15 Nisan 1940 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 7

15 Nisan 1940 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

X Biz Ve Nakleden: kimbilir başırş- Setirecek? - Birincisi mu- incisi de dört Yordu. Muhayyel hiç düşünmü- | Şa ara hatırına gel f ii gn birkaç Böy Yâvaş (sele il ge birisine benze- v Si, - Bu hayal ken Mya fakat hâkim dde gi Bu gözleri Mu- mn Fakat ne “amak fetemi- Nea 3 N a mer il Raviye ) Muharrir, e | e İSİ, * Mall da Sekerek selâm ihtar etmişti. Muharriri teyzesile ârıyotdı BURHAN BURÇAK 0 pi 4 çok na- ; denlerin arasında, ne büfede, ne de e oynıyanların yanında gör © Artık uyanık olduğu halde ri- üğüne hükmedeteği geli ———— — HABER -— Âlkşam Postâx SARAYDAN SAN REMOYA — SAN REMODAK ELAN - Hatırayı yazan: Kan-demi Anlatan: Vahideddinin Tütüneliba şısı Kayserili Şükrü ğ— Vahidettin İsanbuldan o vasıl ak saçlı, kırmızı fesli, Okâlender, İ | İ | Hayattan alınmış hikâye : Kanadadan istiklâl savaşına Bu hikâye hayaltan alınmış, İs. kendi tanıdıklarından biriyle gör | kaçtı, son melesine kadar nereler | babacan Kayserili Şükrü efendiyi, | tanbulda yaşanmış hakiki bir ma- dü, — Müsaade ederseniz küçük ha“ nım size.genç, fakat meşhur mu barrirlerden Cemil Raviyi takdim edeyim» Evvelâ kızardı, utandı, Sonra gene muziplik damarı galebe ede rek: — Ben, dedi, Beyefendiyi is men tanıyorum. Cemil iğildi: — Küçük harrm benimle dan setmek lütfunda bulunur musu- nuz! Cevap olarak elini Cemilin kor luna dayadı ve henüz ( başlıyan musikiye ayak uydurarak dönme ğe başladılar. Kendini o tamamile ahenge bırakmıştı. Ayakları kendiliğinden gidiyor* du. Rüyada muhayyel arkadaşını gördüğü zaman hissettiği (sevim cin şimdi yüz katını o duyuyordu. İçinde bu valsin hiç bitmemesi ar gusu vardı, çılşın bir arru,. Cemil kendisini kuvvetli kolla- rı arasına almış götürüyordu. Yan gözle Cemile (bakıyordu. Genç adamın da mesut olduğunu hissediyordu. Sarı bıyıkları altın- da dudakları hafifçe (o titriyordu. Her ikisi de konuşmuyordu. Munl- 1A söz söylemeğe mecbur kalsaydı pek zahmet çekecekti. Yalnız Ce mil bir defa “yorgun (değil mist niz,, dedi, Yürü mütebessim fakat » Musiki durup da dans bittiği zaman Muallâyı yerine ka” dar götürdü. Genç kız sandalyesi" ne oturdu. Başı dönüyordu. Hızlı Bizlı nefes alryör, altm saçlari yüzü nü çerçeveliyördu. — Benimle bir kere misiniz, elendim. Muallâ derhal muvafakat etti, Cemili bayan Sıdıkaya takdim et- mişlerdi. İhtiyar kadının yanında oturan Jale ile annesine tanıtıldı. Jaleyi dansa davet etti. Bunu gö” ren Mumllâ biraz müteessir gibi ol du. Fakat bir müddet sonra dansa daldı. Henüz on sekiz yaşında ol" duğu ve sik sık baloya gitmediği için eğlence hissi galebe © etmişti. (Devamı var) danseder de, nasrl dolaştı, tekrar tahta geç mek hülyasile nasıl (o kıvrandı, bu arada yaman bir aşkın pençesinde te biçim inledi, nihayet parasını neden çabucak tüketti ve bir gün birdenbire, bin itina ile hazırlattı” ği baklava tepsisinin başına otura” madan nasıl ölüverdi? Vahidettin hakkında (şimdiye kadar masa başlarında uydurula” rak yazılmış hayal (o mahsulü bir çok yazılar okumuş olabilirsiniz. Buy yazı onlardan değildir. Çünkü bu satırlar, 18 yaşında Vahidettine intisap etmiş ve tam 40 yıl, bir lâhza bile yanından ay- rlmamak şartile onun en mahrem adamı kalmış, en sonunda onunla beraber İstanbuldan kaçmış ve ö lümüne kadar da yanımdan uzak” laşmamış bir emektatın, güç halle ikna edilerek, uzun uzadıya anlat” tiğı hakiki bir maceravı ihtiva edi" Birçok meraklı, acı ve gülünç - fakat hepsi bugüne kadar meçhül kalmış » hakikatlerle dolu olan bu macerayı okurken diğer hâdise lerin, vakaların değil, hattâ cüm- Welerin, kelime ve tabirlerin bile a- tıllarına mutabık olduğuna inan malısınız, Meselâ Vahidettinin söylediği #özler bile, »ynen onun ağzından çıktığı gibi harfi harfine kaydedil miştir. , Hattâ kızı Sabiha sultana, se yahat imtibalarmı anlatmak için San Remodan bizzat yazdığı uzun mektup bile aslından aynen İkt bas edilmiştir. Binaenaleyh bu yazında yalnız Vahidettinin en mahrem adamını değil, bizzat Kendisini de dinliye- ceksiniz. Bu itibarla, o Vahidettinin İs tanbuldan kaçışından Son nefesine kadar geçirdiği hayat (o hakkında, bugüne kadar bu ayarda, bu kadar doğru bir yazı yazılmadığını te reddütsüz iddia edeviliriz. Simdi, © Şamda Sultan Selim tekkesinde mihman, 65 yaşında, yani kısacası; Osmanlı sarayının son tütüncübaşısı Şükrü beyi din- leyiniz- — Sultan Vahidettin, yarımda benim kadar uzun kalmış emek tarı bulunmadığı için ve nedense eskidenberi pek sevdiğinden, bem den hiçbir sirrnı saklamazdı. Giz- lice kullandığı konyağını bile bar na aldırır, aşklarını bile bana iti- raf eder, mahrem politika işlerine bile beni vasıta kılar, hülâsa her işini benimle ( gördürürdü. Onu hergün ben soyar, ben giydirindim. Kahvesini ben 'pişirir, (sigarasını ben hazırlardım, Benden ne sevim cini, ne dertlerini saklardı.. Onun yanımda bulunduğum 40 senenin yarısı yani tam yirmi (osene hep böyle geçti. Fakat vaktaki Anado” luda millt kuvvetler muzafler ol- dular, İzmiri istirdat ettiler, Padi- şaha bir durgunluk ve bir sessizlik çöktü. Endişesi o kadar artmıştı ki, ağzını bıçak açmıyordu. Hele politikaya, vaziyete dair tek kel me söylemiyordu. Beni bile yaban cı sayışma sinirlenmiyor, o sadece ona acıyordum. Bir sabah, kahvesini götürdü üm zaman yüzüme tuhaf tuhaf baktı ve: — Şeşkm şaşkın ne duruyorsun karşımda, git bana bir kahve da ha yap, dedi. . Onu ilk defa bu kadar sinirli ve bitkin görüyordum. İkinci kahveyi getirdim, boşalt: tığı fincanı aldım; yanımdan çıkt” yordum: — Dür Şükrü, diye seslendi, bu rada artık hayatımızın tehlikede olduğunu biliyor musun? Binaem- aleyh ben gidiyorum. Sakm kim seye bir şey söyleme, sen de benim le beraber geleceksin. o Hazır ol. Haydi! Boynumu büktüm, başmuiğ dim ve dışarı çıktım. Niçin — gittiğimizi biliyordum. Fakat nereye gidiyorduk? (Devamı var) osradır. Henüz yirmi (o senelik bir maziye bile malik olmıyan bu va, ka alâkalı birçok kimselerin malğ” mudur. Hattâ kimbilir, belki kah ramanları bile buğün hayattadır. tar. Belki de ba hikâyeyi bizzat kendileri do okuyacaklar, yirmi seno kadar evvel yaşadıkları afey- M aşa bir kere daha hatırlıyscak. dardır. Kahramanlarını isimlerini do” Üştirerek naklettiğimiz bu yaşan. mış macera. aşkın nelere kadir olduğunu bir kero daha isbat et. miş olacaktır - Mütareke devrindeyize Bir sonbahar akşamı. Gamlı bir akşam.. Güneşin sarıdan kızıla, kızildan mora geçip gittikçe ko- yulaşan renkleri Moda önüne de. mirlemiş olan düşman gemilerine korkunç bir heybet veriyor. İstanbulun #onbehar akşamları * Bin; hele mehtap (o gecelerinin muhakkak ki âşıkları ikbahardan diyade harekete getirecek bir #ih- ri vardir. Boğaydan kopan serin akşam rüzgört İki sahilden aşk nağmele. ri sevda yeminleri (toplayarak, Topkapı sarayım fzerinden şeh - re dağılırken âşıklar gizlenecek bir köşe, yalnızlar sıcak birer ku, cak ararlar. Ahırkapı fenerinin dibinde 4“ ki katlı bir hastahane vardır: Em. razı zühreviye hastanesi. İşte burada, en zengin hayalleri bile kıskandıracak hakiki bir aşk macerası yaşanmıştır. ... — Doktor VEN Koko — Doktor Vili Krok.. Beyaz önlüklü bir asistan nas, tanenin sertabibin! arıyor. Müta » rekeden #onta birçok yerlerde ol. duğu gibi omrazı zühreviyo hasta” mesinin başma da bir İngiliz, daha doğrusu Kanadalı bir dokter geti rilmiş.. Asistan önüne çıkan bir hasta, bakıcıya soruyor: — Doktor Enok nerede? — İki numaralı salonda. Genç döktor bir saniye sonra sertabibin karşısındadır. Bozuk bir fransızca ile; — Doktor, diyor. yeni bastayı bir sasttenberi yoruz. — Nasıl bayıldı rü? — Evet fişini doldururken ken. dini kaybetti. Bütün gayretlerimi- gelen ayıltamı- Yazan: Mu-Zu ze rağmen bir netice elde edeme - -—— Peki hemen geliyorum: Sertabibin karantine (oodasına doğru gittiğini görüyoruz. Bu tak. riben otuz, otuz beş yaşlarında W- sun boylu, kumral bir adam. Ge, niş bir alnı, derinden baksn koya kestane rergi gözleri var Karantine odasma giriyor. İd hastabakıcı telâş hareketlerle sar ğa sola koşuyorlar. Kanapenin Ş- gorine genç bir kadın uzatılmış, ince dağınık saçları, rengi (o ogul yanaklarma dağılmış Doktor Knok ira birkaç eeniğ veriyor.. Herkes faaliyette, ŞİŞ ler gidip geliyor, eter ve İlâç ko kuları-. ! On dnkika sonra sertabibin #0 sini duyuyoruz: — Hastayı 14 numaralı bir ki şilik odaya nakledin. Fişini sonr doldurursunuz. ... — Doktor, hasta açıldı. Bu sözleri söyliyen genç ass. tandır. — Fişini doldurdunuz mu? — Hayır, cesaret oedemedğiğe Bizi görünce yeniden başladı- — Poki bu işle bizzat meşgul a, Turum... Siz de beraber gelirsiniz. Birkaç dakika sonra dokter Enok genç asistan ile beraber 14 numarali odaya giriyor- Beyaz yastıklar, çarşaflar ara * amda kaybolmuş küçük bir kadm Ayak sesleri duyunca uzum, kY« rik kirpikleri harekete (o geliyor, gö kapakları kalkıyor, lâcivert gözlerini doktorların üzerine “from Doktor Knok, misafirini Üret memek için tebessüm ediyor Ba, şınr eğip ingilizce: “Nastismı?, diye soruyor. er e kapanıyor. Tehlike atlatılmıştır.. Yeniden kriz gelmesi ihtimali bertaraf e- dilmiştir.. Doktor musvinine frar. Sizca: — Sorunuz, diyor.. ismi nedir? Fişini de doldurmağa beslaymış- — Doğrudan doğruya bana s9” rabilirsiniz doktor. Arada tereti- mana lüzüm var mı? Bu sözler hastanm ağımdan bir inilti halinde çdumıştır. İngilisee konuşuyor, doğrudan doğruya ser. tabibe hitap ediyor. (Sonu yarm) PLANS 83 FIÇI DOLDURMA ATE- | ri , Es la töte de chien (pour. | lo remplissaso des füte) İ , İz the tap for filling the caska | A: der Hundskopf drum | Füllen der Füsser) a SOĞUTMA BONUSU F: le tebe de refroldisse- mgat 5. İ: the cooling pipe 5. A: das Kühirohr 5 5. Yı 6. BONDON (asid karbo- niği fazlalaştırmak için) 6 F: Je bondon (pour İen- richissement en acide carbonigue) 6. İ: tbe (manometre) bung apparatus (which ensures an adeguate saturstlon of the beer with carbonie acid) A: der Spundapparat (zum Anreishera der Kohlensüure) Süöşme dairesi (Salonu) son; o The Fitering Room Ai Der Fiiterrsum 1. BİRA SÜZGECİ (pour Tohservatlon de iş 1. Fi le fütre A biğre biöre) ; 1. İ: the beer filter 2. İt the appatratım for ob- 1. A: das Blerfilter i servatlon of the beer 2. F: die Laterne (rum Beo- . GÖZ (fener) (biraya bachten das Bieres) bakmak için) F: le regard (la lanterne) 3. MANOMETRE O (tmeyi-

Bu sayıdan diğer sayfalar: