MAL HATUN HABERİN TARİHİ il 7 Yazan: Muzaffer Mu hittin| Hükümdar, Afroditiyi kolları arasında sıktı : — Benden üç şey iste ! dedi Afrodlü de sanki Leylâ İmiş gi-( şevketlöm. Haksız yere büyük bir(Pile ve Mehmet Şan adında iki bi o kadar muvaffakıyetle rolünü | saltanat kurmuş olan Bizansın artık yapıyordu ki Gazanm şüphe etmesi | bir cife halinde bulunduğunda şüp ne imkân mf vardı? Hükümdar, tekrar Afroditiyi kol. ları arasında sıktı ve: — Bunun için benden üç şey iste- mek hakkına sahibsin Afrodit. De- di, Hayatım müstesna saltanalım dshi dahildir. Afroditi muzafferdi, Bütün av müddetince böyle bir - kaç defa mola verdiler ve Afroditi yeni yeni tecrübeler yaparak Ga - zanm gönlündeki büyük fethinin sü- rurunu defalarca tattı, Afroditi dünerlerken Gazana sor- muştu: — Şevketli Gazan, Andrinikos Teologosun kız kardeşini yüksek huzuruna takdimindeki mana ne ol. #a gerek? — Bunu anlamadın zat Afroditi? — Zevk ve safası içindedir. Devlet ve şevketinin bir tehlikeye maruz kalmasına karşı senin zafmdan is - tifade ediyor gibi geliyor bana, Ama darılma şeyketlim. Gazan bıyıklarını dişleri arasmda sıkarak, Afroditiye hiç de tatir ol - rüyan bir gözle bakir. — Yanl, dedi, Beni hir âlet gibi kullandığını mı söylemek istersin? — Korkuyorum Gazan! — Söyle neden korkuyorsun, söy- le! — Korkuyorum ki gevketlâ HA - kanı, bu kâfiri bidin hakikaten bir #let olarak kullanmasm? — Sen, benüz beni tanmamışsın Afrodit, Ben, yanpcağım şeyi bir kadm yüzünden feda edecek tıy . nette biri değilim. — O halde. — O halde, zaten benden İstenen mühim bir şey değil ki, Anadolu bey! lerinin, emirlerinin Bizans istiklâline | teveccüh etmemeleri isteniyor, Ben de Anadoluda bir sükün istiyorum , —Vebu mel'unun #teğine mümaşat ederek belki de bu sükü- nu ibİğI edenlere karşı gazaya ha- zarlandın. — Hayır, Afroditi, — Evet, gevketlâm. Bütün Ana- be yoktur. Habuki meselâ ue memleketleri Emiri Osman Han, namusu, dilrüst- Yüğü ve iffetiyle tanmmış bahadir bir kumandandır. Neden o ve onun tbileri sıkıntı içinde perişan olsun larda bu mel'unlar safa içinde pu- yan olsunlar? — Afroditi, senin dilinin altında bir bakla var, bunu çıkar. Benden korkmağa veya gizlemiye lüzum mu var? Sana söylemiştim ki, şey isteyebilirsin. — Cenabı hak, aziz ömrünü ef, zün etsin, borim güzel sultanım. Ben, yürüdüğün yolda ah ve enin bırakmanı istemiyorum. Senin bana da bir zamanlar yurt olani bu yer. Jerde Savaş yapmanı isteyorum. — Vağdederim Afroditimi, Daha ne istersin? Afroditi susmuştu. Zaten yaklaştılar, O gün Hakan huzurunda büyük bir güreş vardı. İlhanrizam Miraya dönerek: — Sen, dedi. Güreşir misin Mi - ray? — Hiç tecrübe etmedim. şevket . Tüm, Fakat Afroditinin aklma geler bir fikir bu fırsattan istifade Jüzu- munu gösteriyordu, Miray başmı benden üç hafifçe kaklınâz. Bir Gazata-bir def Afroditiye baktı. Afroditi “gözünü hafifçe kırparak, Miraya bu tek - İften istifade etmesi lüzumunu sn. Yatıyordu. Gazan Afroditiye dönerek: — Sen, ne dersin Afroditi? Bu delikanlı güreş yapabilecek bir hal- de görünüyor. — Evet, şevketlüm; belki de bu vadide bir cevherdir de ne o bilir, ne biz! Gazanm pehlivan güreşlerini ka- dm kadar sevdiğini bilmiyen yoktu. Sarayda tâ Oktay zamanmdan ka « Ian bir adetle Moğul, Kıp- çak, Çinli, birçok (pehlivan - lar yiyip içerler, birer bey bi. gehre | dolu haşmetin karşısında mutidirler | bi yaşarlardı, Gazan saray merdi ve fakat Gazan Mahmut han gibi bir | venlerinden çıkarken kendinden geç. Yihanı âzamım bir kadın parçası yü. İmiş bir halde Oktaya ait bir hatr zünden kendilerini devlet işlerinde istihdaf ettikleri noktadan çevire - ceğini bekelmezlerdi elbet, — Anlamadım. — Bunda uanlamıyacak ne var ki HABER'in Edebi Romanı N YAZANI”. e LİE bi — Onun bu divarların arkasında ol. ması imkânından duyduğu endişe © kadar müthiş, o kadar büyüktü ki bir ara kap adar gitmek, ka. pıdaki polise bir şeyler sormak is- tedi, Fakat burdan daha delice hir şey olur muydu? Hemen bu fikrinden caydı. ra alet: , — Oktay bir zamanlar Acem pehlivanların şöhretlerine imren - mişti Afroditi, Çarmagona “bana gönder,, diye irade etti, Odaona Ama ne yapacaktı? Bu ümitsizliği içinde bu muhakkak çıldıracaktı. Niçin bunu yapmıştı?.. Ahl. niçin?.. Niçin2.. akşam Allahım". İBunu yapdiği bir başkasını öl- düreceğine, keşki gelip önce Veylâyı sonra kendini vursaydı, keşki ikisi de ölmüş olsalardı, Ölüm bu gece çektiği azabtan çok daha iyi değil miydi? Polis müdüriyetinin o bulunduğu sokağın köşe başında durmuştu. So- kak çok karanlık değildi. Fakat bu. na rağmen kendisinden başka yol- cusu olmüyan bu yan sokaktan, ge cenin bu saatinde geçmekten çeki- niyordu,. Ya biri ona: “bu saatte ne- reye gidiyorsun!,, diye sorsa ne ce. vap verecekti. Bu civarda ne vardı. Nereye gidiyorum diyebilir, nasıl bir yalan uydurabilirdi. Bü korkuya fağmen adımlarına hâkim olamadı. Sokağa daldı. Ök- çeleri, kaldırımlara takılıyor ve san Ki ayak sesleri kubbeli boş bir yer- de mermere vuran ayak sesleri gibi aksi uğuldıyordu. Belki kapıda nöbet bekliyen me, Mur ona bakmadı. Fakat Leylâ o pehlivan gönderdi. O sirada Haka- nm huzurunda İlçiday bulunuyordu, Dudaklarını bükerek; — Sevketli Oktay, dedi. Birim havalide bunları solda sıfır bırıka, cak babayiğitler vaf, Oktay benim gibi güreşi çok se- verdi, — Getirin, diye emir verdi. Ama; | day seninle bir bahse girelim, — İrade et şevketlim. — Acemler yenilirse ben sana beş | i yüz balış veririm, Eğer Acemi, nerse sen bana beş yüz at ver, Bahs kabul olundu. ye Ertesi gün meydan kum gibi halk rerdi, Han ve shali oradaydı. lar, İlçidayım peblivanlarından biri ile Pile güreg tuttular, Mlçidaym pehlivan! Pileyi tutup yere fırlattı. Pile Han huzurunda utandı ve haykırdı: — Bire pehlivan sikı tutun! Sonra bir çekirge gibi birden fır- tadı ve İlçidayın pehlivanmı bir hamlede öyle yere çaldı ki herifin kemikleri çatırdayarak kerldı. İlçi . day beş yüz at verdi, Pile de beş yüz altınla bir çok hediyeler aldı. Fakat işin garibi şurada Afroğiti. Okztay, Pileye âşikte sanki, Ona güzel bir Moğol kızımı tezviç etti. Bir gün ziyaretlerine gitti ve sordu: | — Pehliyam nasıl buldun? «Es ağlayarak cevap verdi; — Aramızda hayatı zevetyet yek- tur şevketlim, Han, pehlivandan sordu, Pehli van cevap verdi, — Sonra başpehlivanlıktan düşe- rim. Bütün kuvvetim, güreşmeğe saklıyorum da ondan. Oklay kızı da, pehlivanı da okşa» dı ve: — Senin dedi. Zürriyetini de gör. mek İsterim, Seni artık güreşten affettim! Biz eotbecet böyleyiz Afroditi Ben de böyle bir Pile isterim. Bana Miray bu ihtişamda görünüyor. Ama, bilmem Xi riza gösterir mi? Afroditi ayakta konuştukları ge- niş taşlık üzerinde hürmetle duran Miraya dönerek: — Ne dersin Miray, dedi. Şevket- lü Tihanılzam senden bir hizmet bek liyer, ğ Ve hafifçe tekrar gözlerini kirpi. Miray başmı eğerek: (Devam var) ş mun bakışlarının ağırlığını kurşun bir örtü gibi omuzlarında. hissed yordu. Adımlarına telâşaız ve metin bir mana vermek istedikçe, avak bilek- leri burkuluyor, adımları biribirine dolaşıyor. Ökçeleri © kallrımlarda kopacak kadar şiddelle laşlara takı” Teyordu. Gözlerinin perişan bakışlarile mü. temadiyen binanm cephesine bakı-| yordu. Hayatında hiçbir bina ona içindeki sırrı dışarı vermiyen ketum binanın dışı kadar zalim görünme- mişti, Hayatında hiçbir kapı, ©na bu Kapı gibi esrarlı bir bilmeceyi hatır- latmamıştı, Onun mağrur ve kendisine güve işi karşısıda o kanunlar rm korkusu .”.. Müdüriyetin öpünden geçmiş kt. sa sokağın öteki başına hemen he mıştı. Birden kulakları” “ık sesi geldi. Diğer taraftan, vaktile amatör ola | tigrevi sersemletmek maksaile ba. sak tiyatro oynamış bulunan, Doyl | şına vurdu. j$ir Peter kdığına girerek direktör | Arkadaşını öldürdüğünü anlaym- İlük a odasına çıktı. Pettigrevi öldür. |ca ölünün elinden mektubu alıp ga- i mek fikrile hareket ettiğine kat'iy*| geteden çıktı. Elbisesini alelâcele yen kani değilim. Pettigrevin, mek” | değiştirdikten sonra tekrar gazete" tubu kasadan çıkarıp hademe vası- İ ye döndü ve zabıta memurlarını biz. tasile yollıyacağını sanıyordu. | zat o karşıladı. Kendisinden şüphe Maalesef, Pettizrev mektubu biz” | edilmemesi için de katili bulmak ii. zat götürmek İstedi, İşin — bundan | gide bana yardım tellif etti, Bun sonrasını tahmin etmek kolay: İdan başkaca bir istifadesi daha var- Pettigrev, odaya girince, masa ba. | şında oturan adamın Sir Peter o )madığ mı anlayarak geri dönüp im İ dat çağırmak istedi. Doyl o şaşırdı.| İle geçmemek için fırladı ve masa nın üzerindeki lâmbayı kapıp Pet-| Lokantacılık İsveç hasedanından (Prens Bernodotte Leunart, Stokkolmlu orta halli bir kızla evlenmek için doğumunun kendisine bahşettiği bütün hukuktan ve bütün ünvan- lardan vazgeçmişti. Kendisi Moinauda karrsiyle bir. likte yaşamaktaydı. Son zaman - larda bu prens işi büsbütün de. mokratlığa dökmüş, köşieünün bir kısmını ve büyük bahçelerini bir lokanta ve gazino yapmıştır. Sabahleyin erkenden bahçesini a 1 Kendi bulunduğu yerden dört i beş adım ötöde kaldırımın üstünde yah bir külçe gibi çökmüş bir ka» İ dın oturuyordu. Ellerile yüzünü kapamış hıçkıra. rak ağlıyordu. Yanında ince bir hayal vardı, Bu da açık renk manto giyen bir başka | kadındı. Oturan ağlayan kadına doğru iğil- miş olar açık renk mantolu kadın | beyhude yere onü kaldırmağa, onu başka taraflara götürmeğe çabalıyor du. Fakat ö kımıldamıyor, mütema- diyer: « Oğlum günühsizdir.., Onun rumun hiçbir kabahati yok! Hiçbir | kabahati vok. Diye tekrarlıyordu. Bu ses acaba Avninin annesinin sesi miydi? Onunla o kadar az konuşmuştu ki e hıçkırıklara değişmiş olan sesini tanımasına nkân yoktu. Bunun için onu görmek istedi. Ve ek için yanına vaklaştı. at hayır.. Bu kadın bir başka kadındı... | dan dolayı İ dr: Tahkikatın ne mecra takip etti Bini öğreniyor, beni ve polis mü - dürlüğürü yanlış izlere sevkelmek üzere' çalışıyordu. Hele ilk zaman , larda bunu kolaylıkla temir etti, Bununla beraber, demin de söyle- yapan prens de dolaşan prens evvelâ sebzele- rip, salataların, yemişlerin kont. rolunu yapmakta, sonrada öğle. ye doğru bizzat mutfağa giderek yemeklerin nasıl pişirilmiş olduğu na bakmakta ve nefasetine emni. yet getirdikten sonra bu yemekle" rin müşterilere verilmesine müsa- ade etmektedir. Zübbelik yüzünden bir çok müşteriler buraya gelmekte ve prens te lokantacılığa başladığın. pişmanlık duyma. maktadır. Bir başka suçlunun anasıydı. Kimbilir, $ da kendisi gibi koca" man şehir içinde ne kadar dolaşmış, suçluyu bulmak için ne çok çabala. muşti. İşte nihayet sabrı, tahamr kenmiş, emniyet müdürlüğünün ka' pısından biraz ötede yere yıkilıver mişti, Ve işte burada çocuğunun suçsuz” İuğluna kendi inandığı gibi, herkesi inandırmak istiyerek ağlıyordu: — Çocuğum günahsızdır. Çocu. 20 MAYIS — 1939 Nal elen: F.K diğim gibi, kalben temiz bir dı, Kendisinin yerine bir b4$ katil zanniyle yakalı lanması ve olamıyordu. Hattâ-aşkta rakibi © , lanan Terri Vansın bile © itiraz etti, Fakat Doyl'den yalnız süpb* İ yordum. Elimde hiçbir delil * Katil olduğunu, apeak onun İV meydana çıkarabilecektim. B* beple ve doktor Vangın 18 terine bu toplantıyı tertip etil Maksadımız cinayete dair va lât verip işi uzatarak DoylÜ" Kokain ve içki tesiriyle horul” lan sinirlerini imtihana çekmek lece onu çileden çıkarıp ketmekti. Bunda muvaffak ol muz, biraz evvel, onun hücum etmesiyle anlaşıldı. Bu arada Mis Farren Üe ismiyle sanatma bizi bayrs” Mis Vernomun bu işte son © de ustaca hareket edip bi pe berlik yapmış oldukların! d# rüz ettirmek isterim, Bende *. rma dair ilk şüpkeleri v9” Mis Vernon oldu. . Mia Farrenin cesaretine Öl. ranım. Kaçırıldığı zaman tehlikede olduğunu bildiği vel Zukkanlılığnı kaybetmeği, sinin dostumuz 'Terri Vapa il€ bir yava kurmalarını temenni rim. Söyliyeceklerim bundan zanırım ki hüdisenin sizc0 olan bir tarafı kalmadı. Rid gülümsiyerek: — Var, dedi, bir noktayi © geçtiniz dostum. Furlong hayretle sordu: — Mesküt geçtiğim bir noki# Hangi rokta? b rulacak pm bir yuvadan tiniz, kurulması mukarrer a Sut yuvayı neden dirmiyorsunuz? Furlong cevap vermedi. Dd non kızardı. Rid devam etti: — Dostlarımıza haber Yakında Mis Vernon ile M. evlenecekler. # Herkes nikışindı, Sir Pan” rek: — Meğer neler dönü yor benim haberim yokmuş! Doktor Vangm sesi duyuld# — Konfüşyos der ki: san, hasattan sonra sevinç dir ve bu sevinci başkalariY” lâşmak üzere ziyafet verir.» beraber fakirkaneme gelir Orada bizi yemek sofrası beki — SON — şimdiye kadar hiç sevmem di bir şiddetle sevmeğe bağladı setmesine rağmen... hayır! söyliyemiyordu. Bir ene gibi onu turnalar »İlerile müdafaa edecek cesdi dinde bulamıyordu. Onu kimselere soramıyo “ yok olmak, gözlerden kaybo” tiyordu. e Şimdi karşıdan doğru, bayii İs gelen iri vücutlu, uzun erkek görünmüştü. um kabahatsizdir.. Suçsuzdur 0!.| Üstünde deriden küçük b diyordu. Leylâ bu hıçkırıkları ve bu tüzal! bir suçu, bir kabahati yoktur, #fav: |lümu duydukça kendini ayakta tu bakıyordu. tan heyecanın birdenbire bütün i radesini öldürebileceğini hissediyor- du. Dizleri yerlere düşecek gibi kıv. | nlryor. Bütün vücudu titriyordu. ceketi vardı. Şimdi gözleri çevirmiş olan Leylâ, ona © Ona tanıdık bir yüz gör dile bakıyordu. Hayır bu tamdık bir ei İdi. Şimdi şu anda yerlere atılmak, a8 Hep ayni seri adımlaris di? | lamak, ağlaya, ağlaya: Avni suçsuzdur. demek istiyor” | du. Avni suçsuzdur! Belki biç anne ol isaydı Bir anne müsamahasile bunu iyebilirdi. Fakat ona karşı duyduğı sevgiye, onu bu dakikada hayatta İ Kendisini geçtikten sonra leri dindi. Bu defa si hitap eden gene enerjik bir si duydu: İ — Teyze haydi kalk, yari rulmaz.; gel, gel gidelim. z İhtiyar kadın hı ci , (Dera gd /