Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
ŞUİMÜFREZESİ eki bu « evin , Y Yi hıçbi, hususi. "lq kapısında ba &N Söze çarpıyordu: TENHUT hn.n AHHİTLİĞİ "imy. bir defa baktı ve h dÇan adam sor- İ b Un i V ; ! at üaç:em? l %M' Van Vasten "nde bekliyor. ) HIZ. x;ğıklm. Peşinden holü Üa | asansöre girdi. Üğmesine bastı. buraya ha ; ; desemze. fevka: 4 hhhha attı, BU ha kam ü h inci katın Haym hâlâ gülmek:- -i Ühis; ber vereyim. Y itti ve yazı- SÇarak içeri gir İnünd € oturan bir a. iyaga kaîku- u, Bu adam %îl&nan biriydi. gibi mösyö h ben Siz çok İler. w örüyo bel ü&ğ? Evvel İ;nboğa- ğwleümşlîîsksğlçî “kendisine Bu sayede Çalışmaeım €n iyi topoğ. verdik. Es- civarında | %kmd Yapabildik. n'-'îmı büyük %ü Fakat sıkı bir aî“ı!lndunı]ması lâksızın — biri- 'dlq Hehhutun haya. hkehmeler üzerin” | aııılıtı sakin bir ta- *_ yorduo Devam ' ’ik_kh:îanas,ıe muvaf. h r ,ı Ş uıunuyonu üpü NWİI bile yap: 3muslu olma. Muvaffaki- 'Or, N Za gelip “ne is- %Ştıniz bu “ğ“nu isbat et. , Sadar, gözlerin- | — İYiy; Nakleden: Fethi KARDEŞ Müteahhit gene ayağa — kalktı, Baştan ayağa titremekteydi. Kor- kudan mı, hiddetten mi, bu belli değildi. Suratı buruştu. Bağırdı: — Haym! Hiddetten bu hale gelmişti: — Sizi, kendimi hiçbir tehlikeye maruz bırakmaksızın beş dakika. da tevkif ettirebilirim. Ben çoktan Fransızların hizmetine — geçtim. Onların en iyi ajanlarından biri- yim. Binaenaleyh — Fransızlardan korkum yok. — Olabilir. Anlattıklarınızda i- nanılmıyacak bir taraf yok. — Biliyormuydunuz? —mükem- mel,. Hattâ Fransız tabiiyetine bi le geçtim. Mazinin hatırasına hür. meten sizi ele vermiyorum. Orta. dan kaybolmak için size beş daki- ka mühlet. Haydi çekilin karşım:- dan! Haym gene sakin ve soğuk kan. liz — Evet, dedi, sözlerinizde ina- nılmıyacak bir taraf yok, — fakat söyledikleriniz doğru değil! Muhatabına — yaklastı, yaka- sından tuttu ve bir kahkaha ata- rak söylendi. — Zengin olduğunuz için artık casusluk yapmağa ihtiyacınız yok ve hele Fransızların — casusu de- Gilsiniz. Siz bu masalı başkasına anlatın. Ceketinizin rozet iliğindeki şu kır- mızı kördelâ iddiama — bir delil- dir. — Fransızlar da bizim gibi a. janlarına para verirler, fakat ni- san vermezler. Vastenhut eğer siz onların hizmetinde casus olsaydı- nız size asla nişan vermezlerdi. O- turunuz. Koltuğa doğru hafifçe itti. Vas. tenhut oraya yığıldı. — Hayır Vastenhut, bizimle be- raber olmaktan başka senin için var değil mi? Onu nerede evlendir mek niyetindesiniz? — Pariste mi? Tabif düğününde bulunmağı pek istersiniz. Çok da seversiniz değil mi kızınızı? Casus kekeledi: — Haym! bana vaat... — Mösyö Haym deyin. — Bana vaadetmişlerdi ki... Haym yumruğuyla masaya vur- du: — Mösyö Haym deyin, kizdır- mayın beni! Vastenhut yutkundu. Duraladı ve nihayet: (Devamı var) kurtuluş çaresi yok., Bir. kızınız da |.. n BÜ d İnsanlar, — Hayır!.. Fakat evvelâ — sıcak denizlerin içinde deniz mahlükla. rından biri idi. Sizin beyaz âlim- leriniz şunu bilijyorlar mı ki yer- yüzünde gördüğünüz her hayvan her nebat nevi kadar arz değişme. si olmuştur. Yani, — nebatlar ve hayvanlar bir başka nevi olmuş- larsa bunlar muhakkak arzın bü: yük değişmelerinden ileri gelmiş- tir! Ve arzda her ne değişiklik o- lursa ebedi surette kalır ve daima aynen tekerrür eder! Onun içindir ki ihtizazları arzın muhtelif büyük değişme devirle irde muhtelif ne- bat ve muhtelif hayvan — nevileri halinde teşekkül etmiş bir defa te- şekkül ettikten sonra bu teşekkül ler aynen tekerrürüne devam edip gitmiştir! İnsan da ayni arz değişmelerin- dGe muhtelif değişmelere uğrıya uğ- H.A BER — Aksam Postaa Hindıstanda dünyanın en eskıi ınsanları arasında Yazan: L. Busch 35 yılını vahşiler arasında geçirmiş bir Alman seyyahı arz değişmelerinden bugünkü hale gelmişlerdir ! oya buzü he haline ge. niştir Evet.. İnsan, sıcak denizlerden ilk karaların teşekkülünde karala- ra çıkdığı zaman yerde — sürünen basit bir hayvandı. Fakat bu hay- van diğer hayvanların tabi olduk- ları ayni değişiklikleri geçire geçi. re tesadüfen bugünkü hali almış- tır! Diğer bir koldan maymun da bugünkü halini aldığı gibi! Orun için insanın ceddi daha az mükem- mel, fakat gene insandı. Asla may- mun olamaz! — Demek tufandan evvelki in. sanlar maymun değillerdi. — Asla! Fakat asıl müthiş tufan değişmeleridir ki insanı bugünkü haline sokmuştur! — O halde, Buha - Ruti, tufan: dan evvelki insanlar bugünkü in- sanlara benzemiyor mu? — Görürsün! Dudaklarını halkalarla zarij bir çifjt gağa şeklinde sakıııuş cenubi Afj- rikalı bir bayan (Devamı var) | | gücü unuturdu. | karısına karşı olan Aldatılan kadın Cemal Feyzi ile karısı Meralin, burada anlatacağım hikâyelerini okürken, sakın karılarını aldatan kocaların müdafii olduğumu san- mayın! Ben onları şiddetle tenkid ederim, Bir adamın karısını aldat- ması bence yalnız tenkide değer bir hareket değil ayni zamanda bu dalaca bir harekettir de! İhtiyat. sızlıklarının bir gün — ayaklarına dolaşıp onları teker teker — yuvar- hyacağı muhakkaktır. İşte o za man zavallılar, kabahat — işlerken yakalanmış yaramaz çocuklar gibi, gülünç bir vaziyete düşerler. Şu halde, — bekâr olmama rağ. men — Bu neviden kocaların aley- hinde bulunduğuma artık — emin oldunuz. Fakat Cemal — Feyziden bahsetmeğe kalkıştığım için onun böyle bir koca olduğunu — itirafa mecburum. Karısı, bu temiz kalpli — güzel kadın izdivaçta çok talisiz çıkmış. aldanmıştı. Fakat onun yerinde kim aldanmazdı ki? Cemal Feyzi dünyanın en sevimli erkeği görü- nüyordu. Zeki idi, yakışıklı idi, ol. dukça iyi para kazanıyordu. Tatlı ve cazip bir konuşması vardı. Me- ralin ailesi, kızlarını, istikbalinden emin olarak bu gence vermişlerdi. Genç alile ilerisi için ümit verecek bir yaşayış sürüyordu. — Cemalin karısını sevdiği muhakkaktı. Bu, müuamelesin:- den, sözlerinden, velhasıl herhalin. den belli oluyordu. Fakat ne yapr malr ki gördüğü her güzel kadına alâka duymak, hemen ona âşık o- luvermek gibi çok fena bir huyu vardı. Hele sokakta güzel bacaklı bir kadın gördü mü peşine düşer, yüz bulmasa bile dizlerine karasu ininciye kadar peşinden gider, işi »Merale böyle âşık olmuş, evlen.. dıktenbirsdeaonra&îrvaşîîaâıî nı da gene böyle sevmişti. Fakat Cemal bu gelip geçici — alâkalara büyük bir ehemmiyet vermiyordu. Ayni zamanda birkaç kadınla meş gul olabilen kalbinde en — büyük | mevkii gene karısına ayırmıştı. Ü- na karşı muamelesinde hiçbir za. man değişiklik olmuyordu. Meral işte bu sebeble uzun za- man hakikati öğrenemedi. Lâkin hakikat ebediyen gizli kalamazdı. Bir gün ortaya çıkrıverdi. Meralin ne müthiş bir sukutu hayale uğradığını tasavvur edebi- vet verir, Lâhnayı sevmeseniz bile kış gelince ondan bir kaç de- fa olsun yiyeceksiniz. Kapus - kasından hoşlanmasanız da sağyağlı, ve etli, zeytinyağlı ve pirinçli dolmasından büs- bütün vazgeçemezsiniz: Kış mevsiminde sebze bulmak ta kolay olmaz. Zaten, doğrusunu isterse- niz, lâhnayı sevmemek hata- dır: Eski zaman hekimlerinin söyledikleri gibi türlü türlü dertlere deva olmasından değil. Bu zamanda lâhnanın hastalı- ğa ilâç olacağına isterseniz inanırsınız. Fakat en yeni kimlerin biyoloji ve kimya tahlilleri yaparak çıkardıkları neticelere göre lâhna pek faydalı bir yemektir. Bir kere vitaminleri bakımından: şil taraflarında da, beyaz taraflarında da A vitamininden yüz- de 800 ölçüye, Bi den 40, B2 den 100 ölçüye kadar bulu- nur. C vitamininden beyaz tarafları yüzde ancak 30 miligram verse de yeşil tarafları 90 miligram verir. Demek ki lâhna- nın her tarafı insanı mikroplu hastalıklardan korur, çocuk- ları büyütür, sinirlere sakinlik verir, yediğimiz şekerin yaramasına hizmet eder, hem de dişlere ve kemiklere kuv- he- Bayağı lâhnanın ye- işe Lâhnanm kıvırcık yapraklı cinsi olursa A vitamininden 3000 ölçüye kadar verir. Kıvırcık lâhnanın bazı cinsleri bu vitaminlerden 42.000 ölçüye kadar verdiğinden ıspamga bile vitamin bakımından taş çıkartır. sebDzesi 4.30 olmakla beraber gelir . Beslemek cihetinden kudreti devede kulak kabilinden ise de lâhna çokça yağ çektiğinden gene kuvvet verecek ve bilhassa insanı kışın iyi ısıtacak bir yemek olur. Karnı tok tuttuğu da ötedenberi sahittir. Hazrm cihetinden lâhnanın şöhreti pek iyi değildir. An- cak bu da ancak kendisinden ziyade çok yağlı pişirilmesin- den ileri gelir. İngilizlerin yaptıkları gibi, lâhnayı dört par- çaya ayırdıktan sonra tuzlu suya koyarak, kök tarafına çatal batacak kadar yumuşayınca sudn çıkarıp ve üzerine erimiş tereyağı köyup yeyince hazmı kolaylaşır. Lâhnayı böyle tuzlu suda haşlarken, tencerenin içerisi dolu olmasına ve kapağının üzerine ağırca bir taş koyup muhkem surette kapalı olmasına dikkat edilirse vitaminleri de kaybolmaz. Madenlerin bir kısmı suya geçse bile o su ile çorba yaparak madenlerinden de İstifade etmek kolay olur. Lahana Yazan: Ör. G. A. Madenlerine gelince, on iki madenin hepsi tamamdır. Kükürdünün çokça olduğunu çoktanberi herkes bilir. Faka: çeliği de yüzde 3 miligrama kadar çıktığından hatırı sayıla- cak derecededir. Manyeziyom madeni yüzde 20 miligramla ona — —gcnçliğe yaradığından dolayı — bütün sebzeler ara- sında ehemmiyetli bir paye verdirir. Yüzde 0.002 miligram iyot madeniyle insanın aklına ve güzelliğine hizmet eder. Çin- ko madeni 1.5 miligram olduğundan çocukları olmryan erkek- lerin işine yarayacak en iyi sebze lâhnadır. Fosforla kireç arasındaki nisbet biraz bozuk olmakla beraber ikisinin de miktarı bolca olduğundan istifade gene ehemmiyetlidir. Bü- tün madenlerinin neticesi olarak alkalenlik derecesi şekerli hastalara ekmekten daha iyi ancak lirsiniz, Düşündü; acaba ne yap- malıydı? zavallı kadın pek yumu- şak huyludur, gürültü ve rezalet çıkarmaktan müthiş çekinir. Üste- lik kocasının p'şman olacağını ve tekrar kendisine — döneceğini de umuyorğu. Susmağı ve beklemeği tercih etti, Fakat Cemalin — çapkımlıkları bir tek değildi ki!l Onun macera. sının söonâ erdiğini anlayıp tam sevineceği sırada bir başkası baş- İryor, zavallıyı tekrar ümitsizliğe düşürüyordu. Cemal Feyzinin eve geliş gidiş saatlerinde olan değişiklikler, ka- rısına karşı daha dikkatli, — daha nazik davranmağa başlaması, Me rale, onun yeni bir maceraya girmiş olduğunu anlatmağa — kâfi geliyordu. Hem bundan daha e. min bir işaret de vardı: — Cemal karısını aldatmak üzere olduğu za” manlar ona bir hediye almak âde- tindeydi. Meralin mücevherleri gittikçe çoğalmakta, arkadaşlarını gıpta. ya düşürmekteydi. Fakat bir gün Cemalin mali vaziyeti bözulunca işlerin rengi değişti. Artık eve gel- diği vakit neşeli görünmüyor, dü. şünceli duruyordu. Meral içten içe sevinmekteydi. — Böyle hesaplarla uğraşırken yabancı —kadınları — düşünmeğe vakit bulamaz, diye düşünüyordu. Bu tahmini doğru çıkmışa bemr zemekteydi. Cemal Feyzi birkaç haftadanberi akşamları dışarı çık. mıyordu. Lâkin bir gün gene — neşeli bir halde eve gelip karısının eline bi mücevher kutusu vererek: — Senin hoşuna gideceğini tah min ettim de.. diye söze başlayın" ca Meraliq ümidi sönüverdi: — Cemalin değişeceğini sanmak- ne başladı. Fakat kocamın işle bugünlerde çok kesat. — Böyle bit zamanda bu kadar kıymetli bir he. diye vermesi çılgınlık. Kabul et- mem acaba doğru mu? Üzerinde güzel bir pırlanta pa- rıldıyan yüzüğü 'tekrar kutusuna yerleştirdi. Kocasının elini tuttu | ve çok samimi bir tavırla: — Beni dinle Cemal, dedi. Sen iyi bir kocasın. Fakat bu hediye- yi kabul etmiyeceğim. —Niçin? Ben, sevgimi — sana isbat etmek ihtiyacını — duyuyo. rum, — Bunun başka yolları da var. Esasen bu he'yelerin niçin veril- diğini maalesef biliyorum. — Fakat... — Bırak sözlerimi tamamırya- | yım. Ben seni olduğun gibi kabu' ediyorum; meziyetlerin ve kustr- arınla beraber.. Fakat — kendin kabahatli gördükçe bana hediye vermeni doğru bulmuyorum. Eskiden fala para kazandığın için sesimi çıkarmıyordum Şimd: vaziyet öyle mi ya? İşlerin iyi git. miyor. Bu yüzüğü al v? kuyumcu ya iade et. Yer zamanki müşteris olduğun için kabul eder. Cemal Feyzi o günden sonra ka- rısına tam manasile sadık kaldı. Nakleden: — Fethi Kardeş a ne kadar aldanmışım. İşte ge | u ŞEHİH TİYATROSU | ıliiı m Bugün gündüz: Komed , İ HİNDİSTAN CEVİZİ TEPEBAŞI DRAM KISMI Gece 20.30 da: ÂAzrail Tatil yapıyo HALK OPEREİ Bu akşam 9 da — (Kadınların bi ğendiği) Yazan: M. Yesari RAŞİT RIZA E. SADİ TEK TİYATROSU Bu gece Bakırköy Snkı:ngacı Si nemasında (Nur Baba) İAlemdar Sineması Mari Antuvanet Dunya. haavdıalen kısmı 14 te Çocuk Tiyai rosu., Gece 20.30 da: 1 L