Haber'in tarihi Romanı:12 Yıldırım, rüyasında aklına geleni tatbik eden hünkârdı Yıldırımın haşmetlü ordusu şahlanan atlar üzerinde meydana âkin ettiği 24- man Alâoddinin askeri bile bu debdebe- ye hayranlık duymuştu. Birçok asker koca Osmanlı hükümdarına silâh çek « meğe bile cesaret edemeden esir oldu- lar, Atı önlinde haykıra haykıra eskerini harbe çağıran Alâeddin ve oğlu Ali ve Mehmet, hakikaten ölümü gözlerine ala- rak harbettiler. Ettiler ams, muneviyab bozulmuş ve hükümdar Yıldırım lehine dönmüş ordusuyla bir şey yapmağa mu- vaffak olamadan münhezim oldular, Alâcddin ve oğulları esir oldu. Bir mü Dadi ordu önünde haykırdı: — Hey! Karamanliler! Şevketlü hün- kâr Yıldırım Karaman hâkimi Alâedöin- Je oğullarım esir aldı, Teslim olsnm eni emindir, ve HA kılıçla hakkınızdan gelecr- ği! X Asker akın akm Yıldırım tarafına geç. #iler. Yalnız Alâcddinin imrahoru Sarı), boca kaçmağa muvaffak olarak Kasta - Mmonu hâkimi Kötürüm Bayezide Ütica €- debildi. Halbuki koca Anadoluda Selçuk enka- zımdan yalnız bu kötürüm bâkim kalabil. xişti. Aklı olan onn gider miydi hiç? Na- sü olsa Yıldırım bir hamlede oraları da 'Taraç edecekti, Bu muzafferiyet Bursada yayılmea Ti. murtaş derhal maliyeti süvarileriyle koca hünkâr karşılamağa çıktı. Yıldırım, ayaklarma kapanan beyler - beyini yerden kaldırarak: — AL Dedi, Buraları serin İdarsne bırakıyorum. Alleddin ve oğulları da €- sirindir. Bu sofor görünü aş, böyle KEM. Myetsizliğin hir daha görülürse seni /- dam ederim. Yıldırım bu, dediğini değil, rüyasmda Aklına geleni yapan bünkürdi. Fakat Ti murtaş ahmak olduğu kadar da orostopol Tuğa akit eren bir adamdı. O Yıldırımı ne. resinden yakalamak lizrmpeldiğini bil - miyor değildi. Netekim hünkâr: Bursaya getirir getirmez, ayaklarmı öperek ay - rıldı ve hareme koştu, Karım, büyük im. paratoriçe Yıldırımm yani Sırp kralı Etiyenin kardeşi ve Lazar kızı Eiisa - bet Haysi Lazarm can arkadaşıydı. Timurtaş, Yrldırım sarayında fevkalâ. delikler döndüğünü öğrenince hiç hayret etmedi. Karısı ona yeni sırlar tevdi et- mmişti, — Timur. Dedi. Ben bu İşin içinde bir dg olduğunu sanıyorum. — Ne gibi? — Ba kâfir karısı t Sırbistandan ge. lerek Yıldırım gibi birkaç karılı bir bün- kârm hareminde alelâde bir zevce gibi yasımaığa batlanacak tryneotta değil! — Yani... — Yani bon, bu karının bir maksat xi. tında sarayda bulunduğuna kanlim, Maa- baza şimdilik aramızdan su sızmıyor. Timurtaş memnundu, Karısı okumuş bir kadındı. Hattâ Zmir sultan bile kaç kere olup bitenleri bundan öğrenmiş ve Yıldırıma ancak bü yolla hulül edebil - mişti, Koskoca şeyh Nerarinin de sakni- ları Timurtaşm kasının avucundaydı. Kağm isterse şeyhi pek âlâ bir çıkmaza sokabilirdi. Bu İtlbarla Timurtaş sara - yın iç yüzüne tamamiyle vâkıf denebi - Urdi. Bir taraftan İmparatoriçe Yıldırım, diğer taraftan şeyh Necari gibi belki Yıldırımla din! safhada hemayar olmağa doğru yürüyen bir nüfuzlu şeyh elinde sayılırdı. — Karıcığım, dedi, Sen yoluna devam et, İmparatoriçe Yıldirmm dili altmdaki baklayı çıkartabilirsen gün bizim Olur. Öpüştüler. ... Haremde bir hazirlik var, Germeyan hikiminin kızı ve Yıldırımın birinci kart. sı bu akşam nöbetini bekliyor. Hünkâr bu gece Germeyan hâkimesinde kalacak. &. Halbuki Yıldırım kaç zamandır harb » den baş kaldırıp da şöyle bir dünya gö- Hiyle yeni karımdan, Elizabetten güm almiş değildi Sonra koca hünkâr için nö. bet ne demekti? Canı bu gece Elizabeti istiyordu. Bir taraftan da bir harem /s. yanma sebebiyet vermek istemiyordu. Koca Osmanlı devletini bir sözüyle idare eden hünkâra birkaç karıyı dizine vura» mamak ağır gelirdi, Gelirdi ama, kadınm fendi kaç kere bünkür yendi. Biribirin- den güzel karrlarmı mümkün olsa ayni gece birleştirebilse bu zevke doyum ol. mıyacaktı. Fakat, Gel gelelim ne Eliza. bet, ne de Germeyan hâkimesi bu ortak. Mktan memnun değillerdi ve biribirinin kuyusunu kazmağa çalışıyorlardı. Kaç ke- re Germeyan hâkimesi en zayıf zama - amda bünküra dert yanmıştı: — Şevketlü bünkürrm. Bir kâfir kızma bu kadar itimat senin şahane hayatina yakışmaz. Korkarım ki bu kefere kızı seni bir felâketo sevketmesin! Yıldırım kahkahalarla gülmüş ve karı. sını kucaklıyarak temin etmişti. — Elizabet bir ehliralih olsa, yine ko- can hünküra itimat et hâkimem, Beri tarafta Elizabet için için yanıyor. du. HVA gözlerini kapaymca Halilin kuvvetli pazuları altımda Kara Alinin can verdiğini görür ve bu delikanlı ile saray bahçesinde geçirdiği gecelerin lez. setini gözyaşlariyla hatırladı, Nekadar olsa Sırp kanından bir kadındı. Bir türlü Türke alışamamıştı. Onun üstünde Yazan: Ikimim hiçbir şey yoktu. Yıldırımdan sonra E- Mizabet geliyordu. Ama, ae çıkar? Bu o- nu tatmin etmiyordu. Artık bu gece Yıldırıma yalvarscak ve sevgilisi Halili saraya aldırmağa çalışa- caktı. Halli ile Dokaşovanin dük Eran- koviçle hazırladıkları oyundan onun ha- beri yoktu. Yalnız hâlâ kendi yerine Brankoviçin güzel karısı Marya gönde - rilmemişti O belde kendi işini ken" gö- recekti, Nasıl olsa hünkâr onun #özsünü kırmiyacak, ve Halili Bursaya getirtecek- ti, Ondan sonrası da Allah kerim. Yıldı. rım harbe, Elizabet de sevgilisinin kuca- ğma, Bu hayal kadını mestetmişti. Bunnula mesgulken kapı açıldı. Ve hünkâr, #ır- malt entarisiyle girdi. Arkasından şurab getirdiler. Elizabet bütün kadınlığını kullanarak bin bir işvöoyle hünkârm boy- nuna atıldı: — Seni nekndar ö?ledim, Bayezid! — Ben de Elizabet! — Artık bana böyle deme! ben senin karını, — Haklıam, Vatanmı tmuttun mu? — Sen bana vatanımdan da, her ş€ - yimden de sonsuz lezzetsin, Sen benim aşkımsın Bayezid. Hünkâr şaraba sarıldı. — Yok şevketlimŞarab bayağı bir İç- kidir, Elimmtet yerinden fırladı ve dolabı a- çarak birkaç şişe çıkardı. Yıldırım hiç görmediği bu süslü etiketli şişelere dik- katle bakarken kadın söyleniyordu: — Şampanya dururken garab içilir mi hiş Hatırlar mam Bayerld, Sarren paşanm Çanakkale boğatında çevirdiği kalyon- dnn alınan içkilerden bunlar, Fransızların en güzel içkileri, İçtiler. Kadından yayılan baygm bir leylâk kokusu padişah Yıldırımın diz bağlarını çözmüştü. Bir hünkâra da doğ- rusu böyle kadın gerekti. Padişah Murad bile bu kadarına varamamıştı. Hartee harb, zaferse zafer, memleketse mem - leket, servetse servet, ihtişamsa İbti - şam, neyi yoktu Yıldırımın? Adı söylen. diği yerde yerlere kapanılıyordu. Harb Mâhı sarılacak kadar debdebeli hlinkârı felek, bu gözleri ahüya zebun etmişti, Yüdirimm yüzünü alev sarmişti, Kadın ba dev vücutlu hünkârm kolla rı arasında güş töneffüs edebiliyor ve Iğrilip büğrülüp ellerinden kurtularak biraz kaçıyor, fakat yine yorgun gibi bilnkârm dizlerine düşüyor. Yıldırm baykırdı: — Yök mu daha o kâfir içkinden? — Hünkürrm, rakı İçer misin? (Devamı var) yz LR Yazan: R. Robe Düma — Stefanı, hemen hemen y€ kaldıracak bir vaziyette tU MATMAZEL Xİ k TAN 114 — Çeviren fmu$» | sa. sıyorda — Unuttu mudemek İstiyorsunuz? Bana halükati söyleyiniz rica öderim. Ortada başka bir adam var değil mi? ar- tık onu seviyor. Halbuki ben onu nasil seviyorum; ölesiye. Tekrar koltuğa çöktü. Başmı ellerinin arasına alarak hıçkırdı; — Fakat Hilda bunu yapamaz. Paris. te bana yalan söylememiştir. O yalan söylemez. Velter ses çıkarmıyordu. Stefan bir - den doğruldu. Boğuk bir sesle: — Söylesenize! diyo bağırdı. Hildayı itham ettikten sonra İzahat (o vermeğe mecbursunuz. Sözlerinizi ispât etmelisi - niz. Olamaz. Sizi aldatmış olacaklar. O- nun başkasını sevdiğini nereden biliyor. sunuz? Velter sert bir sesle cevab verdi: — Kendinize geliniz delikanlı! sakin olunuz. Ben kontes başkasını seviyor de- medim, Böyle bir şeyden baberim yok. Yalnız bana kontesin bareketli bir mon- den hayatı yaşadığı haber verildi. Suva- reden suvareye koşuyormuş. Etrafı pe- restişkârlarla doluymuş. Bu demek de- Gildir ki... Söyilyeceği kelimeyi bulamamış gibi durakladı. Stefan atıldı: — “Başkasiyle veya başkalariyle yaşi» yor,, demek istiyordunuz değil mi? itiraf ediniz, bunu söyliyecektiniz, onu lekele- meğe hasıl diliniz varıyor? Onun gibi bir kadını.., Velter hiddetlenmiş görünmek lüzu. munu duyarak Stefanı ceketinin yakaaın dan tuttu ve her cümlesini onu sarsmak Suretiyle noktalıyarak hiddetle söylendi: — Kiminle konuştuğunuzu unuttuğu- Buz anlaşılıyor. Ne demek istiyorsunuz? Bu kadını ben ne diye lekeliyecek mi - sim? Ne maksatla? ben hakikati söylü- yorum; verdiğim malümattan netice çi- karmak size ait. Evet, kontes orada kendi içtima! sevi- yesine uygun muhitlerde eğleniyor. Bun- dan başka bir şey söyledim mi? Sizi al. datıyor, sizl unuttu dedim mi? onu 16. keliyen sizsiniz, bon değil! Eğer gençliğinize ve aşkınızm giddeti- ,Be bağışlamasaydım, sevdiğinizi iddia et- tiğiniz namuslu bir kadm hakkmda de. İlisiz olarak böyle şeyler düşündüğünüz Için sizin seciyenizden şüphe ederdim. Kontes hakkmdz iyi kanaatleriniz var. mış; tebrik ederim sizi. Eğer bir gün bunları da öğrenirse... Dellkanlıyt, kemen hemen yerden kal- dıracak bir vaziyette tutmuş, sarsıyordu. Birden bıraktı, istinat noktesmı kaybe- den Stefan, bir koltuğ.. yıkıldı. Velter kollarını kavuşturarak 8cssiz duran gen- cin karşında azarlamasma devam etti, Nihayet sustuğu vakit gözleri yaşla dolan Stefan ayağa “Aklı başından gin bakemesini kaybet! Veltere karşı b: Kıskançlıkla insan be” di. O da ne söy! yapacağını bilmiyordu» Velter sözü onun — Ne yapmağı Stefan, Hildayı b gitmek niyetinde oldı Komiserin de bildiği ferrüstiyle anlatı. dığı mektubu da gösteri Hiçbir şeyden haberi Velter, müşfik bir dey” Nasihet verdi ve Yarı tekrar avucunun İçine side Stefan, kalbinden v9 da yaralanmıştı. Pakat VE manevrası sayesinde yedi esbahı muhaffefe G0 Hildanm mektuplarına sİ, generalin talimstzf da Stefani unutmsk geliyordu. Velterin hakkı vardi? adi danm içtimai seviyesindf yö şimdi kocasını YA ne manken ondan kaçı? » ve boşanıp Stefanla Mi y doğru olamazdı. Bu, KİPA”, Hİ gi yük bir rezzlete sebe? gö deyi ANK i Ni £ A rünün sonuna kadar vekeli > düşüncelerin tesiri yi v unutmak için kendisizi v ye vermiş olacaktı. Maamafih Velter odu? ni kırmış da değildi ne'dönüp Stefanla tığına gene galebe bu muhakemeyi gayet görmüştü. Tecrübeli bİF terin hakkı vardı, Eiilda © Memi 80 önler bazı emirler ay Yan odaya geçip — Pek âlâ, Sest da bahun. Ren de dokusi piri ya geleceğim, Yanımd* Ma A TNT YANIE LI * Turhan herhalde daha ziyade memnun olmuştu. Zira bir kadr nın önünde nasl yemek yeneceğini bilmiyordu. Yemek bitmek üzere iken sevgilisi hakkında haber almak iste dim; omuzlarını silkti: — O benim için artık öldü, dedi, Aliye, harpte daha menfaati mucip tanışıklıklar yapamadığıma hayret etti. Bir mağaza çırağindan başka arkadaşım yoktu. Halbuki kendisi kimlerle ahbub olmamıştı ki? sayıyordu: Siyaset Aleminde çok tanılan Behiç beyefendi, bize mühim işler bulmuştu. Karısı Edis be hanım, çok kibar bir katlındı.. Ne yazık ki, zavallı hastaydr! — Daha da kimler!.. diye ilâve etti. Birçok isimler saydı döktü.. İşlerimiz hakkında öyle hesaplar çıkardı ki ağzım açık kaldı. A* Eyenin sayesinde, Haydar bey ticarethanesinin kazancı 1916, 1917 ve 1918 senelerinde, harpten evvelki senelere müsaviydi. Buda bir başlangıçtı. Aliye artık yazıhanede çalışmıyacak, bana tavsiyelerde bulunacak, diğer müteahhitlerle, tüccarlarla münasebetini, arttra- caktı, Şakir bey isminde bir zatın borsada çok ehemmiyeti (vardı. Bu zat Aliyeye bir çok placementler gösteriyordu. ü — Haydar bey artık işe yaramaz oldu, dedim. Bundân sonra malt işlerle sen alâkadar ol. Ben hem bir şey anlamıyorum. hem de sıkılıyorum. — Bunun için, birçok kimseleri evimize davet etmeliyiz... Halbu- ki Dürdane başka hizmetçi istemiyor. Maamafih ondan dâha iyisini bulabiliriz. Geçen gün bir arkadaşım beş liraya mükemmel bir hiz- « faetçi kvz olduğunu söyledi, Aliyenin bütün hâkimiveti, Dürdaneye gelince, eriyordu. Bu ka- #ınafız Drze geimelen evvel karım hizmetçi istememişti. Buna çok İİ moamele edivordu Seben! sonradan #ğrentim. Evet, *afse''Zimin, Heğhahtlığımın tecellisine, hakikaten Dür- dane yardım #ti, — EN Zını siliyordu. Bütün muhabetime rağmen, sonra gene bu tiksinme hareketini yaptığı tan kendimi alamadım. Bir sinek yakalasa, ölürken de katıla katıla gülüyordu. Aliye, Kâmrana bayılıyordu. Kâmran, tam bir erkek nümunesiydi. Girizan 18 ağustos 1918 de doğdu. Bir arp ol bana öğrettiği vakit dört yaşındaydı. Zaten, ad |; e etmesi nazarı dikkatimi celbetmişti. Bu haksız >” , pir yi Tarihleri ile, isbatları İle, ikinci çocuğum Girizanın Haydar bey» den olduğunu Dürdaneden öğrendim. Aliye sırrını ona açmıştı — en korkunç hilelerin tertibinde bile kusurlar oluyor — kadıncağızı susturmak için çok para vermiş fakat kendini sevdirmeğe muvalfak olamamıştı. Kendisile topu topu on kelime bile konuşmadığım bu kadın ba- na karşı derin bir sadakat gösteriyordu. Harpte, karargâhtaki adre- sime, evde yaptığı çörekleri, hamur işlerini, posta parasını kendisi vererek gönderiyordu. Beni hakikaten seven belki de yalnız bu kadın- dı. Buna mukabil Aliyeden nefret ediyordu. Karım bütün gönülleri sihirinin kudretine emin olduğu için, ya- nında çalışkan ve dilsiz bir düşman sakladığını düşünemiyordu. İste o tarihte aile ocağım bu haldeydi. Sütninenin yerine senç bir köylü kadın getirmiştik. Oğlum mü- kemmeldi. Annesine benziyordu; güzeldi, alımlıydı. kendini satması” nı biliyordu. Bu kadar küçük bir çocuk hakında bir şey söylemek doğru olma- makla beraber, Kâmranm zekâsı pek parlak gibi (ogörünmüyordu. Elindeki değneği bir iskemlenin üzerine saatlerce vurarak budalaca “ oyunlar yapıyordu. Annesinden maada, kim öpse, elinin tersile yana” ali sa, bd i akis ac İİ İİİ Sh dme İğ Xa aka ği Zum zaman itiraz etti: — Elbette! annelerin erkek evlatlarına KATİ Kızları nasıl terbiye etmek, yetiştirmek lizım xmki muzmız, hirçin ve çok hassas. Sen buDulii Buna rağmen onunla meşgul olmağa kars” miyet hayatına — bemde'ne ! seriya küçüklerle başbaşa kalıyor. bundan yordum. Kasamıza mütemadiyen yığılan par mişti, En büyük terzide yaptırdığım smokin, gibi duruyordu. Harpten çok yorgun dönmüştü” gi yorrmluk zamanımızın en sarih alâmetidir; İşte muvaffak olup da istirahati temin etmeğf *” | çi de de'ilikten baska bir şey değil, v si, vi Haydar beyin ticareti bana kâfiydi, AlİY€ 4. şırtacak derecede genişletmişti. Yazıha: al memurlar tarafından altüst ediliyor, odalar, ekti du. İdareyi elime aldığımdan, Aliyenin ket ediyor ve akşam olunca eve ölgün bir bal8* er Diğ