1 Nisan 1940 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 7

1 Nisan 1940 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İSE Çerireni Efdal NOĞGAN o — 180 — mn birtarafında adamın ; #üdece güver Mama bağlam. İkmali ve takılması e Şema a | k be andığı vakit LE Birak ve mayes Bünlük © messi getirdiğimiz biçimlerle Gagık e kocama tekneye hiç de yar m emniyet e “dindiğim bir! ve gemiyi ll a EMİ Sahillerinde bir da sn imden emin» Arumda gemideki eler kitapların» ğun e SeYriseler cetve- Mod mizi görecekler ve | i bir çamur yığını içinde o müthiş İ ruhu hâlâ yaşıyordu. direklerini Ji de vardı. O cetvel ile yol o bul: mak âdeta çocuk oyuncağı kadar kolay bir şeydi, O cetvelin mucidine gelince, sağır” lığının artmasından (ve dudakları nın daha hafif hareket etmeğe baş lamasından maada bir haftadan beri vaziyetinde bir değişiklik ok mamıştı. Yelkenleri - taktığımız gün kulakları artik tamamen duy» maz ve dudakları hiç hareket et* diğini sormuş ve: » evet cevabını a İrtnaştım Artık onun dünya İle son irti- | kesilmişti. Buna oTağmer 6 | mezarın bir tarafında Oada Min ruhu hâlâ yaşıyordu. Yaşıyan zekâ hlâ yanmaktaydı. Lâkin © nun bu yanışı tam bir karanlık ve sessizli) nde cereyan ediyordu. O zekinin artık vücudu yoktu. © nun bir vücut bilgisi olamazdı. Vü- çut kelimesi daki onun için mev» cut değildi. O sadece kendini bili” r ve sükânet ve karanlığın na- nahiliğini ve derinliğini tanı” yordu, e e) , . eva var) YAMAN » ye Gok moğ ade meş Körünn,. bu du Küçür üz | Şoruvlarına i mahsus ir | ciğer bilür için doksan santimetre ©- eki bir kumaştan 2,15 almak b eder, Mut'ak Patates dolması İri patatesleri alınız onları 80- yunuz bir taraflarını açınız içini oyunuz içinden çıkardığınız Kıs” mı kaynar et suyu içinde kayna. tıp eziniz. Bu pörenin içine ya beyaz peynir, ya kaşar peyniri ilâve ediniz. İsterseniz et vey; kıyması koyabilirsiniz | Sonra üstlerini yeniden kapatı İ nır, Bir tencereye diziniz, Üstle- rini örtecek kadar varsa et suyu yoksa bayağı su ilâve ediniz ve | patatesler pişinceye kadar kayna” İ tax sonra bir kaşık unu suda ka. riştırıp içine dökünüz biraz da İ tomates veya tomates salçası se- İ verseniz peynir ilâve ediniz. Eğer | peynirli yaptınızsa kırmızı biber, i eğer etli veya ciğerli yaptınızsa karabiber müreccahtır. Eğer bir parça acı, keskin ye- mekler seviyorsanız bu suya bir pörça hardal veya bir kahve fin- canı sirke ilâve edebilirsiniz, Patatesleri tabağa dizdikten sonra bu suyu üstüne dökersiniz. O, odaya girince beyaz adamın kıpkırmızı kızar- dığını görmüş ve deli gibi bağırdığını işitmişti. Ryutaso Chiha merelesi pek ga: rip ve bu adam nadir bir adam olu” yor. Sanki dünyada isminden baş- ka bir şeyi yokmuş gibi. Bir gölge elde bulunan ve insan tutmak İs terse kaçan ve kaybolan bir gölge: Güneşin batmasile kaybolan o bir gölge.,! İshiga Tokyonun en büyük ma Kazalarından birisinin üst taracı” i yorulmuştu. Fakat beyaz (şeytan sütün sesiyle: — "Hey, ayağa kalk!, diye ba Zırdı, “Sana otur demeden kendi kendine nasl oturuyorsun?,, Sekunai şaşırdı ve ağzını aça rak budala budala bakmaya baş ladı. Hele beyazın gök gürler gibi sesinden de korkmuş ve Mister Cuppy japoncayı Londrada Şark sında duruyordu. Aşağıda derinlik | lisanları mektebinde profesör Gar te Tokyo şehri küçük küçük evle | retten öğrenmiş olduğundan, doğru rile ayaklarının altımda görünüyor” du ve ufuk gri bir sis içinde göz” den uzaklaşıyor ve nihayet görün- | müyordu. Bunların arasında bu- lutlar tırmalayan bazı yüksek bi- nalar birer kule gibi (o görünüyor- du. İste bu şehrin bir o noktasında En Chiba namında bir adam Okyanusa bir damla su gibi katılmış ve yaşamıştı. Bu beş mil yon İnsandan biri olmuştu. Aşağısı bir karınca yuvası gibi” > İnsanlar gelip gidiyor, ortalık vk ll yar e her tarafa, her bucağa Bunların içinde, Ea otomo- biller, otobüsler delicesine o koşu yordu. Evet, bunlar arasında her halde Ryutaro Chibanın izi de ola” caktı. Ishiga ümüdini kaybetmemişti. Son günlerin yanlışlıkları ve mu- vaffakiyetsizlikleri onu (o ümitsiz bırakmamıştı. Kesik başın bulunduğu o gece den bugüne kadar neler heler mey- dana çıkmıştı! Şirmdi öyle bir ok taya gelinmişti ki, zahiren bundan ilerisini görmek mümkün değildi, Fakat bünun pe ehemmiyeti vardı? Dalma ileri gitmek lâzımdı ve oda İleri gidecekti. Aşağıda o herhalde bu adamı tanıyanlar (o vardı, işte şimdi bunları aramalı ve bulma" lıydı. Tabif bu işde o kadar kolay değildi. Kikunun hatırma (gelen ve kendisine verdiği bir Taro Na- gakava İsminde, babasının tapır Hı bir tüccarın adresi İdi. Bu adam da Ryutaro Chibayı tam iki ay” danberi görmemişti. Hattâ Ryuta” yo Chibanın son adresini de bilmi" yordu. Tokyonun bütün otel ve misa- firhanelerinde zabıtaca yapılan tet- kikat ve takibat da neticesiz kal mıştı. Hiçbir polis Oo karakolu da böyle bir isim işitmemiş ve görme” mişti. .Chibanın taşrada akrabaları da vardı, fakat bunlar da kendisinden çoktanberi hiçbir haber almamış" lardı, Ishiga şimdi ipek ticaretiyle meş gul Tokyoda mevcut bütün ticaret haneleri araştırmaya (o başladı, © herhalde buralarda bir ipucu bular cağını Ümit ediyordu. Sekunai polis Oo müdüriyetinden bir celbname almıştı. Onun için bu doğrusu pek de hoş değildi. Çünkü Sekunai mümkün mertebe" gabita ile hiçbir işi olmamasını İş tiyordu, Müdüriyete gelip de, orada ta nrlığı ve daime tebessüm (eden yaşlı memur yerine, onun o MAsa- sında sarı saç'ı, ağzında büyük bir pipo ile bir beyazı görünce daha ziyade şaşırdı. Yalnız evvelce tanı- dığı Japon memuruna o çök İti- mat ediyor ve güveniyordu. Sarı saçlı beyaz adam elindeki dosyaları karıştırıyor ve bu karış" tırmayı oldule» sedi, yani gürük tülü yapıyordu. Sekunai bu beyaz adamın dosya ile bu kadar gürük tü yaptığına ve onun (o selâmına mukabele bile etmediğine (o şöşt. Eski ve yaşlı müfettiş daha (o pek kibardı. Sekunal epey bekledikten sonra, masanın önündeki bir iskemleye oturdu. Ayakta dura dura zaten dürüst de telâffuz o edemiyordu. Bundan dolayı Sekunai o Mister Cuppynin ne dediğini de anlama" Muştu. — “Kallsana be herifi, mister Cuppy gene bağırdı. Şahit Sekunai korkarak ve tit- riyerek yavaş yavaş iskemlesinden kalktı, Sekunai mister Cuppynin Tokyo polis müdüriyetindeki me murları bir maşmunun nasal istine tak edileceğini göstermek ve onla" ra bir ders vermek niyetinde oldur ğunun nereden farkına varabilirdi. Bu şahit Sekunai herhalde söyle diğinden daha fazla şeyler biliyor” du, mesele (o onu söyletmekti. O, Mmister Çuppy bu hususta daha zi" yade muvafiakiyet elde edecekti, Sekunai hiçbir şeyin (farkında değildi, hattâ buraya neden dolayı çağrıldığını bile ( bilmiyordu, O yalmz bu odaya girince beyaz & damın kıpkırmızı kızardığını gör müş ve deli gibi bağırdığını işit mişti- Hele tesadülen o da bugün belki sol tarafından kalkmış ola” cak, hiç de keyif” değildi. En ulak şeyden korkuyor ve hiddetleniyor- du. Bundan da zavallı Mister Cup pynin tabii hiç haberi yoktu. Mis” ter Cuppy sertçe: — “Ryutaro Chibayı (nereden tanıyorsunuz?,, diye sordu. O böy- lece şahidi şaşırtmak istiyordu. — “Ben bu isimde hiçbir kim seyi tanımıyorum!,, cevabını ve ren Sekunai masanın önünde göz” İerini fincan gibi açmış ve şaşırmış duruyordu. Onun bu halini mister Cuppy şüpheli görmüş ve şüphesi daha ziyade artmıştı. — “Tabii o adamı tanıyorsu- nuz! Siz bizzat bu adamı tanıdığı" nızı protokolda imza etmişsiniz! İşte burada beyaz üstünde siyah yazı ile yazılı!,, diyen mister Cup” py yumruğunu da masanın üstüne var kuvvetiyle indirmişti, diye dosyalara girerdi? O müddeti öm tünce bu yabancı ismi hiç işitme" mişti. Bu ismin dişek adamın İs mi levileceği de zavallının hiç ha" tırma gelmiyordu. O Binaenaleyh Sekunal süküt ve tebessüm etme ye başladı. Herhalde bu adamın suallerine cevap vermektense, sus manm daha “ayırlı olacığını zan etmişti. —'O adar ediyorsunuz?,, Sekunajl sit etmeyi ve tebes süm etmeyi gene muvafık buldu. Masanın arkasında oturan bu & dam ona pek korkunç görünüyor du. Mister Cuppynin yüzü tekrar kızarmıştı ve sabrı da kalmantıztı Hele önünde ona hiç cevap vermi- yen ve cevap yerine sırıtan berile fena halde içerle bi versenel,, — “Hey, w ön tekrar bağırdı. nal bulunduğ, yerden gelecek hareketlere intizar ediyordu, Zaten bu adamın kendi» sinden me istediğinin de hâlâ far kına varmamıştı, Bu beyaz şeytan şimdi ayağa kalkacak ve öteki be- yaz şeytanlar gibi ellerini, kolları” nı sallıyarak bar bar bağıracak ve or kapı dışarı atacaktı, Mesele de böylece kapanacak zannediyordu (Devamı var) wulığınızı itiral Muradın yeğeni Murat, yeğenin İsmali geldi, — Hoppala bir o eksikti, Ne diye gelmiş gene o öküzr — Ne diye gelmişde var m ya kocacığım bugün bazar. — Deble başımdan şu belâyı dini. Bi seversen, — A..kü, böyle şey mi olur, Mu rat? Ayıp. Yeğenin © senin, ayol, Yar Kıyık alır mi biç? Bir görün, cebine 46 birkaş kuruş pera koy, gitain, — Ne olur karıcığım sen görüver onu, — İşte bir bu eksikti, güzel vallahi, Mükemmel Çerkes tavuğu (pişecek gel, yok bilmem beyin akrabalarına | tebrik mektabu yazılarak baydı gel, Sonra bir da, — Darima karıcığım, canımm İ- çi, ben şaka söyledim, Ma sahi çerkeş tavuğu dedin de akirma geldi bu ta- vuk meselesini ne yapacağız? — Me demek ne yapacağız? Ben düşün, Bana ne, Mademki tavuk & Yzaktın ne diye akbablarmın bir kın. mını bugün, öteki kısmı yarm için “bize hindi yemeğe buyurun, diye davet edersin? — İliye böleek de gerkez tavuğunu bir hasmını bugün. — Ne güsel, İstersen dörde bile“ Um, Allahını seversen buğsla budala söylenip de beni kızdırma! — Hani hakkın da yok değil, Şu senin manlınfayı çağır bakayım ba. — Niçin benim mankafam © ölüyor o, senin yeğenin ayol, — Peki senin mankafan değilde benim mankafam, olun o darimal,.. Çağır sen şunu. İamali içeri girdi. İri kemikli, geniş Geneli, gözlerinde sekâ parıltı Bar mıha zırnız bulunmıyan bir oOgenç.. Göğsü, yürürken yağmur yağsa, için de su birikecek kada” çukuru batmış. | Paltogunun cepleri wnki o bütün bir gene, İçlerinde kocaman, kocaman bi- yer kavun taşınmış gibi | kendilerini kapıp koyuvermişier ki. o Pantalonu boğum boğum. — Gel bakalım İsmail, nasılsın oğ- tum? — Teşekkür ederim amca, ya sen? — Eksik olma... şey İsmall bana bir yerden tavuk bulamaz mrup?” — Buğün mü, sah bulamam, Her yer kapal: bugün, — Her yer kapalı, onu ben de bi- yorum. Fakat ne yapalım ki lâzım. Bir baltlıp yedim, buzün İşla de, ya: ma için de “aiue çerkes tavuğu yedi- raceğim,, diye misafir çağırdım. Ne dersin? — Koly be amca, bastalandım diye haber görderirşin, — Kandırsımayız köpoğluları, Bu mbah dışarıya çıktım. Çoğunu gör- düm. — Ahçı becerememiş dersini — Anh, o da çimiz. Ah benim İs- roaliçiğim' yu berlin derdime bir çi re bulsan, yok mu? — Buldum giti be amen... Bak ma sil olur. Sen şimdieik çerkes Lavuğu- Py enaopü bıraktırıraın. Bu sırada misafirlerden birisi “artık doyduk! der, olur biter. Çerkes tavuğu yarma kalmış olur. — İyi ama o: “artık doyduk!, di yecek tokçüzlü nerede? — Ya işte bu mesele. — İsmas, iki gözüm, sen de bugün bizde yemeğe kalıver, almuz mı? Ya» bancı mısın sen canım, be bebe, #k- rabamsın, akraba demek yarım Kar- değ demektir. — İyi ama amca bendeki kıyafeti görmüyer musun? — Adam sende düşündüğün” şeye bak, Ben seni misafirlerime kalender meşreb bir âlim diye Lam'lırım. Ha bem mademki gen yemekte bulunacak sın. Yemekte, bulduğun geyi sen söy- leruln olmaz mı, iki gözüm? Ama işi | çaltırmamak Lizam, — Çaktırmasına çaklırmamı ama ern'ler, arkraban oluşumdan şüpheye düşmezler mi? — O kudar inosslne de kulak as ma,. Varsın şüpheye düşsünler, Bunu senin yürüye söylemezler A. Nakleden: E — Dostlarım, sayın bay İsranilin & tsmuzda bulunması hepicsis için büyüle gere.tir, Bir kadeh şarap ni yokum rü» tum, — Şarap... Dostlarımdan bir gene ral âdet edinmişti, her garap içişinde bir de elma yerdi, Müutirlerden biri sordu: — Bu general P, olmasın? Oda öyle yapardı da... — Hayır. Sizin söylediğiniz. bah» settiğim generalin yanında soldü &i- fır kalır, Daha doğrumunu later Mw niz, o bir binbaşıdır. Zaten, Avr yada, i aruk adamakıllı bir genel yeği,sal- yor, Bu sefer bir bağka davetli atılğ — Siz Avrupaya gittiniz mi? — Bu da söz mü ya. Genelerdenbe- ri yaz kış giderim. Güzel yerdir. Yak nız Pariste olduğu gibi operası o yok, Bir bu noksan, Ha, bak mokmuz dedim de aklıma geldi. Bu sabah dükkünda çalışırken müşterilerden birine Kars biber yerine güribalde vermişim, Uş- tar beni bir azarladı ki, Hahsızdı & ma,, değli mi Allabınızı seveseniz, ie sa5 bile bile böyle bir iş yapmaz yaf Isrnall şarap kadehlerini atıştırdık» ga çileden çıkıyordu, Murat buna mağ Bi olmak için kaşlarile artık İşmeme- ini işaret ederek sordu: —- Muhterem dostum, sekten biraz almaz musun? — Sebzeli börek mi, mâh. Bilirsiniz Kel, sebzeli bö- ... İsmati daha bir bayii | sıralayıp durdu, Sıra gerken tavuğuna gelmiş i Murat tepelyi masanm üzerine ko» yarken İsmali vazifesini umutmadığı. Bi İspat citi. Sallana sallana o syağı kalktı ve olanca esl ide haykırdı: — İşte bu fazin. Bunu du yiyene Alak manda şifalığı versin, derim. Biz de benim fikrimdesiniz değil mi, kuldırsınlar çerkes tavuğumu sofra» dar, Misafirler bası geyler murddandı tar. Ondan da yersek patlağdığımızın günüdür. İsmali haykırmasında devam edi yordu: — Mayır hayır dediğim (olmalı, kaldırın onu sofradan, lamali ev sahibi olmak o dolayısile ve #det yerini bulsun diye ısrar etti: — Vallahi darılırım, o biç olmazsa birer parça alın. Pişman olursunuz gibi geliyor bana. o TasavvurunUmun fevkinde bir şeydir. fatiyen yok mu? Vah vah pe yapalım, kaldırayım öyle ie bunu. — Şey tussvvurumuzun fevkihde bir gey mi, Bb öyle İse birer Oparça alalım, Bunu İmali söylemişti. Muradm kulaklarına inanamıyacağı o geliyor, yeğeninin şaka yaptığına İnanmak is- tiyordu, Pakat İmali şakays gelir mi hiç? Gözlerini amcasından kaçırme pak rsrar etti; — Bay Muret bana bir bud ver gü radan, Haydi durmasan a. Sana söy- Wyorum Murat, İsmailden cesaret ginn bir Mtiyar da söze karıştı: — Eh madem ki bir kere başlandı, ban de bir parçacık alayım bakayım İ gu hindicikten.. Bu sözü diğer misafirlerin Wtek)e- İ ri takip ett; — Bana da, bire de, ben de ite rim, ... small (ki sant sonra dar ve karan» lik sokakların bozuk kaldırımları We» tünd. kasıp kavuran, dondurup çat latan kar Lırlanası İle başbaşa kaldı. Amcası Murat misafirler gider git mez onu bir iyi pataklamış, oÜstelik ahçıya da dövdürerek kapı dıyarı et mişti Biçarenin başını bir salep gü- &ümü gihi amuzlarınız içine gömerek İ kör ün gidişini binim o gisi sir de görseydiniz muhakkak intihara o Kam rar verdiğini ganırdniz, İşte durdu, Tereddi! o ediyor. My- vah. A dostinr kıyacık kendine. Ce binden bir tabanan çıkardı, Allah kita seyi şaşırtmasın, dlüm bu, kolay değil, - | Kapsamından tutacak yerde tabanese zar pars vereceksin ya, Hani, onu bügün verme de yerine bir çift potin | ver, me olur, bizim gilepier hapı yut: | tu. “"e$ Misafirler sofraya — oturdular, Ka- tander meşreb âlim İsmaliş ea baş yer verildi. Nasıl verilmesin, Murs- im hele onü takdim edişine bakın. yi sâmlusundan yakaladı, Ağzına gö- türgü, Gidiyor, gidiyor dağ gibi deli kanlı, Yazık olacak, Fakat o ne Ya, İmali ağzını şapir- datıyor, delirdi mi ne o? Sayın okuyucular... hikâyemi siz- den özlr diliyerele bitireyim, İsmaili ende tabanca zannetiğim şey m4 hut tavuğun budu imiş medor, Bunu yere attığı kemikten anladım.

Bu sayıdan diğer sayfalar: