a N V — 1939 İ | vi ârada onbeş gün ara, büyüğü ve küçüğü ie Sokulgan bir şehi ve sırnaşık olmıyan hamal ve şoför, değil hakiki otobüsler şehre giren bir İstanbullunun dikkatine çarpan ilk hususiyetlerdir nu i Ae aralr b. “1 baktım. Artık top : e İkpeler... Çöle bıraktı “Göle giriyor. Yolculu >” Hye tesadüf ettiği için. devam eden ma inveşi araziyi göreme mahrum olanlar, ve kireçli-bir kavuştukları © ve bu rayların, iğ Modern bir şehre gö 3 i tannetmivorlar. im saat sonra göz serilecek olan ha: A Bir muharrir, müca- Sp senelerinin başlan: İl Ankara, dediği için üiklerini, (halbuki Ve yelkenin yanya- kelime olduğunu yazı” > İç Ssnda N Baraj, Sin ilk müjdecisi, Am inin serhad boyu de İ, fakat çabuk inki- kasabadır: Pulat. era ve ahşapev j ve kübik bina başir A meselesi. Pulatlıda, olanların sabır İh, “vaptarı başlıyor: Bu “esi, s Mttan sonra gelen Ga- 9 havasını, ağacını, 4 bir kelime ile ilk at- Kisiyor. Artık, Ankara Aİ ile karşınızda, ta- ir. Kalenin etekle” 0 kadar tatk bir eski Ankara, sağa ia adını altyor ve a Fakat, Çanka ndaki sırtta yüz elli i Sİ var, Şehrin buraya ii, asfalt bir yolun çizdi- MAK, tüze gidiyor. Çitir 4 Gazidir. “anım, yeni Ankara i 4.700 Ulus meydanıdır. a sola giden 29 he daha birçok ma e alıyor. Bu yol N - kene kavuşturan ba el İş vin solundaki asfaltı gn, 2 takdirde de Devlet giğk © ve Türkkuşuna gi .N , kata kalesinden aşa" bagi ve istasyonda a ml şehir, sağa ve rile beyzileşen bir /N ve tkarann ilk medeni > bürün İstanbulun olduğu terbiyeli ha- i e, ilk bakışta & İbi görünebilir. Fe Mİ iy yak şarkta hâdise bahşiştir. I izlere © ve sonunda cum eden hamal bir yol o mikrobu e, ©! Beni, Kadıköy g ün trenin bağajı" yi hamal ti ne gördüm.me anem belediye tada bahşişi yok et rn ihtiyar var lin haricinde bir # “tliremedim. İki wi ve hattâ şolörü, p Hasan tiptir! Kati- Sö yan kamal ve p ent geliyor ki mo“ ai, Şehirlerin, yatan» İlk ve gönül usa Me, ölüdür. #nkara İMsanın içine vatıat- tu © ORre ayak basan yol Yeşil Ankara ve | Yazan * Sabih ALAÇAM cuya geniş bir neles aldıran ikin ci unsur, belediyenin o otobüsleri" dir. İstanbuldaki, kamyonet boz malarından başka bir (şey olm yan dar, basık ve bakımsız otobüs lere binmek mecburiyetine alışan bir insan, # tediyesidin otobüslerine girdiği zaman, hari” kulâde lüks bir nakil — vasıtasına kurulduğunu sanıyor. o Yolcunun bu büyük saadetini şu mühim iki sebeb de genişletiyor.Ankara bele diyesinin otobüslerinde (çalışan şoförler, ne biribirlerile yazış eli yorlar, ne müşteri toplamak için dakikalarca durak yezleriniz mo la veriyorlar, ne de halk inip bim meden kalkıyorlar! Bil: lince: Onlarda da bozdurulan pa Tanın üstünü vermemiz ve yolcu Jar ile kavga etmek gibi kötü ve çirkin huylar yok! dari organizasyon, .b. çalışmak kabili » bü re “imkânsızlıklar “mümkü tün “menfi siga,lar “m alite,, ye dönüyör. İstanbulda, hiç bir vatanı rahat rahat otobüse bine'ek, şeh- ri dolaşması mümkün (değildir. Fakat ben, Ankarada belediye © tobüsleri ile şehri karış karış gez“ dim, diyebilirim. Ulus meydanı - Çankaya arasında işliyen otodüs- ler, insanda, turistik bir o Avrupa beldesinin estetiğini uyandırıyor. Ulus meydanı - Bakan lıklar ara" sırda İşliyen “otobüsler, hükümet dairelerine gitmek istiyen bir va- tandaşı, beş dakikada arzusuna kavuşturuyor. Ulus (Omeydanı - Samanpazarı ârasında İşliyen © tobüsler ise, eski Ankara ile yeni Ankara arasındaki şekil | farkını, nüne seriyor. Otobüsten indikten sonra, eski şehrin dar sokaklarına, çatıları bi- ribirine kavuşan evlerin gölgelen- dirdiği dar sokaklarına (o saptım. İğri büğrü yollardan gide gide ka” leye kadar çıktım. Buralan, şah rin, istasyon tarafından görünmi- Yen arkası, aşağıya doğru sed sed, meyil meyil uzanıyor, açılıyor. Kalenin eteklerinde gezinirken Arikâralı küçük çocuklar ile dost oldum. Kız, erkek etrafımı saran bu yavrular o kadar müniski.. Birçokinfı henüz ilk tahsil çağına girmiyen bu mini mini ahbabla” rım, bana yorgunluğumu unuttur- dular! Ankara, büyüğü ile, küçüğü ile sokulgan bir şehir. Hattâ, yerli balk bu birlik, ve — Bir adam beni öpmek İster se hemen bağırırım. — Sesinizin neden bu kadar ! kısık olduğunu şimdi anladım. | — Fransız karikatürü— reti olan insanlar geçerse Obütün| bir panorama gibi gözlerinizin ö- | ilere ge | HABER — Aksam Postas Hiudıslanda dünyanıo en eski insanları arasında 35 yılını vahşiler arasında geçirmiş bir Alman seyyahı Kabile kadınları erkek evlâtlarını dahi koca olarak kullanabiliyorlardi ! .Cuhi bu defa samimi bir retle yüzüme bakıyordu: — İyi ama, o beni çok sever! dedi, — va diğer erkekler sevmi hay. dar değil! — Garip şey! — Niye garip? — Bilmem, bir oğ'un yabancı erkekten bir kadının er anasını keklerinden ziyade (kıskanması herhalde tuhaf! Cuhi hayretle gülüyordu: — İyi ama, obenim aynizâ. manda kocamdır! dedi, O vakit hayret ve nelretle ye | rimden fırladım. — Kocan mı? — Evet! Kadın kabilesinde böyle bir im sanlık faciasının cereyan ettiğini hiç bilmiyordum. Demek kadınlar &kek evlâtlarını dahi (okoca ola ' rak kullanasiliyordu! Bunu öğren Şu muhakkak ki hezharigi bir £ | mek bana şiddetli bir nefret ver. mişti. Bir esmer dişi domuz gibi yü” züme bükmakta olan Cuhi benim böyle şiddetli bir nefretle yüzümü | buruştunduğumu görünce o pişkin gülüşile yılışık yılışık başlamıştı. — Cuhi! dedim. Ben yanlış an- lamış olmıyayım! Gösterdiğim şu karşıda bizi gözetliyen (o delikanlı senin asıl oğlun mu? — Evet! — Hem de kocan mı? — Evet! — Peki, nasl (Olur? bir ana çocuğunun karısı olur mu? — Neden? — E.. Yarın doğacak çocuğun da anası ve babası gene siz ola” caksımız! Cuhi pişkin, arsız kahkahalarla güldü. — Sen ne diyorsun? dedi. Han* gülmeye beraberlik duygusunu, hayvanları içine alacak kadar (genişletmiş. Bir gözü yeşil bir gözü mavi An kara kedilerini söylemek (o istiyo” Tum zannetmeyin. Uzun (o kulakk filozoflardan bahsediyorum. Ankarada 'bir tanıdığımın &vi ne gitmiştim. Akşam üstü, efendi" sinin yanına dönen merkep, sokak kapısından mutfağa, omutfaktan da bahçenin nihayetinizki ahır na gitti. Fakat, tok gözlü olan bu hayvan, ne hayırsız bir besleme gibi yiyecek, içeceklere başmı u- zattı, ne de ziyankâr bir hizmetçi gibi pırıl piri nalları le ev eşya” sından birini kırdı! Uzun kulaklı filozofun terbiye sine ve onu bu derece aktllr, uslu bir mahlâk yapan sahibinin frtri cokeyliğine hayran kaldım, Yazan; 4. Busch gi çocuğun babası? — Doğacak çocuğunuzun! — İyi ama, benim doğuraca. Kım çocuklar onların çocukları de- gildir ki! Sana bunu anlattık, hâ lâ anlamıyorsun! Benim karam daki çocuklar zaten kabilenin a. damlarıdır! Onlar öldükten sonra ruhları kabilenin kadınlarının ka" rınlarına girerler! Soara erkekler kadınların karımlarındaki kapıları âjarlar! Fırsat bulursa eski kabile adamlarının ruhları tekrar dünya ya çıkarlar! Görüyorsun ya, kar rımızdaki çocuklar esasen kabile nin adamlarıdır! Yani zaten biri birlerinin çocuklarıdır.! Bizde dünyâda zaten (yabancı gelmez ki! Sonra doğan çocuklar hiç kimsenin, hiçbir erkeğin çocu ğu değildir! Kabilenin çocukları. dır! Cuhinin benim nefretimi tadil etmek gayretile verdiği bu izahat üzerinedir ki hayretle, bu insanla” rın henüz doğum, çocuk ve tena sül hâdiselerini bilmediklerini an ladum. İhtimali kadınların hiti” miyeti bu tabiat hâdiselerini anla yan erkeklerin bu hakikatleri <a latabilmelerine ve kabilelsrine ka bul ettirmelerine meydan (dal vermiyor! ii Öyleya kadınım hâkim olduğu yerde hakikat kalır mı? Demek oluyor ki bu kadın ka” bilesi doğum ve evlilik hâlisle rinde de tamamile tabiati kabul etmişlerdi. Nasıl hayvanlarda ana ve oğul yoksa onlar da bu anane yi inkâr etmekteydiler, Bu Kat, ancak bu kabileterdeki hayatı gördükten sonra gayet iyi bir şekilde meydana mühim bir meseleyi de çıkarmış oluyor: Demek ki analık, kadında şüp hesiz en ulvi, en yüksek olan bu duygu katiyen bir tabiat hülisesi değil, belki bir cemiyet hâdisesi- dir.! Vakia tabiatte, yani hayvanlar. da daima ana ve yavru (o yardır. Fakat cinsi bakımdan ana ve © ğul yoktur! Ana ve oğulun biribirlerine ha” ram olması meselesi tamamile ce* miyetin koyduğu (ânanelerden ileri kelmekte bulunuyor. Bu hakikati öğrenmek beni çok sarstığı halde önümde erkeklerin taşıdığı yiyecekleri" nizama koy- makla imaşgul olan Cuhiye hiçbir suretle dokunaklı bir hâdise gibi görünmüyo”du. O gayet lâkayt ve kalın dudaklarını bir dişi domuz gibi uzatarak önündeki garip yi” yecekleri sıraya koymağa çalışt” yor. Yan gözle de benim hareket. lerimi gözden kaçırmamağa çal şıyordu. (Devamı var) Mektepler futbol şampiyonası başladı Dünkü karsılaşmalarda Galatasaray Pertevni- yali 3-1, Darüşşafaka Erkek muallimi, Boğaz- içi Taksim Hsesini 3-0 yendiler Yücetilkii » Sanat okulu 1-1 berabere kaldı Mektepliler arasındaki futbol birinciliği müsabakalarına dün Taksim ve Şeref stadlarında baş landı. Bir hayli kalabalık önün de yapılan maçlar cidden heye. canik ve zevkli oldu. Şeref stadında: YÜCEÜLKÜ - BÖLGE SANAT Günün ilk oyunu Yüceülkü ile Bölge Sanat mektepleri arasında idi. Ahmet Ademin hakemliği ile yapılan bu müsabakada Sanat mektebimektebi cidden hâkim bir oyun çıkardıysa da bilhassa mü dafi Adnanm fevkalâde oyunu sa. yesinde Yüceülkülüler muhakkak bir mağlübiyetten kurtuldular. Bütün müsabaka müddeti sanat mühacimleriyle Yüceülkü müdea- fileri arasında sıkı bir çekişme malinde geçti. Bu arada sanat mektebi muhacimlerinin kale & nünde lüzumsuz pasları da bera. berlikten Kurtulamamalarına se bep olmuştur. Golsüz biten devreden sonra ikinci kısmın yedinci dakikasında Sanat Mektebi Ziya vasıtasi" leilk ve söngölünü attıysa da Yücelilkü de biraz sonra Süley. manın uzaktan attığı fevkalâde Ölünün yerine... Müessesenin en tenbel memu- ru direktörün yanına çıktı: — Bay direktör, dün ölen mu. hasebe şefinin yerine geçmek İs- tiyorum. Müsaadenizi. » Direktör böyle bir terfie | lâyık görmediği memurun sözünü anla” mam:ş göründü: — Vallahi siz bilirsiniz. Şahsan ben bir mahzur görmem ama me zarlıkta razı olurlar mı bilmem! Asansör Küçük Kemal babasile beraber sokağa çıkmış ve ilk defa asan. söre binmişti. Eve döndükleri za- man annesine asansörü anlattı; — Öyle tuhaf şey ki anne, kü çücük bir eve girdik. Babam bir düğmeye bastı ve üst Kat hemen cecik bizim yanımıza geldi, dik İL k la da Si akil ie ok İlkel vii GİLLİML Tehlike toki Geceleyin itfaiye geçiyordu. A. dam penceresini açarak o bekçiye sordu: — Yangın yakında mı? — Evet, — Aman ne.ede? — Sütçünün dükkânından çık- tr. Adam rahat bir nefes aldı: — O halde mesele yok, uyuya” bilirim. Su bol demektir, itfaiye yangını genişlemesine (o meydan vermeden kolayca söndürebilir. Tarih dersinde Muallim talebeye “ordu: — Birinci Murattan evvelki hü- kümdar kimdi? — Sıfırmcı Murat efendim. RL e 0 ŞE Year ği) DALGIN OPERATOR — Ameliyat iyi gitti mi efen dim? — Ne? Otopsi mıydı? — Fransız karikatürü — yapılmıyacak Sanat okulu futbol takımı... bir şütle beraberliği temin etti. Müsabakada böylece sıkı bir çe” kişme halinde beraberlikle sona erdi. BOJAZİÇİ * TAKSİM Aynı sezonun ikinci maçı Bo, gaziçi ve Taksim leseleri arasında idi. İlk devre aşağı yukarı müte- vazin bir şekilde cereyan etti, Taksim lisesi takımı kuvvetli ra” kibi karşısında cidden muvaffa. kıyetli bir maç çrkardı, Boğaziçliler ancak 25 inici dakikada Mustafanın ayağiyle yegâne gollerini attılar. İkinci devrede Boğariçi €kipi bariz bir üstünlük kurdu ve bu kısımda Rahmi ikinci, biraz son ra da Niyazinin fevkalâde bir volesiyle üçüncü Boğaziçi golle- ride kaydedildi. Müsabakada böylece 3 * 0 Taksim lisesi aley. hine nihayetlendi. Taksim stadında: DARÜŞŞAFAKA - MUALLİM MEKTEİ Taksim stadmda yapılan bu ilk müsabakayı Şazi Tezcan ida. re etti. Oyun baştan sona kadar Darüşşafakalıların açık üstünlür gü altında oynandı. Bilhassa merkez mühacimleri (Kemalin mükemmel oyunu sayesinde ilk devreyi 1 . O galip bitiren Darüş- şafakalılir ikinci devrede iki say daha yaparak müsabakayı 3 — 0 kazandılar. GALATASARAY — PERTEVNİYAL Hakem Adnan Akmm idare ettiği Galatasaray * Pertevniyal müsabakası çok heyecanlı oldü. Kuvvetli sarıkırmızı takım ar. şıtında o Pertevniyallılar cidden enerjik bir oyun çıkararak ancak tek gol farkla yenildiler. İlk devrenin başlarında mer kez muhatim Şahap vasıtasiyle hir gel çıkaran Galatasaray bi. raz sonra ikinci sayıların: da kay” dettiler. İkinci kırk bes dakikada Ga. İatasaray müdafiinin hatasından istifade eden Pörtevnivallılar da bir sayı kaydettiler. Galatasara" yan baskısı altında oynanırken müsabaka 2 1 Pertevniyal aley- hine sona erdi.