17 İİ emi a ez ON Fi e © idi ... ğ adamın henüz çevrilen kuzu karşı. sında duyduğu işliba ve fhtirasa benzer bir zevk duymuştu. Gazan ondap dün gece için de demek zer. Te kadar şüphe etmemiş ve bu sa, ate kadar ona gammarlık eden MW kimsecik de olmamıştı. Kalktı, giyindi, yıkandı, süslen- Gi, ıtırlandı ve gene sabah ışığı ile açan bir kahkaha çiçeği gibi terila ze nefis bir halde Gazanın huzu- Tuna gitti. Gazan ayakta dolaşiyor ve hiç #üphesiz büyük bir telâş ve heye- tan içinde bulunuyordu. Afroditiyi MW görtince haykırdı: — Neredeydin Afroditi? — Uyumuşum şevketlüm! — Hiç mutadm değildi. Yoksa dasta mın? — Hayır! — Yoksa Olcayto seni rahatsiz gı etti? — Bilâkis şevketlüm, beni yalniz bırakmadı. Bu bahadirin sana kar MW çe hlirmet ve muhabbeti ne kadar fazalymış. Senden bahsederken da. İma ömür diliyor. Gazanm dudaklar: kulaklarına © vardı, Öyle ya dünyada bir tek korktuğu rakibi vardı, O da Olcayto Kendisine ne kadar yakın olursa olsun Olcaytonun ihtirası bilinmez değildi. Bulunduğu mevkle ondan © başka göz dikecek kimsecik ola - mazdı. O halde, demek samimi bir ndamdı, Gazan için herhangi bir fena siyet beslemiyordu. — Ben akşam biraz fazla kaçır. muşım galiba Afrodl47? Afroditi güldü: — Haklısmız, ama, haksızsmız da... — Neden? — Beni çok ihmal ettin şevket - © fm! — Haklısın, Bir arsım var mr Af, roditi? — Ömrüne dus ederim şevket - Jüm. — Bügün beraber ava çıkalım, ne dersin? — Yorgunum, affet. Ben burada gevketlüma intizar ederim. — Öyle olsun. Bak Çinden bir takım girenbaha hediyeler getir - mişler. Git ve beğendiğin mücev - herlerden al! Afroditi müşkül vaziyetteydi, Ha hiçbir an içinde kendi vic. anile bu kağar pençeleşmiş değil. di. Gazan onu hakiki bir zevce gibi tutuyor, bütün saltanat kudret ve Ahtişamını onun dizleri önüne ser - HABER'in Edebi Romanı iğ Cİ KAN uk, Yar Yat J0yvl bia el Bu kahve basık tavanlı bir kah” veydi. Pehcerelerinden içerde sanki mak; yüzlerini (o değiştirmişe benziyen, bir takım İnsanlar otur dukları görülüyordu. Pencerenin ta önünde alnının dibinden saçları kirli bir fırçanm tüyleri gibi dimdik çıkmış şiş göz. kapakları kirpiksiz ve çenesinin al- hasen TARİHİ ROMANI: 13 Yazan: Muzaffer MüRtttin : Çinden hediyeler gelmiş, be- endiğin mücevherlerden al! Bunları dinliyen Afroditi aç bir/miş bulunuyordu. Halbuki içinde bir azrail besliyordu, Bir gün onun ca” sm: gözü önünde alacaktı, Gazanın Misir üzerine bir sefer hazırladığını unutmayalım. Gazan Mehmet Han, her nedense çok be, Zendiği Mısri istilâ etmek hevesine kapılmış ve bunu yalniz bu hevesi yüzünden tahakkuk ettirdiğinden bir sn fariğ olmamıştı. Bu itibarla beyleri, kumandanları boş değildiler. Olup bitenlerie meş- gul olan bile yoktu. Zaten sarayda dönen büdiselere karşı en lâkayıt halk Moğollardr. Kendilerine sorulsa: — Bize ne! derlerdi. Onları tan rılar idare eder. Eğer bir hikmet ol masa bu işi yapamazlar! Bu kadar büyük bir itimat ve di. nİ bağlanışla imparatorlarma sadık olan halk ve ordu. sarayda dönen &ntrikalara bir defacik olsun baş bile çevirmeğe lüzum görmüyorlarİmuştu. ve bu Oleayto ile Afroditinin ser.| Marya için de bu seyahat çok en- besiçe çalışmasını temin ediyor. Olcayto ve Afroditi sik sik bulu- şuyorlar, Gazanm aklından en kü - çük bir şey bile geçmiyor. Bir gün Aharsa admdaki emirberi kapıyı çalıp Gazanla halvet kalarak söy. lemişti: ketlâ İlhanızam, Olcayto harimine el uzâtiyor, — Nasıl harimim? — Afroditi ile çok gizlice konu - şap geziyorlar, — Eh. Bundan »e çıkar? — Şevketlâm, bir defa da onlarıfcok bu Bizanslı dilbere kavuşmak beraber oturmuş gördüm. —Neolir ? — Bir defa-da subeşmda sarıl» inaşlardı. Gazan yerinden fırladı ve haykır dr: — Mel'un, küstah herif! Sen Ol, | cayto gibi bahadir bir kumandanma İdil uzatmaktan utanmadm. Afrodi- İt gibi bir masıma iftira etmekten İz'açtan hicap etmedin, Ve derhal duvarda asri: büyük al- bn tepsiye ktçtk bir tokmakla vur du. İğeriye giren iki Moğol askerine irade etti: — Bu mel'unu kstleğin! Ve bu hfdiseyi bütün halk isabet ve ayni keramet telâkki ettiler, Ga. Zan bundan ne Oleaytoya, nede Afreditiye bir tek şey söylememiş, söylemeğe lüzum görmemiş ve çün- dakika bir şöphe girmemişti. pu başımda, Bizansm en mutena ve Una doğru yeni, yeni tüyler çıkma- ğa başlamış olan on allı, On yedi yaşında bir genç serseri oturuyor du. İnsen bakışlarile değil o hayvan bakışları dolu gözlerle pencereden dışarıya bakıyordu. Bu ne kadar Topuza benziyordu. Fakat muhakkak Topuz olamaz” dı. Çünkü o şimdi çok daha büyü. müş ve yaşlanmış olmalıydı, Onun oturduğu peykenin üstünde ta yanında siyah uzun saçlı, siyah uzun sakallı bir adam oturuyordu. İ Üstünde bot, eski bir palto vardı. | Padtosun penbeleşmiş renge girmie İbir ipek boyun atlasile dolamıstı İ Masanım üzerinde © buruşuk bi gâzete kâğıdırım içindeki tâhin hel vasımı kirli parmaklarile koparıp ağzına atıyordu. Bu iki adamın ta karşısında bü tün alnı pis bir yara ile kapanmış üstüne iki erkek ro5 dö şambrt giy” miş ve bunu belinden bir iple bağ” İamuş olan müstekreh bir adam otu ruyordu, Kahvenin önüne (yaklaştığı za“ man Zelihann gözleri evvelâ bu üçi Jar etmedin, Gazan gibi hükümdarın | en giranbaha hediyelerinden mü . rekkep yüz deve yükü cihaz ile Mar ya Gazan huzuruna izam olunacak, Bizansta bayram oluyordu, Nasıl olmasın ki, Andronikos Paleologos bu hareketiyle muazzam ve kor - kunç bir devleti kendine ortak ede-| rek hem bir tehlikeden saltanatını! kurtarmış oluyor, hem de müstakil ve gayri müstakil Anadolu beyle * rinin haraçgüzarlığını sed çekiyor. du. Bir taşla bu kadar güzel bir şekilde iki kuş vurulabilirdi. Marya zaten mukaddemae da He - lâgü ve Abako Hanlara vaadadi! - mişti. Güzeldi, ama, Bizanslı erkek” lerin bemen bütün güzelleri koca, larıydı. Marya Bizansım ve daha doğrusu Andrenikos Paleologosun bir silâ - bi idi, Hem ne müessir silâh ve bu sefer ne yerinde kullanılmıştı. İşte Gazan bu silâhla kalbinden vurul- teresan olacaktı, Neler görecek, ne acayip Ülkelerden geçecekli ve ni . hayet Bizansta kaldığı müddetçe asla çıkamıyacağı imparatorluk is- kemlesine, Moğol tacma iştirak su- retiyle çıkmış olacaktı. Belki dün - yanın en büyük hâkimesi olacaktı ve belki de kardeşi Andren!kos Pa. | Weoloğosun dahi gemlerini eline ala- Marya sevinç içinde, Gazan da, bu haberleri aldıkça bir an evvel haremine iltihak ede- £çin bayağı heyecan içindeydi, Bu- mu Afroditiden “skimea - saklıyordu, kuyan kım gözünden Wi kaçar mı idi?, Afroditi, hâdiselerin yaklaştığını ve artık filiyata geçmek zamanmnın geldiğini görüyor ve Olcaytoyu &r - Kıştarıyordu. Olcayto daha isabetli düşünüyordu. O diyordu ki: — Bırak Afroditi, Marya bir bize gelsin. Gazan görsün ve ondan son- ra bu harekete teşebbüs daha mz manidar olur. Yoksa onu kıskanı yor musun? ama, Afroditi gibi gözleri velfecr 0. | iki bâkul ve kilgükehiryazılane üs“ — Olesyto! Afroditi öyle kinle haykırmıştı ki! Olenyto başmı utanarak önüne eğ.! Uk. Bu İş olacaktır. di ve: — Şaka ettim Afroditi, dedi. — Böyle şakalar tehlikeli olür | lehdikleri muhakkaktır. Paket za. Olenyto, Kıskanacak olsaydım, &v.İrar yok, haşmeti şahane karşısın - kü asla ktskkanmamış ve aklma hirİ velâ onun başma karşı suikast dü-İda bütün bu kuvvet ve kudretler, yünMezdim. Doğtu düşünüyorsun, | bu gevketler buz giti erirler, Kendi Bizansin hazırlıklar devam edi -! Marya gelsin! yor. Bu ay başı büyük bir elçi gr-| tabesabah devam eden bir meclisi üzü gördü. Ve vücudu ikrahla ir kildi. Bunların karımı, çocuğunun damarlarına akıtmakla acaba ölü- mü uzaklaştırmak imkân Olur muydu? | Fakat tereddüt edecek (o zamanı; yoktu. Terli ellerle kapı tokmağı” nt tuttu, Açtı, İçeri girdi. Burada kadın yüzü görmeğe ali" sık olmiyan yüzlerin hepsi birden kapıya döndü, Gözlerde garip bir ışıltı tutuştu, Genç kadın hiçbir şey farketme den yürüdü. İçinde esrar'ısı da bulunan, siga va'arın kesif odumanile sislermiş kahvenin içinde birkaç adım © attı. Ve sonra yüksek sesle ve bu biaçre “se hâkim bir ahenk vermeğe çaba- 'ayarak seslendi: Kahveci! Köşede üstünde bir semaver bir “nargal birkaç çay bardağı ve bir kaç kahve fincanı bulunan yüksek “e bir tergâhm arkasından sivri “ir baş göründü. Bu başım burnun Şek yakın bir çift mini mini gözü vardı. — Ne var bayan!,. Birini mi arı yorsun. ard, Hellisin içeri girmesi mukabele etti: — O halde hemen aşağı inin ve kaymbiraderinizin evde olmadığı nı, kapıyı çaldığınız halde cevap alamadığınızı söyleyin ve bir daha buraya gelmeyin. Bir saat sonra her zamanki evimde buluşuruz. — Ya kapıcı beni görmemişşe? — Gördü mü, görmedi mi? Kati söylesenize, — Beni görseydi 'bonjur M. Hel lis derdi, Beni senelerdenberi tanır. Onun karısını bile hatırlarım, ma dam Maro ne iyi bir kadındı. — Geveeliğin sırası değil Hellis Sizi gören oldu mu? — Hayır. — Emin misiniz? — Eminim. Dün akşam kendisi" ni kimseye göstermemesi hususun. da Adelâyide yaptığınız tenbihin bana da raci olabileceğini düşüne- rek içeri girerken ihtiyatlı davran-( menetmiştim. dım, — Pekâlâ, gelin. İçeri girdiler. Mongardın apartı” manı, Parsonunkinden O farksızdı. Yalnız burada döşeme ve duvarlar | garip gelirse gelsin bir emir verdim | seçtiğini bilmiyoruz. çıplaktı. Mobilye narıma bir “kaç pek lüzumlu eşyadan baska bir şey yoktu, Burası Parsonun apartıma" nına nazâran çok sefildi. Hellis: — Galiba, dedi. taşıyorsunuz? Mongard cevap vermedi. Odada. ki yegüne koltuğu işaret ederek Hel fise oturmasını rica etti ve kendisi de bir mutfak masasının arkasında bir piyano taburesine oturdu. Hel lis, iki pencere arasında tekerlekli bir hasta arabası bulunduğunu hay“ ilye namına tünde bir yazı makinesi vardı. Bu dekor arasında, küf rengi kâ. dileden rob dö şambrile tabureye kurulmuş olan Mongard, iyi taran meşveret kurmuş ve konuşmuştu. — Bu vaziyet ne olacak Mihal? Darsişti. Köse Mihal teselli etme- sinl çok İyi bilen bir adamdı: — Şevketlü hünkürm, dedi, Mar ya ile konuştun, vaziyet heklemde malimatımiz var. Afroditinin plân. larında şaşmaz olduğuna iman et - Filhakika tekfur askerlerinin, bes. lenen bindiler gibi gitgide kuvvet - i )mış kısa sakalı, kır saçları ile dük —5- Nakleden: FP. K. — Bravo! Vakit kaybetmemiş”. niz. — Kardeşimin bu mektubu yeti aldığını nereden biliyorsunuz? Anmın iç tarafında (o sabahcr bir müşteriyi kabul eden namuslu bir esnafa benziyordu. Fakat gözleri” ne bakılınca bıraktığı babacan | Mongard kaşlarını çattı. lam intrbar derhal kaybolüyordu. | — Azizim Hellis, beni gafil 3 Hellis dikkatle onu © süzüyordu. | layarak bir ipucu yakaladığını Şetine karşı dalma mesleki bir hay.| ma., İmzasız mektup yazan ben de sanlık duymuş, fakat ona karşı pek| ilim. Kimin yazdığını, hattâ sabi” az hürmet beslemişti. Üst katımda|den böyle bir mektup olup olmadı” belki de bir ölü bulunan bu hinada|ğını da öğrenmeğe lüzum onunla karşı karşıya (o yapacağı Bul yorum. Böyle şeylerle vakit örüşme onu endişeye düşürmüyorİ miyelim. Adelayidle beraber ney€ değildi. karar verdiniz? Söze ilk başlayan Mongard oldu:| — Bugün Londraya dönüyoru” — Üst katta dün bir facia oldu.) — Ben de sizden bunu rica eğ” Kız kardeşinizin size hakikati itiraf | cektim. Otelde yolculara ( mah#ö* İettiğini sanıyorum. Pariste beraber: | beyannameyi doldurdunuz mu? — Hayır. Henüz doldurmadık- siniz değil mi? — Evet. — Gene de doldurmayın ve iz b — Ne zamandanberi? akmadan Londraya dönün. — Evvelki gündenberi.. da Parise gittiğinizden hiç bahset — Onu buraya getirmekten sİZİ| meyin, Dünkü hdise bir inübö” i dır, anlıyor musunuz? — Kız kardeşim ne benim, ne del — Evet, anlıyorum. Fakat höd” sizin emrinizdedir azizim Mongard.İ se hakikaten bir katil mi? — Evet, fakat siz benim emrim-İ —. Ne demek istiyorsunuz? desiniz ve yüksek zekinıza ne kadar) — Adelayid ile kocası arasında ** or kardenşinizi kocasından uzak tut daydım ve katil hldisesine şahit mak istememin sebebi (o vardı. SİZİ gum. Parsön bir tek kelime e müşkülât çıkaracak yerde bilâkisİ medi, hattâ karısını tanıdığını bi bana yardım edetektiniz. — Afedersiniz. Kız kardeşim be. nim emrime tabi değildir. O Parise| vurdu? kendiliğinden geldi. — Evet. Adelayid Parsonun — Sizinle mi? dösüsü ile şapkasını giymişti. — Benimle yahut bensiz... O ar|jarı koridorda (o portmantoda tık yalnız başına seyahat edebilecek | görmüştüm. Kardeşiniz büyük mi buna itaat etmek lâzımdır. Kız — Bunlar hayal dostum. Ben yaştadır sanırım. lona girerken bunları giymişti. — Pasaporturu kim aldı? bitişikteki küçük salondaydım. > Ben aldım. run size hâditeyi teferrüatile miyoldunuz. Ayağa kalkarak küçük ve vat — Niçin? Kız kardeşimin ben ©l*| salonları biribirinden ayıran madan pasaport çıkaramıyacağın! | kapıyı açtı. Küçük salon mı söylemek istiyorsunuz? devam etti: g — Bunu geçelim. Olan oldu ar. .. fki kattaki apartımanların tık ribirinin tamamile ayni olduğu” —i — Öldü değil mi? biriyorsunuz. Aradaki fark — Evet. nun apartımarında bol mobilye yi Hellis ayağa kalktı, çok heyecan | masından ibarettir. Ben büyük ' Va idi. Mongard: koltuğun o arkasına gizlenmiş. — Oturunuz, dedi, size başka SÖYİ Her taraf karanlıktı. Büyük sa" üyeceklerim var. dü yalnız bir masa lâmbası ayi — Biliyorum, Katelina değil mi? — Evet, Nereden biliyorsunuz? İmzasız bir mektup sayesin latmaktaydı, Böylece bir lâm ışığı altında yazhanenin önüm bana karşı oturmuş olân kayı derinizin bulunduğum kâr Bi beni görmesine imkân yoktu. sayede tahat rahat onu gözetliyt” tiyordum. — İmzasız bir mektup ha? am ladım, “bir dost, kız kardeşinize kocasının onu (aldattığını haber verdi değil mi Hellis? — Niçin gözetliyordu! hesabrma, Olcayto Mehmet Hüda - Hâkan Osman da Köse Mihalle! bende ile daha iyi anlaşırız. (Deva var) — Eval, — Kimi arıyorsun? — Tramvay kazasına uğrıyan bir çocuğun hayatımı (kurtarmak için karımı satacak birini ariyorum. — Anlayamadım.. Burada böyle ibir adam yok. — Sen sor, müşterilerine, içlerin de kanını satmağa (razı olan yok mu? Varsa bunu yapmak için kaç para ister! Bu sözleri böyle yüksek (sesle söylemesinde kasdı vardı. e Haki katen sözleri bu muhitte arzu etti $i alâkayı uyandırdı. Esrardan tam mânasile sersemle" miş ve balmumu (bebekler kadar sarı yüzlü beş altı kişiden başka fleğmatik görünenler bile yerlerin do kımıldandılar. İlerde çıplak ayaklarını sallaya, sallaya oturup ikide, birde sol eli- nin tersile akan burnunu silen bir hezleli: — Bayan teyze sahi mi söylüyor sun bel e Diye sordu. — Evet sahi (söylüyorum. Sen gelir misin, bütün serserileri hattâ içlerinde enİlamanın yapacağı tesiri yaptı. Ve muz? — Evet. — Bunu sonra söylerim. Mazi — Bunun üzerine (kardeşiniz Ve| fin belki de tahmin ediyor siz vapura atladınız? dur. Öyle değil mi? 3 — Hayır, tayyareye! (Devamı var) ç Yanmdaki palabıyıklı biri onun/smdan başlıyarak ta başırâ ti omuzunz şiddetle vurdu: süzdü sonra: — Gitsene be enai baksana ucun | — E söyle bakalım deği da papel varmış! İşte kan, bunun parasını kit — Kan nasıl verilir! Kan vermek | cek? / ne demek. İnsana bıçak batırıp kar! — Beni, yi nr alıp başka birisine mi içirecekler| Başını kaşıdı dudaklarını gi Gene kısa bacaklı çıplak © ayaklı (Onu Yukardan aşağıya tekfik int * dü: genç elinin tersile yüzünü sildi.: -- Peki bayan teyze şimdi ben Maaş si kanımı sana evrirsem, sen onu bir Depelleriz kaba koyup çocuğa mr » götürecek) lerden biri kaşsızı me deri” sin. Bu iş nasıl olâcak bir aklım er-| tediğini anlayarak, söze kan se galiba razı olacağım. — gi mi bayan e” g i i Siiliğerii, | Para ile iman kimdedir. Herkes biridirme baktı. Gülüştü | “O olar V İler, Bu kahkahasır Zelihanın sinir |7787- Sen işe bak, © tari eli a e 3 mu. Hani köprüde görünce g üzerinde trrnaklarile cam tırma- | “4 çi iü peri si vi y andan kuduz gibi köpek Gid W Gişlerin arasından salye salr tani sun,. Onların bütün parasi vw yeye gider, ceplerinde bir KUrU$ tunmaz!,. Zeliha onları f # içinde canlanan halk kadını bütün isyanile: — Ortada gülecek bir şey yok di- ye bağırdı. Bir çocuk kazaya uğra" dı. Adele kan vermek lâzım. Para- sile bu,. Kanını satmak istiyen var sa gelsin konuşalım, Pencerenin önünde oturan kaşsiz delikanlı; siyah bagörtülü soluk mantolu kadmın, yırtık ayakkabla-