HABER — Akşin Postası ABUR TT > AN 31 AĞUSTOS — 1939 | Gizli Vazifeden Hariciye Nazırlığına.. TEPHEDE//,,( HABER'in Tarihi Romanı: 25 Yazan: RAHMİ YAGIZ Hepsinin fikrinde ve hayalinde Şam şehri vardı Derviş Lokman uzun ve ağdalı terkiblerle dolu bir anlatışa girişti: — Hamiğilillâh hasta değilim. Cemi âzâyı be. denim mintarafillâh memur oldukları hizmetlerde bordovamdırlar, — Öyleyse buraya ne geldin? çiktm? Derviş Lokman ters tors doktor Behcete bak- tı, ayakta durmaktan yorulmuş gibi dermansız diz- lerinin Üzerine çömelirken itirazı bastırdı — Hoşa sümme başa... Ben o söylediğin ye- ra çıkmadım! Niçin vi — Viziteye diyorum sana! — İyi ya *, oraya çilkmadım,.. Bebeet iyiden iyiye kızıyordu. Hırstan sesi a- #legerek haykırdı: — Canım babalık, ben bu taburun dokto; Burada sabah vizltesi yapıyorum, Has i söyle, değilsen çekil git başımdan, bakayım! — Senin doktor olduğunu evlât. Burada no yaparsan yap, o da benim vazifem de. gil, Ben sana hastalıktan deği em haricinde bedenimden zuhur eden bir deri yüzünden geldim. — Neâir o derdin? — Abdestli duramıyorum. — Ne oluyorsun? — Sık sık âbdeslim bozuluyor! Ters ters bakmak sırası doktor Beheste gel, mişti. Hekim binb bir yan bakışla dervişi dal sonra uzun bir “fesübhanallah, çekti. Karşısında çömelmiş düran derviş Lokman, çil tı: — Çök su içme, İnsan dediğin elbette sık sik abieat bozacak, Bu hastalıktan seyimaz baba! — Evlât, öyle abdest bozmak değil! — Vallahi şimdi çıldıracağım baba. Baba şunu ©, ishalin mi var? — Eeteğlürullah, öyle bir şeyim de yek. oluyorsun be adam,. Derviş Lokman ağır uğır yerinden kalktı, dok- kuldu, saka) uçları hekimin yüzüne sürtüne. rek anlattı: — Batözmnda yel teraküm ediyor, Haydi bu bir deği!. Onun ağrılarma dayanıyorum. Alı Yakat sik sık yellenmek möeburiyeti karşında abdest Lazelemek icab ediyor. Su bulunmıyan yerlerde neyse, teyemmümle kolayca abdest alıyo. rum. Bazen musluk başında sbâesti tamamlar. ken kaza vaki oluyor. Kuzum evlât, burun bir çaresine bak. Her nekadar acı mualece de ver- sen yiyeceğime yemin ederim. Doktorun hiddeti gülmeğe çevrilmişti, Bebcet birdenbire zincirli bir kahkaha koparmamak için kendini sıkarak sihhiyo neferine seslendi: — Oradan üç paket karbonat ver, Nefer paketleri getirdi, masanın üzerine bi- raktı, Doktor bunları derviş (Lokmana uzatırken ilâve etti: — A! sana üç paket karbonat. Bunları yemek. lerden sonra suyla içersin! 'Taburun her cüzünde böyle bin bir cereyan ede ede yola devam olurüyordu işime biliyorum tora tuhaflık HAREKETE DEYAM Kanl: geçitte ilk çadır hayatı bir gece sür, müştü. Aym 7 inci günl sabahleyin çadırlar sö. küldü, arabalara yükletildi. Hasan Beyliye doğru yola çıkıldı. Ayni günün akşamı grupla beraber Hasan Beyliye varıldı. Burada mevsim yağmur- ları başlamıştı. Bardaklan boşanırcasma yağan yağmur dedeleri sırsıklam etti, Yağmur altında çadır kuramıyan dervişler evlere sığındılar, Tabur kumandanı binbaşı Sald bey bütün gayretine rağ- men dervişleri bir araya toplıyamadı, Neyini ka, pan hir (arafa #avuşesuş * — Destur yahu! Diye bir eve misafir konmuştu. Gece orada böyle si sabah, yani ayin 8 inci günü Hasanbeyliden ba, reketle Islahiyeye varıldı. Dedeler ilk günkü kara yolculuğunun meşek- katine alışmışlar, araba ve darmadağınık geçi: mekkârelerle taşınan eşyalarmın önü sıra yürümeği başlamışlardı. Şimdi hepsinin fikrinde ve hayalinde “(Sam) şehri vardı. İslim tarihi mukadiesinin her fas. Imda bu şehirin bir zaviyeden görünüşü rol aldığı dedeler, günler süren Pozanti . Sam yolunun bütün meşekkatlerini, zorluklarmı, ac: taraflarını Şamın türlü arabesk ve şark eğlenceleriyle erite, ceklerini umuyolar: — Hele bir yol Şama varam, orada dilediği- miz gibi eğlenmek, rahat etmek firtatını buluruz. Diyorlardı. Islahiyenin o zamanki bakımsız, çoruk ve 7m. wz manzarası mevlevi taburu lerinin gönül, lerini sıktı, Aym 9 urda ien hareketle 6 saatlik bir yürüyüşten sonra ağalar obasına varıl, dı, Buradan Racoya gelindi. o Racoda iki saatlik mola le yine merasimle karavanalar yenildikten Sonra sabahleyin 7 de harekete geçildi. Beş buçuk saat yel slmarak Haleb önlerine geler tabur şeh- re girmeden evvel kendisine çeki düzen verdi, Mevleviler kölüklerindeki mevkilerini aldılar. Tek. ke bandosunu başa geçirdiler, Neyler koltuk ait, larından çıkarıldı, küdümler, defler tanzim edildi. Tabur kumandanı Said bey kolbaşında atma bindi. Onü takiben askeri yüzümla İleriiyecek olan tabur karargâhı koldaki yerini aldı, rargâha dahil bi, inan Muhtar,dede bermütad binliği devirmiş, si- cakta başma vuran alkolün buhariyle mest bir bal, de rükübuna tahsis edilen estere binmiş, emektar ak sakalir derviş Hüseyin esterin kuyru. ğu yanında durarak yürüyüşe hazırlanmışlardı. Mevlevi gönüllü taburunun Halebe gelişi de, tezahürata vesile teşkil etti, mühimsememeğe emirberi Zaten resmi makamlar, vali ve kumandan İs. tanbuldan aldığı emirle mevlevi taburunu mera- simle karşılamağa mecburdular, Taburs, cihad: mükaddesin pratik sembolü nazariyle bakti bu bakışı şümullendirmek için farla ehemmiyet ve. rir görünmek ve göstermek icab ediyordu. Halebin Babülferç kapısında askeri ihtiram kı, tası mevki aldı. Kapıya varan geniş caddenin iki tarafına hâlk teşekkülleri, resmi teşekküller, polis ve jandarma kıtalarivle hecin süvari ve miliz alay. ları yerleştirildi. Şehirden ayrilsn vali, kumandan, vilâyet erkânı ve Haleb eşrafı bir kafile halinde tabura gittiler, Şehrin dışında mevlevilere: ( Daha var) İ sine gülerek itiraz etti, -—ü-— Ribbentrop hayretle sordu: lr olan Benim yüzümden mi? te ilk vazifeyi sizin sayenizde aldım. Bu işin, azami derecede o objektif davranmama rağmen, benim için ilk sıçrama tahtası olduğunu kabul etmeliyim. Ne kadar mütevazi olur sa olsun şimdi bir parti. şefi oluşur mu işte bu sebeble sizin sayenizde sayıyorum. Ribentrop, bu minnettarlık ifade Ö zamar bu karşılaşmanın istikbalde haya tında ne mühim tesirleri olacağını ve bu meçhül parti şefinin minnet tarlığını kendisine nasıl bir rn fatla ödiyecsğini niyordu. MÜNİHBERLİN V Fon Ribentrop, deposuna bol 5 zin doldurulmuş bir kamyonun g tirilmesini telefonla emretti. K yonun gelmesini beklerken de misa firlerine yaprak cigarası ve konyak ikram etti. Misafirleri de kamyon gelinceye kadar geçen on bes dakik? zarfmda, son günlerde başlarına ge lenleri anlattılar, Berli generallerin eline geçtiği" ni öğrenince Münihli nasyonalistler yeni hükümet nezdine murahhas © tarak Ditrih Ekart ile görüşmeler! için, göndermişlerdi. Hitlerle arkadaşı tayyare ile Ber iine hareks* etmişler, tayyare yolda motörüne ârız olan bir sakatlık zünden Jutebergde yere inmeğe mec bur kalmıştı, İki arkadaş tayyaare- den iner inmez, tayyare sahasının proleterler elinde olduğunu a mıştı. Tanıyan olursa mahvoldukla rı gündü. at Ditrih Elart soğuk"katirlı”| ğin: kaybetmedi ve işçilere - doğru cesaretle ilerledi. Kendisini Dresdli iccarı ve peşinden müte- vazıane gelen Hitleri de muhasibi diye takdim etti. İşçiler bu iki yolcuda şüpheli bir vaziyet göremediler ve yollarına de vam etmelerine müsaade e:tiler. Hitlerle Ekart Berline, Kah hü kâmetinin son dakikaları sıraların” da muvasalat ettiler. Başvekâlet bi- nasına acele ile girerlerken methal- de Trebiç Linkola ile karşılaştılar. — Evet, Münihte siyasi mahiyet | Nakleden : atle dönmektir. Fakat bunu - söylemesi kolaydı. Tayyare lâzımdı. Fakat bunu da nereden bulacaklardı? Trebiç Linkoln, Ribentropa mü GazdtidcHik yapd bir pi ons! i İsveç kralı beşinei Güstavın oğlu prens Giyem, oğla İle birli) okholmde bir çocuk mecmuası çıkarmakta | 7, Prens ve c&ka her sabah idare Fransız gezetelerin kültür Parisin meşhur (avukatlarından M. Lacoullle'in apartımanı Parisin fevkalâde izi döşenmiş olan evle , rinden biridir. Bu evde vitrinleri kıymetttar antikalarla dolu dolab- lar, çok güzel bir resim galerisi vardır. Ev baştan aşağı güzel sanat — Ne işiniz var burada? Neye ş çeri girmek istiyorsunuz? Ni sordu affak olamadık. o Herkes kaçtı. Sizin de yapacağınız en mu” vafık hareket geldiğiniz yere müm” eserleriyle doludur. Bin İkinci katmda olan bu a, partımana geçenlerde balkondan rsizlar girmiş ve vitrinlerdeki kıymetli eşyayı adetâ yağma eder gibi bir tane bile bırakmadan alıp götürmüşlerdir. Sonra ksnapeleri kırmıslar, ha - Warı yakmıslar, ev sahibleri say . Fethi KARDE racaatı İşte o zaman düşünü giderek, o mec” asaihlerile, mizanpajlarile b) | meşgul olmaktadırlar. p Prens ve oğlunu bu resi? ! işleriyle meşgul görmekteyiğ” neye e göre: « Hırsızlık için bile yüksek * | lâzım ! ii Eski eserlerle dolu bir evi soyan hırsizli” en kimetli iki tabloya tenezzül etmemiş Tfiyede olan bu kimsesiz e l lanmıyacaklarını bildikleri e akl kadar içki varsa içmişler VE $İ raları da bitirmiş'erdir, y Rosa galerisinde bulun şok resimleri da almışlars& rada bulunan en pahalı iki” enezzâi etmemisierdir. Fransız yenteleri: “GüRÜ * natlardrp poz aı'amıyanla sızarla slay etmekte, yil sirda İş! birsı» çimak için sek bir kültüre #ehib olmak geldiğinin bu vakayla mey mış olduğunu yazmaktndırl8” A EE DE (0 YY BS EEE EaRDEEN 1:00 MUYMEDERİ : KIZANIRE “Uçan Su,, romanımızın dün çe) Zi Ken birinci tefrikası, hurufatın! luğiyle ni çökmesi dolayısile, kısmen, 0-| karak, mıril kunamıyacak bir vaziyete gir) — gez miştir. Bugün burada omemn| Yüz ku: devamım verirken, 7 inci sayfa-! dudaklı da ilk parçayı aynen koyuyoruz.) Aş Otuyucularımızdan özür dileriz. mm Sesi, Hasan amcanın “kasaba sa- tarım,, sözünü <tekrarlarken, titri- yerek boğuklaşmıştı: - Kasap ne yapsın onu, kese Kız, söylerken; | müyor, bütün eşini dostunu gözden! gâr olup w geçiriyor. Küçük danayı almak kimin ödünç para verebili sarlıyordu. Saçın son bölüğünü ördü. İki e Tiyle kiz başını sıvazlar gibi oks sini ül meli — Üzülme! dedi .. w, bahçesindeki ları karşılık göstererek lardan, danayı istedi, İ verince, Zeynep bir tür u gitti. Biraz sonra ku'| Onlar zorü a danayla döndü geidi İ adr, ninesine söyled Adını kara tosun koydum ni n çok- kör” Alırız inş susam” Hasagilin On £ Kıza Keçi, da karmınt doy Fakat bime İk oğlağın karı doymadı,Sa r bağırdı, durdu, dr: Uğurlu olsun kızım. — Saçın bitti Zeynep!.. Küçük kir, keskin bi dizlerinin üzerinde döndü badem biçimi gözleri, yanakları, du dakları, bir ümit ısiğile parlsyarak | zür > gülüyordu. İnce, tatlı sesile, valve” çevrili cak e y Alırız değil mi nine. — Kaç para istiyorlar ki? maz mı nine? Kara losunu çullara sararak, © üyle kar top'ayı; e günde: Kara Tosun, keçinin sü nt döymayınca, Zeynebin. getirdiği otları 2 — Başka çaremiz yok Zeynep. Yazan; CAHIT UÇUK laz p demetler ip, buğlay savu zi ni yiyor, dilediği yerde getiriyor, uyuyordu. e yeçti. Kışa, o vakte Ka-| nda yalan Kara Tosun xocantan bir hayvan olmuştu. Ne ak başına ne de kapı dibine sığ du. Onu bitişikteki ara ge Zeynep orak hiç Boyu biraz daha uzayan Zeyne Sir genç kız görünüşü almasına rağ sa, Ek ayrılık gecesinde. çocuk i, Kara To ları, onlardan uzak kalmca o Safır laşmıs gibiydi. Onun gübre ve ot kokan vücudunun, yokluğu, Od. havasız bırakmıştı sanki, Zeynepğ yatağına girerek, vorganına sarıldı Kulak'arını burnunu iyice örttü. Kara Totun da, Zeyneb züntüde olduğunu, durma yaep, sasaha kadar gözünü kırpmadı. Odalarda, yahut ahirdi »ir yer ol a Tozunu alıp gelecek | yahut kendi onun yarına gidip Ya” lacakti, Gün doğarken, döşeğniden fırladı Çıplak ayaklarına terliklerini geçi rerek, odadan fırladı, Bahçe, ki Yenziyen kırağılarla örtülmüştü. A façların yarı çıplak kalmış dalları" nın, üstüne şelen kısımlarını kırağ' saplamıstı. Ortalıkta kış sabahları tin, İç ezen, soluk kısen o tatsızlığ vardı: Zevnep rik viicudunu kucaklıyar oluğu aldırmadı. Ayvam — 4” * çık sofa ahırın ersin açtı, Gözlerile içerisi "ararat nı delmek ister gibi, bütün kuvvetini toplayarak baktı. a Kara Tosun, iti vicudu? müulmiyan bir çeviklikle, y yanmdan ayrılarak, kapıy$ balifçe iğilerek Kİ ara Tosunun boynuna v nun yüzüne baktı, | Zeyne ei Tosunun gözleri ıslak gibi 8 — Sen de ağladın mı msi sun? Kara Tosun vega | anlamış gibi, böğürdü. Sor o Jan dilini çıkararak, Zer! nağını yaladı, — Zeynep üşiyeceksin yar” va soğuk... Zeynep, ninesinin virdi. Kollarını kara Tos nundan çözerek güld ay” — Hasretiiler kovuşuy O” Ayşe nine, elinde tuttuğu sazen hırkayı Zeynebin oni attı: — Haydi gel ocağı © bek kevlim yerinde değil! #mJici'. nineciğimie» (Dere