3 MART — 1939 Sek gözlü opal enli Faydasız bir merhamet, Az zamar- | başladık. Klayiın bize ne yemekleri da siz de bunu anlayacaksınız ya| jget irdiğini söylemeğe ne lüzum var? zahn.. 34 numaralı oda geniş ve rahattı. Klayl gülümsiyerek: — Odayı beğendiniz mi kont. de- di. Otelin en iyi odasıdır. Pencerelerin perdelerini çekip aç* tu Solda bir kapıyı aç Banyo odası adi su, ister kaplıca « sıniz. Odaya döndü: - Yemeğinizi, size ususİ salona getiri hile akşam yemeği burada. İster uyu kullanır ayırdığımız şerton nazik davetinizi maatteşek - kür kabul etti. Bir emriniz olursa Rüya mı, görüyordum? Pencere ve giderek kanatlarını ardına ka- dar açtım. Hava almağa muhtaç tar. Pencereden iğildim. Bulundu” Zum ikinci kattan bahçenin - peri" lığı daha vazih görünüyordu. »çenin nihayetindeki biçimsiz ev de şimdi daha iyi o görünmekteydi. Dış dıvarları çinko o kaplanmıştı. Bacası simsiyahtı ve pencerelerinde perde yoktu. Bir boş kafes daha! Penbeli kadını hatırlamak beni gülümsetmeğe kâfi geldi. Bu kadın © evde mi oturuyordu acaba? Pencere önünde hayal kurmak ne- ye yarardı? Çamaşırlarımı gardroba yerleştirsem daha iyi ederdim, Do Jabın ilk çekmesini açtim ve hay- relten gözlerim faltaşı gibi Yepyeni biner İranklık banknot do Tuydu gözde.. Bir tanesini aldım ve dikkatle baktım. Sahte paraya benzemiyor” du. Biran kendimi büyük bir sevince kaptırdam. Bu paralar servet demek i. Kaç tane idi acaba bu? on... yir mi... tam kırk yedi tane saydım. Fakat paraları cüzdanıma koyup bir sevgili gibi göğsümde sıktığım zaman titredim. Büyük korkuya düştüm ve deli gibi etrafıma bakın dım, Nerede idim? Nasıl bir yere m? Bana burada ne yap" tırmak istiyorlardı? Biran evvel kaçıp kurtulmak ce bimdeki servetle başka bir yere ka" pağı almak daha tedbirli bir hareket olmaz mıydı? Birden yakından bir takırtı işit tim. Bitişik odal n birinden ge- liyordu: Muttarit tak... tak... tak.. Ne mıhlıyorlardı orada? —1I — Kont hazretlerinin yemeği ha- gir) Klayl kapıdaydı. o Müstehzi bir bakışla beni süzüyordu. Oturduğum koltuktan kalktım ve ses çıkarmak- sizm peşinden gittim. Yemek yiyeceğim salon, odamın tam karşısındaydı. Kristal ve gü- müş yemek takımlarile süslü bir masâ orada hazırlanmıştı. Eski sis tem iskemleler, mor saten kaplı du- varların kenarına sıralanmıştı, Or- talık henüz aydınlık olmasına rağ men pencerelerin rhenekşe rengi ka difeden perdeleri kapatılmıştı. — Kont hazretlerinin memnun ka lacaklarını ümit ediyoruz. Servisten bir şikâyetleri olursa kont hazret- leri bize bildirmek lütfunda bulun sunlar. Arzuları bizim için birer €- mirdir. Kapı açıldı beraber yemek yiye- ceğim kadın içeri girdi Mis Manşerton garip bir kadındı. Fakat bana sev göründü. Uzun boylu ve zayıftı. Koyu yeşil kadife- den 5ir rop giy yorgun bir: hali vardı. Yüzü zayıf, biraz mavi gözleri çukurlarına gö en “kırk yaşında var.,, diye düşündüm, “Ha- yatının neşesiz geçtiği de belli... Karşı karşıya oturduk ve yemeğe jâl3 şaraplar... müracaat etmişti yok: açıldı: /g İ Çok iyi bir ahçı tarafından hazır lanmaş bir çok melis yemekler, en Senelerdenberi böy le öir yemek yüzü görmemiştim. . Bununla betaber bu Oyemekten bende hiç de iyi bir hatıra kalma" muştur, Klayfın işaretlerile bize hizmet | eden iki garson garip mahlüklardı Klayf yoldan geçen dilencilere mi Elbiseleri yırtık elleri nasırlı ve yür leri... yüzlerini şimdi pek iyi layamıyorum, Lâkin di ken gözleri oldu. Bu gözlerde müt hiş bir kin okunuyordu. ordu. Hizmet edenlere bir dela bile bakmadı. Gözlerimizi tabaklarımızdan dırmaksızın sessizce yemek yiyor duk, Bu komedi o kadar sinirime dokunuyordu ki biran sofradan fı lamak, bu oyunun (o manasızlığını bağırmak hırsile yandım. Fakat ken | dime hâkim oldum ve İngiliz kadı- nıma baktığım zaman duşlaklarının ağlamak üzere imiş gibi titrediğini gördüm. Gözlerimi başka j sına Derin hürmetlerimi kâbul etmeni: | | İzi rica ederim . çevirdim. Meyve yerken Klayf dışarı çıktı ve üzerinde birkaç mektupla iki tel- graf bulunan bir tepsi ile geri dön dü, Zarfların hepsi açılmıştı; bunun hiç bir tehlike — Pekâlâ,, Beni burada be. . le, Rolan eve girdi. Amirane bir tavırla Cenoraya hitaben: — Müsyö!., dan itibaren mahbusumsunuz... müdürü, pandan kurtulmak imkânunı çok Polis HABER — Akşam ross Nakleden: FP. K., Klayf yanıma geldiği zaman farkına vardım. Hiç bir şey söyle meksizin mektuplardan ikisini b: İ verdi. Ötekilerini kadının tabağı ya nına koydu, Klayfe bakarak hayretle sordum: — Bunlar bana mı? — Evet, Kont Fredrik dö Me zembar siz değil iniz? Ne yapmam lâzundı? Bana getirilmeden önce yırtılmış olan bu mektupları okumalı mıydım? Mis Marişertona baktım, telgrafları okü yordu. Ben de onun gibi yaptım: “Kont hazretleri “Jan Bar,, isimli atımısın o pazer i günü büyük mükdlak kazandığ ğın haber vermekle sevin, Bana! e olduğunuz emir veçhile mü kâfatı, kesabımza, Barkley banke- yahıdım. ver Sadık hizmetkâr: Coe Ferran Bu mektub Londradan geliyordu. Ikincisi Sanfra gelmek: teydi ve o da birincisi gibi kısa ya zılmıştı: Sevgili amcacığım Dekidi, sana hâld böyle kilap etmeme müsaade ediyorsun değil mi amcacığım? Seni görmiyeli çok oldu. o Anmam senin kederli olduğunu söylüyor, Sakın ü sülüp oğlama! Ben nem varsa sana veririm. Bizimle beraber olursana, üyük. Sana kendi odamı veririm.Bana meklup yaz.Yanakla- rından öperim, Minel Yazı bir çocuk yazısıydı. Haykır dım: — Klayt — Kont hazretleri bir şey mi em- .. Beni dinleyin. m? Bana hid dele bakıyordü. Şaşırmıştım. Mr rıldandım: — Klayf rica ederim bana izahat | — Kont hazretleri istirahat etmek tarafa | mi gideyim Başıma Bırak da Klayf. Yahut ahat ver, gelenleri anlayamaz oldum. —K mak mı istiyorlar? (Devamı var) KAHRAMAN HAYDUD olmadart.. omuz? — Hemen mahkemeye edecektim ve vazifem de bitmiş olacaktı, dedi, Bu dakika” tı? düştüğü ka - veyahut da Müâüma| İbirayı içtikçe ken | mahallenin bütün saatleri vazretleri bahçede dolaş| i Talihi açık bir adam Bu gece dokuz bu- çukta gelen Yılmaz, şüphesiz pek ziyade rahatsızdı. Alelâde zaman. larda o evine pek geç gelir. Bu- nun sebebi de birahaneden geç, birahane kapanacağı vakit eve saat | çıkmasıdır. Yılmaz, birayı çok sever. Hem öyle bir hakikatte yaratılmıştır ki ini hararet bastıkça da içer. Garson her gece ceketini giyer- getirir, Yılmaz, bâsar, hararet ken son bardağı bunu bir nefeste çekerek çıkar ..! Şunu da düşününüz ki Yılmaz, e- vine gayet yavaş ve en uzun yol. n gelir. Hülâsa yatağ yattığı zaman saat ekseriya iki - dir , Halbuki bu gece rahatsızdı. Küvvetli sikahtine rağmen kendi- sini üşütmüştü. Vücudunun yan- gığını, dizlerinin kesildiği demciklerinin o ağrıdığı yordu, Pek az yemek y 8. İlk birayı da çok acı buldu. Bu sebeple, hayatında ilk defa olarak, doküz kapının ö- buçuğu vururken, nünde bulunuyordu. Yılmaz, tam kapısmın önüne geldiği zaman içeriden eski mek. jtep arkadaşı Refiğin çıktığını gö-| rünce hayretlere düştü, Boğazındaki ağrıyı unutarak bağırdı: — Refik, burada ne işin var Başı eğilmiş bir halde yürüyen Refik, doğruldu, kızardı ve gâyet sıkılmış olduğunu gösterecek bir takım hareketler yaptı; — Sen misin Yılmaz? Bu kadar erken geleceğini (o zannetmiyor- dum. — Ben de bu satte seni evim- den çıkarken göreceğimi aklıma getirmemiştim.. — İşte onun için... — Onun için ne demek?, — Seni bulamıyacağımı ğim için geldim.. — Öyleyse neye geldin?. — Gelmek istemiyordum da... bildi. Hak olsaydınız, ne yapa teslin buradı — Peki mahkeme ne yapacak. — Ya gözlerinizi çıkartacak idam ben idam ettirecekti, hükmünü pek! | — Garip bir sebep.. ise gelmeyeydin.. — Kabil değil.. Karım mutlaka gitmekliğimi söyleii, ben reddet- mi, israr ettim, O da ayak diredi, | behemehal Yılmaza git! dedi.. Bi- nacnaleyh ben de seni bulamıya- cağımdan emin olduğum için kalk tım, geldim. — Peki ama, sen geceleri ye. mekten sonra hiç çikmazsın. gece nasıl oldu da çıktın? | — Anlattım ya, karım israr et- ti. Sen geceleri hiç eyinde bulun- müyordun.. Ben ide kabul ettim, — Doğrusu pek müphem ler.. Ne demek istediğini anlamı . yorum.. Yoksa bana bir söyleye- ceğin mi var?. — Hayır.. Daha doğrusu sa- na söylemiyecek bir şeyim var? — Ne için?.. — Sıkılıyorum.. lira olsaydı neyse... Eğer bir, İki Yılmaz, yüzünü ekşitti: — Nihayet ânlayabildim!. de- İken gelmeseydin!.. — Seni temin ederim ki zu te kerriir etmiyecek. Fakat nasılsa başıma geldi. Çiğden rahatsızım. — Rahatsız msm? Halbuki > zannetmiyordum.. — Teşekkür ederim, Kaç pa! raya ihtiyacın var? — Kaç paraya ihtiyacım oldu» ğunu sana bir söyleyebilsem 1. — O kadarını sormadım. — Ben de o kadarını isteyecek değilim. Zannederim ki on lira ile işimi göreceğim. Yılmaz geniş bir nefes aldı. Ar. kadaşının daha çok para İceğinden korkuyordu. Sonra ga- Bu| söz-| — Keşke bu akşam da eve er.| isteye-| Hikâye“j — Elbette. Sm x Yılmaz şar Ml na ii İrk uzattı: 4 — İşte azizim. Sana b# dan dolayı memnun — Mersi, mersi.. Zatef manki gibi lütufkârsui. * | — Sus rica ederim. Bi mızda unutalım.. Fakat, Refik bundan mek ihtiyacını duyuyorğ#i — Maamafih, dedi, bU ve erken gelmekle hata € dun., Yılmaz, güldü: — Sen de galiba çıkt” hata ettin., Dedi. Iki arkadaş ayri Refik, şimdi aklı bira$ İ rinde, fakat vicdanı ele#. olduğu halde evine yol Mi çği? Yürürken, bu gece evi miş olduğunu düşünüy” hakika talihi kendisine Y mişti, Biraz sonra, bu husus münü verdi: Çünkü AP” kapısını açâr açmaz, kâ” el katta oturan bekâr dö kollar: arasında gördü. çöl HIKAİİ) ÜÇ silâhşöf Kitab! J hazırlar! Okuyucuları matbaamıza U alabilirler” 4 İrip bir tesadüf neticesinde bu be-| |lâya yakalanmış olduğunu ve cn hafif surette kurtulmak münasip olacağını düşündü. Cüzdanını çı. kararak: — Hayli para!. Dedi. Refik şu cevabı verdi: KAHRAMAN tedi. Fakat demir parmaklar da. ha kuvvetli olarak sıkıldı. Ve polis müdürünün dudaklar: ara- sından gayri ihtiyari bir inleme çıktı. Mukavemetin faydasız ol- duğunu anlamıştı. Meçhul hasmı bahçeyi geçti. Evin önüne geldi. Ayağı ile vu. runca kapı açıldı İçerden akse- den ziyanın yardım: ile Cenaro, $i çelik bir ln Brinoya “ Atatürk albi eli Resimli Haftanm © bilm üç defa basılmıs, ha satılmıştır. HAYDUD Cenaro serbest kala di) marlarının uyuşukluğu” mek için kollarını salls bir meşe ile: — Arkadaşı. dedi 7 kıskaç gibi yar. Sizi tebrik derik Rolan sual Holü pi dikmişti, 9 esle söylendi: düşünmüş. Bir çare bulamamış. tt. Vaziyeti çek fena idi. Rolan sözünü tekrarladı. — Sizi tevkif ediyorum. Size karşı yapacağım muamele, eğer tesadüfen elinize geçmiş olsay- dım bana yapacağınız muamele- nin ayn: olacaktır. Kidu Cenâaro: — Artık büviyetimi sakla * mağa lüzum görmüyorum. Evet ben Venedik polis müdürüyüm. Hakkımda nasıl bir muamele ya. pâcağınızı doğrusu merak edi « yorum, dedi. Polis müdürü bu sözleri s0 - gukkanlılıkla söylemişti, Fakat kalben endişe içinde bulunuyor- du. Kendi kendine: — Mahvokium! Fakat abdal- Casına ölmiyeceğim. Kendisine lâyık bir düşman olduğumu Re lana isbat etmeliyim., Diye düşündü. Rolan sordu; — Eğer beni tevkif etmeğe rini aradı. vereceğini katiyetle zânnediyo » rum. Hatti hükmün infazı İl fazla vakıt da zayi edilmiyecek- ti. Bu gece yakalanmış olsay * dınız, hemen muhakemeniz yâ. pılacak, ve yarın sabah darağa - cın boylıyacaktınız. Kido Cenaro kasdi olarak br tarzda lisan kullanmıştı. Rolanı müteessir edeceği ze- habında bulunuyordu. Boş yere Rolanın simasında teessür izle- Fakat bu sima ta. mamen sâkin duruyor, yalnız gözleri âdeta ateş saçıyordu. Polis müdürü bütün vücudunu sarsan bir ürperme hissetti. — Artık tamamen mahvol - dum.. Kurtuluş yok diye mırıl. dandı. Rolan Çenaronun nazarların- dan bütün haleti ruhiyesini oku. yor ve onun cüretinden tered « düde ve tereddütten de korkü- ya düştüğünü anlıyordu. — Kidu Cenaro!.. dedi. Size kendisini yakalıyan müthiş adamın yüzüne baktı ve tanıdı. Korkudan ziyade hayrete delâlet eden boğuk bir sesle mırıldandı; — Işskala Brinol Filhakika Venedik polis müdü rü KidoCenaro tamamen he - saplı düşünür bir adamdı. Her hangi bir vaka, bir hâdise olur. sa olsun, o vaka ve hâdisenin esas anasırını ayrı ayrı tetkik eder ve sonra onları kendisine menfaat temin edecek bir şekil de birleştirirdi. Iskala (OBrinoyu (Okarşısında berhayat görünce yine böyle ri- yazi düşündü. Sadece Barto - lonun (öldürdüm) derken yal söylemiş olduğunu tesbit ile ik- tifa etti, Iskala Brino polis müdürü - rünü omuzundan yere indirdi. Bürase ODandolonun sabik ve- mek odası idi, İçerde ise iki ki. vardı. Rolan Kandiyano ve ihtiyar uşağı Filip.. şi va — Pek basit Sinyör”” We at evvel buradan gi duvarının etrafını bir #* ya laşmak istedim. Müsyö ge ii vardan atlarken gördün? arkasından atladım 4Ö' kip ettim. Ve nihayet Mi avdet edipde sivi ışacai da yakaladım. de Polis müdürü hay*€* dirle sordu: sirt a — Doğru mu #4 N nuz? Hakikaten anlatğ” imi oldu? — Sizin burada, b“ ru söylediğimin bi gil mi? — O halde cidden meli Kulaklarıra işit” lerim görmeden V€ setmeden beni mi yet bir adam mevcut nediyordum. Rolan Geparonü tr; — Kimsiniz? an şö5 4