“JAPON MASALI embrku şehrinde dalgın bir Oturuyordu. Bir gün bu adam İnari wibe i merasime gitmeğe hazır” di ve karısına şöyle dedi; — Bayan ben yarın İnarı ma gideceğim, bana akşam ol için, pirinç hazırla, Gi- eceğim yer bir hayli uzaktır. Adam sabahleyin o erkenden 1. Karısı henüz yataktaydı. — Bayan! benim pirin cim nerede, E — Pencerenin yarında, © Adam bu cevabı: “tencerenin şeklinde anladı ve mut Za giderek tencerenin yanında duran yuvarlak bir saksı kava aldı. — Bayan mendil nerede? Bari kavanozu sarayım.. — Ratta, Adam bunu da anladı. © Yatağı aradı v ns buldu, ponyada kadın art bir i geniştir) bu- "fu mendil zannetti ve k buna sardı, — Bayan! “yatakta,, gibi karısının ku çerim (mere de? — Dolabın gözünde. ji Bayan! Hasır Derede? — Mutfakta ara. Adam hiraz aradıktan sonra atfakta hasır bir sepet buldu. u şapka diye başma koy- şapkam : du » Sonra ayakkaplarını giymeğe dı.. Çoraplardan birini aya a geçirdi, diğerini giymeği u- u. Sağ ayağına hasır bir pa” geçir Sonra neşeli bir du. Bir hayli ayet bir köye geldi. Köylüler onu görünce gülmeğe adıla — AL sepet geçirmiş. ıpka hal. Adam; — Acaba kimden bahsediyor tavırla yola ürüdü. Nİ AL Şunada bakın. Ama da — Şapkayı çıkardı, baktı. Bir gördü ki başındaki şapka de gepetmiş.. Fena halde kızdı e sepeti yere fırlattı. © Bir müddet sonra başka bir öye geldi. Köylüler gene gülme- başladılar: — Al. Şunada bakın. Bir e giy, miş bir ayağına pa laştı. Ayağında ne varsa çıkarıp ve yalınayak olarak yoluna DALGIN ADAM ! “kuşa ğına geçirmiş! Yaman bir muharip olsa gerek! Adam baktı; hakikaten doğru! Kuşağındaki hançer değil, tok- mak! Derhal köyden Yanlelaştı ve tok mağı hidde: Nihayet mâbedin önüne geldi. Burada, harpte ölenlerin aileleri ne para toplanıyordu. Adamın yanmda yüz mon (bozuk pars) vardı! Kumbaraya üç mon atmak istedi fakat gene yanılı. Üç monu o cebine, dok san üçünü ise kumbaraya attı. Aklı başına geldi ama, parayı ge“ riye istemekten i sıkıldı. Üç mon ile keyif yapılıp eğle nilemezdi ya? Mâbedin arkasındaki bir tepe" ye çıktı Burada kimseler yok tus Omuzlurındarı bohçayı çıkar" dı, açtı. Bir de baktı ki bunun içinde bomboş bir kavanoz. Fena halde kızdı ve kavanozu uçur” ma atarak parçaladı. Bunun Üze- rine mendili katlamağa başladı. Bir de gördü ki bu, mendil değil karısının kuşağı imiş, Bunu da yere attı ve tepeden aşağıya doğ ru koşmağa başladı. Kami fena halde (o acıkmıştı. Artık merasim falan aklına bile gelmiyordu. Evine dönmeğe ka" rar verdi; Yolda bir dükkân gördü, Dükkânm önündeki tah- tanın üzerinde, pirinç - çöreğine enzer bir taş vardı. Bu taş bu rada pirinç çözeği satıldığını gös termek için oraya konmuştu. Adam dükkâncıya çöreğin ka- ça olduğunu sordu. Üç mona ol- duğunu anladı. — Bir tane alıp yiyeyim! diye düşündü. Zaten cebimde de lam üç mon var, Üç monu oraya bıraktı, tahta” rın üzerindeki taşı aldı ve gitti. Dükkâncı hayret ederek bağır dı: Dur! dür! Bu çörek değil, çöreğe benzer taştır! Dur da sana hakiki bir çörek vereyim, Adam dükkâncının söyledik - lerini de pek anlayamadı. Ken disinden gene para (istendiğini zannetti, — Ben sana üç mon verdim ya! ye bağırdı ve kaçmağa başla dı. Dükkâncı ona yetişmek iste- diyse de muvaffak olamadı. Adam bir müddet (o koştuktan sonra: — Artık şu çöreği yesem fena olmaz! Diye düşündü çöreği koydu ve dişini kırdı. Dikkatle bakınca bunun çö” rek değil beyaz bir taş olduğunu gördü. Taşı attı ve daha büyük bir hırsla eye Koşmağa başladı, âyni zamanda şöyle düşündü: — Şimdi karma (gösteririm. Bütün kabahat onda. Eve koşarak girdi ve bağırmı” ağzına Şen Fıkralar Reklâm Öte beri almak ü- zere büyük bir mağazaya giren bir adam yerde on kuruş görür. İbstımuna bukınır ve hiç Okimse vaşça mendilini bu paranın üze“ rine düşürür ve eğilerek parayı yerden almak isterâ fakat made mİ para yere sımsıkı yapışmış tur, Adam, arkasında satıcılardan birisinin ayak seslerini duyunca alelâcele doğrulur, Satıcı.da na zikâne bir tavırla şöyle der: — Bayım, tutkalımızın kıy: metini hiç şüphesiz takdir etti- niz.. Bir şişe almaz mısınız? Tembellik «şaheseri» p Bir tahrir mü * z sabakasına iştir rak edenlere veri" len mevzu şuy- du: “Tenbelli - Zin tesirleri,, Müsabakaya den biri jüri he ten birincilik şmükâlatma | “bir eser,, verdi. Bu: bomboş kâğette! Nüktedan > — Zayıf adamla: d N TV rm nüktedan ol- (3 dukları o doğru Wi mudur, dersin? 8 — Evet, şişkocu- Zum. Mektep levazımatı satan dükkânda — Ne istiyorsu * 3 nuz, yavrum? — Bir kürei * SR arz istiyorum, e- 5 Jendim. — Boyu ne kadar olsun? — Eh! Aşağı yukarı tabii ce- samette bir şey varsa! — — Aptal karı! beni bugün re zil ettin, — Ne bağırıyorsun, komşu? Ben seni nasıl rezil ettim? Adam karşısındaki kağına hay retle baktı ve bunun karısı değil, Komşusu olduğunu gördü. Girdi ği ev de komşusunun eviymiş. Deli gibi oradan fırladı. Yan- daki dükkâna koştu, veresiye çay aldı ve şöyle düşündü: barışniak için rüp ona hedi“ Çayı alarak gene oraya koştu: — Ben sana karşı demin neza” ketsizlik gösterdim. Beni affet! Dedi ve çayı uzattı. — Neden bu kadar erken dön dün! Adam hayretle karşısındakine baktı: Komşusu değil, karısı İ- miş! Artık yapılacak bir şey yok tu. Şöyle dedi: — Orada fena hakle ocanım sıkıldı. Döndüm, geldim. Sana da işte hediye getirdim. Bu çayı Pişir de beraberce içelim! Sundan bundan: N « Kğ ZERUR söyliyenler var. Yi belki de bir az mübalâğalı bir iddiadır. Fa“ kat muhakkak olan bir şey va oda kartalların tavşanı ve hattâ kuzuları bile kolaylıkla kapıp u- çabildikleridir.. Bundan bir müddet evvel, alp dağlarında » yaşıyan bir çiftlik sa” nın hergün eksil iğini hayretle görmüştür. Tavşanların muhafaza edildik- leri yer gayet genişti ve etrafı sadece demir parmaklıkla çevril- mişti, Çiftçi, (tavşanları, ara sıra çiftliğe inen tilkilerin kaptığını zannederek demir parmaklıkları biraz daha sıklaştırdı. Fakat bü da fayda vermedi; tavşanlar mü temadiyen eksiliyordu. Bunun üzerine çiftçi tüfeğini al dı ve bütün gün, tavşanların bu- lunduğu yerin yanındaki bir & gacın arkasında bekledi, Bir aralık, birdenbire başımı ha vaya kaldırdı ve gökten inen düş” manını gördü. Filhakika, azametli bir kartal, ağır ağır, tavşanların (o üzerinde dolaşıyor. Sonra birder bire kanatlarını bükerek bir taş gibi, aşağıya doğru indi. Fakat gayet iyi bir nişancı olan çiftçi ona ateş ederek, tavşanla- rin arasına sermeğe muvaffak ol- du. Hak böylece yerini bulmuştu. ——.. ———.Ç Bilmece Tam size bir hiz mette bulunür - ken, kendisine arkanızı o çevir diğiniz, “İyilik kimdir? : Sandalyel Kartallarm bir koyunu bile ha“ vaya imiş le seven,, Ceva; BULMACA Yukariki resimde gördüğünüz adam ağacın dalımda asılı duran çantayı almak istiyor. Fakat kö" pek mütemadiyeri saldırarak bu na mani olmaktadır. Adam bir az düşündükten sonra köpeği zararsız bir vaziyete (o getirerek çantayı almanın yolunu bulmuş” tur, Siz de biraz düşünürsenin bu çok basit çarenin ne olduğunu derhal anlarsmız. oBilmecemizi doğru halledenlerden birinciye bir konsol saati, ikinciye bir re sim albümü üçüncüye bir şişe büyük losyon ve ayrıca 200 kari- imize muhtelif kediyeler vereoe- Hiz. | . Biliyor musunuz? Türkistanm Buhara şehrinde tarihi bir kule ite ki, bunun ismi “ölüm kulesi, dir. Bu kule- ye eskiden hırsız ve caniler ka- e mahküm edi- lenin tepesinden aşa” ba atılırlardı... 4 xx Soyu şimdiye kadar anlaşılma mış olan Haiti krallarından zen” ci Hanri Kristof * (1811) Haiti adasını baştan başa deği: tir. Bu ada gayet iptidai ve hat- tâ vahşiydi. Fakat bu şayanı hay Tet derecede çalışkan ve akıllı zen Ci 5 sene içinde adayı dünyanın en zengin mıntakalarından biri Wâline getirdi. AR Teenün ismmina © İnbamiyle uyandı ve tam bu sırada önün, © de garib pumaralğğğiğlipan bir timsah gör- ia hasmarlan eğvla Bey Fuat o hizla suyu boylayınca artık , dodi: “Aziz dostum! sana teessürle gü hari na haber vereyim ki annen öldü ve ye- di küçük kardeşinin de halleri ei ber Zavallı timsahı bu sözle mi müteessir etti? yoksa istenen tesiri yapan, soğan kokusu muydu? (Bay Fuad son zaman lar: havli sağan vemistil Timsah bir. (TAYYARE Mo). Kesi Ru GiBi Meri /) VU yek 5 TR, Yi AŞ Yu denbire hüngür büngür ağlamağa ve act gözyaşları dökmeğe başladı. Bunun üze. rine Bay Fuat da yavasça oradan ka- çarak kücük bir adacığın üstüne çıktı. Napolyon İngiltereyi fethedece ğinden o kadar emin bulunuyor” du ki bu hâdiseyi tesit etmek çin peşinen bronz madalyalar 15- marlamıştı, * * Arabistanın bazı mıntakaların” da Yerliler büyük kayalar içim de ikamet etmektedirler. Bu ka yaların içi gayet boştur, çünkü orada hararet derecesi hep ayni" dır. * * * Ağaç kabuklarını, dokuz sene de bir defa kolaylıkla çıkarmak kabildir.. Yalnız, bunun için, a ğacın on beş yaşını doldurma: gnı beklemek lâzımdır. Ki Fransız Sudanında yaşıyan “Fulah”larda şu resimde gördü Künüz garip saç tuvaleti çok mo | dadartır. HABEP 'OCUK SAYFASI Bilmece kuponu 1 Birineiteşri 988