75 üzün bir kayalık. h hada yüksek clan bu 2 Bb düzdür. Bu büyük İş yer Yer ayrılmış, vadi- çu i£. Bunların arası a küçük köyler var- Me Köylerden birinde, bir N Man Oturduğum İn dana şeklinde bir par- #rafında yüksek ka Sn, Denize giden yol ) tâkip €diyor, sonra İse Çoan sahile ini. Uçurumu der- düşen öğrendim, ti, meze sebep olan fa- «4 e . et söre vaktile bu Rum Bı, , Süluz sahibi bir genç y Ki akan » Papas mektebin- > kanunlarına uy rına göre yaşa. k. Ka ve Brazle dolu olarak N MEZ. Benç papasın bü- i ie getirirdi ; Seviş- N ml bilmez, sevişen» , bakar, onlardan iYârların bu müs. a etmesine hiç i li, 4 $79i meseleyi imaen Bu sözleri dinler- a delikanlıları mazarlarla bakar- Püpas, — deliliğine İş ye kazd Bir hasta- vu. Çiftliğin avlısına Si z, ocuklarla komşu ço” pg» Kulübesi önüne top iç izli Bunlar, me. e, içinde kımıl- ki lardı, z e Vw pek döğurüyordu. AL İee, bacakları arasın- ib çiy, ipa bakarken bir İz Tg < Çocuklar da mem b daha, “Bu, çocuklar için bir ZÜL. Büyük şemsiye” e ; dövmeğe baş. Na, Sonra, köpeğin V Mağ sa alıy dayağa çek- Dİ olduğu 5 için kaçamı- ' mn Mirc alamadı. Us- | Kiya, tekmeledi. Ni ii, | nda bir yedinci il Ki yavrunun | öfkeli homurda ; ci e 4 Me, Gy Mar, Yalnız başına uzun iç Ve Bir mâyıs akşamı K İE Gözmeden geliyor. ! ti Yolda iken müt- Xi ai Yağmurun Wi yn sığınacak Vi le yar köpü- arayin büyük bulut- an E gösteriyordu. k sseklam olân genç la bacaklarma e Atını Fi em kalbini gü İaşe yaklaşıyordu. r boş m in tutul, ye vülü Yanında Beğ Nk İ İS Bİ gördü. Hemten N çağ firiadı. Ku" ya era SE bi ve saza. Atarmzdan bir Hırçaklının su!- tekerlekli kulübeyi sürüklemeğe baş. ladı., İçerdekiler kapıya vurüyorlar,' biri” nin kendileriyle alay ettiğini sanarak, yarı şaka, yarı ciddi çıkışıyorlardı. Uçurumun başına gelince, papas, © nu boşluğa itti, Kulübe, çıkık kayalara çarptıkça ha valanıyor tekrar düşüyor, ve gittikçe artan bir hızla uçurumun dibine gidiyor du, Uçurumda bir kovuğa sığınmış olân ihtiyar bir dilenci, kulübenin başı üze- rinden geçtiğini ürpererek gördü. İçin- den acıklı, müthiş feryatlar çıktığını işitti. Pek az sonra ;gök gürültüsüne ben- zer bir tarakayla, çoban kulübesi bin parça oldu. Bir gün sonra, âşekları ezilmiş, par çalanmış, kırık dökük bir halde bul dular, Fakat daima sarmaşık kolları boyunlarındaydı. Genç papas, cesetleri kiliseye kabul ve cenazeleri takdis etmedi, Hâdiseden sonraki ilk pazar vaazın- da,, Allahın, âşıkları esrarengiz bir sürelte cezalandırma yolü tuttuğundan bahsetti ve uçurumda parçalanan iki betbahtı misal olarak gösterdi. Fakat, kiliseden çıkarken jandarma” İar genç papası tevkif ettiler, Bir güm. rük muhafaza memuru yağmurdan ko- runmak için saklandığı bir kovuktan, vak'ayı görmüştü. Papas müebbet küreğe mahküm edil- di, HIKAYECİ ri 938 Resimli Hafta'nın 12 inci sayrsı çıktı M üvezzilerden arayınız URAL AA AAA İNİ 20 Yazan: İkimim e Hatraları anlatan ve vesikaları veren: AK. tanla ahbaplığı çok mühimi Kayseri Cebidelikyan Agop (3) tara” fından şöyle böyle idare ediliyor. Reştu” ni leşkildta vaziyet etmelidir. Mösyö Ka” yayan her şeyden önce omerkeğlerle mir habere ederek hepsinden birer lâf anlar, kafasına itimat olunur sdam davet etme lidir. Bu işle meşgul olmak üzere Merzi" bana da bir iş e tekrar Merzifona i- irdibada atacaktı. Ne vererek belki be: ade edecek ve bu Reştuni, ne Kayayan itiraz (etmişlerdi. Vaziyeti bu kadar güzel kavramişbir Hırçaklıya itaat hemen zaruri gibi idi. Derhal atılarak şöyle bir mütalea ileri sürdüm; — Mösyö Ropen Cevahirciyan, bizim mıntakamız dahilindeki bu parayımer kezlerin ve efradın alelâde (ufak telek aidatından elde etmeğe imkân yoktur.. Bilhassa Londra, Amerika, Marsilya ve Atinadaki şubelerimizin maddeten yar dımlarına ihtiyaç bulunduğuna kaniim. Nitekim madam Elizin bu maksatla Av rupada bulunduğunu bittabi biliyorsu- nuz. Yalnız... Sözümü tamamlıyamamıştum. Cevahir ciyan: — Anlıyorum, dedi. İstanbulla muha* bere irtibatını tesis için sizi burada bira” kacağız, Merzifonda ittihaz edeceğimiz kararlar arasında sizden istiladeyi düşü neceğim. Teşkilâtın o mürakabe ve telüş oedil- mesi lâzımdır. Zaten siz zaptiye işlerinde muvazzaf sayılrsınız.. Ropen Cevahirciyan sarki içyüzümü © kuyormuş gibi gözlerinde beliren hafi! isükfafkâr gülüşü yüzümü kızartmıştı. Fakat malüm a köprüyü geçinciye kadar ayıya dayı demek gerekti, Süstum:; — Nasd tasvip ederseniz! dedim, İki gün sonra Ropen (o Cevahirciyan, Kayayan ve Reştuni Merzifona hareket edecekler ve bu sefer Mersin tariki iltizam ederek büyük bir seyahat yoluyla gide- ceklerdi. Ancak bu iki gün zarfinda Ropen Ce vahirciyan saraya gilerek bu seyahati çin bazı sebebler söyliyecekti. Anlattığır na göre sarayın bazı çini oaksamındaki nakışlar için kalması lâzım (geliyordu. KAHRAMAN HAYDUD Fakat işin müştaceliyeti sarayı ihmal e| , derek Merzifona hareket etmesini de ic. ap) ettirivordu. İşte bu münasebetle (sara; münasip bir mazeret serdi için iki gün! içinde belki Abdülhamitle görüşecekti, İ Aramızdan bir Hınçaklının oOOsmanlı devletinin en büyüğü demek olan sultan la ahbablığı çok mühimdi. Ne yoldan © Jursa olswi, ne dereceye kadar bulunur- sa bulunsun Abdülhamit gibi tesir altın da kâlan ve nihayet (İrade seniye) si Kk: nun demek olan bir pad elimizde| olması emellerimizin daha kuvvetli tahak” kuku için ele geçmez bir avantaj bilirdi. Ertesi gece saat 10 da tekr Yuşmak üzere ayrıldık. Londra şubesinden gelen Jirarır Mer- sifonda faaliyete geçtiği kısa merhalelerle yaptığı temas ve se lerinde birçok protestanları Ermeni lehine sevk ve ima- leye muvaffak olduğunu bildiren bir mektup aldik. İşler yolunda gidiyordu. Gidiyordu, a- ma, benim içimde garip bir his var. Ben Ropen Cevahirciyanım Hınçak komi- tesine nasıl girdiğini bir türlü b pi mediğim için bu adamdan şüphe edilmek lâzımgeldiğini düşünüyordum. Fakat bir taraftan da düşmanımız da- hi olsa bu kadar akıllı düşmanın, idare sinde çalışmağı Panos vesaire gibi akıl sız dostlarla çalışmağa tercih ötmek kara” rında da musırdım. Bakalim bu işin altından ne çıkacak? Ber, mümkün olduğu kadar işlerin fe- na neticelere bağlanacağını düşünerek aleyhimde bir vesika teşkil edecek delil ler vermemeğe çalışıyordum. Galatada Sebat otelinin dört numara” sında kalıyorum. Elimdeki para azaldı. Iktisat yapmağa mecburum. Sabahları örce yağla, reçelle, sütle kahvaltı yapar” Ken şimdi bir kahveyle yasak savıyorum. Sahâh henüz uyanrınştım, Otel sahibi bir Ermeniydi. İhtiyar ve hoş sohbet bir karısı vardı, ü yr karniğa çıkatken merdivende rastgeldim — Sabah hayır bey! dedi. —- Sabah hayır madam Hayganoş. — Sizi yarım saattenberi bir mösyö bekliyor. Gece geç yattığınızı, uyandıra- mıyacağımızi söyledim, Beklerim, dedi. yu Aşağıda gazete okuyur. — Vallaki, çorapçı, deyiniz, 6 bilir de- di. Garip şey Mındıkyanın (sabah sabah otelde ve benimle ne işi vardı? Herhalde bu öyle pek ehemmiyetsiz bir şev olmasa gerekli, — Aman, madamcığım, dedim. Sen zah met et, Aşağıya in ve mösyöye yukanya çıkmasını söy — Peki bey, Süratle yüzümü kuruladım ve alelâcele pantalonumu ayağıma geçirerek bir siya” ra yaktım ve misafirimi bel Jim. Mındıkyan gözleri şişmiş bir halde neles nefese çıktı. Belliki hiç uyumamıştı. — Gece uyumamışa betiziyorsunuz. Dedim: — (R.C) sabaha kadar beni bırakma- dı. Şık büyük adamlardan toplu bir yer de poker oynadılar. Bende bekledim. Gitmek istedikçe işaretle (o ayrılmamamı Söyledi, Sabahleyin ayrılırken: — Yatmadan size uğramamı ve bugün akşam üzeri saat dörtte Sirkecide Şahin paşa olelinin kapısı önünde bulunmanızı cinretti, Çok o mühimmiş. Kimseye bir şey söylememenizi de birkaç kere tenbih etti. — Bir şey mi var Mındıkyan elendi? — Uyku sersemliğinden anlamadığım bazi şeyler söyledi, ama, bir türlü topar- layamıyorum. Gal saraya berâber g- decekmişsini — Ne münasebet? — Orasmı ben bilmem. Bana veriler, emir bövle, Ve müsaade ederseniz oda nıza yatacağım. — Neden? — Takip edildiğimi sannediyorum malüm 2 hafiyelerin işi bugünlerde krt- tır. Dün gece poker oynıyanların bepsi- nin arkasında birkaç tane ola gerek. Bu o ki tabi bir hâdisedi! kı şüphe etmek caiz deği Siyah sakalı tir # damın da beni gözlediğini otahmin ed yorum. (Devamı var) (3) Idam edilmiştir. KAHRAMAN HAYDUD 17 Yi e“ » oarkaşından zuruna çıkmayı kabul etmem Sırf arzumdandır, Muhafızları. iraz nezakete davet ct menizi rica ederim, Haydi ça. buk, lütfen... Foskari ctrafma bakınarak mevkii tayine çalıştı. Rolanın itirazı su götürmez bir haki- katti. İçerde, kendisine peres- iş edercesine hürmet gösteren birçok kibar senyörlerle, dışa. yıda bir anda şehri yağma et meğe muktedir ve muti büyük bir kütle mevcuttu. Foskari'daima soğuk kanlıl. ğını muhafazaya çalışarak: — Peki öyle olsun, dedi. Si- 26 kimse dokunamıyacaktır; siz beni takip ediniz Rolan Kandiyano! ; Delikanlı cevap verdi: — Sizi takip ederim. Leonoru kolundan yakalaya- rak bağırdı; — Rolan! . Genç adam, başını çevirdiği zâman, yete düşmemek için annesi Silviyaya tutunan ni şanlısının solgun yüzünü, ateş- ler içinde yanan siyah ve nemli gözlerini gördü. Annesinin balmumu gibi sa. raran çehresi gözüne çarptı... Babasinin yelse gömülen çek- resiyle şaşırdı. Bu matem sah- nesi gözlerinin önünde esrarı bir elem dünyası gibi titriyor- du, Genç kız tekrar bağırdı: — Rolan!.. Rolan beşer takatinin üstün“ de bir gayretle tekrar döndü. Bu sırada Altiyerinin müt. hiş ifşaatını hatırladı, — Bir saat sonra Leonor! Bir saat sonra anne! Bir saat sonra baba!.. Bunları nefsiyle büyük bir mücadele içinde söyledi, Davetlilerin, korku içinde çe- kilerek açtıkları yoldan büyük kapıya doğru yürüdü. Gözden kaybolacağı sırada arkasından nişanlısının feryadı kendisini yakaladı, Bu seste ölen kocast arkasından hıçkırarak bağıran bir eda vardı. — Rolan! Rolanl, « Rolan birdenbire durdu, Vü- cudu titredi; çehresi morardı. Tereddüt neye yarardı.. Dur- makta ne fayda varâr, Giderse habasını kurtaramıyacak miy- dı?. Büyük kapıdan geçti Kapı, büyük menteşesi üzerinde dö- nerek kulakları tırmalayan bir uğultu ile kapandı. — Tamamiyle seninim sev- gilim! Bu sirada birdenbire kâpıla” Tı bir asker müfrezesi sardı. Ve merasim salonunda korkunç bir dâlga esti, İki adamsın takip etti ği birisi yüksek sesle bağırdı: — Ben âli engizisyon mah kemesinin müfettişi Foskari - yim, Burada bir katil var ve ben cumhuriyet namma onu tevkife geldim. Bu korkunç adam kalabalığı yararak ilerledi. Hükümet reisi Kandiyano - nun dudakları titremiye başla- muıştı. Bununla beraber, bağır“ dı: — Böyle bir günde, bir hür kümet reisinin evinde bir katil saklanamaz. Foskari büyük bir -azimle doğruldu. Gözleri meclisin top Jandığı tarala döndü. Müces- sem bir Venedik kanunu gibi ayakta duruyordu, Kanun pek müthiş, pek merhametsizdi. Ya vaş yavaş söylemiye başladı: — Sinyör Dük ve halk dinle yiniz! Bundan altı sene evvel di Piskopos Pisaninin bir cina” yeti baber verilmişti, Zaman müthişti, Tıpkı buzün gibi. Bir taraftan âyin yapılıyor ve bir taraftan da gemicilerin ih- GIS) çikarmek Üzere olduğu söyleniyordu. Bit dakika tered' düt hükümetin mavlomas: öç. mekti, , İşte bu âyinin yapıldığı ze- man de Sen Mark kilisesine gir. dim, Mukaddes kürsüye doğru ilerledim, Münasip bir zamân bekliyordum. Piskopos kürü sünde ayağa kalkmış, binlerer halk huşu ile diz çökmüştü Piskopos elindeki gilmüş kü- rekle mukaddes su serpirodu. O zaman hepinizin bildiği gibi orada bulunan bir adamın oma zunâ elimi koyaraka tevkif et- tim,” ' Bu özler orada bulunanları heyecanlandırmıştı. Hara sanki donmuştu. Yalmıx seğub karlılığını Bambo muhelass e diyordu. Altiyerinin kulağıma eğüe » rek bir şeyler fısıldadı Altiyen tereddüt etti, Çehresi so'du. Bâmbo mırıldandı! — Tüm zümânadın , bay dl gi* diniz., Altiyeri, Rolan Kandiyerey doğru Merledi. Bu sükün bir a» sürmüştü, Foskarf bersen baş ladr : — Senyör Dik! Küisede yaptığım tevki'z kime özi olma 'ığı beli: a evirisre sim mizi «labilir. Kansiyase, sis'len Itami rdetsimiee air