i Maber'in tarihi Romanı:d49 Yazan: Iklimim Yazan: R. Rober Dü Hilda, Hedingenin dizlerine ot Alemdarın etrafını saran dılberler, serdarı çileden çıkardılar. Eğer bu sefer de muvaffak olamaz- larsa artık açıktan açığa faaliyete geçip hünkürdan şehzadeyle Selimin idamına müsaade ulacaklar ve işi kökünden hal ledeceklerdi. O zaman Altmdur da ne baltedebilecekti? Mustefayı indirip de » kendi mi tahta geçecekti? Alayköşkünde sabah karanlığındanberi başlıyan hazırlık İstanbulun her tarafına yayılmış, dilden dile bu ziyafet mesele- Bİ intikal etmiş, sanki başka sohbet, bas- ka dert kalmamış gibi halkın dilinde yal, © mx bu mesele konuşulmağı başlarımıştı. ; Şimdiye kadar kudumiye ziyafeti diye bir şev yapılmamıştı. Halk içinden okur yazarlar bu ziyafalte bir maksudı mah- sus olduğunu takdir ediyorlardı. Fakat bir sulkast ihtimalinden ziyade Alem - darla yirmi bine yakm müsellâh askeri ve onlarin başmdaki kavi ve haşmetli â- yanma yaranmak ihtimsline daba fazla temayül vardı. Yine dildön dile, bügün- Jerde serdar elinden mühr'in alınarak A- lamdara verileceği söyleniyordu. Fakat hiç kimse dilini Alemdara uzatamıyordu. Yanıbaşmdakinin Alemdar adamlarından biri olması ibtimali halka dehşet ve kor, ku vermişti. Ya duyarsa, ya duyarlarsa Xellesinin gittiğ: gündü, Hem kim sorar, kim arardı? O gün şeyhülislâm Arif efendi, Alem. dara bir ziyaret yaparık gece tanmınm Alayköşkünde yapılmasma iznini aldr. Halk akşamdan birkaç saat önce deb- &ebo ve ihtişamla geleceğini bildiği A- lemdarn seyir için sokaklara dolmuştu. Kadın, erkek, çoluk, çocuk arasmdan sekbanlar bile zor geçiyorlardı. Halk na- zarında Alemdar efsâneleşmiş, mabudlar Gcrücesine yükselmiş bulunuyordu. Mah- sem sohbetlerde, hünkârm bile Alem, dardan korktuğu söylenmiş, halk bu hey- betli kahramanı görmeğe can atmıştı. Filhakika akşama doğru Alemdar ve maiyeti hakikaten garib kıyafotlerle, yo- şili, kırmızılı, beyazlı sarıklar, külâhlar, kavuklaria, tüylü, tüysüz kürklü, kürk- süz, uzun, kısa cübbelerle, hil'atlerle pür ihtişam ve debdebe konaktan sökün edörek alayköşküne doğru yürüdüler, Alemdarın arkasmda, ollerinde sivri kargılarla gelen müheykel yapılı süvari- Jer herkesi hayran bırakıyordu. — İşte Alemdar! İşte Alemdar! Halk biribirini çiğniyerek bu serdarı görmeye çalışıyor: — Bareka'len! Sesleri gökyüzünü dolduruyordu, A- Ismdar bile ömründe bu kadar büyük nümayiş görmemişti. Selârlık resmi âli, #iuden çok daha mutantan bir şekil alan bu iş serdarı da, hürkür da adamakıllı ETSE YANA ENE O zaman, şimdiye kadar epey üzüntü içinde kalan bayan Seni- ha tekdirlerine başladı. Fakat genç kız annesine söz bırakmadı. — Anneciğim, dedi, babam bana, hayatı değerine de olsa ber zaman Gandaşlarına yardım ve iyilik etmek lâzımgeldiğini öğretmiş” ti. Bayart da geçidi çok iyi biliyor ve biz ikimiz orayı yüz kere geç miştik, Şu halde... gücendirmiş bulunuyordu. Ama, elden re gelir? Ziyafet kızıştı. İçiyorlar, yiyorlar. Şar- kılar, gazeller, tanbur, vd, keman, zevk ve tarab tâ Divanyoluna sksdiyordu. Alemdar bir aralık yan odnlardan birine alındı. Yanmda Köse kethüda ve Abdür- rahman efendi, Nezir, Mercan, Anber a. Enlaria Fettah vardı. İşte asıl eğlence, ami gizli zevk bura- da başlamıştı. Dışarda Alemdar risalinin naraları duyuluyordu, Sordarı ekrem Çe- Tebi paşa da biraz sihhi ahvalinin naboş olmasmdan dolayı içmiyor, seyri tercih ediyordu. Alcmdarın otrafmı saran dilberler, #ordart çileden çıkardılar, Belki Alem, dar Gülizar! bile unuttu, Meğer İstanbul. da ne dilberler varmış da onun haberi yokmuş! Fukat Köse kothüda arada sırada Ne- iris Fettahm biribirine manidar bakığ- Jarmı gözünden kaçırmıyordu. Bir şey ha zırlanıyordu, ama no? Köse kelhüda, Alemdar paşanın bu İş ve İşret arasmda gafil avlanabileceğini düşünüyordu. Ketküdalığınm, zekdemın, efondisine hizmet ifnsmm tam zamanıydı. Filhakika koca serdar, uzun zamandan- beri hasret kaldığı böyle bir eğlenceye kendini kaptırmakta haklıydı. Aklına her hangi bir tehlike gelemezdi. Fakat köse- yi işgal eden fikir, kudumiye ziyafeti diya hiç sebebsiz ve manasız böyle bir gecenin hazırlanması noktasıydı. Henüz kimsenin vaziyeti belli olmamış, müte. gnllibo temizlenmemiş, Saltanat davasi halfolunmamış ve hele bilhassa Alemda- rn İstanbula gelmesindeki maksat fa- hakkuk etmemişken, Mustafa taraftarla- rım bir xiyafet hzırlıyarak Alemdarı kendinden geçirecek kadar sarhoş etme- ğe gayretlerinin bittabi bir manast var- âr. Bunu bilhassa bu gibi işlerde gözünü dört açın ve perendeden atlamıyan kö. 86 pok âlâ bilirdi. Hele Nezir ile Fetfabın biribirine göz işareti vermeleri, kösenin bu düşünce - sinde nala haksız olmadığını göstermeğe kâfiydi. Köse bir vesile bulup dışarıya çikin Meclis bararetlendikçe hararetleniyor. du. Bir insanım ne mal olduğu rakı mez. lisinde belli olur derler. Filhakika odun - culuktan, kahvecllikten, hatti kamam uşaklığından vezirliğe payolere, mevki - Tere, ikhale erişen irlliufaklı ekâbirin iç yüzü bürada meydana çıkmıştı. Arada sırada belindeki silâhı çekerek bir hara ile patlatamfa kalkanları menetmek müşkül oluyordu. Haykıranlar, oynıyan. lar, bir kenara sizarak şarkı gibi bir İMES de Aİ la İLİ — Ya göğüs nezlesi olursan, yaramaz çocuk?.. Nazan bir filozof tavrile cevap verdi: — Ona baloda da yakalanabilirdim. Hem de hiç kimseye bir iyiliğim dokunmadan.. Arme, bir bardak çay daha verir misin? Çaresiz, tekdir yarıda kaldı. Fakat Nananın bir düşüncesi vardı. Ve bunu yerine getirmeği kafasına koymuştu, sordu: — Bayart bu işi ne güzel başardı, değil mi anne? — Zavallıyı daima yanlış tanıdığınız için, anneciğim . Bâyart iki can kurtardı. Demek, bir mükâfat hak etti, değil mi ? — Tabif. İki kat yulaf verdireyim, ister misin? — Evet. Muvafık, Onun tarafından size teşekkür ederim anne ciğim. Fakat ben başka şey istiyordum. — Ne imiş o istediğin? — Artık fıçı taşımasın anne: Hakiki bir kahraman 0! Artık ona hor bakmağa hakkınız yok.. Herkesin kahkahaları arasında bayan Seniha Muhtar, Bayar dın bundan böyle, ağır işlerde kullanılmaktan muaf olacağını res men bildirdi. Fakat böyle sudan bir sözle Nana kanmryordu. Seyis” leri çağırtıp, zavallı hayvanı bir daha o üzmemeleri için emir ver mek lâzımdı. Bu da yapıldı. Adamlar dışarı çıktıktan sonra, Nana: — Çok memitınüm anne, teşekkür ederim, dedi; artık rahat giderim. Ayağa kalktı. Üzerindeki battaniyeyi uzağa batlaniyeyin bir ucu Kardeşinin fincanma girdi. kardeşleri onun bu gibi hallerine alışktılar. Nana, kendisinden çok bol ve uzun olan penyuvardan bir kedi çevikliğiyle sıyrılarak kapıya doğru ilerledi. Tam çıkarken, geri döndü. Tek bir reveransla herkesi selâmladı. — Allah rahatlık versin, dedi, yemeği benim tarafımdan da ye” yin. Ben gidiyorum, çünkü gözlerimden uyku akıyor. Nana, içeri girdiğindenberi gözlerini üzerinden ayırmıyan Pla* tonla gözgöze gelmekten kaçınıyozdu. Ayaklarma dolaşan etekleri yüzünden güçlükle tarmandığı mer şeyler mırıldıyanlar, meclise pis bir mey- hanenin sabaha karşı aldığı manzarayı göktürmüştü. Bir aralık koca serdar A- lemdarm bilo bir şişeyi masa Üzerinde parçalıyamak: — Gülizar! diye erki yavuklusunu can ve yürekten hatırlayıp haykırdığı duyul- muştu. Fakat tam bu sıradabir silâh patladı ve bir ağız dalaşması oldu. Yer- lerinden kımıldıyacak kudretleri kalmı- yan sarhoşlar bilo kendilerine gelir gibi oldular. Köse kethüda, gırtlağından yakaladığı kuhvecibaşı Abdürrahmanı sürüyerek A, lemdarm yanma götürmek istiyor ve haykırıyordu: — Doğru söyle. Sana kurban değil, millete efendi getirdim, kodoş kerif ! Alemdar da silâh sesini işitmiş, fakat, içerde azıtanlardan birinin münasebet - | #izliği olarak tefsir etmişti. Bu itibari pek oralı olmadı. Yatnız Abdülfettah, Nezir tirtir titriyorlar ve küseye yalyarı- yorlardı: — Hünkârm başına yemin ederiz ki böyle bir şey yoktur, Hele Abdürrahman efendi validel zişanın göz bebeği sayı- İırlar, Kendilerine itimatları vardır. Kösenin gözü dönmüştü, çünkü görle- riyle görmüştü. Bu mel'unu Alemdar yanma sürüyüp oracıkta boynunu vur- duracaktı. Hattâ biraz sonra silâh sesin. den kendilerine gelir gibi olan meyze » deler büsbütün arıtarak bardaklarla Iç- meğo başladılar, Haremağalarından hizmete memur © dilenler de sarhoştular. Bu itibarla köse kothüdanm koridordaki mücadelesine kimsenin yanaştığı bile Yoktu. Silâht köse atmış ve Abdürrahmanın elindeki şizsyi parçalamiştı. Şimdi hekim başı çağrılıp da bu yere dökülen mayi tahlil edilse kuvvetli bir zehir çıkaca, ğında şilphe olunamazdı. Arna, işte bu sefer de kadör yardım etmis ve gözü çik bulunan köse kethüda bir tarih faci- asmm önüne geçmişti. Nezir ve Abdülfettah müşkülâtla Kö - senin elinden Abdürrahmanı kurtardılar, Ve Nezir dedi ki: — Ahmet efendi, başınız kızmışlır. Rüyetiniz tersine dönmüş. Bir kast var. sa o haşa Alemdare değildir, Alemdar, padişahımızs arzı hizmete gelmiştir. Abdülfettah, Nezirin manevrasmı an- Iryarak onu takviya etmişti: — Çelebi Serdarm liyakati yoktur, padişahımızm muhabbeti çoktur. Devlet- Yi Alemdara mührün geçmesi için bir hazırlık olmuşsa bunu böylece önlemek, Alemdara hizmet değil, işleri müşküle sevketmeklir. (Devamı var) SUBAYIN KAÇIRDIĞI KAL rahat uyurum. Annesi, en müşlik bir sesle: — Seni şimdi odana götürecekler kızım, dediği zaman Nazan bir kahkaha attı. Dedi ki: — Beni götülecekler mi? Çamaşır sepeti gibi beni yüklenip gö- türecekler, öyle mi? Siz bırakın beni! Benim ayaklarım var, kendim diyenlerden, ince kahkahası işitildi, XXX Li“ fırlattı. Öyle ki, Bereket versin Sa YT ÇIT AE SENLANI e 6 ma — 79 — du, yanaklarını okşadı — Sözlerini: Stefen Gletzinger hak- kinda bana verilen raporlara tetebuk e- diyor: Führerimizin en hararetli hay - ranlarından biri, gemalı haçm ön sadık milminlerinden bir genç. Daha on ki yaşındayken “Hitlerci gençlik, teşkili. tındaymış; yani parti disiplini ve an'ane- si içinde büyütülerek yetişeniş. İşimiz için onu seçmekle isabet etmişim. Terbiye- sini size havale etmekzte de isabet gös. terdiğimi anlıyorum. Değil mi Hilda? — Evet, vatanı için her şeyi yapma | ğa muktedir kir genç! —.. Ve sizin aşkmız için! değil mi? — Öyle görünüyor. O yaştakiler ide. allerini müşahhas bir halde görmek İs- terler, — Bu vaziyetto zavallı delikanlı sizin galısınızda vatanını görüyor. Güzel rol oynamışsınız Yildn. Romanyslı olmanıza rağınen vatanperver bir Alman kadmı rolünü yadırgatmamışsınız. — Memleketimde bir darbimesel “ka- dmın, sevdiği adamım valanından başka vatanı yoktur!,, der. Fon Hödingen köpürdü: — Bu sözünden senin budala Stofanı Bovdiğin manasinı çıkarmak lâzım? — Hayır, Henüz deği. Daha evvel de Söylediğim gibi şimdiki halde sadece ho, Şuma gidiyor, .Velter, Hedingeni istihfafia süzerek Sordu: — Ba teferrüat sizin için pek mi mü- him? Hedingen komurdandı: — Teferriat mı? — Evet teferrüat. Hem de hiç ehem- miye verilmiyecok teferrilat azizim kont... Şimdi işimize aşk vo ktikançi'k karıştırmanız ne doğru, ne de sizin ve madamın mazileriniz bakımından mantı. kldir. Evvelce düşünüp bana ona göre söz vermeliydiniz. Maamafih vazgeçmek niyetindeyseniz haber verin. Bu buhran devrinde sizin işinizi görmeğe talih Ber. lin kaldırımlarında adami mi yok? Hilda müdahale etti; — Binirlenmeyiniz. Ben işleri yoluna xorum. Öyle değil mi Kurt? Hedingenin dizlerine oturup vanâkla - rm oksiyarak söylerdi: © Şanal a CAFER Mü Tesiri kati içimi kolay en iyi müshil şekeridir Bilümum eczanelerde bulunur. kâfi gelirdi . çaldığını duydu. gölgelerini çiziyordu. Kuşlar; en güzel seslerile, tan serenadı yapıyorlardı. d Çayırlara otlamağa çikatılan ağıl hayvanları, uzaktan bi nadı kalın seslerile alkışlıyorlardı. |: Lüzumlu olduğu için ahırda kapatılan bir sütlü inek de * ra, bu ahençe acıklı bir nağme ile karışıyordu. Erkenden uyanmış bir arı, Platonun yanağına sürünerek Yanındaki sarı akasya çiçeğinin içine daldı. Uzakta, yap! arasında bir kuku kuşu hüzünlü nağmesini on sekiz defa & dr. Batıl inarışlara göre bu kuşun “kuku,ları, niyet tutulup Kı zamanlar, o anda düşünülen kimsenin kaç yaşına kadar ? cağmı gösterirmiş. ına, deliksiz bir uyku çekti. Bayan Seniha (Muhtara kâbus AE YE NDA ET RINA SA . bastı. Platon ise, hiç uyumadı. Erken doğan haziran güneşi ortalığı ağarttığı ozaman, pek yorgun bir halde, gözleri açık, yatağında oturuyordu. OH düşündüğü, düşünüp acı çektiği, o acı ile karar verdiği şeyler, b8 dertleri olmıyan sakin insanların bütün hayatlarını vi Hareketsizlikten uyuşan vücunu biraz carilandırmak için # di ve yavaşça bahçeye çıktı. Yemek salonundaki guguklu saatin önünden geçerken, '€ çk Bahçe kapısını buldu. Sürgüsünü gürültüsüzce açtı, Ve sini binek taşınm önünde buldu. Önünde, çayıra inen mahut ” diven bulunuyordu. Buna bir kazaya uğramadan indi. Uzun larla rastgele yürümeğe başladı. Çiy her yeri ıslatmıştı. İnce dalların arasından, gü farı sızıyor ve yol boyunca iki tarafı kaplayan 5 BİRİNCİTEŞRİN — 1988 7 Çeviren: FP. — İyi adamsın ama, arada böyle siliklerin tutmasa! Biz kavga ede“ ma gene biribirimizi severiz. M. W onu kıkançlık sözlerini siddiye nız. Bazan silesinin asaletini batır! isyan nöbetleri geçirir. Makul değil mi Kurt? Bakm sakinleşti bis“ Kont başını israrla önüne eği Hilda onun çenesinden tutarak b i kaldırdı. Sefil adamın gözlerinde wi emdan yaşlar birikmişti. Volter başını çevirerek görmem” ten gendi. Hilda âşıkınm gözlerini öptü. Ke na mırıldandı: — Çocuk gibisin Kurt! Biliyoruü #eni severim. Deminki sözlerimi hidi” söyledim. Seni sevmesem yanımda 6” muydum ? Biraz durdu. Sonra cali bir ş: Jâve etti; — Haydi elcin, gezinti saatin Çık da biraz hava al, Ben komiseri&” lâkata senin nanıma devam ederim. simdi sinirlerine hâkim değilsin. Hedingen, hiçbir söz söylemeksis tsat etti. Ayağa kalktı, Velterin elini karak salondan çikti, Komiser mırıldandı: — Zavallı! Hilda omuz silkti: — İradesiz ademm biri! Içinde buki duğu sefil hayattan kurtulmak için SP şacağı yerde çocuk gibi ağlamak'a geçiriyor. Meram ederse Insan her muvaffak olur, fakat irade kuvveti sım. Halbuki Hedingen maddeten v£ hassa manen bitmiğ. Neyse biz asıl işimize gelelim: Âlın gibi Stefan artık “olgun,, hale di. Kararlaştırdığımız veçhile yarın burada bulacaksınız. Parlse gitmeğt zir, fakat bu vazifeyi ona aiz verm niz; Bu gekilde bir vazifeyi okadıni” vermesi âdet olmadığı malüm... — Ben her şeyi hazırladım. Yarn dörtte burada olacağım. — O sizden birkaç dakika evvel lecek. Kendisini bu fırsattan istifsöf dere biraz daha hazırlıyacağım. — Bravo Hilda! 2 shil Şekeri! dold ik yeşillik, | (Devamı var)