ART maş — CUMA böy, Snuşurken elini N m ve hu meşe ile j Vm bdesine düşen 3 ğı “ram SL a ileri, li tatmak. Tstokalar e öyle yelken i Md biribirlerine R » srâpsaçına dön - e a a olmadıkça | Mh, ç.. Bİr ipi bile kes. ipleri san Kangallar ilim ge - bir düğümü çöz” © e üni ip Parçasını bir Aştrıp kurtarmak Üle ki) tekrar açıyor . $ kan, a bir zamanda çi pe aramıştım. Ni O Yoktu eden kurtarma i eyi Ga Deniz suyunu i ; Kn ami m sarfe fih ortalık ka - ini sahile rana içir © yl için kumların e Muvaffak oldum. rl YİN rin başıma ölü ti Göze hiç gö- Ek“ Talmen epeyce i ii, epeyce iş be vi Yadıma yine Modu İçin pir yeri açıp Yarına iştum ki eni ortaya M. mar yayar duymaz san- 0 ima, eş gibi Mod ai sokuldu ve biz ko. eği kolumdan, üyürma” çiy, 71 #erlendim; Ba A. Sa Siya delip batır ) m, Yapıl İn m m açlar “e lik x — Na e 16, am an hakem. AN, Sait Du. en Si Gene mi Açık. a lik Cay, t Spor saat in » Yan ba- Sral, Ziya Ku, 5, rey Elat 12, ba. Dz in. Yan h e elin Bant 14, ha. tedir an hakem. * Mileyyet İ da | im alolu nat 14 Yan hakem Bişi Tormut Öztuğe ni Pi Kale tar Âdem, İAZON MEYVA TUZU ie Müferrinh ve midevidir <LEESİZ, GRıPSİZ, öKSURUKS Çeviren: Efdal NOGAN : — 116 — gibi ar duymaz sanki saklanmak isti- ei Mod hemen yanıma sokuldu ve biz kolunmdan ayırmadı. — Bilâkis, tamir ediyorum. — Nesini tamir ediyorsun? Bu suali sorarken sesinde taz cüp vardı. — Direkleri tekrar yerine dik . mek için yuvaları hazırlıyorum. Bunu, sanki tasavvur cdiletile cek en kolay bir İşi yapıyormu - şum gibi söylemiştim. — Nihayet kendi bacaklarının östünde durmağı öğrendin galiba Hunip. Bunu söyledikten sonra bir müddet sustu. Sonra yine seslen- di; — Hey, Hump! Sen bu işi yâ. pamazsın. — Öyle yaparım ki. Şu piyorum bile, — İyi ama, bu gemi benim tah. si malım. Ya seni menedersem? — Yalnız bir noktayı unutu - yorşunuz, Artık mayanın en ko caman paraçsı siz değilsiniz. Bir vakıt en büyük zerre eladiniz ve beni kendi tabirinizce yutabilirdi. niz; ama © zamandanberi bünye - nizde bir eksilme oldu. Şimdi bin sizi yiyebilirim, Maya bayatladı; Kısa, çirkin bir kahkaha attı: — Görüyorum ki, benim felse. lemi bana karşı kullanıyorsun. Lâkin sakın bana değerimden az baha biçmek hatasma düşme, Se ni kendi iyiliğin için ikaz ediyo - ram, anda ya — Ne zamandenberi böyle ray. vendi; ve hayırhâah oldunuz? İti ral ediniz 5, beni kendi iyiliğim için ikaz etmekle fikir ve kaman tiniz biribirin; tutmuyor. zama aldırmadı. De - an, Voleybol müsabakaları Beden Terbiyesi İstanbul Böl- gesi Volsubol ve basketbol © “anh ndlem Voleybol 1940 mevsimi teşvik müsabaxslarına 17—5—-040 pa. zargünkü Galatasıray klüp 80- lonunda saat tam 12 de sarı kır. mızı, bevaz namiyle üç kime ü- verince başlanacaktır. Maçların nihavetinde kala . sak üç küme bir!birisi arasına *ura cekilerek şsamniyon tayin adilecektir, Müsabaka hakem leri Beyelimiz tarafından ta- | vin edilecektir. e Müssbakaler j teşvik maiyetinde olduğu için ! her takım yalnız bir resim ge. tirecektir. Klünler on #porcu tescil ettirmek hakkını haizdir. İstanbul Futbol ajanlığından: 173 —940 tarihinde yapıla - cak maçlar: Kır koşusu Bakırköy Malkevi Keisliğinden: Evimizin #por kolunca tertip edi ilen kir koşularının birincisi 17-5 100 İ pazar günü yapılacaktır. Bu yarış Uç j Kilometre meşale üzerinden olacak - fr. İştirak etmek isteyenlerin pasar günü saat 9 & kadar Halkevi idare i memurluğuna müracaatları. İ hilinde yapılacaktır. 4 — Yarışçıların koşu saatin. den evvel hazırlunmış oldukları halde hazır bulunmalar: ve isim. lerini hakem heyetine kaydettir. meleri EE, 5 — Muayyen saatten geç ge- lenler yarışa İştirak ettirilmez. LRABER —i Kibura katil kelimesini Ponam İnkibaz, li mile bulantı ve bozukluğradar barsak tembelliğinde, mide ekşilik ve yanmalarında emniyetle kullanılabilir. MİDE ve BARSAKLARI temizle r alıştırmaz ve yormaz. MAZON isim ve HOROS markasına dikkat, KSUZ dik KAŞ VAL DA PASTILLERi SAYESİNDE KA3iLDi?. işidince elektrik cereya- nına çarpmış gibi silkindi. Ha, evet, katil. onu yakalamalıydı... Kibura içeri giren Gamanava » nın daha ortada bir şey yokken bir yığın saçmalar söylemesinden dolayı da hiddetleniyordu, Mes . le evvelâ isim, meslek, ikametgâh ve emsali şeylerin tesbit edilme . sinde idi. Bütün bu noktalar sıra ile kar gibi beyaz bir kâğıdm üze” rine onun bu kadar saman meş- kettiği güzel yazısı ile yazılmalıy. dı. Hem o, o kadar güzel yaza . caktı ki, âmirleri de şaşacaklardr. Herhalde polis Kibura bu işten doğrusu pek memnun olmuştu ve nihayet âmirleri onun güzel yazr sını görceckler ve onlar da şaşa - caklardt. — Ece, söyle bakalim uçurum. da ne buldun? — Bir baş, bir insan başı! Gamanava adeta bağırıyordu. Göaleri fırlamış, ve Kiburanm ar, ka tarafında bir noktaya çivilen * mişti, Kibura bu insan başının sırtında bulunduğunu zannederek yerinder, fırladı. Gemanava hay- kırıyordu ve: — Katili yakalamak için hiç bir şey yapmıyacak mısın? Diyordu. Çamurlu, elleriyle. işa. retler yapıyor ve “bu iki adam belki yakında bulunuyorlar!” yordu. Kibura katil kelimesini işidince elektrik cereyanıma çarpmış gibi silkindi. Ha, evet, katil onu yaka” lamalıydı... Derhal telefonu açtı ve birkaç saniye şariımda merkezi buldu ve kısaca meseleyi anlattı. Bir ade- min kesik kafası uçurumda bulun. muştu ve şüpheli olan iki adam belki daha Tamanoi mahallesi dvarmda bulunuyorlardı. Bun . ların ikisi de sişman ve üzerlerine koyu renk kimono, ayaklarına da yumuşak Avrupalı pabuç'arı 2€ çirmiş kimselerdi. Tokyo polis müdürüyetinde bir odanm duvarında Tokyonun plânı al ay Bu plânm üze di. vardı im noktalar lerini gös stermekteydi'er, o Tier (nokta tahta bir kulübenin işacetiydi. Bu kulübelerin her birinde bir polis oturuyordu. Her birisinin önünde de bir telefon öleti vardı, Kibu - ranm telelonundan “birkaç saniye | sonra Tokyonun bütün polis kulü- belerindeki telefonlar harekete geç Bir katil aranıyor! İki şişman adam... Japon kimo nosu İle ve ayaklarında yelken İ bezinden yapılmış yumuşak pa - buçlu.. Bunlar görülürse, derhal tevkifleri emrediliyordu. Yüzlerce polis bulundukları ku lübelerden ilkbaharın (o mehlaplı gecesine hakmağa başlamışlardı. Yüzlerce göz iki kimene giyin - miş, yelken bezinden yapılmış pö- buçlu şişman adamları arıyordu. Tokyoda hir katil aramak Pek pek nadir bir hâdiseydi. Biraz sonra iki numaralı karakol nöbetçisi İvao merkeze telefon € derek, o taraftan ve Kibura nokta” sından belki iki dakika meseleden böyle iki kişinin geçtiğini birkaç dakika evvel gördüğünü bildiriyor du. Eğer Kibura iki dakik evvel ihbarda bulunmuş olsaydı, katiller herhalde tevkif edilmiş olacaklar. dı, Fakat katiller yakalanamadılar ve polis İvao da onları gören sort canlı insan kaldı. Polis Kibura ise terfi edemedi, Şi Gamanavanm bira - dam kalssı bulduğunu Kiburaya ihbar ettiği andan itibaren, bu bu- lunan kesik İnsan başı, bazı insan. ların istikbali üzerinde tesirini göstermeye başlamıştı. Bu insan - lar biribirlerini O tanımıyorlardı, bunların hiç biri de bu anda Ta. maroideki uçurumdan bir felâke - tin kalktığını da ( bilmiyorlardı. Bu felâket işte bazı insanları bu * lundukları mevkilerden Japonya - da esen bazı kasırgalar gibi uçurup götürecekti. Daha Gamanava Sa. nm bulduğu bu kesik başın neti « cesi ne olacağını hiç bir kimse bil: | miyordu, Bu husuşta tahkikat ve | taharriler başladıktan sonra, Ta - | manoide bulunan bu kesik insan başı bir çok mesut yuvaların Vi - kılmasma, büz hayatların mahvi - na sebep olmuşiu, Tamanojdeki kesik başın ilk kurbanı polis Kibura oldu. O ter fi ümit ederken, âmirleri tarafın - dan vazifesini lüyikile ve serian yapamadığından dolayı o kadar azarlandı ki, derhal İstifasını ve - terek Mançuko harbine kendisini gönüllü yazdırdı. Harpte ise bir kurşun bile atmadan, babası onun Mukdende askeri hastanede zatür- resden öldüğünü haber aldı. İkizci kurban da polis mület * tişlerinden Hidekişi oldu. Bu mü fettiş o ilkbe.. gecesi bir arka - almıştı. Arkadaşı Bu7T -8 mart 1949 Hidekiş o akşam yazı başında oturmuş ve dar lerini ayaklarından çıkârıp masa - nın altıma atmış ve bacaklarını uzatmış upuzun sandalyesine ku - ru'amuştu, Böylece daha rahat O * l turuyordu. Zaten pantolonunun da itüsüne ehemmiyet vermiyor - “ İdu, çünkü pantolonu esasen ütü - süzdü. Vücudunun. üst kısmını da “Takyo Niş - Niş” namnda ki gazetenin arkasma saklamış, şimaldeki kuraklık hakkındaki ha" berleri o okuyordu. Buralarda kuraklık o kader çokmuş ki, birçok aileler günlerden, haftalar- danbari banyo bile yapmıyorlar - mış, Hidekiş bu havadis Üzerine başını salladı ve gözüne gazetenin | diğer sayfasında, Amerikada bü * tün halkı heyecan içine düşüren bir hâdiseyi takibe başladı. Ame. rikada haydutlar yine bir çocuk kaçırmışlar ve çocuğun ebevey - nirden büyük bir fidye istiyorlar - mış. Mülettiş Hidekişi garp ta” rafından böyle haberler okursa iğrenirdi. Buralarda cereyan eden sonsuz katil, haydutluk, dolandı - rcilık meseleleri, ona beyazların kendilerini gösterdikleri gibi me- denl olmadıklarına kanaat getiri - yordu, Bu insanlar ne barbarlar * maş ki, hayvanlar kadar olsun me denileşememişler... O Amerikada büyük çetelerin şehirlere hâkim olduklarını biliyordu. “Buralarda bir tek şehirde bulunan caniler kadar bütün (Japonyada canl yoktu, (Devamı var) | gun ışığı yeni açmış Tiyatro ve sinemalar ŞEHİK TİYATROSU Tepebaşı Dram Kışmı: Akşam 2030 da O KADIN .... Komedi kısmı: 2030 da: Berke kendi yerinde m HALK OPERETİ Bu nkşam 9'da (La Maskot) Cw martesi görü YUNUS BEY DUYMASIN e e ALEMDAR Sineması 1 — Şehvet Kurbanı 2 — Miki Mavs Dahili konforu alâkadar eden en güzel ve şık mobilyalar ve bilhassa yatak, yemek, çalış- ina odaları ve salon takımları, Briç oyunu için Amerikan mobilyaları, her yerden mü. said şartlar ve ucuz fintlarla BAKER (Eski Hayden) Mağazalarında bulacaksınız. ŞİFA MM AĞRI Bay J, O. C. Yanyar; Ekseriya okuyorur; Tedavi ren ilâçlar varmış fakat, ALI- COCK yakısından bahsedilince, kat'iyen mübalâğa değildir. Bir zat akşam tatbik ettiği bir ALLCOCK yakısı, bir gece zar- fanda tesirini göstererek ve de- vamlı sıcaklık tevlit ederek ağrı. yan mahalli teskin etmiştir. ALLCOCK, Romatizma, Lum” bago, Siyatik, delikli ALLCOÇE yep gk iel aaa /K yakılarının emiği sıhhi sıcaklık, OTOMATK BİR MASAJ gibi hemen ağrıyan yerin etrafını kaplar. ALLCOCK yakılarmdaki Kırmızı daire ve Kartal resimli markasına dikkat ediniz. Eçzanelerde 27 buçuk kuruştur. Biçare gönül Şurada burada serpilmiş be yaz,küçücük (oevlerin süslediği mes'ut: ve şirin köy, her akşam (ufukta girlenmeğe ha. nlanan güneşin kızıl şu- aları altında daha şâlrane bir mansara arzcderdi, Sessiz sessiz otlayon koyunlarla dolu meralar, kırlar, çeşmeler, iş a- ğaçlar bu güzelliği bir kat daha arttırıyordu. İşte, herkesin dilin de dolaşan Hasan çavuşun dilber kız; bu köyde oturuyordu, Sihir. li elâ gözleri, pembe dudakları, gül yanaklarile insana hakiki bir melek hissi veren kız! Bir nisan akşamı idi. Ayın #ol- çiçeklere aksederken hafif ve serin bir rürgâr ilâhi kokularını etrafa dağıtıyordu. Köyün tamnmış $i- malarından Osman ağanın evi muhteşem bir eğlence ile çalkan- makta idi. Davetliler arasında Hasan çavuşun biricik Macidesi, muhite başka bir ruh, başka bir aevk veriyordu. Bu cümbüşte, gözleri canlı bir ifade ile parlıyan yakışıklı, çsmer bir genç bütün misafirler arasın- da Macidenin dikkatini celbetmiş, bakışları karşılaştığı andan İtiba- ren içinde, derin bir aşk şeklini âlmakta ogecikmiyen büyük bir sempati hissi doğmuştu, Haya tında ilk defa sevginin hakiki varlığını oOduyuyor, ilk defa İ kalbinde ciddi bir yenilik tah ve derin bir değişiklik his- sediyordu. Ağır şzevkli bir tango müddetince başımı onun omuzuna eğmek suretile hissini ortaya koymuş ona içini dökmüş, gön- ünü istemek cesaretini kendinde bulabilmişti. Ondan sonra, artık her akşam buluşup aşkları ve istikballeri hakkında tatlı sözler söylüyor lar, geç vakte kadar birbirlerin. den ayrılmaya bir türlü cesaret edemiyorlardı. Evlerini unutarak gok defa otururlar, parlak yıldız- lar altında, her âşıklar gibi, kur- dukları tatlı bülyalarla hayali cennetlerde uzun gezintiler ya- parlardı . Fakat bu fani dünyala ter sey gibi saadet te devamlı değil. dir. Kahramanlarımızın da âşk bikâyesi uzun sürmedi. Çok kısa bir zaman sonra sönüp gitti, Nakleden: L.-L. Bir Macidenin bir zabitle gerdiğin; g*rüu e yüreği sızladı Yamna koşup kendisine Mmazi'*- rini, içli sözlerini, tatir busele. rmi hatırlatmak istedi; fakat dizleri sanki kesilmişti. O Seslen" miye teşebbüs etti; fakat sesi lerini duydu; yeni arkadaşile eğ- lenmesine engel olmak istemedi. Kalbi zehirlenmiş olarak, o yere tekrar dönmemek üzere köyden uzaklaştı. Aradan iki âcne geçti. Bütün bu zaman zarfında onu . görmek nasip olmamıştı. Hasta olduğunu söyledikleri vakıt evine gitmiye kârar verdim. Eskisi gibi yanına sokularak arkadaşlığımırın eski günlerinden bahsedecek, kederi- Nİ, acısını soracak, teskin ve te- selli etmiye çalışacaktım, Annesi beni gözyaşlarile karşıladı: — Ak, evlâdim, Faruk çoktan- dır kimsenin yüzünü görmek is temiyor, Ama, dur, bir kere söy liyeyim, seni belki Teddetmer. Balmumu gibi solgun çehresi, gös çukurlarına çökmüş gözleri, kemikten ibaret kalmış vücudu gözlerimin önünde. Yorgun bir hareketle basım kaldırdı. Gözya- şı dökmemektiçin büyük gayret emk belli oluyordu, Az son- râ başı tekrar yastığına yılalıver- di. gideceğim sırada elimi uzatın” ca küçük çocuk gibi ağlamaktan kendisini alamadı. Bitkin bir halde olmasına rağmen beni karyolasına doğru çekti? — Nuriciğim, beni unutma, yalnız bırakma emi? Ona da söy- 16, bir gün gelsin, ama çabuk ge. sin; ölmeden onu bir defa daha görmek istiyorum. Bu son dile- ğimi ihmal stmezsin, değil mi? rw «— Gözlerime inanamıyorum, acaba rüya mı görüyorum? Ne vakıt geldin, böyle? Ben wyayor muydum? Macide cevap vermedi. Sıcak iki gözyaşı yanaklarında parlak izler çizmişti, *— Burada bulunman beni ne Dede: mesut ediyor, bilemezsin! imdi gelmeseydin toj altım- dâ da ağlamakta rm edecek” (Lâtfem sayfayı çeviriniz) —— AMR e İİ v1 öv v1 yz m di sğümincenii