9 Kasım 1939 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5

9 Kasım 1939 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ann LR m AŞ Nakleden: Fethi KARDEŞ | dosya aldı. Baktı ve memmun ol- muş göründü. İki Almana gelmelerini eliyle işaret ederek koridora fırladı. Ge İ gerken muttak kapısına © vurmak akları bağlı olan hir Ka onaştakları zannımı u. akin Apt iterek | içeri gir- i kadırda ahçı Te ala, dir endişe duy- dolara baktılar, Yemek ti, İşinde oturmuşlar, | yoları Ayağa | İğ özüm görmediler. ği İade, Sizin patronun 5 mıza bağlıyarak dik. Niotörü bozul Yaklaştılar. Şari söy. dl ik Var, İçmek için | Mi bulabilir miyiz? ayağa kalktı: SE olur mu? şimdi vere | a Sonra iki kadın a | 5 Ve eileri oOkolları i Be kiler o odasına St rl bu işle meşgul a | SN ananı al kapısı. daşlarını içeri aldı | va siz otomobilde di- sun, bekleyin ve biz | öl eket etmek üzere / İ siz de mutfakta, | Siz ikiniz de| ir. At katta bir Mio iki adam bi! * İş aayordu. Elektriği Cey pan şe biri kasayı göyle İ | Mkten sonra: Ki bir dolap, dedi. | İ le bile açılabilir! nar e e ttrafa baktı, Endi- "ydi, Bekçilerden biri A “© mesele meyda K na gitti, O, bir pes | e © çömelmiş, dışa. | Yordu. Haymı görün- İ , vi | ag yollarından mler Elinde Nm Haym hemen €- a Gelen — bekçi | ve nihayeti vi © uzaklaştı. e Bekçi İY içmek üzere geli “1. İtin söndüğünü JK Kkanaatile uzaklaş” e refes ald: va an suretile Şarle haber verdi ve dışa. rr çıktı. İçeriden bir çığlık koptu. Bir pencere açıldı ve genç kız bekçile rin bulundukları binaya doğru a vazı çiktığı kadar bağırdı: —Imdat! Vastenbut otomobili garajdan çıkarmıştı. Hayız arabaya atladı, eski casusu İterek onun yerine di” reksiyon başıma geçti. Üç Alman da arabanın arka laralına atla. muşlardı. Alsadi otomobili hare İ ket ettirdi ve bahçenin demir ka- İ pisi kapalı buldu. İçeri gir zaman kapıyı üçik bırakmağı unutmuşlardı. Bu nutkanlık onlara (çok pahalıya eaal olabilirdi. Şari ve Almanlar” dan diğer biri kapıyı açtılar, Ar. kalarında bir motör sesi geliyor du. Haym gaza bastı. İki Alman geçerken otomobile atladı. Haym d'çu ja sola saptı, Cour- bevoie ve Pu'saux istikametinde satır ya çıkınca yaza bas* tt ve bir Kn ayağımı kaldırmadı, ibi gidiyordu. Hareket göli bir dakika olmuş. hiçbiri ağzını açmamıştı. Birden Şari haykırdı: — Bizden daha süratli, yör. Haym başını çevirmeksizin 80r- du: — Süratli dan ne? — Bekçilerin otomobili... So: taraf camı iki kurşun isabe tile parça parça olmuştu. Tabanca sesini motörü | gürültüsü yüzün den duymamı sardı, Vasterimit dağında: — Ateş ej'yorlar; Soğukkanlılı ını birdenbize yi betinişti. Kapıdan iğilerek arka" ya doğru birkaç el ateş etti, Haym bağırdı: — Yanmıza ateşli silâh alma” yın demiştim! Entesine vurduğu bir yumrukla casusu olduğu yere yıktı. yetişi. Şarl söyler Ji: - Yaptığı pek de fena olma mışlı. Arkada'iler yavaşladı. Ara. mızda yüz metre mesafe var, (Devamı var) FABER — Akm Poram Hindislanda dünyanın en eski insanları arasındu eğ 35 yılını vahşiler arasında geçirmiş bir Alman seyyaht Ağaçlan kadın ince beyaz Yazun: 4. Buzch dişlerle kanıma bir mayi akıtmışlı Halbuki kendimden geçer geç- mâz sarılıp kapandığım ağaç ka- anın üzerine tamamile abanmis-| şun. Ağacım dalları (o vücudumun ağırlığı altında biribirine geçmiş, Bâhuranganın dişleri dalları ara- sina sıkışmışım. O vakit (dehşet içinde kalan Bahuranga (incecik beyaz dişli ellerile vücudumu ısır. mıştı. O vakit Bahuranga kanr! ma, tıpkı sokulan bir art gibi Esi nıma birdenbire bir mayi, vücu dundan neşrettiği bir ousare fış kirtmıştı. Bahuranganın şüphesiz ölüm tehlikesile karıma boşalttığı bu usare bir yıldırım gibi bütün vü cudunu dolaşmış ve beni arz üze“ rinde hiç görülmemiş garip kim yasının tesiri altında bırakmıştı. Şuurum tamamile başka bir sr retie tekrar canlandı, fakat bu şu- ur gayet garip, silik, mutat haya" tımızdaki uyanıklığa asla benze miyen bir şekildeydi. Kendimi biliyordum. Fakat &| deta derin bir uykudan ve tamâ”| mile bambaşka bir âlem, bambaş ka bir kâinat içinde ( birdenbire uyanmış gibiydim. Sanki dimağım tamamile tersi- ne dönmüştü. Kendimi bir mayi bir gua gibi gayet hafif ve seyyal hissetmekteydim. Maamafih son derece hassas'aşmış omuhakeme kuvvetim müthiş bir sürat ve ge nişlikle iştemekteydi. Kendime ge- lir gelmez hissettiğim bu halikrlâ- de değişikliği, kendimi şun © gibi hafif ve seyyal hissedişimi derin bir hayretle (otelâkkiediyor Ove müthiş bir telâş içinde cehennemi bir surette düşünüyordum: Acaba Bahuranganm beyaz ve incecik dişleri arasında o kanıma boşalttığı usare bilmediğimiz ga- rip kimyasile birdenbire vücudu” mu değiştirmiş ve beni bir mayi, yahut bir şua veya ihtizaz yığını" na mar kalbetmişti? Etrafımdaki kâinatı âdeta petite leşmiş, geftaf bir halde (görüyor dum, Beni ihata eden eşyada san ki hiçbir siklet, bir ağırlık yoktu. Bütün dünya, yıldızlar ve fezanm her tarafını biranda görebiliyor dum.! Acaba ben de Bahuranga” nın vücuduma zerkettiği kimyevi maddenin tesirile Bakiki” kâinatm kimyasına mı karışmıştım? Zira ucsüz bucaksız mesafeleri bu ka- dar berrak ve manlasız (görmek kabil miydi? Sarki kâinat bir u- cundan diğer ucuna kadar içi ay" dınlık cisimlerden (o mürekkepti! Fakat bu aydınlık bir şimşek ay» dınlığına benziyordu.! Yerimde şaşkın bir halde ufak i bir kımıldanma hareketinde bulu” ; nur bulunmaz, biranda, yıldızla rın bünyeleri içinden geçerek kâi- natm öbür ucuna kadar gidiyor dum! Gözümün önünde milyonlarca kilometre uzaklığında görünen bu! şeltaf mesafeleri yerimde bir kr #mıldama ile bir saniyede katetmiş bulunuyordum! Hayretle etrafıma bakıyordum. Boşlukta muazzam yıldızların etrafında, bulanmış bir deniz dibi milyonlarca garip hayvanlar uçuşmakta, yüzmekteydiler! Bunlar müsikesir hatlar, uzun ve donuk ziyalı çizgilerden mürek- kep şualar ve şeffaf, acayip acayip şekillerde mahlüklardr! Kâinan bir gua denizinden iharet olduğunu hayretlerle gör mekteyim. Bu denizin içinde kr vicımlar gibi muhtetif renklerde yüz milyonlarca türlü türlü mah lükat uçuşup otrafa fışkırmaktay- dı! Acaba arz üzerinde gayet kaba kalsplarını gördüğümüz o cisimle- rin, bütün kâinatta, hakiki ve esi- ri hüviyetlerini, birer şua kei camından ibaret olan hakiki bün- yelerini mi görmekteydim? Bu namütenahi ve şimşek ay- dinlığile aydınlanmış şun deniz. lerinde ise Bahuranganın 6 bütün hüviyetime yayılmış garip, bayi* tıcı, madeni kokusuna (o benziyen bir koku intişar etmekteydi - Neredeydim? Ne oluyordum? Eski, alıştığımız dünyayı kayıp m iştim? Önümde milyarlarca ve içiçe geniş ve hayali daireler halinde a* çilip namütenahiliğile uzanan bu kâinat manzaratı önünde bütün varlığıma harikulâde (o bir heye can, ulvi bir raşe dolmaktaydı. (Devami var) Haftada dört Almas: denizaltısı batırılıyor Garp cephesinde harekât keşif kolları faaliyetine Londra, 9 — Garp cephesinde normal topçu düellosu ve keşif kolları faaliyeti olmuştur. Büyük harekât yoktur, Evvelki gün, İngiltere, İskoçya ve Almanya sahilleri açıklarında İngiliz hava kuvvetlerile Alman tayyareleri arasında çarpışmalar olmuştur, İngiltereden hiçbir kayıp yok - tur. İki Alman tayyaresinin düş- tüğü kuvvetle tahmin olunmak - tadır, Çörçilin verdiği izahat Avam Kamarasında deniz bare- kât: hakkında beyanstta bulunan İngiliz bahriye nazırı Çörçil, bü - yük mikyasta harbin ancak de * nizlerde yapılmakta (olduğunu söylemiştir, İngilterenin uğradığı zayistn derbal bildirildiğini beyan eden Çörçtl, bazı rakamlar vermiştir. Harbin ikinci aymda İngiltere 12 bin tonilâte kaybetmiştir ki, ilk aya nisbetle yüzde elliden da- ha azdır. Runa mukabil İngütere Almanyadan 52 bin tonilâtoluk gemi müsadere etmiştir. Denizaltlarma karşı açilan mü cadeleden bahseden Çörçil hafta. da iki ilâ dört Alman denizaltısı. nm batırıldığını söylemekle haki- katten de aşağı bir rakam zikret- Uiğini bildirmiş ve sözlerine şöy » le devam etmiştir; “.— Fazla nikbinliğe kapılmı - yalım. Bu barp esnasmda hiç bir devre olmıyacaktır ki, denizler tamamiyle emniyet altnda bulun sun. Fakat yine bir devir gelmi- yecektir ki, müttefikler denizler. Yugoslavyanın Ankara elçisi Belgrada niçin gitti? Belgrad, 8 (A.A.) — Yugos- lavyanm Ankara elçisinin Belg - radda bulunduğunun siyasi mü - zakerelerle alâkadar olduğuna dair bası ecrebi gazetelerde çıkan haberler salihiyetter o mahafilce tekzib olunmaktadır. Elçi, geçenlerde ölen annesinin cenaze meresiminde bulunmak ü- zere Belgrada gelmiştir. Usxumru mu, pa'amut mu? İ kadınların yat. /4. ürmekle isabet et- ?x ie €vvd siz neder ME koridoruna çıktı. k Ü Kna guldığı ozaman v3 St katta bir Kapı iyi he, lendi beraber VA ömap vedi! Mulumtayin biri vi İkisi de İstenbulun - ki, barirklariyle değilse de - ucuz. Juklariyle en meşhur balıkları. Vakıa barbunya balığı daa nazik ve daha lezgetlidir. Is- karası da formı da, piltkisi de pek nefis olur, Fakat pek te nazlı olduğundan her keseye elvermez. Onun için uskumru, yâ rağbet gösteren İstanbul. Iular daha çok bulunur. Pala. muta gelince, belki en ucuz ol duğu için, vekumru kadar İ 4 rağbet görmez de başka memleketlere götürülemeyenier bu- İd tada demize dökülürler İstanbulda denizden çıkardan palamutların burada lü. İ ş #umu kadar rağbet görmemeleri pek eski olaa gerek. Çünkü İş; daha Birans zamanında bile burada tutulan palamutların ço- Yİ) ğu esiri zaman Roma memleketisrire götürülür ve orada pa. * larutlardan meşhur iki türü salça çıkarıırmış. Şimdi bu * salçalarm çıkarıldığını bilmiyorum ama, İstanbuldan pala" mut taşımak pek eski bir an'ane olduğu şüphesizdir. Eski İğ zamanlardaki İstanbullular denizden tuttukları palamutla ) nn: kendileri yemiş olsalardı, Romalılar o kadar çok palamut 5; alarak ondan salça yapamazlardı. Uskumru lezzet kisi » * İebilirse € a ice altte nru C bir aslen wtçde 27, Yeğr Bir kere İMİZ YÜ Ür er e ve a bakımından belki palamutten Üstün 9. in faydaları mukayese edilirse uwykumru hay» nsanı döyurmak bakımından, » 1“ elbümün ile 8 yağlı madde verdiği halde pa vs. eisirdsn de 13 verir AK bi Yazan: uskumru ayni miktarda palamut balığının ancak uçte ikisi kadar besler, Palamutun hemen ber vakit uskumrudan ucuz olduğunu da hesaba katınca palamutun ne kadaz bereketli gi- da olduğu meydana çıkar. Vitamin bakımından palamut balığı . yılan balığından sonra » balıkların en zengin olanıdır. A vitamininden yüzde 1100 ölçü getirdikten başka D vitamininden 2500 ölçü ver. diğinden balıkyağı yerini tutar, Eski zaman Romalılarının Ör. G. A. | | i vitaminleri bilmedikleri halde palamutbalığınan salça yaptıra rak onu yemeklerine karıştırmaları, şüphesiz, bu balığın kuv- vet verdiğini tecrübeleriyle anlamış olmalarından ileri gel - mişti. Palamutun vitaminden bu kadar zengin olmasma karşı- lık uskumruda vitamin bulunduğundan şimdiye kadar hiç bir haber çıkmamıştır . Madenler bakımından uskumru, vakıa, daha üstün çıkar, Palamutta yalnız iki türlü maden bulunduğu halde uskumru da, altı çeşit maden bulunmuştur. Çelik madeni uskumruda Palamuttekinden daha az olmakla beraber yanmda manga - bez bulunduğundan işe yarayacağı şüphesizdir. Halbuki pa lamutta çelik yalnız kalır. bereketli vitaminleri yanında ona büyük bir üstünlük verdire- mezse de insan wskumrunun tercih edebilir lezzetini palamutun İezzetine O İaslde en doğrusu hem uckumrudan, hem palamuttan yemektir. İkisi de bizim halis yerli malımızdır. Etin pahaya çıktığı zamanlarda bolca bulunarak imdadımıza yetişirler. İkisi birden bulunduğu günlerde ilâsini bir araya getirerek pilâkisini yapmıya, hattâ ikisini de karıştırarak balık çorbası pişirmeğe hiç bir mini yoktur . | l Uskumrunun madenleri daha çokça olması palamutun »ö münhasır kalıyor deki işlerini yürütmeye devam edemesinler.” Amerikadan silâh sevkiyatı Amerikanın İngiltereye gön - dereceği tayyarelerin İlk İafileri Nevyorktan hareket olmiştir. İn- gilterenin Amerikaya evvelee &i- pariş etmiş olduğu 458 tayyare şubata kadar İngiltereye gelmiş olacaktır. Nevyork, San gazetesi yamyor: Müttefikler, Amerikadan satım aldıkları malzemeyi Alman deni - zaltı ve tayyarelerine rağmen kafileler kalinde nakle muvaffak olabileceklerdir. Finlandiyada tabii hayat Müzakerelerin müsait bir safhaya girdiği anlaşılıyor Paris, 9 — Helsinkiden alman malümata nazaran (oFinlândiya hükümetinin o Moskovadaki mu- rahhaslarına gönderdiği yeni tali- matı Finlândiya o reisicumhuru tasvip etmiştir. Son Moskova konuşmalarında bir müzakere esasi bulunabildiği için anlaşmanm ihtiva (edeceği noktalar müzakerelere tekrar baş- landığı vakit tesbit olunacaktır. Moskovada bulunan Finlandi. ya maliye nazırı Tanner Helsin ki ile uzun bir telefon muhavere- sinde bulunmuştur. Haber “veri diğine göre, maliye nazırı Sovyet. Finlândiya görüşmelerinin deva mu için bulunan yeni esaslar hak- kında hükümetine malümat ver- miştir. Merkezi hükümeti tahliye eder kimseler evlerine dönmektedirler. * Mekteplerden bir çoğu önümüz. deki pazartesi günü tekrar açıla” caktır. Helsinki tabit haline avdet etmekte ise de pencereleri muha- faza için konulan kum torbaları henüz kaldırılmamıştır. Geceleri sokaklar karanlıktır. Bu da göste- riyor ki Moskova görüşmeleri he. nüz kati bir neticeye o bağlanmış değildir. Stokholmda çıkan Demokraten güzetetine göre Finlândiya, Han- gooede bir Rus üssünün teessüsü” ne mani olmak için azami feda- kârlıkları yapmaktan (o çekinme miştir. Firlândiya bunun o için Karelide yeni tavizlerde bulundu- ğu gibi Kronstadte önündeki 2 dalar grupunu da Rusyaya terket meye muvafakat göstermiştir. BAYMAK Gökte kuvvetli olmryan milleğle- ra yaşıyabiimeleri çüçleşmiş ol- duğunu buğün © daha İyi anlamış bulunuyoruz, Mili havacılığımıza kuvvet ve hız vermek sorunda Vatanım omniyeti bizden bol ka- nat ve bol uçucu istiyor. (Fitre) lerimizle bn isteğe cevab verebi. Miri, (Fitre) lerimizi Türk Hava Ku, rumuna vermekle üç milli Cemi yelin gayelerine bir anda yardım elmek imkinm: elde etmiş ola - cağız. Gökten gelecek tehlikeye karşı iyi hazırlanmak milletin bütün fortlerini ayrı ayrı düşündüren bir davadır. Bu mevmz hiçbi Türk vatandaşı kayrtsız kalamaz, m e

Bu sayıdan diğer sayfalar: