İS BİRİNCİKANUN — 1938 N direksiyon başında uyuk omuzuna dokundu, ka. içeri Birdi: > aa bey caddesi, di- & Otomobil hareket etti. Ky bir aralık arabanın bir Küçük siyah bir gölge gör- i buküçük, siyah bir ka. idi, | biç #virdi, çevirdi.. “Kimbilir, kadına aitti!, dedi. len duydu ve sonra, ihti- R birisinin de olabileceği tin burkulduğunu hisset- GOÜ alikasın; saçma buldu... en sonra otomobil durun. yda re teslim edecek, bir fh lek ile meşgul olmuyacak- | ti Li E a, Şantyı kanapenin üzeri- i sokağa bakmağa başladı. O. antaşına yaklaşıyordu. De- gidiyordu. #aman sonra içinde buluna- : oynatacak musiki Bekler gibi renk renk giyin. vie, düşündü, du noktaya gelince, he- çantayı hatırladı. Oda ye MİMİ. Tekrar çantayı aldı, Ve açmaktan kendini ala- işin fenalığını takdir ) Mâzur görebilmek için, » N kadının adresini öğrene- * bulurum, diye düşündü. sona ermiş, otomobil Belmişti.. Derhal şoföre Ç “mobili durdurdu. Bul YI da pardesüsüyle birlikte NA sıkıştırarak oradan w 4 €vvel ehemmiyetsiz bir *ttiği çantayı şimdi kıy- sağa saklıyor, içinde emi öğreneteği Mibayek gidip bulacağı çanta. Yiddetle merak ediyordu. taksiye atladı. Bu sefer ye tepesindeki bir kır Sa <RİHt. Sonbaharın bu setin Ne a iima pek tenha idi, Rafet bir köşeye çekildi. Bira 18- aza dikkatle çantanın muh- y koyuldu. Çantada bir » Mâkâs, bir küçücük men lira, biraz ufaklık vardı, , canı sıkılmıştı. O daha A ağ bileceğini zannediyor. Su 0 Şantasında neler bulun- & Yeniden tetkike koyuldu... A Mi - Bir köşede bir kaç a çk resim bulmuştu, rr bir tarafa bıraktı. Tr m geçirdi. Genç e maş masum bakışı, gülen “© 17 yaşlarında bir kız ço- i Veriyordu. Ralet Ziyayı k gan kapladı. . Kâğıtları tanesinde adresi de bul- N Vin, payan yoktu. Şimdi sahibine götürecekti,, Klm Saate baktı; t.. Bu saatte ziyaret e yacağı düşündü.. “Yazın a Veririm. dedi. Çan. tir öldr.. Bir kenarında aş gördü, Demek ismi H. a bir e isimler geçti.. Ha- Ba, Hadi 1, *diye, Handan... bulmuş- ak handan, Resmi tekrar tet- bir daha söyledi. Gülen ho dudakların, masum, fakat Ma ismi muhak. olmalıydı, çen 19 Büzet ki Kocası, ti « Rafet Ziya, ar- Tiğ ayder görüyor KİNE Muhakkak ki çok a güzel Ni biz > — Otomobilde bulunan çanta Nakleden : Muzaffer Acar mahzunlaştı, sonra gözlerinde bir ışık parladı.. Vaktin geç olmasına kızdı. Bir an evvel güzel kadina erişmek isti yor, garip bir hissin tesiriyle bu mülâ- kattan bazı neticeler ümit ediyor, içi gıcıklanıyordu . O akşam Rafet Ziya kendisinde taş- kın bir neş'e hissediyordu. Herkesle kucaklaşmak, saadetini bildirmek isti- yordu. .Hangi saadet? Ertesi günkü mülâkat Rafet Ziyanın fikrinde pek fe. na yer etmişti, Gönlünde büyük bir ferahlık duyu- yordu. Arkadaşları ile beraber içiyor - lar ve bu içki Rafet Ziyanın neş'esini katmerliyordu, O akşam fevkalâde cö- mertti, Etrafındakilere bol keseden iç- ki ısmarladr.. Arkadaşları bu aşırı neşe ve cömertliğe şaştılar, fakat sebebini anlayamadılar. Rafet Ziya, sarhoş bir kafa ile, eve geldi, yattı.. Çantayı büyük bir dikkat Je bâş ucuna koyup muhabbetle okga- dıktan sonra yorganını çekti, Handanm hayaliyle oyalana oyalana uyuya kaldı. ». Ertesi sabah kalktığı zaman vakit hayki ilerlemişti.. Başında gecenin ağır- lığı, gözlerinde içkinin e mahmüurluğu yardı.. Kendisini iyi histetmedi. Fa kat yapacağı ziyaret aklına gelince can- landı.. Baş ucunda duran çantaya sevgi ile baktı,. Handanın hayali gözünün ö- nüne geldi. .Gördüğü küçük resim, kırk yıllık dost çehresi gibi hafızasında yer- Jeşmişti. Alelâcele kahvaltı etti. Sonra dikkat. le tıraş oldu. İtina ile en iyi elbisesini giydi, en güzel boyunbağını taktı. Ay- manın karşısına geşti, kendini süzdü. “Hakikaten güzelmişim meğer,, dedi... Herhangi bir kadını alâkadar edebile- ceğine bükmettikten sonra çıktı bir o- tomebile atladı, çantada bulduğu ad. resi şoföre söyledi; “Maçka, Bâkırpa- 1as...., Ootomobilde, hep Handan ile meş- guldü.. Güzel kadınm, güzel gözleri, gülen ağzı Rafet Ziyada büyük bir te- sir yapmıştı, Yollara dikkat etmiüor, Handana karşı alacağı vaziyeti, söz söylerkeri ne gibi jestler yapması icap ettiğini, sonra Handanın ona karşı mü. sait davranacağını düşünüyor, elindeki çantaya dikkatle bakıyordu. Bep Derim 74 Üncüde 52 — Madam, biraz bir şey ye- mek İstemez misiniz? , Silviya başın: kaldırdı. Juanaydı.. O da tatlı bir sesle- Yazan: İkimim Hatıralar anlatan ve vesikaları veren: Cevahirciyan mecliste istişari mahiyette vazile alacağını Burası Merzifon Hınçakyan ihtilâl ko- mitesinin idâre merkeziydi. İngilterede madam Elizin gönderdiği para ile yapıl- aiştı. Bu madam Elizi de pek merak edi- yordum. Anlattıklarına göre (fevkalâde güzel, zeki, hoppa bir kadınmış. O zamani henüz gençtim. Yalandan da olsa, muvakkat da olsa mevkiim büyük. Bu vesilelerden istifade ederek biraz hoş” ça vakit geçirmek isterdim tabil. Sonra öğreneceksiniz ya, bu kadın bizi felâkete sürükliyenlerin o başındadır. Çok evler söndürmüştür. Binayı gezdik. Mükellef denecek kadar güzel bir oda hazırlanmıştı. Tomayan: — Burası, dedi. Eylül birde inikad e decek küçük Ermenistan cumhuriyeti w mum meclisinin odasıdır. Etraftmızdakiler alkışladılar. Bilmiyörum,ama, galiba kimse bu işin çok vahim bir neticesi olabileceğini besap etmiyordu. Meclisi umumiye davet edilenlerin müs- tear adir listesini okudum. Merzifondan baron Vahram, Sivastan (o baron Arzuni, Tokattan baron Patork, Amasyadan ba" ron Aşat, Yozgattan baron Kespiç, Kay” seriden baron Rant, Çorumdan baron Kıs, Susurluktan baron Amrom, Hacı köyünden beton Yiçen, olmak üzere de kuz kişi davet edilmişti. Bunlara Toma” yan riyaset edecekti. Meclisin ilk ünvanı onlar meclisiydi. O günden İtibaren meblisir içtimer he- zırlıklarına başladık. Her şeyden önce içlimada Müzakere mevzuu olacak çoasları hazırlamak lâzım, dı. Bu işi bizzat reis Tomayan Üzerine s1. işi. Ropen Cevahirciyan mecliste istişari mahiyette bir vazife alacağını söylemişti, Keyfiyet Eliğ yöliyle İngitör, Frausa, Marsilya şubelerine ve ayrıca hir teske- reyle de Atina şubesine bildirildi, (Raut) müstear adiyle mecdise dsbil olan adam Arzuman oğlu Ohanesti. Bunu ben, şakavetlerile tanıyordum. Meclise iştirak edeceklerin unvanı (me- i söylemişii. «6 göre komite bütçesinden tesviye edi, lecekti. Hepimiz heyecanla eylül biri bekliyor duk. Hattâ icra memurlarımızdan bulu - ban ve bu işiçin Merzifonda toplanan Gülbeak, Mihircan, Panos, Kazbar, Misak gibi gakller bile, kendilerine vazifeleri ba şına dönmeleri, söylendiği halde merakla” rından syrılamadılar. Buiş galiba hakikste varacaktı. Şimdi benim gibi herkes de daba çok Ümitvardı. Elimizde cepyce cephane mevcultu, Si - lâblar mümkün #ertebe efrada tevzi o. Tanmuştu. İçtimadan bir gün evvel merkezi idare, de toplandık. Geceyarısmdan sonraya ka- dar devam eden bu toplantıda bilhassa ben bir noktayı şiddetle müdafaa ederek bü- ma komite kararı aldım, Bu da toplanılan efradın tasnif edilerek askeri bir sistem altında terbiye edilmeleri noktası idi, İttihaz ettiğimiz karar mucibince efrat bölüklere taksim olunacak ve on kişiye İisi umümüdi) gerek müfredat bakrmmdan ve gerekte jera harekâtma süratle geçik me hakkındaki kati kararmdan dolayı, Hınçakların mukadder #kibetlerini tesri etmiş addolunabilir. Fakat bir taraftan da Hmşak ihtili ha, roketinin başlangıcı telâkki elunmak ge rektir. Ancak bundan sonradır ki seuhtelf şubeler ve bilhasa Avrupa şubeleri fesli, yete geçmiş ve entrikalar yolalmış, mühim hâdiseler meydana gelmiştir. Tomayan yani (Baron Mene) reis seçildi. Alkışlarin karşılandı. Meneden #ohra (Kayayan Ohanes) (Baron Vahram) baskâtip olundu. Baron Mene meslisi tuk söyledi, Bu nutuk ş dır, Meclisteki mebusları coğt kızıştıran bu mutuktan sonra di kızıştıran bu nutuktur Yar Hatip adamdı. ittifakla Baron ti ve bir nu Hor şeyden önce içtimaların: : 1 — Hafi bir (onbaşı), yüz kişiye bir (yüzbaşı) ta 2 Aleni yin edilecek ve meelisi idareler tesis olu, Barak bun'afâ harp erkânt vezifeleri ve,| © Olmek üzere ikiye syrilmasımı teklif rilecek, bü gibi ofrada büyük çapta silâh *ve cephane tevzi olunacaktı. Bu işe de şimdi İstanbulda bulunan (Civaayan Mar- diros) memur edilecekti. Fakat onun av detine kadar Tomayanın kardeşi (Artin) bakacaktı. Andon Reştum da muvakkaten komite adına harp teşkilâtı releliği Cerkânıkarbi ye relsliği muadil olacak) vazifesile şube. Deri teftiş ederek efradı teftiş etmiye me, mur edildi, Ertesi gün yani 1592 senesi eylülünür birine günl öğleden evel saat onda idare merkezi binasma mebuslar gelmeğe baş” Jadılar, Zaten on beş gündenberidir Mersi- fon teker tekar gelen mebuslar bazirdı. Tar, Teşrifatı Merzifon mebusu ve ayni za manda Merzifon teşkilâtı kâtibi umümisi Baron Vahram yapıyordu. İçtimada hariçten de bir 20 kişi kadar vardı. Hmçak isyanı tarihinde çok mü . him değeri olan ve Üç gün devam eden bus) idi. Tahsisatları ihtiyaçları nisbeti. | (Ermenistan Cumhu-iyeti mebusler mec- KAHRAMAN HAYDUD viya üzüntüden âdeta boğulu. yor, bu sefer annelik muhab. beti, kendisini her ne babasına olursa cisun oğlunu kurtârmı- ya sürüklüyordu. Bu gt. Hınçak gayelerine taall9k öden ve Abtilâl harektıni tanzime msdar olan mukarreratıı yalnız umumi mecliste ve hafiyyen müzaXere edilmesi icap etliğini müdafaa etti, kabul olundu. Diğer mukatın Hınçaklar huzurunda aleni olarak müzake, resini teklif etti. Bu da alkışlarla kabul olundu. Baron Menenin bü mühim nutku. nun en çok dikkate değer tarafları şünler. dir: “Camilerimiz Gladistan, Ceymasve.An nel X Ermenilik milli davasının düveli muazzama tarafından himayesini temin edebilmek için Osmanlı devleti hudutları dahilinde kat'i bir nsayissizlik Türumunda mussirdır. Hattâ bunun çok ağır hüdise- ler halinde tezahürü matleptur. Bu İşe kan karışmak lizomdır. Hiçbir inkılâp kay döklilmeden olmamıştır. Ermeni milletinden bayrak temin ede, cek bu büyük milli inkılâp ise elbette kan dökülmeden olamaz.,, (Devamı ver) KAHRAMAN HAYDUL 49 . — Ne düşünüyorsun, nar? diye sordu. Dandolo kızının düşüncele. rini iyice anlamıya karar vet. miş görünüyordu. Leo oher gece bırakıp gittiği saat. Dandelo, Altiyeriyle arala” rında kararlaştırdıklarının söy. lenme vakti geldiğine hükmet» ti, Ağır bir sesle; — Teşekkür ederim, yav. rüm, dedi. — Alninızdaki sargıları de- ğiştireyim mi?, — Lüzumu yok kızım.. Bana hiç bir rahatsızlık vermiyer. Genç kız, Silviyanm işite- miyeteği bir sesle mırıldandı: — Zâvalk kadın... Bilseniz “ize ne kadar aciyorum.. O gün böyle geçti. İkinci gün ayni şekilde. Tam dört gün böyle... İskala Brino hâlâ dönmemiş- ti.. İhtiyar kadının içini ümit- sizlik kemirmiye başlamıştı. Silviya, bu dört günlük bek. leme zamanında, oğlunu kür- tarmanın yollarını düşünmüş. tü. Fakat başlıca düşüncesi intikamdı, İskala Brinsnun bu görünme- « yişi müthiş bir darbe olmuştu. Şimdi ne yapacâktı? Vene- dikte tek bâşma kalmıştı.. Bu iktiyar vücuduyla ne yâpabi. lir, nasıl muvaffak olabilirdi? Silviya işte asıl Ümütsizliğe iş- te şimdi düşmüştü.. Buvaziyet karşısında intikam alabilmek ümidi gittikçe zayıflıyor ve Sil, Fakat nasıl?, Bir sabah Silviya evden çıkıyordu. Kendisinin dışa. riya çıktığını gören Juvana büyük bir mahcubiyetle sor- du; — Nereye madam?, Silviyâ, ürun bir seyahate çıkanlara mahsus, müphem bir işaret yaparak cevap verdi ve uzaklaştı. Bir saat sona Foskarinin sârâyt önünde bulunuyordu. Burada büyük engizitörü bek- lemeğe başladı. O gün hiç kimseyi göreme. Gen geçti.. Gece rihtımdaki harap eve gidiyorsunuz, döndü.. Juana kendisini gö rünce sevinçle bağırdı. İhti- yâr kadar yenç kizm bu vineine dikkat bile etmemişti Ertesi günü, döha ertesi gü- DÜ gene ayni şekilde harap ev- den çıktı. Föskarinin sarayı önünde pususunu (kurarak bekledi... Bu küçük seyahat, kendisi için ikinci bir tabiat haline girmişti. Silivya her sabah Leonor, derinbir titreme — Artık bu adamı düşünme ile bir dakikalık bir tereddüt. o kızım! O Venedikte değil, ten sonra: Hem seni görmek istemiyerek — Onlardan bahsetmek, sa- mıza ki beni avunduracak, dertlerimi unutturacak, — Söyle kızım.. Soracakları- na cevâp vereyim. — Babası ne oldu?. — Venedikten uzağa gitti. Fikat nereye gittiği malüm de- ğil.. — Ya anası?. —O'da ortalarda yok, ka- “ yip. — O da mı kayıp? Ya kendi- si — Rim? Rolan Kandiyane mu?, Leonor bu ismi işidince yeni- den sarsıldı.. Rengi attı. Rola- nun hayalini gözü önünde görü- yordu. Birdenbire daldığı rüya- dan uyandı. Çünkü boğuk bir çan sesi gece yarısını bildiri- yordu. Leonor, gecenin sessizliği İçinde ağır ağır akseden saatin On iki darbesini titriyerek din- ledi. Boğuk boğuk: — Gece yarısı, dedi.. Beni bırakıp gitti.. Yalnız seni de- gil, kendisine “l10”lar mecli. sinde hayatını bağışlatan asil Altiyeriyi bile görmiye tenez « zül etmedi? Artık bu adam: w- nutmalısın yavrum! Yalnız o. nu değil, onun anasını, babasını velhasıl önün mensup olduğu İamilyayı unutmalısın., Leonor mırıldandı: — Demek gitti, öyle mi?. — Evet, kızım gitti. O gün, gözünün önünde tevkif edildik- ten sonra... Dua ct ki, henliz 0- nun zevcesi olmamıştın.. Ya memlekete hiyanetleri ortaya çikmakta gecikseydi.. Tevki. finden üç gün sonra Altiyeri, cumhuriyete karşı bir daha hi- yanette bulunmıyacağma dair yemin ettirerek kendisini kur» tardı. Yemin ettikten sonra gitti. Nereye gitti? İşte bu malüm değil., Genç kiz muttasıl tekrar edi. yordu; — Gitti demek, Demek git- s1,