Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
© (Orman insanları arasında: 106 | ği | — Tina (1 EYLÜL — 1939 Y“afl L. Buseh 85 yılını vahşiler arasında geçirmiş bir Alman seyyahı BBenenin geçtiğini ve yenilendiğini Hanalara ancak en ihtiyar sihirbaz haber verebilir ! O yakit bütün Hana — çocukalrı Brup zrup gelip yerle göğün ta te- Delerinden ayaklarına kadar sarkan kur Umuş ağaç yapraklarına yüzle- — Tini sürdüler. : kız, hem erkek çocuklar ay- hı Merasime iştirak ediyorlardı. Bu suretle yerle göğün yaprakla- Yyüzlerini süren çocuklar da ay- li Sîadete ayni meşerrete — ermek î kazamyorlardı' Ondan sonra şİİk. ; | 'd N ! B Dü if . | . K A AAT Vd ! ' | —'la; bir müddettir. İ" 1; | y ııı*“ | | çÜ %:e"flınl bu habere aldırış elmi | ' y ,l’ Tp *fırkası ile bit topcu balarya | Te ”| R.Ah if ' fıakilmaumıza göre bir ay müd- aâvwaq?ngu Hanalar bınbırlerıne sarıla- e Havu * lâvu! diye bağrıdılar: Bu Hana dilinde: — Sen de ol! hasına geliyor ki bir nevi teb- ı'îanalar bu suretle biribirler'ne € göğün mesut — oldukları gibi '“üut olmayı temenni ediyorlar. Ondan sonra tekrar çılgınca bi: %5 başladı. Ü merasimi gördüğüm zaman simin hakiki mahiyeti derha' ku“'lnldıe aydınlanıvermişti: Hana- bu yerle göğün evlenmesi â- | h“i bizim yılbaşı merasiminin ipr İ bir şeklinden başka bir şey i! Onlar kendilerine göre her sene baş"'da bu merasimi tekrarlaya kı: Beçen seneleri ve yeni — seneyi Üuluyorlarcı: lanalar da bir sea2 bizim bildi: hm" sene değildir. Onlarda henü | fa, ay, sene taksimi yoktur. Za * %“ olaraç ancak gece, gündüz, sa * Aakşam gibi en bariz — zaman rı'*larını bilirler. Hanalar her gü- lîq cl*i'ğ'.ıpı batmasına (ovaluga) di- | 'îal' ki (güneş boyu) demektir. % ayın doğduğu imüddete. va 1 taptan “ mehtaba olan zamana (dm.alug:ıı diyorlar ki bu de *& ? Bo ) )U;) demı_ ıtlf analarca güneş — boyu da Di Sün, ay boyu da bir gündür! Fa: İat güneş boyu (güneş günü) dür Y boyu ise - ki bizim — zaman ir - Hanalarda gene bir gün h:'“ (ay günü)dür! Mese.â Ha Gün yedi ay uzakta .. derse bu . %“h lisanımızda (vyedi ay) kar Yedi züneş günü ise aşağı yu ka"' bizim' naftamıza mukaildir dt Hanalarda sene büsbütün l!“dıîte tabi, tamamile nısbi bir ndır: Senenin geçtiğini ve yenilendi 'ü'“ Hanalara ancak en ihtiyar qıfba; haber verebilir! Bu sihir: 'â& vıldızların harekâtına baka" K Hanatar yeni bir seneye gi- Sirmediklerini anlazlar! Ama sıhırbazm uemleştığın' an f%p.çlma ,% TARLDIYB ER'in in Tarihi Romanı Yazan: RAHMİ YAĞCİIZ İ %:"" erkânıharbiyesi bu nok! '!q Nde tutars" kendi memintlmr gike !'_&.,;_:““'. birinci kuünal küvver <e îıy“ adı verilen Misira — varüsilk “Üğy ler ihzar edilmişti. Bunlar bir Ti h Ve istihkâm, muhabere müt , BNN Tile bir köprücü kolundan iba - ,::“İ seleriye erkâmharbiyesin - t alan Alman zabitleri ile ÖW 4 7 Geğerli Türk erkânıharbiye, *::hhm Yardı. Bü meyanda eski Paris *»'î.. İliteri erkânıharbiye h'ı—ıhısı.: Vül Bey de bulunuyordu. tİ seferiyenin hazırlık' — le Cemalt Paşa meşguldü. ©Olan küvvetlerin — susuzlu! İ * İ)'et ve sıcakta devamlı vür ,Xhı— hırpalanacağını hesaplıya Te kanal önlerine Büre, şöyle bir tasarlayışla mu B p v ' Tih sahrasını 22 günde ve | varılınca | k hareketleri ölçüyor, kcndil .H g cak yıldızlarla anladığı bu sene bizim senelerimizle bazan 6 ay, bazan iki sene, bazan bir buçuk sene müddet olabilir! Senenin ne zaman bittiğini ve başladığını ancak ve yıldızların harekâtı bildirir! Onun — için in: san Hanalarla konuşurken hayli hayrete — düşer. Meselâ saçları | bembeyaz olmuş, buruşuktan yü- zü gözü görünmiyen — kocalmış bir Hanaya: — Kaç yaşındasın? Manasına: — Kaç seneliksin? diye sordu: ğunuz zaman evvelâ — büyük bir hayret içinde şu cevabı alırsınız: — 141i Buruşmuş ihtiyarın 14 yaşında olduğunu söylemesi insanı kah- kahalarla güldürecek bir şeyse de Hana bu lâtifesinde hiç de hak- sız değildir. Zira kocalıncaya ka- dar henüz (14) yaşına basmış ol- masını tayin etmiş olan kendisi değil, kabilenin sihirbazıdır! O- nun için sihirbazın kararile Ha- nalar eski seneden bıkıp da yeni seneye geçtikleri zaman bu yerle göğün evlenme merasimini bir yıl- başı âyini mahiyetinde — olarak yapmaktadırlar,. Hanaların bu ga tip zamanı fikirlerinin saat fik- gne henüz müsait — olamıyacağı işikârdır. Filhakika Hanalar da bütün ip ' udal insanlar gibi saat — fikrine sahip değillerdir. Onlar günü güneşe göre — tak- sim ederler ve kendilerini âdeta bir saat gibi kullanırlar. Meseia ' GüÜneş Üy ağımda ı'kerı der ler ki: — Sabah, demektir. — Güneş karnımdayken.. de- mek: , — Öğleden evvel! demektir. — Güneş başımda iken.... — Tam öğle vakti! manasına gelir. — Öğleden sonrasını da sırtla- rile ilade ediyorlar . Meselâ: — Güneş sırttmdayken... - Öğleden sonra! manasına g* lir. Maamafih bu basit — taksimle kasdettikleri zamanın günün han- gi saati olduğunu aşağı — yukarı anlatmağa muvallak olurlar. Hanalar zamanı böyle — gayet basit bir şekilde taksim ettikleri gibı mesaleyi de (ağa;) ölçüsüy le itade ederler. Bu havyvalide a- Baçlar aşağı yukarı — ayni boy: da oldukları için ağaç boyu ölçü. sü muavyen bir ölçüdür. (Devamı var) ı.'ıflukı_ve'li şimdiden elde elmi şibi davrtanıyordu. Kuvvej seferiye çölden geçe - cek, kanal önüne gelecek mü - — dafaasız bulunan kanalı geçecek Mıstra girecek, Mısırdaki halk | Kahirede teşkil edecekleri müsel çah Küvvetlerle kuvvei seferiye - ye litihak edecekler. Bir #anda Mısir yarım asra yakm bir âyrt lıktan sonra tekrar Osmanlı im paratorluğuna fililen avdet etmis dACAkKİNR Buü parlak projenin tatbikatına girişildi. Mevlevi taburu Haleb - Jen Şama getirildi. Kuvvel se - *eriye de Şamdan merasimle hâ, reket etti. Fakat hedefe ulaştık ları vakit susuzluk sebebile faz- | 'alaşan hastalık ve çöl yolculuği «ttaları yıpratmış, hirpalamıştı Fakat her şeye Trağmer Türt irkma has azimkârlık ve cengâ- | verliğin büyük bir tecellisi sayı lacak bir muvaffakıyetle nıhaw— haziranın ilk günlerinde kuvvel ı seferiye kanal örüne geldi Miısır kapılarma dayandı, Kahire. bay- ram yapmağa hazırlanırken. İn - giliz kuvvetleri kumandanı da ge- K S Ha D | H DOĞRU.. Yazan: VASFİ RİZA ZOBU A BER — Akşam Postası KRİST0OF KOLOMB'UN YUMURTAISNA L F S Sinaya'da, oturduğum pansiyn- nun sahibi, hizmetcis.le nasıl Türkçe konuştu ? Romanyanın “Sinaya,, — isimli bir sayfiye yeri vardır ki, tabil güzellik itibarile eşine ez tesadüf edilir.. Denizden 860 metre yük- sekte olan bir dağ ormanınım için- de, güzel otelleri, zarif köşklerile enfes bir istirahat yeridir. Romanyanın zevkli idare âmir- leri, buraya gelenleri eğlencesiz de brrakmamış. Hatırı sayılır ehem- ! miyette oyun klübü, göz okşayan güzel bir park da yapmış.. Bü- yük ve küçük oteller, gazinolar, pansiyonlar: Rumen — milletinin -her sınıf halkını buraya çekiyor. Kralları da ara sıra gelir Sinaya- 'da kalırmış.. Ben, böyle sayfiye yerlerinde, dağlarda, orman içlerindeki — kü- çük kasabalarda, büyük oötellerde kalmasını hiç sevmem.. Bu dağ ve ormanların kendilerine mahsus bir yapıdan köy otelleri, pansi- “Yonları vardır ki, en büyük Mme- ziyetlerinden biri — tenhalığıdır.. Hemen hemen müşterisi: Siz ve nihayet ya bir genç kadın, yahut yaşlı erkektir. Binanın içi gıcır- gicirdir. Ev sahibi yaşlı, terbiyeli, ter- tipli bir kadındır, Size — müşteri değil, misafir muamelesi yapar, Genç hizmetçiye verdiği emirler- le, istirahatiniz için — etrafınızda pervane gibi dolaşır. — Sofranızı kendi eliyle tertipler. Yemekte iştihanızı açacak — mütalealarda, tavsiyelerde bulunur. Şarabınızı mahzenden çıkartıp, suyunuzu Pr- | nardan doldurtur.. Yatak odanız: bir temizlik nümunesidir. Havlu- lara, pencere perdelerine elinizle dokunmağa kıyamazsınız., Pen- cerelerin birinden nihayetsiz çam ormanı, ötekinden şelâleler yapa- rak köpüklerle akan dere * görü- nür. Gözleriniz, kapaklarını biri- birlerine birleştirinceye kadar bu, ruhu dinlendirici manzaraya doy- çilmez sanılan Tih Ssahrasımnm Türk ordusu tarafından geçildiği ni hayret ve dehşetle görmüş, e. lindeki zayıf kuvvetle Mısıra ya- pılacak taarruzu karşılıyamıya - cağını kestirerek feryadı basmış, kanal ağzında bulunan Akdeniz donanmasına mensub ve Misırı muhafaza için bekliyen iki kruva- | zörün silâh #ndazları da piyade kıtalarma ilhat edilerek muka. vemete hazırlanılmıştı. * ** Şamda Cemal paşa mevlevi ta buru kumandanı binbaşı Said be- yi yanma çağırttı. Said bey o - nun sualleri üzerine taburun har. bedemiyecek vaziyette olduğunu itirafa mecbur kajınca Cemal pa- sa hinhasrya tenbih etti: — Yarın ordu karargâhmdak! arkânrharbiye — içtimama siz de fevkalâde olarak iştirak edecek- siniz. Şimdi, ordu —levazrmınca ihzar edilen konat mahalline ta- buru yerleştirin. Mühim ve uzun bir vöolemlüuk tcin taburuün nelere ihtivacı varsa onları tesbit ede. rok levazıma bildirin. İkl hafta sonra sizi Kahirede, hidiv sara- madan bakarsınız. Nihayet kar: yola hazırdır. Kuştüyü yastıklar sıhhatli bir kadın kalçası — gibi: beyazlık ve düzgünlüğile başını- zı kendine davet eder,. Yorganın altına girip de yatağınızın içine gömüldüğünüz zaman, kar gibi keten çarşaflar sanki bütün yor- gunluğunuzu almıştır. Sinayada böyle bir pansiyon buldum. Adı da “Manellesku,,!.. Köyün sırtlarında, ormanın tam içinde... Bahçesinden içeri girip te kapısına yaklaştığım zaman gün, akşama çok yaklaşmıştı .... Ev sahibi bu saatten sonra bir müşteri — geleceğinden — ümidi kesmiş olacak ki: kendi evine, daha yukarıki sırtlarda olan kuş kafesi gibi yuvasına çekilmiş.. Bizi karşılayan hizmetçi, hanı. mına haber vermek için, kapının yanında asılı duran çana, bir de- mir çubukla üç kere vüurdu. Ne- den sonra, manastır pencerelerini andıran bir cam aralığından te. vap çıktı. Her halde Romence: “Ne istiyorsun ?,,, diye soruyoör- du.. Ellerini biribirine birleşti - rip boru şekline koyduktan son. ra ağzına yaklaştıran hizmetç;i seslendi : — Kokana! musafir vin!.. İşte size Romence bir cümle daha.. (Kokana) malüm.. “Mi- safir,, de biraz kalmnlaşıp sür'at kesbedince “Musafir,, olmuş.. Yalnız sonuna fransızca (gel- di) yi, — kenidilerine uydurup “vin,, diye ilâve etmeseydi; pek âlâ “Sinayadaki pansiyon sahi. besi ve hizmetçisi biribirleriyle Türkçe konuştular,, diyebilirdim. » x & Sinayada, büyük — kumarha- nenin karşı tarafında, Türkleri hayli güldürecek bir - tuhaflık var: “Hacı Benli,, nin dekorlu, yında kaymakam.ılamk karşım- da görecefim! Tuhaf bir — azametfüruşlukla söylenen ve adetâ denizde balık pazarlığımnı andıran bu sözlere ilk duyuşta bir mana veremiyen bin- başı terfi vaadine teşekkürle Omüukabhele etti: — Teşekkür sağ olun! Paşa bir müddet sonra tekrar Said beyle görüştü: — Ne zaman yola çıkabilirsi. niz? — Ne zaman emir buyurulur- sa efendim. — ÜÖyleyse dinle binbaşı: Ya- rm kuvvei seferiye kanal önüne varmış bulunacak, ufacık bir mü- sademeye bile lüzüum — kalmadan Mısıra girecek, Kuhireyi Işgal e. derek bize de hu zaferi, bu mes- ut neticeyi telgrafla müjdeliye - cektir. Maamafih, Misirliların gö nüllü olarak iştirak edeceği ve bir ihtilâlle kuvvel seferiyenin i- şini kolaylaştıracak bu harekâta arkadan göndereceğimiz 12 inci kolordu ile Mısırda tertibat al . mak, düşmanın muhtemel bir ih- ederim paşam, “ K Ydi d yi YK a (Dcvamı 6 mmda )] AA Sirmaa. 1913 de, başında Cim Larkin ile kontes Markieviçin bulun- dukları isyan patladığı — zaman Bromley bu isyana karşı koyma- ğa karar verdi. Teşkil ettiği gö- nüllü taburuna iştiraki — Dubli- nin büyük protestan ailelerinin evlâtları bir şeref saydılar. Gö- nüllü taburu muntazam askerler- le bir oldu ve isyan kan içinde boğuldu. O zaman Corç Bromley on se- kiz, on dokuz yaşlarında, — uzun boylu, kuvvetli biriydi. Adamla- rınım başında ihtilâl teşkilâtının merkezine girdi. Akciğerlerine gi- ren bir kurşunla yaralandı. İhti- lâlciler mağlüp oldular. Bu mağlübiyetin Bromley yü- zünden olduğunu bilen âsilerden ele geçemiyenler onun aile evini sardılar. İçeri girdiler ve sakinle- * rini kurşuna dizdiler. Bunlar ara- sında Bromleyin babası ile iki er- kek kardeşi de vardı. Bundan son ra binaya ateş verdiler. Corç Bromley bu faciayı götü- rüldüğü hastanede — haber aldı. Mütevekkil davranarak ses çıkar- madı, fakat intikam almağa ye- min etti. O zamandanberi, — göğsündeki yarası şiddetli hareketlere mani olmasına rağmen, Sinn Fein'nin faaliyetini yakından takip etmiş: ti. Umumi harp başladı. — İhtilâl teşkilâtı merkezinin tahminleri hi: lâfına İrlandalılar, liderleri Ed- var Karson ile Con Redmondun davetlerine uyarak grup grup gö nüllü yazıldılar ve cepheye gitti- ler. 1912 de İngiliz parlamentosu tarafından tasdik edilmiş — olan anlaşmadan sonra İrlanda ile İn- _gıltere arasında birlik temin edil- mişe benziyordu. Bu ise ihtilâlci- lerin işine gelmemekteydi. Sinn Fein teşkilâtına göre İr- landada bir ihtilâl çıkarmak için daha münasip bir fırsat buluna- mazdı, İngiliz ordusu başka yerde meşgül olduğuna göre şimdi saha serbest değil miydi? Bu — şartlar dahilinde tereddüt etmek afledil- mez bir hata olmaz mıydı? 'Tereddüt etmediler ve hareket- lerile Fransız cephesinde döğüşen kardeşlerini arkalarından hançer- lemekte olduklarını düşünmediler İçlerinden Sir Rocer — Razmatın Almanya namına yaptığı teklif- leri müsait bir şekilde karşıladılar. Corç Bromley, bu — faaliyetten haberdardı, İrlanda ihtilâl teşki- lâtile Almanya arasındaki anlaş- manın hangi esaslar üzerinden ol- duğunu bilmemekle beraber hâdi- seyi İrlanda Hidivi — Lord Vim- barna bildirmekte gecikmemişti. raç veya Libya - Habeş yo - luyla — karadan — sevkiyat yap- masma karşi koymak için oraya göndereceğimiz bu bu küvvetler yarın yola çikacak- lar. Bu meyanda, Mısırlılara ci . hadı mukaddesin şümulünü, — ve ne geniş bir telâkki ile zaviye te şebbüsleri dahi çöller aşmağa ic bar ettiğini anlatmak için ön i- kinci kolordu ile birlikte, hattâ ondan evvel taburunuzun Mistra | gitmesi, din kardeşlerimiz tara . fından çok iİyi karşılanacaktır. Bilmem anlatabildim mi? Sait bey her Şşeyi anlamıştı. Cemal paşa henüz Misır kâpıla - rına vardığı meşkük bulunan kuüvvei seferiyenin muvaffakıyeti ne önceden inanıyor, ve bu inâü- nışa İstinat ettirdiği fikir ve ter- tibatla meşgül olmak hatasını, hattâ gafletini işlemekten çekin, miyordu, Tam Cemal paşanım parlak projelerle Şamdaki mevlevi ta - burunu Mısıra doğrü yöla çıka- racağı sırada Medineden gelen bir telgraf işin feci safhalarını t üncü ordu kumandanma anlat- Nakleden: Fethi KARDEŞ — Lord hemen tayyare ile Londra: ya hareket etmiş, müsteşarla'.tğ dan Birrel ile görüştükten sonra başvekili ziyaret edip vaziyeti an- latmıştı. " Bütün İngiliz kuvvetlerinin t lu bir halde bulunmasını icap et- tiren büyük bir taarruzun başla- mak üzere bulunduğu bir s İrlandada bi ıhtıla.lle uğraşmanın ne müşkü bir iş olduğunu derhal takdir e- den başvekil Loyd Corç — derhal Ceyms Nobodiyi davet etti. O—H nun zekâ ve maharetini birkaç iş- te çalıştırmış olmak sıfatile i yi bilirdi. İrlanda meselesini de basit bir iş mevzuubahsmiş gibi. uzun söze lüzum görmeden ona havale etti . Ceyms Nobodi sordu: L — Harekâtımda tamamile ser- best olacak mıyım? Loyd Corç gülümsiyerek oeva verdi: — İrlanda hidivi bile emruuzd& olacaktır! Ceyms Nobodi işte şimdi iş ba- şındaydı ve ne kadar az bedbin olursa olsun vazilfesine — birinci derecede mühim bir muvaffakî"" yetsizlikle başladığını kabul et- mek zarüretindeydi. En çok gü- vendiği malümat menbar adam. kendisine randıman verdiği ye Nı öldürülmüş, bizzat — kendisi de- düşmanlarına ihbar — edilmişti. — Bununla beraber Ceyms Nobodi böyle bir muvaffakiyetsizlikle ce- sareti ve mücadele kuvveti kırıla- — K A cak adamlardan değildi. Katili keşfe yarayacak — bir iz bulmak ümidile maktulün üzerini araştırırken arkadaşları da mah- zeni dolaştılar ve biraz sonra bir şey bulamadıklarını gelip haber verdiler. Nobodi cevap verdi: — Muammanın anahtarını bu- rada değil, Dublinde bulacağız, — Corç Bromleyin katilleri hâlâ buradaysa - ki muhakkak bura- dadırlar.Çünkü şu mum herhalde kendi kendine yanmadı ve şato- dan MMD çknğnn da g m ;W dik - binayı taş taş sökmedikçe gizlendikleri' yeri bulamayız. Bi- zim için yapılacak hareket bu de- ğil, Dubline gitmeliyiz. Orada ta- li bize biraz yardım ederse üçü- müz birden meselenin sırrını hal- letmeğe herhalde muvaffak — olu- Konuştuğu sırada mumu sön: dürdü ve yerde bulduğu bir ga- zete parçasına itina ile —sararak cebine koymuştu. Devam etti; — İhtilâlcilere bu kadar mahir- ve zeki olmalarına rağmen kendi-. lerine pahalıya mal olabilecek iki hata işlediklerini göstereceğim, (Devamı var) ti. 'relsrai kısaca ıunlm muhte. viydi: t Şamda, dördüncü ordu kumın danlığma: İ Kanal kuvvei seferiyesinin ha- — rekâtı harbiyesi neticesi, kana lr geçiş sırasında düşman küuv . vetlerinin denizden ve karadan müştereken yapılan taarruzlari - le nihayet bulmus, kanalı geçme- ğe muvaffak olan iki taburluk kuvvetimiz düşmanla müsademe- ye tutuşarak imha veya esâret. ten birini tercih mecburiyetinde — Kuvveti seferiyenin mütebaki - kısımları Medineyo ricatle emir- * lerinize muntazır bulunmaktadir. — Berayı malümat keyfiyet arzo lunur, Kuvvei seferiye kumandanı — namına Bu telgraf, Cemal paşanın hal- talardanberi sürüp giden neşesi- ne bir anda günge- çekti, Hiddet- li nazırın kaşları çatıldı. Lüzum. suz bir asabiyetle etrafmdakile haşlamağa koyuldu. r (Devamı var) t Ğ a L i