EY A YY AE KAYU Uzun pimüye i Yazan: Yob Steynen Çeviren: Suat Derviş ÜNEŞ bir an için gökyüzünün si. yalı duvarı Üstünde bir kan çizgi- si gibi gözüktü. Sonra sema tekrar simsi- yah kesildi, Deniz homurdanıyor, rüzgür çügın feryatlar koparıyordu. Yavaş ya“ vaş gök taştan yapılmış bir kubbe gibi denizin üstüne çöküyordu. Ufuktan görü. nen bulutlar sanki bu kubbenin kemerleri idiler, Bütün şiddetine rağmen rüzgür daha muntazam esiyordu, O korkunç homur - danmalar, çatırdamalar kalmamıştı. Fa- kat deniz hâlâ kudurmuş bir haldeydi. Gaplols vapuru sahile yaklaşmıştı. Di- reğinin Üstünde kılavuzu çağırma işare. ti sallanıyordu. Avlarını koğalıyan atma- çalar gibi kılavuz gemileri bütün hızlari- le koşuyorlardı. Hattâ bunlardan bir ta- nesi sandalını denize İndirmişti bile. Ge- mideki bütün yoleular güverteye Üşüş- müşlerdi, Fırtmadan korkmuş bir #ürü gi- bi küpeşte boyunca küçük küçük gruplar teşkil etmiş, bu sandala bakıyorlardı. Sandaldaki tayfalâr bütün kuvvetlerile küreklere asılmiş çekiyor, çekiyorlardı. Fakat sandal korkunç suyun Üzerinde ileriiyemiyordu. Sağdan soldan uzanan ve hareket eden kürekleriyle bu sandal bütün gayretiyle yüzmeğe uğraşan, fa « kal muvaffak olamıyan garib bir böceğe benziyordu. Dalgalar fasslasiz hamleler. le sandalm omürgasma çarpıyor ve hor defasında bu zavallı tekne suyun Üüzerin- de kayıyordu. Zaman zaman &andal bir dalga tepesinin üstünde ve suyun dışmda muvazenede görülüyordu. / İlerliyecek mi, yoksa tekrar suyun içine mi düşe cek? Bunu kestirmeğe imkin yoktu. KU- rekler muntazam fasılalarla suya dalıyor ve bazın da boşta kalarak havada garib İşaretler çiziyordu. Vapturdaki yolcular korkudan büyümüş gözlerle bu muvaffak olamıyan geyreti seyrediyorlardı, Küçük tekne bir hayvan Sihi ieriye atılıyor, dalgalarm arasma gömülüyor, tirmanıyor, biraz ilerliyor, sonra metrelerce geriye düşüyordu. Kor- ku ve heyecandan çılgm haline gelen yolcular güvertede biribirlerine gayrlik- tiyari sokularak kendilerine hiç yetige. miyecek hissini veren tekneye bakıyor. lardır, Sanki İpnotize olmuşlardı. İlerde bir yolcu konuşuyor, diğerleri hatları ge- rilmiş yüzleri üzerinde ağızları sımsıkı kapalı susuyorlardı. Bu anda bütün bu kalabalığın tek bir arzusu vardı: gu kıla» Yuzun gemiye çıkabilmesi, O korkunç fırtına gecesinden henüz kurtulmuş oldukları gü sırada nehrin rğ- zms bu kadar yakın bulundukları halde gemiye bir kılavuz girmeden rüzgürm tekrar kudüz bir kasırga haline gelmesi Jhtimali pek kuvvetliydi, Bu kılavuz ge milerini görmek onlara cesaret vermişti. İçlerinden hiç olmazsa biri onlara kadar #okulmak İmkânmi etbette bulurdu. Şim- di üşüyen Insanlar gibi biribirlerine s0- kulmunlar, müthiş dalgalarla boğuşan bu küçük tekneye sabit gözlerle bakıyorlar» dı. Onun içinde kılavuz vardı, Bütün &- mitlerini kendisine bağladıkları onsuz bu korkunç denizin cehenneminde kaybola « caklarını pek iyi bildikleri kurtarıcı , Sandaldaki tayfalar ısrarla küreklere asiryorlar ve güçlükle farkedilir bir yö kilde vapura yaklaşıyorlardı. Bu yaklaş- mak nekâdar ağır olursa olsun yaklaş. mak'ı. Geminin güvertesinde bekleşen bu İnsanların gözleri tekneyi kendilerinden ayıran mesafeyi ölçtükçe ümitle parlı- yordu, Bu uşsuz bucaksız denizin üzerinde haf talarca serseriyane dolaştıktan sonra kendilerini sağ talim Ilmana götürecek kılavuzu getiren sandalı bekliyorlardı. Sanki sandal daha çabuk yaklaşıyordu. Kürekler muntaram işliyordu. Vapur ki- lavuzu alabilmek İçin manevra yapmağa başlamıştı. Endişe geçmişti. Olan şeyleri pek İyi anlamıyorlardı; fakat pek iyi bi- Hyorlardı ki, artık tehlikeden kurtulmuş» lardı. Birkaç saniye sonra gemiye çıkmış butummesikte. Benfsi yaklaşmıştı, Gemi siddetle çalkandı. Pervane dalgalart dö- güyordu, Kılavuz sandalm içinde ayakta duruyordu. Sandal, dalgaların şiddetiyle gemiye çarpıp parçalanmak korkusu yüzünden daha fazla yaklaşamıyordu. Bu kadar mesafedense kılavuzun gemiye silamasına imkân yoktu, nihayet, gemi- den atılan bir balata sarılmıştı. Allı tay. fa onu yukarı çektiler, Gemiye ayağmı atar atmaz yolcular onü alkışla karşıla. dılar, Ellerini, kollarmı, şapkalarını ve mendillerini havaya neşeyle kaldıran bu zavallılar “hurra,, diye bağrışıyorlardı. Geçen gecenin bütün korku ve üzüntü. leri unutulmuştu. Çünkü o, kendilerini bu kudurmuş denizin gazabından kurta - racak olan bu adam, nihayet gemiye çık. mıştı, Kılavuz, sanki otrafındaki bu baği- rışların farkında değil gibiydi. Başı önü- no hafifçe eğikti, Kimseye selâm verme. di. Elleri cebinde olduğu halde kaptan köprüsüne doğru yürüdü. Yüzünün hat- larmda en ufak bir hareket bile yoktu. ... Thys Huibers, deniz kenarındaki kü- çük köylerden birinde oturuyordu. Altı ay evvel karısı ölmüştü. Ölen bu kadınm acısı onun hayatımı öyle altüst etmişti ki, büsbütün başka bir adam olmuştu. O eskiden köyün en neşeli adamıydı. O, e- vinde, dışarda velhasıl bulunduğu her yerde o kadar çok sevilirdi di, şakaları, anlattığı bikâyeleri, nükteleri, başkaları- na anlattığı hikâyeleri safiyane dinleyi- siyle bütün muhitinin sempatisini kazan- mıştı. Herkes onunla beraber bulunmak- tan, kendisiyle gevezelik etmekten zevk alırdı, Kahvenin sahibi onun geldiğini gördüğü saman çok sevinirdi. Çünkü bi. lirdi ki onun nejesiyle bütün kahvedeki- ler her zamankinden fazla içeceklerdir. Etrafını saran dost balkası gitgide bü- yürdü, Sokağa çıkar çıkmaz muhakkak he - men bir yol arkadaşma tesadüf ederdi. Yeni gelenler de sanki kırk yıllik ah. bapmışlar gibi onu selâmlar, o da kasketi ni oynatarak selâmlarma mukabele eder ve güzel hikâyeleriyle onları oynlardı. 'Thys Huibers'in bulunmadığı hiç bir eğ- lenti yoktu. Böyle bir eğlentide herkes sustuğu zaman © hemen bir şarkı söyle- meğe veya heyecanlı hikâyelerinden biri- Bi anlatmağa başlardı. O bütün köyün en çok tanınan adamıydı, Hattâ çocuklar bi- le yanından geçerken onu selâmlamağı unutmazlardı, Karısının ölümünden sonra duyduğu mtırabla beraber gimdiye kadar geçirdi. ği hayata karşı içinde bir nefret de u- yanmıştı. Düşünüyordu: “Böyle bir felâ- kete uğramak için mi, ben herkesi eğ- lendirdim.,, Karısının ölümünden evvel hareketleri. ni hiç düşünmezdi. Fakat büyük acısının tesiriyle şimdiye kadar geçirdiği bütün hayatını tamamiyle boş ve manasız bu. luyordu. Onun bu feci drebeyi bir gün nasıl ölsa yiyeceğini gimdiye kadar di. günmüş olması icab etmez miydi? Karısı veremden yatıyordu. Vaktinden evvel gelecek bir ölüme makküm olan bu zavallı nahif kadın senelerdenberi has- taydı. Halbuk! o vaktini daima dışarda, kah- vedâ vs arkadaşlarıyla gülerek ve eğ lenerek geçirmiş, adetâ küçük gebrin bir nevi soytarısı olmuştu. Hakikat halde bu mtırabı bissötmemişti, Karısının ağır a Bir ölüme doğru gittiğini biliyordu. Fa- kat onu böyle kayıtsız yapan ve bu hale alıştıran şey de felâketin böyle ağır a- Zir, alıştıra alıştıra gelişi değil miydi? Karısı öldüğü zaman, hayvani bir isti rabm tesiriyle, sanki sallanan bir vapu- Tun güvertesinde yürüyormuş gibi sende- ledi. Kulaklarında bir fırtmanın rüzgârı. na benzer garib sesler yardı. — * Bu kadın öldüğü gündenberi ona karşı aşkının nekadar büyük olduğunu hissedi- yor ve bu kısacık hayat zarfında “onu takdir etmemiş olduğu için kendi kendi- ne düşman kesiliyordu. Bu his ona birden bire gelmigti. Bu azabm kendisini ömrü. nün sonuna kadar terketmiyeceğini bili. Yordu, Ve o zamandanberi de işte böyle mağmum ve dürüşt bir adam olmustu. Evvelâ herkes otu teselli etmek iste. mişti, Fakat o hepsini evinden küfürler. 16 koğmuştu. Artık kimse ona hitab et- mek latemiyordu. Yüzünde korkunç, vahşi bir Made ve mağmum haliyle yan- larından geçerken köy helk! başlarını sallıyarak arkalarını dönüyorlardı. Eski. den onun neçesiyle güldükleri halde şim- di onu taklid ediyorlardı. Hayatı çok 22- yıl tarafından almıştı. Onun gibi adam- lar bu karakterlerinin ergeç cezasını çekmeğe mahkümdular, Ondan bahse. derken seselrinde bir ademi tenezzül vardı. Fakst o hiçbir şey bilmiyor, kim- seyle konuşmuyor, arkadaşlarından biç- birisiyle karşılaşmak istemiyordu. Hep- sinden nefret ediyordu. Onlara eelâm verinek değil, yüzlerini bile görmek iste- miyordu. Denize çıkmadığı zamanlar - O kılavuzdu - mağmum odasında, başı daima ellerinin arasında düşünmeğe baş- hıyordu. Böyle zamanlarında herbanği bir şeye görmeden takılan gözleri sanki asıl kendi haşınm içine çevriliyordu. herhalde korkunç hâdiseler cereyan €- den başımın içine... Düşünüyor, düşünü- yor ve nihayet ağır ağır anlamağa baş- Hyordu. Kendi kendine sorduğu bir yığın niçin ve nasıllara verecek hiçbir cevab bus lamıyordu. Hayatın maveral gecesi için. de en ufak ve geçici bir ışık doğurabi. lecek bir şey bulemıyordu. Dişünceleri bir ümltsizlik içindeydiler çe o öğrenmek arzusuna çarpan her şeyin dağıldığını, parçalandığını hissediyordu. O bütün bayatınca Allaha inanmıştı, Bizimki gibi, fakat daha büyük izler gö- ren; bizim beynimiz gibi, fakat daha ge niş düşünen bir dlimağa malik olan; bu- lutlar, denizler ve dağlar kadar büyük elleri ve insan isteklerine benzer şuurlu bir istekle idare edilen bir kadiri mut- lake... Israrla, bu Allahı düşünüyordu. İmanm milyonlarca insan için ne bü- yük bir teselli kaynağı olduğunu Wiyor v6 bu imana tekrar kavuşmağa uğraş» yordu. Bütlin bu insan hayatlarını ezen büyük acısı onu bırakmıyor, başına bö» le feliketler gelmesine müsaade eden bu Allahı ona kabul ettirmiyordu. Gençliğin. de başka bir Allah da öğrenmemiş oldu. ğu için Allahı yoktu ve ruhu bomboştu. Bu netice ona derin bir endişe veriyor ve İçinde inanacak ve tapacak hir şey kurmağa uğraşıyordu. Deniz hiçin güneş altında pırıldıyor? Niçin ay ışığında solgun bir yeşillik alı. yordu? Yıldızlar, uçsuz bucaksız feza dünya, dağlar, ormanlar, nehirler, şehir. ler ve insanlar ne yapıyorlardı? Herbiri, içinde birer âlem taşıyan bu milyonlarca, milyarlarca İnsanın sebebi vücudu neydi? Bu mlrabı niçin bü kadar büyük, niçin bu kadar tahammülsüzdü. Komşuları, kü. gük köyün adamları niçin böyle mliked. derdiler? Hiçbiri ötekinin acısını tama. miyle anlıyamıyordu. Niçin muhsbbet eksikti? biribirlerine yardım etmemeleri için ne sebeb vardı? Kendi de insanlar. dan nefret ediyordu. Onlardan ne istiyor. du? Bütün bunların manası neydi? Niçin iyi ve kötü vardı? Niçin? İmanını kaybettiği gündenberi düşün. celeri bu daltenin içinde dolaşıyordu. Hayatın manasını kavramağa boşuna uğ. raşıyordu. Sonra böyninin durduğunu hissetti. Kendini çıldırıyor #annetti, Bir- kaç dakika evvel kapadığı kapıları açık buluyordu; halbuki evde kendisinden başka kimse yoktu, Bir gün karısınm yü. zünü duvar saatinin kadranı içinde gör- dü. Bu yüz gülüyordu. Birçok kere arka. sından çağrıldığını duydu; fakat odada kiç kimse yoktu. Uzun geceler hiç uyu. ından yatağında yatıyordu. Kâbuslar yü. #ilnden yatağından nefret ediyordu. Ba- zan ter içinde uyandığı oluyordu. Bir gün Üzerinde bir düşman var zannederek yor- ganiyle boğuşmug, başka bir gün dew yandığı zaman kendini ayakta kapının topuzunu çevirir bulmuştu. Kapınm ça. ındığını duymuştu. Fakat kimse Yoktu. Hayaller görüyor, iç çekmeleri, fısıltılar, hiçkırıklar ve kahkahalar işitiyordu. Ra- 2sn bunları o kadar sarih olarak duyu- yordu ki içine müthiş bir korku geliyor, dun etmek 3stlor, kime dua edeceğini bil- mivor ve küfrediyordu. Böylelikle yarım sene geçi ve Thys Hulbers gitgide daha garib bir adam ol. İçinde misel ieiağikimeinklinemüniilğinemizninm İnenzlimii du. Maamafik işinde şuurunu asla kaybet- miyordu. Denize açılır açılmaz yüzünün manası değişiyor, normal bir hale geli- yor ve kimse ondaki gayritabilliği farke. demiyordu. Ve hakikaten kimse onun ruh! hastalığından şüphö bile etmiyordu. İnsanlardan cüzamlıdan kaçar gibi kaç yor, onlardan nefret ediyor ve korkuyor. du. Küçük köyün sakinleri bu kadar şen ve satır bir adamın nasıl.olup da, böyle mağmum. bir hale, gelebileceğine çaş- makta devam ediyorlardı. Fakat o ken- disinin, bütün yakalarına ve zahiri neşe- sine rağmen daima mağmum ve imelân- kolik bir adam olduğunu hiasediyordu. Neşeli senelerinin hatırasına tahsmmül edemiyordu. Bir gün karısının ölümünden duyduğu bütün istırabın şimdiye kadar geçirdiği bayata karşı hissettiği bütün nefretin kaybolduğunu gördü. Birdenbire büsbü - tün başka bir âlemin içine atıldığını his. setli, Bütün heyecanları değişmişti. Bu halin delilik olduğunu zannediyordu. Bir gece - karısı 8l6li altı ay olmuştu - korkunç bir rüya gördü, rüyasında Ilma- na götüreceği büyük bir gemiye tırmanı- yordu. Başı küpeşteye vardığı zaman yolcular (horra) diye bağıracâkları yer- de ona söğüyorlar, onu lehdid ediyorlar. dı. “Kılavuz bir delidir, bizi bir kaya W- zerine atacak.,, Adamın biri böyle bağırıyordu. Baska biri: dur bak, bak. Eti yok. Elleri kemik. Bu bir iskelet, başı ölü kafası.,, Bir kadın: “ölüm bize kılavuzluk et.» mek istiyor, diye bağırıyordu, denize... Denize, Eğer o bizim kılavuzumüz olur. sa muhakkak gemimiz batar,,, Birçok 464: “Denize donize...,, diye ba- ğarıyordu. Yüzüne tükürüyorler, birisi onu vura- cağını söylüyordu. Fakat hiçbiri ona dö- kunmuyordu. Bir an kalabalık tehdidkir bir vaziyette etrafında durdu. Fakat bir- den hepsi kaçıştılar. Omuzunda bir elin temasını hissetti. Bİr el onu iskeleye doğru itiyordu. Arkasında ayak sesleri duydu. Döndü, baktı, kimse yoktu. Mer- divenlerin üstünde yine ayak seslerini ve güçlükle çıkan birinin nefesini duydu. Tekrar döndü, baktı. Kimse yoktu. İsko. lenin üstünde tâ kulağınm dibinde bir ses İşltti, Kuvvetli bir korkunun tesiri al- tındaydı, Başmı çevirmeğe cesareti yok- tu. Ba cunmı acıtan, şimdiye kadar ben- zerini hiç işitmemiş olduğu bir sesti. Bu pe konuştu. Ona ağır ağır fakat mu- kavemet edilmez bir şekilde yeni, yepye- ni bir heyecan aşdıyordu: “Bütün insanlar senden nefret ediyor, sen de onlardan nefret ediyorsun. Nicin onlara su kayalar İçinde kılavuzluk ede- rek iyilikte bulunuyorsun? Onlar senin için.ne yapıyorlar? Seni tahkir ettiler. tehdid ettiler; içlerinde #© etmiyen bir tek kişi yok. NA ları bu kayalıklardan kul kılavuz bir gemiyi herkestö” rm arasından geçirir v0 çıkarabilir, Fakat yine bir kesten iyi batırmasını da ” müsün ? anlıyor musun? nı da veririm. Her iste -kadirim. Sen onlarin b i sin, çünkü sana meleklerini "i gim. Onlar seni denizlerin © recekler. Mükâfatmı vere0e' #:rlarca evvel öbür kılavu28 “4 bi bu dünyanm bütün zengi miyorum, Çünkü bunlar da # d İt olan her şey gibi fanidir en büyük arzünu biliyoru©” bulmak istiyorsun. Pek göstereceğim,, Kadir, kork rın mukadderatımı kendi İdare eden bir Allaha. Bİr kararını bana söyle. zun ö” cet yok, Zeklni o kadar kesti bir hale getireceğim ki bir #© sana kâfi gelecektir, düşüsİ” Ve sea ssutu, O saman ölümün içine girdiğini hiesetii g Sonra birden uyandı. Ağİ a de mukavemöt edilmez bir * Fakat bu arzu birdenbire zucu bir kahkaha duydu. / duğunu zannediyordu. Faks disi olduğunu arlıyamamışt” ni kaybetti, Aynl akşam köy sakinl8 Bun tenha bir sokakta İlel Mütemadiyen gülüyordu v9 larının Üstünde yaldızlı # gir / y di mış bir iklil vardı, Şuhan€ le bir kral mantosu taş” rindeki deri ceketin kenari” du, Arada bir gülmesini ke” ler söylüyordu. Onu gören adam ne . i yamıyordu. Boş yolün ÖMÜ 4 korkunç ve hazyet verisi gp vardı. Adam fbtiyatla ç ( sözleri vuzuhla işitti: N “Bunu yapacağın! yapı” vallıya acıyan adam onu ev İçin yaklaştığı zaman öteki i kraletm gibi parlıyan yeşi pa baktı ve sonra kaçtt. ... Bu, Thys Huibore'in ilk “© deli halinde görünüşü old” i her zamanki mağmnum x€ * ve deli beyninin içinde ki nan ve bir kurtarıcı gibi vuz işte oydu...