24 Şubat 1939 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 9

24 Şubat 1939 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Ayağa kalktı, Kilisenin ka. ; #iraıma bakındı, Gözetlen- Me amin olarak dışarı çıktı ve "A otele döndü. tn yemeğinden sonra saat iki öt hazırlayınız, dedi. e geldiği otomobile İazekot etti, O akşam Plaz. döndü, Odasma çıkarken Kani gidiyorum. Mm sabah 10,15 ekspresile Ni. e eti. * xy Sie saate baktı: uz yolda demek Ra. e saat 22,30 da kafe- üğ olacak. On saat kadar xy79 hazırsınız? * emrederseniz ona... cevap vermeksizin zile hk © Viktora: ye Spanopulosun elbisele. SP hazırladın mı? Bir gey Sa ya? il #ey hazır bihbaşım, Emri ipi e ağn sizin “sarı bavula koydum, Yi Gitmek için hazır ol. kllemeyi bir şoy anlamak, Ve *miş olan Rekura döndü: de lütfen benim koltuk ya alırsınız. | üne, Bir keşif seyaha . | x galiba? Yin w Fakat duha &vvel size | Memeliyim, » Viktorla Konugtukla- Hiçbir mâna çıkaramadım. © izahat lüzum, Fakat ev. bir mal soracağım. Şaka İz gayet elddidir, Ona göre cevap veriniz. doğru iğildi. Rokura ba- » Yatandaşm şahsi hürriye. Meskeninin (o taarruzdan hakkına tecavüz et . nm gelir mi? Bile bile! YA be bir harekette bu- | e saşırdır demek İstiyorsunuz bin . sualinizden maksadımız | ie beraber böyle teca - mağ razt ölüp olmadı. emek istiyorum. Taka, beraber olursa işde, İt cevap vermeden önce olan işi öğrenmek ister. Kane olan İş bir adamın ay Bibi girmektir, da Sanma? kandan böyle bir hare, 'n ne gibi bir cezayı e old ö i Vk uğunu bildiğiniz mâ. olur muyum”? Ceza ka, "e lt ncü ve 184 ncü mad, rimdedin. İsterseniz o - yok dostum, Mesuli, detecesini bilmeniz için N ikaz etmek İstediğim iğ 4ma ben hâlâ ne yapa» Kümyamed. sey gnyet basit, in girip yerleşmek! N Di yerleşmek mi? Ne ” h ta? yn itirafa kendisini e Ekin! Açık baka kaldı. Sor. Zelmesini beklemek KERE EA h ib ik a Hredditer; m tabiii, olsak? Hiçbir | ir değiliz. Ben bu neti, Nİ etmiyorum, Bunu bil. düşündüm ve baş Arm. Yegâne muvaf ii itirafa mecbur et . Zahmete değer bu iş de- j verilecek hesab: var, telgraf meselesi için “çoktan Onu; HABER — Akşam Postan Nakleden: F. K. fakıyet ihtimali olarak bunu bulu . yorum. Müracaat edeceğimiz usul gayri - kanunidir. Muvaffak olamazsak bü. yk mesuliyeti var; hele memur ol maniz dolayısile sizin için daha İsz- la... Bu takdirde adliyeye verilme, miz, sizin azil edilmeniz muhakkak, Fakat düşününüz ki tehlike benim için de var: İsmitn etrafımda kopa, cak skandalı bir tasavvur edin, Sonra başka tehlike de var. Japo- nun taarruza göçmesi mümkündür. Bu vaziyette siz kendinizi müdafaa edebilirsiniz. Halbuki ben malülüm. Elim ayağım bağlı kendimi düşma. na teslim ediyorum. Buna mukabi! bu iş benim vazifem mi? Halbuki ,ben tereddüt etmiyorum. Ganinin | yakalanması için vazifem olmadığı! halde hayatımı tehlikeye koymakta bels görmüyorum. Çünkü caninin neye mal olursa olsun yakalanması lâzim,., İyi düşün Rokur ve ona güre ce- vap. ver, Komiser kati karar verdiğini gös teren bir eda İle cevap verdi: — Düşündüm binbaşım. Beraber, ce Hangsinin evine gideceğiz. — Bravo Rokur. Şimdi beni dinle, işte plânım. Komiser, plânın ne olduğunu me, rak simekte olmasına rağmen, bin-| başıva olan hudutsuz Stimadını izba, “ra lüzum gördüğü için: — Hayır binbaşım, dedi, piânmi. | zi bana orada izah edersiniz. — Pekat... Rokur onun devam etmesine mey dan vermedi: — Size itimadım ver binbaşım Sizinle beraber nereye olursa olsun görüm kapalı giderim, Boşuna va. kıt kaybetmiyelim. Emrinizi bekli . Te kayıtsız şarlaiz ilaat ve İtlmat karşısında pek mütehassıs olan Be, uüva teşekkür etti; © — Mersi dostum, Son İzahatı verdi: — Hançsinin evinde rahat çalı , şabilmemiz için meydanı boş bul. mamiz lâzım. Binaensleyh yapılacak ile iş onun uşağını evden uzaklaş - tırmak ve yarm sabaha kadar ne. zaret alında obulundurmaktır, Bu kolay ve kanunidir sanırım, Deği) mi Rokur?, — Tabii kolay. Bu Japonun bize Dövil imzalı 336 » |üdüsişi ele çağıracıktım amasiz mâni oldunuz, Müdüriyete getirtir ve telgraf memurile yüzleştiririm. Kendisini orada sabaha kadar ali - koymak mesele değil, Uşak müdüriyete götürülürken Hengsinin evini anahlarları ondan alarak memurlarımız kilitlerier ve anahtarları bana verirler. Böylece kapıları açmak için uğraşmak zah. metinden kurtuluruz, — Mükemmel dostum. Haydi bu işleri yap öyleyse. Bir saat sonra Rokur bir deste anahtarı Benuvanın mezasına bira- karak; — İş oldu, bitti binbaşım, dedi. Japon hiç sesini çıkarmadan müdü, tüyete geldi. Efendisi gibi fevkalâ- de soğukkanlı, Fakat davet edilişi İnin sebebini ve itham edildiği suçu öğrenince korktu, Rengi zaten sarı olduğu için sararmadı ama yüzü ye şil bir renge girdi. | — Pekâli, Yola çıkabiliriz öyley s0... — Bir dakika. Uşak müdüriyette İ deliğe tikilinca onu tarassut etmek İe meşgul olan sivil polis boşta kalı. yordu; emrettim: Saat ondan iti - İ baren Viktorya sokağında Hangsi . İnin evinin beş on metre Ötesinde| motosikletle bekliyecek ve motörü tamir edermiş gibi yapacak, Japon 'içeri girer girmez makiresini işle terek hareket edecek. Motör sesi Hangsinin geldiğini bize haher ver. miş olacak. İyi yaptım bu emri ver- / mekle? — Çök güzel Rokur. İyi düşün . müşsün, Yola çıkabiliriz şimdi, Zile bastı. — Hazır mısın Viktor? — Hazırım binbaşım. — Haydi öyle ise: İstikamet Vik. torya sokağı! | Viktor, zabitin tekerlekli koltuğu- nun ârkasma geçti ve iterek kapı. ya doğru yürüttü. Rokur sordu: — Koltuk değneklerini ban ala - yım değil mi? Viktor cevap verdi: — Hayır efendim, onları ben kol, tuğumun İki taraflma koyarım, Zah met olmazsa $iz valizi almız. Böyle yaparsak daha tabii görünür ve da, ha az dikkati çeker. — Peki Viktor. Hakkın var. Böni döndü: (Devamı var) KAHRAMAN HAYDUD Yazan: Ivan Cankar Yazdı... Bütün insanlar şehrin sıcağından kaçarak sayfiyelere, köylere sığınıyorlardı. Halbuki biz şehrin güzel parklarında, kah. velerin tenha bahçelerinde biraz hava ve serinlik bulabilmek için dolaşıyorduk. Çünkü Allah bize yaz günlerinde biraz serinlemek, gidip üstünde dinlenmek için bir avuç toprak bile vermemişti . Birgün küçük bir kahvenin kimsesiz bahçesinde oturuyorduk. Ortalık kararmak üzereydi. Fa- kat sıcak hâlâ bütün şiddetiyle devam ediyordu. Dostum yüzüme bakmadan ko- auşuyordu: — Bu yaz muhakkak memieke- İsime gileceğim.. Daha gidemiyo. tum,. Fakat bu ayın nihayetinde Yatialıldı İstidadı yoktu; İktidarı yoktu; her cereyana kapılıyordu. Müte- redditti. Nc tarafa meyledeceğini bilmiyordu. İçinde daimi bir gur- bet acısı ve bir daüssla saklayan mustarip bir istidaddı.. Benim zevkimi tatmin edemiyen eserleri, bir şeyler söylemek iste diği halde, yalnız ağzının içinde bir şeyler geveleyen insanlara benziyorlardı. Eserlerinin hiç biri onun hakiki benliğinin ve kalbinin mal: değildi .Arkadaşım korkak ve zayıf bir çocuğa benziyordu. Ruhunda bulduğu hislerin gü. zelliklerini ortaya çıkarmağa, on- ları herkese göstermeğe cesaret ©- demiyordu Eserlerine memleketinden, va- tan hasretinden koymağa utanı. gitmeği Ümüt ediyorum. Kimbilir, | yordu. Çünkü o hasretini bu kadar belki de daha evvel giderim. Ne tamân mümkünolursa hemen ka- şacağım.. Hanidir evimi görme- dim., Memleketimizin hatırası git- İ gide benden uzaklaşıyor; beyni. min içinden ve gözümün önünden siliniyor. Kaç seneler geçti. Gözlerimi böş yere kapayıp ora- sın; gözümün önüne getirmeğe uğraşıyorum. Muhakkak, muhak- kak bu sene oraya gitmekliğim lâ- zım.. Giğdeceğim.,, Bu sözleri söylerken sesi heye. canından titriyordu.. Yüzünde tat- lı ve nostaljik bir gülümseme var- dı. Oralarını, “ vatanını, doğduğu ve büyildüğü evi özlüyordu. Yeşil kırlar, güneş vurdukça altın gibi ışıldayan tarlalar, yaldızlı çan ki sağı gözlü gehç kır. lar., Ve sonra çocukluğunun ilk aşk da jdi, Ve dostum bunların hasre. tini kalbinlde hissettiği için böyle müteheyyiçti, Bunun için yüzükızarmış, göz“ leri ışıldamıştı.. Onun memileketi- ne karşı duyduğu bu hasret ve iş- tiyak beni de sarmağa başlamıştı. Arkadaşımın, üzerine giydiği ceket eski ve lekeli idi, Kızıl sakalı hemen, hemen bütün yüzünü göz. den örtüyordu. O bir ressamdı.. ha ihtimamla. İşte bütün bunlar hâlâ ora”! içten çektiği için ıztırap duydu- ğu memleketinin bile yabancısı idi. Orasını iyice tnarmıyordu ki oranın ifadesini eserlerinde vere bilsin!, « Eserlerini vücuda — getiren | “yabancı,, olduğundan bu eserler tabiatiyle yabancı eserleri. Çün. kü dostum da kendi hayatımda bü- tün mânasiyle bir yabancıdan baş- ka bir şey değildi. O gün kahvede bir kaç saat be- râber geçirdikten sonra biribiri. mizden ayrıldık, Ve beş sene biri- birimizi görmedik. Beş sene sonra onu yenilen gördüğüm zaman ayni adam ola» rak buldum. Yalnız giydiği ceket daha yeniydi.. Saçı ve sakalı da- şir, İşleri düzelmişe benziyordu. E. serlerinde de değişiklikler vard: . Şimdi bunlar yeni ve başka şey- lerini tesirinde yapılmış tablolardı. Fakat bu değişiklik yalsız eserin çalışılma tekniğindeydi. Ruh her zamanki mütereddit, zayıf ve kor- kak ruhtu. — Bu beş sene içinde memleke- tine gittin mi? Hiye sordum. Heyecanlı gözlerini benden çe- virirken yüzü kızardı* — Hayır, daha gidemedim!, Diye cevap verdi. Sonra tıpkı KAHRAMAN HAYDUD Çeviren: Suat Derviş beş sene evvelki gibi hasretli tit. reyen, yanan ateşli bir sesle: — Bu yaza muhakkak gidece - gim.. diye ilâve etti. Hemen gide- miyorum âmâ ayın Sonlârına doğ- ru yola çıkabileceğimi zannediyo- rum, Eğer kabil olursa belki de daha evvel gideceğim. Ne zaman. dır memleketime gitmedim. Bü tün hatıralarım öyle uzak, öyle silik kaldı 48. Fakat bu defa mu- hakkak gideceğim. muhakkak!, Dostumun sesinden beş ene evvel de işittiğim hasret, gözle“ rinde o zamanki emniyet ve işti. yak kalmadığını hayretle gördüm. Hayır!, O artık “gideceğim!.,, derken her halinden anlaşılıyordu « kendi kendine inanmıyordu. Bu O, konuştukça bu hissimde ak danmadığımı (artan bir hayretle görüyordum. — Bir tasavvur et, evvelki sen& sonbaharlia yola çıkmak için het şeyi hazırladım. Buradaki küçük apartımanımı kapadım. Çantala- rım alıp istasyona kadar gittim, Fakat öyle bir kaldeydim ki. 'Tıp- kı bir sarhoşa benziyordum. Elle. rim ayaklarım titriyordu. Dizles rim tutmuyor, başım dönüyordu.. Olduğum yerde sallanıyordum.. Gözlerim yaşlı idi.. Evet ağlı- yordum. Bu belki sevincimden, bel ki de kederdendi, Tam trene bi- nerken, birdenbire geri döndüm .. Ne yaptığımı bilmeden, sanki çok kudretli olan bir ses arkamdan ba. ğırmış ve beni geri çağırmıştı. Bis iemezsin ne halde-evime döndüm. . Bir mücrim gibi başımı önüme eğ. miştim. Utancımdan kimsenin yii- züne bakamıyordum. Öyle mah. tun, öyle kederli idim kir, ... Akşâm geç vakit biribirimizden ayrıldık, Geniş caddede ağır ağır ilerleyişini seyrettim. O bir mah- pusa benziyordu. Eli, ayağr, kolu zincirlerle bağir, istediği gibi ba reket er âciz bir zavallı. Yöre eyi Hayıt, (Lâtfen sayfayı çeviriniz), 333 lonun evini biliyor musun?, — Evet... — İşte orada, gece gündüz, istediğin zaman bizim nerede bulunduğumuzu sana haber vere cek birisini bulabilirsin, , — Evet monsenyör. — Peki... Ne zaman gitmek istiyorsun?. — Hemen şimidi., — Şimdi mi? Nasi olur? Se- nin için bazı şeyler hazırlama - mızada meydan o vermiyecek misin? . — Ben her şeyi hazırlarım monsenyör.. Beni Zaralı kadar götürecek bir araba Lekliyor .. Oradan da umumi bir gondolla Venediğe gidebilirim. Kaybe- decek bir dakikam bile yok .... Allaha ısmarladık mensenyör, Allaha ısmarladık İşkeli Brino.. Rolanın, İskala Erinonun, Juanadan aytılmaları pek içler öss oldu. Sonra Juana yavaş vavaş kol- tuğunda oturan İhtiyer Kandi. yanoya yaklaşarak mırıldandı? — Size hizmet eimekten 'bil- mecburiye uzaklaştığım için be- hi affediniz. . Karımız ölürken kızım dediği biri, bu haicketin . den dolayı çok mütcessirdir ... Kulbim her zaman sizinle bera- herdir , Bu ateşli sözler ihtimal ki ihtiyar delinin kalbinde de bir helecan uyandırmıştı. İhtiyar 4x'iart birdenbire uzandı.. Jua- nanın başını okşadı. Juana az sonra diz çöktüğü yerden doğruldu.. Kapıdan çık. tt. Bahçeyi geçti ve karanlıklat- da kayboldu. Rolanla İskala OBrino bir müdüjet biribirine baktılar. Ne- den sonra İskala Brino: — Babanızı kara mağaraya götürsek nasıl olur, dedi. Ora. sı her yerden daha emniyetli. dir. — Hayır İskala Brino, o bis zimle beraber Venediğe gide. cek, — Venediğe mi?, — Evet... Mesterde üçümüzü de götürebilecek bir araba bula, biliriz, — Ya hayvanlarımız ne ola- cak? — Onları da konak yerinde bırakabiliriz. Biz Venediğe gece varabilecek şekilde hareket çds- teğiz. , İskala Brino sür'atle ayrılir. Bir saat sonra bir köylü ve bir de brıçka denilen bir araba ile döndü. Hareket zamanı gelir gelmez de babasımı kollarından tutarak arabaya bindirdi. Ihtiyar-en küçük bir muhalefet ma Juanayı düşündüm. Ona, kendisi için Sandrigoyu öldür - miyeceğime dair verdiğim sözü * düşündüm. Felâketten kurtulduktan sön- ra hep sizi, her yerde sizi ârâ“ dim. İşte bu gece eve geldiğim zaman sokakta birini görünce şüphelendim. Hemen eve gir - dim. Bundan soncarın; siz de biliyorsunuz. İskala Brino çok müteessirdi, ve Lu teessürü de kızın; kay - betmekten ileri göliyordu. Bu, Rolârın gözürden kaçmış de . ğildi. — Müsterih ol Iskala Brin>, dedi. İlk işimiz Biyankayı kur. tarmak olacaktır. Yalnız baba - mın rahat olup olmadığından emin olmak istiyorum, Meste. re gideceğim. — Bende geleyim sizinle Mönsenyör. — Ge... Hemen hareket ede Jim, N ml JUYANANIN AYRILIŞI Çok uzun sürmiyen bir yol- culuktan sonra Rolanla İska- Ja Brino, Mestere gelmişlerdi .. Onlar gondola atlayıp ta gon. dollar: Altiyerinin sarayı önün. Gen geçerken Leonor yatıyor, başımda babast Dandoio beklis yordu. Kollarının suda çıkardığı hışırtıdan Leonor ürpermiş bir hissikablelvuku ona Rolanı di- şündürmüştü. Rolan, Juana kapıyı açar aç. maz sordu; — Babam? , — İçerde monsenyör.. Fakat Biyanka.. Rolan girdi. İskala Brino bö- diseden Rolanın haberi okluğu- nuz göz işaretiyle anlattı. Rolan, odaya girince, baba- srwn salonda yanan Dbirateş karşısında oturduğunu gördü, İhtiyara doğru yürüdü. Ku- caklayarak kolları arasında sık- ti. Ama: — Beni Kim kucaklıyor, diye sordu. — Ben, oğlun.. — Oğlum mu? — Hâlâ tanıyamıyor müsus nuz? i Deli bir an sustu.. O hâlâ oğ- lunu tanımıyordu. Eli oğlunur başında dolaşırken ihtiyar meri danıyordu: — Oğlum, oğlum.. Bir oğlun varsa, o, başı ellerim içinde bu İunan bu âlicenap adama ben zemeliydi.. Rolan ağlayarak!

Bu sayıdan diğer sayfalar: