapkayı hanginiz sattı bakayım ? Kavgaya taraftar değil! Dört arkadaş iskambil öynuyor- du. Biri bağırdı: — Mehmet hile yapıyorsun! — Aldanıyorsun, ben hile yap- miıyörüm, — Yalan söylüyorsun ve sen bir alçaksın. Sen ailene lâyık bir a- damsin, baban da hileli — iflâstan mahküm olmuştu.. Alçak, — rezil, edebsiz, hilekâr, dolandırıcı, utan: maz, namussuz heril! Mehmet, Kemal sükünetle mu- kabele etti: — Sus yahu, biz burada oyun oynamak için mi, yoksa gevezelik etmek için mi toplandık? Erkek — Artık hiç korkma, an- nenin bizi görmesine imkân yok - tür: Elbisemi araziye uydurdum. Sağdaki — Köpeğiniz karımı ısırdı- Soldaki — Pekâlâ, sizin köpeğitiz de benim karımı ısırsm! GÖMLEK ve PİJAMA MERAKLILARINA: En nefiş ipek kumaşlarla son mo- da desen ve renkleri, Beyoğlunda, Ga- latasaray Hisesi karştsmda 178 No, meşhur DAVİT mağazasında — bula- caksınız. ZAYİ — Dün akşam — Taksimde topçu — askerlik terhis tezkeremi, Fransız mektebinden aldığım — şaha- detnamemi, sanat — şahadetnamemi muhtelif fotoğraflarla birlikte zayi et- tim. Bulanın Tophane Boğazkesende Vahidin kahvesinde — İbrahim — oğlu EBayrama veyahut Haâber gazetesi mü- dürlüğüne teslimini rica ederim. Bayram İbrahim Salih $ Liman dalresinden aldığım Teli- Üik vesikamı zayi ettim, Yenisini çı- karacağımdan eskisinin hükmü yok- tur, HABER — Akşam Postası Holivuttan yazılıyor: “Aşkta kazanan kumarda kaybek der!,, halk arasında — yerleşmiş bi kanaate göre aşkta — muvaflakiyeti mühtelif şekillerde müaddi müşkülât takip eder, Bu kanaate bugün genç — bir aşk yeni ve parlak bir tekzip halinde mu- kabele ediyor. Bu aşk, kahramanları aynı ozamanda, sanki biri ötekisiz meşhur olmak istemiyorlarmış gibi, şöhrete kavuşan iki sinema — artisti « Viviyen Leyg ve Lavrens Oliviye « olmakla beraber, bir sinema aşkı da değildir. Bu iki İngiliz artisti birkâç ay fa- sıla ile, Amerikan sinemacılığının en çok münakaşayı mucip olan iki rolü- nü temsil etmişlerdir. Lavrens Oliviye “Hauts de Hur- levent,, filminde baş rolü yapmiş, Viviyen Leyg ise bu senenin en güzel filmlerinden olduğu anlaşı- lan (fakat İstanbulda bu sene gösterilmiyen) “Esen rüzgürm gö- türdüğü kadar,, filminin kahrama- nı “Skarlet O'harar,yı — perdede canlandırmıştır. Bu filmleri çevirmezden önce de iki artist sevişiyor, fakat kimse bundan bahsetmiyordu. Şöhretleri İngiltere hududunu aşmamıştı: “E. sen rüzgârin götürdüğü kadar,, filmi çevrilirken de rejisörün ar« zusu üzerine bu aşk gizli tutulmuş. tu. Film kahramanı olan kadınm (yani Viviyen Leygin) filmde gös rülen Klark Geyblden başkasına âşık olduğunun sinema moraklıla. rmca bilinmesi, rejisöre göre, reke lâm bakımından zararlıydı: Bu ge- beble Viviyen Leyg, bu filminde Lavrens Oliviye ile beraber oy” nasaydı aralarındaki aşkı mevzu alarak bütün kudretile faaliyete geçecek olan Amerikan film rek. lâmcılığı bu nokta üzerinde si- kütu muhafaza etti. İki genç rejisörün noktai na- Zzarına sşevinçle iştirak etmişti. “İkiside-asklafmın bir * reklâm Mevzu ,yapılmasından.. shoşlan” miyordu, İkisi de . yukarıda dediğimiz gibi - İngilizdi ve A- merkalılar gibi hususi hayatları" nın herkesçe bilinmesinden mem. numn olacak karakterde değiller- di. * * * Lavrens Oliviye, uğrunda hiz- met edenleri bâba olmak zevkın” dan mahrum barakmayan İngiliz kilisesine mensup bir papasın oğludur. Fransıza benziyen ismi, öon altıncı asıtda Fransadaki Profestanların katliamı sırasında İngiltereye kaçmış ve orada yer. Jeşmiş olan ecdadından kalmadır. 1907 de doğdu ve doküz ya- şında tiyatroya alâka olmağa başladı. Aynı zamanda papas olmakta istiyordu. Biribirlerile telifi kabil olmayan bu iki arzu- dan yalnız birincisi devamlı oldu. Tahsilini, Oksfordda Sen Ed-“ var ve merkez dram mekteplerin. de yaptı. Pek de parlak olmayan tiyatro hayatındaki başlangıcın- dan ümitleri kırılmayarak gayret etti ve nihayet daha pek genç- ken — “Birmingham Repertory Company” isimli mühim bir ti- yatro tterupuna girmeğe muvaf- fak oldu. Bu trupta iki sene kaldiktan sonra Londrada iş buldu ve bir âleminde meşhur aktörlerden bi. ri oldu. İngiliz sinema stütyola- rında da çalışmağa başladı. Sine- ma âleminde de meşhurdu, fakat şöhreti, Amerikaya çağırılrp an- cak Amerikan filmlerile dünyaya yayıldıktan sonra duyulan diğer şöhreti gibi İngiltere dahiline münhasırdı. Lavrens Oliviye, günün birin. de Holivuttan bir davet telgrafr alınca dünyaca meşhur olmak gününün geldiğini sandı. “Kra- liçe Kristin” filminde Grata Gar- bonun karşısında en mühim rolü oynamak üzere Amerikalı rejisör onu düşünmüştü. İngiliz artisti teklifi sevinçle kabul etti ve tec- rübe için birkaç sahne çevirdi, Muvaffak olmuştu ve sinema şirketinde herkes, rolün ona ve. rilmesi hususunda — mutabıktı; herkes diyoruz, bir kişi müstes- na: Grata Garbo... “İlâhi Garbo” bu rolde Con Cilbertten başka- suun oynamasına razi değildi. Onu ikna etmek mümkün ola- hudutları lik cüzdanımı, nüfus kâğıdımla asker- Saler oğlu Rizeli Hamza kaptan madı ve Lavrens Oliviye büyük müddet sonra İngiltere tiyatro || bütün İngiliz sinema artistlerinin | E Muvaffakiyet aşa bel ber gelir: Işte misalli [ bir inkisar hayale uğrayarak hiddet içinde Holivuttan ayrıldı. Fakat Londra tiyatro âleminde avdetinin teşdit ettiği alâka bü acısını ona çabuk unuttürdü. İn. giliz tiyatrolarında çalışırken a- ra sıra gene İngiliz stütyoların- da filmler çevirmeğe devam etti. Dört sene evvel çevirdiği “Yenilmez Armada” filminde ©o" yun arkadaşı olan yeşil gözlü genç bir kadınla, Viviyen Leygle tanıştı. Bu filmde iki artist, mu. kadderat tarafından zalimane ta- kip edilen genç bir çifti temşsil ediyorlardı. Lavrens Oliviye 1929 danberi, Jil Esmond isminde bir akritsle evli idi, bir erkek çocuğu vardı. Viviyen de serbest değildi, çok gençken Leyg Holman isminde tanınmış bir avukatla evlenmişti. Ondan küçük bir kız. çocuğu vardı. kadar, birribirlerine muvazi ola - rak aile hayatile tiyatro hayatt arasında geçmişti. Fakat muva" zilerin — biribirleri!? birleşmesi kaidesi yalnız hendesede — görü, lür, aşkta büsbütün başkadır! “Yenilmez Armada” ikisini biribirlerinin — kollarına atmıştı. Seviştiler. Evelenmelerine matli olan engelleri kaldırmak üzere resmi muamelelere de giriştiler, #& & © i Viviyen, Hindistanda bulunan bir İngiliz süvari zabitinin kızı idi. Evvelâ Londra civarında bir geceyatısı kız: mektebinde, sonra İtalyan Riviyerasında diğer bir mektepte okumuştu. Bunları mü- teakip tiyatro sanatını Paris ve Londrada tahsil etmiş, yirmi ya* şında avukat Leyg Holman ile evlenmişti. İki sene'sonra bir kı. İkisinin de hayatı“o' Zamari&'| Çalıştı ve bu © yıldızların elde M “tıkları rW Vai zr olmuş, fakat d yı# dan çekilmemiş Rober Tayler Ü;J nadığı “Yaşasın W İstanbulda da dîö'“wrl dukça meşhurdü. * yt reti Lavrens ouviy"f kıina borçludu_r-* » Xi ) Lavrens Olî'i" f ikinci bir davet t Piğet “Merl Oberona WH w rilen “Hants Ğ; i minde baş erk€ Ş ne teklif edıımek“’:pq mezden evvel €PEY Çefi çirdi. İzzeti ncf“: | be indirilmesindef Kü Fakat Merl olll'[ M Garbo gibi huyÜl ee düşünerek ve KaT rar verdi, e 'ç Lâkin İngiltef ,ı'ş"*'_ yan bir rabıta V ggi Onü da beraber ta da çevrilecek # götürdüğü k;d’f#â “Skorlet O'har $ , bir akrits seçiıew A0 Vi ğ yi kendisinin — beğt "ğf bulunduğunu îîyf Tni aşkı kendisine * Viş Çi diye etmeği vadeo Ft bununla berabtf M;ıg ayrılmağı isteritdli rinde Holiyudâa tt etti. ğ | Holivutta 01;:1;:3'( pi gârın götürdüğü Tyisl rejisöründen Ş bir randevu aldi eylet başına konaılâi ; ne zaman ge Mpi kıt bulmadan, N Devvis ve Katd:nıi ö Ç A L e D ll ma Güzel - Kıvrak - Şan V VIVİANE ROMANCE“' ğüai : A Çarşemba akşamı MELE , OYARI GECEDEN SONE TNANIĞANALANMINAMAKANARA AAA Ü TED3ONİSAN L Nü DKŞAMID ENBERLİTAŞSİ ı.ı..o.ı.-ı—ı—-.-—.—*—.—d——ı—na——nqn-—w gel | lünktdei ve Arkadaşları ŞE Çocuk Esirgeme Kurumu Alemdar nahiyesi kirasesiz S menfaatine sanatkâr Naşit Özcan, kıymetli Z ve bir çok sanatkârlarım İştirakile bir müsamer? - NAŞİT ÜZCAN *Hamiyef_rfğ “KARIISTERİM — gçorıS? tertip .