i Yazan: Vlâdimir Polianov ü nüshadan devam) Yinko avluya girmişti, İp arne, geceyi burada geçirmek “ İİyorum., Bara bir yer verebilir misiniz? İS Akşamın hayrolsun, yavrum, gir içe, © Mademki sen de bir yolcusun.. © Evet bir yolcuyum, büyük'anne, hem i hz Para götürüyorum. Torbasmı kaldırdı ve güldü. İki ihti - N yanlarına çıktı. Orların ellerini #ik- yar ODA istemiye istemiye elini ü ve tek kelime söylemedi, Gizlice mun torbasına bir göz attı. Dilini 4 | Yattı ve yere tükürdü. 4 İyar kadın yolcuyu, geceyi geçireee- “İş Saya soktu. Hava kararıyordu. Bu İki (0 7arın evlerinde kullanılmıyan bir oda Çünkü eskiden bu ev daha kalaba- *E İhtiyar kadm bütün bunları yaban. 1, ** anlatmıştı. Tisko kiçkir şey bilmi . nuş gibi davranıyordu. Ayakkabılarını ve torbasını dışarı, yat. 1 Odanın kapısının önüne bırakarak Yat İltiyar kadın yandaki odaya gindi, kü- Petrol lâmbasını yaktı ve: |, Haydi bakalım, büyük baba, Diye Mir, seri yatmıyacak misin? Va artık tamamiyle kararmıştı. Ihti. yerinden kıpırdamamıştı. Gözleri u, Kİ “arda kapının arkasındaydı. Karısının İ duyunca uykudan uyanıyormuş gibi f ii. Gürültüsüzee yerinden doğruldu. yi dolaştı ve eve girdi. erinin odası önünden geçerken na bir cisim takıldı. Eğildi ve bu- torba olduğunu gördü. Bir an dü - Ne SÜ ve sonra tükürerek karısinın yanı” K Wei yorganına bürünmüş vo çoktan başlamıştı. Ihtiyar adam da-0- Yanma uzandı. İş Yam kaçmıştı. Yatağından bir ta - £ n öbür tarafa dönüyordu. Uyuyama- va» için kalktı ve etrafına bakındı. Ka, Miş muntazam fasılalarla nefes altyordu. Wi, da rüzgir vardr, Büyük ağaçların eri sallanıyordu. şiyar düşünüyordu. Fakat düşündü. #İ4 *eyin ne olduğunu kendi de bilmiyor. Mİ |: Yavaşça odada bir iki adim attı. dı ” çıktı ve misafirinin kapısı önünde li, © Eğildi, torbayı eliyle yokladı ve dı Torba çok ağırdı. O zaman kü. İN Petrol lambasını yaktı ve tekrar tor. A, © yanına gelerek içine baktı, İşinde İş ağı bin Napolyon vardı. Gözleri ga- manayla parlamıştı. Bu Parlayış # için değildi. Bunun sebebini ken, İN, “e bilmiyordu. Artık torbayı düşün. İş, du. Yerinden doğruldu. Babçeye | <E Yerinde duramıyordu. Bahçeyi do - İNİK, © Sonra yine karısının yanma döndü, © Uyuyordu. Yanına oturdu. Düşün- Dİ, < İstiyor, fakat başda hiçbir düçün- istemiyordu, İstemediği halde NE dürttü, Kadın gözlerini açi. E » ve Kulağına: içi para dolu. Hepsi de İ K | 4 a iyon, f en Kendisi de söyledi. Ya. Y, Para varmış. | * kadın sırtını döndürerek tekrar w. p Yay, 4 | e da yi Yine etrafıma bakm- Mi düşünüyordu. Başını sert yas- dil vi, Sayamıştı. Artık no düşündüğünü mnelen biliyordu, Eğer bu para k ait olsaydı bununla neler ya Takl Ne yapabilirdi? Sonra kendisi- bir uykuya bırakarak gözlerini ka» İl Sabah camları mavileştiriyordu, İhti - Mertyarak uyandı. Odaya baktı. Ne © İlk, Be de bütün evde hiçbir 2€8 yoktu. iF kadın hâlâ uyuyordu. İçörki oda. İL, Yabancı da uyuyordu. Pencereye git- k mi kimseler yoktu, Bahçede de Kk a araladı ve ileriye doğru bak- RM 868 işitilmiyordu. Torba ve ayak $ * Yine oldukları yerde duruyorlar- Odaya Çiktı. Ve yavaş yavaş boş anba" Orada bir balta ve bir de e£- vardt, Baltaya baktı. Ona e- İN ea sapar “Bulgar edebiyatından: Para! Çeviren: Suat Derviş mış gibi elinden fırlatarak koşa koşa kaç. t. Tekrar odasına girmişti. Pencereden baktı, Onu hiç kimse görmemişti. İçini çekti, Tekrar ve ihtiyatla odadan çıktı. Anbara girdi ve baltayı aldı. Titriyen el- leriyle ve bütün kuvvetiyle baltanın Sa- bint siktyordu, Odasma döndü, karısını uyandırdı. Kadın korkmuştu, Gözlerini açlı, Kocasına buktr. Korkusu daha art- mıştı. Kocasınm gözleri camlaşmış ve ö- JU gözü gibi sabit bir hal almıştı. — Allahım, diye bir çığlık kopardı. İhtiyar parmağını dudaklarına götü - terek: — Sus!.. dedi. — Ne var, ne oluyor? Kadınm üzerine doğru eğildi ve ağır nı adetâ kulağıma değdirerek: — Onu öldüreceğim... Sonra da parası, ni alacağım... Kadm bağırmağa başlamıştı. Dışardan biri bağırıyordu. Avlunun kü- çük kapısı açıldı! Ayak sesleri duyuldu. Sonra da Tavetonun 365. Daha fazla bekliyomemiş ve sabakm bu saatinde gel mişti, İbtiyar ana birden yataktan fırladı. Ka” payı açtı. Taveto neşe içinde gülerek: — Missfiriniz nerede? diyordu, onu he men tanıyabildiniz mi? Ah Tinko heka- dar değişmiş! İhtiyar kadın ; — Tinko mu? diye bağırdı. Kocası da doğrulmuştu. Deli gözlerir bakıyordu. Taveto neşeyle: — Elbette Tinko, diye bağırıyordu. Tam bu sırada karşıki odanın kapır: da açıldı, 'Tinko dışarıya çıktı, Taveto 0- nun boynunu atiğr, ihtiyar kağın dizleri östüne yığılırken, — Evlâdnn, diye bağırmıştı. İhtiyar adam sendeledi. Bir adım attı. Duvara ve kapıya futunuyordu. Merdiven lere göldi ve bakçeyi geçerek ii ar.) kasından koşan Tinko: — Bala, diye Badr Fakat ihtiyar yol boyunca olanca hiz ile kaçıyordu. Çeşmenin önünden geçi. Mütemadiyen dönerek arkasına bakıyor» du. Ellerini, sanki bir şey yakalamak i3- #iyormuş gibi ileriye uzatmıştı. Kilisenin Rıfat, işin iç parmağı Hırçaklıların OAvrupada çevirdikleri entrikalara girmezden önce Karesi ae) sarılı İbrahim Sarının dahiliye nezareti ni İkazı üzerine dahi hiçbir teşebbüs ya-| pılmamasının ve mülkiye oâmirletine bu şekilde bir mesele dolâyısile müteyakkız! olmaları hakkında bir emir verilmemesi" nin mahkemece dahi meçhül kalan sebeb” lerini öğrenmemiz lâzımdır. Umurü dahiliye nazirı Rıfat elendinin Fuat paşa yoluyla saraya davet edildiğini di İle zaptiye nazını midin çok sinirli bir halde olduğunu öğrenen nazırlar br nun sebebini, İbrahim Sarımın şifresine kamletmişlerdi. Halbuki Ohâdise hiç de böyle değildi . Abdülhamit her zaman gerek Rıfat efen! diye, gerekse zaptiye nazırına iltifatı şa hanesini esirgemezken bugün oturmala-) rını dahi irade etmemiş, oyüzlerine bile bakmamıştı. En garibi şurasıydı. Ropen Cevahirciyan bir kenarda oturuyordu. Rılat elendi çok müteessir - olmuştu. Nihayet sınılından alelâde bir adam yanında koca Osmanlı saltanatının örn: ru dahiliyesini üzerine almış bir nazıra padişahın bu hareketi ağır bir tahkirdi, 2“ ma, ne yapılabilirdi? Nihayet o Abdülha- mitti bu! Evet bir meclis vardı, evet sanki meşru” üyetti. Fakat ne olursa olsun o Abdülha” mit Kara Osman sülâlesindendi. Korkak” lığı nisbetinde de zalimdi. Ne yapsa haz metmek gerekti, Ama, iki nazır da bu vaziyetin nede! hasıl olduğunu bir türlü takdir edeme mişlerdi. Abdülhamit bir aralık nazirle” rın yanıma kadar, geldi ve. haykıran, sordu: — Hâlâ bu ermeni meselesindeki hattı” | Bareketimize aklınız ermedi mi? Kimdir) bu İbrahim Sarım? Rıfat elendi, işin içinde o Ropen Ceva” hirciyanın parmağı olduğunu anlayıver mişti, a ak re düştü, Düşerken çarptı, sivri bir tas başmı delmişti. Ölürken göğsünden bi « riti halinde şu sözler çıktı; önünden geçerken yerde bırakılmış bir — Allahım, beni ne yapacaktım? merdivene ayağı tekr'd!, sendeledi vo Ye Gözleri kanlıy'dı. 120 KAHRAMAN HAYDUD Hatıraları anlatan ve vesikalar veren: A.K. inde Cevahirciyanın inu anlamıştı — Karesi mutasarmıfı kulumuz padişa- bım. — Nereden öğrenmiş bu meseleyi? ihtilâfatına çevirmelisin Rıfat efendi. Ya- nİ fesatçılar kerdilerile meşgul olmadığı" muzı, bu işe vâkıf bulunmadığımızı anlı Ruat elendi bu suale muhatap olaca-| yarak gene faaliyetlerine kemakân devam Bıra düşünmediği için şaşaladı. Zaptiye nazırı daha pişkindi, Hâdisede Rıfat efen di kadar mesul olmadığı için o cevap ver“ di: #nimetim, dedi, Biz gerek umuru* mülkiye âmirlerinin ve gerekse inzıbat Tü” esasnın İstihbarat teşkilâtını ne sorar, ne de öğrenmek isteriz . Bu usul, âdatı kadimeden ve bütün dür veli ecnebiyede de müteammim bir şekil- dir, Misi takdirde istihbarat umurile mü vazzaf olanlar cesaret edip hükümete ar- z1 hizmet edemezler. Padişah dudaklarını dişleri çiğniyerek dirledi. — Yani dedi, gizli teşkilât yoluyla mı öğrenmiş? Rıfat efendi bu vartadan kendisini kur- aran nazır arkadaşına minnettarane bak- tı ve cevap verdi; — Evet şevketlüm. arasında — Bu meseleyi benim icap eden ehem- miyetle takip ettiğimi bilmiyor musunuz? İki nazır da sustular. — İşin henüz nüve halindeyken bizim vükul ve ıttılamıza intikalinin şuyuu teş hilâtı fesadiyenin tatili faaliyeti ve yani ipin ucunu kaçırmamızı mucip olmaz mi? Rıfat efendi, çok makul olan bu muha- kemeyi samimi bir eda ile tasdik etti: — Keramet buyrulur hünkârım. — Basit bir mülâhaza dahi bunu tes 1 ettirir. Bunun keramet (neresinde? Her şeyden bu kadar gafil umuru devlet nasıl.tedvir olunur Rıfat efendi? Karesi mutasamıfına derhal (o bir şifre gönderin bu işe bir daha burnunu sök” maması icap ettiğine ifademi tebliğ edi- niz, — İrade hünkârmender. — Bu kadarı da fesatçılara Oemniyet veriez, Ceraidi yevmiyeden gayri resmi ceridede de dahiliye nazırı sifatile beya" natta bulunarak hâdisenin mahiyetini Er- zurum ve Van, Rumiye havalisinde olan alelâde vekayii zabıtaya, Ermeni ve Kürt KAHRAMAN HAYDUD etmelidir ki biz de daha etraflı ve şümul- lüce takip edebilelim. Cevahirciyan efendi bir ihtiyat | tedbir | olarak ve kendisine fesatçıların büsbütün itimatlarını kazanmak <tasavvurile, gizli ermeni teşkilâtına neticci (o İşarına kadar tatili faaliyetlerini tebliğ etmiş. Rulat efendi cevap verdi: — O balde fesatçılar dağılmış olabilir ler şevketlüm. — Mayır, bunda da dar düşünüyorsun, “Netirci işarıma değin tatili faaliyet,, teb liği dağılmağı muip bir tehlike işareti değildir. Şimdi Ceval irciyan elendi, senin beyanatın üzerine, kendi tahkikalını da ileri sürerek teşkilâta & faaliyetlerinde de” vamı tebliğ edecektir. , Bu işte ittihaz olunacak ber türlü ted- birin Ropen Cevahirciyan efendi ile bilis- tişare yapılması matlübumdur. Fesatçıların faaliyetleri hakkmda ken- disinden aldığım son malümat pek yakın zamanda ihtilâl harekâtına geçeceklerini gösteriyor. Teşkilâtı fesadiyeyi bütün ef» radile ele geçirmek için icap eden tedbir leri mahallinde almak lâzımdır. Bu husus” ta da Cevahirtiyan elendinin noktal na- zarını ihmal etmemek ve tedbirlerden beni haberdar eylemek icap eder. Dahiliye nazırı Rıfat efendi. Padişa hu- zurundan çıkar çıkmaz derhal nezaret bi” masına döndü ve kendi zati şifretile kaleeni” mahsusundan da gizli tutarak Karesi mu” tasarrıfına şu şifreli telgrafı çekti: “Tahkikat ve tedbirlerimizi işkâl mahi- yetinde telâkkti şahaneye maruz kolan is- Hikbaratınız mevzuu üzerinde ketumiyet muhalaza olupmasını ve bu babiaki faa“ Tiyete, yelme şaksi takip ve inhbalarınızı bile yalnız şahsına bildirmek üzere, mü” sail ve gafil davranmamanızı tavsiye ede- rim, Umuru dahiliye nazırı Rıfat, YDevems var), 117 sı Surada.. Haydi bakalım Haydutlar eski reisleri, mağlüp Sandrigoya bakmıya bile lüzum görmeden mağara. dan çıktılar. . Sandrigo da çıkıp gitmek is- tedi.. Fakat Rolanm bir İşare- ti Üzerine İskala Brino elini ya. kaladı ve bir eliyle de omuzuna dokunarak; — Sen burada kal. Çünkü reis böyle emrediyor! dedi... Reis kelimesinin telâffuziyle birlikte Sandrigo başını kal. dırdı. Birden dişarı fırlamak istedi ve vahşi, garip bir kahka- ha salrverdi, Uçuruma doğru atıldı, gör- den kayboldu. İskala Brino önce şaşırmıştı. Çok geçmeden kendini topla- yarak arkasından koştu. Fa. kat iş işten geçmişti. Haydut, uçurum kenarındaki (undalıkla- Ta tutunarak bir maymun gibi aşağıya inmiş, belki de yolu ya- rilâmış bulunuyordu. Rolan; geçen vak'ayı görme. miş gibi gözüktü.. Başını önü. m3 eğmiş, düşünceye dalmış gö- rünüyordu, Şimdi onun bir düşüncesi, bit kararı vardı.. Onu yapacaktı .. İskala Brinonun eline tutuştur. duğu bir meş'ale ile mağaraya girdi., Mahpus bir köşede ken. disini bekliyordu, Meş'alenin aydınlığı, yüzünü tamamiyle crtaya çıkarmıştı. O da mahpu. sun yüzünü iyice görüyordu. , Mahpusu tanımıştı. Tanıdı. ğını da: ! — Siz, dedi, aldanmıyorsam Mester kasabasında benden ats İarımın ikisini satın alan zatsı, nız, demekle anlattı. Relân başiyle tasdik etti, Areten sözüne devam etti; — Size derbende geleceğimi söylemiştim.. Keşke gelmesey. dim... Başıma ne felâketler ge- tirdi bu zat. Siz Hızır gibi ye- Üşmeseydiniz, ölmüştüm.. Size nasıl teşekkür edeceğimi bilmi, yorum . — Ben mi kurtardım.. Böyle mi salıyorsunuz?,. Piyer Areten sarardı: — Maksadınır bini kurtar, mak değil miydi?, — Her şey karşılıklı olur, — Ne yapmamı istiyorsu- nuz?.. — Şu dakikada elimde bu- Tunduğunuzu unutmamalısı. nız. Sizi istediğim andabu aç kurdların eline atabilirim, Son. ra sizi onların elinden kuriar- dımsa, bunu, ellerinden o kıy- metli bir hazineyi kendi elime geçirmek için yaptım. — Benden ne istiyorsunuz « dh Ais mekte, yolumuza devam etmek- te bir mahzur görüyer musun? — Hayır, monsenyör,. Şimdi gidebiliriz. Piyav derbendleri. ne kadar uzanınız. (o Sandrigo- yu bulmıya çalışabiliriz. Bu sirada uzaktan bir hay. kırma işidildi. Rolanla arkadaşı kulak kesil. diler, İkinci boğuk bir ses daha du. yuldu, İskala Brino; — Ses kara mağaradan geli. yor dedi. — Haydi yürü öyleyse. «— Ya hayvanlar?. — Bırak onları yerlerinde... Dönüşte buluruz. İskala Brino iletiye atıldı... Biribiri üstüne atılmış taşlar. dan sıçrayarak çıktılar, Binlerce ağaç dallarının ört- tüğü bir patikayı takibe bagla. dılar, Gittikçe sese yaklaşıyorlardı. Beş dakikadır yürüyorlardı. skala Brino Rolana ses çikar* mamasnı işaret etti, Funda dallarının yaptığı tabii perdeyi yavaşça aralar.. Karanlık için. de geçen garip bir sahneyi işa” ret etti. Sol tarafta karanlık bir uzuyordu. bel ağzındaydılar, Sağ tarafta uçurum ve dere... Küçük bir düzlük ve mağara... Mağarada bir kaya yarığın- dan fırlamış yabani bir çam kütüğüne bağlanmış bir .adam vardı, önünde de onu sorguya çekenbir başkası.. Bir düzüneye yakın silâhlı adam da çevrelen- mişti, Relan bağlı duran adamı gö rünce titredi. İskala Brino da sorguya çe- keni görünce ayni şekilde titre» miş ve yumruklarını sıkıştı. Bağlı adam, Rolanın atlarını satın aldığı zengindi. Sorguya gelen de Sandriso.... Sandrigo: — Senyör Areten,, Hayite nız üç bin ekü mukabilinde kurtulmuş olacak; diyordu.. Mahpusun yüzü sararmış, bacakları titriyordu. Derin bir iç çekişten #önra: — İstediğiniz üç bin ekü değil mi? Bunu vereceğim, de- di, Haydut müstehzi bir lisanla cevap verdi: — Fakat şair efendi. Bu hif. la olmaz, Üzerine ister man- züm, ister mensur yazabmaci. giniz kâğıt ve kaleminiz bulu- nabilir. Zahmet olmazsa ya. zınız da, bir arkadaş gidip akp getirsin,