| SK Ee ç — maber'in tarihi mami 23 Hünkâr eğildi, e ila başına sardığı kalın şalı ve hayretle irkildi Gitmeğe hazırlanan Abdürrahma-|lüya arzetmekten hicab edersen | ve nukuda tesahub dilerdi. mr Nilüfer önledi: — Yok, Dedi, Böyle eve gidersen babanın da annenin de yüreğine in- dirirsin. Hele yıkan, temizle yüzünü, gö - ünü. Belki de yaran vardır. Anlı-| yalım da sonra, Ama, bunlar kimdiler, neden Dur, sunu öldürmek istiyorlardı, onun Ke gişe çıkacağmı nereden biliyorlar - dı. Bu at üzerinde emir veren kim- di? Bütün bunlar Abdürrahmanım ka. fasında çözülmemiş meçhuller halin. de onu rahsisır edecek, azaba dü- şürecek kadar dönüp dolaşıyordu. Abdürrahman temizlenmeğe gi . dince hünkâr orada boynundan bağlanmış, yatanın yarına yaklaş ve bir tekme vurarak: — Söyle bire mel'un. Sen kim. #in ,neden Dursunu öldürmek dili - yordun? Hünkâr eğildi, yüzü gözü sarıl; bu meçhul sergerdenin başma sâr- dığı kalm şalı çekti ve hayretle ir. kilerek: —A! diye haykırdı. Nilüfer do ayni dehşetle geri fır- lamış, o da hayretten donup kalmış- t. O sırada odaya giren kara Abdür- rahman da kapıda gözleri büyümüş bir halde kaldı. Bu bir kadındı, hem güzel ve ne. fis bir kadındı. Krvmetk sarı saçları mavi ve çekik gözleri üzerine dağı). miştr. Yüzünde bir tek leke bile yoktu. Sanki bir kar bulutu gibi bemboyazdr, Bir damla şarab gibi görünen du- dakları ve pvmbeleşen yanaklarile çok güzeldi, çok. Korku ve dehşet içinde hünkâra bakıyor, Nilüfere bakiyor, dönüp Abdürrahmant süzüyordu. Hünkâr haykırdı: — Söyle bire kahpe, sen kimsin? Kim bu mel'unlar ki onlarla bera" ber Dursuna saldırdınız? Kadın hiçbir şey söylemiyor, yal. nız dehşetle büyüyen gözlerini on - dan ona çeviriyordu. Kara Abdürrahman güldü. — Şevketlü hünkirm, dedi, ben de bir kahramanlık ettiğimi sanmıştım. Meğer kısa etekli bir esir getirmi- şim. Nillifer kendini tutamamıştı: — Kız, dedi, Sen ne güzelain. Bu kadar güzel bir kadının eşkıyalık et Kendi kendime: — Kızın hakkı varmış, dedim. etmeliyim! bu kannat ruhuma kasvet verdi. hiç hoşuma hareket ve sö: da yüzümü kara çıkarmıştım. 2; halbuki bütü cağımı hissediyorum. bat bir uyku uyuyacaktım... yaptığı iyilik için “kendisine teşekkür Hakikaten ne kadar kabalık ettiğimi şimdi anlıyorum. Meğer banı terbiya dersi vermekte, ne kadar hakh imiş, Vicdanımı tahlil neticesinde vardığım Su birisinin yanında boynu eğri kalmak erimle Melikonin yanın - Sinirli bir halde sehpamı ittim. Dima- ğımi artık isimin üzerinde temerküz et. tiremiyorum. Bugün artik çahzamıya - Resim takımlarımı ber zamanki yeri- No yerleştirdim. Tam iki saat. çamların rasında, harabenin etrafında dolaştım. — Bir kerecik daha Melikeye rastgelip de teessürlerimi ve teşekkürlerimi söyliye. bilseydim, her halde akşam yemeğini da işüha ile yiyecek ve gece de dzha ra- bana söyle! Kadın boynunu büktü ve hıçkıra- rak ağlamağa başindı. Nilüfer hünkâr bir kenara çeke- İrek kadının yanına yaklaştı. — Söyliyeceksin değil mi? İster İsen hünkürdan rica edeyim, bizi İyalnız bıraksın! Kadın titrek sesiyle sayıklar gibi söylendi: — Peki, söyliyeceğim. Biliyorum beni parçalatacaksmız. Fakat haki- kati öğreniniz de sonra! Nilüfer Orhana dönerek: — Şevketlâm, bir kaç dekika halvet iznini ver, Bununla ben yal- nız kalmak isterim, Kara Abdürrahman da hünkâr takiben çıktı, Kadm Nilüferin ayak. larma kapanarak: — Ben günahstztm, Dedi, ben gü. nahsizım. Beni Karesi hâkimi bu İ- şe mamur etti. Nilüfer haykırdı: — Dursunun kardeşi mi” — Evet efendimiz. — Neden? — Bilmiyorum, yalnız onun kel- lesini kendisine getirdiğim takdirde beni azad edeceğini vaadetti, Ben de kağınlığımdan istifade ederek bu altı geriri elde ettim. Günlerdir Bursada gözcüyüz. — Ve Dursunu Keşlşe ava gider" kon gördünüz, dönmesi tabii oldu. Zurna göre pusu kurdunuz. — Evet, — Senin azad olman bir cana kıy- mağa değer miydi kadin? — Evet efendimiz, kocam beni bir zaniye diye iftirayla hâkimin huzuruna getirtti, Hâkim reçmen katlimi emretti ve sonra ne düşünmüş olacak bilmiyo- rum, bu teklifi yaptı, Hayatım kur. tulacaktı. Ben Dursunu tanımam ve onun kim olduğunu bilmem. Bana, Dursunun hünkâr yanında birtakım hile. ve-desiseler hazırlı- yarak Karesi hâkimliğini ele geçir- mek için çalıştığını söyliyerek bu notiçeyi islihsalde ayrıca savaba gi receğimi de söyledi. Bana mühineğ, | bir para da vaadetti. — Sen zinadan ulanmamışsın, ci- nayetten korkar mısın mel'un! — Böyle demeyiniz efendimiz, he. nüz 17 yaşındayım, Boynum kıldan İncedir hanımım. Huzurunda neden riya yapayım, Hakikat böyledir. Kocamın bunda menfaati vardi, Bu suretle beni katlettirip babam - mesinde sebeb nedir, eğer gevket. dan ve anamdan müntekil emlâk “ Güçlükle, 9 — Sual edat: — Çoğun BM 1 oran ve LE ESK” A 3 OKUN e (A EŞ VA YA tanımıştım. Biraz daha dikkat edince yün işlediğini farkettim. Kocaman köpeği de ayaklarının dibine uzanmış, başmı iki eli- nin arasına koymuş, uyukluyordu, Fakat benim ayak seslerimi duyunca, derhal ba şını kaldırdı; kulaklarını kabarttı, hırla Bana Doğru n tavır Yazan: Ikimim çekti | gpüz 17 yaşmdadır. Şevketlümun kı- Onun âdi bir serseri olduğunu ben İıcı masuma kalkmaz. nereden bileyim? Hem de bir mür,| Hazırlanan eellâdlar geri çekildi- tedmiş, Sonra öğrendim. İrade etler, Kız hilnkârm ayakları âlbine| hanımım, Senin kudretinden saklı *| yuvarlandı. yamam ki, kocamin da aramda biç |. #iünkâr Abdürrahmanm saçlarını bir şünasebet yoktur, Ben bir a-' okgıyarak; ker kızıyım. Merbum Alan beyin | vezirinin nedimesi (Afisos) anam - ir. rahman, Ama, bakalım Gazi bu ige Nilüfer, kızm samim! olduğuna me diyecek, bakalım Sarya bu esir. kanaat getirmiş, her nedense hoşu- den hoşlanacak mı? Ne dersin Nilü- na da gitmişti. fer?. Kapıyı aşarak oracıkta bekliyen Kara Abdürrahmana söyledi: — Söyle şevketlüya, teşrif buyur- sanlar, Hünkâr geldi, Nilifer hâdiseyil — Orasıme bana, ne sana düner, anlattı. Padişah biriraç kere yerin - , BADASI, anası var. Varsın kozunu den sıçrıyarak haykırdı: onlari halleylesin, — Haydi sana bağışladım Abdür- — Hünkâr #lem. Yalnız Kara — O mel'una haddini bildirmek | Addürrahman! zamanı geldi artık, — Hünkürm! Dursun iyi olsun. Bu işe bir ni. | — Al götür. hayet verib Karesi bâkiminin canı. ni cehenneme göndereceğim, Bağırdı: — Cellâd! İçeriye bilekleri fki insan vi gibi kalm ,baltalı, belinde palalı, © linde kementli iki cellât girdiler. | Kara Abdiirrahman hünkârm e - teklerini öptü, Nilüferin ellerine sa- rildi ve gözlerinin içi böyük ümid, lezzet ve neşeyle parlıyarak kucak. Bu sabah gene biç i iş çıkaramadım. Her zamanki hevesim kaybolmuştu. Ça- lışamıyordum. Dalginlaşmıştım. En ha. fif bir rüzgârın yaptığı en ufak bir hışır ti duyar duymaz fırcalarımı bırakıyor, başımı kaldırıyor, dündenberi beynimin içinden çıkmayan, gözlerimin önünden gitmiyen bir kadın siloetini görmek ümi. dile, dakikalarca etrafı gözlüyordum. Tabiatile etrafta kimsecikler yoktu. Fa- kat içimdeki ümit, heran tetik üzerinde bu- lunmak için kâfiydi. Halbuki insan, böyle aklı başka yerde olunca, yen bir noktada toplıyamıyor. Nihayet, hiçbir şey yapamıyacağıma kanaat geti- rerek, tüblerimi, fırçalarımı yerleştirdim; etrafda “gezinmeğe başla” dım: Nihayet yemek için köye indim. Hünkâr irade etti: “Bu zamana kadar Osmanlılar si. — Vurun şu kabpenin kellesini! âhlarmı Rumlara tevcih ve Bizans Nilüfer atıldı, Abdürruhman da Imparatotluğundan < zaptettikleri & hlinkârm ayaklarına kapandı. raziyle tevsi Mudud eylemişterdi.! — Aman şevketlü hünkâr, e | Hem sultan Osman, hem de sultan! benim esirimdir. Onu bana bağışa | Orhan Aundoluda meveut olan di. Nilüfer de yalvardı: Zer dokuz hükümet aleyhine bir te. | — Kirk yiföz bir” Hinkâtrian yalvarırım, kıyma bu bukireset Hes (Devam var) Çapraz: eğlence : aksi — Alman rejimi, 10 — Çokluk ifade eden edat — Tatlı görülen, Soldan sağa: 1 — İstanbula adı verilen eski bir hükümdar, 2 — Dokuzdan sonra — Para toplama, 3 — Vakit, 4 —On bir ayın sultanı ki hoş gelir, baklava.tep» sisi boş gelir, 5 — Olmaktan — gül (fransızca), 6 — Bir nov titreyen ta lu, 7 — Her birimizin ber biri — zâ manında, vaktinde, $ — İrat getiren yer, 9 — Yuva — Süt veren — Eski Türklerin Allahı, 10 — Debdebe — Yara, Yukardan aşağı: 1 — Fikirlerinde milliyet ve bö Yonduğu yurdun kıymetlerini tani mayan, 2 — İşaret zamiri — Arapça yok — Siz (yokluk ifade eden edat) 3 — Millet, 4 — Hücuma geçmek — Talarlar etine o bayılırlar, 5 — Siz yokluk) — Peşrevi olmıyan çalıgı, 6 — Fransızcada olmamak ifadesi — Apartımanların gözden düşürdüğü — zaman, 7 — Kırım ve havalisinde © Abdürrahmana biçilmiş kaftan do - | rim. iebbiste bufurmam ışinddt,"» 5 t ai — Babam “Güllü köşk,, e gi a | Genç kızın pok bariz hoyocanı ş9- | törü şaşırttı: “Söylemesem daha İ- yi olacakmış galibe!,, kekeledi: — Şey... Yani... Evet geldi. — Rics ederim Adriyen, bans doğruyu söyleyin. — Fakat anlatılacak bir şey yok İki! — Bildiklerinizi söyleyin kâfi... — Bir gün öğleden sonra borsa. dan çıktıktan sonra M. Löveyriye kendisini “Güllü köşk,, e götürme, mi emretti, Böyle bir yer bilmiyo- rum, Rehbere bakarak adresi öğ - rehdim, Pederinisi getirdim. Çık - maz sokak önüde bekledim. — Babam ne yaptı? — Sokağa girdi. Kapısı kadınla konuştu ve köşke girdi. Mari « Frans düşünüyordu: — Jan bana yalan söyledi. Ölü - münden evvel babam onurla görüş müş. Benden bunu piçin sakindı? İçina bir şüphe girdi. Bir tesadü” olmasm? Belki do babası ayni ad. este başka birisini görmüştü? — Babem kimin evine gitti bili yor röusumuz? — Müsyö içerderken ben kapıcı kadınla uae etmiştim. O bana sordu: “Patronunuz hasta demek? | Tali ül. Doktor Jan Düraw münyene ve tedavi etmiyor... Mari * Frans sarardı, sendeledi Jofür endişeyle sordu: — Na oldunuz matmazel? Geç kız Meyecanmı yenmeğe şalıgarak zoraki bir gülümsemeyle: — Miç, deği, bir şeyim yok. | | Yenider”yaaller sordu, tafaildr | (istedi. Şoför izahat verdi: — Bildiğim bundan iberet. Bir asat Radar sonra mösyö döndü. Ca- nı'sıkilmız görünüyordu. Yazıhane. sine döndü. Her zaman o kadar 50- &inken o gün otomobilde kendi ken disina söylenip duruyordu. — Ne diyordu? — Söylediklerinin hepsini işit - meğim, Yalnız birkaç kelime hatır. hıyorum: “Beş gün ha! Budala! diyordu. — Bu ziyaretla tarihini hatırir. İyor muzun? Şoför düşündü. Biraz sonra ce - vab verdi: | — Londraya hareket ettiği gün. | Birden sözünü kesti ve özür dile- — Affedersiniz matmazel, Pat - ron geliyor. Allıhammarladık mat- mazel. Mari - Frans dalgın delgm yürü. Al. Adatâ etrafmı görmüyor, g0 . förden öğrendiği kelimeleri tek- rarlıyarak babasınm Düranı ziyare- turan eski bir millet, 8 — Yuva, — iağa Yemekten sonra, tekrar yola düzüldüm. Kız, Fakat çalışmak niyetile değil. o Dolaşa- caktım. İyi ki dolaşmağa karar vermişim! Harabenin bulunduğu yere götüren kü- çük yolun başma geldiğim zaman, bura- ya sapmadım. Doğru yoluma devam ettim. Niyetim, Ayşe teyzenin oturduğu eve ka- dar uzanmaktı. Meli biraz Yarılmıyormuşum! Tam yolun dönemeç yaptığı bir nokta: 7 da çayırlık bir yerdeki top ağacın altında arkasmı bana dönmüş olarak oturan bir kız gördüm. Ve birdenbire yüreğimin şid- detle çarptığını duydum. Elbisesinden, saç larından derhal bunün Melike . olduğunu dikkatini kati sanki kutularına lüzum görmeden, emretti: — Sus, Kokol deydim. Biran evvel yanma (gelmek için buluşmanın Verdiği heyecana o katılan bu çatpıntının da tesirile, Adeta'neles nelese idim: En yumuşak sesimle: Bir hissikablelvuku buralarda Melikeyle — Gün aydın, Melike! dedim: karşılaşacağımı sandırıyordu. Cevap vermedi. Yün işliyen elleri süratle hareket ediyor, #iyle İntiharı arasmda geçen gün- leri hesaplıyordu. başladı. benim tarafıma başımı — çevirmeğe İkenin önüne geldim, Heyecan içim hizlı yürümüştüm. Böyle birdenbire lt. Nakleden: F. Kati bir kanaate varmıştı! babamı ölümünden evvel gördik na yalan söyledi; fakat miçimie” Otele girdiği sırada duruklağ hatırladığı bir noktayla p “Benim ölümüme ©...,, babasi, yazdığı mektubds böyle yarsdi cilmle karnlamıştı. “O” kim o ürdi? Herhalde “öl ren makine!,,... Makine, babasma boş gün 3leceğini bildirmiş olacaktı "ükmü ona Mari . Fransm adam, Jan tebliğ etmişti. Xvo JERAR Mari * Frans odasına çikımeâ ün ve bitkin, bir yatağın Ke na oturdu. Orada dakikalarca «etsiz, dalgm durdu. Sonra birden kalktı. Valizini "inden birçok mektuplar Çi Bunlarm arasmdan babasmıl mektubunu bulup tekrar tekr& kudu. Şüpbeye mahal yoktu, s1 Janla görüşmüş, ondan (öl ginll öğrenmişti. Adamcağız nasıl bir adam olduğunu anl “çin mabtubunda kızını ikaz İnledi: — Babacığım! Zavallı babeti Birden yalnızlığını hissetti, rabın kime anlatacak, derdini, me dökecekti; Jana mı? Ai artık onun için ölmüştü. O b ları gibi babasmın da ölüme Bab o'muptü. Karar verdi. Odasmdan acele merdivenleri indi, $ bir taksi çağırdı ve şoföre © tü: — Nansuti sokağı Kapıyı bizzat Öallüa açtı: — Mari « Frans! Hemen kendini topladı: — Matmazal... Mari * Frans kapıda dur Onun halinde bir fevkalidelik Jerar sordu: — Jant gördünüz mü? Ne Genç kız başiyle evet yaptı, Jerar şaşkınlıkla onu içeri trmadığını farketti: — Buyurtanıza matmazel. Salona girdi. Bir koltuğa ol — Yardımınızı öyle #htiş var ki... Bilseniz. — Anlatın rica ederim. Genç kız Janla aralarında tari, şoförden öğrendiklerini 8 tı. Senra: i — Ve sizo gelmeğe karar fim. Bana dost olduğunuzu b rum, — Teşekkür ederim Mar * E'X — Aldanmadığımı biliyorunk ni teselli edecek, yol göst siz, Ne yapmalıyım Jerar? Bof rar veremedim. Durdu. Sonra birden, p gözlerinin içine bakarak sordu” — Jan nasıl bir adamdır? nu benden İyi tanırsmız. nedir? açıkça söyleyin. *andığım kadar fena bir adasi Niçin bunu yaptı? Hem de bab Yüzünü elleriyle kapıyarak 'amağa başladı. Bu ıstıra” karşısında mü olan Jerar kendinde Jana müthiş bir hiddet duydu. P dostu âleyhinde ağır sözler dü benim ne gelişimi ne de sesimi duy nuş gibi, hiç aldırmadan işine devam edi- yordu, Köpeğinin hırlaması da artmış olmakla .beraber, ben de aldırmadan devam ettim: (Devamı var) 'arma kadar geldi; fakat bir ik karşısmdaymış gibi kendisi ıtandı: genç kızm bu yeti istifade ederek Jant arkadan mas: doğru olamazdı. (Devamı var)