Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
» ) ——— ŞA el B Da SAD TÜ aK " u T KI üms aa n LA — Z YAT , ğ Z el Va S önmek istiyorum,, Pekinin 100 Li şarkında kâin o. lan ve büyük seddin gölgeleri altın- da bulunan Yu-Li'deki meşhur ipek taciri — Liu-Siu-Hui öldüğü zaman karısı Ye'yi büyük bir keder içinde birakmıştı. Liu * Sit Hui hayatta iken, harikulâde ipeklilerinin şöhre. ti imparatorun sarayına kadar ya- yılmıştı. Ve güneşin oğlu olan im- parator, onun en güzel renkli de- senler ve işlemelerle süslü ipeklileri. ni gördüğü zaman Liu'nun sanatine o kadar hayran olmuştu ki ana yal- nız bu malların bedelini değil he- diye olarak da Ye'yi vermişti. Ye, ipek tacirinin üçüncü karısıy- dı. İlk iki karısının yaşı kendi ya- şına yakın olan ihtiyar Çinli, Ye'yi, güneşin oğlunun değil, bizzat Güne- şin bir hediyesi gibi kabul etti. Öteki karıları onu kıskandıkları İiçin, ona, daha hayatında iken, bah- çesinde altın krizantemler açan, ha- vuzlarının üzerinden oymalı tahta köprüler geçen, tavanı kat kat boy nuza benzer süslerle şirin güzel bir köşk hediye etti . Bu köşkün bahçesi kocaman ve bahçenin dıyarları yüksekti. Liu yaşlı ve hasta idi. Yaşlı ve hasta koca, Ye'ye karşı olan sevgi. sinin günden güne arttığını hisse- diyordu, Öleceği zaman altınlarının kendisile birlikte gümülmesini isti- yen bir hasis gibi mümkün — olsa, onun da kendisile birlikte gömülme- sini istiyecekti. Son demleri yaklaştığı — zaman, yaprak kadar incelmiş sarı elini kal. dırdı. Ye'yi yanına çağırdı ve ona: — Ye' dedi. Ben ölüyorum, Cese- dimi büyük ve mukaddes Çin diva- rının gölgesine gömünüz. — Üstüne büyük bir türbe yaptırınız ve'sen ölümümdetn sonra ön beş gün, on beş gece,.. Açık mezarımın başında, açık yüzüme baka baka Beni bekle... * * * İU - Siu - Hut'nin ölümü ha- kikaten Ye'ye büyük bir ke- der vermişti. Fakat bu keder acaba ona neden geliyordu? Kocasını kay- bettiği için mi, yoksa geceleri saba- ha kadar ön beş gün bir mezar ba. şında beklemeğe mecbur olduğu i- çin' mi? . * * İU-Siu.Hui'nin mezarı, vasi- yeti üzere büyük Çin dıyvar- larının bir kenarında idi.Onun cenu bunda, ta uzakta olduğu için mas. mavi Förünen KvenmLun dağı var- MEo , Bu mezar, —muazzam bir türbe idi, Dört başında — buhurdanlıklar yanıyordu, Üstü on mahirane ve sanatkâra- ne işlenmiş al kadife bir örtü ile ya. rıya kadar örtülmüş olan bronz kak- malı ceviz tabutun içinde siyah bir mâbedinin — üstünde: Liu-Siu-Hui' nin sapsarı, bir balmumu kadar sa. 1 başi yatıyordu. Bu başın yüzünde müthiş azaplı sir ölümün korkunç ifadesi heykel- leşmiş bulunuyordu. Bu gece, Ye'nin bu mezar başm- da beklediği ilk geceydi. Bedritâm halindeki ay geceyi bir şündüz kadar aydınlık yapmıştı. Ve al örtünün üzerine tellerle pul- larla işlenmiş olan ejderha şekilleri, canlanmış gibi, pırıldaşıyorlardı. Ye, kristalden yapılmış kadar şef- | faf, rüyadan fırlamış kadar gayri- hakiki olan, rüzgârsız, kırışıksız ve bulutsuz bu gecede, bu mezarın ba- şında diz çökmüş oturuyor. Yarı ayazdan, yarı korkudan, ya- rı matemden, yarı da dehşetten ağ- İryordu. Kocasını hiç de koca gibi seveme- mişsti, Fakat bir Çin kadını bunları düşünmeğe mezun değildi. Güneşin oğlu ve Çinlilerin imparatoru kendi- sini bir hediye olarak ona vermişti. Ye onun malıydı. Şimdi — kendini, sahibi ölmüş bir köpek kadar kim. sesiz hissediyordüu. Sonra kocasının yüzüne baktık- ça, onun bir daha dünyaya gelece- ği zamana kadar, bu korkunç yüzü: nü muhafaza edeceğini düşünerek müteessir oluyordu. Kimbilir onun ecdadı öteki dünyada kendisini bu yüzle gördükleri zaman ne kadar alay edecekler ve memnuniyetsizlik göstereceklerdi! İyi bir Çinlinin, ölüm karşısında yüzünün bütün,sükünunu muhala,. za etmiş olması lâzımdı. Küçük Ye' minicik ellerile çehre- nin bu kırısığını izale etmek — için onu oğuşturüup duruyordu. Ve ölü- nün yüzünün soğuk teması parmak- larına dokundukça vücudu ürperi. yordu, Bir ara Ye' otuşturarak bu yüzü düzeltemiyeceğini anladı ve başını yukarı doğru kaldırarak onun yü-| zünü düzeltmesi için kendi Allahı na dua etmek istedi. Ve işte 0 zaman gözleri, divanım öle tarafımndaki bir darağacında sallanan bir cisme tesadül etti. Bu cisim Meti-Te'in bel. den darağacına asılmış olan Ledbaht vücuduvdu. Mei. Tei bir saz şairiydi. | Çeviren SUAT DERVİŞ Ve güneşin oğluyla eğlenen bir şarkı besteleyip onu söylediği için idama mahküm edilmiş bir — zavallıydı. Dündenberi belinden asıldığı dara- gacında herkese teşhir — edilmişti. Yarın cellât onun belindeki ipi boy- nuna geçirecek ve Mei-Tei'n dünya- daki hesabı da bu suretle temizlen: miş olacaktı. Mei.Tei ayın parlak ışığında sa- atlerdenberi Ye'yi seyrediyordu. Kocasının yüzünü okşaya, oksaya düzeltmeğe uğraştığını görüyor ve bu, vaziyetinin felâketine — rağmen her şeyle istihza eden tabiatinin il- vaatile dudaklarıma bir gülümseme getiriyordu. Ye'nin gözleri onun çehresine te- sadüf edince, genç kadının bülün vücudu dehşetle titredi. ELİNDEN asılrolan adam tıpkı kocasına benziyordu. Fakat onun genciydi. Ve yüzünün çizgileri gerilmiş, ıstırab manası or- tadan yok olmuştu. Bu kimdi?... Bu neydi? Ye, yerinden fırladı. Koşarak dı. varın kapısından öte tarala geçti. Darağatınımn ayak ucuuda ei mız: raklı bir asker oturmuş, iki büklüm olmuş uüyüyor, genç bir adam ora: da-sallanıyordu. Genç kadın. onun ve: vüzüne. baktı Sen kimsin? diye sordu. Mei-Tei'm Sen — Ben saz şairi kimsın? — Ben kocasının mezarı başında on beş gün beklemeğe mecbur olan Ye'yim, — Sen güzel bir kadınsın.. Ye önüne baktı ve sordu: — Seni niçin astılar? ha — Beni şimdilik belimden a—tırl lar fakat yarın boynumdan caklar.. Asker horluyordu. Meti-Tei sesini yavaşlattı: — Ama sen istesen beni — ölüm. den kurtarırsın, — Seni ölümden nasıl kurtarırım? — Çık şu merdivenden yukarı, Çöz benim iplerimi... ben kaçarım. Ye; onun sözünü dinledi. Merdi- venlerden - tırmandı. Onün ipini çözdü. Yavaşça yere indiler. Askerin yanından ayak parmak- larının ucuna basarak uzaklaştılar. Dıvarın öte tarafmma geçtiler. Ye mezara doğru — ilerledi. Mei- Tei'n oralardan uzaklaşması lâzım. dı. Tam bu sırada — Mei-Tei genç kadının elini tuttu. — Benim hayatımi kuürtardın, de- di, Ömrümün sonuna kadar seni u- nutamıyacağım. Ye gözlerini ona kaldırdı. Meh. tap çok parlaktı. Gece çok güzeldi. Ye, kocasının ihtiyarlığını, ve Mei- Tei'n gençliğini düşündü. İçini çek- ti ve yüzü kızararak: — Ben de seni unutmiıyacağım, dedi. Meti-Tei oradan uzaklaşamadı. — Gel Ye, dedi. Gençsin, güzelsin, uzaklaş şu tabutun başından.. Se: ninle biraz şurada oturalım, — Ya seni tutarlarsa? — Artik umurumda değil.. Seni görmeden evyel canımı düşünüyor- dum, Seni gördüm. Şimdi sen bana canımdan yakın geliyorsun. Ye elini onun elinden — çekmedi, beraber bir taşın üzerine öturdular. İkisi de biribirlerine hayatlarından bahsettiler. Gece ilerliyor, şalfak yaklaşryor,xneler duvarıh öte “türa- Tiftda Norlüyordu. M&i-Tei ona y le, : — Eğerelimde sazım olsaydı, sa.. na güzel bir şarkt okurdum, Ye, be- nim sazım çiçeklerin yapraklarını, ağlatır. Sahahleyin onü — görenler şebnem yağmış zannederler, asa yavaş ve tatlı bir ses yi ve bemm kocamı: da I.'.nhracak |hat yafağında ölen bir Çinlinin © Lnı çare düşündüm, tarip bir çehre göstermesi — ayıf) Benim sazım firtınalarin savletini| — Bu çare nedir? ama darafacında ölmüş bir insar' durdurur. Benim sazım, eğer sana Su: Sen kaçacaksın, seni ken. | gülümsemesini kimse istiyemez: çalabilsem, sana hayatı, sevdayı öğ-| di evimde saklıyacağım. Kocamın | — Mei - Tei: retir... Zavallı küçük Ye, zavallı kü- | yüzühün çizgileri sana çok benziyor.| — Güzel, Ye, dedi; Bir kad“j çük yaprakçık; ipek tüccarının koöl. | Onu tabutundan çıkarıp darağacı- | zekâsından daha üstün ne vardif & * * E MUUNNYELİ larr arasında sen acaba onu öğrene- | Yi Sinik ağız. Yarın nöbet değiştiği | RTESİ sabah... şafaktâ © darağacında ölmüş olduğunu gü bildin mi? zaman, onun cesedini görenler, se- Xe haden] bısı[n!ndexl E“ıl r]n“-ıf nın €: "“ı 'te xırl)ıı!“dnı.l_'ı Tp U.ÜU[—ŞUÜL. j,)uj]_)q(_)u ü lJer. Tabutün kapanmış kapâğtl nünde Ye daha on dört gün bek tecessüs dolu ıjd“ı:ldıılL ohâ bakı 5 zannedecekler, Bu surelle nelfer de yordu.: .xur'tııîacu.;. Kocama gelince kocam — Sevda nedir?., | da ecdadınm karşısına bu mütekal- — Neden bunu bilmez gibi soru- ! <İS yüzle çıkmakları utanmıyacak, | di. yorsün? Seni burada kocanın meza* ! Çünkü sabaha Kadar kargalar'onun | On dört gün sonra kimse bir da rı bDaşında bekleten his nedir?. şedbalı! çehresini tanınmaz bir ha. | onun evinden dışarı. çıktığını : medi. Saz şairi Mei-Tei'le Ye ömürl nin sonuna kadar bu yüksek dıvâ üstünde, ona ekmek vermiş olduğu onu barındırdığı için duyduğu min: nettarlıkla ön-beş gün, on beş gece beklerse buna sevgi derler mi? Ha; yır, buna sadakat diyebiliriz.. Bir vasiyet karşısında duyuları hürmet diyebiliriz. Fakat sevgi! sevgi asla! Ye, ben darağacına dönmek istiyo. rüni, — Niçin? — Çünkü on beş gün sen bu me- zar başında yaşamağza tahammül & demiyecek bu mezar başinda tıpkı dalmdan kesilmiş bir çiçek gibi ya- vaş, yavaş solataksın ve çünkü.. — Hayıt.. Hayır sen kaçmalısın. — Kaçamam.. Çünkü. — şalakla beraber nöbet değiştirildiği zaman beni beklerken uvyuya kalmış nöbet. çİ, çin idam edilecek. Bir - başkasının hayatı bahâasma yaşamak istemem Getiç kadın birdenbire onu omüz" larmdan tutfu ve hayatında birinci dela olarak düsündüğzü bir şeyi tek lil etti. g— Beni dinl& Ma-Tet,'sen. ölür sen ben sen'n acmı Liu-Stu-Hut'nir acısından daha küvvet'i, duyacağım ve muhakkak öleceğim.. Seni nöbet- yakalanacak ve beni açııttığı - da buldukları kocamın - çehresinin bu muztarip - manasından dolayı onu ayıplamıyacaklar, Çünkü, ra. — Aşk bu mudu? e sokacaklar veeğer kargalar vahşı Mei-Tei gülüyordu. kuşlar onun çehresini muhalaza et — Bir köpek, efendisinin mezarı | seler bile kocamım ecdadı darağacın- bahçelerden dışarı çıkmadlılar. Çünkü ikisi de saadeti bu dıvâ' içinde bol, bol bulmaktaydılar: H OKSURUK ŞURUBU “STrop Pectoral,, EBski ve yeni bütün ök. sürükleri — geçirir, bal- gara söklürür., bronları temiz'ır; nezle v grip. ten koru., göğüsleri za- n a bilhassa şa. yanı tavsiyedir. İNG MİZUR ECZANESİ Başi < * Irtanbul