6 Eylül 1939 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 3

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Si 1zGE .ııı L.- INGİLIZLLR kendi suların- geçen Alman yolcu ge- Öfemen'i — durdurmuşlar, İ- rla beraber esir al- 'Gemiyi topa tutmamışlar, 4 uşlar, insanları öldürme- esırî olarak misafir et- Firinci hâdise. kendı sularından haylı b“' S'erden geçen İngiliz yol- 'Sl Aihenia'yı — torpillemiş, " Yolcularla baraber — batir- 'Içındekı 1400 insandan bil- l““'İul:n var mı? Bu, ikinci milleti büyük — millettir; j 9Slunun iftihar edeceği çok 1 ü Vücuc, getirmiştir. Çok bü- | h_“lrleri çok büyük sanatkâr- ı" yük filozofları, çok bü- İi vardır. O milletin me- mi inkâr edemeyiz. Fakat ih ki bir gün içinde geçen iy 4, hüdise bizi, insanlık hususun" Mklan “"nîarm İngilizler kadar ileri h*bev n itirafa mecbur — edi" lîlı letler bitaraf olabilir; fert- tamamile bitaraf olmak ka- n.i"lt"liı': bir tarafın hareketin" 4 büyük bir azalet, insanlık &£ elbette gönlümüz o taralla Tolur. a hakkını istediğini söy- 4 l“Praklan yetişmiyormuş, Ahun dışında kalmış olan ev- ı Sinesine almak istiyormuş, ı i W | w Fakat hakkın yalnız bir h__; 4 olacağını sanmak bir hata- ya'nın, yaşamak için toprakları almağa ihtiyacı M topraklara onları vermek en mılletlenn de ihtiyacı ya. kendi kkından W kimsenin hakkını kabul et- q"mıfor ve hakkını etralı yıl- '4 almağa kalkıyor. Maksadı- %m yani etrafı yıldırdık- da hakkını almakla kal: 9 imkân yoktur. “Hayatf sa* %ddığme genişler. | Wîg"“! de, şimdiye kadar, İsa | S EOStenp hakkını almaktan w milletlerdan değildir. | 4a 2 hakkından — fazlasını da gA Yıldırmak istemiyor, fert- ; “Yor, onların — yaşamasına Noıı!’tııyor Harp ederken, düş- İcu gemisinin geçmesine mü- %eı fakat onu batırmı" eki insanların — yaşamak inkâr etmiyor. Kendisinin bildiği gibi başkasının hak- “"“'hm da :uşunuyor. İngilte- i genç ve ihtiyar diye a: ;ğ ir bili sayıyor, İngiliz mülleti " yaşlı bir genteman'in var u'miştir ve etrafı dehşete ;fâ'î mahsus hallerin toyluk, Olduğunu — anlamıştır. Al- toyluğundan, hamlığından ' batırıyor; İngiltere yaşlanıp 1 İçin yolcu gemisine torpil uî;h yıldırmağa kalkan, şidde- fet sanan milletler çabuk yo- A ; gf# a D914 ten 1918 e kadar geçeni ©Yi İngiltere ile — müttefikleri v_m!mştı 1. Almanya o hakikar ş olacak ki gene yirmi 'ıg &ne evvelki “gençliklerini., tek- Sdiyor, Gerle yirmi baş sane ev- Ç f—âsr; |bırâkmışlardır. Bunların adİzdinin İlerdim... iyoruz Almanları — gençi | " bağırırp çağırmak gibi genç| k%hı Yaşlanmra milletler, za-| | k kendileri için çalıştığını bi- betle karşılaşırsa şaşmama Rumen âdatında ve lisanında Os manir Türklerinin tesiri çok — açık bir surette görülür, Türkler, yalnız kendi kelimelerini değil, — Araplar- dan, Farslardan aldıkları kelimeler le yaptıkları acaip azaip tarkipleri bile Rumen lisanına hediye olarak üç binden ziyade olduğunu rivayet ederler. Evvelki senslerden birinde. Bükreşe giltiğim zaman merak et miş, iki gün içinde seksen beş ke" lime bulmuş, not etmiş, sonra bi: vesile jile neşretm'-tim.. Bugünkü neslin bilm2diği, ancak yaşlılarımı zın kullandığı bazı kelimeleri Ru: Mence cereyan eden bir mükâleme- nin arasında duymak insanın tuha fina gidiyor.. Onları duydukça, ken di kendime tokrar eder, kıs kıs gü Bu sefer yeni bir şey daha öğren: dim. Hoşuma gitti. İçinizde bilmı: yenler varsa, xazayım belki zevl-:le nirler . Bakreqm maşhur bır pa:kı var.. İçi gazinolar, havuzlar, fiskiyeler, çardaklar, çiçekler, çimenlerle süs- lüdür. Cidden emsaline az tesadül edilir bir nefisedir. Adı da “Çeşme cu,,dur. Ben, bundan evvel de Bük reşe gittiğim zamanlar ayni parkı görmüş, gezmiş, otutmuş, gazine sunda yemek de yemiştim. — Fakat Rumenlerin ağzında bü “Çeşmecu, memişti.. Bu sefer beni oraya “Ke- mal Doğru,, isminde bir Türk gö- türdü.. (Lâf açılmışken söyliyeyim. Bu kemal, Edirnede doğmuş. Sonra buraya yerleşmiş bir tüccardır. İyi yürekli bir adam, Gelen — ırkdaşını karşılamış; gideni teşyi etmiş. Fa kat zavallı adamı gelen soymuş, gi den soymuş.. Herhalde akıllanma: mış olacak ki: beni de şuraya bu: raya davet etti durdu!).. Neyse biz bahsimize devam edelim: İşte bu “Kemal Doğrü,nun ağzın dan “Çeşmecu parkı,, ismi çıkınca şöyle bir kulak kabarttım. Meğer rumencede “çeşme,, “çeşme,, demek: miş,.. “cu,nun da “ci,, —manasına KRİSTOF KOLOMB'UN YUMURTAISNA İ DOĞRU.! Yazan: VASFİ RİZA ZOBU sdLır - Öğöna Bükreşin göbeğindeki Çeşmecu parkının hikâyesi - Rumen milli şairi Eminesko be'ki bir Türktür ! kelimesi kulağıma pek — aşina gel- | Ti birleştirince bizim bildiğimiz “çeş- meci,, meydana çıkıyor.. Bükreşiıt ortasında, Rumenlerin, belki Avru: panın en güzel parkının “çeşmeci,. olmasının manasını — merak etmez misiniz? Ben ettim.. sordum Soruş turdum.. Yalanı, doğrusu söyliyen lere ait, Ben de size nakledeyim. Osmanlı saltanatının — Anadolu yaylalarında kurulmasından sonra bizim “Osmanlı tarihleri,, kuyruklu bir hurafe naklederler, derler ki: “İlk defa Rumeline, dört yüz palalı sallarla geçmişler!,, diye... Halbuk! Türkler, en yakın Selçukiler zama- nında bile, gene Geliboluya — fırla- mışlar, hattâ küçük küçük beylik:- ler kurmuşlar da, Osmanlıların ge- lişinde ufak tefek münakaşa, müca- dele bile etmişlerdi.. Biz lâfı uzat- mıyalım da, şu mevhum — dört yüz palalıdan sonraya devam edelim... Bu geçişin arkası durmadan ak- Amaya başlamış, Mgıratlar, Yıldırım ar, mücadele ede ede “Kosova,, o Valarma kadar gidip'can almışlar, can vermişler; şan yVermişler, şan almışlar... İzte bunlar, Rumelinde dahlayup, Tuna sahillerinde şaha kaldırdıkları atlarını, bir orman i- çinden fışkıran kaynağın soğuk su- larile sularlarmış.. Türkler, sonra bu menba suyuna, toprak — borüla: döşemişler, İçinden akıttıkları sula- rı yol kenarına indirip — sıra sıra çeşmeler yapmışlar. Gelen sipahiler serinlesin, giden piyadeler hararet- lerini söndürsünler diye... Bu çeşmelerin — muhafazası için de başlarına birer memur dikmişler ki: Onlara Türk ezeldenberi “çeş meci,, der. Gelen sipahi, giden piyadeye de miş ki: — Çeşmeciye söyle, de ki... ilâh. Sonra piyade sipahiye seslenmiş: — Çeşmeciyi gördüm, dedi ki.. ilâh... Çeşmeci aşağı çeşmeci — yukarı derken; semtin ismi “çeşmeci,, kal- (Devamı 7 incide) geldiğini zaten biliyordum. İkisini HABER Akşam?ostuı p Ingılız kabinesi Dün akşam tamamlandı Londra, 56 (A.A.) — Yeni İn. giliz kabinesi, dün akşam tayin edilen nazırlarla tamamlanmış tır. Mac Donald mlüstemlekeler nazırlığını muhafaza etmekte- dir. Merrison, Lancaster Kont, luğu Şansöliyesi kalmakla bera- ber aynı zamanda İaşe nazırlığı- nı deruhte eylemektedir. ğında, De la Vear maarif nazır- lığında, Valter Elliot sıhhiye na- zırlığında, Bronv iş nazırlığı ile mill! servis nazırlığında, Leslle Borgin münakalât nazırlığında, Norman Smitb ziraat hazırlığn_ı. da ibka edilmişlerdir. Lord Mac Millan, yeni ihdas edilen haber verme nezaâretine, Ronald Cross| da harp ekönomisi nezaretine getirilmiştir. y a— —— —— Sovyet Rusya İki sınıtı silâh altına aldı Moskova, 5 (A. A,) — Gazete- ler, Mareşal Voroşilofun 1919 smı, fi ile 1918 sıntfmmn ikinel yarısının gormal tarzda silâh altına çağrılk. dığını bildiren tebliğini neşretmek- tedir. Çağırma, 15 eylül ile 15 teş. rinievvel arasında vukua gelecek - tir. Bundan başka, emirde tutulan daha yaşlı smıflar azası ile bu se. ne yüksek mektebi bitiren 1920 ve 1921 sınıfları da silâh altına davet olunmaktadır. İki senelik hizmet için 1937 de we Üç senelik hizmet için 1936 da silâh altma almmış olan efrad, 1 ilâ 30 kânunuevvelde terhis edile. cektir, : Bu terhisten, garb hududu bo - yundaki askeri mıntakalarda yani Leningrad, beyaz Rusya, Kiev, Moskova, Harkov ve Kalenin mım. takalarındaki faal asker müstes - nadır. Bu mmtakalarda terhis da, ha sonra yapılacaktır. —— —- Yugoslav Kralı Yarın (7 yaşına giriyor Belgrad, 5 (A. A.) — Kral İkin. ci Piyer, yarın doğumunun on al- tmer yıl dönümünü — kutlıyacaktır, Fakat Avrupada cereyan etmekte olan hâdiseler — dolayısile, — hiçbir şenlik veya umumi merasim yapıl. mryacaktır. "_—'0—'—— - Bükreş elçimiz Romen Başvekilile görüştü Bükreş, 5 (A, A,) — Radora. jansı bildiriyor: Türkiye büyük elçisi B. Tanrıö. ver dün akşam başvekil Kalinesku tarafmdan kabul edilmiştir. Aliver Stanley ticaret nazırlı, | Anlatan: — (3 İngiliz misleriyle çabucak ahbab oldum, Gayet zeki ve hbiraz da yaşları icabı macera hayatına töş- ne olan bu kızlar, evvelâ Türk ol- düğuma inanmadılar, Hele, kendi. lerine: “— Doktorum da!,, Deyince büsbütün hayret ettiler. Onlara nazaran, Osmanlı impara. torluğunun tebaası olan biz Türk , ler, ortaçağdaki kıyafetimizi elân muhafaza ediyorduk. Kendilerine, sözlerimin hakikat olduğunu anla . tıncaya kadar, bütün — talâkatimle konuşmak, bin dereden su getir - mek mecburiyetinde kaldım, Kıbrıs taki İngiliz valisinin karşısmda bi. le bu kadar terlememiştim! Nihayet İngiliz kızlarıma, başı. ma gelenlerin bir kısmını anlat . tim. Söylediklerimi hayretle karşı- lryorlar ve başladığım bir cümleyi bitirmeden, onların hafif çığlıklari. le tezahür eden mütecessis sualle, rtine muhatab oluyordum, Bilhassa Misler, Hindistanla çok alâkadardılar. Ben de, onlarm bu zaafını anladıktan sonra, Bombayı ballandıra ballandıra hikâye ve Kobra, Kapella yılanlarını roman. tik ve trıded.îk bir tarzda tarif edi- yordum. Lâkin, genç İngiliz kızları, en fazla Beruttan firar edişime şaştı. lar, “Faddal” ve “yallah” ı sahne ile vapurdaki bayılmam ve Lefko. şedeki müfti efendi hazretlerinin hali, tavrı otları kahkahalarla gül. dürüyor; bana bu maceraları tek - rar tekrar soruyorlardı. Hulâsa, İngiliz misleri zarif mah. lüklardı. Onlarım bu zarafeti hava, am letafeti tamamlıyor, Akdenizin geniş ve aydm ağguşu içinde tatlı saatler geçiriyorduk, Mehtablı ge- celerde, sulara altın bir sorguç gi. bi İnen âym ışıkları bize adetâ aşk neşideleri söylüyordu. Bu hayal âleminden usanırsak, gemideki kuyruklu piyanonun ba . şında toplanıyorduk. Mislerin hem sesleri güzeldi, hem de parmakları tuşların üzerinde çok mahir ve ça. lâkti, Vakit vakit, kâh La Paloma nm baygın nağmeleri, kâh Sene - |nade Tosellinin ince ve krıvrak a. hengi, kâh J, S. Bach'ın günlük ko. kan sonatları, kâh da Weissen A. kasieu romansının titriyen armoni; si, bir mermerin üstüne dökülen 1. lık sular gibi kalbimi gönlümü kap Iryordu, y : Maamafih, gemideki — dostlarımın yalnız İngiliz mislerinden İbaret ol. duğunu zannetmeyin, Yolcuların arasında antikanm an. tikası tipler de var, Bunlardan bi- ri, bir yahudi garraftı. Fakat ©. nunla, üçüncü mevkide seyahat et. tiği için, ancak güverteye çıktığım zamanlar müşerref olabiliyordum! Yahudi sarrafla ahbablığımız, ken. disine bir ciğara ikrammdan sonra başlamış ve ayni cömertliği, her sa- bah tekrar ettiğim için de devam etmişti. Mişonaçi, ırkma has olan malf zekâsını bana karşı da, amü hayırhahane bir şeklilde göstermek. mıı(ı YAZ TATILINDE k ANCAK BİR BALI TUYA Bıug:ııw: FAZLA TUTMAN .a;ıı,”** Nurtdllah ATAÇ Dr. NİHAT REŞAT BELGER. |ğmn yeri temin etmek, gündüz gü Yazan: SABİH ALAÇAM ü ten zevk duyuyordu. Cebimdeki liraların Fransada kaç frank eda . eceğini hesaplıyordu! Bu çök girift, inte riyazi ameliyeden sonra, Ser. - vetimin “mikdari sahih,, ini öğrene — diğim için memnun olup olmadığımı tetkik eden Mişonaçi: K “— Doktor bey, sen yabancrsm, * diyordu, İnsanı, aldatmağa kalkar.: — lar, paracıklarını ucuza kapatmağa >' bakarlar. Ben çıkardım ya hesabı, ' sen onu ünutma... Altınlarını btr İ santim eksiğine verme!,, Fakat benimle yaptığı malf mü. şaverenin de “bir santim eksiği . —— ne,, gitmesine razı olamıyan Mişös —— naçi bu diskurdan sonra hemen a: — — tilrverdi: K “— Doktor bey, senin için yorul, — dum yine sabah sabah... Ver baka, ğ |lrm sigarı, tellendirelim şerefine!,, Diğer bir dostum da, İranlı bir halı taciriydi. Ali Kulf —dünyanm dört bucağını dolaşan, “aktari l« ' han” m halı piyasasını bilen bir a. — damdı! "i O, seyahatlerinden çok memnun, du, Yalnız, ufacık bir şikâyeti var. dı: Kefere diyarlarında nargile yok tu! Bu yüzden, kucağmda çocuğu eksik olmryan emzikli bir kadım gibi, nereye gitse — nargilesini de beraber götürüyor, velhasıl mar- puç elinden düşmüyordu! 4 Al Kuli jile yarenliğe, Mişona- "'İ çinin riyazi zekâsıma hayran kaldık. — mnhunudnılgurıunaraktehı. rüz ettirdikten sonra başlıyorum, Lâkin, Mişonaçi, Ali Kulininpek makbulü değildi! Bana: T “— Menem dadaşım, ille bu çif- — fti özzüm tutmayıptu.” el Diyerek yahudi sarafla ahbablir. — ğı kesmemi ve mutlaka “pendine — güş” etmemi istiyordu! 'i Gemide, İtalyalı bir hokkabaz da vardı!: Sinyor Töümazo — Dandriya, hakikaten hünerli bir adamdı, Bil. hassa masa üstüne konan paraları iç etmekte çok ustaydı! Onun İiçin, Mişonaçiden ziyade, sinyor Toma. zo Dandriya ile ahbablık etmeme - — nn doğru olduğuna kanidim! ir İşte, İskenderiyeden Marsilyaya — bu dekor ve bu hava içinde geldim. — Lâkin, benim için enteresan olan —— cihet şuydu: Marsilya, Hik gördü . — ğüm Avrupa şehriydi. Onun için, — büyük bir sabırsızlık ve merakla — karaya çıktım ve sokakların kala, ;; balığına hayret etmekten kendimi 'i alamadım! Bu kalabalık 0 kadar :üımnl korkütmüştu ki, Gvvelâ, yatacam K züyle oötel bulmak istedim! Somi da, tabil; Mişonaçinin * hesahiırnı _ beceremiyerek, para bozdurdum! İ Bu iki angarya bitince, meıhnr Kanbiyeji gezdim. 1 İzdiham o kadar fazlaydı ki, ne yalan söyliyeyim, bütün şehir hıl. kı sokakta yaşıyordu — Banki... İn., b sanlar, adetâ koşar adımla yürü- yorlar; arabalar, katar halinde ğ dip geliyorlardı! Kanbiyer'in — kalabalığı, bmln şarkm sessiz tenhalığma alışan gözlerime o kadar tuhaf getlyouh ki, kendi kendime: — Galiba, diyordum, bütün İll'ı silya buraya toplanmış! i Halbuki hakikat hiç de öyle & gilmiş. Marsilyanın diğer ıemtlul de Kanhiyer kadar olmasa bile, yı-ı ne bir hayat seli içınde kaynıyor - muş! Beni, hayretten hayrete smüm yen bu müşahedelerimden sonra, L,, çimde sonsuz biİr merak hdı; Diğer Avrupa şehirleri na.ııl acaba? Büu sualin cevabımnı verehümıt i;'» çin, gönlümde, diyar diyar dolaş . mak arzusunun kıvrandığını duyu., yor, bütün Avrupa beldelerinin ha, yalini bir tecessüis adosesi arkasın dan âeyretmek istiyordum... Eğer, Kan'a gitmek ve t Celâleddin paşayı bulmak mecburi. yeti olmüsaydı, herhalde, Marsilya., darnı yirmi dört sant sörra “ Akdemine kollarmı açan bu 1 K ı* a hmac' uzun zamanlar kalirdim. a TDevamı var) —

Bu sayıdan diğer sayfalar: