Yazan: ZİZİM Standiş, “Mil Padker'i tanıyıp tanımadı. ğımızı bilmiyorum. Bu adam iki sene evvel birdenbire öldü. Öldükten sonra beş para bile bırakmadı. Halbuki biz kendisini oldukça zengin sanırdık, Karr Sı kendisinden çok evvel ölmüştü. Za vali: adamın bir tek oğlu vardı. Baba. sının ölümü sıralarında Kembriç üni versitesinde tahsilde bulunan bu deli . kanlı güzel ve zarif bir gençtir. Zaten! gocuğu görür görmez bu halini siz de takdir edeceksiniz. “Delikanlı babasının ölümünden son" Ta üniversitede kalmak ve tahsiline m M etmek imkânlarını bulamadı, Çünkü ya. > Kın akraba olarak kimsesi yoktu; ona, para kazanacak bir iş buluncaya kadar © gelip bizde oturmasını teklif ettim, Siz de bilirsiniz ki zamanımızda iş bulmak © o kadar kolay değildir. Sonra bu deli $$ kanlnın da elinden her iş gelmez, u. X mümi bilgilerden başka bir şey bilmi 1. Zavalir çocuk çok üzülüyordu.| W Nihayet bir gazetede bir ilin gördü. İlânı veren zate müracaat etti ve craya İl yerleşti. Bu macerasını size anlatmasını ona ben tavsiye ettim, Belki söyledikle- tini gülünç bulacaksınız. Fakat bu me.) Selede fikrini almağa ihtiyacım var; çün- kü âdeta merak içerisindeyim. “Saygılarımla... Greham Meredit Roland Standiş mektubu bana uzattı| ve karşısında oturan gence döndü, bu| Yirmi üç yaşlarında açık ve samimi gö .| rünen bir delikanlı idi. Standiş gülerek delikanlıya sordu; — Haydi bakalım.. Bana anlatmat is. İtediğiniz neler var? * Terans Parker; — Sizi rahatsız ettiğim için çok müte- tesifim; dedi. Fakat amcam Greham bu. ifaya gelmem için çok israr etti, Kendisi / hakiki amcam değildir. KN Roland bazlı buzla — Bunu biliyorum, dedi, Eski baba ostu.. Siz şimdi bana bulduğunuz işi an. tanız, 2” Ziyaretçi: j — Peki, dedi. Bundan üç ay evvel iş cağımdan ümidimi kesmiştim, Am * Greham çok iyi bir adamdı, fakat bir iş görmeden evinde daha fazla kal. i ğa utarıyordum, Ne yapacağımı dü. “;ünüp dururken bir gün gazetede şu ii8. okudum: “Bekâr ve boyu 1,70 olan bir kâtip a- nıyor. Daktilo ve steno bilmesine ba" yoktur. İyi ve dolgun maaş verilecek. , İstiyenlerin adreslerini bir mektupla numaralı posta kutusu adresine yaz» © Yirmi dakika sonra bir mektupla mü. £ ettim, İki gün sonra da mektubu. cevap aldım. Bana Voking civarında SAPPER ç-” dan Havz denilen binaya uğramam MW orada Mister Şarl Folli'i görmem b “ildiriliyordu. A “Evi kolayca buldum. Daha kapıyı çal. n ihtiyar bir kadın açtı. Açılan ka- n ben yaşta bir delikanlının çıktığımı im. Canmın sıkılmış olduğu çehre- n besbelli idi. Bunun da iş istediği. fakat beğenilmediğini derhal anla * W “m ve yerin hâlâ boş olduğunu düşüne, k sevindim. “ihtiyar kadın; İçeriye girecekseniz sire de yol “östereyim dedi. İsminiz nedir? iv Adımı söyledim. O da efendisine ha - | ! İr verdi. W “WOdaya girdim. Elli yaşlarında bir a. dd nh şöminenin yanında ayakta idi, Elin. Hi #bir gözlük vardr. Beni görünce gözlü burnuna takt; ve tepeden tırnağa süzdü. Ben de onu süzdüm. Bu a. benim boyumda idi. Vücudu sağ- b görünüyordu. Fakat bakışları bir iü hoşuma gitmedi. Bana: Şimdiye kadar müracaat edenlerin ncususunuz, dedi, Bunlar arasm . miz ne ahmaklar var.. Ben bekâr 1,70 boyunda bir kâtip aradığımı a. İlân ettim, Fakat başvuranlardan inesi evli.. Üçünün de boyu 1,80, Siz değilsiniz Inşallah, Ya Boyunuz da sartıma uyğun. Baba. evinde mi oturursunuz? N — Hayır. Ne babam var.. Ne de ân- nem, — O halde akrabanızdan birisiyle mi erabersiniz? Ai sabısızlanmağa (başlıyordum. Kimin yanında oturduğumun bu adam la ne alâkası vardı? Fakat itidalimi bozmadım ve nezaketle hiç kimsem olmadığını ve eski bir bata dostunun yanında oturduğumu anlattım, İhtiy — Mükemmel, dedi. Ben de dünyada hemen hemen yapayalnığım. Hısım, ak. raba nâmma tek bir kuzenim var. Bana r ellerini biribirine vüra: * öyle geliyor ki sizinle anlaşabileceğiz. Şaşkın şakın ihtiyara baktım ve: — Demek oluyor ki hizmetinize ak yorsunüz, dedim, "Takma — Şarl Mboratavarda mı? diye sordu, Cevap verdim: — Evet, orada. İsminizi gorabilir mi. yim? — Ben kuzeniyim. Siz de amcamm kâtibi misiniz? Bu İ sesle konuştuğunu yeni anlamıştım. Ön dişlerinden ikisi de yoktu, O sözüne de- vam etti; — Amcam münasebetsizin biridir. Bir kâtip tutmağa ne lüzüm vardı sanki! Bu sözleri söyltdikten sonra döndü ve salondan çıktı. Lâboratuvarın kapısı - nın açıldığını işittim. Mister Follitin kuzeni hiç de hoşuma gitmemişti. Fa. kat ne olursa olsun, evinde çalıştığım a- damın âkrabası idi. Belki patronum ak. rabasına bir şey ikram etmek ister diye düşündüm. Gittim, lâborâtuvarın kapı. sını vurdum, İçerden iki adam sesi geli. yordu, Kaptı tokmağını çevirdim, Fakat kapı içerden sürgülü idi. Mister Follit içerden haykırdı: — Ne var, ne oluyor? — Bir şey içmek ister sormağa geldim. Patron kızgın bir sesle cevap verdi; — Hayır, hiçbir şey istemez, kıt boy- nunu git, Canım sıkıldı. Ben onlara bir iyilik et mek istemiştim. Bununla beraber pat - von biraz sonra salona döndüğü vakit gönlümü almak istedi. — Kapıyı vurduğunuz vakit belki bi- damn Bİ | raz nezaketsiz davrandım, beni mazur Garib bir adamın içeri girdiğini gördüm ihtiyar sükünetle cevap verdi; — Umumiyet itibarile sizi beğendim. Fakat bir şartım var. Bu iş muhakkak olur demedim, fakat olmak ihtimali de vardır, Belki ben günün birinde evden dışarı çıkmağa mecbur olurum ve kim. senin evden çıktığımı bilmesini istemem.. Emin olunuz delikanlı, bir cinayet işle mek niyetinde değilim. Yalnız bu bir a. ile meselesidir, Size açmak işimize gel. mez, İşte benim dışarı çıktığım günler siz elbiselerimden birini giyer, odalarda dolaşır, arasıra pencereden arkanızı terirsiniz. Bu suretle sizi görenler beni evde sanırlar, Bu teklifi biraz tuhaf buldum, Fakat paraya ihtiyacım vardı. Kabul ettim, İhtiya — Pekâlâ, Şimdi de ücretinizi temin edelim, Size haftada beş ingiliz lirası verebilirim. İşinize geliyor mu? Derhal cevap verdim: — Teşekkür ederim, çok bile.. Buna mukabil yapacağım iş ne olacak? İhtiyar: — tik iş olarak kütüphanedeki kitap- ların bir fiheistini yaparsınız, dedi, son” ra ara sıra bir mektup yazmak icap e. dince onu yazarsınız. Konuşmamız burada bitti, ertesi gün işe başlamıştım. Roland delikanlının sözünü kesti; — Bir dakika.. Bu adamın evinde hiz- metçiler var mı? — Yalnız bana kapıyı âçan ihityar bir kadın var.. O da akşam olur olmaz evine gidiyor, — Demek oluyor ki siz, geceleri evde, ev sahihi ile yalnız kalıyorsunuz, Peki, devam ediniz, — Ertesi günü işe başladım. Fakat on dakika gonra bu işin uydurma bir iş olduğunu anladım. Vakıa ben kitaplar - dan anlamam, Fakat kütüphanedeki e - serlerden hiçbirinin değeri olmadığını anlamak için mütehassıs olmağa ihtiyaç yoktu. Kitapların hepsi işportadan alın. mış, beş para etmez escrler.. İşe girdiğimin dördüncü gecesi idi. Yemekten sonra salonda oturuyordum. Ev sahibi Mister Follit lâboratuvar de- diği yere çekilmişti. Burası evin diğer kısımlarından tahta bir bölme ve daima kilitli duran bir kapı ile ayrılmış bir yer- dir. Dediğim gibi ev sahibi lâboratuvar. da idi, ben salonda yalnızdım. Birden * bire içeriye garip bir adamın girdiğini gördüm. Bu adamın şapkası kulaklarına kadar geçmişti, Elleri ceplerirde dik dik bana baktı. Gözlerinde koyu mavi bir gözlük vardr. Siyah bıyık üst dudağınm üzerinde bir leke gibi duruyordu. görünüz, rica ederim. Kuzenimle uyu. şamağdığımız bir işe dair konuşuyorduk, canım sıkılmıştı, sinirliydim.. — Kuzeniniz gitti mi? Buradan geç. tiğini görmedim. — Evet, gitti.. onu arka kapıdan uğur. ladım.. Hatırınızda olsun Parker o bir daha buraya gelirse doğru lâboraturara gönderirsiniz, ve biz orada iken bizi ra- hatsız etmezsiniz, Sözlerini tuttum. Ve kuzenin bir daha gelişinde kendilerile alâkadar olmadım. Terans Parker bir cigara yakmak için sözünü kesti ve sonra: — Ümit ederim ki, dedi, Anlattıklarım canınızı sıkmıyor. Fakat esasen bitmek üzere, İki gün evvel patron beni çağırdı ve girdiğim gün verdiğim sözü tutmanm sırası geldiğini söyledi. Bana her gün giydiği bir elbiseyi verdi. Ben de sırtr ma geçirdim. O sıkı sıkıya tenbih ediyordu? — Beş altı defa pencerede görünür. sünüz. Fakat tanmmamağa dikkat edin Bilhassa ben evde yokken evi gözetliyen olup olmadığına dikkat ediniz. Emirlerini yerine getirdim. O gittik ten sonra birisinin evi gözetlediğini far. kettim, Bu, bizim patronun kuzeni, Cey. ms Paliserdi. Ona iki üçdefa sırtım: gösterdim. Ve perdelerin arasma gizle. nip onu gözetlemeğe koyuldum. O, evin önünde dolaşıp duruyor, ve bahçe parmaklığının önünden her geçi - ginde durup bahçeye bakıyordu. Hatti sokaktan geçen bir polisi durdurdu. Evi göstererek bir geyler söyledi, polis de uzun Uzun eve baktı. Düşündükçe bu işi daha garip bulmağa başlıyordum. Akşam üzeri Mister Föllit'e olup bi * tenleri haber verdim, Fakat © söyledik. lerime hiç şaşmadı ve; — Bunun böyle olduğunu zaten bili - yordum, dedi. Benim yerime geçmiş ol. duğunuzu farketmedi ya? — Zannetmem... Fakat bütün bunlar bana çok gülünç geliyor. — İşin aslını bilmiyorsunuz da on - dan. Ceyms Pealiserin beni daima evde bilmesi lâzımdır. Standiş delikanlının bir daha sözünü kesti: — Patronunuz sizin bunları Meredi. te söylediğinizi biliyor mu? — Hayır. Fakat bana bunların bir sr olduğunu, saklanması icap ettiğini de söylemedi. Siz bu Mister Standiş, — Dostüm.. Doğrusunu söylemek lir smgelirse söylediklerinizle muammayı halledebilmiş değilim. Bu tuhal biri Fakat yer yüzünde bundan garip birçok işler de olur. Anladığım patronunuz de işe ne diyorsunuz dişle a benziyen bir| rl Bir günlük zabıta hikâyesi ima evinde oturduğunu yeğenine isbat etmek istiyor, Acaba neden? İkisi bera, berken biribirine karşı olan vaziyetleri nasıldı? Parker düşündü, sonra yavaş yavaş; — Mister Standiş, dedi. İşin en ga - rip taraf: burası zaten ve ben ikisini hiç beraber görmedim. Yalnız konuşurken seslerini işittim, e biç yemeğe kalma. pır... Mister Follit hasis ihtiya. isidir, Kimseye bir şey yedirmek istemez, zaten sofrasında da yenecek bir şey yoktur. Bir çorba, yağsızsebze haş- laması., suda kayn patates. dişleri bozuk olduğu için et yiyemiyormuş. Roland bir saniye düşündü, sonra: Otomobilden bir valiz aldı — Parker, dedi. Patronunuzun evine gidiniz, haftada beş ingilizi alırız, haş- İahmış patates yiyiniz, bu hikâye bana gok garip geldi, fakat belki de alelâde birşeydir. Siz çocuk değilsiniz, Tabit korkmazsınız, Kendinizi müdafaa etmek ber vakit elinisden gelir. Biraz daha dikkatli davranırsmız. Endişe edilecek bir şey g niz, 5 ELİKANLIDAN hiçbir haber ala" madan on beş gün geçti. On beş gün mister Graham Metedit bize geldi. Kapıyı kaparkapamaz: — Standiş, diye haykırdı. Bana bir yol gösteriniz. Bu delikanlı bir hırsızlık ya- pabilir mi? Tabii Teransı o hatrılıyorsu- nuz.. Standiş: — Bir hırsızlık mı, diye tekrarladı. Ha- yır dostum. O delikanlı hırsız olamar. De anlıyı itkam eden kim? — Patronu Mister Şarl Follit, Bu sabah bahçemde oturuyordum. Tanı” madığım bir adam kapıyı çaldı. Bu miş ter Follitti. İlk cümlelerinden hiç bir şey anlamadım. Bana hiçbir o mukaddimeye| lüzum görmeden: niz bana haber verirsi - — Himaye etilğiniz delikanlıyı artık yanımda tutamam dedi, Fakat çaldığı pa” rayı bana geri verirse polise müracaat et- mem, Çünkü benim de biraz kabahatim var., O kadar parayı açıkta bırakmama- lıydım . — Kimden bahsediyorsunuz? diye sor- dum. O sualime bir #ualle mukabele etti : —- Teran — Hayır, sizde değil mi? — Dün gece de her gece gibi uyumak üezre odasına çekildi. e Fakat bu sabah meydanda görünmedi, Yatağına baktım. bozulmamıştı bile.. Bu delikanlı İle bera” ber yüz ingiliz lirasınm da yok olduğunu haber verdiğim İçin cok üzülüyorum, bu- na emin olunuz. Haykardım 5 z ingiliz lirasır; açlmak'a itham ediyorsunuz ha. Ben buna türlü maramıyorum. O omuzlarını kaldırdı: — Ben inandım ya, yetişir. Dün akşam paralar oradaydı, şimdi yok.. — Ya öteki hizmetçiler? — Evimde ihtiyar bir hizmetçi kadm- dan başka kimse yoktur. O da re dün, dan vazgeçecek kadar zengin aldırmazdımı bile.. Fakat.. — Teransın bu parayı çaldığına emin olunca derhal yüz liranızı veririm. İhtiyar! olsaydım ker buraya gelmedi mi?| baska bir sev sövlemerlden citi Siz ne dersiniz mister Standiş, Ne bu delikanlmın hırsız old inanamıyorum. Roland: i — Ben de o fikirdeyim deĞi him bir sebeb olmadan İli ortalığı velveleye vermez gi ransdan hiçbir haber dm Üç gün evvel çok nesö wi almıştım. O zamandan sonrü yok.. di — Ben de bu delikanlının Ke na kani değilim. Teransi ; söylesek yanlış olur.. Mister Meredit “but acan maz,, diye gitti ve Roland / — Böyle bir şey olacağın! Ee miyorum, dedi. Bu delikanli luya benziyordu. — Onun bu parayi ayırdığı misiniz, dedim. di — Eğer delikanlı bu para” mister Şari Follit yalan söyl tir; Peki bu adam ne diye yöl$” Sonra ortada muhakkak bir Parker meydanda yok. Eğ€f kâtip arasmda bir hâdise er # doğrudan doğruya polise #W gidip Graham: bulmazdı. Cevap verdim: ince işler, ben kulübe gidi geliyor musun? — Yemekte orada olurum. güle.. vi Hakikaten Standiş yemek ği geldi. Ona merakla bu mestjf di: Ona di düşüncelerinin ne im geld Ğİ yi? — Aklıma üç ihtimal geldi, seyi bu üç ihtimalle izah et Fakat bu faraziyelerin hiçb ; min etmedi. Farzedelim Ki Ef söyledi. Fakat Parker parayi a patronundan bir münakaşa ayrılmış olsaydı Follit gidip böyle bir vaka anlatmağla o di. Parkerin kendisinden evvel debileceğini düşünürdü. — Doğru düşünüyorsunuz: — O halde bu düşüncemizi delim. Follit cesaretle Mere yi gitti, Demek oluyor ki Parkeri Ögü vel oraya gitmediğinden emini” doğru bir tabirle gidemiyeceği — Ne demek istiyorsunuz? — Şunu. Eğer Follitin yalart muhakkak ise delikanlının Dİ ağlebi ihtimal Fordarn Ha olması lâzımgelir, — İmkânı var mı? — Neden olmasın. İstersen e? raber yemekten sonra orayâ gi Follit ne seni tanir, ne de beni Olur.. Evi arlınıtısız bulduk. Cudi yi geride küçük bir evdi ve içerisi yok gibi görünüyordu. Standiş: vi vi rel — Bir seyyar satıcı gibi d08' gö ruys kapıyı vurmak istiyorumm ' saklanınız. gö; Otomobilin içerisinden bir vi f kapıyı çaldı. Birkaç dakika g dördü. — Kapı açılmadı, dedi. rekat e içerisinde hiç kimse yok demek — Ne yapacaksınız? y — Bilmem. Vakit yavaş yavaş geçti. oç kantada akşam yemeğini yedik gi on birinde Standiş harekete nin gelmiş olduğunu söyledi. biraz uzakta bıraktık, Ve evi koyulduk. Hiçbir pencerede g Camlar arasından süzülen goy savetinde pencerelerin kapali dl rünüyurdu. Roland mırıldandı: — Haydi gel. Eğer şimdi PU mezsek bir daha giremeyiz. babi Parmaklıktan aştık, Sonra larında yürüdük, Rüzgürla dell” yet layan öğaçlardan garip sesler ayaklarımızın gürültüsü bu da kayboluyordu. Evin etrafın ve bir pencereye yanaştık. Bu de ör e # y perdeleri açıktı, Fakat içeri | ışıktan başka bir şey görünmüyü'i edi re de evvelki gün gelmedi. Eğer yüz lira ışık şöminede sönmek Üzere olak *” son parıltılarıydı. K Birdenbire titredim, Roland 4 kulaklar yaklaştırdı: ni kulaklarıma yaklaştır: z indi m e