Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
ah 'N. ' M bir çocuktur. Fakat o da ü Sbi irade sahibi değil. Bura- îfîehsı Frans; korkmuyor. var, çünkü Tek gözlünün N ç g Ü. m&fzünüzü kestiğim için affını- Burada Tek — gözlünün AŞ Tolü anlayamıyorum, Bu İ T neden bu kadar.... | Biı'nlyoır musunuz? v VA iyorum, ;' Tek gözlü burada en büyuk v | Syç Syin sahibi ve patronu o, B Ok Canım! K __ŞVEİ Roberin babası odur. V Yanıı ü, 9nisi falan var mr artık.. Tek- ©berin yani direktörün ba- " Jakla Fransın da büyük ' h"h! anlamamiıştım. Tek gözlü Pransın büyük babasıydı. “ğ'mm: ayak sesleri üzerine Mıs Manşerton kulağıma llf vi i' li ml' x-'ikla görüşmeğe çalışın. Kaç- ı beikı yardım eder. â v © Klayftı. Yaklaştı. Bizi gö- t guıdu A y “Alatsız etmiyorum ya! E ! d oturdu ve bizi müstehzi- ıo N ça | *Ye sustunuz? Konuşmanıza $ ttsenize, Benden çekinmeyi- #ni bir firar projesi değil mi Manşertoa’ Belki size bu Hu- hall faydalı nasihatlerde bulu- mı ne dersiniz? ı:i* Kİ Manşerton cevap — vermedi. l'f rmızı idi ve — dudakları Ka ’Wd y devam etti: î: ko ta teveccühünüz varsa ",ı k nasihat verebilirsi- 3 ld o da bu nasihati- g— ğerini anlıyacaktır. Kaç- h&ıelennı terketmesini ken. % Söyleyiniz. Burada firar te K bahalıya mal olur. “ğara yaktı ve ayağa kalk- ln' Ma,nşerton Sizinle ko- g,: O y şieyeerin “İ, l.%?EVap vermeksizin aya- ada Pana döndü: ."l n haftaKolonyada idiniz 'hl kont? Iînl"srad:—ı mı? Hayır, Niçin q%küc bır Alman gazetesin ınızı gördüm. Eî'afımı mı? Resmin altında da dö Mozembar Ko- ."Wmn küşad resminde” hk&t Klayf.. h"’a lütfen Mösyö Klayf ediniz. İ N% lÖ "“: Kolonyada değildim. MYOrsunuz Kont. İşte p d ,'ı eh biz Kölnish Zeitung gaze b.ha Nüshasını çıkardı. ÂAç. Uzattı: d7 “ay'lün İt ©ü gsayfanın üçüncü 'ı. Köont. !ı ; l'şmunuz değil mi, mis b * Uzaklaştılar. " N—a cü'm.'şft'ııy,'ı açtım. Resim t h Mavi kalemle işaret “Z!yı okudum ve res- kh bir adam, bir da idi. Mahzun bir l:"—kat çok kibar görü kıh,_r Na benzeyişine şaşır | 'hıı,,_ı hakkında bir fik Ş “ di belki hen de alda- t:'tul'tîıı.ığ—ı.u:ıı sirada çok bğ”-l'ekete geçmek lâ- Ah artık kararımı ver- 8a kalkarak Fransın y.ı_anrüdüm e E'!lı “ göründü. Bana % Benı görünce a- lvnım! HABER — Akşam Postası T GAT 1 Fakat sözlerini gayet iyi işiliyordum.,, “Onlar beni göremezlerdi. yapsa idi? — Hayır. Niçin bana fenalık yapsın ? — Rica ederim Con. Bir an ev- vel kaçın buradan. Burada daha fazla kalmak neye yarar? Sakin bir sesle cevap verdim: — Burada kalacağım, Hayretle yüzüme baktı: — Niçin? — Buradan yalnız gitmek iste miyorum da onun için. — Ne demek istiyorsunuz Con?.. — Çünkü sizi seviyorum Frans Burada kalmanızı istemiyorum. Beraber kaçalım, olmaz mı? Bir an teklifimi anlıyamamış gi bi durdu. Ellerini tutarak tekrar ettim: — Beraber kaçalım Frans. Bu akşam buradan gidelim. Birbirimizi seviyoruz. Mesut o- luruz. — Kont!.. — Beni kont, diye çagırma.ym Ben Fredrik dö Mozembar deği- lim. İsmim Con Sunkisttir. Aris- tokrat bir aile mensubu da deği- lim. Hattâ şimdiye kadar zabıta i. ' le aramın iyi olmadığını da itiraf ederim. Fakat, bundan sonra de- gişeceğim. Hayatımı namuskâra ne kazanacağımi sana yeminle vaad ederim. Evleniriz. Sayfiyelik bir yerde oturuz. Çocuklarımızı büyütürüz. Seninle öyle mesut o- luruz ki Frans... Niçin sesim birden yavaşlamış- tı; niçin bunları artık heyecanla ben onları hem — görüyor, hem de söyliyemiyordum ? tabiatları- mı biliyordum, bu teminatıma biz zat kendim de inanmıyordum. Hrans bana hayretle bakıyor, neşe ve sevinçle gülümsüyordu. Kocası, geceleri rüyasına giren a- dam bendim. Bakışından bana fevkalâde iti- mat ettiğini anlıyordum. Yalan. larımdan utanarak başımı önüme iğdim. Mırıldandı: — Ah ne saadet! Seninle ev- lenmek, buradan gitmek ve bir kır evine çekilerek kuşlar gibi saf ve mesut bir hayat yaşamak... Ah Con, seni seviyorum. Seni se- viyorum, — Frans!.. — Rüyalarımın bir gün haki- kat olacağını ben biliyordum za- ten... Dün akşam ilk defa gördü- güm zaman senin, kalbimin bek- lediği erkek olduğunu anlamış, tım... Boynuma atıldı, öptü. Böyle Bırms.ş “dölaş üzüh bir an kaldık. İçimden ağlamak geliyordu. Tu- haf değil mi? Evet tuhaf. Niçin ağlamak istiyordum, diyeceksi- niz. Ne bileyim ben. Sebebini ben de bilmiyordum... Frans! Zavallı kız. Söyl-Aikleri- me sakın inanma., Seni aldatırım Bir gün terkediveririm, Benimle beraber gelme, Pişman olursun. Bundan eminim. Ben sana lâyik değilim. Ben serserinin birisiyim. Bana körü körüne itimat etme, (Devamı var) Kadın kurnazlığı Çeviren : Nazlı hanım misafirlerini nasıl[layı ziyafet günü fevkalâde mes- ığırlayacağını bilmiyordu. —Artık yemek yeyemiyecek hale geldik- leri halde, hâlâ önlerini türlü tür- lü yeyeceklerle doldurüyor, işti. halarının açılması için biraz daha şarap içmelerini teklif ediyordu, Sofrada idört kişiydiler. Komuşu- ları Ahmet beyle karısı, karşıki köşkün sahibi Mahir Bey ve ken- disi., O gün toplanmalarına sebep te Ahmet Beyin gayet iyi bir vazi- feye tayin edilmiş olmasıydı. Nazlı Ankaraya gidecek olan komşularını bir veda yemeğine çağırdığı zaman, Âhmet hey: —Geliriz ama, demişti.. benim en aziz dostum Mahiri de çağırır- sanız.. Şu son günleri hep birlik. te geçirmek istiyoruz.. Zaten siz de kendisiyle tnarşıyorsunuz., Nazlı için Mahiri evine İdavet etmek büyük bir fırsattı. Uzaktan uzağa selâmlaşıp geçtiği adamla nihayet yakından tanışacak ve kimbilir bu tanışmanın neticesi ne olacaktı? , Nazlı, büyük annesinden miras kalan köşke taşındığı gündenberi civar halkının alâka ve merakları- nı celbetmişti. Zengin, güzelce, namuslu bir kadın... Kırk yaşına yaklaştığı halde neden hiç evlen- memiş ve ve ara sıra çıkan taliple- ri niçin hâlâ reddediyor?. Nazlı boşboğaz bir kadın olsay. idr, senelerce evvel geçirdiği, bir aşk macerasının sevgilisinin ölü miyle yarım kaldığını, o zaman- danberi hayata ve erkeklere küs tüğünü büti'm mahalle öğrenirdi. Hattâ, . de önün son zaman- | da kendinden on yaş büyük, elli sine yakın, inatçı bir bekâr oölan Mahir beyi beğendiğini, evlenirse ancak ona varabileceğini de duya- bilirlerdi. Ama Nazlı çok görüş- meyi sevmeyen, çekingen bir ka- dındı. Yalnız hayatından o da bık. mıştı, âama ne yapsım? Taliplerini gözü tutmuyordu. Mahir beye de “ben sizinle evlenmek istiyorum!,, diyemezdi yal, İşte bütün bu sebeplerden do- uddu, Hele yemekten sonra Ah met Bey karısiyle beraber, toplan maları icap ettiğini göyleyerek gidince, keyfi büsbütün arttı. Mahir, o kadar fazla yemiş ve şarap içmişti ki yerinden kımıl- dayacak hali yoktu.. Ötekiler git. tikten sonra bir bardak şarap da- ha çiti ve sobanın karşısında yu- muşak yastıklı rahat bir koltuğa güzelce yerleşti. Nefis yemekler, şarap ve sıcak, yavaş yavaş tesirini gösterdi. Ma- hir bey, bütün adabı muaşeret ka- idelerini, misafirlikte olduğunu unutarak gözlerini kapadı ve tatlı bir uykuya daldı . Ancak bir buçuk saat sonra a. çılabildi ve yemek masasının Üüs- tüne temiz çiçekli bir örtü yayılıp çay fincanlarının ve iştahaver pastalarla şekerlemelerin yerleş - tirilmiş olduğunu hayretle gördü. Yerinden fırladı: — Aman Hanımefendi, affınızı rica ederim, demek uyumuşum... Hiç farkında değilim.. Bu kabalı- ğımdan dolayı beni kapı dışarı at- tıtmalıydınız.. Nazlı, tatlı tatlı güldü; — Estağfürullah efendim, ne olur? Yemekten sonra biraz isti. rahat etmek iyidir. Şimdi,. birer çay içeriz., İyi gelir, . Çayla beraber aldığı bir pastayı metheden Mahir: — Demek bu güzel şeyleri ken- di elinizle yapryorsunuz. Ne mutlu efendim, insanın ağzında eriyor, âdeta.... n ğ — n bheş gu.n sonra, evlenmız' birleştiği vakit, size onlardan is- tediğiniz kadar yaparım, Mahir, çay fincanını sofranın üstüne bıraktı: — Evlerimiz birleştikten sonra mı? O da ne demek?, — Oh Mahir, uykuya dalmadan evvel bana izdivaç teklif ettiğini unuttun mü? «" — Hattâ mümkün olduğu ka- dar çabuk, kâğıtlarımızı yarın as- — İlhan Tanar tırmak istiyordun, , Mahir.Bey, şaşkın bir halde, bir iskemleye çöktü: — Sahi mi! Vallahi şum.. Ne zaman dediniz?, — y BHatırlamıyorsanız, hemen gidip Ahmet beyle karısına sorun, Böyle bir şeyi herkesin yanında söylemeniz pek hoşuma gitmedi ama, Mahir, doğurüsünü istersen ben de seni beğendim de kabul ettim. “Beni hayat arkadaşı olarak kabul eder misiniz?.,, dedin. “Yal- nız yaşamaktan bıktım., İnadı bı- rakıyorüm artık.,, dedin. Ahmet Beye sorun isterseniz, . Mahir bey hiç böyle bir şey hatırlamıryordu, sadete şarabı faz- laca kaçırdığını biliyordu. Sarhoş lukla oluür ya, böyle bir münase. betsizlik yapmış olabilirdi. Fakat kırk beş senelik rahat, asude bekâr hayatını bu yaşta boz mak değer miydi?. unutmu. Hay aksi şeytan; bari yalnız- ken söylemiş olsaydı sözünü geri alabilir ve ya inkâr ederdi. Nazlı- nın eliyle pişirdiği pastalara gö- zü ilişti.. Böyle marifetli karısı olmak hiç te fena değil. Hem ka- dın oldukça da güzel! Fakat böyle damdan düşer gibi.. Olur şey de. ğil!. . Dürüst, namuslu bir adam için verdiği sözü tutmaktan başka ça- reyoktu. Nazlınım ellerini avuç. larının içine aldı. — Hayırlı olsun diyelim. Mahir Bey bir saat sonra evine dönerken, evvelâ Ahmet Beylere uğradı. .Teklifini bir defa “da o- nun ağzından dinlemek istiyor« du, Sokak kapısının önünde me . seleyi anlattı. Âhmet bey derhal; — Ya;, dedi, biz Hde şimdi seni tebrike gelecektik.. Doğrusu hüs nü intihabım varmış.. Nazlı ha« hrıma: “Beni hayat arkadaşı ola- rak kabul eder misiniz?. Yalnıt | yaşamaktan bıktım.. İnadı bırakı« yorum artık!,, ,dediğin zaman ha, (Lülfen sayfayı çeviriniz)| 48 KAHRAMAN HAYDUD KAFRAMAN HAYDUT 45 Biyanka, boğuk bir feryat ko- pardı.. Annesinin sözleri ve sev. gilisinin o zamana kadar bilme- diği ismini Ööğrenmesi zavallı kızın kalbinde hem keder, hem de sevinç uyandırdı. Fazla - ta- hammül edemedi. Düşüp bayıl- dı. Emperya, kindar. nazarlarını yerde yatan kızına dikti. Ona yandım etmek, ayiltmak aklın. dan bile geçmiyordu. Dirsekleri- ni dizine dayamış, başını elleri ' içine almış, dalıp kalmıştı. Zavallı Biyankanın yüzü a- sarı kesilmişti. On dakika kadar geçti. Fahi- şenin düşüncesi şehvet ve ihti. ras âleminin bir kutbündan di- ğer kutbuna gidiyor. Hayatına karışmış, mevcudi- yetini sarsmış olan bu iki kutup tan biri Sandrigo, öteki de Ro- lan Kandiyano idi. 'Emperya, Rolanı başka bir aşkla sevmişti. Hayatına pek çok aşklar karışmış, prensler, kardinaller, politikacılar.. Hattâ goöndolcular ve haydutlar... Ki. mi bir sene, bir ay veya bir sâ- atlik âşıkı olmuşlardı. Hırsını teskin ettikten Ssonra unutmuştu.. Ne kadar hanıman- lar söndürmüş,. Adeta esir ettiği koca Venedik halkının ortasın- da zalim ve galip bir hükümdar gibi etrafına felâketler saçarak yaşamaıştı. Dudaklarının yakıcı buseleri ile zehirlenen bir sürü âşıklarına ait en ufak bir hatıra bile sakla. mamıştı. Çünkü onların içinde hiç birisini sevmemişti, | Yalnız Rolan müstesna. | Rolanı hakikt bir aşk ile sev- mişti. , Onu hâlâ da seviyordu. Sonra bir gün, garip bir hissin esiri olarak Sandrigonün kolları arasına atıldı . Sandrigo kimdi? Ona niçin kendini teslim etmişti? Vahşi ba- kışları, kuvvetli bazuları, mü. tenasip endamı, yakışıklı tavır- ları ile haydut, tıpkı Emperya- nın erkek şekline girmiş bir tim- sali gibiydi. Emperya harrsını tatmin edebilecek yegâne kuv. vetli adamı bulmuştu.. Onun mevkii, diğer âşıklarının mevki- inden pek çok farklıydı. Hayidu- du düşündükçe bütün vücudu hırs ile titriyordu. Onu sevmiyor, fakat arzu edi- yordu. Emperya ayakları dibin. de bayılmış kalmış olan kızının karşısınıla bunları düşündü. Sandrigonun Biyankayı sev- diğini işidince fevkalâde kızmış ve kızının Rolana olan aşkını hisseder etmez de hiddetinden kudurmuştu. bana refakat ederken kendinizi gizlemeğ çalışıyordunuz. Bura- da, bu sarayida, ben daimi bir ta- rassut altında yaşıyorum, anne, ben bu esrarengiz hayatın mu . ammaları altında çok ezildim ... Çok ıstırap çektim ve çok ağla- dım., Daha garibi sizin de mes'ut olmadığınızı, ıstırap çektiğinizi gördüm.. Demek hayatınıza ka- rışan mühim bir sır var.. Hepsi bu kadar değil, beni düşündüren ve düşündükçe ezen bir nokta daha var.. O da sizin şimdiye ka- dar bana daha babamdan hiç bahsetmemiş olmanızdır. Emperya âdeta — inlercesine sordu: — Babandan mı?. — Evet, benim bir babam yok mu? Yoksa ben babasız, isimsiz bir kız mıyım?. Bu sual, Biyankanın dudak- İarından, şiddetle çıkmıştı. Em. perya bir koltuğa yıkıldı.. Bütün fahişelik hayatında böyle bir su- ale maruz kalacağını ve bir gün karşısına kızı çıkarak kendisin- den babasının ismini ve kim ol- duğunu soracağını tasavvur bile etmemişti. Kendisi ahlâksız bir kadın ol- duğu halde kızı neden melekler kadar saf kalmıştı?.. Emperya şu dakikada mütihş azaplar içinde kıvranıyordu, Bamboyu, hattâ müsamereyi bile unutmuştu. AÂrtık kendi kendisinden utanıyordu. — Sus Biyanka! Sus... diye mırıldandı. Bu sözlerinle hayatı. mın neacı yaralarını deştiğini bilemezsin,, Fahişenin nazarında şimdi bü- tün iğrenç mazisi canlanıyor « du. Biyanka, annesinin ellerinden tuttu. Titriyen sesiyle mırıldan- di? — Anne.. Söylediğiniz sözleri artık yarım — bırakamazsımnız.. Devam ediniz. Hepsini ve her şeyi öğrenmek isterim. — Biyanka rica ederim, sus ). Bir şey sorma!. Genç kız. annesinin ellerini kuüvvetle sıktı. Ve kat'iyetl-: — Haydi.. Söyleyin! Sizi buz- liyorum, dedi. Emperya boğuk bir sesle söy- lendi: — Zavallı yavrum! Benim ha. yatım korkunçtur.. Taşıdığım “üÜnvanın ne olduğunu hatırıma bile — getiremezsin.. Babandan bahsediyorsun.. Ö seni daha hiç görmiyen, ve Löyle bir ço- cuğu olduğundan bile haberi ol- mıyan haydudun biridir.. — Ne müthiş şeyl.. — Ne müthiş Biyankacığım... Hem de çok müthiş! Geçtiğim