İTE RİN — 1939 AMİMÜFREZESİ Si) kite müddetince piş im, bana kati bir de- “ehemmiyetsiz bir i- hayatlarını o mahvet m hayatı ise zalen Soktan tehlikeye arze" Bm esasen göze almış. Suaz? Ah evetl eğer Fransuaz onu IN sevmiyecekti. dairesinin üstündeki © Oniki, Flaym okuyor bi, İskat dakikalardan YENE çevirmeği unuttu 4! kapattı. Ayağa kalktı Mâsasma baktı. Onun dosyanın da daha bir Sevrilememişti. (tan ölüyorum, dedi. İN verdi İk. * İstiham yok. Halâ p Yorgunluğun tesiri a iy, Sahfilinde sessizce ye- * Kahve içerlerken ii,» eve gidip biraz isti “Mi bir kere daha red nca Alsaslı yapacı" My” tereddür etti. Şmitin ire yanından ayrıl. ' İsvkalâdelik seziyor- haşa dlvulkn ona mü arifesinde olduğu. gecikecekti, Vazi- b pfinu kati surette öğ” | b, #lsuazın yanma git. &> bir hareket bulu" ş m... ai akşam postasın. Öenia ve evrakı getir Bi ra şöyle birgöz K İkaç ehemmiyetsiz t Ülkze i Birak üzerimi iliş 5 | *nt tezkere onuncu ç tihbarat teşkilâtina da Keki Haym bu teş | tende şefi bulu. mim bire de v ha Bau esirinin , arasında bulu” N çu vezeye benzer bir z wn İsticvapları i. ildiği bildiri” liyor, bunlardan yeni Fransız © | büsleri hakkında malâmat alım ması muhtemel olduğu ilâve edili. yordu: Haym bu “geveze, Fransız on” başısını yalnızca odasına alıp bir bahane (le haşlamayı pek isterdi. Askerlikte gevezelik ne demekti? Onu bu gevezeliğine pişman etme- sini Haym pek iyi bilirdi ama ne çare ki şimdi içinde (o bulunduğu vaziyet evvelâ kendisini düşünme ği emrediyordu. Her şeyden evvel saat beş bur çukta Ştrobergin karşısında rapor verirken görünüşü kurtarmak, ken disinden şüphelenildiğinin fark na vardığını onlara (o hissettirme mek lâzımdı. Saat beşi yirmi beş geçiyor. Alsaslı ayağa kalktı ve birden irkildi. Bunu nasıl olup da daha evvel düşünmemişti, Esir isticvabı, vak tile Kompars teralından (o hakiki hüviyetini meydana (o çıkartmak maksadile kurulan tuzağın o ayni olabilirdi. Esir Fransiz topçu onbaşısı ha- kikatte bir Alman olabilirdi. Hay ma yalandan bir sürü minim mi lâmat verecek, Alsasir bunları ra. | porunda (bildirmezse aleyhnide çok kuvvetli bir delil elde edilmiş olacaktı. Böylece Haym kendisinden şüp he edilip (edilmediği hakkında beklediği kati delili elde etmiş ol* maktaydı. Partiyi (okaybetmişti. Ani bir yeis ve bitkinlik onu tek- rar koltuğuna oturttu. Fransuası hapishaneden kurtar mak, onunla beraber (Fransaya kaçmak çarelerini araştırması 14- mâr, Fakat kaçmazdan, on beş senedir rolünü o kadar güzel oy- nadığı şahsiyet ölmezden (evvel, bütün harp zamanımı ( geçirdiği şu yazıhaneye şon bir defa göz gezdiredilirdi. Bu yarıhanede hizmet etmiş ve ne kadar (o çok ıstırab çekmişti. Kendisine tiksinti veren kaba ve zalim adam rolünde ne Okadar çok azap hissetmişti. Artık o, düş manın mağlüp olmasını çabuklaş tıracak bir malümatt vatanma bil- dirdiği zaman duyduğu ve kendi- sine bütün ıstıraplarını unutturan sevinçten mahrum kalacaktı. Tek. tar masa başına göçerek Fransız topçu onbaşısına dair rapora göz gezdirdi. Bu tuzak o kadar bere riksizce kurulmuştu, tuzak olduğu 9 kadar belliydi ki altına Şmit ime za atabilirdi. Böyle bir tuzağı an* cak beceriksiz Şmit o hatırlıyabi. lirdi. (Devamı var) yeniden çalışmağa bazırlar, Hıadıslanda dünyanın en eski imanları arasında ii Yazan; L. Buseh 85 yılım vahşiler arasında geçirmiş bir Alman seyyahı Delikanlıların katlandıkları işkenceler çok teciydi Evlenme yaşına geliniş 5-10 er kek ancak bir kadına merbut ola” biliyorlar. Onun için burada (erkeklerin kadına düşkünlüğü her (yerden daha fazla olması gayet tabii bir hâdise teşkil ediyor. Daha fecil var: Daha doğrusu kadınlar (Okendi kıymetlerini fevkalâde yüksek tut. i mak için büyük ve dallı budaklı, ananeli bir diktatörlük ( tesiset mişler! Erkeklik yaşına gelmiş olan bir genç burada kolay kolay (okadına yaklaşamıyor. Bunun için erkek çocukların geçirdikleri işkencele- İ rin had ve hesabı yoktur. Erkek çocuklar bülüğ © yaşına kadar tıpkı kız çocuklar gibi ana- dan doğma çırçıplak bir şekilde yaşıyorlar. Fakat (O bülüğ yaşına geldikten sonra erkek çocuğun sirf erkek doğmuş olması (oyüzünden çektikleri müthiştir. Bülüğ yaşına gelen çocuklar hemen ormanın kuş uçmaz kervan geçmez bir yerine götürülür, orada senelerce hap solunurlar, İhtiyar erkeklerin nezareti al. tında delikanlıların (geçirdikleri bu riyazet devresi 3 hattâ beş se ne sürer! Bu devrede biçare delikanlılar bir defa bile kadın yüzü göremez” ler. Hattâ annelerini dahi görme” leri haramdır. Yalnız avlanmakla meşgul ola. bilirler. Bu av etlerini (kendileri pişirirler. Bu suretle ileride aile reisi olacak kadına hizmet (çin bütün yemek işlerini mükemmel surette öğrenmiş olurlar, Kabilenin çocuklarını (gayet zayıf ve cılız doğdukları için bu riyazet devresi onları ruhen çok vahşi bir hale koyduğu (halde vücutça bir besi yerine geçmekte- dir, Ormanın bu vahşi tarafında bu delikanlılar bu suretie birkaç sene bir nevi spor hayatı geçirmiş oluyor ve kuvvetlenip gelişiyorlar Ayrıca muntazam surette işken celere de alıştırılıyorlar. Meselâ İlk sene çocukların ku” lakları deliniyor, ağır küpeler ta- kılıyor, İkinci sene erkek çocuk. ların ellerinin küçük parmakları» nm uçları kesiliyor, Bundaki hik- met İse gayet garip: Erkek delikanlının parmağımı kesmekle onun ilk acıya o taham- mül etmek gibi bir erkeklik imti. hanı geçirmiş olduğu tasavvur « Yemekten #onra kahve, şüp- hesiz iyi bir içkidir, Hazmı kolay- laştırdığında herkes ittifak eder, Fakat daha büyük faydası, sabahleyin aç karma içildiği vakıt görülür: Bir kere - bunu belki garip görürsünüş ama - kahve insan: birz besler, bununda delili terkibinde yüzde 12 nisbe- tinde azotlu maddelerle 12 nis - betinde yağlı maddeler, yüzde 1 nisbetinde şeker bulunmasıdır, demek ki kahvenin dörtte biri insana kalori verecek maddelerdir, Ancak, sabahleyin kabveğen beklediğimiz fayda daha bü- yüktür, Kahve geceleyin uykuda uyuşmuş olan sinirleri tenbih eder, uyku İhtiyacını geçirir, vilenddaki uyuşukluğu giderir, fikri Kahvenin fikir üzerine iyi tesirinden dolayı ona “fikir içki- si” demişlerdir, Ve fikirle çalışan sdamların hemen hepsi kahvo- ye büyük rağbet göstermişlerdir. Bir büyük hekim, Barter: — Kahve inzana hayvanlık cihetlerini unutturur! Demiş. Büyük Napolyon da en son hastalığında hekimine, her defa kahve içtiğinde yeniden dirildiğini iddia edermiş, diliyor, Bu parmak kesilmek ayai zamanda ileride bir kadının ma W olmanm bir sembolünü teşkil ediyor. Yani, müstakbel kadma ane nim bir nişanlanma olarak küçük parmağın ucu kesilmiş oluyor! Bir delikanlınm kadın yanına ve hizmetine girebilmek için geçir. diği işkenceler bu kadarla kalmaz. Üçüncü sene bu ormana kabile nin en İhtiyar erkeği gelir ve deli kanlıların çıplak vücutlarına er” kekliği mühürleri Bu mühürleme ameliyesi şu şekildedir: Bu ihtiyar erkek urun bir şişi dualarla okunmuş tılsımlı bir su. yun içine daldırdıktan sonra der likanlılarm çıplak vücutlarına ba” tırıp çıkarır. Delikanlılar vücutlarına batı - rilan bu şişin acıma tahammül etmek mecburiyetindedirler, Ses çıkarmadan şişi yemek mükellefi. yetindedirler! İhtiyar sonra şişle rin kanlar akan yerine gene til srmlr bir madde sürerek akan kan ları durdurur. Onun için bu kabi- le erkeklerinin vücutlarında mut. laka şiş yaraları, giş yerleri görün mek lâzımdır. Maamafih bu şiş batırıldığı za" man delikanlıların bayıldıkları çok vakidir. Biçare (delikanlılar kendilerine yapılan bu eziyetlerin kâmilen kadma yaklaşabilmeleri, kadının kendilerine helâl olabilme si için yapıldıklarmı bilirler. Ve galiba da bundan dolayı derin bir tevekkülle tahammül gösterirler. Öyle ya, kadının hükmettiği bir kabilede kadın kendini en âği.bir şey yerine koyacak'değil a. Eibet- teki en mukaddes şey olmak İsti- yecektir! Köpekten farklı olmıyan o pis bir erkek mahlükun mukaddes 0. lan kadına yaklaşabilmesi / için elbette büyük meşakkatler, büyük zahmetler çekmesi lâzımdır! Daha bu kadınlar kabilesine ilk misafir olduğumuz akşam ga" rip bir kıskançlık vakasına şehit olduk, Bizi misafir eden kız kardeşle rin İkisi de (biribirine o kadar benziyorlardı ki bunları biribirin» den ayırt edebilmek için hayli za. man alışmış olmak lâzımgelirdi. (Devami var) Gök yüzü giriydi Camları buğulu odada, horli. yan sobadan başka her şeyde dermansız bir sükün vardı. Kol. tuğa gömülü görünen adam uyku yorgunluğunu dinlendiriyordu .. Doyulmamış bir kış uykusunun bıraktığı mahmurlukla, yazıhane üstünde yalnız imza bekliyen ev- rakâ bakmak bile istemiyor, gözlerini sobanın ağzında bir görünüp bir saklanarak oynaşan sarı sarı alevlerden ayırmağa Ü- şeniyordu. Etajer üstünde bir tabla ve © nun İçinde yağlanmış bir kâğıtla dibinde âz arık kalmış çay bar, dağı vardı. Kapı o kadar siska ve korkak bir vuruşla tıkırdadı ki, içerdeki adam, kapmın dışın da ruhen, cismen zayıf bir insa nm bulunduğunu ve muhakkak bir şey rica edeceğini görmeden anladı. Sonra gene alevleri seyre daldı. Fakat öyle bir düşüncesi vardı ki, onu unutulmuş bir şeyi hatırlamağa icbar ediyordu. Sanki gayet mühim bir işi u. mutmuştü, Hatırlayamıyordu. Hatırlamak istediği şeyi yakalar gibi oluyor, sonra da kaçırıyor » du, Sonra: — Gir! dedi. Kapıaçıldr ve kapandı. Böyle olmakla beraber başını çevirip bakmadı bile, Gözlerini takılı ol duğu yerden kurtarıp, gireni yan” gözle olsun süzmedi. Zahiren ol. duğu kadar fikren de gelene kar- ye alâkasızdı. ; — Müdür bey .Ailem bu gece de fenalıklar geçirdi. Çok fena efendim. Bana müsaade edin. O- nu İstanbula götüreyim.. Uzun boylu, yanakları çök. müş, patlak gözlerini bilâkis çir- kinleştiren uzun kirpikli, aslım dân intizamsız saçları dağnık kısa kollarından damarlı ve ke. mikli bilekleri görünen havı dö külmüş paltolu adamm ağrından bu kelimeler, bezgin bir akışla dökülünce, sobaya bakan adam, yalm göz bebeklerini hareket et” tirerek bakışlarını ona doğru çekti ve cevap verdi: — Seni düşünerek izin vermi, yorum, Namzetlikten o kurtulup memur olalı daha dün bir, bugün iki, Kısa bir aradan sonra ve tekrar sobaya bakarak şunları söyledi: — Isin iyi netice vermez. Hay- di dökter Sami beye git, benden de selâm söyle sümmettedarik bir teval yapıp savsın gitsin. İstan bulda can vermiyorlar ya?. ŞEKERLİM, SADE Mi? Yazan Ör. G. A. başka idrarı artırmak, sarhoşluğu geçirmek, morfin gibi uyuştu- rücu göylere panzehir olmak hassaları vardır, Şu kadar ki, onun iyilikleri ifrata gitmemek şartiledir. Kah- ve içmekte lirata gidilirse yüreğe çarpmtı verir, uykusuzluk ge- tirir, göğüs Üzerine sıkmtı ve ağrı verir. Anjin zannedilen göğüs #tkıntılarının bir kısmı fazla kahve içmektendir. Bu hassalarıncaa #olayı kahve zaten pek sinirli olanlara, böbrekleri bozuk bulunazlara, kanlarında üre nisbeti artmış o- larlara, esasen uyuyam'yanlara, damarlarındaki tansiyon artmış bulunuulara dokunur. Onlara da kahvedca büsbütün mahrum kalmamak için hir şar) vardır: İyi bir kahve pişirlerek - içmemek şartile « kokusu. nit koklamaktır, Kahvenin kokusu dünyada en güzel kokulardan biridir. O derece ki Avrupada kahveyi - tabil bilirsiniz, biz Türklerin va- sıtarızla - yeni tanıdıkları vakıt şevk sahibi adamlar güzel bir tablo görüneş: — Kahve kokusu kadar güzel! Derlermiş... İnsanı tiryaki eden de kahvenin içitmesinden ziyade o güzel kokusudur, O güzel koku da sinirleri tetih et- mekle beraber, çok Içlldiği vakıt görülen zararları veremez... Kahveyi şekerli mi içmeli, sade mi? Bu cihet münakaşaya değil, düşünmeğe bile değmez sanır'm. Çünkü kahveyi gerçekten zevkle içenlerin hepsi onu şekersiz, sa de olarak içerler, şeker kahvenin yalnız kendisine matans güzel Kahvenin sinirler ve kalp ile damarlar Üzerine İyi tesirinden kokuyu değiştirdiği için onun vereceği zevke de halel getirir. Kapı yanında elleri kilitli du. ran adamın incelmiş boynunda- ki ceviz kadar büyük çıkıntı aşa” ğı yukarı hareket etti: — Vallahi beyim, beni herşey- den fazla harap eden vicdan ara" bıdır. Hasta “ben ölüyorum, be. ni kurtarmak istemiyor, çalış mıyorsun,, diye sayıklıyor zâten son zamanlarda onda fcna Şeyler seziyorum, Şüphem kuvvetleni * yor. Sustu, Önüne bakan donuk gözlerinin dökülmüş yapraklarla örtülü bir mezar gördüğü, içinde âni bir çöküntü ve yıkılma olma. sına rağmen zorla sakinleşmeğe dalıştığı yüzündeki bulanık ifa deden okunuyordu. — Çok korkuyorum ki diye devam etti, Çok korkuyorum ki kurtulmıyacak, bir yaprak dö kümüne daha sağ kalmıyacak, fakat ben son vaâzifemi yapayım içimde bir ukte kalmasm. Ken. dim ve iki çocuğum hesabına yal“ varıyorum, müdür bey beni affe- din ve izin verin, Sik sık nefes aldığı anlaşılıyor. du. — Peki efendim, bir hafta bek- Te, bu ayın hesapları postaya ve” rilsin, gidersin.. Bir mabuda yalvarır , ondan bir şey diler gibi bütün gövdesile beraber kolları koltuğa doğru uzandı... — Aman, çok rica ederim bey. efendi, o vakte kadar ne hasta, ne biz dayanırız., Müdür evvelâ, onun, eskiden boyasızlık çektiği anlaşılan çat- lak, pek eski bir modaya uygun, toparlak burunları biraz kalkık, koca koca ayakkabılarma, sonra meydanda kalmış ayak bilekleri ne, nihayet pek kısa ve dar pan.. talonun ütüsü bozulmuş dizleri” ne kadar çıkarak süzdü, ve © muzlarını toplayıp başını yana eğdi. Ellerini öne doğru uzata . rak ,'çaresiz,, demek istedi. Bun dan sonra gözle konuştular ve kapı mazlüm bir çekilişle kapan dı, ... Geceki tipiden sonra sema yıl. dızlanmış, geniş ve kısa boylu şolör, istasyona yakın otel kalı” vesinde yarı uyuklayan yolculara hazırlanmalarını seslendi. Tren * den indikleri epey olduğu halde hâlâ kulakları makas değiştiren tren gürültüleri duyan yolcula. rı kâmyona doldurup, yalnız kendisinin kapayabildiği kapıyı hızla çarptıktan sonra bir kaç de- fa kendisine doğru çekerek yok” lamıştı, En yeni arabalarda bile tek. rar ettiği buhareketten sonra yerine geçerek ayağiyle gaza ba- sp sa geliyle fenerleri #çârken, “uğur ola yocular, diye bağır mış ve böylece hareket etmişler» di, Şimdi kamyonun tekerlekleri, alaca karanlık içinde maviye ka" çân beyaz yumuşaklığa gömüle gömüle İlerliyor ve yolcular dil lerini damaklarına çellerini bilek- lerine bağlamış oturuyorlardı. Kucak kucağa denecek kadar biribirlerine sokularak oturduk - ları halde hiç biri konuşmuyor, hiçbir kelime bu soğukta ağır- lardan dışarı çıkmağa cesaret &- demiyordu . O, camı kırılmış pencerelerden birinin önünde oturuyordu. İçin de güneşin bir ümit İezzetine benziyen özleyişi ile yanlardan akıp geçen manzaraya dalmış ba- ! kıyordu. Kamyomun hoş sallımtısı ve İ gıcırtısı onu uykuya sürliklüyor, fakat kütükleşen ayaklarının si sısından şiyade içindeki kırıklık- la uyanık kalkıyordu. Bütün ova- da, ağaçlarda, kar ölur'a ezili- “Lütfen sayfayı çeviriniz,