18 Ekim 1939 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5

18 Ekim 1939 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

la, vagon Lapıları sımsıkı tan asker muhafazasında bir da hag yon giriyor, Vagonlar iler ve çocuklar vardır, F umumi harple Fraüsânin men İSEAli altında bulunan kıs- 5 Fransa hükümeti idere- İyide kalan kuntumna © nakledilen mubacirleridir ve Alyan Ça rlından sevkolunuyorlar, e. katlık başgöstermiş, Ak Make ker makamları Fransada “ li İşlerinde çalıştırılamı- eray rasizları Fransaya gön maş karar vermiştir. a onda kapılar © açılarak r dışı ıkıyor. Tren is- i, Dün bir sast © düracaktır. in sıh müfettişi, Yi, Ş Arın haline metyarak, tre- Muhafarasına © memur jen İiyiyy arın kumandalı olan on- İş, © Yason” kapılarının soya. a nasında âçık bulundurul- 3 emrediyor. Viy, 1Cirler. arasında Fransuaz Mey adında bir de genç kız kr, Tago, nun ve baş vay Marla isminde bir kadın Mer, <5 allı fahişenin salaşma- Maruz kalıyor, Vazonda ek tevzi sırasında Fransuüz, az #ocuklu bir kadına "haydi tüy lp Yiyecek ulm. Den ço bâ bakarım, ,diyor. Yemek” lü, “ira herkes har, üyanıktı. Yalnız Üzeri tren Saşiye vardı BA ali Üzere bir hdr, ii galerin geçişi, yirmişer da- P VA ile tam beş saat manevra sür M Kir treni Karinyana ancak Yendi birinde vasıl oldu ve i iz rh ie Vagondan va” unlardan inilmiyecek, - tabiş bir sey cereyan edi- iydı. Vagonun açık ka » » Pransuaz, karanlıkta göl Bi, ip geldiklerini görüyor. | we kısa ernirler haykır” pa &ondaki jandarmalardan m atladı, Fransuaz uyu ârakdaşlarının üzerinden kapının yanına gitti. “da iki gra olmuş kırk İkişer ikişer ayrılıp bir MA Peşinden (o askervari tükçe Sarmalar onları vagon Tüyorlardı. bul — peşinden iki sivil i Ba Fransuaz vazondaki Onların karşılaştıkları YA Şaşkın şaşkın baktık” â P biri urun © boylu, . Bir adım attı, aya. İm bir kadma ilişti ve Punca Fransuazın üzerine Söylene söylene elleri “oğrulurken © Fransung Yerden doğrulup otur- in yeni yolcusile bu- geldi, k ŞEHİR TİYATROSU Boğün gündüz komedi kısmı sasi 14 te, * 20 Suk tiyatrosu: Keloğlan. k » dü: Hindistan Cevizi, Aapaşban Dram Kısmı: U TATİL YAPIYOR am mn RIZA E. SADİ TEK TİYATROSU yadi sine- vil 8 perde Par Akya, VK OPERETİ Zar deliler) Ya- 1. (Kadınlar gidiyor #labut rehave- | Çe. | larda haydut tiplerinin yüzü gibi kaba çizgili görü ndü. Sakalı en aşağı bir (o haltalıktı. | Başında vırtık bir kasketin altın. ) dan saçları fışkarmıştı. Fakat bu kaba görünüse rağmen mavi gözlerinde öyle yumuşak bir ifade vardı halinden öyle bir mahcubiyet akıyordu ki Fransua- zın korkmak aklına gelmedi. Yabancı adam şaşılacak kadar yumuşak ve tatlı bir ses'e sordu: — Bir yerinizi âcıttım mı mat- mazel? Fransuaz otvap verdi: — Hayır. Fakat kalkarsanız iyi olacak. (Devamı var) Askerliğe davet Beyoğlu yerli askerlik — şubesin- den | <4 — 3516:3384 (dahil) doğumlu İs- lâm erallan muvazzaflık hizmelini henüz yapmamış gümrük, tank, he- va, muhabere ve İstikkâm O eralbın İ askere sevkedileceği evvelce ilân e dilmişti. 3 — Bunlardan başka 316:333 (da bil) doğumlulardan, keza muvazzaf lik hizmetini heniz yapmamış olan nakliye ve süvari erat İle <ayri is- Mm erat askere sevkedilecektir. 8 — Yukarda yazılı doğum ve $i- nıflardan olup hava tebdili almak suretile şube emrine girenlerden al- fta ay ve daha fazla hizmetli kalanlar da sevkedilecektir. 4 — Çağrılanlardan askerlik ka- nununun 80 ve 89 uncu maddeleri- ne tabi olmıyanların nakdi bedelle- Tİ 24 birinciteşrin 999 akşamına ka* dar kabal edilecektir. 5 — Şubede toplanma günü 25 bi- rineiteşrin 939 sabahıdır. 6 — Nakdi bedel vermek istiyen- lerin vaziyelleri incelenmek üzere şimdiden şubey müracaalları ilân olunur. Davet TetanBul müddftumumtliğindan: İ Istanbula geldiği anlaşan Edir. İ ne sorgu Bükimi Murteza Apalonn İ hemen memuriyelimite müraeaahı. Hindistanda dünyanın DE en eski insanları arasında Yazan: L. Busch 35 yılını vahşiler arasında geçirmiş bir Alman seyyabı Kaynana diline" benzer! kalın yapraklı bir ağaç gördük Anlaşılan Hintli Baburanga ağa- cının müthiş kokusunun — tesirin. den kurtulmuş olacaktı ki yüzü nün dakikadan dâkikaya değişme leri geçmiş, Hintli sihirbaz tekrar eski yüzünü almıştı . Gene bir rahip gibi ve hayırhah, masum ve açı tebessümile tebes- süm ediyordu. Kuru esmer elini omuzuma koy- du: — Arzın zavallı mahlâku! dedi. Eğer yetiştirdiğim insanlardan korkmazsan bunları görmeyi iste! İ Yoksa, hiç görme daha iyi! » Rutil OBuha- Ruti! tan daha ziyade deliye çevirmel Sihirbazlıklarmı o göre“ yim! Ben hiçbir şeyden korkmaz ir adamım! Bunu iyi bil! Haydi, böyle mahlükların varsa Ohemen gidelim! Hintli sihirbaza hiçbir (şeyden korkmaz bir adam olduğumu ga. yet manalı bir tavırla ve kasden kelimelere basa basa söylemiştim. O gece beni baştanbaşa şamtacak şeyler görmüş ve dinlemiş olma- raa rağmen kendisinden zerre ka dar pervam olmadığını ona anlat mak istiyordum. Buha . Ruti bir müddet tered- düt etti. Sonra bize hâlâ alık alık bakmakta olan Hintli (o uşağım — Yalnız o gene burada bekle- sin! dedi. Uşağım Cavadiye tekrar oradan kımıldamaması için emir verdim. O vakit Buha » Ruti önüme geç ü: — Haydi gidelim! Beni takip et! dedi. Ve, tekrar sık ağaçlara . daldık. Ba girdiğimiz yerde ağaçlar o ka. dar yüksek ve âdeta dalları biri- birine dolanmış gibi sık bir halde İ güçlükle idi ki mehtap buradan içeriye si- zamiyordu. Onun için zifiri karan lıktı, İhtiyaten cebimdeki * tabancayı sağ elime almış ve parmağımla tetiğini açmıştım. Sık ağaçların arasından o gayet ürüyorduk Buha - Rut önümde < ellerile ağaç dallarını aralık ede ede İlerliyor, ayni şe- İ kilde ben de onu bir adım geri den takip ediyordum. bir hayli yürüdük Bir müddet sonra oğaçlara tutu- na tutuna çukur bir yere inmeye başladık. Burada ağaçlar seyrek. İeşmeğe başladığı için ortalık ay e aydınlânmıştı. Nihayet gere etrafı (o ağaçlarla çevrili dar bir yere çıktık. Burada eskiden bir bataklık olduğunu der hal anladım. Zira yer çamurlu idi ve üstünde gayet büyük yosun vevinden otlar fışkırmıştı. Ay bu raya uzun ağaçların tepesinden ka yarak vurduğu için bu (bataklık yerde garip, donuk bir loşluk var» dr. Buha - Ruti bu daracık meyda. nın ortaşma doğru yürüdü. Mey- danin ortası birçok ağaç dallarile kapatılmıştı. Hintli sihirbaz iğildi ve eliyle bu ağaç dallarını bir kapak gibi kaldırdı, O anda, mehtabın sönük ışığın da; bu yosunlu çamurların üstün de gördüğüm manzaradan Ürper- dim, Evvdâ gâyet bodur, yaprakla” rı gayet kalm, etli ve kaynana di- ji.dediğimiz nebatın yapraklarına benzer, dikenli şekilde acayip, ga. yet çirkin bir ağnç (görmüştüm. (Devamı var) Bir fidan meselesi Yazan: Kenan Hulüsl İmralı ceza evinin senelik top. lantasmda wdaya İncir ağaçları di- kilmesini teklif won Murat Mu- rat oğlu bir hafta &onra hemen işa başladı. Senede yüz yirmi bin kilo 80- gan, 15090 kilo bakla, seksen bin kavun. bir o kadar karpuz, buğ . day ve mısır veren ada da İncir fidanı niçin yetiştirilmesin?, Mu, rat Murat oğlu bu fikri o kadar barareile müdafan elmişti ki ki- Um balığına çıkacak mahkümlar için ağ parası, Kanra ve yedek kı- amlar bulamayan oİdare bir hafta sonra Murat oğlunun emri- ne 5000 incir fidanı vermişti Murat kendisi de bir fidan gibi ince idi. Onu görenler bir ağaçtan koparılmış bir dal zannederlerdi, Bir yaprak Üzerindeki damarlar gibi de gür ve taze bıyıkları ver, &ı. Yalnız gözleri yeşili ve bir çi, zl kadar aydmlıktr. Bunun için olacak ki ilk zamanlar onu bir de- nizei zannederek balığa çrkarmış- ardı. Halbuki, Murat tarlada bir öküz gibi dikine çalışmasmı bilir; ekin zamanı haftalarca içeriye girmezdi. Uzatmayalım, Marat Murat oğ- Tuna beş bin İncir fidanı ile bera. ber bir de yardımcı bir müfreze verdiler, Bu, oniki kişlik bir müfreze idi. Sarı badanalı mâh. kümlar evinin önünde müfrezeyi birer birer gözden geçirdi. hepei- nin de gözlerinin içine baktyordu: — Şaka değil, dedi; 5000 fidan arkadaşlar!. İki hafta içinde on” larr dikmiş olmalıyız. Eğer içiniz de benimle beraber çalışmak iste- meyen biri varsa”, Ha?, Te- mam!, Demekki yok! Şu halde... Heman işe başlayabiliriz... Murat Murat oğla sönda fidan, larm dikileceği yeri kendisi İnti- Japon denizinde Bir kahramanlık menkibesi Bu sene içinde çok Josa fasıla. larla Amerikalıların o (Sgualus), İngilizlerin (Thetis) ve Fransır- vagona | ların (Ehenix) denizaltı gemile. rinin birbiri peşine batmaları İ dünya efkârumumiyesinde kuv. vetli bir heyecan uyanklırdı, mat- buat uzun uzun bu facialardan bahsetti. Denizcilik âlemi hâlâ bu kazaların hakiki teknik esba. bını araştırmakta ve neticeyi me. rak ve alâka ile beklemektedir. Hiç şüphesiz denizaltıcılık tar rihi bugünkü mütekâmil şeklini alıncıya kadar böyle yüzlerce kurban vermiştir, Halbuki; bat” ratımızı yokladığımız halde he. men ekseriyetle hafızamızda kuv vetli izler bırakmış hiçbir deniz altı faciası hatırlamıyoruz. Bu . günkü kazalara karşı gösterilen bu alâka biraz da denizaltı tek. niğinin çok ilerlemiş ve inkişaf İ etmiş olmasındandır. (Sgualus), 1450 tonluk bir ge. mi idi, Batmasında ami) olan ka. | za neticesinile buğulanlar mür tesna olmak Üzere mürettebatın hepsi OAmerikan bahriyesinde (Çelik çan) tabir edilen tahlisiye İ cihâzleriyle kurtarıldı. (Thetis), 1100 tonluk bir gersi olup Liverpol limanı açıklarında yaptığı bir tecrlibe dalışı esna- amda baş tarafına dolan sularla İ şakule yalın bir vaziyette battı. ! Mürettehatından ancak dört kişi İ (Davis) maskesi gamı verilen oksijen cihaziyle kendilerini kur. tarabildiler mütebaki (97) bişi İngiliz bahriyesinin bütün faali, ! yetins rağmen kurtarılamadı. (Phenix), 1930 da inşa edil veli miş 1384 tonluk bir gemi idi. U- | zak Şarkta Hindiçini sularında yaptığı bir manevra esnasında battı ve mürettebatından hiçbiri, si kurtarılamadı. Henüz çıkarılamıyan bu gemi. ler bugünün kuvvetli tekniği sa” yesinde yakm bir atide çrkarıla- | İ bu gemiyi içindekilerin hayatır cak ve kazaların hakiki esbab anlaşılacaktır. Bugün herkesin sulh zamanı vazife uğruna kurban giden bu denizaltı kahramanları hür. metle andığı şu sırada denizaltı cılığn henüz pek iptidat bir: saf- ha arzettiği devirlerde Uzak Şar. kın mütevazi köşesinde cereyan eden bir başka kahramanlık men“ kibesini nakletmeği faydal gö- rüyorum. KAMUTAN SAKUMA KİM? Imparator OMeyji devrinde 1910 senesi Japonyada (Seto. naykay) * İnland «ca - İç denizin. de (Kure) üssübahrisi civavrın * dâ mancvra tanasında bir arıza | yüzünden batan (6 numaralı) nenizaltı gemisi mürettebatiyle komutanı yüzbaşı (Sakuma) nm kahrâmanlıkları bugün bütün Japon milleti arasında hüzün ve | iftiharla yalledilmektedir. Denizeltr zat; kendi komuta ettiği denizaltı gemisile motör çalıştırarak yarı dalmış vaziyette su Üstü sürati ile seyir tecrübeleri yapmak is. temiş, fakat motörün hava boru- sundan; biraz fazla dalma netice- gemilerinin henüz | pek iptidat olduğu o devirde bu | Yazan: Hıkmet Dağada si içeriye dolan sular dolayısiyle gemi nakıs sephiye alarak batmış tır. Suyun fazla girmesine mâni olummuşsa da zat sephiye temin edilemediğinden gemi yüzdürü lememiştir. 56 ton maimahreğinde bulun kurtaracak kadar süratle çıka' mak o devrin vesaiti ile mümür olamamış ve gemi ancak mürette. bat kâmilen öldükten sonra çıka- rılabilmiştir. Bu gemi balen (Kure) üssü” bahrisindeki denizaltıcılık mek. tebinde karada hatıra gemisi ola” rak muhafaza edilmekte olup ay. ni zamanda Japonların milli dini olan (Şintizm) esaslarına göre de Japon denizaltıcılarının ma budu addedilmektedir. v Bu gemiye bu şerefi bahşeden hâdise gemi komutanı yüzbaşı (Sakuma) nın ölürken kaleme aldığı vasiyetnamesidir. Bu genç subay muhakkak olar ölüm karşısında itidalini kaybet- memiş ve ölünciye kadar hatıra şeklinde bir vasiyetname yazmış. tr. Bügün totoğraflar: alınmak $u retiyle kitap hâlinde neşredilmiş clan bu vasiyetname Her denizci- nin kütüphanesinde mutlaka mev cut olp vaten severliğin ve mes. ek aşkrnan ölmez bir şaheseri- dir. Bu vasiyetnamesinde genç ko” | mutan ölürken bile mesleğini ve | vazifesini düşünmüş o devirde henüz denizaltı gemilerinin müs. takbel harplerde mühim bir yer işgal edip edemiyeceği hali mü- nakaşada olması ve bunun bak, kında müspet ve menfi muhtelif sereyânlar bulunmasını nazarı dikkate alarak kendi gemisinin yatmasının denizaltı gemilerinin istikbali hakkında nevmit olanla- a kendi tezlerini müdafaa saha“ ında iyi bir misal teşkil edece. | jinden korkmuş ve geminin ban* gi arızadan battığını esaslı bir surette izah etmiştir. Bu suretle vazifesini ikmal ettikten sonra ölünciye kâdar intibalarını yazmış, mürettebatm havasızlıktan ve rütubetten çek, tikleri ıstırabı görmekle duydu: ğu büyük acrya ve fakat her bi- dsinin bütün ıstıraplarını haz ve iftiharla tarife çalışmıştır. Komutanlık vasfını tam mâna, siyle cami olan bu subay kendi | şöhs ve ailesi için hiçbir teme | nide bulunmamağa mukabil va. siyetnamesinin son kısımlarına şahit olan maiyetinin geriye ka- | Jan ailelerine yardım temeni et* mekle emir ve komuta makamını | İşgal eden her askere çok veciz bir örnek olmuştur. Bugün dünya babriyeleri ara. sında oldukça wütemayir bir mevki İsgel eden Japon denizaltı" eıdarı askerler için her şeyden ziyade lâzım olan manevi bur. setlerini bu parlak tarihlerine dayanarak arttırmaktadırlar. Kumandan Sskumanm vasiyet. namesini yarınki nüsbamızda bu- Jacaksınız. hap etti, Meto burnu sırtlarında Helyösto ile gecileri konuşmak i“ i möislerin keşif yaptıkla - Dahe aşağıda tüklerinin uzadığı toprak saha gözüküyordu. Üzüm yaprakları kı sa birer kol gibi uzamış ve yarın kalmıştı. Güneş onların üzerlerine vürü- yor; ve karşıda Boz burun tepes leri denizin ötesinde mavi bir sis“ lo kapalı duruyordu, İlk incir fidanı toprağa mera“ #imle birakıldığı zaman bir sabah. ta, Balıkçı müfrezeleri garip bir şarkı mırıldanarak denizden yeni dönüyorlardı. Sandallarm beş ta- raflarmdra martılar uçuyor; gü“ neş havayı yırtmaya çalışıyordu. İlk çukura ilk fidanı Murat Murat oğlu bıraktı. Sicak bir toprak... Onü görenler adeta biz kadmı toprağa ekiyor ganeder “ lerdi, Yani, bir çocuk yapacak gibi heyecanlı, titiz ve asabiydi, İlk fidan,.. Başmı kaldırdı; et rafmdakilerin göz bebeklerini ara, dı; ve belki de onları görmedi, Birdenbire, dikilmiş 5000 fidan gözlerinin önüne geldi: Fidanlar bir saniye içinde büyüdüler; kocs birer ağaç bir kuş gagalariyle ya, ralanmış, birer kadın ağır gibi tatlı vo ineirlerle dolu birer ağığ oluverdiler. Murat, kendi kendine va birdenbire uyandı: — Arkadaplar, dedi; 5000 #ida- nmmız var... Çukurları hemen bas arlamalıyız ! Yüzü bir sabah gibi düz ve pü- rüzsüzdü. Bununla beraber çırkurlarm ka. sılması müşkil oldu. Toprak sert, H. Bel işlemiyordu. üstelik kaya parçalarını kırmak, kml toprağı sulamak icâbediyordu, Halbuki müfrezede çalışanlar ssdı; ve su yirmi dakika ötedeydi, Murat Murat oğlunun en fazla düşündüğü şu oluyordu: Müfrezeye yorgunluğunu Mb - sattirmemek... Kendi kendine “Çukurları bir haftada kazma. yua!" Diyordu. “Ondan ötesi ko « lay!, On gün sonra burası tanm- mayacak!” ve, müfrozeye istira- hat verdiği sıralar onlara masal anlatır; en çokta: — “Benim der- di bir fidanım vardı? Bir incir Murat oğlu bu incir fidanı me- #elesini günde yirmi defa söyledi- ği halde, her nedense müfreze dekiler onu daima dinlemek ister- ler; kelimeleri bir zincir gibi bir- güldü; İ birine bağlıyarık dakikayı ta mamlamaya çalışırken: — “Ca- va, derlerdi, gu senin incir fida- nı hikâyesi tühaf şey doğrusu... Bu incir fidan; hikâyesi şuydu: Murat Murat oğlunun. hakika- ten bir fidanı vardı, Bir incir fi danı,, Daldan ibaret bir fiden.. Onu yepyeni dikmişti; ve bir tepe Üzerine dikmişti, Büyük de- Girmen, çarktan gelen miyun kv. rılışı; tarlada çalışanlar buradan hepsi gözükür; rüzgür tepeyi ya- ladığı zaman. Murat oğlu eğer yorulmu bir desti su içmiş ve bir kadınla yatmış kadar rahat. lik hissederdi. Belki de onu diker- ken Hatiyarlığını düşünmüştü. Me- salâ on sane sönra., Bugün bir tomurcuk Oolan (o yapraklar bir çiftçinin elleri kadar büyüyecek- ti. Güneş, yapraklar arasma takı. | lacak, eğer yorulursa oraya usa. 8:5 belki oyüyncakz, balli düşüne. cekti... Fidanı diktiği günleri Ve gilneş, bslki de yapraklar ars- rmğan bir fırsat bulup okaçacak olumza dudaklarınm “zerinş gele. çekti, Çünkü fidant diktiği günler beatz yeni evlenmişti, Belki de da'iır kadar çocuklerr olacaktı? Fakat işler hiç de sizi çikmedr. Murat oğlu g(Lâtfen sayfoyı çev

Bu sayıdan diğer sayfalar: