Haber'in tarihi Romanı: 6 Hünkâr ağır ağır genç ve güzel Sırbın yanına yürüdü Güzel dişlerini göstererek güldü, İçinizde böyle yüksek varim. Bilmem beni — Hem, alı bir ım tanıyacak mi? Yıldırımın dünyalar tutan şöhretlnden dedi, sabri ben başka bir şey tanımamış bu güzel esir. ler heyecanla bekleştiler, Yıldırım göz lerinde o kadar büyümüştü ki, onu ken- di dinlerinin havarilerinden, hayallerin. deki halkedilmemiş ve edilemez delikan- lardan, Yunan mabudlarından daha yüksek buldnlar. Fakat Yodırım oifhayet bir insandı ve buralaki yüzlerce kizm âçinden ©lbelte yalmz birine isabet e- decekti, i Hemen bu düşünce bütün kızlarda ayol zamanda doğmuş gibi bir ağızdan söyleyiverdiler: — Bu talili kız kimbilir hangimiz” Ve her ağızdan hemen aynen çıkan bu Gümleden utanarak gülüştüler. Salonda- ki büyük sofrasın üzerine altın taslarlı garab geldi, Genç esirler, Arablar, yel- dirk; ve parıl parıl ve scaib elbiseli yeni- geriler kan ter içinde çevrilmiş duma - nı Üstünde kuzular, bin bir baharatlı yi- yecekler, yemişler, mezelerle sofrayı bir bahçe gibi süslediler. Fakat hepsini bir- den yerlerinden sıçratan anlıyamadıkları bir hâdise tadlarını kaçırdı. Keskin birkaç boru sesi hizmet eden. lerin .de canlarını başlarma o siçrattı. Tencere döken, tabak kıran bile oldu. Hepsi pencerelere üşüştüler. Saray bah- çesi süvarilerle dolmuştu. Altı Rus ka- danasının çektiği bir yaylı ağır ağır 5a- raya girerken bir daha borular çalındı. Kimdi gelen, neydi bu debdebeli istik- aza Pİ Et. hizmet çdenlere korkarak Sordular > Şevkelli hünkâr böyle mi gelir? — Susun bre kisa etekliler, Hünkâr geçerken boru çalmir mi hiç? — Ya bu gelen kim? — Ne bilelim biz? Beylerbeyi Timur. taşa sorün! Salon kapısı açıldı, Kadinlir korkula - rından birer kenara #indiler. Omuzların- da kol dirseklerine kadar sırmalı apu- letler taşıyan genç ve güzel bir Sırp arkasında #4kiz on süslü vo sırmalı a3- kerle salona girdi. Muhakkak bu büyük bir adamdı, belki hükürmderdı, kraldı, prensti, Çünkü herkes yerlere kadar 6- ğüldi. Biraz sonra hünkâr Yıldırım geldi. MI. yağa kalktılar, Kadınlar el bağlıyarak safir Sirb ve etralındakiler hürmetle a- diz çöktüler, Hizmet edenler yerlere ka- pandı, Banki Süleyman tarihi Sanki Misir Firavunu karşılanır gibi de- canlanmıştı, l rin bir huşu sindi, Yüreklerin çarpıntı. sından başka bir nefes alış bile duyul - muyordu. Kapı açıldı ve büyük Oşmanhı büküm. darı Yıldırım bir kolunda oğlu şehzade Ertuğrul, diğer kolunda Germeyan ve Teke sancak beyi Firuz ve arkasinda beylerbeyi Timurtaş, Samsa çavuşu, san caktar, imrabor, kaympederi Germeyan bâkimi; Aydın prensi İsa, Saroban hâki. mi Hızir, Kerosinek İlyas, Al paşa ve (Akkuyulu) sülâlesinin mücesisi sreger- de Kara Osman girdiler, Sirp ve arkasmdaki üniformalılar yer- lere kadar eğildiler. Hünkâr ağır ağır genç ve güzel Sır. bin yenina yürüdü. Kolundan tutarak kaldırdı ve öpüştüler. — Şöyle buyur, haşmetli Etiyen (1) — Hünküirt bir eğlencesinde ir'aç et- tim. — Estağfürullah haşmetlü kral, Gele. ceğini biliyordum. Şöyle tatlı görüşmek için biraz da eğleniriz diye düşündüm. — Benim huzurum İradene kalmiş bünkârım, — Bize ve misafirlerime şarab geti. rin! Kızlar, hepiniz kendi dilinizle şarkılar söyleyip raksediniz. Aziz misafirim şev. ketlü babam Muradın düşmanınm oğlu, fakat evlüdının dostu Sırb kralı Etiyen şerefine eğleneceğiz. (2) Etiyen bir tas şarabı sonuna kadar İç. tikten sonra yavaşça Yıldırıma eğlerek — Şevketlü hünkâr, dedi Yeğitbey Bosna havalisini, Firuz bey de Vidin ve havalisini fethettiler, Karatova elinize geçti, Gümüş madenleri Osmanl: ordula-. rinm konak yeri oldu Ben babam La. zarın âmalini takip etmiyen sulh sever kralım, Seninle müseleba etmek iste - rim. Yıldırım sordu: — Şartlarm? — Hayır bünkâr. Şartlarımız. — Kendi kumandan © altında bir Sırb kuvvei muayenesi bulunacak. Müttefi- kim olmak İtibariyle istediğim zaman benimle beraber harbedeceksin, — Kabul! — Gümüş madenlerinden senevi mu- ayyon bir vergi tediye edeceksin! — Kabul şevketlü Yıldırım! — Bu muayyen vergiyi Ali paşayla ta- yin edersiniz, Bu suretle ordularımı der- hal Sırp topraklarındaki takibattan geri çekmeğs emir veririm. — Şevketlü Yıldırımın şartları bu ka- dar mı? Yazan: Ikimim — Bu kadar m: bünkârim? — Daha ne istiyorsun Etiyen? Srrp kralı yanındaki uzun bıyıklı zabi- te işaret elti, Zabit süratle salonu ter- ketti, Yıldırım ve Etiyen kumandanlar ve kızlar bü müunheda şerefine altm tas- larla şarab içtiler. Halka haber uçurul- du. Üç gün Üç gece şenlikler yapılması irade edildi. Saray etrafma birlken halk sabahlara kadar zevk ve nege İçinde coğ- *u. Eğlendiler, Meclis eppyem kızışmıştı. Salon kapı birdenbire aşıldı, O sırada İskoçyalı gü- zelin garib bir dansına kahkahalarla gü- len Yıldırım. bile donakaldı. Dört Sırplı ciriye uzun zabitinin arkasından #slona girdiler. Sırb zabiti haykırdı: — Haşmetlü Sırb prensesi Haysi Lazar) Yıldırım da ayağa kalktı. Etiyenin bu sürprizine hiç hazirlanmış değildi. Sa- londaki kızlar hayret ve hayranlıkla iç- lerini çektiler. Bu bir prenses değil, ma- bude Venüstü. İnce ipek tüller İçinde yarı çıplak vücuduyla kardeşi Etiyenin bile gözüne her zamankinden fazla gü- zel göründü. Elizabet Haysi heyecanm- dan pembeleşmiş, kat kat güzelleşmiş- ti. Süratle yürüyerek hünkâr Yıldırımın elini öptü. Yıldırım hayretle Etiyene bakiyordu: — Müttefikim haşmetli Etiyenin bir arzusu daha yar galiba? — Elbette hünkâr, Sırb kral allesi yüce Osmanlı hükümdarı Yıldırım Be yezidin akrabalığmdan şeref ve saadet düyacaktir. Elizabet etti. Onun anabif Yrd Ö Kalde Gi (8k Win manası ne olabilirdi, babası Yıldı. rm Sırp kral'aileside aicuk bu prezsadi almakla veya kendine vermekle akraba olabilirdi. “Yani Ertuğrul da reddede- mezâi ha. Hayatında bu kadar güzel bir kadın göğnemişti, Şu salonu dolduran yüzlerce güzel içinde bu prensesin aya- ğına su dökecek bile yoktü. İşte Eğri- boz güzeli büyük babası Muradın metre- si güzel Mariya bile Elizâbet Haysi La- zarın yanmda acuze kalıyordu, Yıldırım gözlerini indirdi: — Yani Etiyen, re demek İstediğini daha sarih söyle! (Devamı var) (1) Saltan Muradın öldürüldüğü za- man esir edilerek idam edilen meşhur tarihi şahsiyetlerden Sırp kralı Lazarın oğlu ve halefi, — Sen ral kalacaksın ve müstakiilen | (2) Duka ve Hammer tarihi eild 1, hâkim olacaksın! sayfa 359. MI 0 YT DE EK NU YER EYE bıyıklı Sırb | yp 3 IKİNCİTEŞRİN OT BS A Yazan: R'Robe Düma — 108 — Çeviren Kont caketinin cebinden m ma*inesile yazılmış bir me çıkararak Hildaya va ma ai — Ne? gitmek, beni terketmek mi İs. , tyorsun? hayır! bunun imkânı yok! — Böyle lâzım, — Asla! Ayağa kalktı, ne yapacağını şaşırmış | bir vaziyette bir an bakındı. Sonra tekrar yere çöküp kadınm elleri- ne sarılarak söylendi: Ben sefil bir adamım. Senin paran- la geçindim, Seni kiraladım, ödünç ver- dim, Sattım. Ben bir çirkefim. Fakat Sensiz yaşıyamam Hilda, Bana acı! Ağlıyordu. Yüzünü kadınm dizlerine dayamış, hıçkırıyordu.. Hilda bir e hamet klssiyle titredi. Elini sefil ada-| mın başma koydu. Beraber dört yaşamışlardı. Mes'ut anları da olmuştu. etrafına gene İ Çünkü Hedingeni sevmiş veya ii zannetmişti. Saçlarmda, sevdiği kadının parmakla. i rini hissetmek kontu titretti. Başını kal- dırarak gözlerinde, yaş perdesi arkasın. da pırıldiyan bir sevinç pırıltısı, ona baktı: — Beni afediyorsun değil mi? Kadın omuz silkti: — Nasıl istersen öyle olsun, Münase- betimiz şimdiki vaziyete geldikten sonra ne faydasi var? İmzasız mektup hâdisesini hatırlayın- ca merhamet hissi Hildanm kalbinde yö- rini tekrar kine bırakmıştı. Alçak! #ev- diği adamı giyotin makinesine gönder- mekte tereddüd etmemiş, Stefana sef- mamaştı. Hilda da şimdi ona acımıyacak *. Kararın: vermişti. Mektup hâdisesini bildiğini ona söylemiyecek, itiraflarını dinliyecekti. Alçaklığını kendisinin #öyle- »yiprsöylemiyeceğini merak ediyordu. «Hedingen-devam ediyordu: — Görüyorsun ki Hilda, sana dün ge- ceyi nerede geçirdiğini, sonra bu sabah nereye gittiğini artık sormuyorum. Çün- kü biliyorum: onun yanında, onun kolla- rı arasımdaydın. Cevab verme, yalan söylemiş olursun ve bu yalanmı bizzat senin gözlerin tekzib eder. Onu tanıdı. ğındanberi senin halin değişti. Onu gevi- yorsun değil mi? hayır! artık onu sev- miyorsun, sevdin ve geçti, Fakat bu son defa idi, Onu sevdin, bu iş mazine ka- rıştı, Bir daha onu görmiyeceğini bana vaadet. Hilda asabiyetle yerinden fırladı "Ste- fanı bir daha görmemek mi? asla", Konta kinle bakarak sordu: — Bana söyliyeceklerin bit'i mi? Hedingenin de asabileşmesini, tehdit. ler savurmasını bekliyordu. Onun sdetâ korka korka, tekrar yalvardığını göre - rek şaştı: — Bana öyle bakma Hilda! benden nef kt? ret ediyorsun demek? aradan zaman ee zan? bükişriğn. Düşünmeğe i nu kabul ediyorum. Bekliğ' gam, yarın, ne zaman İSt8İ ceva 1 / Bu dakikadan itibaren 5” aramiza kimseyi sokmadal | hat bir hayat yaşıyı y — Ne demek istiyorsuf* — Dinle beni Hilda. 800 den gelişimde sana söyl“ müsün ? İtalya hududu civi ihtimali olduğunu, Velt lediğimi söylememiş miy' emir geldi. Biraz evvel, ie le aldrm. Sen da oku. Kapt ceketinin cebinde” kinesiyle yazılmış bir znekt Hildeya uzattı, Kadın okuğ | “Aziz dostlarım, vi “Acele ile biraz keli iye Galeri Lâfayetten benim manız mümkün mü? EZ krem senzi bir ipek blöf 133 frank) nlır ve adresi misiniz? Şimdiden teşekkü” Selimi”; — Peki, bunun vr Könt ona yaklaştı, — Anlttayım. “Aziz €gmi yapması, emrin imis? yazıyorum,, cümlesinin 1 yola çıkmız, dor, “Galeri * vi gf lerinin iik harfleri olan # a kamıysa İtalyan istihi maraaıdir. Mektubun va manasi yok, Edgar İs© y — Şu halde, derhal BAĞ / mi lâzım? “Derini Nise hareket #0 Va görünüz.,, Velterin leşi eo # Hilda kaşları karmiyordu. — Ben bak ne düşün nl sabırsızlıkla. bekliyorsUi mağazaya gideriz ieam. Birçok iç $ diğim zahmetten dolayı ö leleri işaret ederek İzi Ez ğunu gösteriyor. " Acele a manasına geliyor. en temsta bulunan ajanı ve landığı imzalardan biri — Evet, Şifrede vöy o Trögler'in tebii ri d Kont devam 'etti: re geliyor. Şimdi seri? var, li ii P.NİAKİLE'DİE N-İ'MUSE'YİİN"İZEK *Ayıldığı zaman sürünerek dizlerime Sarıldı, af diledi. Ne iste diğini sordum: i boşa!,, diye cevap verdi. Bunu evvelce söyle“ miş olsaydı, tereddüt etmeden yapacaktım. Onu hiçbir zaman sev- memiştim, Hiçbir 2 Bsınamamıştım, Her zaman canımı sıkıyor” du. Allahtan ki kendimi avutmak çaresini biliyordum.. Hain olduğu kadar sersemdi, biliyor musun? Üstelik burnu da büyüktü! Kendisi" ni çılgınca sevdiğimi zannediyordu. İnkisara düşmesi için çok zaman geçmedi. Evvelâ iki tokat attım. Ama bana bunun bir ceza olmadı” eceksiniz. Lâkin emin olunuz ki bu iki tokatın acısını bü“ nca unutamıyacaktır. Elim galiba bira? kapalı imiş; dişi- nin birini de kırdım. Sonra: “pılını pırtını topla!,. diye haykırdım. “İyi ama, beni tevkif edecekler!, diye inledi. Cevap verdim: r “— Polis molis gelmedi. Hiyanetini hakkile anlamak için seni , tuzağa düşürdüm. Delol buradan! Bir daha seni Türkiye hududu da” hilinde görmiyeceğim.. “Şöyle orta halli yaşaması için lâzımgelen tedbirleri aldum. Ca" hit üç yaşındaydı. Onu öpmek için benden müsaade istedi. Halbuki küçüğü Aksaraydaki teyzesine göndermiştim. Zaten Cahidi öpmek istemesi, Adet yerini bulsun diyeydi, Böyle kadınlara anne olmak ne kadar uzak! “O zamandanberi İtalyada yaşıyor. Kendisi güzel (olduğu için galiba bir de âşık bulmuş.. Benden ayrıldığı zaman on sekiz yaşın” daydı.. Demek şimdi daha kırkına bile girmedi.. Her ene oğluna resmini gönderiyor. En son gönderdiğinde, görsen ne kadar genç!.. Herkes kendi bahtına.. öyle değil mi? Fakat sana, Ahmet Ali, bü- yük İkramiye çıktı, Her hususta Aliyeye itimat (o edebilirsin. O, bir melekl, —5— Tstanbula döndüğümüz vakit, Aliye, karnmda birinci | eserimi taşiyordü, Buna katiyyen emindim. Neşemi ve sıhhatimi daima dü- şünmekle beraber, beni sevdiğine daha âz emindim. İy lâzımgeldiği kanâatinde olduğu için. yemeğimizi pişiren kadına iki- de bir de nezaret ediyordu. Her hususta kendisinden daha aşağı ta savvur ettiği başka kadınlarla düşüp kalkmam için de haftanın bir gününü bana ayırıyordu. 1912 senesinde Haydar bey beni kendisine şerik yaptı, şu şartla ki artık resim işlerine veda edecektim. Yaptığım şekilsiz tabloları rine yatmış bir vaziyette yaptırdığı çıplak ki ben onu saklamak istiyordum. Tablo m. parmaklarını yakmak tehlikesine aldırmıyarak şaheserimdem bir kısmını kurtarabildim: Karnı ile göğsünün başlar gıcını.. tar etmeden söylüyorum, — zira hiçbir zaman (kendimi methetmek hevesine kapılmadıMm — fakat, daha sonra, meşhur bir ressamımıza bu yanık tabloyu gösterdiğim zaman, uzun uzun baka rak sordu: — Bunü nereden buldunuz? — Bir yangından çıkardın. — Kimin olduğunu biliyr musunuz? — Evet, — Bunun ne kadar kıymetli bir tablo o öldüğühdan hâberiniz var mı? — Kıymetli mi? Pek zannetmiyorum! — Şü karnı yapan adam, birinci derecede evinizde güzel bir yere koymak istemiyorsanız b — Hayır, dursun. — Ama sakın bir kenara atmayınız. Aliye sedeyim mi? — Etmeseniz daha iyi olur. Bununla beraber gene bahsetti, ram karşısında hayret eder gibi yapt me getirdiğim bu bez parçası! Lâkin Aliye anne olacaktı ve çocuğunun süprüntüyü koymuyacaktı. Binaenaleyh, Aliye e 27 verdim. O, hâlâ bu resmi bir şaheser diye gös eriyof sert Bu mesele de halledilince, kendimi büsbütün ei tik vicdanen mesuliyetim ikiye çıkmıştı. Lüks€ vr AY Bimden konlor hususunda lâkaydim. Aliye: vir a ile, kuru bir ekmek ve bir parçacık su ile hapiste ” oi savi!,, demekte haklıydı. zana ank Haydar bey, yalnız para işlerine bakıyordu, Dİ mutlak hâkimdim, herkesi memnun ediyordum. du; zira hepsi ile alâkadar oluyordum. Beni kendi ustabaşılarından sayıyorlardı galiba... Cahit uzun bir düşünmederi sonra helal ölümünü bekliyordu. Haydar bey iyice iyon ellerini çapraz bağlamış masasının başında dalg” buluyordum. Bana karşı bir dost muamelesi Y8! ZE seriya sesinin titreyişinde derin bir kin kele Aliyenin çocuk yapmaması taraltarıydı. Kaya sonra çok çökeceğinden korkuydr ve bana, en Zarar veren fena bir adam mazarile bakıyordu. ii