. a İNİ be çocuktur. Fakat oda Bibi irade sahibi değil. Bura- öp, “elisi Frans; korkmuyor. ği var, çünkü Tek gözlünün Bere Ma nz kestiğim için affını n Burada Tek (gözlünün ei rold anlayamıyorum. Bu € neden bu kadar... — .. . Bilmiyor musunuz? <a, Miyorum, N Tk Rözlü burada en o büyuk yin sahibi ve patronu 0, > canım! DE Roberin babası odur. ani? Yarisi falan var mı artık. Tek- “RR, ik # İk! Röberin yani direktörün ba- a ,, >Jakla Fransın da büyük v b, 3 anlamamıştım. Tek gözlü Ja, Frans büyük babastydı. sk ayak sesleri üzerine çiş Mis Manşerton kulağıma İN iğ, sh görüşmeğe çalışm. Kaç “İni belki yardım eder. İk,» Klayftı. Yaklaştı. Bizi gö- dü: | ahatsız etmiyorum yal <A oturdu ve bizi müstehzi- üz ” Neyg Sustunuz? Konuşmanıza k,, ttsenize, Benden çekinmeyi- İ miyorum da onun için. vi yal bir firar pcojesi değil mi ? Belki size bu hu:|Can?. bazı faydalı nasihatlerde bulu- k ne dersiniz? | cevap o vermeği. İk pkarmızı idi ve dudakları devam etti: ji yönte teveccühünlüz varsa tek nasihat verebilirsi- j inim ki o da bu nasihati- Üeğerini » Kaç jeletin) terketmesini ken, He “Öyleyiniz. Burada çe te| | bahalıya mai olur. İİ üğure yaktı ve ayağa kalk- lin Manşerton. Sizinle ko- 4 İn İsterdim. Benimle bera- kadar gelir misi- acer vermeksizin aya- yl bana döndü: Fi ın haftaKolonyada idiniz Ky kont? «. Syada mı? Hayır. Niçin | f plak Li Alain gazetesin LR 5 dö Mozembar Ko- N “tisinin klişad resminde” p NO Klayf.. l ita lütfen Mösyö Klayf ediniz, en Y, Kolonyada değildim. Tİ yorgunuz Kont. İşte * r R Kölnish Zeitung gaze 4" Mi Mühasını çıkardı. Aç. uzattı: N 1? ie uzaklaştılar, a . Sayfayı açtım. Resim YE mavi kalemle işaret Maya okudum ve res- Fraklı bir adam, bir idi. Mahzun bir p iy yaka, çok kibar görü y ayi & benzeyişine şaşır | ii taş, fm hakkında bir fik Sy YL belki ben de alda- 3 ça Hurduğum sırada çok i vt iş lârekete geçmek lâ- h ârtık kararımı ver- kalkarak Fransin b. *0 p, Yürüdüm. ii yane göründü. Bana We Kiki, i görünce 2- da » görünce a am, yi Sağ vinçle parlıyordu. A e düğüme pek mem, | İyi için endişe et- i & #ize bir fenalık “Onler beni göremezlerdi. Fakat ben onları kem » görüyor, hem de sözlerini gayet iyi işiliyordum.,, yapsa idi? söyliyemiyordum? tabiatları- — Hayır. Niçin bana fenalık | mı biliyordum, bu teminatıma biz yapsın? | Zat kendim de inanmıyordum. — Rica ederim Con. Bir an ev.) Fransbana hayretle bakıyor, vel kaçın buradan. Burada daha neğe ve sevinçle gülümsüyordu. fazla kalmak neye yarar? Kocası, geceleri rüyasına giren a Sakin bir sesle cevap verdim:!dam bendim. — Burada kalacağım. Bakışından bana fevkalâde 14 Hayretle yüzüme baktı; mat ettiğini anlıyordum. Yalan, — Niçin? Ilerımdan utanarak başımı önüme — Buradan yalnız gitmek iste! iğdim. Mırıldendi: — Ah ne saadet! Seninle ey- ç ilenmek, buradan gitmek ve bir — Çünkü sizi seviyorum Frans / kır evine çekilerek kuşlar gibi saf Burada kalmanızı istemiyorum. | ve mesut bir hayat yaşamak... Beraber kaçalım, olmaz mı? İ Ah Con, seni seviyorum. Seni se- Bir an teklifimi anlıyamamış gi yiyorum. — Ne demek İstiyorsunuz! bi durdu. Ellerini tutarak tekrar| — Frans! ettim: — Rüyalarımın bir gün haki- — Beraber kaçalım Frans. Bu kat olacağını ben km re za- aksam buradan gidelim. ten... Dün akşam ilk defa gördü- Birbirimizi seviyoruz. Mesut o- | güm zaman senin, kalbimin bek- ln 5 i v.b te erkek olduğunu anlamış, Boynumu atıldı, öptü. Böyle — kon! çağırmayın. ti Samimi. z Beni ken Se sağı deği, | sarmaş dölag “ran Bir-an' kaldık. i i ğ is. | İçimden ağlamak geliyordu. Tu- lim. İsmim Con Sunkisttir. Aris- a geliyo tokrat bir sile mensubu da deği- | h0€ değil mi? Evet tuhaf, Niçin lim, Hattâ şimdiye kadar zabıta i, | ağlamak İstiyordum, — diyeceksi- le aramın iyi olmadığını da itiraf | nİZ. Ne bileyim ben. Sebebini ben ederim. Fakat, bundan sonra de- | © bilmiyordum; ğişeceğim. Hayatımı namuskâra | Frans: Zavallı kız. Söy)-Aikleri. ne kazanacağımi sana yeminle |m© Sakın İnarıma. Seni alılatırım vaad ederim. Evleniriz. Sayfiyelik | Bir gün terkediveririm, Benimle bir yerde oturuz. Çocuklarımızı | beraber gelme. Pişman olursun. büyütürüz. Seninle öyle mesut o-| Bundan eminim. Ban sana lâyik luruz ki Frans... i değilim. Ben serserinin birisiyim. ığırlayacağın: bilmiyordu, - Kadın kurnazlığı Çeviren : İlhan Tanar Nazlı hanım misafirlerini nasıl (layı ziyafet günü fevkalâde mes- Artık; widu. Hele yemekten sonra Ah yemek yeyemiyecek hale geldik-İmet Bey karısiyle beraber, toplan leri hakle, hâlâ önlerini türlü tür-| maları icap ettiğini söyleyerek lü yeyeceklerle dolduruyor, işti. halarının açılması için biraz daha şarap içmelerini teklif ediyordu. Sofrada dört kişiydiler. Komuşu- ları Ahmet beyle karısı, gidince, keyfi büsbütün arttı. Mahir, o kadar fazla yemiş ve şarâp içmişti ki yerinden kimıl- dayacak hali yoktu.. Ötekiler git. karşıki | tikten sonra bir bardak şarap da- köşkün sahibi Mahir Bey ve ken-İ|ha çiti ve sobanın karşısında yu- disi.. O gün toplanmalarına sebep! muşak yastıklı rahat bir koltuğa te Ahmet Beyin gâyet iyi bir vazi- | güzelce yerleşti. feye tayin edilmiş olmasıydı, Nazlı Ankaraya gidecek olar komşuların: bir veda yemeğine çağırdığı zaman, Ahmet bey: —Celiriz ama, demişti.. benim en aziz dostum Mahiri de çağırır- sanız.. Şu son günleri hep birlik. te geçirmek istiyoruz.. Zaten giz de kendisiyle tnaışıyorsunuz.. Nazir için Mahiri evine davet etmek büyük bir fırsattı. Uzaktan uzağa selâmlaşıp geçtiği adamla nihâyet yakından tanışacak ve (kimbilir bu tanışmanın neticesi ne olacaktı? Nazlı, büyük annesinden miras kalan köşke taşındığı gündenberi civar halkının alâka ve merakları- nr celbetmişti. Zengin, güzelce, namuslu bir kadın... Kırk yaşına yaklaştığı halde neden hiç evlen- memiş ve ve ara sira çıkan taliple- ri niçin hâlâ reddediyor? Nazlı boşboğaz bir kadın olsay. dr, senelerce evvel geçirdiği, bir aşk macerasının sevgilisinin ölü miyle yarım kaldığını, o zaman- danberi hayata ve erkeklere küs tüğünü bütün mahalle öğrenirdi. Faetâ, de © sn Me sine yakın, inatçı bir bekâr Olan Mahir beyi beğendiğini, evlenirse ancak ona varabileceğini de duya» bilirlerdi. Ama Nazlı çok görüş- meyi sevmeyen, çekingen bir ka- dındı. Yalnız hayatından o da bik. mıştı, ama ne yapsın? Taliplerini gözü tutmuyordu. Mahir beye de “ben sizinle evlenmek istiyorum!,, Niçin sesim birden yavaşlamış- | Baha körü körüne itimat etme, | diyemezdi yal. (Devamı var) İşte bütün bu sebeplerden de- i Nefis yemekler, şarap ve sıcak, yavaş yavaş tesirini gösterdi. Ma- hir bey, bütün adabı muaşeret ka- idelerini, misafirlikte olduğunu unutarak gözlerini kapadı ve tatlı bir uykuya daldı . Ancak bir buçuk saat sonra â. çılabildi Ve yemek masasmın Üs- tüne temiz çiçekli bir örtü yayılıp çay fincanlarının ve iştahaver pastalarla şekerlemelerin yerleş » tirilmiş olduğunu hayretle gördü. Yerinden fırladı; — Aman Hanımefendi, affınızı rica ederim, demek uyumuşum. Hiç farkında değilim.. Bu kabal, Zımidan dolay: beni kapı dışarı at- turmalıydınız., Nazlı, tatlı tatk güldü; — Estağlürullah efendim, me olur? Yemekten sonra biraz İsti. rahat etmek iyidir. Şimdi, birer gây içeriz.. İyi gelir. . Çayla beraber aldığı bir pastay: metheden Mahir: — Demek bu güzel şeyleri ken- di elinizle yapıyorsunuz. Ne mutlu efendim, insanın ağzında eriyor, Üdetün... , — On beş çün sonra, evlerimiz birleştiği vakit, size onlardan İs- tediğiniz kadar yaparım. Mahir, çay fincanını sofranın üstüne bıraktı: — Evlerimiz birleştikten sonra mı? O da ne demek? — Oh Mahir, uykuya dalmadan evvel bana izdivaç teklif ettiğini unuttun mu? — 1 — Hattâ mümkün olduğu ka dar çabuk, kâğıtlarımızı yarın as- armak istiyordun. , Mahir Bey, şaşkın bir halle, bir iskemleye çöktü: — Sahi mi! Vallahi unutmu. şum.. Ne zaman dediniz?, — Hatırlamıyorsanız, hemen gidip Ahmet beyle karısına sorün, Böyle bir şeyi herkesin yanında söylemeniz pek hoşuma gitmedi #ma, Mahir, doğurusunu istersen ben de seni beğendim e kabul sitim. “Beni hayat arkadaşı olarak kabul eder misiniz?.,, dedin. “Yal- mız yaşamaktan bıktım., İnadı bi rakıyorum artık.,, dedin. Ahmet Beye sorun isterseniz, . Mahir bey hiç böylebir şey hatırlamıyordu, sadece şarabı faz- laca kaşırdığını biliyordu. Sarhoş lukla olur ya, böyle bir münase. betsizlik yapmış olabilirdi. Fakat kırk beş senelik rahat, asude bekâr hayatını bu yaşta boz mak değer miydi? Hay aksi şeytan; bari yalnız- ken söylemiş olsaydı sözünü geri alabilir ve ya inkâr ederdi, Nazlı- nmi eliyle pişirdiği pastalara gö- zü işti. Böyle marifetli karısı olmak hiç te fena değil, Hem ka- dın oldukça da güzel! Fakat böyle damdan düşer gibi. Olur şey de. ği! Dürüst, namuslu bir adam için verdiği sözü tutmaktan başka çâ- reyoktu. Nâzlnm ellerini avuç. larının içine alir. — Hayırk olsun diyelim. Mahir Bey bir saat sonra evine dönerken, evvelâ Ahmet Beylere uğradı. .Teklifini bir defa 'da © nun ağzından dinlemek istiyor« du, Sokak kapısının önünde ms . seleyi anlattı, Ahmet bey derhal; — Ya, dedi, biz e şimdi seni tebrike gelecektik., Doğrusu hüs nü intihabın varmış. Nazlı ka- nıma: “Beni hayat arkadaşı Ola- rak kabul eder misiniz?. Yalnış yaşamaktan bıktım.. İnadı bırakı- yorum artık!,, dediğin zaman ka, (Lütfen saylayı çeviriniz), ti; niçin bunları artık heyecanla 48 KAHRAMAN HAYDUD Biyanka, boğuk bir feryat ko- pardı.. Annesinin sözleri ve sev. gilisinin o zamana kadar bilme- diği ismini öğrenmesi zavâlk kızın kalbinde hem keder, hem de sevinç uyandırdı. Fazla ta- hammül edemedi. Düşüp bayıl- di. Emperya, kindar. mazarlarını yerde yatan kızına dikti. Ona yardım etmek, ayiltmak aklın. dan bile geçmiyordu. Dirsekleri- ni dizine dayamış, başın; elleri “ içine almış, dalıp kalmıştı. Zavallı Biyankanın yüzü a- sarı kesilmişti, On dakika kadar geçti. Fahi- şenin düşüncesi, şekvet ve ihti. ras âleminin bir kutbundan di- ğer kutbuna gidiyor. Hayatına karışmış, mevcudi- yetini sarsmış olan bu iki kutup tan biri Sandrigo, öteki de Ro- lan Kandiyano idi. Emperya, Rolanr başka bir aşkla sevmişti. Hayatına pek çok aşklar karışmış, prensler, kardinaller, politikacılar, Hattâ gondolcular ve haydutlar... Ki. mi bir sene, bir ay veyabir s2 atlik âşıkr olmuşlardı. Hırsını teskin ettikten öonra 'unutmuştu.. Ne kadar hanıman- lar söndürmüş.. Adeta esir ettiği koca Venedik halkınm ortasm- da zalim ve galip bir hükümdar gibi etrafına felâketler saçarak yaşamaıştı. Duğaklarının yakıcı buseleri ile zehirlenen bir sürü âşıklarına âit en ufak bir hatıra bile sakla, mamıştı, Çünkü onların içinde hiç birisini sevmemişti, i Yalnız Rolan müstesna, j Rolanı hakiki bir aşk ile sev- mişti, Onu hâlâ Ga seviyordu. Sonra bir gün, garip bir hissin esiri olarak Sandrigonun kolları arasına atıldı , Sandrigo kimdi? Ona niçin kendini teslim etmişti? Yahşi ba- kışları, kuvvetli bazuları, mü. tenasip endamı, yakışıklı tavır- İarı ile haydut, tıpkı Emperya- rın erkek şekline girmiş bir tim- sali gibiydi. Emperya başını tatmin edebilecek yegâne kuv. vetii adamı bulmuştu. Onun mevkii, diğer âşıklarının mevki- inden pek çok farki:ydr. Haytdu- du düşündükçe bütün vücudu hırs ile titriyordu. Onu sevmiyor, lakat arzu edi“ yordu. Emperya ayakları dibin. de bayılmış kalmış olan kızınm karşısında bunları düşündü. Sandrigonun Biyankayı sev- diğini işidince fevkalâde kızmış ve kızının Rolana olan aşkını hisseder etmez de hiddetinden "kudurmuştu. KAZRAMAN HAYDUL 45 bana refakat ederken kendinizi gizlemeğ çalışıyordunuz. Bura- da, bu sarayida, ben daimi bir ta- rassut altında yaşıyorum, anne, ben bu esrarengiz hayatın mu - ammaları altında çok ezildim ... Çok ıstırap çektim ve çok ağla- dım.. Daha garibi sizin de mes'ut olmadığınızı, ıstırap çektiğinizi gördüm.. Demek hayatınıza ka rışan mühim bir sır var,. Hepsi bu kadar değil, beni düşündüren ve düşündükçe ezen bir nokta daha var.. O da sizin şimdiye ka- dar bana daha babamdan hiç bahsetmemiş olmanızdır. Emperya âdeta o inlercesine sordu; —Babandan mı?. — Evet, benim bir babam yok mu? Yoksa ben babasız, isimsiz bir kız mıyım?, Bu sual, Biyankarın dudak- larından, şiddetle çıkmıştı. Em. petya bir koltuğa yıkıki.. Bütün fahişelik hayatında böyle bi ale maruz kalacağını ve bi karşısına kızı çıkarak kendisin- den babasının ismini ve kim ol- duğunu soracağını tasavvur bile etmemişti. Kendisi ahlâksız bir kadın ol- duğu halde kızı neden melekler kadar saf kalmıştı?.. Emperya şu dakikada mütibş âzaplar içinde kıvranıyordu. Bamboyu, hattâ müsamereyi bile unutmuştu. Artık kendi kendisinden utanıyordu. — Sus Biyanka! Sus... diye mırıldandı. Bu sözlerinle hayatı, mın neacı yaralarmı deştiğini bilemezsin., Fahişenin nazarında şimdi bü- tün iğrenç mazisi canlânıyor « du. Biyanka, annesinin ellerinden tuttu, Titriyen sesiyle mırıldan- dı: — Anne. Söylediğiniz sözleri artık yarım (bırakamazsınız. Devam ediniz. Hepsini ve ber şeyi öğrenmek isterim. — Biyanka rica ederim, süs |. Bir şey sorma!. Genç kız annesinin ellerini kuvvetle sıktı, Ve kat'iyeti. — Haydi.. Söyleyin! Sizi liyorum, deği, Emperya boğuk bir sesle söy- lendi; — Zavallı yavrum! Benim ba. yatım korkunçtur. Taşıdığım ünvanın ne olduğunu hatırma bile (o getiremezsin. Babomian bahsediyorsun. O seni dahâ hiç görmiyen, ve Löyle bir ço- cuğu olduğundan bile haberi ol- mıyan baydudun biridir. — Ne müthiş şey!.. — Ne müthiş Biyankacığım... Hem de çök müthiş! Geçtiğim