İsak Ha İDARE EVİ ŞARTLARI, gi ; Büyük milli düş- manımıZ: ihtikâr Yazan: Nizamettin Nazif Pahalılık karşısında harp açan tek gazete “HABER,, dir. Her nevi eşya fiyatlarındaki (Oo dehşetli © yükseklik, “HABER, in, ilk sayar çıktığı günden. beri daima, dikkatle göz önünde bu- Jundurduğu bir belâdır. “HABER,, in, yedi yıldanberi devâm: surette girişti- ği mücadeleler bu belâyı ortadan kaldı- zamamıştır. Pahalılık Sfeti devam edip gidiyor. Piyasamızın hemen her tarafın. da pusuya yatmış bulunan “büyük milli düşmanımız ihtikâr,, dan acaba hiç mi kurtulamıyacağız?. Bazı: arkadaşlarımız, zaman zaman, bu hâdisemizi gayet sathibir tarz. da ele alırlar. Kâh et fiyatlarının yük- sekliğinden, kâh ipekli çorapların pa halılığndan bahsederler. Sonra bazan komisyonlar kurulur, mesele tetkik edi. Jir, bazan da fâni bir kararla fiyatlar bir iki kuruş düşürülür. Pahalıkğa karş, sistemli, metodlu, bilerek açılacak bir mücadelenin, dikkatle ve titizlikle tat- bik edilecek bir plânm bu gelişi güzel ve günlük tedbirlerle bir tutulmaması doğru olur, İstanbul belediye reisi Muhiddin Üs- tündağ, dün gazetecileri topladı, yarın öbür gün, İstanbulda et fiyatlarının çer beşer kuruş ucuzlayacağını bil di. Bu bir müjdedir. Fakat şehirdeki ihtikâr havasının bununla aslâ değiş- miş olmıyacağın: söylemekten kendi. mizi nasıl menedebiliriz?, Bu aylarda, bize, 25 - 30 kuruşa ku. zu eti yedirilebilirse buna “et ucuzlu- yor, deyebiliriz. Fakat bu etin 47 kus rüştan 40 kuruşa düşmesi ancak, şu mânaya almabilir: İhtikâr, ferdin kesesine kuzunun be. her kilosunda 17 kuruş zarar verirken bundan böyle bu zarar, kilo başına 10 kuruştan ibaret olacak. Ve bu hal ns zamana kadar devam edecek?, Acaba yeni narh tatbik mevkiine kon duğu gün, bundan evvelki narhlar, da gördüğümüz kasap politikası nasıl, ne gibi yeni cilveler gösterecek?. Dükkânlarda et bulabilecek miyiz? Geçenlerde ct ucuzladı dendiği za- #man, ambalâj kâğıtları daha kâbalaş- muş,, daha ağırlaşmış, ve yenilmez ne. viden parçaların kilodaki nisbeti art- mıştı, Acaba kasaplar bu sefer de şu beylik çarelere baş vurup bizi zarara sokmıyacaklar mı? Tecrübelerden belediye kontrol kad- rosunun İtsifade edip etmediğini anla- mak için elimize yeni bir fırsat gelmiş oluyor. Bizde mesele, bir kararm veril, mesinden ziyade tatbik etlilmesindedir. İstanbul şehri, bugüne kadar dünya- nm en güzel kararlarını en bol vermiş olmakla övünebilir. Zira, rekor kendi- sindedir. Fakat tatbikata gelince, çok yayadır belediyemiz.. ». İstanbullunun derdi, et fiyatlarınkları bir iki kuruş indirmekle tedavi edile mez. Et meselesinde göste“diği güzel dikkati kaydederken Muhiddin Üstün. dağa şunu tekrarlamak isteriz: “Şehrimiz, dünyan:a en pahalı şehri olmak hil'atın: taşıyor. Bu berbat şöh- ret, ancak, ticari her madde Üzerinde hassas olmak ve ihtikârı, kat'i surette tepelemekle giderilebilir. Nizameddin NAZIF Eğleniliyor ve içiliyor... Birkaç görüşle yerli mallar sergisi... Serginin Cava'lı asaletmeabı Hemşerilerim muhakkak ki boğazlarına düşkün insanlar. Buzlu şerbet, ayran, pasta, dondurma satan pavyonların önle- ri hmeahmç kalabalık... Galiba pek çoğumuz, Yerli Mallar Sergisini, “Boğaza” mütesllik maddeleri bir araya devşirişi İtibariyle enteresan ve gezilmeğe değer buluyoruz! 10 uncu yerli mallar sergisinin bol eğ- lencelerinden bahseden dostlarım mu- bayyilemi işletiyor: gözlerimin önünde, Anadolu kasabalarımın davullu zurnalı panayırlarmı canlandırıyor... İri ve yağlı avuçlarmı, güneşin altımda pırt) pol yas nan kuzguni siyah kispetlerinde şakla- tarak ydanda fır dönen, nanm ahengine uydurarak narayı basan sesini zur- poblivanlariyle kasaba panayırlarmı... .».. gün sergiyi gezmek kararmdayım.. Tramvay, Şişhane yokuşunun kavsini ct» ç rak dönerken, konuşulan « lara kulak veriyorum... Herkes “Cam a- dam,, dan bahsediyor... ve, “reklâm” m kudreti hakkındaki imanım kuvyetleni- yor... zırtılar — Cam adam türkçe konuşuyormuş! Diyorlar, Memleket hududinrma gireli daha iki hafta olmıyan yahancı “roboto,, nun “n6- zaketi, karşımda düşünüyorum: şu tramvayı dolduran kalabalığın Babil ku- Jesini hatırlatan cavalacoz şamatası be- ni hem kızdırıyor, hem üzüyor... Hâlâ en Kalabalık umumi yerlerde bile yabancı dille konuşmakta Inad gösteren, kendi. mize kendimiz kadar yakm saydığımız bir kısım Yurddaşlarımız için, türkçe ko- nuşan cam adam, ne beliğ bir ders teş. kil ediyor! Ve, gayrlibti kararını hatırir erde okudu işi birer lira para cezasiyle Onuncu yerli mallar sergisiyle “Cam adam,, adeti biribirinin müteradifidir... Sergi deyince gayriihilyari cam adamı düşünüyoruz... Ve cam adamın İsmi geç- tikçe sergiyi hatırlıyoruz... Büyük kapmın kalabalığında, akıntıya kapılmış dümersiz bir kayık yalpalenı- sından sonra, avluya girer girmez, göz- lerim cam adam “İkametgâkini,, aradı. İşte görüyorum: büyük, renkli bir a- fiş... Gözlerini ve kollarmı göğe dikmiş bir iman silüeti... Allabina yalvaran “nm adar, in tâ kendisi... Bu yalvarış- ta sessiz bir feryad s0 İanlardan anlıyorum ki, büyük bir reklâ- ma rağmen, cam adam, ancak kısa bir zaman İçin İstanbullunun merak ve te- cosüsünü tahrik edebilmiştir.. Onun memlekete “cam” girip “altm" olarak çıkacağını söyliyen muharrir aldanıyor! asaletmeab robolonun, sergi komitesine borcunu bile ödiyemiyeceğinden korku- luyormuş... — Cam adam türkçe konuşuyor! Belki doğru... Fakat, “megher” In ka- pısmda nöbet bekliyen, perçemleri şa- kaklarma dökülmüş “palikarya” da, gi- şelerde esniyen yosmalar da, halis muh- lis rumca kellim” ediyorlar! Yaklaşıyorum, ve büet almak Üzere gişeye uzanıyorum... Kırmızı dudaklı sa- rışın yosma, gözlerini süzerek ve gülüm, siyerek, peltek bir şiveyle konuşuyor: — Saat g, gelezeksiniz mamzel! yor.. Komuşu, İs 4 ni deneyenlerin yekânu da bir hayli kabarık.. — Niçin? — Çünküm, cam adam repo yapıyor... Nesin derler... İstirahat ediyor, Hududlardan hududlara seğirten cam adamda, hiç de, sirk kumpanyelarının peşinde panayır panayır dolaştırılan bir “aeihe” hali yok... Bilâkis o, çifter çifter uşaklariyle ve rahatını düşünen edssiy. le, bir Cavnlı asaletmeabı hatırlatıyor... Dostum Hikmet Münir'den öğröndim ki, cam adamın türkçe konuşuşu, bu ba- sit İcad hakkında plâkla verllen türkçe İzahattan galattır... ».. Sergide dikkatli ük çeken şey gü olu- yor: Hemşerilerim muhakkak ki boğazları- ha düşkün insanlar... Buzlu şerbet, ay- ran, pasta, dondurma satan pavyonların önleri kmcahınc kalabalık... Galiba pek çoğumuz, yerli mallar sergisini, “boğa- za” müteallik maddeleri bir araya dev- şirişi itibariyle enteresan ve gezilmeğe değer buluyoruz. Bandoya tahsis edilmiş köşkün ortası. nı geniş bir band gibi kuşatan renkli a. fişte şunları okuyorum: iç! Daha iç! Bir daha İç!.. Ve, köşkün daki banklarda dizili i rmöğe gelen vatan - daşi a yen buzlu Ankara bi- rası pöskür yor. Biraz 8 , Galatasaray Wsesinin taş koridorlarını dolduran insan selinin sen- deleyişinden anlıyorum ki, köşkü geniş bir band hulinda kugatan afişin tavsi « yesine uyanların sayısı bir hayli kaba- rıktır... Korldorlar... Bu tek kalabalık şeklile on- İarı karınca yuvalarına benzetmek isti. yorum... Bilmem karınca yuvaları dikka. tinize çarpmış mrdrr? Bu çalışkan mah, lükların yuvalarma giriş ve çıkışların. deki intizam biz İstanbulluları imrendi- recek bir derecededir... Kalahulık koridorların ucu beni bir avluya çıkardı: burada ilk yerli tayyare- lerimizden birkaç model görüyoruz... Gözlerimin bütün dikkatiyle, bu eser. leri biz6 hazırlıyabilmek İçin ömrünü ve canmı veren fedakâr Türk çocuğuna it bir iz aradım. Uğursuz bir kazaya kurban giden Salâhsddin Alan'ın temiz hatırası taziz için bir iz, bir fotoğraf... Yok... Türk, kadir bilir ve unutmaz. Salâhad. din Alan, küçüğünden en büyüğüne ka- dar bütün yüreklerde yer almıştır. Nu- ri Demirağ müessesesinin bu unutuşun. da hiçbir kast aklımdan geçmiyor... Bu- nunla beraber, kabul etmeli ki, bu ih- mali affettirecek biç bir mazeret de mectt değil... Dönerken, üst kattaki resim sergisi- nin-tabelâlarını görüyorum: #iyah ve kali; Oklar, inatçi bir Birarla, Kalabalıs Za, boz merdivenler! gösteriyor, FAkAt, hiç kimse, sânatı,“bu te merdivenlere tirmarimak 'külfetine katlândcaK bir de- Zerdö bulmuyor. Ve, bir saniye sonra, tam karşımda, paşkinlik ifade eden bir afişle kargilaşi- yorum: Avucuyla ağzımı örtmüş, gözleri faltaşı gibi bir adam “hayret!” diyor... Hayret! Sanata karşı mı? Nuri Demirağ miiessesesinin nisyanı. na mı? gösterilen alâkasızlığa Bahçenin bir köşesinde, kalabalik ara. smda, uzun kirmizi fesler vö beyaz elbi. seler görünüyor... İlk bakışta, sergi zi- yarsiçilerine koğ vakit göçirten yeni bir numara hissini veriyor... Wakat, değil. Bunlar, dost Mı» » donanma kumanda. nw getiren Elmahrusa yatı mlretie- batı... “Atir karmca” nm etrafmı çevir- mişler... Kimisi atlara binmiş, kimisi a- rabelara dolmuş... Kirmız fesli Mısır babriyelileri, bana, Bimahrusa süvarisinin Hikmet Münir. den dinlediğim bir fıkrasını halırlatıyor: Tüm Amiral Mahmut Hamza, bundan yıllarer evvel de Türkiyeye gelmiş... Zamanm padişahmı, at-üzerinde görmüş. Sırtı çıkık padişah, kübeylânm üzerinde uyuklar vaziyetteymiş, Ve, onu ge. kaykılıp düşmekten bu #ayısiz ni - ganlar koruyabiliyormuş... ... Iç! Daha iç! Bir daha iç! Ve, ben, içmeden sarhoş olmuş gibi- yim... Hava öyle sıcak ki? Köşede bucakta fısıl fısıl konuşan çift. leri görüyorum... ... Tramvayda, yüksek sesle konuşan iki bayan — Sergiye gittin mi azizim? — Maalesef... — Ne yazık, ne yazık... Dostum, va- kit kaybetme, git... Pastanm ve şerbetin en lezizini orada bulacaksın... “Kadının,, en nefisini orada göreceksin... Git, azi- | zim, çit... Süheylâ Şefik Girit isyan HMET EMİN YALMAN yan teşebüsünden yazıyor: “Balkan © mileltleri aci ders almış milletlerdir. Bu 105. nelerce çok pahalı bir suretiğ dir. Hepsi için en büyük ve İstiklâlleridir. Menfi , kundaki her kımıldanma, mill istiklâle karşı hazırlanmış bit“ gi Bu Gibi sulkast teşebbüs ve hürriyete doğru olan | neki yük bir engeldir. Çünkü det nakaşa bürriyeti, ancak reji ruz olmadığı ve kendi hakki” get duyduğu takdirde ileri gidebi tehdit hareketi, memleketi riyelinin ferahlığından — biri düşürür. Çok şükür ki Yananistandsl ği , ket, rejimi tehdit edecek bil mış, bir takım çılgınların lik adımda kayaya yer bir netice vermiştir. Yunan Hegel tihandan herhalde kendi i büyük bir itimatla çıkacak ** da hürriyetin — genişle! almak imkânına daba ' Bifa gi İnsanın güzelliği çirkinliği H ASAN KUMÇAYI yazıyor” “Cam adamı seyredenler bni ğ nun dışındaki güzellikle İSİ lik arasındaki tenakus b kalıyorlarmış. İnsan bütün veni i van, yalnız kafasile insandi” © insanın Üzerindeki güzellikler “rd likleri ararken vücudun dı$i get Eil, sadece Kafasının içini (et ru-olur. vd Fakat insanın hayvani m€ ki güzellikler ve çirkinlikle” * hut insan etini delip geçeü “yy eğ dır ile görülebildiği halde Eğe lığım teşkil eden kafasının i© celeri, bu düşüncelerdeki çirkinlikleri hiç bir fenni yat ye Miletile ayırdedemiyorus- şünceler flil ve hâdise bali e Gellisettiği samandir ki bir rar vercbiliyoruz., Tramvay Şirketi P kalmış! A BİDİN DAVER yazıl0”* yah? “İstanbul Elektrik şirketi - Ali Çetinkayanın büyük yim? / mete geçti, ei Şirketin eski hesapları iy Trümvay kumpanyasından a alacağı olduğu meydana p trik şirketinin yeni idaresi teyince Tramvay kumpân: verse beğenirsiniz. # — Paramız yok! çaresi 4 Tramvay kumpanyasın# “i Yar mu? Bu şirket, her se© sal kâr eden bir müessesedir: * parası olmuyor. Fakat Şir parasız kalmış olacak Kİ el tehdeminin ihtiyat ve HU dg nın 560.000 küsur Mrasimi Gl nin“deve yapmış olduğu #ö meyi pus P* ei yu Eye gi vay şirkelinin değil; fakat müstahdeminin hakkı oi” bankada yalnız 190,000 Hira Hiç zarar etmiyen, bilâki$ tazaman kâr eden Tramif in #nın, mersurin ve müstebö yat ve muavenet sandığı” sını da alacak kadar par A ii $i, tetkike değer bir mev zim için değli; muhterei çin tetkike değer bir mev” Pi A e e Da e e e e emi be eee a EA AZA