Haber'in tarihi Romanı:5S5 Yazan: Ikimim “ Şevketlüm, izin ver macunu bu kaltak önce yesin! ,, disini seyredenlerin arasında bir itişip kakışma oldu, Alemdar da köse de &t- larını durdurttular, Halkı yararak bir atlı Alemdara doğ- ra doludizgin geliyordu. Önüne gelenin kadım, gocuk, ibtiyar olup olmadığına dikkat etmiyor ve mütemadiyen özengi- leri hayvanm karnıma yapıştırarak iler- Myordu. Köse kathüda Alemdarm önüne geçti ve bir eflâh patladı, Kurşun kösenin sağ kulağı yanmdan vızlıyarak geçti, Halk haykırışarak dağıldılar. Bir silâb daha patladı. Halkı yararak gelen üvari vü, temadiyon ateş ediyordu. Alemdarda, köse de böyle hallerde ne yapılacağını pek Âlâ bilenlerdendiler. Hemen stların- dan atladılar, Köse silâhmı nişan aldı ve © dn ateş etti, Meçhul sivarinin atı şah- landı ve şiddetle kişniyerek yere yıkıldı. Süvari de iki metre uzağa yuvarlandı. Birkaç yeniçeri berifin üzerine bücüm ederek kıskıvrak bağladılar, Kurşun atın gözüne tesadüf etmişti, Alemdar ve köse hemen yerlerinden fırlıyarak halkı yarıp yakalanan adamm yanma koştular, Alemdar hayretle haykırdı: — Vay mel'un herif. Fakat Cevrinin takati burada kesilmiş ve bir hamlede kapıyı açarak kadınm Üstüne bir kaplan yibi atılmışu, Gürel dehşetli bir feryad kopararek elinden tepsiyi fırlattı ve yere yığıldı. Hünkâr ku dürmuş gibi yerinden sıçradı, — Hünkârm, dedi, Sen altı aylık bir nevzat gibi gafil bu kabhpenin elinde can vereceksin. Kadın yerden doğrularak kapıya doğru kaçmak istedi, fakat, Cevri giddetli bir tekmeyle karmın belini eğerek yere yık- tı — Dur aşifte! Padişah şaşkına dönmüş, ne söyliye - coğini bilmez bir balde bir tepsiye, bir Cevriye, bir de hıçkırarak yerde kıvrılan kadma bakıyordu. Cevri haykırdı: — Şevketlüm, izin ver. O kaşık içinde- ki macunu bu kaltak önce yesin! Mustafanm aklı başma gelmişti, Göz- leri çanağından fırlıyacak kadar büyü- betle bakmıştı. — Ye be kadm! Gürcü için öyle de böylede ölüm var- dı, Mel'un talli işte bu kadara kadardı. Bütün kuvvetiyle çırpınarak, tepine - Tek reddetmesine rağmen Morcanm da yardrmiyle kaşık içindeki anberi zorla ka- rıya yedirdiler, Hünkür haykırdı: Köse de haykırdı: — Ser etibba Tunççuradeyi çağırın! — Ulan bre kodoş. Velinimetine silâh Yine sarayda fırtma başlamıştı, Yine | mu çektin? Alemdar bençerini çekti ve herifin &- zerine fırlıyarak sapladı. Bereket versin hançer omuz başma tesadüf etmişti. Te- rif canhıraş bir feryad kopardı. Köse A- odnlardan başlar uzanmış, yine koridor. Yar meraklılarla dolmuş, yine koşuşanlar çoğalmış, yine heyecan başgöstermişti. Birkaç dakika sonra gürcü perçesiylia Alemdar ayakta ve elinde bir kırbaç- a duruyordu. — Hele, Dedi, Ban suallerimiz Var. Söyle bre mel'un, Gülizar nerede? — Ben onu kovdum. —O şimdi nerede, onu söyle? — Ne bileyim ben? Kamçı havada bir yarım daire çizerek şiddetle herifin bacaklarına İndi, Bir, bir daha, bir daha.. Alemdar insafsızca ya- — Söyle kahpe nerededir? Davudun takati tükenmişti. Belki bir- kaç kamçı darbesiyle son nefesini vere » cekti, — Haklısın Alemdar. Yıl uğursuz oğlu- nun, vur! Bir karışı daha yodi, hem bu sefer ağ. sının Üstüne gelmiş vo dudaklarından ha- fl bir kan fışkırmıştı. — Söyle, nerede Gülizar kahpesi? — Eyüb Sultanda, kahveci Recebin e- vinde Alemdar. Alemdar el çırptı ve haykırdı: — Birkaç süvari alarak acele Eyüb Sultana gidin. Kahveci Receble Gilizar admdaki karıyı devşirin bana. Eğer mü- manaat ederlerse cebren sürükliyerek ge- tirin, Canlı isterim, Köse kethiida başlarmdaydı. Alemdar Davudun göğsüne bir yumruk vurarak; — Sen karı tabiatlı namerd birisin. Di- ye haykırdı. Herif yediği yumrukla yere yıkıldı, Zaten İler tutar tarafı kalmamış, omuzu şiddetle sancılanmış, ağımdan 81, Yazan: R. Rober Düma — 85 — Çeviren: F. K — — meşe MATMAZEL ib isankA 6. : na NN Komiser: “ Çok dikkatı olumi,. hiç kimseyi Benua'nın yanıni | sokmayın /, dedi y © Moler içeri girdi. Şarabı bıraktı. Dı. | — Evet efendim. Merak garı çıktığı zaman Rokur sordu: v dh, — Bu geceki adamın bombayı bıra- — Madam Derloş, sizin birinci y, kırken “hainler geberecek"diye bağırdı) taki kontes geldi galiba? Pan€ AN ğım söylemiştiniz. Bu sözü almancaj açılmış. Ay, söyledi değil mi? — Evet. Kot d'Azür'de imişlef: ka — Evet almanca... Söylememiş mi — Ya kocam? Hani şu tek GOSÜĞE idim? Tü şık adam? pe Ni — k — O daha gelmedi. Hafta ti — O halde nasıl anladınız? gelecekmiş. il — Bir meçhul adam Berlinden ge-| (— Demek kadın yalnız? Meb”. 3 Uyorsa bu gayet tabil.. Hele tahmin| bu civarda görmeyişimize şaştı “wi NN : ettiğimi gibi Hitler nazariyelerile fa- natikleşmiş biri ise böyle bağırması mantıki bile! Genç olduğunu söylemiş- tiniz değil mi? — RKoşuşuna göre herhalde gençti. Hem de mükemmel bir koşucu... — Gençleri askeri sporla yetiştir. diklerini biliyoruz. Rokur kendi kendine söylüyormuş! gibi yavaşça devam etti: — Evet... o cephede aramak lâzım! — Hangi cephede? — Buradaki Hillerci mehafilde yüz- başım, Bir tecrübe edelim. Bakalım ne| rusu. Kontes ne zaman Parise 8 mebus da hemen mahallede dolaş” ik baslar | — Bu sefer kontes yalnız değil yg dol, erisik Kandiln tiorabsz iii bi — Erkek kardeşi mi? , di Pussen sokağında 14 numarsl a .manın kapıcısı olan Madam Ka” elinden süpürgesini bıraktı, 12 BW ralı binanın kapıcısı Madam De” bakarak manalı manalı göz kırpf söylendi: P — Kardeşi mi? Haydi canım 889 İk — Kardeşi câzım, “ği — Çok toysun Madam Derlosi ef. kardeşin nasıl bir adam olduğunu”. pa tarif et bakayım. ol — Uzun boylu, yakışıklı bir gen” sarı saçları, masmavi gözleri Ni Ze SE A risteki ecnebi ihtilâlei teşkilâtını, giz- li cemiyetleri kontrol vazifesile mii- keleftir. — Fikir fena değil — Şu halde yüzbaşım, demek mü- saade ediyorsunuz? — Hay hay. Fakat hususi ve gizli tahkiket. İşe polisin burnunu sokma- sını istemem, kolonelin de böyle isti- Kont kadar gik değil ama yine bir hali var, Madam Kambuy güldü: — Kontes siyah saçlı, kara gözlü İn esmerdir. Sapsarı saçlı, mavi 8” , yeceğini muhakkak sayıyorum. Aman, kardeşi olur mu hiç? Ben serin #ü *E karnma' basarak ulur gibi baykırmağa, | lemdarın eline sarıldı; Çırpmmağa, yerden yere yuvarlanarak İn- Yemeğe başlamış, ağzı köpük dolmuş, yü, zl mosmor kesilmiş ve kafasmı yere çar- pa çarpa can vermişti. 'Tunççuzade ayak öptü ve cesedi evir. al çevirdi: — Zehirden öldü hünkürm. Dedi. Padişah gürcünün mosmor ve bir kan pıhtısı gibi kararan yüzüne nefretle ba- karak cesede bir tekme vurdu. — Cevri. Dedi, Memnun oldum. Fakat bu işi yaptiran kimdi, bu kadını bünküra suikasde teşvik eden kimdi? Padişah otrafım ateşe sarscaktı, Pa. kat, Cevri kalfa: — Bu cihetin şu sırada, nas sğzna düşmesinden Içtinab olunmak evlâdır! Demiş ve böylece padişahın gazabının önüne geçmişti, Bugün garib bir tesadüfle Alemdar da bir kenarda bir kadm boğuyordu. Köse kehüda ile devir gezerken gıra sıra ken. var, Öldürme! katen çok mühim soracakları koca satvetli Alemdara ellâh yoliş ve gürcü karısına korkunç biz hey, | birkaç asker herifi belinden paydos olmamıştı. Memurlar doldular, Yine ne olmuştu, kimdi? Ona beğendiği güllerden büketler yaptı.. Öyle baktı ki, herkes ihtiyar kadını evin sahibi sandı, Lâkin bir gece köşkün hakiki sa- bibi çıkageldi. Bahçıvan karşıladı. Ecnebi kadın, köşkün içini apaydınlık görünce şaşaladı. Sual» ler sordu. Cevap olmak üzere, Şeril, bu kadını boğdu. Cesedini, de rin bir kuyu açarak içine gömdü. Bu esnada, annesi rahat cahat uyuyordu. Sabahleyin, her şeyi yerli yerinde, muntazamdı. Toprağın üzerinde çimenler, o çiçekler, vardı, Şerit annesine bir “broş,, ve bir pırlanta, bir yüzük hediye etti, Bu işten haberi olmıyan ve yahut tamamile (o şerikicürüm olan gnne, mücevherlerini sükünetle kullandı. Fakat on beş gün sonra mide hastalığından öldü. Bahçıvanın ıstırabı köyü tuttu. Mirasa konduğu haberi yayıl dı. Bir genç kız meydana çıktı. Şerifle evlendi. Ve bir kızları oldu: Müzgân.. Hakiki annem... Fakat bu esnada, ortaya ecnebi ka dının vekili çıktı. Hani Şerifi bahçıvanlık vazifesine koyan adam. Kaybulan ecnebi kadınının kocasiyle, birlikte, polise haber saldılar. Şeri! lena bir vaziyette kaldı, teslim oldu, itiral etti, mahküm oldu; öldü. Tarlada ekin biçerken karısının üzerine yıldırım düştü. Kızını, yani annemi, uzaktan bir akraba yanına aldı.. “Katil tohumu.,nu okutmak lüzumsuz bir şey kanaatinde olduğu için mektebe göndermedi, altı yaşında çalıştırmağa öaşladı. Annem bazan, gazeteyi tersine eline alır ve okur gibi yapardı. Annem, on altı yaşına basınca, Veli isminde, güzel bir delikanlıya rastladı. Veli bey tabelâ ressamıydı. Peşine takıldı ve nihayet evlen di. Pir iki sene sefalet çektiler. Günün birinde, Veli, Haydar bey is Gürvleki bir müteahhidin yanında maaşla iş buldu. Fakat çok içiyor” du. En az haftada üç defa, eve bulut gibi geliyordu. O tarihte. bir seyyar satıcı da annemi kafese koymağa çalışıyordu. Güya, onu, bu sarhoşun elinden, bu cehennemi hayattan kurtaracakıı. Lâkin an rem ramusluydu; bundan başka kocasını da seviyordu. Ve günün — Aman derletlim, Soracaklarımız Alemdar da kendine gelmişti, Haki, herifi paramparça etmeğe hazırdı, fakat bir ata bindirdiler ve Alemdarm arka - sından Babrâliye döndüler. Henüz dsire deydiler, Alemdar arkasında elleri Ye #yakları sarılı bir adamm at Üzerinde ge- Urildiğini görünce korkuyla pencerelere Alemdar arz dalresine geçti. Arkasın- dan herifi getirdiler, elini ayağımı çözdü- ler. Hemen hekim çağrıldı ve omuzu sa. rıldı. Istırab çekiyordu. Gözlerinin etrafı morarmış, yüzü korkunç bir hal almıştı. Herif Alemdara kinle baktyordu. — Neden, Dedi, Beni gebertmedin? NN A DE 1 2 BEY ZN 20 AE EY gan kan Üstünü başını berbad etmişti Kimsecikler Alemdarm yanma giremedi- ler, Halbuki ertesi çün bu odada büyük meşveret vardı. Şeyhülislâm ve bütün su- duru Izam davet edilmişlerdi. Devlet İş- leri görüşülecekti. yardı. Halk çeken bu mersi... kavrıysrak $ilmdilik, kaymakamı sadrı âli, serdarı ekrema vekâlet ediyordu. Daha doğrusu her Iş Alemdarın elinden çıkıyordu, ama, vazifelerin- | Alemdarın hünkür tarafından tasdik © - dilmiş, frmanlanmış bir mevkii ve resmi salâhiyet va sıfatı dayoktu. Bunu yoluna İ koymak lâzımdı, — adam | İki saat sonra Alemdarm ısmarladığı adamla kadm bakiksten eürüyerek geti- rilmişti, Kadn perişan bir haldeydi. Us, tü başı yırtılmış, yüzü gözü kan içinde kalmıştı, Kahveci Receb denen ihtiyar da kendinden geçmişti, Alemdar huzuruna sokuldular. TR pıştiriyor, wrar ediyordu: MEMNU MEYVE MAT ir birinde annem de içmeğe başladı. Aradan sayısız günlerin geçtiği hayatıma, hayatımın romanına başlıyorum. Ogün ilk defa, sonradan karım olacak kadınla beraber yatmış" tım. “Yatmıştım,, diyorsam, bu fiile, manası değiştirilen, yani zı Den anlatmak İstenen şeyi isnat etmek istemiyorum. Zaten hikâyem” de herkesin “ayıp,, saydığı şeylerden eser bulamıyacaksınız. Düşü- nünüz ki ben ön üç; o on iki yaşındaydık. Ben zaten dalma sevdiğim adamlar yüzünden ıstırab çektim. Ve bu adamlar, asla ıstırabımı anlamadılar. Edirnekapıda bir harap konağın üçüncü katındaki odada oturu" yorduk. Bu mahal, hâlâ o eski fakir semt olmaktan çıkmadı. Ba” zan, bir seyyah gibi o taraflara giderim. Haykırmalar, konuşmalar, hemen bemen aynıdır.: “Piç kurusu, şimdi tokatı yiyeceksin! Kız Ayşe! çamaşırları yere sürmesene! Pembe teyzenin çocuklarına uyma diye kaç defa söyle Gm, a kâfir, domuz! Şükran abla, yarın akşama kadar birkaç tane kibrit ödünç verir misin?..., Yanımdan geçen çocuklara gülüyorum, lâkin bir şey vermiyo rum. Zira, çocuklardan bir tanesini unutsam veyahut birinden biri- ne az versem, bemen anneleri tahkire başlar: “Kâfir herif! benim çocuğumu dilenci yerine mi koyuyorsun? boş vakit bulunca buraya gelin. Mut- kolay kı dolma yutmı yl hiş canım sıkılıyor. Giderken bomba- ie, e nel! ek Yı unutmayın; kolonele vereceksiniz.| raşı pencere kenarına koyup sinirli *f, “di Kapsülü de kütüphanemin üstünde duruyor. Allaha ısmarladık Rokur ve — Allaha ısmarladık yüzbaşım. Geçmiş olsun. Kendinize iyi ve sokağa çıkmayız. Koridorda komiser,, kendisine şap.) Kanlı ile âşıkdaşlık yapmadığın! kasını ve eldivenlerini getiren Vike 4.) Yet iyi biliyorum. Mebusla başka: garet etti ve kulağına fısıldadı: Yallı kontun o taraftan yaldızlandıi — Benuvayı ne kadar süphe yok. sevdiğinizi bilirim. Aman çok dikkatli olun. Tanı» madığınız biç kimseyi içeriye alma yın. Demin size “evhama kapılmayın" demiştim. Haksızmışım. Bilâkis evham Mi denilebilecek derecede ihtiyatlı o- Tun, Viktor yavaşça sordu: — Almanlar değil mi? — Korkarım ki onlar! Anlaşıldı de- (Devamı var) o Bil mi Vik? (Devamı var) Ki, Md | HİNİAKLEDENEİ HUSEYİN ZEKİ , Allaha çok şükür, onun annesi de var, babası da... Senin sada” Pu tavırla cevap verdi: çil herkesten fazla bildiğini gösterme” tersin. Ben de senin gibi şüphe €” dim mi sanıyorsun, Kadının bu Madam Derloş, ahbabının ku eğilerek onu her balde tatmin y izahat verdi. Madam Kambuy bu ler Üzerine başını salladı: | ğ ha a N , * yataklarını siz düzeltiyorsunuz. Za n rında bir gey olsaydı her halde dınız. Ne ise bize ne? Ben de lâf şun diye sormuştum. — O halde mesele yok. ge» # gı muhtacız?.,, te İşte bu iki odanm en büyüğünde; annemle babanın bir yaf hasırları sökülmüş iki iskemle, aynasından dul kalan bir dolap» yası dökülmüş, harap bir konsol vardı. Arasıra fırsat bulup © konsolu açsam, hemen burnuma ağır bir sabun kokusu çarpard” Diğer odada; ufak, çarpık, bir masa, benim yatağım, iki st yk, sandalyası... Hepsi bu kadardı. Bazan annem “zamanı e bahsederdi. İki koltukları varmış. Biri harım, diğeri bey için ha kadar büyüktü ki, bazan ikimiz de bir koltuğa sığardık!,, derdi Duvarlar çıplaktı. Yalnız babamın odasında, kimbilir nerede! , geçirdiği bir tablo vardı ki, günün birinde * ihtimal ihtiyaç N düğü için satılmıştır ki * ortadan kaybolduğunu görmüştüm. Bir de büyük mangalımız vardı. Adını “obur, g kü hiç kömür dayanmazdı. Halbuki o da benim gibi idi: “Ons basma göre yiyecek vermezlerdi ki.. » Üzerimizdeki odada bir “muhabbet tellâlı,, oturuyordu. eJAA.“ görünüşlere çok dikkat elen ve temiz odasına katiyen erkek # Rv eimiyen bir kadındı. ii <N Alam sat best evden çıkar gece tam on ikide dönerdi, İĞ” Sazti, onun gelmesiyle anlardık. Babam: “Saat on iki, çocukl4” dıka hanım geldi.. derdi. Komşumuz katiyen boyanmazdı. 015 ren, âdeta çok namuslu, ciddi bir kadın olduğuna hükmederdi. sefi ağ kr ab yle ag oğlunda bir birahanenin veznedarı veyahut erkeklere şekerli pi konyaklar dağıtan bir matmazel sanırdım. Aşağı yukarı gene değil miydi? Diğer komşularımızdan biri de, seksen yedi yaşındaki ADİ fendi; oğlu Sabri bey, Sabri beyin kazı Aliye idiler. Şu son İS yg Zarken titredim. Elim tutmadı; iki defa yazmağa mecbur Bununla berâber yazı gene hemen hemen okunmuyacak derecö”” (Devamı var)