hiç sevmedim, pak kati söyle d m gitti ve arzusunu duy- lr. vi eme al | “ix kolay,“ Bidiyor ki bundan | pim “löeçemiyeceğimi| , gin aynı sözleri sa: | Yağ baz dini bilmiyor- PN adama almış, hattâ geç j eva etçi, tah dedi, Otuz yaşına ka- Mlp, Yen bir adam © bekâr İ uz kim. Hem biliyor seder gibi sö- İ i İ ha rim Sizde yaşlı bir MR iy” ben de otuz yaşma | zaman sizinle ii di iz lk haç, lat bu muhayyel ) Hüniy, Eetirebilir misiniz? | SN e Musunuz? i ri cevap verdi: ek yi henüz size lâyık e e a e Dap, Börek, l “ görü ade ii m / MA erek. Simdi de İÜ a misaller Ne | a, görüştünüz. İN Parçayı ne İyi ça” gibi. fazla güzel, z Sizin gibi dos Na, 3g bir bis du / vi i Ni Nİ dont azar Haç ayarı, İli, Zİ Böyle ha: / RT bir bedii | " Ni n S“k memnun NAKLEDEN: BURHAN BURÇAK —i— gibi görmek istemiyorum. Bu ak“ şam müteessir gibisiniz. (Küçük Feridenin müteessir olması! Bu o kadar garip, o kadar (o gayritabil ki... — Kerim, belki sizin tanımadı ğınız başka bir Feride var. — Belki olabilir. — Müteessir değilim. Fakat ba- zı günler ber şey aksi gidiyor. Feride manası malüm olmıyan mübbem bir hareketle başımı sal ladı ve şımarık bir çocuk gibi varır gihi bir sesle devam etti: — Bana bir şeyler (o anlatınız, Kerim. Hiçbir şey söylemiyorsu” nuz. Kendinizden bahsetmeniz lâ” şım geldiği zamanlar ağzmızı br çak açmıyor. Kerim gülerek cevap verdi: — Bence herkesi alâkadar ede- İ bilecek tarzda söz söyliyebilenler ağızlarını aşmalıdırlar. e Halbuki ben.. — Fabrikanın muvaffakiyetleri herhalde sizi mağrur eder, değil mi? Müsabakalara siz iştirak etmiyor musunuz? «- Ben herkesin karşısında tay” yareye binmem Kİ. — Serel kazanmak için de bim mez misiniz? — Hayir, bazan tecrübe yap mak için, ekseri de kendi zevkim için binerim. — Tayyare ile gezmek eğlence- li midir? — Çok, fakat yolcu (almamak şartile... Tayyareciliğin en büyük zevki yalnızlıktır. Arzdan yedi †kiz yüz metre yüksekte insanların bütün ödiliklerinden uzak ve yal- tuz. En büyük zevk işte budur. * — Beni de yıldızlara mak istemez misiniz? ? — Küçük bir gezinti için evet. — Ben ondan bile korkarım. — Geçenlerdeydi.. Nedim bir yolcu ile uçacaktı. Tam hareket e- deceği zaman yanına çok güzel ve genç bir kadın yaklaşarak kendisi” İ ni de uçurmasını rica etti. — Kabul etti mi? — Önes korkup (o korkmadığını sordu? O da “hayır.. hayatımı size tnniyet edebilirim, itimadım var, dedi. Bunun üzerine Nedim onun” la güzel ve uzunca bir tayyare ge zintisi yaptı. Ayrılırlarken kadın teoşkkür etti, elini sıktı. İsmini bile söylemedi uzaklaştı... Bir şey anlatmamı İstemiyor muydunuz? işte size garip bir hikâye.. — Bu bir roman başlangıcı da olabilirdi? — Evet ama o zaman tayyare” Gi ile genç kızın bir daha görüşme” teri Vâzım.. Biribirini hiç tanımr yan iki kişinin bir arada yalnız, dünyada ve herkesten uzak tehlike li birkaç saat yaşamaları böyle &- lelâde bir meticeden daha esrarlı ve hoş değil mi? Bir müddet havalarda yapayal" niz kalan bu iki yabancı insan bir az sonra gayet tabii surette biri” birinden ayrıldılar ve ikisi kendi hayatlarına döndüler, — “Kendi hayatlarına, bu ke limelerde ne büyük bir hüzün var değil mi Kerim. Zahmet, olacak a” ma, Rabiayasyatmaya gideceğimi söyler misiniz? Bu aksam çok yor” gunum, Feride kendisine vela ederken Şunları ilâve etti: — Yarm yemeğe bizdesiniz, Sa” at onda beni bahçede gelir bulur musunuz? Sizinle hem biraz gez€ riz, hem'de benim alacak bir çok şeylerim var onları alırım. olmaz m? — Olur, küçük Feridem.. Yarın görüşürüz. Kerim kendisine müddet tuttu ve: YARAYDAN San Remoya SanRemedan —1 Anlatınca, (yüzüme tuhaf tuhaf bakarak: “Babalık, dedi, siz efendinizle kumarmnızı çoktan oy“ nâdınız ve çoktan sıfirr tüketerek iflâs ettiniz, daha ne oyumu özlü” yorsun!,, deyince süt dökmüş kedi gibi oradan uzaklaşıvermiştim. Fakat bu gezmeler o ve serbest bayat çok uzun sürmedi. Bir gün köşkten çıkarken, ar kamdan seslendiler: — Şiiri bey, paşa seni istiyor. Döndüm, inerdivenleri çıktım, vardım püşünın yanma; — Ben gidiyorum.. diye fersiz gözlerile yüzüme baktı. Boş bulundum, birdenbire anla” yamadım: — Nereye paşam? diye soruver* dim. Meğer o, öbür dünyayı kaste- diyormuş! — Dediklerimi unutma. Başr mın ucundan ayrılma. Buralı hiz- metçileri yanıma sokmayınız. A- damlarımı çağır. Onları bir daha göreyim.. Yavaşça çıktım. hepsini çağır” dım. Etrafına toplandık. Mediha Sultan bitişik odada ağlıyormuş. Odada hiç ses sada yoktu. Dok- torlar da başucunda duruyorlardı. Bir saat kadar böyle geçti. Son ra doktorlar yavaşça yatağın ya” nından ayrıldılar (o ve dudaklarile, ellerile işaretler yaparak, “susun, bitti!,, demek istediler. Benim oraya varışımın on beşin G günü paşa böylece öldü. Cenaze hazırlandı, paşanın a- damlarile biz birkaç kişi aldık Nis- teki mezarlığa (götürdük, fakat gömmedik, oradaki bir odaya bi- raktık. Sonra o cenaze ne (oldu, bilmem. Benim aklım fikrim (merhum paşanın vasiyetinde, (hele o iki evrak dolu çantada, İlk iş olarak Mediha sultandan çantalarm anahtarlarını istedim, o da verdi. Fakat oğlu Sami bey çantaları almama müsaade etmedi: — Padişahın da haberi var. Be- ni buraya zaten bu iş için gönder diler. On beş gündür de sirf bu mesele yüzünden burada bekleyip duruyorum. Damat paşanın vasi” yetidir bu.. deyip dayattım. Sami bey evvelâ, mahzur görü- nerek; — Canım anladım Oama,daha cenaze yeni çıktı evden, elem keder içindeyiz, şimdi sırası mı bunun? diyordu. Ona şöyle cevap veriyordum: — Benim de yüreğim yanıyor, bunca senelik damat paşamızdı bizim. Neyliyeyim oldu işte. Şimdi vasiyetini yerine getirmezsek ruhu muazzep olmaz mı? Bize düşen son sözlerini yerine ( getirmektir. Yoksa yarın ahrette iki eli yaka" mızdadır, Bırakınız da çantaları 2* İ İp padişaha teslim edeyim. Bu işi sessiz sadasız yapıverelim, bitsin gitsin, *Sami bey kös dinlemişti. Çanta” ları benisemeği koymuş kafasına bir kere. O söyledi, ben söyledim, nihayet birdenbire kızdı, köpürdü: — Ben adama çanta manta ver” mem.. dedi çıktı işin içinden. — A kuzum, adama mada de- Bil, padişaha vereceksin! Deyince büsbütün sinirlendi; — Padişah da adam değil mi? — Orası öyle. Hakkın var Sa- mi bey.. dedim ve gittim olanı biteni telefonla San Remodaki pa” dişaha arzettim. Sultan Vahidettin sözlerimi din- ledikten sonra bir müddet sesini çıkarmadı. En sonunda, * telefon parası kabaracak diye yüreğime İ nerken: — Peki, dedi. ben Sami beye te leon ederim, O gün bu telefonun o neticesini bekledim, Sami beyde surat bir ka fon etmiş amı, o telefonu yarı yer (Devamı var) | de #ünkürin yüzüne kapalıvermiş.. hünez. HABER— Akşam Postası ş MEZ en Tükinrubağıs Kavserk SUKRU. 1 — Bunun üzerine sultan Vahidet- tir beni telefona çağırtlı: Bu adamla konuşulmaz, çan taları bırak, gel! dedi. tile anlat bakalım, de- di, damat paşa neler söyledi ve na- sıl öldü? Sultan Vahidettin damat Ferit Paşayı etkiden severdi < ama, Son zamanlarda ondan hiç hazzetmez- di. Hattâ “şu herifin yüzünü bile görmek, sesini bile işitmek istemi- yorum artık!,, dediği zamanlar da olmuştu. Ona da Zeynelabidin ho- taya da “benli aldatan işte bu hok- kabazlardır,, diye kızardı. Ölümü- ne pek acımamıştı. Lâkin çantala- rı ele geçiremeyişimize hayıflandı. — Acaba içlerinde neler vardı? der sonra bana çıkışırdı: — Yazıklar olsun sana. Adam İsi çantayı bir yolunu bulup ora Gan kurtaramaz mıydı? Bir Sami ils başa çıkamadın, senin Kaysetli- liğin neye yarar ki?.. diye.. Padişahın karşısma geçtim, Da mat paşanın yanma varışımızdan son nefesini verişine kadar olan bi- teni anlattım. Dinledi, dinledi. Nihayet: — Kurtuldu gitti, dedi Teselli için ben; — Siz sağ olun, siz merhumu za ten pek sevmezdiniz, Deyiverince ayağa kalktı. bir & şağı bir yukarı dolaşarak söylen meğe başladı: — Sadrazam olacak adam mıy- dı ki?2.. O ecnebilere aldanmış, ama bunu ancak öbür dünyaya göç & derken farkediyor. Yazık ki ben de İ o gallara kapılmıştım. Yoksa sad- razamlık kim, o kim? Bâde hara- bül Basra itirafı zünüb!.. Bu, neye yarar ki? teşebbüs Balkanlılar arasmda evvelce İ tertip edilmekte olan futbol şampiyonası muhtelif sebepler- le bir kaç senedir yapılmamak. ts idi, Haber göre Beden Terbiyesi umum müdür- lüğü bu müsabekaları yeniden canlandırmak için bazı teşeb. em girişmeğe karar vermiş. ir, Balkan milletleri Ooarasmda deplâsmanlı futbol maçları ya- pilması ve bu müsabakalara her milletten iki takımm iştirak et. tirilmesi düşünülmektedir. Bu teşebbüs kuvveden file çıktığı i takdirde bizden milli küme bi- rinci ve ikineisinin bu müsaba. kalara iştirak ettirilmesi karar. laştırılmıştır. Bu mesele hak- kında bir kongrenin akdi fede. rasyonca Eslkan federasyonları- na teklif edilecektir. eee Güzel bir karar İstanbul, Ankara ve İzmir fut bol ajanları Ankarada yaptık . ları bir toplantıda futbolümüzün Allaha yazıl İngiliz hikâyesi Çeviren : Cevad Tevfik Enson Yazan: Roda Roda Joan Maro. gayet fakir ve saf bir köylüydü. Vaziyetini ıslah için elinden geleni yaptı. Lâkin teşob. büşlerinin akim kaldığını görünce, inkisarı hayale uğrıyarak Allaba bir mektub ogöndermeği düşündü ve bütün cesaretini bir araya ge- tirdikten &onra kalemi mürekkebe daldırip gu kelimeleri yazdı: “Aziz Allak, Bizde her şayin mevcut ve ga- yetle bol olduğunu biliyorum. Pa- ra sarfetmiyorsunuz. Fazat isnad &debilirsiniz. Allahım! Jonn Ma. ro kuluna biraz merhamet et ve zarfin arkasında yazılı olan adrese yüz altın gönder. Bu suretle onu, açlıktan ve sefaletten kurtarmış olursun.,, Mektub bittikten sonra köylü, bir zarf aldı ve elinden geldiği ka- dar gürel ve okunaklı bir şekilde Şu kelimeleri yazdı: Kadiri mutlak Allah efendimize, Cönaet mekânında Kâğıdı büyük bir ihtimamla zar. İm içine yerleştirdikten sonra po3- tahaneye gitti ve mektubu taah. bütlü olarak göndermek arzusunda olduğunu posta memuruna söyledi: Posta maomuru, mektubun Alla. ha yazılmış olduğunu görünce, ka- bul etmesine imkân ol bil- dirdi. Joan Maro, hayatta geçirdi. ği felâketli anları dlişünerek pos- ta memurunun karşısından uzak- laşmak istemiyordu. Çok geçme- den köylüyle pasta memuru ara, sında büyük bir münakaşa çıktı Bu hal posta müdürünün nazari dikkstini celbetmişti. Olup bitince anlamak istedi. Posta memuru ile köylünün gözlerini büyük bir dik. katle dinledikten sonra posta me- muruna göz kırparak köylüye döndü ve: — Dostum!.. Mektubünu ver! Göndereceğiz, dedi Josn Maro sordu: ; — Taahhütlü mü?. — Evet: Taahhütlü. » — Kaç para vereceğim? Posta müdürü tereddüd etme- den cevab verdi: — Malim ya-. Cennet biraz u, Dinarlıya meydan okuyor Türkiye birincilikleri (o bagaltmda yedi defn birinci olmuş olan güreşçi Fethi, dün malbaamıza gülerek Di yükselmesi hususunda bazı ka. barlınn Bulrir güreşçisi Ferlştanof rerlar ittihaz etmişlerdir. Bu IR yapacağı güreş bükkmda bize de- toplantıda tesbit edilen kararlar miştir ki: genel direktörlük tarafından w- mumiyet itibarile kabul edilmiş gibidir, Verilen birinci karara göre klüpler antrenör olarak ge. tirecekleri : futboleüleri resmi ee oynatabilecek - erdir. «— Dinarlı memlekelimizde Foeriş- tanof isimli Bulgar gürtşçisile bir mü sabaka yapacaktır. Fakat bu müzaba- #anım Ganişıkiz döğüş olacağı muhak- kaztır. Çünkü Dinurl:, eğer muhak- xak bir müsabaka yapmak (niyetin. Her klüp bu şekilde üç fut, <<v:9, dahilde güreşçi imi kalmamış bolecü getirebilecektir. futbolümüze muayyen bir sis . tem sokmak için antrenör ola- rak getirilerek bu futbolcülerin aynı memleketten olması şart. tr. İkinci mühim karar da İngil bu hakem geldikten sonra bura. da bir kurs açılarak bu kursta bakem yetiştirilmesidir. dd hi Ancak © Karşımda, Türkiye birinelliklerin- de birçok derece almış gtireşgiler var dır. Evvelâ onlara karşilâşam ve iyi bir netice ulam da ondan #onra Bul- garislandan güreşçi davet etsin. Şöh- veti bizce meçhül kimselerin karşısın- uzanan eli bir | rış. Meğer padişah kendisine tele- | tereden bir hakem getirilmesi, “A güreşmek, bir erkek oyunu olan güreşin şanına yakışmaz. Ben Türkiye birinciliklerinde baş- altımda yedi defa birinri geldim. Di- an mektup zaktır. Oraya gidecek mektubla- rın pulları da pahalıdır. Fakat Ce- nabikakka gönderilen mektublarin hususiyeti vardır: Pul yapıştır. maz. Saf köylü, böylece, arzusunun masrafsız olarak yerine getirildiği. ni görünce büyük bir sevinç için- de postahaneden çıkıp gitti. ve Posta müdürü gayet zeki vicdanlı bir adamdı Köylünün mektubunu krala göndermeği bir vazife telâkki etti ve betbaht ada- mn mektubunu temizbir zarfa yerleştirdikten sonra kralın husu- si kâtipliğine gönderdi. Sarayda (o köylünün safiyelile posta müdürünün çok bilmleliğine herkes kahkahadan güldü; çünkü, bu mektub kral: güldürecek mahi, yetteydi. Kral güleceği kadar gül- dükten sonra Jonn Maroya iste- diği paranm verilmesini emretti. Lâkin hazine müdürü söze karıştı: — Emir buyurursunuz- efendi- miz hazretleri. Yalnız âcizlerine kalırsa. Elli altmm köylünün işini tamamen göreceğine kanlim. — Pek &lâ. Öyleyse cil altın gönderiniz. Bir hafta sonra Josn Maro Alis. ha gu mektubu gönderdi: “Bendenize ihsan etmek lütfun- da bulunduğunuz para için «size tütün kalbimle mütoşekkirim. Fa- kat, bir daha kulumuza yardım et- mieği düşünecek olursanız. Çok ri. ca ederim, parâyı doğrudan doğru- ya bendenize gönderiniz; çünkü, kral paranm yarısını altkoydu.,, Çeviren: Cevad Tevfik ENSON € J Gi CA a 1940 Olimpiyadı yapılamıyor Olimpiyat oyunları komitesinin te- yit ettiği hir habere göre, 1940 olimpi- yatlarının yapılmas: artık mümkün değildir. Aynı komite 1944 de yapıl- ması İâzımgelen önümüzdeki olimpi- yat oyunlarının Finlândiyada © yapıl masını istemiştir. Türkiye futbol o * birinciliği Devam etmekte olan milli kü. menin nihg mil küme haricinde kalan şehirlerin teş - kil edecekleri gruplarm birinci. si ile milli küme birincisi aro- sanda bir müsabaka yapılacak ve galip takım Türkiye birincisi ümwanmı kazanacaktır. iskoçya Kupası Dömi Final Maçları İskoçya kupasının dömi finali Ranjer ile Moterval ve Dari Ünited ile Erdrionian takımları arasmda cereyan etti, Glaskov'da Hampton stadında oynayan Ranjer, Moterval ma - çında Ranjer 60000 seyircinin gözleri önünde rakibini dört . bir gibi açık bir farkla mağlüp etmiştir. Dandi Ünited ile Erdrio'an a- rasındaki maçı da 26000 kiri ta. etmiş ve iki takım 0—0 be. re kalmıştır, narlı her sefer bizimle güreşmekten çekinmiştir. Fakat bu defa ben güze. tenizle resmen meydan okuyorum. Kebdlsile nerede olursa (o olsun bir güreş tutarım, Herhalde bu meydan Güreşçi Fethi, gazetemiz vanıtani- le Dirarlıdan bir cevap beklemektedir. A AŞ ŞE