nebat YILDIRIM'IN WARER — Akşam postüm Haber'in tarini — Hünkârım, Romanı: 3s Fosis Yazan: Ikimim piskopusu kulun hakipayine yüz sürer ! Hünkâr elçiyi kabul etti, Yanında Ali paşa ve Ertuğrul, Timurtaş, şeyh Buba- ri oturuyorlardı. Şeyh Ali paşanın çevirdiği hud'a ve desiselerle Yıldırımın gözde damadı ol- muş ve uzun zamandanberi de tetebbüa- 4 ilmiyede bulunmak üzere islâm âlemini dolaşmış, hünkür huzuruna yeni gelmişti Elçi hepsine ayrı ayrı selâm verdi ve bir kenara oturdu. ğ — Hünkârm, Fosis piskaposu “kulun hakipayine yüz sürer. Hünkârımm sayda merak vo düşkünlüğünü bilen piskepos salı şahanenize kuğu ve turnalarla dolu mer'aları bulunan bir söydgâb bulduğunu aaber vermeğe köleni memur etti, Hünkâr etrafına hayretle baktıktan tonra sordu: — Neresi burası? — Yunanistan bünkârm. Hünkâr hafifçe güldü. All paşa sinir lekmişti. Lâfa karışmasınm zamanı de- Zilkön bile, hünkürr yeniden bir harb be- sma #ürüklemeğe gelen ba herife son derecede gazab duymuştu. — Piskaposunuzdan şevketlh hünkâr bir saydgâh sordu mu efendi? Bunu hünkür da, elçi de anlamışlardı. Elçi cevaba hazırlanırken Yıldırım All saşaya dönerek: — Memaliki şahanemize ilhaki gerek »lsn yerlerden biridir paşa. Piskapos a- inmrmizdır. Ve elçiye dönerek: — Teşekkür ederim. Bu davetlerini ka- bul ediyorum, Pek yakmda ördularımla güzel meralirmızda turna avma çıkaca- Kem. Ve harb başladı. Aİ paşayı yine gam bürümüştü. O hâlâ Maryas: otrafindaki zulmetle pençeleşiyordu. Halâ Halli arr- yordu, hâlâ kadm fendi peşindeydi. Bun- lart bırakarak tekrar ve yeni ve belki çok urun bir barba kalkışmak hiç hoşuna gitmemişti. Halbuki hünkâr: elçi huzurun da şeyh Buhari de tekviye etmişti. Öyle ya, artık ona olan olmuştu. Mak- sadma Iki taraflı nail olmuş biriydi, Hem Emir sultan olmuş, hemde Yıldırımn güzel kızıma konmuştu. Halbuki Ali paşa hAlA hareminde emniyet tesis edememiş- ti. Şimdi harbe ne Tüsum vardı? Halbuki bu harb, yani bu yeni bidise Dakazova, Brankoviç ve Marya ile Halil ve Elizabetin fesat gayelerini geri tep - mişti. All paça bunu bilseydi, sadaka da- ğıtırdı. Yıldırım Bayezid zamanmın en mühim yakayiinden bulunan Yunanistan istilâsinı burada kısaca gözden geçirmemiz gerek - tir. (Kalkondil, Hacıhallfe, Sadeddin) ta - rihlerine İstipât eden (Hamer) bu hu - susta diyor ki: “Tsalya üzerine hareket eyliyen &ultan Bayerd, mukavemet görmeksizin bu dağ- hk kat'anm Yenişehir Romalılaria Make- donyalı Filip beynindeki kanlı o vukustm mahalli cereyanı ve cİvarmdak! bir vadi.) İ de yekdiğerlerini ricate Icbar etmek için | mehareti sevköleeysiye sarfeyliyen (Boe- non) He (Aleksis Komnen) in moktal ii hakları olan Turhala Türklerin takarrüb- Teri üzerine hâkimi olan (Dük Kisnayus) tarafmdan tahliye edilen Dömeke, Lokri dağları eteğinde kâln Patras ve yine dük Kirnayux'a sit Çatalca şehirlerini xap- totti, Makedonyalı Filip tarafmdan (Antipat. rek) dahilinde muhasara edildiği (Tom. ya) bütün Fasit kıt'asiyle rahib davet et- tiği Yıldırım orduları tarafından zapta » landa.,, Fakat yeni bir hâdise Yıldırımın hare- mina yeni bir Yunanlı dilberi soktu. He- nüz terütaze olan bu Yunanlı güzel ss- rayı altüst etmiş, künkürm keyfine ayrı keyifler katmış meşhur bir kadındır. Plekapos davet ettiği hünkâr! kargıla- mış ve ayaklarını kapanarak arzı sada - kat ve ubudiyet etm'r*i. Yıldırım piskapo- sa Mifat etti ve o gün beraber yemek ye- diler. Piskapos bünkürr zayıf yerinden yakalamak için çalışıyordu. — Şevketlü Yıldırım. Dedi, Siz Lelvos- un zevcesi metrukesi kontes Trodelodayı bilir misiniz? Hünkâr böyle bir isim bile duymamıştı: — Hayır rahib efendi! — İstiratis ile münasebet gaytimeğru- ada bulunan bu kontes ahaliyi zulüm ve işkenceyle öldüren bir aşiftedir! İntiratis büytcülüklerie, hile ve desise- lerle birçok masum kadınları fuhşa sürlük ledi, Mübarek akdeminden bu kâbusun def ve ref'ini isteriz, Hünkâr gülümsedi. Yanımda Yakub Ev- Tanos paşa vardılar, Haykirr! — Delpofi dukasmın zevcesi metrukesi- kontes (Trodeloda) yı bana çağırmız! | 1 Bundan sonraki hfdiseleri mevzuumuz- !a pek az nlâkasma nazaran kısaca Ha - İ merlen dinliyelim; “Bu Ifhamat (Trodelodo) nun sultan Bayerid nezdine giderek nişanlı bulunsa kerimesiyle hazine ve hükümetini al sine terketmeğe sebeb olmuştur. Sultan Bayezdi kerimesile iri idaresindeki ms « hallâtı kabul ile kendisini serbest bırıka- rak dinini terketmeeğ icbar etmedi (Esi. kondll tarihi). Padişah orduda bulunmasi" ke, Daris, Lokris, Fosis kılaatnı dahi zapt ile Ploponezde yeni fütuhata devam etme- Terini Yakub Evranosa bmâle eyledi, Ya. küb kısmı garbisi ile en cenubi noktasma kadar seyrederek Modon, Koron civarları- nı gehbeyledi. Evranox ezminei kadimede Niton beygirlerinin beslendikleri çayırlık. larla meşhur kadim Ploponez payitahtı o Tan (Argos) u muhasara eyledi. Evranos şehre Iki cihetten hücum etti- Ki bir zamanda dağ cihetinden düşmanm Kirdiğine dair işma olunan habor üzerine mühafrzlarm tamamen o cileie töcemmi. lerinden bilistifale müdafaadan hali olan sağ cibetten şehro dahil oldu. (Haziran 1897). Memleket yağma edilerek giriftar 6. #aret olan 30 bin neferden ibaret ahali tamamen Anadoluya ve Asya hüktimdara- nm âdetleri veçhile bunlara bedel de Anadoludan Türkmen ve Tutarlar naklo- Tandu. Pek eski zamanlardanberi devletin bir ucundan diğer ucuna kesretli ahali nakil ve İskân edilmek hükümdarınm idarei müstebidelerini tahkim ve takviyeye en emin bir vasıta addolunagelmiştir.,, Evranosla Yakub Pleponozde muzaffe. riyetten mazafferiyete giderken Yıldırım da tekrar payitahtı Bursaya döndü. Fa- kat padişahım Yunanistanda meşgul oldu- Eundan kuvvet alan Bizans yeniden baş kaldırmıştı. Ali paşa bu igi evvelden bili. yordu. Bir harb bütün rahat ve huzurla- rın uzun bir müddet için selhödöcekti, Ve netakim yine Manoel bag kaldırmış, Jan da fanliyete geçmişti. Bu Bizans Yıldırımm başma ebedi bir dertti, Bundan Ali paşa yılmış değildi. Ancak huzur ve rahatlarını kaçırıyor, bir türlü bir yerde şöyle kısa da olsa güzel. ce Imrarı evkat eylemeğe mini oluyordu. (Devemt var) BE iadenin yeni tarihi tefrikası a * KARA : » ABDURRAHMAN $ : Yazan: Ikim'm; ( Padişah Orhanm hayat ve saltanatığ ( içinde geçen gizli ve heyecanlı tarik ğ ? vakaları t Pek yakında ç , ...... >... el — Rahatsız edilmemek istiyordunuz de mek? Garib şey! Halbuki! doktorsunuz. — Aylsrdanberi doktorluk yapmıyo - rum. Bu yeni bir şey değil, bütün mahai- le biliyor. — Fakat böyle vaziyetlerde mesleki ve hattâ insani vazifeniz yardıma koşmak, Jan, mubatabının sözünü kesti: — Yardimerım bursada yanımdaydı. O Yyaralınm yanına koştu. Eğer yaraimın yardıma ihtiyacı olsaydı polisin muave- netiyle onu buraya getirecekti. Bu tak- dirde elimden geleni yapacağım tabilydi. — İzahatımıza teşekkür ederim. Şimdi preparatörünüzü İsticvab edeceğiz. Doktordan talimat almış olar Bartaş, Janm söylediklerine noktası mnoktasma uygun İfade vererek onun sözlerini te- yid etti, .. Öğleden #onra doktor Gallua kapter odasının önünden geçerken madam Lag - ranj dışarı koştu: — Ah doktor, olanlara ne dersiniz? — Hayrola? Ne var? — Ne? bilmiyor musunuz? Gazetelerin birinei sayfalarında bizden bahsediyor « Jar, Kadının uzattığı gazetenin serlevhala- rma göz attı, — Hastaneden şimdi çıktım. Haberim yoktu. Avluyu geçti. Düranm pavyonu önünde durarak kapıyı vurdu. Bartaz onu görün- ca sevinçle karşıladı ve lâboratuvara ka- dar refakat etti ve elini dudaklarma gö- türüp sur işareti yaparak efendisini gös- terdi. Divana uzanmış olan Düran uyuyor. du. Gallun geri dönmeğe davrandığı sırada gözlerini açtı. Gallua gülümsedi: — Tembel! Çalışmağı birakip bu kaat- te uyuyorsun demek! Düran ayağı kalktı. Arkadaşına gü - Mimsedi. Ondan sonar ona yaklaşıp elle- rini omuzlarma koyarak: — Artık biraz tembel olabilirim. Dedi. Çünkü muvaffak oldum. — Bravo! tebrik ederim. Genç muhter! kitab yığınlarını göster. di, bir tomar kâğıdı avuçladı ve heyecan. la söylendi: — Evet, nihayet muvaffak oldum. Ar- tık sabahlara Kadar uykusuz, kitab ve kâ- &it yığınları arasmda ömrümü heder et- miyeceğim, Zafere erdim, Bundan sonra yalnız Mari - Fransla meşgul olacağım. Makineye doğru gitti. Perdeyi çekti ve bir eliyle makineyi işaretle devam etti; — Makinem tamamlandı. Bir delil de- ha elde edince doktor Tan Düren bey -| nelmilel bir şöhret olacak. Ayni zamanda pri Nakleden: pir servete kavuşacağın. aye e elmdiye kader rü .8 ö Handipiie tuhst etme, akim başımda! madım çok şükür! hi ne değil servet v8 Ra oderim Jan seki le ve anlat da ben de #9” vineyim, Makinen? giyecek — Neye yarıyor? mn ga & 3 cevabımı vereceğini. P' ate ye söylemiyeceğine Y* katl pe üzerinde şimdilik tam ** istiyorum. — Süküt mu? iye” — Evet, Kimseye min eder misin? iyor * — abi. Mademki ere — Bon senden emini. decek adam e olmadan boş buluns' v bile şimdilik benim i6i3 mia te — Gallua, gayet o ei minat verdi: — Kimseye bü bahsi * min ediyorum dostum. meli Çocukluk ve tahsil , dikkatle süzüyordü. ea gizlediği ve senelerğsr latığı sırmı nihsyet Ty sn bas İm, Bana gönderdiği ii duğun teşhis nedir? 3 — Pok Alâ, Akp ez Hyado rukl bakımdan. “ve rmt geçirmek için her g e Kasaatim şu: er mr mezse ergeç m — Öteki hasta” yeri sanyo — Ötekine gelince #i gibi hayali hasta yaşamağa müssit. Durdu. Jan de sus bakarak cevab van pir — Sfenks gibi leri Susuyorsun! dedi. Teşbi mutabık mı? — Mutabık mı? dinle iği r Saymağa i ie g. Evvelâ! imi > NE VE AI EE LAN LZ SELE — Yani onu iyice tanımadan, sevmeden demek istiyorum, — İyi ama, ben onu tanıyorum da, seviyorum dal Yarışlarda, maçlarda, gezintilerde sık sık görüyordum. Öyle koşuma gidiyor, öyle seviyorum ki! evvelki gün onu şörmedim diye boğazım tıkandı; yemek yiyemedim; hattâ kendimi öldürmeği düşünerek, üstüste üç fincan kahve içtim... — Ya 0? Remin, gururla: — Mademki beni almak istiyor, seviyor demektir. Diye cevap verdi. Fakat Güzinin sarardığını görerek bu s58ü söylediğine pişman oldu. Muhabbetle ablasına doğru iğilerek sordu: -— Seni kıracak bir şey mi söyledim, acaba? Hayır kardeşim, hayır! Hakkın var. insan sevdiğile evlehir. Zorla aşk uyandımak güçtür. Güzin bunu söylerken içini çekti. Remin biraz kücenik bir tavırla, ablasının sözünü tekrar etti; — Aşk uyandırmak! Aşk uyandırmak! Bilâkis pek kolay, Güzin! Fakat senin gibi, ağır, ciddi bir tavrr, kederle dolu gözleri, hiç gü- lümsemeyen bir ağzı olan ve herkes gülüp söyler, dânsederken bir köşeye çekilip arpacı kumrusu gibi kara düşüncelere dalan; gülecek, oynayacak yerde başını kitaptan kaldırmayan; daha pek gençken hayatından bıkmış bir ihtiyar kız gibi münzevi, herkesten uzak yaşı” yan kimseler için, kendilerini sevdirmek hakikaten pek güçtür. Güzin, başını önüne iğdi. Cevap vermedi. Dudakları bir biç kıriğr zaptetmek istiyormuş gibi titriyordu. Remin müteessir oldu. "— Gene seni kıracak bir şey söyledimse affet kardeşim, dedi. Sa» » AŞKTA FEDAKÂRLIK na bu sözleri, herkes tarafından söylendiği, * evlendiğini, mesut ol duğumü görmek istediğim için söylüyordum. Ah, ikimiz bir günde evlenseydik ne hoş olurdu! — Çocukça söylüyorsun. Ben evlenmiyeceğim kardeşim. — Hayır. Küçük bayan! Sizi böyle söylemekten o menederim. Mutlaka Ekrem Rıfatın bir bacanağı olmalı. Ben böyle istiyorum! Bu sıtada, sokak kıyaletile, anneleri odaya girdi, Remin sordu: — Sokağa mı çıkıyorsun, anne? — Evet yavrum; notere gidiyorum. — Notere mi? Herhalde mühim bir iş için olsa gerek. —Yakında öğrenirsin yaramaz küçük bayan! Güzin, sen biraz benimle beraber gel... — Güzininde mi noterle gizli bir işi var? »— Remin, sen ne zaman uslanacaksın? — Yakında anneciğim; bakın göreceksiniz, ne akıllı uslu bir ba- yan olacağım. Nermin, annesile hemşiresine kapıyı açtr.. İki oreverans yapa tak: “Buyurunuz muhterem bayan! buyurunuz küçük bayan!,, diye onlara yol gösterdi. Onlar çıktıktan sonra, kapının eşiğinden çıngı- İ.NAKLEDEN ıklı bir kahkaha salıvererek arkalarından. ge bi — Haydi gizli gizli konuşun bakalım! ... # ok bilin!.. çit yi in bir ö Umumüyet itibarile, Ekreni Rufat öyle pek gi ka lamazdı. Zaten bunun için vakti de yoktu. » ; bâne, öğle yemeği, gene iş derken akşam ole, nişanlısı Remin ile beraber geziyorlar, mpi ka, bir de yeni açılacak evin gailesi, balay! İn Zavallı adam yarım saat kitab ancak okuybili vakit bulamıyordu. Böyle olunca da, onu bişi şünceye dalmış, veya içtimai, bir meselenin nin bulunmaması gayet tabil görülebilir. > Ekrem Ruılatın tabiatinde ne facia aktörlüğün soğuk tanın gözü kapalı kahramanlığı vardı. Sükü” a i. herkes gıpta ederdi e NN A AĞN EN Fakat bu akşam bir koltuğa gömülmüş. elinde okumak azmile tuttuğu kitap, dizlerin? m ir lerdenberi bir sayfasını bile çevirmiyecek f defa görülen garip bir haldi. Dalgınlıktar mağa, zıplamağa, duman haline gidip KAY! Rifat, gayriiktiyari ve ilk dela olarak, hay di i in Si " düşünüyordu. Elinde hoşlandığı bir kitap yes eki ve iğne üzerinde oturuyormuş hali de vardı. 5 nı okumadan, harfler gözünün ei mağ aamir, tey “ Ba memnun, arımın, rinden sil çalıyor. Kız yençelerime gelinc€”- Eye A