29 Kasım 1938 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 9

29 Kasım 1938 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ii İl | HABER — Akşam postası iimane çocukları Min, 7, N Ni Dirin mn na kund ik kızını elinden vü gala Bir hayli do Müz biç Vitrinleri gözden ge ündura mağazasına a Beter, ayakkabısı çıkar k Medi, mn bunların hep Bige yoklarını çocuğu” mai Şi Bunlardan bi b tı tıp gelmişti. ; ij patıp gelmişti. n ye hard arın fiya! İ near Şti. Bu çocuk kun im On iki ruble is- İM ia in i ilan Pek yüksek buldu. ©, Di, ,“ bir ayakkabı için ae Vi Tüble gözden çıkar e İtiş İşİtince tepesi att. Ne İ ağlamalarına ehem Kolundan yı akkabı mağazasına , Km tekerrür etti. O Te Yağın çocuk kundu” » dakikalarca bu : ayar Mi giydirdi. İş fiya” Neme çatallaştı. Bura- Pa Mâzaran, iki ruble yi, den ©r ruble İstediler, Rubleye de kıyamadı. Yakaladığı gibi bu Çıktı, ondan on ruble e gil Ye ayni vaziyet te imla hepsinde mal e vermek Yakalıyor, daha w- M ümidiyle bir di- . Fiyat- ay ağma göre rubleden bir ge rlardı., dolaşmanın ma- Verdi. Belki üç ie pazarlığa gi- ağ hi İnsaf yok mu? NE SYakkabıst i için de” RE Pazar- İİmiyor musu- Yorum, mna. Ne de yala gelir de belki Parsınız. atterları çene ya ği ayakkabları da bir müddet tiktan sonra bi e MA Eelince, oki N biz to Sddeye, tek başı” İMİÇ, onu yakala” €sile kapıya koş ima imkân verme &r; PârNarmı verin, İl, fe yanaşma- ü ai, > Ayakkablar Çeviren: Ferah Ferruh giyildikten sonra bir daka geri alınmaz! Sokakta giyilmiş a abları satın sis“ cak enaileri biz nerde bulabiliriz? Tabif Nüşka geri dönmedi. Yapılacak hiçbir şey yoktu. Trolimiç istenilen paraları tuladıktan sonra evine yollandı., Evine gelince, Nüşkayı evinde buldu.. Kız, cakalı cakalı evin içinde dolaşıyor, önüne gelene yeni ayakkablarını güsteri- yordu. Trofimiç, açık (o gözlülüğünden ötürü kıztağızı biraz hırpalamaktan geri dur- madı. Fakat, bir defa paraları verdiği çin, ayakkablara el sürmedi.. Yani, ayak” kablar gene Nüşkarın ayağında kaldı.. Bilmem dikkat ettiniz mi? İşte bu hâ- disedenberidir ki, deviet o mağazalarında ölçü için ancak birer kundura veriyorlar. Kunduranm sağını veyahut solunu — müşterinin solaklığma veyahut (salak: lığına göre — müşteriye uzatıyorlar; di- ğerini sıkı sıkıya elde tutuyorlar.. Para" lar ödendikten sonra her i paket ya" Pıp müşterinin eline veriyorlar. Zamane çocukları bunlar!.. Günlük ha yatımızı değiştirme istikametinde kimbi* Tir daha ne büyük tesirler yapacaklar?! JsEbedi Miili Eser Atatürk Albüwü (350) ye yakın hatıra, (68) sayfa, nefis bir kap ve tabı Çok az mikdarda basıldı Atama doğuşundan ebediyete intikaline kadar en büyük men- kibelerini, Trablusgarp, Çanak» kale, İstiklâl harplerine git ebe- di hatıralarını, Yalovadaki hu- sus! hayatını, deniz gerintileri- ni, Tarih ve Dil kurultaylarına ait en karakteristik resimlerini, Yugoslav, İsveç, İran, (İngiliz Erdün derletlerinin büyüklerile münasebetlerini gösteren hatı- ralarını, Ankarada, Beylerbeyi sarayında, Büyük Millet Mecli- sinde ve manevral Florya- daki hayatına ai thusus! resimle rini tesbit eden “Atatürk Albü- mü,, Türkiye malbualında Atas nın fani varlığına Oait yegâne eser halindedir. Tarihi kıymetine paha biçil- mez albüm 30 Kuruş —Se AÇIK MEŞREP LAR Rolan tatlı birdenbire uyandı. sıçrayarak yirmi adım kadar bir takım adamlar, diyen uğraşıyorlar, Jer yapıyorlardı. Hiç bir zaman yanından â- yırmadığı ağır ve pırıl birdenoire uyandı. Bit an içinde kendini, bü adamların yanında buldu. Boy nundaki ve göğsündeki mü cevherleri aşırmak di haydut, yere diz bir kadının başma toplânımış- Jardr, Kadın: — Imdat, imdat! rıyor, onlar susturmıya çalı. şıyorlardı. Kadın nihayet bâ- yıldı. Rolan; — Geriye çekilin larl Açılın gece köpekleri! ... diye bağırdı. Haydutlar döndüler . kaldırarak rindeki hançerleri kudurmuş köpekler dular,, o Haydutlardı kanlı verdi: — Çekil geriye!.. Haydutlarn hepsi de, İndeki parlayan kalı le çeviren delikanlınm etra- fma toplanmışlardı, Bu sirâ- IMPARATORİÇESİ dalgınlığından etrafına balcındı, Kanala doğru giden yolun gözlerini açarak cevap Yazan: Ikimim Hatıraları anlatan ve vesikaları veren : A.K. —16 — pe #imçakihtilâlinin “ Hem tehlike iki taraflı: Hükü- netten ve kendi kendin.izdett,, — Ya burada sersem bir tavuk evil boğazlanmayı mı bekliyelim? — Tedbirli oluruz. Kendisile işme” | miz daha muvalık olur. Eğer hakikaten | böyle bir işle gönderilmişse o takdirde yol kısa iken çaremize bakarız. Zaten bugüne kadar aşağı (o yukarı 17 gün oldu, hâlâ (R.C) kimdir. Anlayama" dık, İstanbul vasi yer. Burada sarı çizme" li Mehmet ağa gibi bir adresle adam mi bulunur? Bu işle mi uğraşacağız, yoksa kendi hayatumizım tehlikede o olduğunu mu düşüneceğiz? —Hem tehlike iki taraflı: Hükümet“ ten ve kendi kendimizden. Derhal Gülbenki bulmağa karar ver dik, ama, nasıl? En kolay yol benim ak lıma gelmişti. Ermenice gazeteye küçük bit zân koydurduk: “Talas kariyeli Par sih oğlunun bir veraset meselesi için Ga“ lala Tophane yolu Üzerinde 15 numaralı dükkâna gelmesi... Bu dükkânı Reştuni tulmuştu. İçinde kasaplık yaparak hüviyetini saklıyordu. Eti Kayayan buluyor, ben de gümrük komisyonculuğu işi yapar gibi görünerek zaptiyede Hüsrev paşava ait işleri takip ediyordum. Eğer bu tedbir bir netice vermezse zap tiye vasıtasile bu adamı ben (buldura- caktım. Ertesi gün dükkânda kızarttığımız pir” zolaları yemeğe hazırlanmıştık. Birdenbi- re ter içinde içeriye Gülbenk girdi. Zaten koltuğumun altında hazır bulunan silâhı çektim. Kayayan ve Reştuni de benim gibi yaptılar, Gülbenk hiç ehemmiyet vermeden bir iskemleye soluyarak oturdu. Herkes misafire kahve, sı” 29 İkinciteşrin — 1938 SALI Hicri: 1357 — Şevval: 7 Yuh vakak öğ Mein Akyar Kale ma 7.08 12,02 14,29 16,42 18,19 6, KAHRAMAN HAYDUD da, bulutların arasından kur tulan ay etrafı aydınlattı. Haydutlar birdenbire ge- rileyerek hürmetle murıldan- dılar: — Rölan,... Rolan Kandiya- no!.. Kaçsın, kaçabilen. Biribirlerini o çiğneyerek gecenin karanlıklarına dala- rak kayboldular. Fakat içle” rinden en irisi yerinden bile kıpırdamamıştı.. Yüksek ses- le bağırdı: — Vay... o Demek zorlu Rolan dedikleri sensin! OBa- na da İskala Brino derler. Bu adam, o meslekte bulu- nanların en müthişiydi . Bun dan bir kaç sene evvel, 1504 senesinde bir gün, Venedik, o zamana kadar işidilmemiş bir darbeyle şaşırmıştı. Bu dar - beyi indiren işte bu İskala Biino idi... Ğ sene, hükümetin 12 baki ri evlendirdiği Ağustosun on beşinci günü, İskala Brine, Sen . Mari - Formor kilisesi yanma arkadaşlariyle pusu kurmuştu.. (OBakir kızların hükümet (tarafından evlen- dirildikleri için mücevkerleri gene hükümet tarafından v€- rilmişti. (O Bu âdetti, Bunlara, merasim günle rinde verilen bu mücevherlee sonradan alınır, Öbür sene ew lenecek olanlara verilir ve bu suretle devreder giderdi. İskala Brino, kurduğu pu di Pi KADIN- iŞddetle ilerisinde mütema.. bir şey- pırıl Şiddetle için ye gökmüş diye bağ* haydut- Elle- gibi ulu” an birisi e tr sür'at- cakta limonata, buzlu şurup ikram eder.| & ladınız. Burası şı mı yahu? Ben dedim ki: — Gülbenk orostopolluk İstemez. Sen! birsin, biz üçüz. Birimizden birine dokur) nursan $ seni köpek gibi parçalarız. | Söyle niçin İstanbuldasın? Güldü. — Ben her yıl İstanbula gelirim, Benim | de eğlenmek hakkım değil mi? Namuzsu zum hiçbir maksadım yok. Olaydı aya Zımla faka basacak (o ahmaklardan mr yım ben? Meneden telgr dım zaten, | hemen hareket ediyorum “ günlerde komite işlerini tedvir daha müşkülleşti. Benim için gitmekte tehlike büyüktür, ama, emir emirdir. Panosla beraber döne- teğiz. Hep birden haykırdık; — Panos Istanbulda mı? — Ne bu hayret yahu? Bu da insan değil mi, İstanbula gelemez mi? Gülbenk güldü — Size daha doğrusunu söyl Talasdan Kayseriye giderken arabacı Kal İ takçıoğlu köse Hasanım arabasındaydık. Kasabadan epeyce uzaklaşmıştık. Kırşe- hir yolu çamurlu idi. Çeşingır köprüsünü | geçtikten sonra arabacı Hasan birdenbire hastalanarak öldü. (1) Bizi katil diye yakalıyacaklardı, kaç tık. Komitenin de bu bâdiseden haberi var, Dedim ki; — Arabayı, hayvanları ve cesedi hü | kümete teslim Gülhenk kı gülerek üçümüzü de adamakıllı lendirdi: — Siz budalasınız, dedi. Elimize tereke düşmüş, ne diye hükümete yedireceğiz? Herifi yol kenarına bir yere gömdük. Pa mos Tokatta Murat adında birine 19 altı- na bunları satir. — Bu işi hükümet nasıl haber aldı? ne dönmedi bit landığı tahkik olundu. Ka arasında tetkikat yapıldı. Talas kolu ve- | kili Ahmet cesedi buldu, boğularak öl Ü ü tesbit edilmiş güya! Reştuninin alnındaki damar masmavi vererek yüzü korkunç bir hal Pig Bu adam kızdığı zaman böyle alnındaki damar şişerdi, Kendisile: Murat bozuntusu! diye alay ederek Ayağa kalktı. Gülbenkin omuzunu tu tarak; * — Hınçaklara ihanet idamı muciptir Gülbenk! dedi. Gülbenk de artık o gülmüyordu. Ciddi bir münakaşanın başladığını anlamıştık, fakat, burası yeri değildi. Reştuninin çe“ neleri titriyordu. . — Yalan söylüyorsun! diye o haykırdı. Bizden hakikati saklamakta devam eder- sen sana teşkilâtımız namına nasıl iti mat edebiliriz? Gülbenk ayağa kalktı. — Bana dedi. İtimadınızın ne faydası var? Velevki boğmuş olsam da bundan ne çıkar? Maksadınız asayişsizlik değil midir biz de icra memurları değil miyiz, niha- yet uşak değiliz ya. İstediğimizi yapmak ta hürüz. Ve hiddetle çıktı gitti. Belki o Reştuni bu hareketile iyi bir şey yapmış değildi. Fakat, ben kendi hesabıma mazur gör müştüm. O yapmasa ihtimal ki ben yapa” caktım. Herif gülerek anlattığı bu o hâdiseden dolayı bir zerre bile vicdan (o azabı duy- muyordu. Hiç şüphesiz ki biçare arabacıyı boğa" rak öldürmüşlerdi. Nitekim bir gün sonra çok garip bir hâdiseyle bunu (öğrendik. Fakat, bu heriflere bir şey yapmak hem gayemiz noktasından muvafık (değildi. hem de hareket etmiş bulundukları için «mümkün olamazdı, (Devamı var) (1) Gerek Panos, gerekse o Gülbenkle Mikircön makkemede hâdiseyi böylece an lalmışlarsa da yapılan takkika! neficesin de işin bir cinayet olduğu anlaşılmış ve Yozgol mahkemesinde bu üç şerir gıyaben Onsyetle ilkem ve bu sele mahkiim & dilmişlerdi. (2) Padişah dördüncü Murad da hidde 3 bir şekilde kabarmış, gözleri derine çö-| İendiği zaman böyle olurmuş. KAHRAMAN HAYDUL 5 Kabraman haydut Bambo, Altiyerinin dan tutarak ti tarafına sürük tan eğilerek eli — Bakınız! dedi, Altiyeri de eğilmişti, Vene- diğin bu ciheti çok karanlıktı. Nihayette, üzerinde çanın diğer Parmaklık. i uzattı; 1 ettirmek için bir bahane ya- kolun o rabbil, Bambo, boğuk ve meş'um bir sevinçle? — Bir bahane mi ariyorsu- nuz? Alâ. Beni takip ediniz Senyör Altiyeri.. — Beni nereye götürüyur- ne bir sun?. gondol, ne bir ışık bulunmr yan dar bir kanal görünüyor- du. Kanalın bir tarafında Dük sarayının duvarları, diğer ta- rafında korkunç ve büyük bir binanın cephesi yükseliyordu. Burası, Venedik zındanla- reydr.. Bu iki büyük bina ortasın- da, kulakları tırmalayan uğul- tularla akıp giden kanal zerinde siyah, taştan bir ta- but gibi uzanan bir zulüm sa- rayını, bir mihnet ve elem sarayına bağlıyan köprü bu dakikada daba esrarlı görünü- yordu . Altiyerinin gözleri siyah dalgalar üzerine kurulan bu mütüiş tabuta bağlanıp kaldı. Sonra bir ıstırap sesiyle ve buğuk boğuk haykırarak geri çekildi; — Hasret kön Babo cevap verdi — Ecel köprüsü, oradan geçenler, hayata, aşka, ümit ve emellerine veda ederler. A'tiyeri alnım terlerini sil- di. Homurdandı: — Bir bahane.. Onu deriz a Bambo, geniş adımlarla ©& nu târâçanın bir başka nokta- sna götürmüştü. Birdenbire eğildi. elimi uzatarak; — Bakınız! dedi, O, bu defa büyük kanal s2- hilinde beyaz mermerden ya- pılmış, büyük sütunlarla süs- lü muhteşem bir saray göste- riyordu, Altiyeri mırıldandı: — Emperyanın aarayı... Bambo, Aitiyeriyi elinden iş . Yavaş bir sesle fısılda” ı: — Bir bahane aramıyor mu idin. Aradığını orada bulacak- “n., İşte Emperyal Bu meş- um ve hoppa kadın seni Rela- na kavuşturabilir, Altiyeri sordu: — O da mı ondan nefret e. diyor? — Bilâkis. Onu çok sevi- yor; işidiyor musunuz, Sen- yör!.. Bu şuh, bu hoppa kadın da bu gece tıpkı sizin gibi m trap içinde kıvranıyor. $iz Leonoru nasl seviyorsanız. şuh Emperyâ dâ Relanı öyle seviyor, çıldırasıya seviyor,

Bu sayıdan diğer sayfalar: