8 Mart 1939 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 8

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

HABER—-' Alışım Pos!nn makta müşkülât çekmedi. Zaten Murad da fırıl fırıl Kara Abdurrah manı arıyordu. Beyşehrinde bir is- yan hazırlandığını duymuştu. Bu işi şimdilik Kara Abdurrahmana br- rakmak istiyordu. Hünkâr haklı dü şünüyordu. Kara Abdurrahman böy le yerlerde bir bomba gibiydi. Ken: dişine hiç bir tehlike isabet — ettir: meden isyanları berhava — etmekte mahirdi. Belki bir kumandan ola- mazdı, belki değil muhakkak ola- mazdı. — Lala Şahinler, , Emirler Oranuslar ve hattâ Yakupla, Süley- manla boy ölçüşmek haddi değildi, ama, onların da bu vadide Abdur- rahmanla boy ölçüşmeleri hadleri değildi. Çok aramışlar, — Abdurrahmanı bulamamışlar, bazıları da şöyle bir dolaşmağa gittiğini haber verdikleri Abdurrahmanı Alâzddinin eline esi: düşmüş olmak gibi bir ihtimalle ara- maktan vazgeçmişlerdi. Fakat işte Abdurrahman gelmişti, hem yanın- da çok güzel bir askerle beraber. Abdurrahman atından atladı ve sordu: — Hünkâr huzurunda kimse vai mı? — Yok, ağa; dediler, Hünkâr seni arıyor. Abdurrahman, Nefisenin elinden tutarak hünkârın huzuruna girdi ve yerlere kapandı. Hünkâr biraz muğ- ber görünüyordu. — Neredesin Abdurrahman? Şu sırada adam avı pek mühim bir iş sayılmaz, Seni aratırım, Mühim diye- ceklerim var. Ve dikkatle yanmdaki askere ba- kiyordu. — — Bu da kim Abdurrahman? Ben bunu bir yerde görmüş gibiyim. Kim bu nefer ? Bu Alâeddinin adam larmdan bittabi.,. Abdurrahman hünkârm eteklerin- den öperken dönüp Nefiseye de hay- kırdı : — Öpsene, hünkâr huzurundasın, Nefise öperken, Abdurrahman kavuğuna dokundu ve kavuk düşün- | ce dağmık siyah ve parlak saçlarile Nefise meydana çıktı. Hünkâr ne kadar olsa baba idi. Yeriden hayret- le fırlıyarak : — Bu ne maskaralık böyle a kı- gel bakayım, nasılsm, neden böyle tebdili kryafet ederek gölme- ğe mecbur oldun ? Sen benim evlâdımsın, padişah kızı ve hâkim karısı olduğunu unut- ıııı İçimi çeke çeke: — Evet, önunla evlenmeği kurmüştum, dedi Hala anlatmasına devam ediyordu: tun mu ? Yoksa bir şeyden mi kork- tun ? Nefise ağlıyarak babasınm kuca- ğina atıldı. Abdurrahman da pek yufka yürekli idi, Nefise ve hünkâr onu da ağlar gördüler. Nefise : — Hayır şevketlü babacığım, de- di. Abdüurrahmanla yanyana geldik. O kahramanın yanında hiç korku kalır mı ? Hünkâr güldü : — Doğru Nefise, Abdurrahmanı gözbebeğim kadar severim. —Allah ömrünü efzun etsin. Söyle bakalım neden ağlarsın ? .— Şevketlü babacığım, kocam et. ti sen etme, Bizi mahvederek eline ne geçecek? Daha gençliğime doy- madım, ver elini öpeyim ve affet bizi. Hünkâr Kara Abdurrahmana bak tı. Kara, hÜnkârım ayaklarına ka- panarak : — Şevketlü hünkârım, Sultanı. mın ricasmı kabul et. Alâeddin küstahlığının cezasımı kâfi derece- de gördü. Affeyle, — Pek âlâ, Müsalaha etsinler. Konyayı muhasaradan sarfı nazar olunsun, Kızım Nefise de bir müd. det sarayımda misafir kalsın, Epey- dir hasretim, Biraz dolaşır, hava a- lr, eğlenirsin. Hünkâr Abdurrahmana dönerek : — Kara, dedi. Senden bir dile- Sim var, — İrade senin şevketlü hünkâ- tmmn, Boynum kıldan İncedir, — Yok, bilâkis boynun kurt boy- nu gibi kalm olmalr. Çünkü bu se- fer üzerine alacağım iş, tamamile ve yapayalnız olarak #enden başkr |kimse tarafmdan hallolunamaz. Kendi işini kendin göreceksin, — Şereftir bana şevketlüm, irade et ! — Beyşehri isyan etmiş. — İrade edersin şevketlü hünkâ- rım, Yalnız Teke havalisini de artık şevketlüma devretmesini hâkimine söylememe izin ver hünkârrm, — Neden bu Abdurrahman ? — Burada bir pürüz gibi duruyor da şevketlüm ! — Abdurrahman, sen daha Öz- manlı hünkârı ne demektir bilmez- sin. Ben ancak kavilerle çarpışırım, Teke hâkimi gayet fakirdir. Nüfu- zu İstanas ve Antalyaya münhasır- | dır. Onunla harbetmek ayıptır. Bir arslan sinek avlamakla vakit BENE HUEENMENDE KMN XN ÖL 1 E & () — Son sözleri şunlar oldu: “Bay Bülen: de söyle: Bu yaptığı tabloyu bana verece- fV"-Aw—' DURRRHMRN Haber'in tarihi Romam- T7 9D Kavuk düşünce, dağınık siyah saçla- riyle Nefise meydana çıktı Kara Abdurrahman, hünkârı bul- Bu cevap karşısında —Abdurrah- man mahcup olmuştu. Hünkârım el- lerini öperek yeni vazifesi başma hareket etti. Bütün Osmanlı ülkesine hayret veren, Kara Abdurrahmannın an- cak 29 arkadaşile Beyşehri isyanı- nr bastırmağa hareket etmesi oldu. Kara Abdurrahmanm hayat ve sergüzeştlerine yeni ve fevkalâde | hâdiseler ilâve eden bu Beyşehir isyanı, hünkâr nazarmda Kara ÂAb. dürrahmanm sukutuna sebeb olmuş tur. Şehre girince zaten kryamet far- kolunuyordu, Şehirde bir fevkalâ- delik barizdi. Halk silâhlıydılar,, dükkânlar kapanmış, sokaklar da hiç kadın görülmez olmuştu, Her tarafta ufak büyük topluluklar ha. raretli hararetli bir şeyler konuşu- yorlardı, Kara Abdürrahman, — kıyafetini değiştirdikten sonra bir Beyşehirli esnaftan farkedilemez bir hale gel mişti. O da tıpkı onlar gibi yine | hançerini ve palasını taktı ve d.ıger arkadaşlarıma da önce halkı dinle . mek Üüzere talimat vererek böyle bir topluluğun yanma sokuldu din- ledi. Pos bıyıklı biri haykırarak konu- şuyor ve ikide birde koca göbeğini oynatarak gülüyordu. —Abdürrah - man, bu sözleri tüyleri — Ürpererek dinledi. Pos bıyıklı söylüyordu: Vazan- İkimim — Hünkâr Orhan neyse ne, ama, Murad pek kof çıktı. Yanında üç beş silâhşor var. Bunlar işi bırakır- larsa hünkârin bir balon gibi sön. düğünü görürüz, Hem Beyşehir, hünkâr boğazma büyük gelir bir lokmadır. Etraftakiler de göbeğini hopla - tarak gülen bu pos bıyıklı ile gü - Tüştüler, Bir tanesi sordu: — AÂma, ne yapacafız? Bursaya mı hücum niyetindeyiz? — Başımıza |kim geçecek? , Pog bryıklr, bunu Ssoöraziın omu. zuna bir tokat gibi elini koyarak haykırdı: — Bire nadan, hepimiz baş sayı- İrrız. Kimseye ihtiyacımız mı var? Yol açık, Murad meşgul, Önümüze geçecek kim var? — Kara Abdürrahman bunları ko . nuşmalarma terkederek diğer bir kümey eğgitti. Onlar da aşağfı yukarı hünkâra küfürden başka bir şey söylemediler. Bir aralık daha açık gözlülerden toplanmış bu kümeden | lâf alacağını düşünen Abdürrahman da lâfa karıştı. — Yahu, dedi. İyi ama, munta - zam askerimiz yok, harbedecek mal zememiz yok, akçemiz yok. Bu işin altından nasıl çkacağız? Hünkâr sa nıldığı kadar kof değil, Askeri var, parası var, kudreti var, Bilmem, a- ma, bu işte bir çürük tahtaya bas. mış olmıiyalım, (Devamı var) Çapraz eğlence : ÜROSaSeTES Bölümü suyma 1 — Gece basan, 2 — Bizi yürü- ten uzvumuz - Afrikanm Fransız müstemlekelerinden — birinde meş- hur bir şehir. 3 —- Zevk #sürme - İnandirma, 4 — İşaret. 5 — Bir Türk harfi . İsim, 6 — Bir şeyi çe- kip büyütmek. 7 — Avrupada bir knehir (meşhurdur) . Elcezirede bü- yük bir Türk devleti. 8 — Beyaz - Tersinden okuyunca iskambilde bir- H olur. 9 — Bulunduğumuz şehir. Yukardan aşağı: : 1 — Askerin silâhına koyduğu bıçak. 2 — Refika (kadım) . Aklı olan. 3 — ÂAz pişmiş yumurta, 4 — Durgunluk Ç(işlememek) - Hayvan. larım gıdalarmdan biri, 5 — Bir Türk harfi. 6 — İtiraz etmemek ü- zere birini dinleme, 7 — Bir millet nevi ve cinsi - Bir edat, 8 — Biri. nin diğerine duyduğu — devamlı gayz - İçtiğimiz. 9 — Zararlı olmı- yan - Bayrağımızım rengi, KA AA (D ı n İLİY a |N OUOMvlA C ,»* 6 (e Ç 1 TUKİA ğ NİE(RİM 10 e) |M KU n $ L H Y A C(AİNİI *lLİNİT BA A _|2__ — Memleket sağ olsun, Hanrme- fendiyle kerime hanım çok! (2) Bunu âyândan Şevket paşa mer- humdan ve Tüunada polis müdürü o. lan meşhur Kanbur Ahmet beyden işitmiştim, MİTHAT PAŞA SURİYEDEN AYRILDIKTAN SONRA Mithat paşa hakkında yavaş ya- vaş türlü rivayetler gıkarılmaya başlanmış, Abdülhamide — jurnallar almış, yürümüştü, Bunların en mü- himmi paşanm Suriyede istiklâl i, lân ederek “Suriye hidivi” olmak istediği yolundaydı. Buna delil ola- rak da ıslahhanenin tarih — taşın- da (1) Mithat paşadan bahsedilir. ken vezirlere mahsus elkabdan hi- |div tabirinin kullanılması gösterili- yordu. Daha tuhafır, paşanm çalış. kan talebelere dağıtmak Üzere bas tırdığiı madalyalar sikke bastırmak kadar ehemmiyetli telâkki ediliyor- du. Bu rivayetleri çıkaranların ele - başısı . Esad efendinin kanaatin- ce - Âhmet Mithat efendi ve müşir Ahmet Eyüb paşaydı. Esasen bu E- yüb paşayla Mithat paşa arasmda bir müddettir gerginlik başlamıştı. Bunun saiki de Havranda çıkan dür. zi isyanını bastırmak için Eyüb pa- şanın vali emrine asker vermemesi, İngiliz sefirinin Suriyeyi ziyaretin- de gene asker gönderilmemesi, ev. velce gönderilmişken tam sefir ge- lecği sırada sbebsiz geri çekilmesi idi. Dürzi isyanmı böyle yardımsız, hakimane tedbirlerle bastıran Mit- hat paşa diğer ihtilâflar dolayısiyle mükerreren istifa etmiştir. Bu isti- faları kabul etmiyen Abdülhamid, ıslahat için neler istiyorsa bir lâyi, ha yazıp bir memurla göndermesi- ni bildirdi. O da lâyihayı hazırlayıp Berut mutasarrıfı Köse Raif efen- di (bilâhare paşa olan) ile İstanbu. la gönderdi, İstanbuldan da güya tahkik için müşir Hüseyin Fevzi paşa izam edildi, Ahmet Eyüb paşa biraz sonra az- lolundu ve yerine Hüseyin Fevzi paşa beşinci ordu müşiri tayin edil- di, Bir müddet sonra ise Mithat pa şa İzmire naklolundu. Mithat paşanın icraatma gene a. rasıra münasebet geldikçe rücü et. mek Üzere biz sadede dönelim: Esad efendi bu devirde Şamda hem gazeteci, hem Mithat paşanın başkâtibiydi, hem de avukatlık ya- pryordu. Fakat menfi olduğu için ıçıkça avukatlık yapamıyacağı ci . “etle iki ortakla iş görüyor, lâyi - haları kendisi yazıyor, ortaklarına 'âzımgelen direktifleri veriyor, on- ları mahkemeye sevk İle perde ar. | xasından birçok davalar ve dolayı. siyle epey para kazanıyordu. Bir buçuk sene sonra, malüm se- bebler ve hilelerle Mithat paşa İz- Mir vilâyetine naklolunarak yerine — Ben onu vazifesinden alıkoymak fik- rinde değilim. Bu vazife her vakit yanında bulunmak, körü körüne ne olursa olsun ona yardım etmek istiyorum.. — Sizin gibi bir adamın yardımından Yazan: Asaf E elgq Bini vaadetmişti. Sözünden dönmesin... Vak tı gelince ben gider, kendisinden isterim..,, Cevap vermedim. Her şey etrafımda dö- nüyor gibiydi. Kalbimde beklemediğim bir rahatlık ve bir tstırab yanyana duruyordu. Melike gitmeden evvel beni düşünmüştü. Yeşilpınardan aytılırken benden tatlı bir hatıra saklayacağını söylemişti. Bunlar se- vinecek şeyler.. Fakat Zeynep halanın katf sözleri çok canımı sıkıyor. O mütemadiyen bizim biribirimize eş olmadığımızı tekrar- İryor.. Acaba Melike neden beni kendine lâyık görmüyor? Gözlerim kapalr, dirseklerim dizimde dal dım kaldım. Zeynep hala da bir şey söylemeden duru" yor. O da belki kendi acısını düşünüyor. Gözlerimi açınca Zeynep halayı elinde bir zarf, bana uzatıyor gördüm. — ÂAlmız bunu, dedi, Melike giderken bu nu size yazdı. Titriyen parmaklarım mektubu aldı, ke- limeler gözlerimin önünde raksediyordu. Fakat mektubu gene okuyabildim: “Doşstum... Yeşilpınardan ayrıldım diye üzülmeyiniz sakın.. Yapmağa mecbur oldu- ğum şeyleri yapacak vakit geldi. Bilhassa benim için ağlamayımız. Biz, biribirinden uzak yaşamağa mahküm iki mahlükuz, Fa- — kat size vaadediyorum; bir gün gelecek tek- rar konuşacağız. O vakit hayatımı anlatı rım., Beni yirmi sene Yeşilpınara bağlayan, ve buğün oradan zorla çeken — sırrı siz de öğrenmiş olursunuz. O vakit başka — türlü hareket edemiyeceğimi, sizinle bir arkadaş kalmağa mecbur olduğumu anlayacak ve bana hak vereceksiniz.,, “Melike,, Mektubu katladım. Artrk bu aşk macera- sı tamamen bitmiş sayılabilirdi. Bundan #nra Melike hakkımda en ufak — bir ümit beslemeğe dahi imkân kalmıyo.du. Aklıma bir çare geldi: * — Bana adresini veriniz, dedim. Bari o- na bir mektup yazayım.. Son konuşmamız da ağzımdan çıkan sözlerden dolayı af di- liyeyim. İhtiyar kadım bana cevap vermezden ev- vel “olmaz,, der gibi başını salladı; sonra bu hareketi sözlerile tamamladı: — Hayır, şimdilik buna imkân yok. Me- likenin adreszini kimsenin bilmemesi lâzım- dır. Eğer muhakkak Melikeye — yazılacak bir şayler varsa 'yazıp bana veriniz. Elime gaçecek ilk fırsatta bu yazınızı ona gönde- ririm, — Bana hiç acsmıryorsunuz demek hala! Niçin Me'ikenin nerede — olduğunu söyle- mek istemiyorsunuz? Benimi Melikeyi lâyık olduğu şekilde yasatamıyacağımı nereden biliyorsunuz? ' Söylü kacdın kati bir sezle cevap verdi: — Brralamız yavrum. Melike şerefli ta: iinin çizdiği parlak yolda yürüsün varsın.. Onun yapılacak bir vazifesi var. Sizin onu bu vazifeden alıkoymaza hakkınız yoktur. ne çıkar?, — Fakat ne o, ne de siz benim kim oldu- Bumu bilmiyorsunuz ki.. Belki ben çok zen- gin bir adaâamım. Yahut çok nüfuzlu insan- larla münasebst'm olabilir. Mazide kök sa- lan eski bir sü'âleden gelmediğimi nereden biliyorsunuz? — Bütün bun'arı bana — söylemekte bir fayda yok.: Eğer Melikeye anlâatmak isti yorsanız yazarsmız, imkân bulunca gönde ririm. Artık aramızda söylenecek başka söz kal mamişti. 5 * * * Ote'le ne halde döndüğümü tösavvur et mek mümkün değildir.. Kelimenin tar manasile ne yaptığını bilmiyen bir deli den fasksızdım. M>'ike ile ilk karsrlast X:mız verde basır döndü, gözle;'m karardı. Yere düşmemek i- Çin bir ağaca dayandım. (Dzvamı var) * “ena yerlere sürdüreceğini HS Alt Suavi şeyhülislâm Arif efendinin sabık sadrazam Hamdi paşa, İzmifi den naklen geldi. Biraz - sonra * Mithat paşa idama mahküm oöld ve Taife sürüldü, 4 Hamdi paşa da Suriyeye aşaâğf, yukarı menfi gibi geldiği halde büğ nu iİdrak edemiyerek Abdülhamid tabasbus etmekteydi. Esad efendi nin kayınvaldesi Çerkes ve vakti! şeyhülislâm Arif efendinin (Haf l*k di paşanım kaympederi) konağım ' dan satılmış olduğundan Hamdi Pt : $a ailesiyle münasebeti vardı. kat buna rağmen kendisi Hamdi ? şanm konağma giderdi. Böyle # dir ziyaretlerinden biri, Mithat P şanın İstanbulda mahud muhake mesi cereyan ettiği sıraya tesad'| etmişti. Hamdi paşanın iftarına gidilm t, İftarda Şam eşrafımndan Ho'f (Arab İzzetin babası), Hac muhat zı Said paşalarla Mürdümzade #7f ve diğer bazı kimseler vardı, Ye mekten sonra, hazır bulunanlard bazıları, Mithat paşa aleyhinde tıp tutmağa başladılar, “Alenen # ret ederdi, Kadm oynatılmasına 'F zin vermişti.,, gibi budalaca ithaffii larda bulundular. Hamdi paşa bul larr memnun olduğunu pek bell den bir tavırla bir müddet dinled”' |e ten sonra: £E — Canrm, dedi, o adam (y#Rkt Mithat paşa) bir köpekti. Etrafif'lh da birkaç köpek toplamıştı. Birlib” havlarlardı. Hamdolsun temizlen” ler! k Esad efendi dayanamıyarak 89 Bt ga firladı ve: B — Efendimiz, dedi, köpekler * ki ve sadık mahlüklardır. Memlt | kette hırsız veya yabancı görın“ ğ dikçe havlamazlar, Şu huzurunu#”'l havlamakta olan mahlüklar, Mit B paşaya da bu üağmelerden dem V| mak istediler ve yüz bulamadıli' | Hattâ Mithat paşanın yaptı&” Pht söyledikleri — sefihane ziyafe bunlar evlerinde ve harimle 'ı tertib edip paşanmım bizim gibi y? Bt kınlarıma başvurarak rüşvet ve # Bit diye vaadiyle onu celbetmek ist? İK lerdi. Fakat ne paşa, ne de yak? ları buna tenezzül etmezlerdi. Bugün — huzurunuzda havli)” £ bunlar, yarm sizden sonra da h& fak finize ayni gekilde sizi zemmeet” ceklerdir. Efendimiz gibi sadar©” bulunmuş bir zatm kendisile 8/ | mertebedeki selefiyle —böyle etmesi. şanlarına yakışmaz! Esat efendi mecliste bomba #t bi patlıyan bu sözlerden sonra G şitmiş ve bir daha Hamdi pa5s4 “emtine uğramamıstır. Hamdi paşanm zevcesi bir Esad efendinin zevcesine: sizlere ve çoluük çocuğunuza a0if Aman Esad efendi gelsin de P ile barışsın.,, demiş ve Hamdi P _» nin barışmazsa Esad efendiyi ©* B | * vermiştir. Bunun üzerine E”a | tendi Hamdi paşaya sşu — tezi zöndermiş ve gene barışmam 'srar göslermistir: ! (Devamı VG” ! (2) Mi'hat paşanımı, Bağdad y Yibüleşraf,, © Süleyman efen! “hediye ettiği” Şehriban hanmt Öj tük zevcesidir. Ali Haydar M Seyl- kız kardeşi bu zevcesinde 1 muştur. (1) Bu tası Mithat paşadl“ ra gelen vali Hamdi naşa ters terek başka bir tarih yazdır?

Bu sayıdan diğer sayfalar: