RİN — 1939 Li 0 43 — Möyle bir cümle vardı: ki, bataryasınm 23 Kullandığı sülfür de Obüslerin birgünden b emdiğini söyle" İL, 18 kadar çocukça K * Bunun yerine “bu € Hâymın yalan söyle. i ir,, dese ara | olmazdı. 3 bir hiddetle sar gitmiyecekti Ka? Ya tehlikeyi biz” Uydurmuş, kendisi bü. Kolonelin © hakikaten VE “Yeveze topçu on wa? Bu o heyecanlı FİNİ takip eden hâdi- İsadüfter ibaretse? Kendisinden şüphe çitir henüz elinde ka- Yokbu, Mevkiini bi - İh 4 inad ve israr edi- kadar beklemeğe Bayer geceye kadar , © elde ederse vakıt in ta, İyi buhranı atlatmıştı. *. Aynanın karşısı - isine çeki düzen Lı “file ter içindeki « Saçlarımı taradı. buşuğu çaldı. Ger lanacak evrakı Yı sol koltuğuna K, aştı. Sert ve dik İaridoru geçti. Nefer İk, “ET onu görünce he - İk Vaziyeti alıyorlar - i anki gibi sert bare - R iade etti Xx PİRAR 26 Sonkâmun 1916 k Kara şöylebiru- hasıl oldu: Almam ürik etmekle hiç de klar, çünkü 1914 der Ve iktısadi kuvvet- &lerile istediklerini kin, Yavaş elde etmek i k, anlar makul düşür harp etmezlerdi. ne kadar cesnr “İE mahir İormamdar hinursa bulunsun li; devletlerin sadec» ükleri sulh zama- iç derenada nüfuz te i, * İmkân yoktur. , kealtarmın #elnde er “arm gururlarını o” Kin biraz An istihfaf - İL Ta dereleri Wirin May eldir. Günl neticssi merkik h tbmal iatamemletir A mevzuumuza dö- , $$ sanati, korkutmak çel kütlelerle muazzam Sy, o Almanların tabii j K, lonel Fon Ni - iş zerin doğum yıldö- i * tertip edilen gece Rp, Şaheser derecesin- ln Hü, © dirseğe şaşı İka inde ve tam bir mu- ka ecek şekilde yek - N &ibi toplanmıştı. Üni adım İlersinde za- de Kont duruyor- İliresimin saati saat Kolonel dimdik doğ “e, : havaya kaldırdı Meaj, Umulmayan bir eti: Ser das gevheri İNİ kol bir tek vücude Sike ve ilki bin sol e- gibi tu. müte - l 141 Nakieden: Fethi KARDEŞ isminin ilk harfini teşkil etmektey- di. W TI harfinin okunabilmesi i- çin meşaleler mai) tutuluyordu. Sürpriz, hakikaten muvaffak ol muştu, Meydanda bulunan herkes manzarayı seyrediyordu. Haym ou fırsattan istifade «*ti. Zabitlerin $ol ade durmuştu Bir adım geri attı. Sükünetle ve hiç acele etmeksiyr yürüyerek merkez Okumandnalığna girdi. Ximseler yoktu, içeri girdiğini yal nız kapıdak' nöbetçi nefer gördü. Koridorda Alsaslı koştu. Mera- sim yarım saat, belki de kırk beş akika sürecekti. Bu müddet zar- fında Haym istediği gibi serbest kalacaktı. Fakat me de olsa zaman yapacaklarını evvelden kararlaş - tırmış bulunmasına rağmen pek azdı, Yazıhanesine bir fırtına gibi gir di. Cebinden bir karton çıkardı. Bu “geveze Fransız topçu onba - ası” nın fişiydi. Üzerindeki par - mak izleri, dökülen kurşun kalemi tozile bariz olarak görünmektey » di. Haym Smitin masasından bü- var tamponunu aldı. Bunun tah - tası siyah ve cilâlıydı. Üzerine evvelden hazırladığı bir tozu dök- tü. Reklediği gibi,temponda bir baş parmak izi belirdi. Bu İzi, e - sirin fişi zerindeki izle mukayese etti. Hayatmın birkaç senesini polis lâboratuvarlarında geçirmişti, Ağ- randismân yapmadan ve ölçü al - madan da iki parmak izi arasında kaba taslak bir mukayese yapa - birdi. Birkaç dakikalık bir tetkik neticesinde kanaat getirdi: İki iz bir adama aitti! Demek fişi hazırlayan Şimitti. Haym, Kolonelin odasına koş- tu. Meslek icabı müşahede kabili- yetinin artmış olması yüzünden, en ehemmiyetsiz teferrüata bile, hattâ farkında olmadan, dikkat e- derdi. Meselâ, Kolonele evrak im za ettirdiği zaman onun sağ eli şahadet parmağını kesen bir yara izi dikkatine çarpmıştı. Şimdi, tet kik etmekte olduğu fişin üzerinde de hatları ikiye bölünmüş bir par mak izi görüştü. Haym, merkez kumandanınm masası Gstünde duran madeni cigara kutusunu vldu. Bunun kapağı üzerinde aradığı izi o ka - dar vazıh olarak buldu ki, eczasız tetkik edebilirdi. Bu sefer muka- yese birkaç saniyelik iş oldu: Kar tondaki parmak izi Kont Niders- tofundu, demek kartonu o da tut- muştu. İçki âlemi gecesinin son kısmını beraberee Hayma tuzak tasarlamakla geçiren Şmnitle Ştro- berg koloneli ertesi sabah erkenden uyandırmışlar, şüphelerini ve pro jelerini ona kabul ettirmişlerdi. Haym sakinleşti, Bir gün evve- lindenberi onu üzen tesssüften zi- yade şüphe idi. Artık şüpheye mahal kalmamıştı. Korkulan hâ - dise vukubulduğuna göre teessüf- le geçirilecek vakti yoktu, Ne ya- pacağını biliyordu. Her zaman ol- duğu gibi, tehlike ona mücadele kabiliyetni iade etmişti. (Devamı var) Mazot buhranı başladı Son günlerde baş gösteren ma. mt buhranı yüzünden vapurlar ve molörler o mazolsuz (kalmışlardır. Buhran birkaç gün daha devam ©- derse bütün mazo"a işleyen ve - seit hareketsiz kalacaktır. Eylül başında getirilip gümrük- lerde kalmış 400 ton mazot oldu - Hu anlaşılmış, çıkarılmasına karar verilmiştir. ———— “Vatan Sevgisi” hakkındr İnferans. Şehremini Halkevinde yarın akşam sasi 20,30 da Cemalettin Server tarafından “Vatan Sevgisi” adlı bir konferans verilecektir. Könferansı mütcakip gösterit şu « besi tarafından iki perdelik bir ko. medi oynanacaktır, Davetiyeler ev İdare memurluğundan tedarik edi. din, Sig | HABER — Akşam Postas Hındıstanda dunyanın en eski insanları aramada EE Yazan: L. Buseh 35 yılını vahşiler arasında geçirmiş bir Alman seyyahı Bodur ve şişko Cuhinin erkek cariye'eri tam oniki laneydi Ben ekseriya ikisini biribizins ka" | aza ettiği için o erkeğ: mutlaka rıştırıyordum. Bu iki şişman, yus yuvarlak kız ka:deşlerin bizi mi- safir ettikleri yer, kalın (gövdeli ağaçlar arasına bir takım bataklık kamışlarından örülmüş birer ha. val ağaç köşküydü! Gariptir ki kadnılar kabilesin - de her kadın kendi başına bir ma halle teşkil ediyor. Ormanın için - de toplu olmaktan ziyade biribirin den ayrı, müstakil ve uzak oturu - yorlar. İhtimal ki, toplu bir hal - de, bir arada yaşamıyacaklarını anladıklarmdan!.. Her kadm kendi erkeklerile bir ağaç kümesine çekmiş bulunu - yordu. Kadının ağaç dalları ara - sındaki kamışlan villâsı ortada, o kadına ait erkeklerin tünek ku- lübeleri de kadının villâsmın et - rafmdaydı. O şekilde ki, her kadını, dışar - dan vaki olacak her hangi bir te - cavüze karşı korumak için kendi erkeklerinin çepeçevre bir tünek is tihkâmı var demekti. Gerek vahşi hayvanlar ve ge - rek yabancılar her hangi bir te - cavüzde bulunabilmek için evvdâ erkeklerin çepeçevre oturdukları ağaçlara hücum etmeğe mecbur - du. Görülüyor ki, bu suretle reis ka dınlar kendilerini yine erkeklerin sayesinde emniyet altına almış bu lunuyorlar! Gündüzleri gerek erkek ve gerek kadın bu ağaç'arın diplerin- de oturuyor, bütün işlerini bura « da açık havada görüyorlar. Gece oldu rmi, evvelâ kadm a - ğacmdaki kamış köşküne çikiyor, o villâsıma yalmağa çıkmadan hiç bir erkek yatamaz, meydanı ter. kedemez. Kadınm bulunduğu ağacm ak tında küçük bir kulübe daha var- dır ki, bu nöbetteki kocanın kulü- besidir. Her akşam erkeklerinden biri bu nöbet kulübesinde yatmaya mecburdur. Bu suretle yatmaya kadının ikinci bir müdafaa hattını teşkil ediyor. Kadının bulunduğu ağaca tır « manabilmek için evvelâ bu nö » betteki erkekle mücadele etmek İâzıigelir. Bu nöbetin mükâfatı yoktur. Yani kadın gece kendi a - Hacında yatarak kendisini muha » iltilat etmeye mecbur değildir. Kadın isterse, meselâ bir meh - tap gecesi, kalkar, nöbetleki er- keğin kulübesi üstünden atlıyarak ağaçtan iner ve diğer erkeklerinin yattığı ağaçların dibine giderek arzu ettiğinin adını seslenir. Onu alarak mehtapta gezmeye çikarlar!. Nöbetteki erkek kadın avdet et- dinceye kadar kulübezinden kımıl damamaya mecburdur! Böylece, kadının bir iltifatına nail olmak için, aylarca nöbet bek liyen biçare erkekler çi dahi di- yemezler?.. Kadınların bu diktatörlüğüdür ki, erkekleri -kseriya mum gibi bir hale koymaktadır!.. İşte isim' rine kısaca Cuhi ve Kuhi denilen villâlarınm bulun - dukları ağaçlar yanyana olan iki kız kardeşler bize ağaçlarındaki vöbet kulübelerini tahsis ettiler, Evvelâ, iri Hindli uşağım Ca - vad', Kuhinin sıska kabile erkek » lerin» göre yapılmış olan nöbet kulübesine sığmadı! Kuhi bu ha - li görünce gözlerini açerak hid - detle: — Herif insan değil, fil! diye bağırdı. Bunun rahatça uyuması | için en aşağı dört kulübe ister! Ne yapacağız, bilmem ki? Fakat Cavadi, buna meydan vetmedi. Zira havai kamış villâsı- nm bir tarafını delerek otadan ba caklarını dışarıya uzatmak sure - tile nöbet kulübesine sığabileee - Kini isbat etti, Benim ev sahibim Cuhi ise beni misafir ettiğine gayetle memnun du. Son derece pişkin bir kadm olduğu için, etrafımızda büyük bir merak'a toplanan aile erkek - lerine, daha doğrusu erkek cariye- lerine pişkin bir tavırla gülerek tekmeler attı. Her birini tekmeyle bir tarafa itti, — Ne o çakal herifler? Ne var? Size bir kadın getirmediğime mi şaşıyorsunuz? Iadi yerlerinize kö pekler!.. Diye bağırdı. Bodur ve şişko Cuhinin erkek cariyelerini şöyle bir saydım. Bir şey değildi: Tam 121. (Devamı var) tler temenriler a Musllimsiz bırakılan dersler vüzünden tale18 Bir okuyucumuzdan, çocuğunun devam ettiği mektep hakkında bir bilgisiz kalıyor danberi bu dersin boş kaldığını | bildiriyor. şikâyet mektubu aldık. Bu okuyu- | Okuyucumuz, iki yıl bir lise cumuz, okulların ilk kamelerinin | hakkımda yaptığı şikâyet üzerine tevzli zamanmın yaklaşması wü - ! oğlunun bahis mevzuu olan ders - pasebetile, Süleymaniye camli bi. | ten döndürüldüğünü söyliyerek hü. tişiğindeki ilk mektebe giden kızı- um derslerini kontrol etmiş, neti- viyetinin saklı tutulmasını istiyor, Maarif Vekâletinin nazarı dik - ceden hiç memnun olmamıştır, Se- | katini eelbederek süratle tedbir bebini araştırmca, buna öğretme. | alınmasını dileriz. Bin rahatsızlığı dolayısile okula muntazam gelmemesinin müessir olduğu neticesine varmıştır. Hüviyeti bizce malüm ve mali- © Sehrin bu iki sokağı düzeltilmeli İskender bey ma- Karsgümrükte fuz olan şikâyet sahibi, bu vaziyet. | hallesinin İpek kaytan yolu ber ten 201 ger bahsederek çocuğunun ediyor ve Zeyrek orta okulu mate- matik öğretineninin Ankara resim sergisine komiser tayin edilmesi yüzlinden bir aydan fazla zaman » Arık konusma : Çengelköyinde Namazgâh sokak 22 numarada bay R. Alptunaya: 811-999 tarihinde göndermiş ol. ! bat bir vaziyettedir. Bu yolda mektedir. ğım olmadığından döktü mekte, velhami bu sokak medeni, Paşabahçe - yolu Beykozla Paşabahçe duğumuz mektubu Sirketihayriyeye © Yol tam bataklıktır. Sözde tamiri- bildirmiştir, şirketin bu günden #iberon tatbik edilecek fesindeki 12 ve 20 numaralı sefer- lerin bahsettiğiniz mahzurları kal, dırscağı bildirilmektedir, ne başlanan bu yolda 45 ame, kış tari, | le istihdam edilmekte vebu &. mele ihtiyaca kâfi gelmediğinden tamir uzayıp gitmektedir, Beledi - Gök yüz (Dünkü sayıdan devam) Kasabaya “nasıl şimdi yakayı mi?.,, mânasını taşıyan müdürün © meşhur ve istihfafkâr gülüşü. nü canlandırdı. Hakkında (o vilâyete “İmüma ileyh, bilâ izin ayrılarak, diye başlıyan tahriratlar yazdı. Ken disini sual altına alarak bunlara gene kendi cevap hazırladı., mü. dafaalar yaptı, kendini açığa çı” kardı, affetti, Kamyon akasya a- ğaçları arasına girip, uzun uzun klakson çalmağa başlayınca her. hangi Obir kimseye görünmek korkusundan, inerek doğruca eve gitti, Gönüllerinin bahar gibi gülüşü gözlerine vuran küçük kızları onu merdiven “başında karşıladılar. Mademki annemiz geziyor, de diler, yeni entarisini yollayalım. Sonra komşu kadınlar teker te ker toplandı. Hep beraber ve yüksek sesle ağlaştılar. Yeni a. çılmış bir şeker kutusu önüne otüran çağızları çikolataya bir lanmış çocuklar onlara hayretle baktılar, Sabah erkenden, dalma kapr nn sundurmasında duran anah. tarla kalemi ilk olarak o açtı. Et rafında baremin dedikodusunu varıncıya kadar, | yaparken cıgaraların; üstündeki kumda söndürdükleri; açık ağ- zından dalmâ kül kusan iğri a. yaklı soba, dibi kireç teressübün- den beyazlaşmış, içindeki suyu bulanık gösteren bardak, onun cömert arkadaşı kulpsuz testi, üzerindeki iri çakıl taşları, eski bir kuru üzüm sandığı olan kâğıt sepeti hep aynı yerde ve aynı ge. ele verdir ları varide ve sadira defterleri, Duyun uumumiyeden geçen Sir leyman efendinin daima bir evrak kalabalığı görülen tozlu masası kilde idiler . Yalnız kendi masasında mühim değişiklikler e görüyordu. Ka. lemler ,kendi kalemleri değildi... Fazla olarak bir de cıgara tabağı gelmişti. Kendisinden sonra ka” leme ilk evvelâ varidat memur muavini geldi ve biç konuşma- dan yerine geçti, Arkasından Süleyman efendi. nin eşikte biraz durakladıktan sonra içeriye girdiğini gözucü ile gördü. Süleyman elendi, tütün tabakasını, ağızlılını, kurşun ka" lemini cebinden çıkarıp masanın üstüne bıraktı. Şilteli koltuğa çöküp rahat bir ohh çekerek O bıyıkların; sıvazla” dıktan sonra başını yana çevirdi; “hoş gelmişsin evlât, dedi. — Hasta nasıl?. —sizlere ömür, onu İstanbul. da bıraktık. — Deme yahut! İşte şimdi fe na oldu. Amma sen kendini bil, şına gelecek bu değil mi? Bu kohuşma sırasmda gençten biri içeri girdi. Ortaya selâri ve" rerek bir müddet ayakta kaldık- tan sonra varidat memür muâvi, ninin mâsâsı yanıma oturdu. Arkadaşlarmın aşinalık göster” diği ve kendisinin tanımadığı bu genç etrafındaki eşyalara pek a- ışkın bir gözle bakıyor, halle . rinde yenilik ve yeni tanışma a“ lâmetleri (o görülmüyordu, Sen günlerde sık gelip gitmiş eshab mesalihten biri olsa gerekti. Bu | ihtimal de çürüktü. Çünkü; kaza» | da günlerce takip edilecek İş bu. lunmazdı. Ancak yerli olması M- gm gelirdi ki bu takdirde de mü | hakkak tanıması icap ederdi. İ Süleyman efendinin önüne ça. nak büyüklüğünde bir fincan br ü giriydi râkân xahveci müdürün odasına girdiğini frsıldarken kap: açıldı ve herkes ceketinin düğmesini ilikliyerek ayağa kalktı. Müdür ber zamanki gibi masaların ara sında dolaşmadan geri döndü .. Kâpmın kapandığı henüz du. yulmuştu ki tanımıdığı genç sah- te bir nezaketle sokularak: — Affedersiniz. masamı mü- saade edinde işime bakayım. Müalüm ya müdür bey geldiler, dedi. O, ağır ağır yerinden kalkar. ken karşısındakinin yüzüne bön bön bakıyordu. Süleyman efendi” nin sesini duydu: — Yeni muhasebe kâtibidir o, Hakkı bey!.. Anlar gibi oldu. Yüzü birden- bire acayipleşti. Çarpılmış gibi bir tarafla eğilen dudaklarını güçlükle biribirine kavuşturarak: — Buyurun... diyebildi ve hiç arkasına (Obakmadan kalemden çıktı, ... Gökyüzü gri, okadar griydi ki gönüllerineen derin yerle. rinde koyu gölgeler yapıyor vE insanım neş'esini sünger gibi çe” kip alıyordu. Cadde ve duvarla rm kuytularında biriken, yağ. murdan ıslanarak çürümeğe yüz tutmuş kuru yaprakların ağaç çürüğüne benziyen lüzucetli ko- kusu genizlere kâdar geliyordu. Dışarda kuru yerler seçerek çekine çekine basıp yürüyen sus” ka gölgeler, soba boruları tüten kellifeniM evlerin tüller takmış pencerelerine bakarak (içlerini gekiyorlardı. Rüzgâr dallarını tararken, 2. ğaçlar vahşi bir hışırtı ile sallar yor, bağırıyor, bağıriyorlardı. Bu sesle, insan dişarda İst” paltoşuna daha fazla sarılıp bü sülüyor, içerde ise az daha ateşe soluluyordu. İşte böyle bir gün Hakkı beyin evinden işlemeli siyah bir kuma. şın iyice örtemediği uzun bir ta” but çıktı. Taşıyanlardan başka cenazenin arkasından mezarlığa kadar giden, yalnız yüzünde m tırap ve keder çizgi olmuş bir Devlet sermayesile kurulan müesseselerin blânçoları tetkik ediliyor Ankara, 30 (A.A.) — Serma. yeleri devlet tarafından verilmek Suretiyle kurulan iktısadi teşek. küllerin 938 senesi blânçoları ile kâr ve zarar hesaplarım tetkik et- mek üzere 3460 numaralı kanun mucibince 30 teşrinisani 1939 perşembe günü Başvekilin riya. sed altnda B.M. Meclisinde toplanmış olan umumi heyet, adr- geçen teşekküllerin oblânçoları hakkındaki (Oumumi mürakabe heyeti raporlarına ittilâ kesbet - miş ve blânçolariyle raporların muhtelif tali komisyonlarda tet. kikini tasvip ederek 14 kânu nuevvel 939 da toplanmak Üzere içtimaa nihayet vermiştir . Yeni Neşriyat Yeni Adam Yeni Adamın 257 inci sayısı dol gün bir şekilde çıktı. Bu bafla Yeni Adamda İsmali Hakkı Baltacıoğlu Hüsamettin Bozok, Sadettin Vedat Koçer, Yunus Kâzım İmzalı tetkik ler, İstanbul valisi ve yollar adlı makale, haflanın bütün (sanal ve fikir hâdiselerinin tarihi (o vardır. Gözel bir küpak içinde çıkan mec- müanın bu sayısını bütün okuyucu» . larımıza tavsiye ederiz.,