Li Yazan: Rahmi YAĞIZ Lütfi bey sarayburnundan çıkan destroyere doğru baktı —d49— — Siz, Marmaraya düşman tahtelba. birleri girdiğini duymadınız mı? — Duydum... Ama söylediğim gibi| palavra. Yalan bütün bunlar... — Niçin bunu doğru diye kabul et- mek iste miyorsunuz? Süvari gene dudaklarında toplanan alaylı bir tebessümü yüzünde dağılırken cevap verdi: — Yalandır. Bumr söyliyenler kim, Tabit biliyorsun. Cakil-motör ve Yyel- kerli kaptanları. Bu adamlar kafaların. da doğan, hayallerinde seyir tutan bir korkuyu böylece adlandırırlar. Onu ha- kikat kisvesine büründürüyorlar, zaten tahtelbahir hakkında hiç bir fikri olmr- yan görgüsü kıt halk ta bunu sahih te lâkki ediyor. Mesele bu... Bir kere dü- şün azizim. Bin bir mâni, bir bu kadar da tahrip vastasiyle örülü ve örtülü bö Kazdan değil bir tahtelbahirin, “iri bir yunus balığının bile selâmetle geçmesi ne kadar imkânsızdır! Sahilleri toplar, topçular, tarassut kr. talariyle kaplı, suyun vüzü, altı ve de rinlikleri karşılayıcı vasıtalarla dolu bir kanaldan koskoca tahtelbahirler nasıl Reçer?... Geçtiğini biran için kabul etsek bile donanmamızın cirit oynadığı, ales. ta durduğu İstanbul sularma rasıl gelir, orada nasıl iş görür, rica ederim. Bu mântık kabul eder, akıl alır bir iş mi hiç? İzzet kaptan mukabele etmeyi lüzum- suz gördü. Süvari Lütfi bey de belki de aylarca âtıl durmaktan doğan bir hisle tuhaf bir itiraz iptilâsr baş göstermiş, her söylenen söze menfi bir hiddetle iti- raz eder olmuştu. İş meydandaydı. Apaşikir anlaşılı. yordu ki, limanda bu sabah bazı fevka" lâdelikler cereyan etmiş, bir çok hâdi. seler, belki de hiç umulmayan inkişaf şekilleriyle etrafı velveleye vermişti. Durup dururken Ooyapılan deströyer toplarının salvolarr, torpido patlayışma benziyen infilâklar herhalde boşuna bir şeyler değillerdi. İzzet kaptan kahvaltısına devam etti. Süvari Lâtfi bey de biraz daha bu mevzu etrafında söylendikten sonra tekrar ma- sa başına döndü, taze ve demli çaydan yeni bir fincan doldururken İzzet beyin durgun tavrına baktı. fikrini değiştirmiş gibi söylendi: — Maamafih belli olmaz. Umulmadık taş baş yarar derler. ne bilirsin. Belki de senin dediğin gibi bir hal vardır. He- men Allah encamımızı hayırlara çevir. sin! İki kaptan iştiha ile kahvaltılarını bi. tirdiler. Gemide geç yatılıyor, geç kalkı- yordu. Öğleye yakın yapılan kahvaltı saat 11 den çok sonra bitti. Çaylarını içtikten sonra yakan Pelengiderya süvarisile ikinci sü- vari birlikte güverteye çıktılar. İstanbul, bu sabah en görünüşle yüze gülüyordu. Nisan güneşinin okşayan alıklığı, par. lak suyun satımda hareler (o yapan ışık kıpırdanışlarını göze sıcak © gösteriyor, masmavi enginde hafif bir buğu içinde uyuklayan adalar bir sıraya dizilmiş İri balina balıklarının silüetini andırıyor. du. İlerde, Sarayburnunun müselles çıkı 8, karşısma düşen Kızkulesini Kucaklar! yacakmış gibi ona doğru uzanmış, ara.| smda, harpten evvelki zamanlarım yüz- lerce transporundan ibaret kalabalığın yokluğunu yadırgar bir mana ile yüze gülüyordu. Lütfi bey İzzet kaptana burayı işaret eti: — İşte, biraz evvelki haksız şeylerin, yersiz ittihamların bu manzara karşı. smda tamamen iflâs ediyorlar. Şu sükü ta bak.. Sânki her taraf tam bir emni. yetin, mükemmel bir asayişin içinde u- yuklar gibi kendinden geçmiş!,. İzzet kaptanm cevap vereceği sırada gözü Sarayburnundan görünen bir duma- ra ilişti, Bunu Lütfi beye işaret etti; — Bir gemi geliyor.. Galiba da bir desi sigaralarını |” fevkalâde bir) troyer olacak. — Hani nerede? — Bak.. Şuraya, Sarayburmunun ucu. na doğru bak.. Dumanı görünüyor. İşte, işte çıktı.. stümüze doğru geliyor. Lütfi bey Sarayburnundan çıkan dest. royere doğru baktı. Güvertede duran bir nelere seslendi: — Bana bak oğlum.. Şu benim dürbü- nü getir, Bir saniye sonra dürbünü eline geçiren süvari dikkatle, gelen gemiye baktı, İz- zet beye mırıldandı: — Acaip şey.. Gemi harp hazırlığı ile ilerlivor.. Mürettebat top başına.. Yarı vardiyadalar galiba!,, İzzet bey de dürbününü getirtmişti.. O da oraya baktı: — Sahi öyle. Ne bey! Lütfi kaptanın gönlüne bir şühe kur. du düşmüştü: — Bilmem! Derken, dürbününü tekrar © tarafa çe virdi, Zihninden hangi ihtimalin destro- yeri bu halde ve bu süratle harekete ge- çirdiğini aşağı yukarı keşfe, tayine uğra. şıyor, gözlerini gemiden hiç ayırmıyor. du. İzzet kaptan, kalbinde sabahtanberi sıkıcı bir yumru ile başgösteren tuhaf bir hissikablelvukuu defetmeğe (uğraşırken artık dürbün mesalesinden çıkan ve. git- gide Pelenge yaklaşan deströyer etrafın- da mütalea yürüttü; — Lütfi bey: — Buyurun! — Bu gelen Muavenetimilliye değil mi? — Öyle ,. — Hareketindeki tuhalık — galiba bir takibe başladığını gösteriyor. — Bilmem!,. Limanda ne takibi olur dersin? — Ne takibi olacak.. Sabahleyin benim top setlerine ve infilâklara verdiğim ma. ha.. Yani bir tahtelbahir takibi falandır. Süvari hiç sesini çıkarmadı. Muavenetimilliye yalnız koşmuyordu.. Arkasından Taşoz, Yarhisar, Boyabat destroyetleri de geliyorlar, Bu hatim is- kele kıç omuzluğunda da bunlarla kolo- na teşkil ile beybi bot fırkasından beş gemi etrafa köpük saça saça uçar gibi a- dalara doğru kayıyorlardı. 2 gomine me. safeden Lâtfi kaptan megafonla seslendi: — Hayırlı yolculuk.. nereye böyle? Muavenetimilliye süvarisi oO(1) Riza kaptan megafonla cevap verdi: — Tahtelbahir kovalıyoruz. Lâtfi kaptanm rengi attı.. Beti'benzi kül oldu; bir taraftan da tefsirinin ta- hakuku karşısında mağrur bir tebessim- Te muhavereyi dinliyen İzzet kaptanın gözlerinden utanır gibi oldu, sordu: — Tahtelbahir limana mı girdi? Rıza kaptan gemisi uzaklaşırken şaka eder gibi anlattı: — Yahu siz sahiden uyuyorsunuz bura. da.. Liman allak bullak oldu. Yer lerin den oynadı. Donanma < baskına maruz kaldı.. Neredevdiniz Allah aşkına.. Şim di vaktim yok.. Dönüşte anlatırım. Zaten biz dönmeder siz anlarımız ya.. Kendini ze mukayyed olun tehlike henüz savuş- var dersin Lütfi turulmuş değil! Kolona hattında o Marmaraya doğru uzaklaşan muhrip ( filotillâsram verdiği malümat Lâtfi kaptanın aklını başından almağa yetti, Onlar uzaklaşıncaya, Adalar önünü bu luncaya kadar arkalarından baktı. Son. ya yanı basında sessiz sadasız duran İz. zet kaptanla konuştu: — Hakkın varmış İzzet bey.. Ama, bu melünlar nasıl giriyorlar boğazdan? İzzet bey istifini bozmadan mukabele etti: —E. Harp hali bu.. Su uyur ama düş- han uyumaz derler. Bütün gücünü İs tanbula denizyolundan gelmeğe hasreden düşman kuvvetleri bir o yolumu bulmuş.! burava birkaç tahtelbahir o salıvermiz. lerdir. (Devamı Var) (1) Kastamonu mebusu iken geçenler- de vefat eden Rıza bey, R.Y, Seyahat notları Dahiliye Vekâleti Üç sene içinde Muğlayı tarafından Bütün vilâyetlere örne! gösterilen Muğla valisi tanınmıyacak Kad değiştiren büyük kalkınma hareketini anlatıY" Muğla, 20 temmuz — Onu kaybettik- Teri için önce İzmirli tanıdıkları, sonrs da Tokatlılar hayli Üzüldüler, O, nerede memuriyet verdiyse, halkın sadece #ay- gısını değil, ayni zamanda kalbini de ka- zanmaği pek iyi bildi. Yaman, fakat ye- rinde olan otoriterliği, enerji ve ateşin. liği kendisini müstesna İdareciler arâsi- nâ pek çabuk soktu. Bugün onun adına “Çizmeli vali, diyorlar. Onu İzmirden ve Tokattan tanırım, Semiz ve mütevazınne çalışır, lâkin mu- hakkak başarırdı. Gösterişten hoşlan - maz, âlâyişi hiç sevmezdi. Onu bu defa Muğlada da hiç değişmemiş bir karakte. rin sahibi olarak buldum, Muğlaya nasıl ve niçin geldim? Bu, seyahat için çizdiğim programm haricinde bir yolculuktur, Orta Anadolu- nun vilâyetlerinden birindeydim. Bir ta- mim okudular, Dahiliye vekâletİnden könderilmiş ve valilere hitab eden bu tamimdo Muğla valisi Recai Gürelinin isminden takdirle bahsolunuyordu. Ya » ni Recal Gürelinin eserleri altmış şu kadar vilâyete örnek olarak gösterili « yordu. O halde Muğla ve mülhakatı çok değiş miş olmalıydı, Değişen bu beldeyi gör. mek arzüsünu duydum. Biri bu. Bir de başka sebeb var: Denizliye geldiğim zaman değerli mülkiye müfettişlerimizden Nihad Şen - manla karşılaşmıştım. Bana; mühim te - beddillât gördüğünden bahisle Muğlayı muhakkak surette görmemi israrla tav- siye etti. Bir tenkid adaminin bu özleri Muğlayı görmek için doğan arzumu kuv- vetlendirmeğe yetti. Üç #enelik bir fası- la ile Muğlayı ikinci defa görüyorum. Şehirde büyük bir değişiklik var. Kaza- ları ve kazalara giderken yol üstünde bu lunan bazı köyleri de gördüm, hepsi des işmiş. Vilâyetin heyeti umumiyesinde, bir kalkma hareketi vücut bulmuş. Köy ve köycülük davası üzerindeki has- sasiyet bilhassa bu kalkmmayı temin ©. den âmillerin başında geliyor. Sifad istasyonları, fidanlıklar, arı 18 - lah İstasyonları, tavuk ıslah fstasyonla. rı... Köylerde damızlık hayvanlar, yeni okullar, en sarp ve tehlikeli zirvelerde yollar, temiz içme suları, su İsaleleri, köy yolları, köprüler, köy konakları ve daha birçok şeyler yapılmış. Merkezde ve w Vali diyor ki: “Yapacaklarımz, yaptıklarımızdan çok daha” ladır. Azmi her şeyin üstünde tutan bir rejim kakki her sahada muvaffak olur. Her vali gibi ben de bu muvaffakiyete bir hisse katmağ& sacağım.,, Muğla valisi Recai Güreli mülkakatta yeni inşat faaliyeti İse ha- rarello devam ediyor. Villeytin 500 bin liralık daracık bütçesiyle bu bir yi. ğın muazzam işler nasil ve ne şekilde vü cuğa getirilmiştir ve halen devam eden faaliyet ne suretle yaşıyabiliyor? Bu noktalar bu mektubumda sır ola- rak kulacaktır, Muğladaki intihalarıma ait notlarımı müteakip mektuplarımda uzun uzadıya tafsil ederken bu sırrı if- pa edeceğim. Zira büyük ve tamamen ciddi olan bü kalkınma, böyük bir dava- nm tabakkuku haysiyetini taşiyor. Buna rağmen Muğla kalkınmasının kıymetli elemanı Recai Güreli bâldo bildiğimiz tovazıun içindedir. — Nami muvaffa koluyorsunuz? Diye sorduğum suzle, derhal: — Böyle bir iddiada bulunabilir mi , yim? Yurttan manzaralar Karaman, eski eserleri çok bol o- lan bir yerdir, Bu eserlerden biri de resimde gördüğü. niz medresedir. Bu medresenin adına “Nefise Sul- tan,, diyorlar. Bu binayı, © vaktiyle Karaman oğulla - goa mensup bir kadın yaptırmış . tır. o Bugünhay li harap bir halde bulunan bu med- rescyi evka! İda- resi tamir ettire - cek ve gelen tu- ristlerin istifade - lerine arzeyleye çektir, Cevabiyle mukabele ede! 2 g we — Bir şeyler yapıyorsam, yis! y vazifelerden ibarttir! Diyen, sonra da: — Yaptıklarım, yapmak min yanmda pek küçük kaldi tibaria beni tatmin bile €' “muvaffak,, tabirinin israf okan” “ nmdayım. i * Sözlerini sarfeden saym ederim ki, hâlâ o bildiğimiz yanyana bulunmaktadır. "eri Onu hangi sahada söyletme! olduğunu bildiğim için dedi — Neler yapmak istediği “ söyler misiniz? Cevab verdi: — lâkin bunlar o kadar 69” kaç sözle kestirip atryermek imkânsızdır. İnkılâb Türkiş line ülirken yürd bir hi ti. Yapılacak iş, heyeti un riyle, harabeyi mamureye ad yesini istihdaf eder, Biz va mize aldığımız vazifeyi mi talea edince yapacaklarımı romsdan çok daha, fasa: Wil etmek mevklinde kalırız. Azmi her şeyin üstünde Jim muhakkak ki her sahadi olur, Her vali arkadaşım gibi tata ai na bir hisse katmağı cali — Siz ayn! zamanda üye siniz. Gazetemizin okurların? Yü sizin görüşünüzle nasil rim? — Ben köy ve köylüyü Ö yüzünden okumak kelime yanyana getirildiği ml d mıza hemen Türkiye patüzliğü Iktısadiyatı gelmelidir. , Köy mevzudur, köylü is6 pe ta tutan bir kuvvet, Bu güzel sözleri dikkatl8 gat isterken değerli vali: — Bu mevzuu yerinde terki ba faydalı olmaz mi? Diyerek covsb vermemö rakmadan gile bastı vo İ demeye: ' mi) ek ri — Otomobilim! azılar ağ Eımrini vrdikten sonra — Buyurunuz... Dedi, j Onunla gimdi köy yolunda?” e Manisa Hal Ihale edildi Akhisar, (Hususi) — Lütfi Kırdarın himmet v6 Rifat Yenakn gayretiyle sanlar: fkinal edilmiş cl# hazırlığı bu defa bin konto ile (54000) Kiraya 8“ le neticelenmiştir. bayani ve başlanmak üzeredir. Hal£ gençlik Halkevinin bir cınt sabırsızlıkla eklem er 7 e midi pm