1 Mayıs 1939 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 10

1 Mayıs 1939 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

UCATAN â doğru yol al mak üzere oMeksikann Veron Gruz şehrine gitmiştim. O. Vards Companynin beyaz emiz vapurlarından birine « Oraya vardığım «za n dok amelesi; grevi yü. en aşağı bir hafta otüla mecburiyetinde olduğu edüm. tum ve saba şehri gezmeğe Şehrin ikinci derecede s0- nda dolaşıyor ve manzaralarına göz esraren. atıyor. e çan kuleleri ve e kilise, cidden etek kadar güzeldi. lardan yapılmış cephe eneler sert rüzgâr ve bütün görmeğe gördükten son iy nlardan birindeki bir gazinoya girdim ve içecek bir şey ısmarladım. Güneş meydanda büyük bir parlaklıkla yanıyordu . Muâzzam hirdistan cevizi ağaçla. a otelinde bir oda $ut. | kaç para koparabilmek için Lumda ağlaşıyorlardı. Fakat hepsinin gözleri açık idi Hepsi de tetikte duruyorlardı, Çünkü hiç ümit edilmedik bir anda peyda olüveren polis me etra, & kovalayabilir, — sırtlarına başlarına vurabilirdi. Böyle bir polis memuru gördüler mi çil yav. dan kaybolur olmaz tekrar rorlardı. UNLARIN içerisinde bir dilenci nazarı dikkatimi celbetmişti. Etrafı çeviren bütün tu dilenciler Umumiyetle esmer ve kapkara insanlar olduklari hal 9 > kıpkızl saçlı ve kızıl şekal. ; mey dara ç Sakallı bıyıklı imiş tesi yor ve bir hayli zamandanbe- ça, tarak yüzlü (görmediği halinden belli oluyordu. Üzerinde son derece kirli, paçavra haline gelmiş, pamuklu bir yelek ve bir pantalon vardı, Ben ömrümde bu kadar zayıl insan görmemiştim... Kol ve bacak kemikleri üzerinde ,İ deriden Haşka bir şey ogörülmü. -İyor, parça parça yeleğinin ârasın- çüşuyoa yere kadar iniyor ve oradan kap. tıkları bir cismi de gagalarında ta- şıyarak ağır ve yorgun bir uçuşla kilisenin çan kulesine doğru akı. yorlardr. Ben yoldan geçenleri seyredi- yerliler, fakir. Isr, beyaz İspanyollar. Velhasıl, abanozdan, fildişine kadar bütün renkler önümde muazzam bir Kka- Jabalık halinde kaynaşıyordu. Va- kit öğleye yaklaştığı için etratım- daki masalar, ekseriyetini beyaz elbiseler yiyen erkeklerin teşkil iği büyük bir kalabalık tarafın. Mas yavaş yavaş işgal ediliyordu. İçlerinden o bazıları tahammül Giketer sıcaklığına sağ men koyu elbise giymişlerdi. Bunların resmi memur veya bu yordum, Zenciler, havanın © kabilden insanlar oldukları balle.| rinden belliydi. AZINO insan sesiyle dol muştu, Het masadan &. teşli ve heyecanlı konuşmalar ge- diyordu. Kör bir kemancı, bir kita. reci ve bir de harpçıdan müteşek-| kil küçük bir orkestra mütemadi » yen HMostaljik havalar çaliyor ve her iki şarkıda bir, kitare çalan a- dam yerinden kalkıyor, elinde tut. tuğu şapkası ile masalarda Otu ranlardan para topluyordu. Ben bir gazete almıştım. Elim. de tuttuğum bu gazeteye rağmen başka müvezziler israrla bana ay- Mı gazeteyi bir daha aldırmağa uğraşıyorlardı. Belki yirmi defa. dan fazla, daha biraz evvel boyat- mış olduğu, piril pırıl parlıyan a. yakkabılarım: boyamak istiyen a yakkabı boyacılarını savmış ve ar. tık cebimiie bozuk para kalmadı. ğı için bir sürü dilenciyi boş çe. virmiştim, Fakat bunlardan © kurtulmağa imkân yoktu, insanı İnanılmaz bir abanoz benziyen çocuklarını taşıyan zen. ei kadınlar acındıracak bir hat: Sırtlarında bebeklere avuçlarını açıyorlar, küçük O ço cuklar, kör ihtiyarları masamr getiriyorlardı." Doğuşlarından ku surlu veya bir kaza neticesi uzuv. Jarın birini kaybetmiş âlil ve saka? Jar, bu eksik veya korkunç uzuv- larını teşhir ediyorlar, açlıkları yüzlerinden okunan çocuklar bir a kaburga Kemikleri sayılıyor. Bütün bu aç insanların en feci| vaziyette olanı muhakkak ki o idi, Ancak kırk yaşlarında * göründü” halde nasl olur da bu hale gel mişti? Bu sefalete, bir iş bulup çalış. mağı tercih etmiyeceğini düşün. meğe imkân yoktu. Etrafını; çevi. ren bütün bu dilenci gürühu için- de susan yalnız o idi. Ötekiler mü. temadiyen konuşuyor ve yalvarı- yorlardı. “ Eğer sadaka gecikirse kovulun cıya kadar yalvarmalarına devam ediyorlardı Onun halindeki sefa. Ist söylenecek bütün sözlerden daha beliğ değil miydi?. O elini bile açmıyor, sadece korkunç bir hüzün ifade eden gözleri ve bit- kin vaziyetiyle gözlerinizin içine | bakıyordu., Sessiz ve sakin karşınızda du. ruyordu. Sonra eğer kendisine ehemmiyet verilmediğini görürse İ yavaş yavaş yandaki masanın Ö- İnline gidiyordu. Ona bir şey ve. rilmediği zaman ne hiddet, ne de teessür gösteriyordu. Eğer biri sadaka verirse ona elini uzatıyor, parayı alıyor ve tek kelime söy. lemeden aynı sükün ve sessizlik içinde yoluna devam ediyordu. O- na verecek param olmadığı l istemediğimden zaman: — Bozuk param yok, dedim. "O bu sözlerime hiç ehemmiyet vermemişti, Karşımda, pkı öbür salarda yaptığı gibi bazin ba. kışlariyle dikili kaldı, Sanki etra. fında olan biten şeyleri görmüyor. du Bir müddet bekledi ve sonra yavaş yavaş uzaklaştı, önüme geldiği ÖLE üstü saat bir olmuş Yemeğe oturdum .. Öğle uykusundan uyandığım za. man hava hâlâ tahammül edilmi yecek kadar sıcaktı. Fakat akya. ma doğru çıkan bir rüzgür ban: biraz dış a çıkıp dölaşmak ce. taretini verdi. Tekrar aynı gazi Ayn: yerde oturdüm bardak içinde içesel tu. birer birer gazinoya girmeğe baş ladılar, masalar doldü. Biraz son- ra da gazinonun ortasında orkes- murlar: ellerindeki sopalarla onla. ve tusu gibi dağılıyorlar ve o, grta.| için | ve karşımda boş yere beklemesini ; BARAMARARAAAAAAARAAAMARA, i İngiliz edebiyatından YARAR ARANANRARAN tra çalmağa başladı. Kalabalık gitgide artıyordu. Sı- talar üzerinde insanlar siyah ü. züm salkımları gibi biribirlerine sokuluyorlar ve hepsi bir ağızdan konuşuyorlardı. Büyük kuşlar gs- ae havada uçuşuyor ve en ulak çöpü kaçırmadan iniyorlar ve ka. pıp kaçıyorlardı. Güneş batarken sağdan soldan gelen bir sürü kuş şen kulesinin etrafında toplanmış. lardı. Ağır ağır ve güçlükle uçu- şuyorlar ve gece tünemek için ko. nacak bir yer seçmedet , korkunç İsesler çıkaran kulenin etrafında uolaşıyorlardı. Sonra tekrar ayakkabı boyacı. j lat: ayaklarıma sarıldılar, gâzete- siler daha mürekkebi kurumamış gazetelerini burnuma soktular. Dilenciler etrafımı sardılar ve ağlaşmalarına başladılar, Öğleden j evwel râstgeldiğim esrarengiz di- | leneiyi bir daha gördüm. Gene © mağmum ve sessiz hali ile ma- sadan masaya dolaşıyordu. Her halde sabahleyin benden bir şey koparamamış olduğundan ması. ma uğramadı. Kırmızı saçlı ve kırmızı sakallı Meksikalıya tesa, düf etmek pek güç olduğu için bu adam her halde Rustur, diye dü- şünüyordum. Maasmafih tipi de pek Rusa be. zemiyordu. Keskin çizgileri, ko. yu mavi gözleri vardı, O belki de asker kaçağı bir İngiliz, İskandi. MAP K navyalı veya Amerika: bahriye İ neferiydi. Zamanla selâletin bu merte, besine düşmüş olamaz mıydı?, Bu adam nihayet ortadan kay - bolmüştu. Akşam yemeğine orada kaldım. Yemekten sonra tekrar döndüm. Gece halk artık evlerine dağılırken ben de yatmağa git tim, Gün bana çok uzun gelmişti, Daha ne kadar zaman bu muttarit hayatı geçirmek mecburiyetinde kalacaktım?, YUDUKTAN pekaz son. ra tekrar uyandım. O. damdaki hava boğucu idi, Pancur lafımı kaldırdım, Ve kiliseye doğ- ru bâktım,. Mehtap yoktu; fakat | semadaki yıldızların hafif şığı! içinde kilisenin siloeti hayal ha- linde seçilebiliyordu, Kuşlar çan kulesi ve kübbenin etrafında top- lanmışlardı. Arada bir kımıldanı. yorlardt, Manzara hakikaten bari. kulâde idi, Sonra bilmem neden gazinoda gördüğüm zavallı dilen. ciyi hatırladım. Birden, bana, o a. damı evvelden bir yerde görmü- şüm gibi gelmişti, Bu his o kadar kuvvetliydi iki aklım tamâmen bu- na takılmıştı. Ona muhakkak bir yerde daha tesadili etmiştim. Fakat nerede ve ne zaman? Kafamda beliren silüeti e rr Yazan — Mangham deli edecekti. Aradığı ve dilinin y. cunda olan bir ismi hatırlayamı . yan inssnın azab nı duyuyordum. Gün böylece geşti, Sonra, yeni bir sabah, yeni bi: akşam oldu. Pazar günü meydan | her zamankiyle kabili kıyas olam | yacak kadar kalabalıktı, Gazino. | nun içinde masalar artık âdeta bi. | ribirlerine dokunuyorlardı. İer zamanki gibi kırmız; sakal lı dilenci gene orada idi. Benden iki masa ileride yalvarân sessizliğ içinde ayakta dutuyordu. O sırada, bir sütunun arkasın. da birdenbire bir polis memuru - nun peyda olduğunu gördüm. Polis koşarak geldi ve elindeki lâstik bastonla zavallı adamın &rr- canlandıramıyordum. Nihayet ya. fakla beraber çıkan hafif rüzgârla hava biraz serinledi ve uyuyabil- dim, Veton Gruzdaki ikinci günüm de tıpkı ilki gibi geçmişti. Kırmızı saçlı dilencinin gelmesini bu sefer sabırsızlıkla bekliyordum. Filha. kika geldi ve onu dikkatle tetkik ettim. Onu bir: yerde görmüş, ta.! nımiş ve hattâ onunla konuşmuş olduğum hakkında kanaatim git gide kuvvetleniyordu, Benim öö nümmlen de geçti ve bes onun göz. İleri içinde bir hatıra ışığı aradım. Hiçbir şey hatırlayâmanı'ştım. Belki de yantlıyordum. Bazan <ânın garip bir oyunu ile ma izden bir şekli tekrar buldu “muza kani oluruz. Bon de işic i i i twhiyenir| sonra civâr sokaklatda dolaşanlar | Onun için ona hitap etmeldteh çe. İ düm, Akşam yemiklerini makar. kiniyordum. Fakat, Allahım, öna nerede te- sadüf etmiştim? Bu merakım beni tına müthiş bir darbe indirdi. Se. fil dilencinin bu darbe altımda sal. land ğını gördüm; fakat dilenci bu hareksti protesto etmedi. Bu darbeyi gayetle tabi bir şey ola rak kabul etmiş gibi ağır adıml, la ilerledi ve meydandan ka kklar içinde yavaş yavaş kaybol. du. ASTIK bastonun gıkardı- | ğı ıslık sesi hafızamı ten. bih etmişti. Ve ben artık şimdi her şeyi hatırlıyonlum, İsminden başka her şeyi hatırlıyordum.. O her halde beni tarımı. Çünkü Den yirmi senedir çek değişti, zannetmiyordum, ve her halde bu. nun içindir ki masanla durma mişti. ct bu hatıram. yirmi wveline âitti. Bundan yiri Jel Romonda bir kış geçiriyor. sen: sen nası ve şaraplariyle meşhur bir 19- kantada yiyordum. Orada Ame rikalı ve İngiliz ahbaplar edinmiş. imavi gözlü, kırmt ! bir delikanlı idi, Jadam mı idi?, Çeviren Suat Derviş , Bunların arasında gerç muhar ririer de vardı. Geç vakte kadar otutup san'attan , edebiyattar | konuşuyorduk, O'da buraya yanından hiçay | cılmadığı bir ressamla beraber ge lirdi, O, bü tarihlerde en çok yir mi iki yaşlarında kalkık burunlu saçlı sevim! Mütemadiyen Amerikadan bal ederdi. Orada Frinst Cempaa; isimli bir şirkette çalışmıştı. Sor ra edebiyatla iştiğal edebilmek ve yazı yazmak için bu işini birak tnişte, Onun kendini beğenmiş tavırla Tı boşumuza gitmezdi. Bizler de henüz pek gençtik ve başka genç letin ufaktefek o zaallarını mazw görebilecek olgunluğa hesüz eri şememiştik.. Bizim tahsin ve tak dirlerimize ehemmiyet vermezdi ve tenkidlerimize kızardı. Onur kendine olan hudutsuz itimadı ar. iuk sinirlerimize dokunuyordu. In sanın kendi dehasına bu kadar iti. medı olabilmesi için bu itimadın ! istinat ettiği bir kaidenin bulun ması lâzım değil ?; Onun neş'esini, gürültücülüğü nü düşünüyor ve kendi kendime soruyordüm; Bu hakikaten ayn Yerimden kalk » tum, Garsona borcumu ödedim ve onu arâmağa koyuldum. As çok bozulmuştu. Şimdiye kadar Sir çok defa bü di Jikanının nr olduğunu düşünmi Fakat böyle bir neticeyi hiç ak. ıma getirmemiştim. Bunlardan yüzlercesi, binlercesi san'at ve edebiyat *âlemine Ümitle - girer fakat umumiyetle hayatlarını ve yeyeceklerini kazanabilirler. nun başına neler gelmişti”. H gi muvaffakıyetsizlik onu böl hirpalam ş, hangi sukutu hayâ) nu bu hâle getirmişti?. Acaba * bu vaziyetten kurtarmak Üf vilâ var mı idi?, İ Bitün meydanı dolaşmıştınt Taşların altımda yoktu. Bu ki salık İçinde bulmak üâdeta imi sızdı. Fakat onu birden kilisel sasamaklarına oturmuş gördü” Acınacak halini tarife imkân | amiyordum, Hayat onu almıf. serleği altında bütün aralarını İster teker ezmiş ve onu ez iltkin bir halde koparıp orü tuşe. — Römüyı vaz? Nihayet ona bu suali sor hatırlıyor mü Bu sözümü duymamış gibi seket etti. Sanki ben hiç orti 'okmuşum gibi bana elemi: sile vermedi. Gözleri sabit İ soktaya dikilmiş hareketsiz di gordu, Ne yapabilirdim?. Avucunun içine bir kâğrt Pi sıkıştırdım. Bu paraya bak bile. Kuru parmakları bu kâğ* İ üzerinde sık ştı. Bu kâğıdı ruşturdu ve top haline getirdi. Sonra onu baş parmağının * na yerleştirdi, ve şahadet par m bir darbesiyle kilisenin et nda uçuşan ve İrümeleşen * arın arasına doğru fırlattı, K ardan biri havala ulak bir GA ten sonra bu kâğıdı kali uzaktı, Arkasından a uçtu. *La £ xrar kirm'zr saçlı J "a bulumluğu tarafa çe” üm .Artık dilenci orada değil Kaybolmuştu. Dört gün daha bu şehirde £ dim, Onu her yerde aradım, bW madım, hi

Bu sayıdan diğer sayfalar: