27 Ekim 1938 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 12

27 Ekim 1938 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Lv i : # #mükemme! giyinmişii. Lâkir Haber'in tarini Romanı: 70 — — Dedi. Ben dağda, harb- | şehidin 20 var. Beni dağıdar etme de alıştım. Zorbalıkta büyüdüm. Saray inceliklerine vukufum kemalde değildir. Hünküra rami, valideye nasıl hareket ©- lunur bilmem. Kusura bakma, İşte mat- lubum seni iclâstı ve Selim efendinin in- tikamını slmaktı. Al şu mührünü var hayırlısma ver. Beni affet. Padişah şaşırmıştı. Hiç bu sırada Alemdardan mühür alınırmıydı? Bu kadar karmakarışıklık daha tecrü- besiz başına bırakılır miydı? Padişah, Alemdardan hiddet ve şiddet beklerken böyle kuzu gibi bir tevekkülle mührü iade edişinden gid- detle müteessir olmuştu. — Yok, dedi. Paşa, maksadım se- ni azil değildir. Senden âlâ serdar bulamam. Yalnız hünkârınla aranda- ki müveddeti sulistimal eyleme. Mat- Tubu şahanem ancak budur. Alemdar sirdi, — “Hünkârıma Allah uzun ömür versin. Dedi. Seni gördükçe şehid mağfur amcan halırıma gelir. Sat- veti şahaneni tesis son muradımdı. Çok şükür hüda müyesser kıldı, An- cak şunun bunun iğvasina kapılıp devlete nizam vermekten başka emel beklemiyen bir serdarına İtab ve hi- tab bizi de ağyar nazarında küçük düşürür, Cevri kalfa perde arkasında ağlı- yordu. Onun hıçkırığını Mahmut duymuş ve kendi de derin bir tees- slire kapılmıştı. Gözleri yaşardı. Ha- kiknten Alemdar masumdu, kahra - mandı. Hayatını kurtarmış, devleti kurtarmış, mütegallibeyi ezmiş, or- talığa hiçbir tarihte görüln.işen ni - zam vermişti. yerinden kalktı. Mütees Yavaş yavaş usul ve â'etl-ri oda öğrenecekti. Ecdadı izamı, sakaları, baltacıları, hamalları vezir etmişler, kızlarını verip damad eylemişlerdi. Alemdar anadan doğma xordardı, Da ima reislikle hayatı geçmiş ve İşte bunun semeresini devleti aliyeye de tattırmıştı. Yoksa şimdi Mahmutda ölmüş bulunacak ve devlet Mustafa gibi bir mecnun ve menhus padişahın göinde tarümar olacaktı. k — Paşa, dedi. Sen bizim kardeşimiz sayılırsın. Bizim sana borrumuz var- dır. — Estağfürullah hünkârm. Vazi femizi eda ettik, Zaten içimde Selim A A ANE Yabancı şahıslar onu iğneler, tecessüsünü tahrik ederler. Kadın n sarı yüzlüydü, zayıltı.. Kocası — ya” hut “bir şeysi,, — bilâkis sağlam, yanaklarmdan kan damlıyor dene- ydi, Aliye, hemen bilânçoy'u tanzim etti: Kadr ırlantaları. kıymetli iskarpinleri ve şüphe Siz çok parası vardı. Aralarındaki tezat daha bariz bir şekil alsın di- Micek derecede sıhhat mın incileri, zümrütle: sultanım. Mahmut şeyhülislâma kızmıştı. Ne diye işi bu vadiye sevketmişti. İşte Alemdar anlattıkları gibi değildi. Kuzudan kuzu melek gibi bir serdar- dı. — Koy mührü hümayunu cebine. Var git paşa. İşlere ne denlü nizam vermek muradınsa ver. Allah tevfik ihsan etsin. Alemdar ağlıyordu. Koca serdar bir cocuk gibi hıçkırarak ağlıyordu Mağlib olmuştu. Padişakm yüzüne karşi duramamıştı. Padişah Mahmut şeyhülislâma dönerek: — Efendi. Dedi. Bizi serdarımla bir az başbaşa birak! Şeyhülislâm, zaten bu hâdisenin kendi başına patlıyacağını çoktan an- lamiş ve coktan nevri dönmüştü, Yalnız biribirine Karşı böyle âşık maşuk gibi sarılı Ohünkârla oserdarın yine bir gün biribirlerine düşman 0- lacağını bilmiyor değildi. Tarih te- kerrürdü. O Mademki oo padişahı ve mademki henüz asker yeniçerilerden ibaret söz dinlemez, talimsiz bir sü- rü devgirmeydi. Yine bir gün bu dey- letin başına bir haile kopacaktı. Şeyhülislâm dışarı çıktı. Padişah Alemdarı ellerinden tuta - rak yanındaki sedire alırken Alem- dar ağlıyordu. — Paşa, Dedi, Amcamın şehadeti Arif efendinin zamanı meşihatinde oldu. Halk arasında türlü eracif var- | dır. Şeyhülislâmı meş'umülkadem ve tali makâs ve menküs telâkki ederi İ ler. (0) Salih efendizade Ahmet Esat efendi- yi meşihat için nasıl bulursun. Müs- lim, salih ve zühdü takva sahibi derler. Ne dersin? — İrade hünkârimindır, Nasıl bilir. sen öyle yap. HABER '— Aksam postam Yazan: Padişah, Alemdardan hiddet ve şiddet beki yordu; halbuki... Ve işte büylece şeyhul.:im Arap- zade Arif efendi azlolunarak yerine Salih efendizade Ahmet elendi makamı meğihate geldi. Padişah, mazul serdar Çelebi Mus- tafa paganın idamını Alemdardan sordu. — Hayır, padişahım. Hizmet etmiş bir serdardır. İsmail kalesi muhafız- lığı münhaldir. Tayinine bat yaz. Ve böylece serdarı sabık kale mu- bafızlığına teyin edildi. Perşembe günü taklidi seyf resmi âlisi yapılırken halk, koca serdar A- lemdarin padişah huzurunda yere e- gilip ayağım öptüğünü hayretle gör- düler. Nihayet o da o devrin serdarı idi. Nihayet Alemdarda insandı. Padişahla dalaşmaktansa (keyfine, zevkine bakıp yan gelmeği tercih et- miş ve bir tarih değiştirmişken yine saray ve saltanatın mülevves taribi- ne kendi eliyle yol açmış, kehdi yap- tığı inkılâbını tıpkı bir margo kedisi- nin kendi evlâdıni yemesi gibi sön - dürmüştü. O Mustafanın da ayağına eğilmişti ama : köprüyü geçinceye kadar bu. Şimdi böyle değildi. Padişah ayağı öpen serdar Alemdarı gören“Rumeli askeri efendisinden büyük hünkâr ol- duğunu anlamış ve serdarlarını mu- kaddes bir şahsiyet gibi görmekten kurtulmuştu. İştebu hal bülünbir tarih boyunca haileler, hâdiseler, in- kılâplar doğurmuş ve rihayet altıncı Mehmedin düşman eline ilticasile bu gli tarih kapanmıştır. Mitat BE aaiğişens (1) Tarihi Cevdetysayfa 275. Esat EE DEDE ler7zi Yavuz Sezen Paris Kadın, Erkek Terzilik Akademilerinden diplomalı, Beyoğlu-Parmakkapı 113 Gay. ret apartımanıll. e ikirmilem |Yazan. R. Robe Düma — 101 — Çeviren fı K Mebus hiddetle telefonu kapal” Endişede ve Hattm öbür ucunda #akin bir ses 1s- rar ediyordu: — Evet efendim. Ben emniyeti umu. miyeden komiser Eme Rokurum, Sizi bu saatte rahatsız ettiğim için bir defa da- ha affınızı dilerim, Fekat mühim bir me- le... Birkaç dakika için beni kabul et- meniz! rica ediyorum. İsrarımı mazur gö- rün, fakat size haber vermeği lüzumlu addediyorum. — Neyi haber vereceksiniz? Aceleniz 087 yarın konuşabiliriz. Şimdi sırası mı? — Mühim işlerin sıra beklemediğini &i- ze halıristmağı cüret addederim efen- dim. Tahkik etmekte olduğum metolenin gök mühim olduğunu tekrar ediyorum. — Peki ama, neye dair olduğunu söy- lesenize... — Telefonda #öylemeği münasib bul- muyorum efendim. İsimler zikredeceğim. Halbuki mesele şahsen sizi alâkadar edi- yor, bu itibarla... — Pek âlâ, Gelin bekliyorum. Mebus hiddetle telefonu kapattı. En- dişede ve meraktaydı. Emniyeti umumi- ye komlseri ondan ne İstiyebilirdi? zihni ile mazisinde acele bir sraştırma yapt Hafızasmın şurasma burasma çekilmiş küçük küçük birçok meseleler, deliklerin den fırlıyan fareler gibi meydana çıka- rak haris ve sonradan görme mebumun 6- lâstiki vicdanı önünde dolaşmağua başladı. lar, Acabs bunlardan hangisi mevzubahs- tı? Rob döşambırmı giydi. Bir koltuğa otu- rup cigara yakarak kulağı kirişte bekle- meğe koyuldu. Bir çeyrek saat sonra merdivenelrde ayak sesleri duyuldu. Kapı vuruldu. İçeri giren adam kendisini tanıttı: — Emniyeti umumiyeden komiser Ro kür, — Buyurun. Sizi bekliyordum. Mebus, Rokura dir koltuk gösterdi. Komiser oturdu. — Sizi dinliyorum. Rokur, Güstar Jilbere dikkatle baktı. Sonra hiçbir mukaddemeye lüzum gör - meksizin damdan düşer gibi sordu: — Puneen sokağı 12 numarada oturan Hilda fon Hedingen isminde bir kadm tanıyor musunuz? Mebus böyle bir sualle karşılaşacağını YARIN Hünkâr Yıldırım'ın aşkı Yıldırım Bayezldin göz kamaştıran hayatı, esrarı, sefahetler! ve entrikaları Yazan: MAĞ AYA İKİ MiM ve MATMAZEL SEYTAN KASE EL AU: le ve her seferinde omuzlarını biraz daha çökerten mr Kocanın hakaretlerini, çocuğun soğukluklarını, lâkayd lığı, sefaleti, çirkinliği, içine düşülen çamuru unutmak Mademki başka çare yok, biraz şen olmak için gene alkol » Ben onu asla zayıf ve bu kadar bitkin gönmesiğ fih batirtiyortm ki, epey bir zaman evvel, olasın 27 BİRINCİTEŞRİN 4 bi meraktaydi. e aklından bile geçirmiyordü — Evet gayet iyi tar Çi Yani şey. Pek iyi tanımsıy böyle görmüştüm. r Kekelediğinin kendisi ie © Kendini toplamak üzere vaki -- Bu suali sormak için # ii için taarruza geğmeği minesi intibab etmenizin manasi sual sormanızın geklini de isticvab mı ediliyorum. Bana evvelâ rica ettiğinis ye ne noktadan sizi alâkalan a yiniz de ondan sonra cevab tes aleyhinde takibat mı Güstav Jilber içten içe “motresim olduğunu bili ba? Rokur hiç istifini bozmadı “© kin, cevab verdi: 4 — Merak etmekte haklıkı2 e gayet tabii... İstediğiniz y ğim. Evet, tahkikat yap gi nu söylemeden önce bens e tasrihatta bulunmanız rie& — Size tekrar ediyorum: hakkında... İsmi de neydi? vi demiştiniz, yoksa Hinengii mi Rokur soğuk bir tavırla: — Hilda fon Hedingen. DS” Şu halde bu kontesi salon y den başka şekilde oi — Evet. Hafızasmı yoklarmış gibi rak devam etti: — Güzel bir kadmdı, Hati z Ema göre sarışmdi, Hayır, gi» di. — Evet esmer, Fotoğrufifi tamır mısınız? yi — Belki... Görmiyeli gslibf o oluyor, # Komiser cebinden msn dürlüğünden aldığı ikamet tini çıkararak fotoğraft / fotoğrafa baktı, lâikayt bir aye kayı iade cderken: — Evet, dedi, bu kadın. onu daha güzel sanırdım. * — Ya öyle mi? Komiser bunu öyle alay” wi ahenkle söylemişti ki, mebus retle bakakalâr, hiddetlendi: — Ne demek istiyorsuru#” — Demek istiyorum ki İ$ vi çalışmanız beyhudedir. Buyu” bakı. Ceketinin iç cebinden, m© lisinin antetini taşıyan iki yat rak mebusa uzattı. Mebus sapi” N — Görüyorsunuz ki inkâr? vakit kaybediyoruz. Bu ve yazmızla yazılmıştır ve (pıt (Deva > Ye, göğsünü ileriye çıkarıyor, bembeyaz dişlerini göstermek için se iz gü halı ağır pastalar yiyor ve ayni şekilde sütlü ka” # kav içiyordu. Onun ne ilâca, ne kaşeye ihtiyacı vardı. dahası var: Kocanın biran karısımı manen terketmesi lâzım; Aliye ile alâkadar ması ve nazarlarının karısından ayrılarak ona çevrilmesi, hemde ii i i 4 7 e in lm Sn KAL GA PA — Zavallı Aliciğim! Bu kadar güzel balıyan bir gün..., ime - Aklından herhalde izdivaç merasimini kurmuştu: O Annem öl N İL Müüş'ü, babam bir odaya kapatılmıştı. Sabri efendiyi, uzaklara, isti” h Bütün bu tafsilâtı, bu kadar yıl geçtikten sonra yazabiliyorum. rahate göndermek o kadar güç bir iş olmıyacaktı. Bu suretle “Şişlide MO zamanlar bunlardan şüphem yoktu. Aliye canlıdır; Oben ağırım. ki arkadaşlara ve kibar tanınmış birkaç eşe dosta mlkellef biz zi" O hemen hemen bir muammadır; ben açık bir kitap gibiyim. Onda yafet çekmek kabildi. Mıştt.. Termometremiz yoktu; bahalıydı. Babam ti yordu: “Ateşin 39,8 derece kadar var!,, Başvurduğumuz bir eczacı, ciddi bir perhiz yal mişti. Bu halde sekiz gün yattı; sonra, annemi, bir ge rak sesini, düzgün çehresini bulmuştu.. Ve bu sesle bana: gum!,, demişti. Ağlamıştı. Ertesi günü daha iyiceydi hayatı tekrar başlıyordu: “Ben hiç meyus ami fuyor, bilmem; daima müteessir... lâkin bana: demişti ve ağ'amıstı,. Bu iki kelimeyi ai yaslar dökülmeseydi, zannediyorum ki beni birden çökertei ; yı o kadar kuvvetle hissetımiyecektim.. gp — Hatunun İşleri tamam düzeleceği sırada.. m Gm versin çok ıstırab çekmedi. Zavallı kadın.. Onu koltukta buldular. Aliye kolumdan tutarak çekti: 1, açık gi ü seziyordum, fakat hiç ehemmiyet ver- #yordum. Yalnız bir şey beni çok üzüyordu: Kulübemsi bir yerde: Sevgili, ydim ve Aliye bana ikinci şahısla hitap ediyordu. o Tram ivayda, arabada da öyle. Otomobilde ise “sen,, kelimesi kalkıyordu #ve herhangi salonda şöyle konuşuyordu: “Ali bev, lâtlen çantamı — överir misiniz? Fakat bu merasime de mükemmel özürler buluyor- | | ia Me gli, Eve dönerken tuhal hislerle müterassistim, Üç dedikoducu kadın, pe katta oturan ve bir nevi kapıcılık vazifesi yapan kadınla gö akla lar, İçlerinden biri ayrıldı: İ başımıza ne felâketler .. sizlere ömür.. Bereket Babam beni abuk sabuk kelimelerle karşıladı. Onu odasına tek” rar kapatıncaya kadar akla karayı seçtim. Aliyeyi evine gönderdim. Zira, süründüğü koku; kumanda ile karışık bir merbamet perdesi a'tında gizlediği bu bir nevi zafer, açık renk tuvaletin kahkahalar atar gibi duran hali, bana dokunuyordu. Kadavranm karşısında, yapyalnız kaldım.. Zavallı anneciğim!.. Bazan ne kadar hiddetlenir, taşırdı! Fakat hiddetten titrediği azmanlar, ortu teskin için bir defa cık olsun kollarıma almış, teselli etmiş miydim? Hiç bir defa onun bu tehevvüründe bir üzüntü; bir rstırab aramış mıydım? Edirnekapıdakiharap bir konağın üçüncü katinda (ölen fakir bir kadın.. Babası; bir katil. Evine alip büyüten âmcası: kaba saba bir adam, Aşkımı? Evet, üğ ay kadar. Ondan sonra, günlük mejga- “Yanıma, en alt katta oturan kadın gelmişti. — Aliye hanım yok mu? meğer pek katı yürekiymisi — Onu ben gönderdim, dedim. Yavaş yavaş kederim hafifliyordu. Ben de - sında aklıma gelenleri koğmakla beraber — istikbalin ile geçecek mesut istikbalin projesini tasarlıyordum. Bİ için ortadan kalkmış bir manidir.. Her şeyi verdikten teneffüs edeceği havayı vermek. İşte hareketsiz, her şeyden ayrılmış bir mahlükun ebedi fakirliği Anremin gözlerini kapadım. Son bit sitem okunmasın diye, alelâcele kapatılan gi 2 bu acık? iy öl basi” 4

Bu sayıdan diğer sayfalar: