Haber'in tarihi Romanı: 37 Yazan: Ikimim Ali paşa yerinden fırladı. Saçları dikilmiş, yüzü sararmıştı. — Devletlü paça. Dedi, Miloş Kapiloviç Sırp tarihinde hürriyeti vatan fedaisi o- larak müebbeden payidar olacaktır. Do- kaşava bunun intikami almak için Mar- yadan kuvvetli bir vasıta bulamadığı gibi isteklerine de Maryanm kocasi Branko * viçten daha etraflı birini bulamaz, Sırp- lar müntekimdirler. Hüdabendiğâr gazi hazretlerini meydanı harbde şehid etme. Ze kadar varan bu adamlar için seni i- zale bir mesele bile teşkil etmez. — İyi ama, benim izalei vicudumla el- Terine ne geçecektir? — Bundan ilersini kendimiz bükmetme- liyiz. Kanaatimce bu isin bir ucu da EW- zabete müncer olmaktadır. Padişaha vaki olacak her türlü sulkastlerin önüne Eli- zabetin bir hall teşkil edeceği pek tabii ol- mak gerektir. Seain izalenle Elizabet etrafmda ihdas olunacak vaka bünkür! da çileden çıks- racak ve belki bu facirenin do itlâfrile bitecek, fakat o zaman meydan boğ kala- cak ve fasldler âmâli Fesndeuyanelerini kolaylıkta tatbika imkân bulacaklardır. — Yanl, bu hidise maazallah saltanat için de bir felâket arzetmektedir mi de- mek İstersiniz? — Beli, devletlü paşam. — Neden şimdiye kadar emelini ta.| hakkuk ettiremedi dersiniz? , — Çünkü sırası gelmemişti. Henliz ne sen ve ne şevketlü hünkâr bu kadar zevk ve sefahat bırsiyle haremlerinize kapan- mamıştınız. Clhaddan cihada, şmfetdeon zafereydiniz. Attan İnmediniz. Sirihs bı-| rakmadınız. Şimdi sırast gelmiş addoluna- bilir paşa. Bu fibarla hünkâr ki emiri.! mlminindir, kendilerine gaipten münfe « bim olmuş bulunacak ki devletli çakım etrafında pek meşguldürler. Bunun hayır ir Mir tecelli olduğunu görüyoruz. Abdi! hakir, hünkâra bu vaziyeti daha münasib bir dille arzedip senin de bayatm bağiş- Jatırım, — Ne yapmalıyım şeyh efendi? — Maryayı def ve refetmelisin paşa! All paşa yerinden fırladı. Saçları di- kilmiş, gözü büzülmüş, yüzü sararmıştı. Haykırdı: — Hangi tarihte görülmüştür Âşık ma- şukasın: bir vehm e itlâ? etain şeyh ©- fendi? / — Tarihe biginesin paşa, hep böyle o iagelmiştir. Hem arzettik ki buna lüzumu mübrem vardır. Ali paşa saçlarımı elleri arasma almış — Yapamam diyerek dolaşıyordu. — Yapamam şeyh efendi, yapamam. çok samimi ve ciddi olduğunu sezmemiş değildi. Hakikaten müşkül bir işi Fakat başka da çare yoktu. İşlerin selâmete ermesi İçin Osmanlı sarsyına ve en bü- yük vezirine sokulan bu tufeyli mablük- ları izale şartlı. Şeyh paşayı omuzlarından okşıyarak: — Sizde gayreti diniye de mi kalmadı paşa? Bir kahpe Sırplı tarihlere şeref ve Gn salan «iz gibi bir kahraman! da yere mi serdi devletlğ? AN paşanın gözleri yaşarmıştı. Haki. Xksten Marya kimbilir bunu rastl bend et- mişti. Biçare paşa hönliz harblerin, darb- larm bittiği şu sırada baremine kapanıp Maryacığıyla sevk ve safasına dalâcak ve son günlerini uzun zamandanberi hasret. le beklediği dilber Burplmın göğsünde göçirecekken bu ne garib tecelliydi! Hem ondan ayrılmak lâzmıdı, hem de bu lü- #um kendi eliyle yapılmaz istenen bir cinayete bağlı bulunuyordu. — Şeyh efendi, dedi, Mütaleaların doğ- ra olabilir. Hünkâr mezdinde amanımız için delâlet etmiyebilirsin. Nihayet alacak lart bir candır. Buna hazreti hâlik müş” ade etmedikçe hünkâr da vız gelir. Yok aksi halde delâletin de hir semere ver- mez, Şu anda Maryanın birünab olduğu» na kanilm. Bir bigünahm kanıma gire. mem. Eğer ifyaatınız doğruysa nasil olsa meydan? aleniyete çikar, Ondan sonra va. rır İcabını düşünür ve cezasını veririz şüphesiz. Meraks düşmeyin! Buhari, paşenin 8on ve kat” gibi görü nen but hükmü karşısında saşaladı. Paşa, bayatmı dahi istihkur ediyor, fakat ba kaltaktan her ne türlü olursa olmuz ayrıl. | mamağa azmetmiş bulunuyordu. Şeyh bu haberleri aldığı Manoelin mektubunu da paşaya vermiş, fakat, onun da mütaleası Paşayı arminden döndürememişti. Bir a- ralık: — Ben gibi saltanatı seniyenin koca bir vezirini öldürecek Benliz ne bir khç, ne bir zehir fend edilmedi geyhim. Sen me. rek etme! demişti. Bu manasız gurur seybi büsbütün hay. rete düşürmüştü. Daha sultan Müradn kemikleri çürümemişt!. Dünyaya korkunç şöhret ve dehşet sulan sultan Murad gi- bi bir hünkâr bile bir Sirpimin bançeri altında can vermişti de Ali paşa kim olu- Şimdi hünkâr Ali paşanın başmı kops- | rabilirdi, Bu vaziyet karşısında bile Ali İ Paşa (vız gelir!) diyordu. O halde pa yapmalıydı? | Karısı ona mühim bir sır tevdi etmisti, &maâ ne dereceye kadar doğruydu, bilmi- yordu. Artık son kom olan bu sir da! ortaya dökmekten başka çare yoktu. Ya| isabet edecek ve kazanacaktı, veyahut da / kaybedecek ve bittabi All pazayia da! can düşmanı olacaktı, i — Paşa. Dedi. Bir payda vevketia | hünkâr unuttun! AHİ paşa, bu telmikin altında yeni bir bidisenin saklı olduğunu anlamıyacak ka- dar çiğ bir vezir değildi, Durdu ve sordu: — Nedir geyk? — Jön Psleologdan gelen içleri altınla dolu “on balık,, tan ne Bünkâra nadebi. xe bir hisse çıkmadı paşa! ANİ paşa, şeyhin son kozlarmdan birini oynadığına kanaat getirmiş, fakat, bu ko- su karşmımda ne yapacağını şaşırarak birdenbire şeyhin ellerine sararak hmç- kırıklı bir sesle haykırmışiz: j — Yalandır şeyh hazretleri! Şeyh nakindi. Bıçak tam kalbine yasla. : mıştı. Artık Ali paşanm dizginleri şeyhin eline geçmişti. — Yok, dedi, Paşa hazretleri de bilir. | ler ki şeyh Buhar! salı olmıyan mesole- | lerte hiç kimseyi iz'ncn fasaddi ötmez. o | Maabazs içinize Üzüntü koymayın. Bu- nu şaka maksadiyle arzettik. Ne hünkârm buna ihtiyacı vardır, ne de ben böyle bir şeye neuzüblllâh el uzatırım. Yalnır “dost uyur düşman uyumaz, derler. Mano! bi? taraftarı da Jan Pale- ologun bu teğhirlerle mevklinde durabil- diğini öğrenerek belki da bir târaftarı dont ve bir taraftan düşman bisaivatiyle ha- zırlıklar yapmaktadır, bilinemez. Alİ paşıda yelkenler suya inmişti, Çünkü bu hakikaten bir suçtu. Koca ve- yir Bizans hükümdarımdan her senâ ken di şahsına haraç alıyordu. Hem bunun manas da bir fiâyei necat demek değildi de neydi? (Davar var) İlakerin yon tarihi tef >—> Haberin yeni tarihi tefrikası: © KARA ..>> yordu, Fakat gel de bunu anlat, Paşa Mar- | p ABDURRAHMAN : yayı elinden kaçırmamak için her çareye ld başvurmağa razıydı. 0 , Seyh alttan aldr olmadı, tehdid etiİğ Yazan: Ikimimişi olmadı, velhasıl bu işte mağlüb oluyordu. 9 Padişah Orhanm hayat ve saltanatı | Halbuki bundan başka eline bir firsat | içinde geçen gizli ve heytcanlı terini! —12 — Nakleden: — Yanılmadığına emin melsin? Bir tek( — Neml bir kadm b8T olsun delilin vat mr? | tanışıyorlar? Buraya mk — Bir tok delille kanaat edecek deği. (o — İçeri buyurun 48 lim. Bir tek mlsni fennen hiçbir şey İs-, gevezelik etmiş Se ri pat etmez. Birçok delil lâzım. Bu delille- Nelkentsi Barça 5 ri senin hastaların bana verecekler ve v kat'i olan kanaatimi takviye edecekler, — Demek bir delilin var? — Var evet. Bir tesadüf veya tali... Makinenin kaza ölümlerini haber vermi. yeceğinden korkuyordum. —E? — Korkum boşmuş. Makine ber tirlü ölümü haber veriyor, Tabli biliyorsun ge. gen gece bu sokakta bir adam öldürüldü, — Gazetede okudum. — Cinayetten bir saat evvel bu adam buradaydı ve makineyle kendisini mua- yene ettim. — Netlog” — ğu pencereden atlayıp dışarı çıktığı vakit onun birkaç dakikalık ömrü kaldı. Genç kız, Bartass aa : — Doktor evde m on p — o matmazel, bU l Bartaş önden koşarak gr piki açtı. Jan ve Galli ger 4 dikleri zaman gerç Ki : — Mari-Frans! — Rahatsız etmedin V3 Delikanir sevinç içinde” — Ne münssebet! dedi. ! Ganç kız, Igborstuys”* mi yordu. Galtavanın orsd8 “ais bin de canmı sıkısıştı. 89 ör: siri? tor Jerar Galuvayi #mı hiliyordum. Jerara döndü: — Matmazel Lövayriy©”. . sğft “ ti mite 4 z Kısa hir teredâld! 1 NELKENTAL İŞ BAŞINDA Nişanlğn, t Nelkental, Madam Lagranjın odası &- ai # eğildi. xi nünden geçiyordu. Durdu ve pencereyi vur sl Ma a yatma geri” du. Kapıcı kadm dışarı çıktı. be Üre toğrafi n — Buyurun efendim. Bir gay mi ornretti niz? — Geçerken uğradım, cinayet hakkmda yeni bir haber var mı diye öğrenmek iş- tiyordum da. Bana mahallenin gayet sa- kin olduğunu söylemiştiniz, halbuki cina- Yet bile eksik değil! — Birakın Allahaşkına! Binirlerim bE, Iâ& yatışmadı. — Tahrikat ne safhada? -— Hiçbir şey öğrenilememiş. Köcam. dan öğrendim. mekteydi: str a — Jan bana sizden çek ye — Nisanmız heniz r© beraber yegöne dostu ve ancak size bebsedeblidi. k — Nişanlandığını o tin, Sizt görünce orun K . sevindim. çek — Biribieimizi sk sk 8”. elde edöceğimizi sanır” Galuva cevap vermedi. Masapm üezrindeki f0' ye rdu: F — Maktulün bu civara neden geldiği de le galiba se vi öğrenilememiş mi7 uyuyorduk GM — Hayır. Konuşuj ii — Bilmiyorum. İerir sosendi istedi? ğe Yi İn ri Düranm dairesine gir — Müsandenirle ben * mek istiyordu”. ümsedi? gö , Gi xz 3 A Doktor zenginliğiyle meşhur bee Ea sisi a — Rica ederim! Has — Evet sma garip bir keşfi varmış, Ma. Jan müdahale etti: hallede herkes onun makinesinden bahto- Mari * diyor, fakat makinenin ve köfin neyo dar) — Onu mazur # |. 0 fe olduğunu bilmiyor. Belki de doktorun) Jerar mahatlenla pale el ; keşfini elde otmek Istiyordu. — Şakayı da pek Madam Lagranj cevap vermedi. Bütün Genç kızı selimisdi, dikkatini kapının önünde duran bir spor) sikti. Jan onun k Ne yama otomobili çekmişti. Otomobili bir kedm — Aklında olsun. ? ç kullanıyordu. Arabadan atladı ve avhuya| © Galuva başım! meli a dağ” ş — Ben mi? Asis! girerek dipteki pavyona doğru yürüdü. pe lemese bile öğrenmek Madam Lagranj. Nelkentale fısıldadı: Başka ne isterseniz peki, Fakat hiç olmaz- sa bünün ihanetini bizzat görmeden &limi Maryanım kanma bulaştıramam. Şeyh Buhari, Ali paşanın bu sözünde! caktı, NY) DAT EN ZOLAN 7 OZ FE E Çocukken kendisini incitecek, kalbini kıracak bir şey yapılırsa yata” © ğunda, karanlıkta yalnız başına sebebsiz sessiz ağlardı. İşte hâlâ ( gerinde o hali vardı. Şimdi büyük salonda, şamdanların parlak ziya" se altında, Kolları sarkmış, başı, koltuğun arkalığna dayanmış, ha reketsiz, yapayalnız oturuyordu. Yüzünde derin bir hüzün, deruni bir dimağ faaliyetinin bariz çizgileri vardı. Bu, tam bir sssızlık ve yalnızlık dakikaları, kendisini, içinde gizli kalan dertlerle (başbaşa © Burakmış, gibiydi. Uzun zaman zihninden koğmağa çalıştığı hakikat gittikçe artan bir vuzuh ve insafsızlıkla gözünün önünde beliriyordu. Bir ayak sesi, zavallı kızı daldığı derin düşüncelerden kurtardı. Gelen Ekremdi. Güzini yalnız görünce tereddütle durdu. Fakat âile halkınm evin başka bir tarafında olması ihtimalini düşünerek ilerledi. Güzin müteheyyiç bir halde hemen ayağa kalkmıştı. — Bonjur Güzin! — Bonjur Ekrem.. Ne söyliyeceklerini bilemiyerek sustular 1, diye düşünüyordu. zü tabi! halini aldı. Yüzünü biran için kaybolan ciddi ve mağmum çizgileri tekrar belirdi. Biribirlerinden oldukça uzak iki koltuğa karşılıklı oturdular. — Valdeniz nasıl? : — Çok iyi, teşekkür ederim. — Ya. Remin? —Oda çek iyi. Gene sustular.. Ekremde, hüzün ile neşenin birleşmesinden hasıl olan garip bir his vardı. Sordu; i —Remin meşgul mü? Güzin, bafif bir sabırsızlık hareketini gizledi. Sanki | sunllerin tevali etmesinden korkuyormuş gibi çabuk çabuk cevap verdi: geçmesi de gayri mümkündü. Nerede ve n86 zaman paşanın hayati mevzubahs ©- lacaktı da şeyh yeni bir fırsata kavuza- vakaları , Pek yakında İesossösse -—.... AŞKTA FEDAKÂRLIK -—2. — Annemle beraber, bir arkadaşmın çayına gittiler, Mademki güzin yalnızdı. Bu vaziyette onu bırakıp gitmek pek kabalık olacaktı. Binaenaleyh onun yanında kalıp konuşması, kız" cağızı meşgul etmesi lâzımdı. Bu düşünce Ekremde, kaçmak, bütün kuvvetile kaçmak için mukavemet edemiyecek derecee büyük bir arzu tnıyandırdı. Fakat yerinden kımıldamadı, Uzun bir söküttan sonra, nihayet, sanki buradaki mevcudiyetinin sebebini anlatmak istiyor muş gibi: — Klüpte kâfi derecede aza bulunmadığı için içtima yapılmadı. ben de buraya geldim, dedi. « Remin sizin geleceğinizi ümit etmemişti. Müteessif oldum. Ekrem Güzinin sözünü kesti: « Oh, ne ehemmiyeti var?.. Sözün © kadar ani kesilişi, Güzin için pek de iftiharı mucip bir tarzda olmamıştı. — Demek siz gitmediniz? — Hayır, bilirsiniz ki ben balolardan çaylardan pek zevk almam, — Okumağı mı tercih ediyorsunuz? » Evet, çok severim, — Bir zarar vermesinden korkmıyor musunuz? — Doktor Diüranm nişanlısı her halde.. Güzel kiz doğrusu, İ Avusturyalı başile tasdiz etti. Gözü Mari Fransta Madam Lagranja sordu: ç | AA EL AE EN DE a ari k ii İyem e ger yl — Evet, Ben de oni”, Güzin gözlerini muhatabına kaldıraşak cev? — Gözlerim kuvvetlidir. Ekrim: “hem de pek güzel,, diye düşük — Belki de ruhi mazarratlarından bahs£ büyük Zsnnetmem.. Okuduğum kitaplar bana daima nir, — Süküna mu ihtiyacınız var? — Hepimiz buna muhtaç değil miyiz? Güzin bunu gayet ciddi ve taninan bir bir sesi henüz ilk defa işitiyormuş gibi garip bir * şimdiye kadar dikkat etmediği ve şimdi Boşu”i iğ vardı. Kendisini; sanki bu ana kadar hiç tani” ayd kılimesi, her hareketile hususiyetlerinden bir keliipesi her hareketile kendisini yeniden tm soğ şi bir pir karşiya şaninediyordu. Güzin büsbütün deği at hati£ yüzüne bakıyor, gülümsüyor, kendisil€ ee bi konuşuyordu. Bundan evvel aralarındaki : Şimdi ne olmuştu? * Güzin devam etti: Mi — Ben bir kitabı beğenirsem onun muhar”' sini girmek, tanımak için çok büyük bir arzu d tirab çekmiş mi? O da hiç sevmiş mi? — Öğrenseydiniz herhalde sukutu ler daima başkalarının sevgisini anlatırlar; saman bahsetmezler, — Belki de sevgilerinin hatırasma — Kıskançlıklarından zannederim. Öyle kimseler yardır ki, aşk kalblerinde titredikleri yegâne hazineleridir.