12 Mart 1939 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 8

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

F î - lg ee BT a M T b "eRe İK 3 Y c AA Si si#"”—'!ı gea MHaber'in tarihnhi Romanmnı: 85 Yazan: “/HABEN — Alişam Pöslest —- İkimim Hareket ettiler; fakat garip: Abdür- rahman sağı değil, solu takip ediyor! — Sen, biz oyalanırken hünkâra ulaş. Vaziyeti anlat. Ve kale dışın- da sağ yolu takiben gideceğimizi söyle, biz harbi ancak gehirden bir'* saat mesafede kabul etmeğe ha . zırlanacağız. Orada çadır kuracağız. Hünkâr sol taraftan gelir ve yu- karıyla kale civarını muhasara &. derse, apansızın hücumu halinde el lerina düşeriz. Yalnız ayaklarma kapanarak ken disinden bir şey dilediğimi söyle... Bu isyan böylece bitmiş ve Bey- şehir ahvolmuş olacaktır. Fakat içindekilerin hayatlarınr bana bağiş lasımlar. Ben ebediyyen bu hilem- den vlicdan azabı çekmek istemem, Atma tetik bir süvari olan Ab . dürrahmanm adamı bir hamlede a- tma fırlayıp şimşek gibi uzaklaşa- rak kayboldu. Abdürrahman aske. rin taksimini ve harb vaziyetini ha- zırladı, muvakkat harb — meclisine tasdik ve tebliğ ettirdi. Herkes ha- zırdı, her şey hazırdı, Abdürrah . man da, Borular çalmdı. Hâkim geliyor - du, Hâkim askere muzafferiyetleri için dua edecekti, Abdürrahman, uzaktan gelen hâ- | kimin yanıbaşmda Cemileyi de gö. rünce yine adamakıllı bir buhran daha geçirdi. İşte Cemile de onun gibiydi. O da Abdürrahmandan ay- rılmak istemiyordu. Yoksa genç bir kızın hâkim yanmda asker huzuru- na gelmesi usülden değildi, ama, Cemilenin usul dinliyecek hali mi vardı? : : Asker atlarmdan indiler ve hâki. | mi selâmladılar. Abdürrahman i - lerliyerek hâkimin elini öptü. Ce - mileyle göz göze geldiler. Genç kı. zım yüzü balmumundan yapılmış gi- biydi. Eğer gözlerindeki ışık da ol - masaydş, bu insan değil bir heykel. di. Muhakkak ki Abdürrahmanda öy le olacak ki Cemile ona korkuyla bakmıştı ve hökim de kulağma e- gilerek: — Senin benzinin solacağı aklı- ma gelmezdi. Ne o, çok mu heye, candasm ? diye sormuştu. Evet, çok heyecandaydı ama, harbden dolayı değil, Cemileden dolayı. Çünkü lâin geytan hâdiseleri bu iki insanın muhabbetini tazelemeğe memur etmişti. Hâkim söz arasında bütün askere hitaben: — EKahraman Kara, muvaffak ol- duğu takdirde, yine böyle huzuru- nuzda öona &n güzel kızımi Cemile. yi tezviç edeceğim, dedi. Abdürrahman kendinden geçmiş bir halde dinliyor ve gözlerini gü- zel kızın titriyen dudaklariyle, fe- ri sönmeye başlamış gözleri arasın. da şaşkın, mütereddid ve korkak bir halde gezdiriyor. — Olamaz bu iş, diyordu Abdür- rahman, Olamaz. Ben bu haltı işli- yemem. Ben Cemileyi feda edemem. Cemile Abdürrahmanm özengile. rini tutarak: — Bin kahramanım, dedi. Nasıl seni böyle ellerimle — bindirmişsem yine ellerimle indirmek nasib etsin hâlik bana, Senin acımt görmiye - yim, Abdürrahman, eğilerek Cemileyi selâmladı ve hareket ettiler, Fakat garib şey.Abdürrahman sağı değil, solu takib ediyor. Acaba kararını mr değiştirdi? Bu takdirde hünkâr İle savaşa hazırlanmış — oluyordu. Böyle mi olacaktı? Abdürrahman dalgin yürüyordu, isoranlara bir cevab vermiyör ve yalnız etrafında gides yea muvak - kat harb meclisi âzâsı dediklerine: — Âskerin muntazam bir surette emirlerime itaatini temin — ediniz! diyordu, o kadar. Hünkâr Murad, elciyi kabul edip bir kenara çekmiş ve Abdürrahman dan gelen haberleri sevinçle dinle- mişti. O, Abdürrahmanm muvaffa, kıyetine emindi. Netekim işte ha. zırladığı hile fevkalâde güzeldi. La- la Şahine haber gönderdi. Ordunun | * hazırlanmasını irade etti. Bu haber yalnız saray muhitinde kalmamiş, | derhal bütün şehre yayılmıştı. Hün- kâr Beyşehire gidiyordu. Filhakika halk, oralarda bir karı- şıklık olduğunu duymuştu, ama, bu karışıklığın sebebini — bilmiyordu. Beyşehirli nesine güvenip de koca hünkâra baş kaldırırdı? Ordu hazırlandı, hünkâr vedalaştı ve bizzat ordunun başına geçerek Beyşehirine doğru yol aldı. Askerin baştna bizzat hünkârm geçmesinde Lala Şahinin büyük te, siri olmuştu. Lala demişti ki: — Şevketlü hünkârmm, sen or- dunla dövüşürken, meydanı boş bu- lanlar bu gibi iz'acata tasaddi eder- ler. Bu böyle olagelmiştir, ecdadı izammız zamanında da böyle vuku- ât görülmüştür. Bu itibarla bizzat şevketlüm as. kere kumanda ederse, bu halka bir ibret olur ve senin manevi hüviye. tin bu gibi vakaların tahaddüsünü önler. Yine irade şevketlümundur. Padişah, bu noktalnazarı muva- fik bulmuş ve Lala Şahine iltifat e. derek: — O halde sen biraz istirahat et. Bu seferi de biz idare edelim, Ba- kalrm eski celâdet ve küdretimiz kalmış mı, Bu şakasıma Lala Şahin gülmüş ve başımı sallıyarak: — Şevketlümda, peygamberi zi. şanm küvveti var. Allah yolunuzu açık etsin! Demişti. Burada tarihin bir ruhi hâdisesi- ni tebarüz ettirmek isterim. Filha- kika Osmanlı tarihi baştanbaşa bir monarşidir ve hattâ hukuk kaidele- rinin izahtan âciz kalacakları ka . dar şahsi ve keyfi bir idare halin. dedir. Ancak biz, Osmanlı tarihinin Kanuni Süleymana gelinceye kadar olan devrinde padişahları, hiç ol- mazsa harb umurunda kendi silâh arkadaşlarıyla müşavere etmek te- vazuunda görüyoruz. Bunlardan bil- hassa ÖOrhan ve Murad halkla daha çok temas etmiş padişahlar arasın. da sayılabilir. Murad, kurulmuş ve | büyük bir yurdun en şevketli tari. hinin hünkârı olduğu halde, silâh arkadaşlarının sözüne mutavaat et- mekten geri kalmamış ve bu onu büyük zaferlere, muvaffakıyetlere ulaştırmıştır., Bu tarihlerde hünkârla muhabhe- velerde (sen) tabiri esastı. Hürmet ve tazim (siz) tabirinde değil, ta- vir ve hareketteydi. Bu itibarla mü. kâlemelerde, anlaşılmamazlık kor . kusuyla eski dil esasi muhafaza e- dilmemişse de, eski muhabere ve mükâlemelere hâkim olan haleti ru. hiye tensib olunmuştur. Kanuniden sonra bu vaziyet bir. denbire değişmiş ve idare, padişa. hm keyfe mayeşa iradelerine bağ- lanmış, saraya entrika ve — desise, hile, hud'a, ahlâksızlık, riya daha esaslı bir şekilde girmiş, kuvvetli adamlar, büyük kumandanlar, Bi - lâhşorlar ve kahramanlar dışarda kalmış, türediler saraylara üşüş- müş, hünkâr kendi başma idareden başka bir çare bulamamış ve bu padişahlar tarihini büsbütün zebun ve zelil hale düşürmüştür. Mevzubahs ettiğimiz vaziyeti, bi. taraf bir lisanla yazmaktan çekin. miyen müverrihler arasgmda Kal- kandil, Nisefar, Paşimers, Engel, Franyes saytlabilir. (Devamı var) Çapraz eğlence: x zicix Zi—İ »|C >İ-<İzİ>loilciz Inrbfll'jgç-.nî PİNİM —İ<İDİN TI M v O DNU P w5 S r>l|w|>lalp>in n Soldan Safar ” 1 — Hatayın limanı. 2 — İhanet eden - ÂAkıtma, 3 «— Kapıların çalm- dığını bildiren âlet. & — Telefonu açtığınız zaman sorduğunuz bir ma. Hal suali. 5 — Baht . Bir isim, 6 — Beygir - Camlarm kenarlarıma sü- rülür. 7 — Taksimin şimdi mahalle olan bir semti. 8 — Karadenizde bir vilâyetimiz - Bütün, herkes, 9 — Köprü (arabça) . Bir Türk harfi, 10 — Kaçmaktan emir . Tutmaktan emir, " Yukardan aşağı: l1 — Hazırlıklar. 2 — Dilenen - B'r Türk adı. 3 — Kenarları balon gibi pantalon - Yüz küruş. 4 — Fazla - Hasta, 5 — Kurtuluş, 6 — Alman harfitariflerinden biri . Bir geyi isterken istirham manasmma kullanılan kelime. 7 — İstemekten emir . O_kıîn_maktan emir, &8 — Mr- sırlların mabudlarından biri - Put. 9 «— Olmaktan emir - Memleket . Büyük (öz türkçe), 10 — Rütubet - Olurma, 12345678 9w' S0 0N GU w - Yazan: Asaf Ielgaî Şam telgraf merkez müdürü Ahmed (şifreleri bu zat açardı), İstinaf ceza reisi Hulki( şimdiki umumi müfettiş Tahsin Uzerin kain pederi ve Esat efendi diyan istinaf başkâtibi iken İstanbul adliyesinde mübeyyiz ve arkada- şı), bahriyeli Hüseyin Avni (mer hum doktor müşir Fyuadın baca- nağı olup zannederim berhayat- tır.) beylerle Trablüs Garbdan gelen merkez kumandanı muavi. ni Hasan Tahsin paşa, gâh Şam ve gâh Berutta bulunmuş olan ferik Şevket paşa Şamda, Ma- nastırlı Rifat bey Halebde ve Bedri bey Akâda bu cemiyetin i- leri gelen reislerinden idiler. Esat efendi bir taraftan da Şamda epi ferdi bulunan Cezairli meşhur mücahid Emir Abdülka. dir evlâdları ailesiyle sıkı müna- sebetler idame eder, hunların Fransız tabiiyetinde oldukların- dan istifade ile içlerinden müca- hid ve fedai yetişmesine çalışı- lırdı. Fenebi konsolosların hemen hepsiyle ve bilhassa Fransız, İn- giliz konsoloslariyle ahbabdı. Fi. zana sürülmesi mevzuubahs ol- duğu sıralarda Beyruta gelen bir Fransız filosiyle kaçıp kurtulma- sını Fransız konsolosu izanne- derim Mösyö Golua) teklif etti- ği ve kendisi de o sırada reji da- vaları için Beyruta gitmiş bulun. duğu halde Esat ef ndi bunu ka- bul etmemiş ve memleketinden kaçmıyarak iki gün sonra Fizana nefvedilmiştir. Abdullah pasa Abdülhamidin muti bir kölesi olduğu ciketle Esat efendinin vekâleti hakkında günü gününe Yıldıza haber gön- derir, Şam eşrafından Ebülhüda- nın adamı ve meşhur Türk düş- manı ÂAhmed Şemi paşa da Arap istiklâline çalışanlardan olduğu cihetle Esat efendinin düşmani İ- di, Çünkü Esat efendi bu adamın *İ prbpağanda yaftalarını pons mmü. | dürlüğü zamanında gıftlıglnı(ğa-. sarak meydana çıkarmışti nun oğlu Rüştü Şem'a hakkında- ki tahkikatı seneler sonra Ker- kük musarrafı iken ben yaptım. Cemal paşa “divani harbı kara- riyle kendisi idam olundu.) İşte bütün bu düşmanları Esat efendi aleyhinde mütemadiyen Yıldıza ihbarda bulunuyorlardı. Hattâ Beruta gittiği zaman da “Esat efendi Fransız filosuna il- tica edecek.” diye mabeyne haber yetiştirilmişsti. Bunları telgraf müdürü Ahmet ,|bey vasıtasiyle gelen şifrelerden öğrenen Esat efendi Beruttan döndüğü zaman Abdülhamide bir telgraf çekti. Sürülmesinin baş- | hea sebibi bu olsa gerektir: Padişahım; Benim mazimi herkesten ziyade efendimiz bilirsiniz. Nasıl yoktan bir seboble buraya nefyolundu- ğum da şüphesiz malümu şahane. | b BABER'İN BüisliveEkAskK -ROMANILES Bi —— L GA P RE B A L G M C Annemin sesi aklımı başıma getirdi: — Allaha bütün kalbimle yalvarıyo- rum yavrum, İnşaallah bu kızla bir da- ha karşılaşırsın. Onunla açık açık görüş- meden rahat edemiyeceksin sen. Fakat, kendini işe verirsen onu unutabilirsin belki... Vadeden bir sesle: — Unutmağa çalışacağım anne, de- dim. Annem ruhunun bütün temizliğini a- paçık gösteren tatlı sesiyle beni bir defa daha teselliye çalıştı: — Ne yazık ki Melikeyi ben gorme- dim. Mademki sen bu kızın ailemize gir- meğe, adımızı taşımağa lâyik olduğunu da bazan düşündün.. O halde muhak- kak ruhunun iyi tarafları da olacak... Büu takdirde ikimiz belki anlaşabilirdik. Belki kızcağız bir erkeğe söyliyemedi- ği sırlarını bana söylerdi. Derin bir heyecan içersinde, bir söz bile söylemeden, hiç kimse için fena- hk düşünemiyen bu aziz kadının elle- rinden öptüm... .. Anneme, her sşeyi bu kadar derin bir samimiyet içersinde Aanlatmağı evvel- den hiç düşünmemiştim. Fakat, söyle- HARARECICUĞUZ — 5' dikçe derdim derinleşti, ıstıraplarım taştı, kendimi unuttum ve her şeyi an- lattım. Şimdi âdeta annemden utanıyor gibiydim. Aşk çök mukaddes bir şeydir. İnsan bu hissini derin bir kıskançlıkla kendisine saklamalıdır. Dikenleriyle ze- hirli oklariyle, bütün acılariyle ve bü- tün elemileriyle... Herkese anlatılan sev- ginin aşk olduğuna inanılmaz. Fakat, söyledim bir kere... Buna pek de pişman değilim. Çünkü içim açıldı. Elemimi an nemle beraber paylaşmış olduk. İşe koyuldum. Hayal köşküne ve harabeler sahnesi- ne son fırçaları dokundurdum. Fakat Melikenin fırçası dokunan yerlere müm- kün olduğu kadar az ilişmek istiyo- rum... Bu tablolarla baş başa kalınca içimi aydınlatan ışığın yalnız Melikeden gel- diğini daha-İyi anlıyorum. Onu düşü- nünce daha rahat nefes alıyorum. Yeşil Pınarda yaptığım bir kaç ufak resim de vardır. Fakat, bütün bu resim- lerde Melike dalgalanıyor. Fakat, şu çam resmi... O, beni bekler- ken bu çama dayanmıştı. Üzerinde bir kertenkele uyuyan şu yosunlu taşa ge- lince: Ben bu resmi güneşli bir günde yaptım. O gün ayni güneş bu hülyalar prensesinin, bu peri masalları kumral çocuğunun saçlarını da okşayordu. Bu resimlere bakarken içerimde yeni bir ateğ yandı. Hayalimdeki şekli kay- bolmadan Melikenin resmini yapmak istedim. Tablodaki köylü kızı, hayalim- deki mahlük değil bir kere... Sonra şai- rane ve muhtaşem tabiat ortasında bu genç kız ikinci plânda kalıyor... Halbu- ki kalbimi baştan başa ietilâ eden büyük hayali çizmek istiyorum. Hiç bir ressam tablosuna bu resme basladığım ihtirasla başlamamıştır. Resmi yaparken ara sıra dalıp kalıyo- rum.., Bu kız, bir orospunun kızıdır. Belki otomobilde yan yana gördüğüm erkek öonu baştâan çıkarmıştır. Annesi- nin sürüklendiği yola sürükleniyor bel- e Bu dakikalarda bu feci bilmece ruhu- mu demir çendere içersine alıyor. Ö va- kit ilham benden uzaklaşıyor, tuval ü- zerine bir ifrit resmi çizmemek için fır- çamı elimden bırakıyorum. Ve resmin karşısına geçiyor, tıpkı Melikenin yanın- da imişim gibi resme hitap ediyorum: — Benin ruhumda temiz ve güzel bir hayal olarak yaşaman lâzım Melike.. Sen varlığımın bir tek ülküsüsün, Sen hayat arkadaşı olarak seçtiğim mah- lüksun. Aşkımın mihrabı üzerinde bütün şüp- helerimi kurban etmek istiyorum. Onun hakkındaki kötü düşüncelerim yüzün- den kendi kendimden utanıyorum. Me- likeden şüphe ettiğim anların hatırası- nı beynimin kıvrımları üzerinde tırnak- larımla kazımak istiyorum. Görünüş ne olursa olsun Melike, sen şefkatin, sadakatin, aşkın timsalisin. HH4 Tablolarımı Galatasaray resim sergi- sinde teşhir ettiriyorum. Bu beni çok se vindiriyor. Vakia bu iki resim birer şah eser değil, fakat benliğimin, samimiyeti- min tam bir ifadesidir. (Devamı var) lra tedarik ediniz. ( Devd!” leridir. Burada dört atlı saltanat lf* bası ve hanedanınıza has mî" simle selâmlık alayları tertıbîî Camii Emeviye at süren mi îı' çerkes Abdullah paşa isminde b ibniulkami var. Bu adam Sul"îd de Emeviler namına Koleme"i tanatını kurmağa. Arapi arı € keslerle bir camiaya' top!amli"ı çalışıyor. Bütün orduya çe rkis t hâkimdir. Yanında Arabistan tiklâline çalışan ve polis mü lüğüm zamanında ve Hamdi Naşid paşalar devrinda e! yazi$!”? ' havi yaftalarını ve sahte! kârlI larını derdest ve kendizini hEP' mahküm ettirdiğim Ebüîhüâihi.:; fendi adamlarından bir d3 #47 | med Şem'a paşa var. w_ Bunlar buraların Nomrud V | Firavunu ve saltanatınızın " memleketin düşmaıılar.—dır nim için Jön Türktür ded? df ğilim. İttihad ve Terakki r© İ5 | diye yazdılar, dağilim. Fransız © hanmasiyle kaçıyor dedila'. l’“ kaçmadım ve buradayım. Ben” niz yalnız va yalnız böyle V&T k ve padişah hainlerinin nigeh h hı ve düşmanıyım, Padişahım, ben on altı senid' namuüsiyle geçinen, ecnebi ŞİrK? lerinden ekmek kazanan Vö" __1 cüda namuslu bir Türküme fendimize edna husumatinı 0:7 şantaj yapmak istesam bef':: n bazı emsalim gibi Avrupayâ: : sıra, savuşur külâh kapardll'"'k Size ispat ediyorum ki her VE ve hattâ şimdi firar .mkânllf varken kaçmıyorum ve kuç"" Çünkü kulübü mutmaine erb tg nın hainlerden ve cezadan K? su olamaz. Efendimizden bif ? istemiyorum, yalnız heılııkıl'l"'ı ki isnadata inanmayınız ve "'7'5;'—, den bilmehakim sorulmad' Bı, bir şey yapmayınız. Çünkü medersiniz. İftira edıyorları oraya aldıtınız. Efcndımızüıf l mrm—mîhwmıymm' deyim. Ferman... 1 tömmüuz 131’ Şam reji müdürü avüktt w Esat G | Bu telgrafın çekilmemesini _ . çok dostları, bilhassa telf*nf | dürü Ahmet bey gelip ellcrı.lîI '_ v a rek rica ettikleri halde Eud M di dinlememiştir. Üa Tam o sırada Şamdan hll” rütta vö Halebde bazı zabitler ) büyük gazinolarda sarhoş *” “ , Abdülhamidin fotoğru.narml ' parçalamışlar, padişaha yanetl kumüuşlar, hepsi derhal hıP" | tardedilerek Trablusgarba VE " | ; na sürülmüşlerdi. Fazla ola dullah paşa ile Ahmet Şem'ü yazdıkları şifrelerle Esad efef Hw başka Şam maarif midürü * 4 yin Avni, telgraf müdürü istinaf ceza reisi Hulüsi ve Forik Şevket paşanm P | nefyedilmeleri istenmekte, 8. (ef dirde hazırlanan - büyük ih mes'uliyet kabul edilemiyece? ” w dirilmekteydi. K ; 1313 senesi temmuzunun ar"d günü (zannedersem bir paz di) reji dairesinde babamla berdik. Daireye kanun ça ve: y | ııf beylt İN — Reşid paşanm selâmi “r" di, Sizi istiyor, Esad efendinin niçin İstef”” kendisi de, ben de bül)“”'d : ce gelen şifrenin halledilmif blıl görmüştük. Esad efendi der ' kif edilecekti. Bu vazife; /|lan istilâmlara cevaben HEF . N 'ğı ve yalanladığı behanesil? a İ lunan vali Hacı Hasan P“” LN vale edilmeyip — müşire Y / (Azlolunan valinin yerin? pastı Berüut valisi Reşid Mümtaz müddet sonra da (zapitiyt Ka ai Nâzım paşa tayin olunmus, ü paşa o göceden Şama ge Esad efendi bana döndü: — Öğlum. Bu gidiş m;;;f dir: ya ölüm, ya Fizan.. de birdir. Esef etmeyin VE itm fütur getirme, Anndil N teskin et, Bana, yarına K3 vanları, arabayı filân satip *

Bu sayıdan diğer sayfalar: