in e İlmen; 0. iki dama, Hatıralarını anlatan ve vecsikaları veren; A a Yol yorgunluğu, mütemadiyen kafamda Hınçak işlerile uğraşmam, yepyeni bir Mace. ., 4 karışmış bulunmam muhake memi altüst etmiş olacak ki hâlA bir şey- ler anlamıyor ve hüviyetimi anladıkları( zaman kimbilir ne kadar mahcup olacak- lar diye düşünüyordum. Cevahürci 7— cmlö Zabit yanıma sokuldu; — Nüfus tezkerenizi ve seyahat vara" kanızı görebilir miyim? dedi. Ancak o zaman aklım başıma geldi ve bu sual bir balyoz gibi tepeme indi sanki, Her mücrim gibi ağzımdan çıkan bir kaç kelimenin çok mühim olduğunu Sa narak ürpermiştim. Nüfus tezkeremi göstermek işime gel- mezdi. Seyahat varakam da yoktu. Hem söyledi. — (Şaşkın) Sahi mi? Öyleyse ne için? Ne maksatla? Enise kıskanç değil dir. Kocasını sever, Sen en iyi ahbabr sın; ben kendisine hiç kur yapmadım.. Hülâsa anlayamıyorum. — Anlaşılamıyacak bir şey yok.. Ka: dın değil mi? Kocasını sevsin, sadık ol sun, bunun ehemmiyeti yok.. En dostu olan bir kadın bile bir erkeğin hoşuna gitti mi? Ende olmadan onun rakibi kesilir, Hatti kendisinin arzu etmedi" gi bir adamın bile başka bir kadma ilânı Âşkettiğini görmekten üzülür. Bahw- sus bu kadın kendi ahbabı olursa. Bi- nacnaleyh bu, âşıkların maksadına var- malarına mâni olmak için ber fenalığı işlemekten çekinmez.. Enise böyle hare- ket etmiş. — Pek mantıki bir mütalea,. Öyle İse ziyaret şimdi daha büyük bir borç değil mi?, — (Tatlı tatlı gülerek) Canı sıkıla * cak!.. *(Öpüşüyorlar ve fkisi birden söyle- şiyorlar) . — Zavallı Enise. z HIKAYECİ deceğim, söyliyeceğim.. Kral, Margariti sorguya çekecek. Ve © gece zatı &liniz 'Tanpl zındanlarının birinde yatacaksı- nız, monsenyör! dedi, Valuva içini çekti. Başı ile her şeyi kabul ettiğini işaret etti. Ve sonra ta- mamen bitkin bir halde arkasına yas - landı, Büridan yanına yaklaşarak bir saniye kadar garip bir nazarla baktı. Sonra: — Allah ısmarladık, baba! diye mr rıldandı, Sonra, arkasına bile bakmadan uzak- Jartı. Bekleme odasında duran uşak, ken disini kapıya kadar götürdü. Mütebar- rik köprü indi, Karakol zabitleri ve neferler yerlere kadar eğilerek kralın memurunu selâmladılar, Bir kaç dakika sonra Güllü bahçeye varan Büridan, arkadaşları tarafından şılgın bir sevinçle karşılandı. Orada sanki bir bayram yapılıyordu, Giyom: — Canım haydi ertik sofraya otura ım, diye bağırdı. Bigorn; — Zaten, dedi, onun geleceğini bili- yordum! . —35— SON TEŞEBBÜS Büridan Tanplde cereyan eden müt- hiş hali Giyomla Rikeye ve Bigorna an- lattı. Eğer Marinyi kurtulduğu tak - dirde, Gotye ile tarçıkklı emniyet altın- da kaldıkları zaman Gotyenin düşmanı nı düclloya davette srebest kalacağını söyledi. Bununla bereber Büridan Get yeyi eski intikam filerinden vazgeçire- teğini ümit ediyordu. Ertesi gün muayyen zamanda Büri - danla Lansölo, Tanplin karşısına gide - Tek bir çit arkasından gözetlemeğe ve beklemeğe başladılar. Saat heşi çaldığı halde hapishanenin köprüsü inmiyordu. Nihayet saat altıyı çalınca Büridan hid- detlendi ve Valuvayı mahvetmek üzere aldılar. Yakayı Beni dar ve karanlıkça bir odaya ele vermiştim İ şimdiye kadar böyle bir usul konmuş de, parçalanacak bir şey değildi ki ortadan gildi. kayhedebileyim, Hay Allah belâsını versin böyle ahmak) Fazla vakit kaybedemezdim. Şimdi Şim ihtilâlcilerin! Şimdi ben ne yapacaktım? Hiç bu vaziyetten seyahat eden ve gizli vazifelerle Merzifona gelen bir adamı ha“ berdar etmemek olur muydu? Vaziyeti nasıl tashih edecektim. Zabit sertlendi.: — Hey arkadaş, dedi. Sen Ermeni mi- sin? — Evet.. — Hani cüzdanın? — Yanımda değil zabit efendii — Ya! Zabhitin bu sözünde bir sevinç sezer gibi olmuştum. Bi arıyorlardı ve ellerine! geçirmişlerdi . Mba ki böyle memnun gö ründü. Beni dar ve karanlıkça bir odaya aldı” lar. Yakayı ele vermiştim. Çok şükür ki kendime gelmiş ve bu vaziyet karşısında ne gibi tedbirler almak icap ettiğini dü- şünmeğe başlamışım. Önce İbrahim hâdisesinden dolayı ka” çan bir katil gibi arandığım muhakkaktı. Sonra hükümetin kulağı delikti elbette, Mutlaka bizim teşkilâtımızdan az çok ma lâmat sahibiydi ve belki de bir ipucu ele geçirmek için çalışıyorlardı. Ben, ipucu değil tekmil mâkarayı birden ele vermiş" tim. Benim ahmaklığım kadar teşkilâtın da ahmaklığı bu işe sebeb olmuştu. Eğer ha yatım mevzuubahs olmasa, yakalanma mın veya bu işi haber almalarının hiçbir kıymeti yoktu. Bu kadar sersemleme bir teşkilâtın biran evvel dağılması gerekti. Üzerimde mühim olarak (o tabanca ile mühürlü kâğıt vardı. Her şeyden önce bunları mahvetmek veya kaybetmek lâ- zımdı. Kâğıdı yırtmak mümkündü, fakat, fa- kat parçalarını ellerine geçirmeleri kâfi gelirdi. Hele silâh o yırtılacak veya! BURİDAN di gelip üstümü başımı arayabilirdi. Nü- fus tezsremi, teşkilâtın mühürlü kâğıdı- nı ve tabancayı çıkararak bir adam boyu! kadar yüksekte bulunan pencereden atmağı düşündüm. Henüz camı açmak için hai zırlanmışken kepi açıldı ve beni ilk defa' isticvap eden zaptiye içeri girdi. - Haydi, dedi, seni kasabaya götüne ceğim. — Neden, benim ne suçum var ki se | mini kssıbaya gideceğim. Ben kendim giderim, dedim. — Çok lif istemez! diye haykıran zap- tiyenin heybetli hiddetinden © ürkmedim dersem yalan söylerim. Bu dakikada be ni dilim dilim etseler yanlarına kâr kalır dı. Çiktim, ellerime kelepçe vurdu. Artık -er şey bitmişti. Bu kadar gafil avlam maktan utanıyordum, Bütün ailem göz lerimin önünde toplanıyorlar, ağlaşıyor” lar gibi kafamdan söküp anamadığım bir his var içimde. Başım dönüyor, büyük bir tekerlek döne döne kafamın üzerine geliyor, eziyor beynimi. o Çok bitkinim. Yağlı bir ipin boğazıma takılacağını dü- şürürken tüylerim dikenleşiyor. Şu daki- Kada bile ayni heyecanı, ayni Okorkuyu ürpe, erek duyuyorum. Delil, istedikleri kadar bende var. Ermeniyim, kaçağım. Velhasıl bir tutar tarafım yok, ümit & decek bir cihet kalmamış bulunuyor. Boy» numu büktüm ve gözlerimden elimde ol* maks yaş boşandı. Ağlıyorum. Bütün haya'ımın burada bittiğini biliyorum. Zabite yalvardım; dedim: — Günahsızım, bunu anlaymca siz de vicdan azabı çekeceksiniz. Zaten yorgu- num, görüyürsunüz. Yalvarırım size, ke, lepçeyi hiç olmazsa tek elime takınız.Bir elim boş kalsın. Sağ elim saten hastadır. Zabit merhamet etti, yoksa mücrim olma" Yazan: Ikimim dığınımı düşündü,her neyse zaptiyeye e mir verdi, Elimden kelepçeyi çözdü. Maksadım, yolda giderken mütemadi: yen işaret vererek bir Hınçaklıya tesadüf imkânlarını ele geçirmekti. Nihayet bunların kapalı vesaiti yoktu. Nitekim iki at hazırladılar. Birine zapti- ye, diğerine ben bindim. Atımın dizgini zaptiyenin elirdeydi, Osman adında olan bu zaptiyeyi dişime kestirememiştim. Yok sa her şeyi göze almış (bulunuyordum. Zaptiye beni biraz önünde sürüyordu. Kasabaya girdiğimiz zaman güneş yüksel- miş ve epeyce bir sıcak (o başlamışir, Tek tük tesadüf ettiğimiz Merzifonlu durup bize bakıyorlardı. Biraz Ermeniye benze rine derhal işaret veriyordum. Ümitsizli- ğe düşmüştüm. Merzifon sanki teşkilâtımızın merkezi ve en hararetli yeriydi. Haniya bir tek Hınçaklı görünmüyordu veyahut görüyor lardı da aldırış etmiyorlardı. Hetnen sağ elimi kulağımdan ayırmıyor dum. Bir aralık sevinçten kendimi o tutama” dım, haykırdım. Sokağın başında Gürcü eibiseli bir adam açık parmaklı elini yü" züne tutarak duruyordu. Ayni işareti tekrar ettim, kulağını tuta- rak iade etti, Aman yarabbi, aç sürütür- ken büyük piyango vurmuştan daha bü- yük zevkti bu. Onlar bilsinler, elbette bir çare düşünürlerdi. Nihayet göz göre göre talimat ile gelmiş bir Hınçaklıyı debillerle hükümetin eline düşmeğe bırakmazlardı. Gürcü elbiseli Hınçaklı sokaktan kur şun gibi bir süratle mevdana doğru kay- boldu. On dakika sürmemişti. Hükümet daire- sine bir iki sokak daha kalmıştı. Ümitle- rim tekrar suya düştü. Biraz sonra hü“ kümetin eline geçiyordum. Beni bir zap üyeden kurtaramıyan hükümetin elinden hiç alamazdr, Kafamda tamamile kararımı (vermiş bulunuyordum. Eğer benim (kurtarıumam için bir te şebbüste bulunmazlarsa, ben öyle mili gaye falan uğruna kendimi feda edecek- lerden değildim, ber şeyt hükümete söyli- yecek ve elbette muhbir sıfatile biraz hi" maye görecektim, Henüz dar sokaklardan birine sapmamıstık. Bir gürültü koptu ve BÜRİDAN Her ec>snede bulunur. dizginleri boşalmış iki beygirli ba atlarımızın üzerine saldırdı. Osman da, ben de ne yapacağı muştık. Arabada, arabacı yoktü büyüktü, Osman atından kendini ğe fırlattı. Benim atım da iki Gö pi çifte atar gibi teptikten sonra © rı bir ok gibi aldı götürdü Bu işte bir dalavere olduğunü Ki tm, Atımı çifte atışı arkasın) il yakan bir şey yemiş kt de geriden sessiz bir şey atılmış” gi bunu hazırlayanlar Hnçal ziyette attan düşüp parçalanma” bir tehlike kalmamış bulunuy© fımda ne insan, hattâ ne ağaç du. Atım sarıldığım yelesinde gibiydim. Hayvan hâlâ süratle &' Mümkün olduğu kadar bir yer$# darmadağın olmamamıza gayret © a yavaş yavaş atın boynuna gözlerini kapamağı hesaplıyord” Ne kdar olsa Anadolu köylü binmesini de, attan düşememesii le böyle biliriz. Nihayet atm gözlerini elle dım. Hayvan birkaç defa olduğü döndü ve şahlandı, dehşetle Okşadım ve ayaklarımı ö PE Müvre giderek krala her şeyi anlatma « ğa karar verdi. Büridanla Bigorn, Luvre giderlerken yolda bir matem alayına rastladılar, Ellerinde meş'ale tutan adamlar ve fa“ hipler ortasında bir münadi, kral namı. na bütün Paris kiliselerinde ve Fransa- da bir ay müdedtle dua edilmesini ve bu duanın ölen kraliçe Margarit dö Bürgony için olacağını ilân ediyordu. Paris halkı böylece kraliçe Margari- tin vefatını öğrenmiş oluyordu. Büridan hayret içinde kalmıştı. Ken- di kendine: — Marparit ölmüş!.. Valuva gene &azandı! diye homurdanıyordu. İki ar- kadaşm Luvre gitmelerine lüzum kal mamıştı, Kraliçe ölmüştü.. Valuva it - bam edilemiyecekti.. Büridan, Lansölonun bütün israrla” rma rağmen Marinyiyi kurtarmak isti- yordu. Güllü bahçeye döndüler, Büri- dan Bigornu orada bırakarak Haşarat Yatağına gitti, Dük dö Jipti buldu. Bütün Haşarat Yatağı sevinç içindey di.. Her tarafta masalar kurulmuş, ser- seriler şarap içerek eğieniyorlardı. Ge- ce olmuştu, Meş'ajelerin ışıkları etrafa şafakla beraber kendi yaptırdığı Monlo- kon darağacında asılacağı o gün Paris halkıma ilân edilmişti. Demek ki Marinyinin altı saatlik ka- dar bir ömrü kalmıştı. Bürilan fikrini serseriler kralına söy” ledi, Fakat o, Büridan için binlercesi canını feda edecek olan bu serserilerin Marinyiyi kurtarmak bahsinde itaat etmiyeceklerini, çünkü Marinyiyi baş- JUşmanları bildiklerini söyledi. * — Büridan oradan çıktı. Bigornu ala- rak cellâd Usta Kaploşun evine gitti.. Cetlâd onları soğuk bir tavırla karşıla” di. . Büridan ona Marinyiyi öldürmeme- ği teklif etti, Cellâd: — Olâbilir, paradan haber ver? de- di. Sonra bunu nasıl yapacağını da şöy” ADİ AİRLAĞI İLİ iyi. Je izah etti: — Asılacak adamın karısı veya oğlu bana gelip te sizin gibi ayni işi teklif etikleri zaman nasıl yapıyorsam Marin yinin işini de öylece yaparım, Büridan hayretle; — Vay, demek, dedi, bu ilk defa va. ki olmıyacak öyle mi?. Cellâd tabii bir tavırla şu cevabı verdi: — Eğer böyle olmazsa her sene açık” tan üç bin frank kazanamam. Kurtar- dığım bir mahküm, bana astığım bir mahkâmdan fazla para kazandırır. Yal mız mahkümun kafası balta İle kesile- cekse çare yoktur. İple asılacaksa ko- lay. Çünkü mahküm asılmadan evvel Ipi destere ile biraz açarım, Cesedin a- Zırlığı ipi koparır. Mahküm kendine ge lir, Ben de ayağından çekmera. Malâ - munuzdur ki ip koparsa mahkömun da hayatı bağışlanır, Fakat ben bu yüzden bir ay kadar zındana atılırım. Bunun hiç te ehemmiyeti yoktur. Sizin iş için, yani Marinyiyi böylece ipten boğulma. dan düşürmek için otur altın ekü iste" rim. Verirseniz mahküm asılmaktan kurtulur, — Sonra ne olur?. — Orasına karışmam. Hapishaneye koyarlar. O zaman zındancılarla uyu - yuşursunuz. Bunur üzerine Büridan Lansölonun cebindeki Malengrin paralarından bir hayli altını masanm üzerine koydurdu. Cellâd paraları hızla ve hırsla kaptı. Marinyiyi öldürmiyeceğine yemin et- ti, Büridan ve Bigorn da Günü bahçe. ye döndüler, Bigorn kendi kendine mırıldanıyor * du: — Kim derdi ki bir gün Lansölo Marinyiyinin hayatımı satın alacak ... İsa bana imdat etsin., Galiba bir hm - mayı habiseye tutulacağım!.. Dört arkadaş, şatakla beraber kalk" A AMAN a kv Pip tlar. Rike, Strajildoya nezaret İİİ Lp lü bahçede kaldı., Bigornla GiyO” âcele sokağa çıktılar, Büriden pısma vardığı zaman halin çıkarak büyük darağacıma doğrÜ diğini gördü, Büridan gitikten sonra Vi lerce düşündü. Nihayet sabi Luvr sarayma gitti, Kralla Marinyiyi kurtarmak istiyen nin mevcudiyetini haber alfiğii, bunun içni idamın hemen Vk, yapılmasını söyledi, Kral çekil” elem içinde idi. Valuvanın bU , kabul etti. Sonra kraliçenin mahkemeY?. eyi” mesini ve bir an evvel onda “ye” masını krala teklif etti, Kr3) © ye vermek keyfiyetine iddeti? N dığını anlamak için gidip sareti yoktu, Onun yerine mneği teklif etti ve kraldan rak sevinçle çıkıp gitti. Margarit son essürün son haddine a elinde ölmektense kralm i şişesini içerek ölmeği tercih Artık Lülyi sevmekte p şündükçe titriyordu. , zehir şişesi muhteviyatıni riki fasıllarda Şişeyi içtikten sonra görmüş ve içindeki zehri ne su doldurmuştu. sa idi, Margarit bu vaziyeti” m ezim