25 Nisan 1939 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 9

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

25 NIS L AN — 1939 z j * a: K n Üd.i. Gitmeniz zamanı geldi. Haydi IWIŞIM Doylu arıyalım.. Size söy bile b'îmden kimseye, — hattâ ona ahsetmiyeceğinize dair bana Yemin edin > Fakat.., — Bana itimat edin. Sizinle bura. . “ONuşmakla tasavvur edemi yece- kadar büyük tehlikelere ma- t mi;aktım. Söz veriyorsunuz de. — Evet. Fakat... — Süsunuz, YKaI'SOn onlara doğru geliyordu. ha gelince: Marım ki iyi eğlendiniz? eül';'m_eşekkür ederim. — Fevkalâde Bek "ğı. Mis Vernonun dansedişi hefiş! ıünlîâmn uzaklaştı. Mah Li Fur. 3, biraz evvelki tuvalet odası. & Eltmesini söyledi. Kendisi de bir B Nra oraya gitti, merdivenin alt nda Furlonga yetişti, F“l’lon r salğnu boş gibiydi. Fakat Nlik Bun dikkatini çeken dört ki- METUP elân poker — masası ba- ir Oluruyorlardı. Üü fllf'ana yaslanmış olan Doyl ta gibiydi. Mah Li onun omuzu. 8i İK arak seslendi: hü ürılı'âl'ım. M. Furlong evine dö. | î(-’ker oyuncularından biri kızdı: ' Fu,îü"mü etmeyin! t K Ong dikkatle bu adama bak. : Umarbaz küstahça: p Üyle kime bakıyorsun? Mti; ONg, gayet sakin, müukabele S Sizej | > Başka Te sına bak. Maal-lîîl!!l!rlnuniye! bî,o?-ı Bu cevap üzerine kahkahayı 'ağ;“#baz İskemlesini devirerek | %mürğîğîf—, Furlonga yaklaşarak. B - boysıen !:endinî kim sanıyorsun? "Dok' Müdahale için ayağa kalktı kımed:rcllerden biri tarafından bir k“"za Yere düşürüldü. — Furlong % *lk çıkaranın çenesine bir üîğ&ı indirdi. Oyunculardan bir htut bancasını çekti. Fakat silâ- hda;n eline, Mah Linin oyun ar. ika, FEnç kadın vurunca kurşun tini değiştirdi. Myora € iki kişi ile birden boğu. Üığ:;d“' Kumarbazlardan biri, Fur hq. Yürulmaktan kurtaran — genç Çekilerek kurtuldu, Bunun l*llmarlzıaır.. kadını saçların. osaçları meydana çıktı. k“i% bir yumruk yinen Fur- s::*deledi. Fakat muvazenesini © da bir yumruk savurup Birg,' Yere serdi, 'k"'ı tlektrikler söndü. Yediği 4 TTiş ıa“a Yarı sersem — bir !ıa!e Velini an Fgrlong küçücük bir e- 3 AKuğunu hissetti. Bu el o. K bir merdivene doğru sevket- Ühamı, € olan eliyle trabzana tu- ..tntie bir adam yatıyordu. Bir et ç Akarak baktı. Bu, — Doyl ' îweüvi sarsarak bağırdı: < Doyli î%-daş'. doğruldu. Mırıldandı; Rütim Misiniz Furlong? Pek mü. ST I_übahat bende oldu, sizi |Kol y çbtirmemeliydim. | n Maklaştılar. Birkaç da. 'a sokaktaydılar. Söğuk hr_ulıtln *gruqukta:îyoyu Mmüteakip hi k ' k nra Furlong mükel S ça y Yaltı sofrasının — başına d tha ile yerken ayni za. ' ıu,,ağ%ah (Yemeç Boyuldu. Ktceki pa, tirince piposunu yak. K Seçira; < Seleri gözlerinin önün reni ziyareti fay- ga Hh" Yumruk savurdu. Fakat o, | bçlı Külamak istedi. Lâkin siyah %ıh.? İhde kaldı ve kadının sap- | rin kâtibesi Anjelâ Farrene — dair şayanı dikkat bir şey — öğrenmişti. Kavga esnasında takma saçları dü. şen kadın, yani Mah Li Partineri mis Farrenin ta kendisiydi. Sonra Mah Li, daha doğrusu ha. kiki ismile Lüsi Vernon ile konuş. tukları da çok mühimdi. Bu kadı- nın samimi olduğuna inanmalı mıy- dı? Büyük bir tehlikeden bahsetmiş tH. Bu, onu Mandarenden uzaklaş. tırmak için bir hile miydi? Yardım edeceğini söylerken samimi miydi asaba? Samimi olabilirdi. Çünkü Fur- long onun Pettigrevi sevdiğini anla. mıştı. Aşkın ise kadınlara birçok delilikler yaptırdığı görülmemiş şey değildi. Mis Vernonun Pettigreyin kati.1ı- ni araması muhtemel bulunduğu gi bi gazeteci onun yüzünden — ve nir kıskançlık hâdisesi dolayısile de öldürülmüş olabilirdi. Bu takdirde kadın, Pettigrevin ölünsinden kıs- men kendisini de mesul görüyordu belki de... Yaralanmak ve belki de — ölmek tehlikesi atlattığı kavgaya gelince; bunun mürettep bir hâdise olması mümkündü. Kim tertip — etmişti? Karson mu? muhtemel, Bu adam Furlonga hiç de itimat telkin etme- mişti. Esasen Doyl da ondan şüphe ediyordu. Yoksa doktor Vang mı? Kimbilir? Uşağı içeri girdi: — M. Doyl geldi. — Hemen içeri al, Gazeteci tekrar özür diledi: — Alffedersiniz dostum. Dün ak. şam benim yüzümden başına gelen- lerden pek mahcubum. — Niçin bu bahsin üzerinde du- ruyorsun? Senin dünkü hâdisede ne suçun var? Sonra bDaşıma bir. şey gelmedi ki... Demir gibiyim. Sen de bir iki yumruk yedin. Nasılsın bu sabah? — Biraz başım ağrıyor. Akşam biraz sarhoştüm. Yaptığım — doğru değildi ama siz Mah Li ile dans:e. derken canım sıkıldı. Vakit geçir. mek için içtim. Kavga çıktığı za- man ne sizi, ne de kendimi müdafaa edecek halde değildim. — Fazla mütevazisin dostum. He- riflerden birine müthiş bir yumruk Nakleden: F. K. indirdiğini ben gözletimle gördüm. Buğgün adamın yüzü kimbilir ne ha- le gelmiştir? Akşam sarhoş — değil. din, biraz keyifli idin, o kadar... — Mahcubiyetimi azaltmak için böyle söylediğini biliyorum, Fakat kusurumu kendim bile affedeme. dim, Biz gazetecilerin içkiye düşkün olduğumuz söylenir. Bu — yalandır. Sudan başka bir şey içmiyen bir çok muvaffakiyetli gazetecileri isterse. niz sayayım. Modern gazeteci, sa- tırı bir penniye (takriben yüz para) yazı yazan eski devrin fakir gazete- cilerine hiçbir suretle benzemez. Ben meslekteki çalışma — saham dolayısile içmeğe mecbur oluyorum. Her gün kaç viski içtiğimi söylesem şaşarsınız. Havadislerimin çoğunu kabare ve meyhanelerde — toplarım. Bir polis, bir sabıkalı velhasıl bana takip ettiğim işe dair malümat ver. mesi ihtimali olan kimselerle karşı. laştığım zaman bir kadeh ikram ede rim ve tabiatile onunla beraber ben de içerim, — Anlıyorum. — Böylece içmek yavaş yavaş bende itiyat haline gelmeğe başla- dı. Âra sıra, dün akşam olduğu gi- bi, can sıkıntılarımı ispirto ile yı- kamak hevesine düştüğüm oluyor. — Bünları geçelim. Dün — geceki hâdise hakkında ne dersiniz? Bu kavga bilhassa bizim için tertip e. dilmiş olmasın? — Bana kalırsa poker- oöynıyan dört kişi kimseden talimat almış de- Zillerdir. Kim talimat verecek? Kar son mu? O, müessesesinde böyle re- zaletler çıkmasının işine sekte vere- ceğini düşünecek kadar zekidir. — Doğru, ; : — Karson sizden şüphelenseydi sizi öldürtmesine bir mani — yoktu. Fakat bu takdirde daha — mahirane hareket ederdi... Tabii polis müdür. lüğüne bu vakayı haber vereceksi. niz? — Niçin? Evvelâ Mandarene ken di arzumla ve hattâ daha büyük tehlikeleri göze alarak gittim. Son. | ra polise haber verirsem plânlarını- zı altüst etmiş olurum. Doyl, arkadaşına dikkatle baktı: — Bravo! Feykalâde bir adamısı- nız. Yaptığınız iş size lâyık değil doğrusu... (Devamı var) l HL İ gll a İi E d aa a ERR — Akşam Fostası NUHAREİRİNİ o —F — Jan çorba soğuyor. Haydi gel de iç.. On dakikadır çorba sof. ra üstünde seni bekliyor. — İyi ya, otur da iç, benim sof- raya gelecek halim var mı? İnsan aynı zamanda hem hizmetçi, hem ev hânımı olursa böyle olur. Jan, biraz sonra elinde bir et tabağı olduğu halde içeriye gir- |mişti. Üstünde koyu renk bir elbi. se ve beyaz bir önlük vardı. Onu gören kocası büyük bir memnu. niyetle : — Nihayet geldin, diye bağır- dı. Jan kocasının neş'e ile söylediği bu sözleri büyük bir neş'esizlikle karşılamıştı: — Nihayet ha. Ne yapmamı istiyorsun.. Elimden geleni yapı- yorum, bundan fazlasını yapamı. yorum. .Şimdi de sofraya geç gel. | dim diye bana sitem mi ediyor- sun? Elbette geç gelirim ya! Et ateşten kendi kendine çıkıp taba- ğa girecek değil ya!. Elbette böy. le olur.. Eğer sen inad etmesey. din bugün Madeleine teyzenin ya- nında olacaktık ve ben bugün de böyle sıtak tencere ile ellerimi yakmıyacaktım.. Robert iştiha ile yemeğini yer. ken: — Çok rica ederim, Jan, şu Ma. deleine teyzeden bahsetme şimdi. O olmadan rahat yaşamıyor mu- yuz?. Benim işimden, senin de terziliğinden kazandığın para ile ayda elimize aşağı yukarı iki bin | beş yüz frank kadar bir para ge. çiyor. Çoluk çocuğumuz da yok.. Bu para elbette ki bize kâfidir. Hattâ eğer sen istesen bu para ile birde hizmetçi tutabilirdin.. Bunu da sen istemiyorsun. Bu süretle sen de ellerini tencere ile yakmak derdinden kurtulursun.. — Haklısın.. Efendimizin ge. liri maşallah pek çoktur da.. Bi- zim gibi ayda elimize geçen para. dan başka bir geliri olmıyan insan ların muhakkak bir miktar para ayırmak mecburiyetinde oldukla. rını unutmamalıyız.. Baksana a, Miras !.. Çeviren günden güne şişmanlıyorsun.. Bu gidişle senin sonunu pek iyi gör. müyorum, Senin gibi kanlı insan. lar için inme tehlikesi pek te uzak bir şey değildir. Bu nezle kadar kolay ve çabuk gelebilir. Allah muhafaza etsin, bir gün böyle has talıklı bir hale geldiğin zaman ben nasıl olur da ikimizin birden maişetini temin edebilirim?. İşte ben de bu fena günleri düşünerek | bir tarafa para bırakmağa uğraşı. yorum. Bu bizim gibi insanlar için elzemdir, — Aferin, benim canım karıcı- gım, Benim sıhhatimi de ne ka. dar düşünürsün.. Maamafih bu- nun için sen üzülme.. Jan artik kocasını dinliyordu: — Benim bu'kadar sıkıntı çek. tnem hep senin inadın yüzünden değil mi? Sanki Madeleine tey- zenin yanında yerleşmiş olsaytdın, ne olurdu. Kadıncağız her mek . tubunda yazıyor: “Al karını da benim yanıma gel,,, diyor. Orada- ki işıin de sudan bir iş olacak .. O. rada sadece kadının çiftliğinin he- sabatiyle meşgul olacaksın.. Ka. dında sade çiftlik değil, daha ne- ler var, Bitmez tükenmez bir ge. liri var, Sonra da hiç kimsesi yok. Bir gün bütün bu servet sadece sana ait olacak. Zaten kadının yaşı da seksene yaklaşıyor. & 4 . * Bu kabil sahneler aşağı yükarı her gün ve tamamiyle aynı şekil- de tekerrür etmekteydi. Janın bu işi tamamiyle aklına koyruş olluğu her hareketinden, her sözünden anlaşılıyordu, Bu şerait içinde yaşamaktatı bikmışa benziyordu. Artık böyle didinmek ve boğuşmak istemiyordu. Madeleine teyzenin — yanında bütün bu iderdlerden kurtulaca. ğından ve rahat bir ömür yaşaya- cağından emindi. Hem bu ihtiyar kadının yanında yaşamak onlar için bir mecburiyetti. Bu ihtiyar halinde zavali: kadını böyle kimse siz ve tek başına bırakacak olur. larsa son ömründe servetini onla- : SUAT DERVİŞ ra bırakmamak için lâzım gelen tedbirleri alacağı ve onları bu pa- radan mahrum bırakacağı muhak. kak gibi bir şeydi. O zaten —bu Jüşüncelerini sırası geldikçe onla. ra ihsas etmekten de çekinmiyor- du. Her zaman: — Beni bu son günlerimde yal. ı işde nız bırakacak olursanız, bu asıl kaybedecek gene sizler olur- sunuz, derdi. * * # Jan uzun müddet uğraştı. Ne yaptı ise yaptı ve kocasını kandır. dı. Kocası işden çıktı. Kendi de elinde nesi varsa sattı. Kendilerini dört teyzenin yanında yerleştiler, Bu güzel çiftlikte geçirdikleri gözle bekliyen Madeleine ilk zamanlar Jan için hakiki bir saadet oldu. O bu hayata seneler- denberi hasret çekiyordu,. Bu hayat Roberte de hoş gö. . zükmüştü. Esasen fazla çalışmağfa alışmış olan bu adam aşağı yukarı çiftliğin bütün işlerini kendi üstü- ne almıştı.. Bu işlerin hepsi onun ayrı âayrı hoşuna gidiyordu. Esasen bu evde onun hoşlan. ' madığı hiç bir şey yoktu. Madale- ine teyze onlara iki güzel oda â- yırmıştı.. Bu odalar hiç lüks olma- makla beraber büyük bir zevkle döşenmişti. Robert bu ihtiyar Müadeleine teyzenin kendisi gibi ihtiyar ve o. turduğu her yerde beyaz tüyleri- ni bırazan tenbel kedisinden bile hoşlanıyordu. . 71 Ca Bu vaziyet böylece altı aydan beri devam ediyordu. Fakat artık bu muttarid çiftlik hayatı Rober. tin içini yavaş yavaş sıkmağa baş. lamıştı.. Önün artık sikilmağa başladığını gören Madeleine tey- zer i — Tabit, dedi, hiç bir şeyi cid. di tarafından alıp onunla meşgüul olmuyorsun ki.. Eğlenebilmek için biraz çalışmak lâzrmdır, zannede- rim.. Onu biraz çiçek bahçesiyle meşgul olmağa teşvik etti. ( Lütfen sayfayi çeviriniz ) 224 Nihayet uşaklardan biri, bir M köşeye büzülen Kido Cenaroyu gördü ve kabaca, orada ne yap. KAHRAMAN HAYDUD — Bu gece Kolan Kandiyano. yu tevkif edecek olursam ne dersiniz?. dedi. hiç değişiklik yapmayınız.. İh- tilâlcilerin plânı da değişmiye . cektir. KAHRAMAN HAYDUD nun ihtiyar babasiyle miş! diye mırıldandı. 221 yalnız. Rolan, epey zamandanberi müddet durdu. Ayakla. | l'tıhmş_ yakası koparılmış- | Bazetelerinden birini | tığını sordu. Cenaro; — Başkumandana bir şey söy lemek için geldim, dedi.. — Kimin tarafından?. — Amirim polis müdürü Ki- do Cenaro tarafından... — Peki bekleyiniz.. Bir saat sonra, Cenaro, baş. kumandan AÂltiyerinin odasına alınm'ştr.. Altiyeri, endişe ile: — Cenaro tarafından mı geli- yorsunuz? diye sordu. Polis müdürü: — Kido Cenaro benim.. dedi.. — Sizi şimdi tanıdım.. Fakat niçin?.. — Kıyafetimi değiştirdim de. ğil mi?, Eski bir itiyat.. Esasen buraya girerken - görülmek te istemiyordum. Size bazı esrar- dan bahsetmek isterim. Altiyeri, Cenaroya bir san. dalye göstererek; — Söyleyiniz, neymiş? dedi., Ve aynı zamandan hançerini çekerek oynamağa başladı. Cenaro gülümsedi.. Altiyeri, ilk şüphe ettiği an- dan polis müdürünü öldürmeğe karar vermiş olduğu halde dai. ma artan bir üzüntü ile bekliyor- du. Cenaro, birdenbire: yAltiyeri titredi.. Yüzü kıpkır- mizi kesildi. Gözleri parladı.. Cenaro tekrar gülümsiyerek devam etti: — Sizinle görüşmeden evvel, muhtelif menfaatlerin alâkadar olduğu böyle vahim bir hare . kette bulunmak istemedim. — Bu meseleyi hükümet rei- sine açtınız mı”. — Hayır, ilk evvel sizin ha. berdar olmanızı muvafık — gör- düm, Altiyeri, polis müdürüne hid. detle baktı. Cenaronun cumhürreisine sa- dik olduğunu biliyor veya böyle olduğunu zannediyordu. Hayli zamandanberi, en ziyade düşün. düğü şey, bu adamın takibat ve tahkikatından kendini — masun bulundurmak idi. Şimdi, kendi- sinden ne istiyordu? ÂAcaba ca. susluk için mi gelmişti. Kandi- yano ismini bir yemleme gibi urtaya atmasındaki maksadı ne idi?, Soğuk bir huşunetle; — Bunu bir başkasına söyle. meyip te bana söylemenizdeki sebep nedir? Ben, cumhuriyetin zabıta işleriyle meşgüul bir adam mıyım ki?.. Size şunu söyleye- yim ki, ben bu işlerle meşgul olaydım, Kandivyano — çoktan — Demek, artık benim için şubatın birinci gününü bekle- “mekten başka yaplacak bir şey yok?. Rolan ayağa kalkarak; — Ben nasıl sakin sakin bek. liyecek isem, size de aynı hare- keti tavsiye ederim.. Rolan kapıya doğru yürüdü... Cenaro: — Monsenyör, son bir söz da- ha!, dedi.. Şayet, beklenmiyen ekhemmiyetli bir hâdise olursa size nerede haber verebilirim. Rolan, tereddüt etmeden: — Oliyolo adasındaki evde... cevabını verdi.. Ve polis müdü. rünü müthiş bir nazarla süzdü. Cenaro, bu bakışlar — altında titremiş ve sararmıştı. Rolan ilâ- ve etti; — Her gece orada yalnız bu. lunuyorum. — Monsenyör, yalnız bulun- nanız büyük bir ihtiyatsızlıktır. Sesi sertleşen ve gözleri par- layan Rolan: — Âma ve mecnun ihtiyar babamla yalnızım, dedi. Polis müdürü, daha büyük bir hürmetle eğilmişti.. Doğrul. duğu zaman, Rolanın gittiğini gördü.. Düşünceli bir tavırla: — Yalnızmış! Âma ve mec- gitmiş olduğu halde, Kido Ce- naro hâlâ aynı yerde, kaşları ça. tılmış düşünüyordu. Nihayet, kendisini koltuk san dalyelerinden birine attı. Şayet bu atıda yanında biri bulunmuş olaydı, onun âdeta yüksek ses- le: — Acaba büyük engizitör makamını kaldırmaktaki mak. sadı nedir?, Kendisi için fenal, Evet ama, geceleri evde yalnız bulunduğu doğru mu? — Gözü- nüz aç Cenaro, vereceğin karar tehlikeli ve müthiştir, diye söy- lendiğini işidirdi.. Cenaro ,uzun müddet düşün- ceye daldı, Sonra da ayağa kal. karak ağır adımlarla gezinm"öğe başladı.,. Birdenbire bir karar vermiş gibi göründü. Çünkü, masaya küçük bir çekiçle vür- muştu.. Hemen uşaklarından biri içeri girdi.. Cenarc, son derecede - itimat ettiği bu adamın nelere mukte- dir olabileceğini anlamak isi. tiyormuş gibi ona gözlerini dik- ti: — Gideceksin, diye söze baş. ladıysa da derhal durdu. Uşak bekliyordu. Cenaro, birdenbire: gz B — —-. İK pöan Düi PÜSE M YA <

Bu sayıdan diğer sayfalar: