—. “ TEMMUZ — 1038 | (Dünkü nüshadan devam) | İ Le dalganm Fransis Speyte ze * Sırada dümende bulunan © ve Ni te sebep olan Mişel Behan; i mmel? | ği la yağd. Diğerleri bu sese işti- İİ yarı biç tayfa olan Sullivan ayni hayra mânidar mânidar O'Briene ei İda Çocuklardan biri olmalı ülâhazasnı Kaptan yürüttü, # ii . ileriyi sa İçimizden birinin di. termâk için canını feda et- ç Ahtamanca bir hareket olur. an hep bir ağızdan: Miri diye kahramanca bir hareket o- tekrarlağılar. 7 gene devam etti; ii Ki : t ci, Sürünüyorum ki bu fedai, biri olmalı, Onların bak - ak gr e Yek, yalanı Yetinde oldukları aileleri Mvilmaz "1 için bü i ik için büyük bir kayıp Ta: di; aker Aralarında mursldanıyorlar- | Ml ir eri Arkada be Dör Tıları yok, çocukları yok? dan e bu haksızlığa bir ağız. —B er? Miz çi gp Crmiz da, bizim ve sile ba inkiler kadar kiymetlidir. ci mi bağırmağa başlamıştı: MA baka, 5 biliyoraumuz ki dul ans- im. Ben ölürsem © aç “ik ediyorsunuz. o Böyle “çük olmaz, Hepimiz ara- kelim, kur'a kime düşer- il dam İman müdafaa eden yegâne a- “na, dah “idu, Kuraya büyükle. du, b edilmesinin çok doğru ol Hapı, Yüyordu, ii kaptanla Sullivan adındaki Münda kur'an sade çocuklar a- Maha, s#kilmesine israr ediyorlardı. Büte hai 16 aralarında bir ağız kav. i kaim, Bu arada Sullivan bir | — Senin vücudun bir ayak evvel or- tadan kalkmalı. Bak senin yüzünden patırdı çıkıycr, dedi. Ve sözünü bitirir bitirmez, çocuğun üstüne yürüdü, Onun işi bir an evvel bitirmek istediği halinden belliydi. Çocuk kaçınca tayfalandan bir kısmı bu takibe iştirak ettiler. Zavallı çocuk yakalanacağını anlayınca kur'anın kü: çükler arasında çekilmesini kabul et, mekten başka çare olmadığını görmüş ve; — Kur'ayı kabul ediyorum, diye ba- ğırmağa başlamıştı. Kaptan tahtalardan muhtelif uzun luklarda dört değnek keserek Sullivana verdi, Sullivan yüzünü ekşiterek O'bri- ene; — Belk; hile yapacağız diye düşü- müyorsun, dedi, kendin çek te için rahat etsin., O'Brien bu teklifi kabul etti. Çocu- Zun gözüne bir mendil bağlanmış, ve arkası Sullivana dönük olarak yere diz göktürülmüştü. y Kaptan: — En kısa değneğe kimin adını ve. ritsen 6 ölecek! dadi, Sulivan değneklerden birini yukarı kaldırdı. Diğer değnekler avucunda saklıydı. Onur için elindekinin en kısa değ- nek olup olmadığını gören yoktu, Sullivan sordu; — Bu değnek kimin kısmetine?, O'Brien cevap verdi: — Küçük Coni Şihan'ın k:smetine!., Sullivan değneği bir kenara koydu. Etralındakiler onun en kısa değnek olup olmadığını anlayamamışlardı . Sullivan bir değnek daha kaldırarak sordu: — Bu kimin kısmetine?. HABER — Aksam oostası * Fransis Speyt eğe O değnek te evvelkinin yanma kon- du. Üçüncü değnek ortaya çıkmıştı ş — Bu kimin kısmetine?.. — Benim... Ani bir bareketle Sullivan değnekleri birleştirdi. Kimse görmemişti. Sonra büyük bir soğuk kanlılıkla? — En kısa değnek sana çıktı, dedi. Tayfalardan bir kaçı aralarında: — Kahramanca bir hareket olacak! diye mırıldandılar.. O'Brien, pek sakindi. Yavaş yavaş yerinden kalktı, Gözünün bağmı sıyır. dr. Etrafına bakındı. Sonra sordu; — Nereden bana çrkan kısa değnek? Kaptan yerdeki dört tahta parçasını gösterdi: — İşte! — En kısa değneğin bana çıktığını nereden biliyorsunuz? Sen gördün mü Coni Şihan?, Çozuklarm en küçüğü olan Coni Şih- ân çevap vermedi, O'Brien ayni suali bu sefer Mado » neye tevcih etti; — Sen gördün mü?, — Hayır görmedim. . Tayfalar homardanmağa başlamış - lard:. Sullivan; — Kur'ayı kendim söyledin, kendin kaybettin, dedi.. Kaptari da tasdik etti; — Her şey yolunda yapıldı. İşte hi- le hud'a yok. En kısa değnek sana çık- tı. Artık bir diyeceğin olamaz.. Hazır. lan. Aşçı nerede?. Gorman, buraya gel.. Biriniz de yelken bezini getirin. Jack London Aşçı şaşalamıştı; — Peki, iyi ama ben nasıl yaparım bu işi?. diye soruyordu. O, gözlerinden ve çenesinden, zayıl iradeli olduğu anlaşılan bir adâmdı.. O'Brien: — Bu alçakça bir cinayettir! diye bağırmağa başladı. Mahoney teselli verir bir sesle ço- cuğa: — Ben ağzına koymuıyacağım. Bir lokması bile boğazımdan geçmiyetek! diyordu. Sulivan müstehziyane ; — O halde senin Hisseni, ona daha fazla lây;k olanlar yer, dedi. Sonta aşçıya âmirane bir sesle: — Haydi bakalım! Dedi, Gormen kararsız kararsız protesto ettiz a — Çocukları öldürmek te benim işim değil ya). Korkaklığı yüzünden bu felâkete se- be polan Behan onu tehdit etti; — Eğer bize yemek tedarik etmez - sen seni yeriz. Nasıl olsa birisi ölecek.. Sen gebersen ne çıkar?. Coni Şihan ağlamağa başladı. O'Bri- en mbavereyi belecanla dinliyordu, Yüzü sapsarıydı. Dudakları titriyor, &- ra sıra bütün vücudu bir ispazmozla sallanıyordu. Gorman ayak direkordu; — Ben buraya aşçı olarak giridim... Mutfak kalsaydı, komanya da olsaydı vazifemi yapacaktım. Lâkin adam kese- mem, Şeraitimizde bu yoktu. Sullivan: — Peki öyle ise, şimdi sen görürsün bak, dedi, Ve bir hamlede aşçının başmı arka- 'dan yakalayarak geriye doğru çekti. buz teli gibi geril. miş, ortaya çıkmıştı. Sullivan gemiei, Jerden birine seslendi; — Ver şu çağı Mayk... Çeliğin temasiyle aşçr irkilmiş, ba Zırmağa başlamıştı: — Olur, olur.. Kabul ediyorum, Ço- çuğu *en tutarsan ben keserim, Aşçının acınacak vaziyeti nedense O'Briene cesaret vermişti: — Zarar yok, Gorman, dedi. Yâps- cağını yap.. Senin istemiye istemiye yaptığını biliyorum... Sonra kaptana dönerek ; — Hazırım efendim! dedi. Kaptan kocaman eliyle çocuğun ko- una yapışmıştı. Çocuk onun temasın- dan iğreniyormuş gibi kaçmarak: — Lüzum yok efendim, dedi. Kıpır. damadan dururum.. Behan, Ccni Şihana bağırdı: — Zırlayıp duracağına koş yelken bezini getir. ' Bunu söylerken çocuğa bir de tekme yerleştirmişi,, On iki yaşmdan fazla olmıyan bu zavallı çocuk açlıktan o kadar zayıf düşmüştü ki yelken bezini bin müşkü- lâtla getirdi. Göz yaşları hâlâ durma: mişte. (Devamı var) Casus Cevahirciyan Abdülhamid zumanmda Ermeni RAımçak ihti komitesinin ihti. lâl teşebbüsü nasil ortaya çıkt ve Abdülhamidin casusu Cevahirciyan ihulal teşebbüsünü bükün — delillerile ortaya çıkordığı halde neden mak. küm oldu? Yirmiye yakın kişinin idam ve müeb- bet kürek, sürgün cezalarile cezalandı. rılmalarma sebeb olan bu yakin tari- hin en heyecanlı ihtilâl hareketini HABER'de okuyacalısmız. elik AK a LU Şimdi size haber gönder - Rl. Yacak bir çöcük gibi yü - Mig baruştardı., Sonra dudakların » de üfle döküldü, .Az sonra hid - ağ e Noterde kilisesine gö. iği Nİ taç gönderdiğim k enli li her biri on iki frank kiy. ii. :. ON İlki mum neye yaradı”. : ve Sr içinde moi dediniz? Abı, ha şim di uyuyabildi, şevketme- — az, yin Uyandırmak doğru ol- ii a — Yavaş ve Yumuşak bir sesle: iğ Margarin, Gnu barif hü ilerle; in geçilecek kapıya fi ensesler önüne atıldı- e da uzaktan göreyim. eki on iki kere küplere bi. Rdİ, kraliçenin hemşireleri di Yavaş, yavaş ko- Yürüyor ucuna kadar Betim amı gene bir Yaramıyor, tahtaların gıcırdama - €n saz, şe rmış, dedi, Sna sale ib ba hayre delâlettir.. il kayı? Beğecek demektir — ke daha çok Lu» Taa iye Bitmek bie geli / iy kavradığı kapıyı İİ ilâçlar boşuna gitmiş - BURTDAN ı değildi. Fakat nedense çekindi ve geri çekildi.. Ayni zamanda Blânş kralı ha- fifçe ibadet odasına doğru itti; — Gidiniz şevketmeab, gidiniz, - de - di. Bizi işimizle başbaşa bırakınız, — Fakat... — Nöbetin tekrar gelmesini mi istiyorsunuz? Kraliçe sizi görür veya sesinizi işidirse müteessir olur. Sizi çok sevdiğini bilirsiniz. Kral yumuşamıştı; — Evet, beni çok sevdiğini bilirim. » diyerek ibadet odasına kadar ilerledi, Kapıyı da birdenbire kapattı, Kral içe- tiye dönüp dönmemekte bir kaç daki, kalk bir tereddüt devresi geçirdi. Son- ta, âyaklarının ucuna basarak yürür - ken: — Rahat et, Margarit. Rahat uyu. Senin iyileşmen için her şeyi yapaca- ğım, diye mırıldandı. Ayak seslerinin Margariti rahatsx etmiyeceğini sandığı bir mesafeye ge- lince eski ümirane yürüyüşüne başla - dı. Kızgınlığı gene nüksetti. Av için davet edilen senyölerin bulunduğu bir salona girdi. Kapının yanımdaki münadi : — Krali, . diye bağırdı. Başlar eğildi. Herkes sustu. Kral; — Efendiler.. » dedi, - Bugün ava gitmiyoruz. Sonra titrek bir sesle ilâve etti: — Kraliçe hasta., Ateşler içinde ya- yor, Bu söz, iri vücudlu, davetliler ara « sırda bir mırdltırın kompasına sebep ol du. Sonra bu mırsltrlar gittikçe kabar. dı, büyüdü. hıçkırıklara, dualara ve bu arada bir murltı şeklinde bedualara çevrildi. — Bu bir büyüdür!. — Hümmaya büyük tesiri dokunan büyük İspanyol azizine şövalyelik kor- doniyle mahmuzlarım: vereteğim.. Gurman vazifeni bir erkek gibi yaj Aşçının gırtlağı BÜRİDAN ——— ram sökülmesi... Bunlar da hesaba da- hil olunca iş, pek fenaya varacaktı. Hakikaten kâğıdı we yapacaklardı. Yırtıp atacaklar muydı?, İkisi birden: — Yakalım!. diye bağırdılar... Bigorn: — Siz onu bana verin, Ben çaresine bakarım! . dedi ve kâğıdı aldı. Büktü, cebine soktu, Sonra, merdivenin yolunu tuttu. Aşağıya artık derin sessizlik çökmiş, Giyomla Rike masaya dayanıp uysmuıya başlamışlardı. ww Ertesi sabah, Büridan, Filip ve Gotye kendilerini yukarıda söylediğimiz gibi Bigornun getirdiği haşarat yatağınlia. ki dar bir meyhanede Bulmuşlardı. İurası Noel - Jamb - Tortun meyhane- siydi. Devriyelerin kendilerini taciz et- memesini istiyenler, iyi bir ücret mu. kabilinde, debdebeli değilse de endişe" tiz bir büsnü kabul görürlerdi. Bigorn: — Monsenyör Büridan, parâniz var mı? - diye sordu. — Para mı? Sana geçen gece iflâs et- tiğimi söylemedim mi? Filiple Götyeye: — Ya biz de » diye tekrarladı. Ikisi de ceplerini karıştırdılar, Cep. lerinde buldukları paraları biribirine karıştırarak Lansöloya uzattılar, Bi- görn bunu kâfi gördü. bi Filip; : — Olup olacağı Bunda ibaret. dedi. Bizi de iflâs etmiş sayabilirein.. Gotye: — Bu da meyhaneciye yeter sanı- tım. Biğorn kapıya doğru ilerlerken ce vap verdi; — Kâfi görür sanırım. Büridan ; “145 deyiz.. Ne yapacağız?. Beş parasız ka. İan ve mağlüp olan bizler, iç müthiş düşmanın karşısındayız, Onlar bizim ölümümüzü istiyorlar. Biz, hepsine ay“ rı, ayrı tedbir almalıyız. Önce Kont dö Valuva.. Bu wrada kapının eşiğine varmış bu- İnan Bigorn titriyerek yerinde dur- du. Büridan devam etti: — Sonra da elinden gelse, bizi pen, çeleriyle ezecek kraliçe hazretleri. Filip sarardı: - ; — Sevdiğim kadın, Ok! Büridan!, * diye murıldanâr. — Evet kardeşim. o Üçüncüsüde Marinyi« Yani benim sevdiğim kizın babası, bâbanızla annenizi öldüren a- adam. Şüphe yok ki siz de, bu dakika da elinize geğse bu herifi ecdadına ka vuşturmakta tereddüt etmezsiniz. — Bu işi ben hakkiyle yapabilirim., diye homurdandı. - Büridan: — Peki Filip, . dedi. - Öldürmek is- tediğiniz Marinyi sevgilimin babası. Benim öldürmek istediğim kraliçe de sizin sevgiliniz, Görülüyor ki vaziyeti- miz pek nazik.. Bu hususta iyi bir ka- rar vermemiz lâzım.. Vâziyetimiz yal- nız bir kişiye karşı böyle değil. O da Kont dö Valuva., Onu da ben haklarım, Bigorn, Büridana garip bir şekilde baktı, — Könt dö Valuvay:... Babasını! Diye mırıldandı. Üç arkadaş, konuşurlarken o da mer divenler'len inmiş bulunuyordu. N Larsölo, doğruca enli yatağın- daki, senelerdenberi tanıdığı bir tüdca- ra gitti. Bir koltukçuya.... Kulağına fisladığı bir kâç kelimeden sonra Filiple Gotyenin eline verdikleri