ul YAA k KENE Yazan: Ş. Rober Düma İMA Çeviren: F. K. Fabrika askeri kontrol altında, civarında dolaşmak bile tehlikeli. — Bakın mesele nedir dostum, Aja- urmız Brosilov, hani şu “Smeking,, lâka- biyle anılan adam beş altı gün evvel bi- ze fevkalâde mühim bir haber verdi. Tafsilâtı şu dosyada. Birazdan teferrü- &tiyle tetkik edersiniz Almanlar Mi rgde Hollanda hudu- du civarmda, Safingen fabrikalarında &on derece hafif bir tavyara motörünün | tecrübelerini gayet gizli tutüluyormuş, Motörün madeni ha- Titası rivâyete göre alüminyomdan da - ha bafifmiş. Daha mühimmi bu motör tamamiyle denebilecek kadar sessizmiş. Tecrübeler simdiye karar şaşılacak de- recede muvaffak neticeler vermiş, — Çok mühim!, — Değil mi ya? fakat bildiğimiz bun- dan, yani rivayetlerden ibaret... Brosi. Jovm verdiği mulümat arasında akla ya. kin gelenleri olduğu gibi saçma Sapan şeyler de mevcut... Hava nezareti tek- nisiyenlerine sordum. Meseleyi birlikte tetkik ettiğim general Bontran fennen böyle bir keşfin imkânsiz olmadığını söyledi. Hava nezareti daha fuzla malü- mat almamızı ehemmiyetle istiyor. Fakat Mözelbergdeki fabrika askeri kontrol altında, civarında dolaşmak bile bizim için tehlikeli... O mıntakadaki ma- balli zabrta teşkilâtı da takviye edilmiş. Fabrika işçilerinden malümat almak da mümkün değil, aralarında hafiye tümen timen... Benua şaka etti: — Yani kölây mı kolay bir işi — Evet. Bilhassa #izin * için biçilmiş kaftan! #izi işte bunun için çağırdım. Ha, daha vereceğim malümat var. Bu motör İşini Almanyanm en büyük ban. gerlerinden müteşekkil bir konsarsiyom finanse ediyor. Bu bangerlerin hepsi hakkında ayri ayrı malümat toplattım. İçlerinden üçü kadın düşkünü, sefih «a dam — Şu halde bu aöşmlaria Pa. 132 meğgul olabilir. — Noel Serviny mi? — Evet. Onun gibi zeki ve bilhastn güzel bir kadın muhakkak bu işi becare- cektir. yapıyorlarmış. İş in hulâsası şu: | — Müsandenizle bu hususta ben sizin | kadar nikbin olamıyacağım. Almanya » dan sizi çağırmaya karar verinceye ka- dar ben epey düşündüm. Evet, Seviny zeki ve becerikli bir kadındır. Fakat manevi metaneti ne derecede kuvvetli olursa olsun bir kusuru var ki, nazarım- da onu küçük düşürmeğs kâfidir: kadm oluşu... Benimle epey zamandır çalış niz İçin prensipimi bilirsiniz; mühim me- BİNME DEDI İJEDİEBİİ! selelerde kadınları işo esla karıştırma. mak... — Fakat o alelâde bir kadm değildir. Leonar hüâdis ğını bilirsiniz. — Evet! Evet! Fakat Loonar mesele- #i do İkinci derecede bir işti ve çiğnen- ancak yutulması kalmış bir lokma - an ibaretti, Siz her şeyi hazırlamış, :ervinye rolünü öğret niştiniz. BulunduVı suyun cereyanla - rı ölçüldüğü ve sevdiği yemler anlaşıl- dığı takdirde balığı avlamak kolaydır. O zaman oltayı stmaktan başka yapacak Iş kalmamış demektir. Loonar güzel ve kurnaz bir kadınla başa çıkacak adam değildi; Serviny kolayca hakkından gel. di. Fakat bu #efer ayni vaziyet yak ki Kime karşı çalısacağız? malüm de gi! Bunu mahsllinde tetkik etmek özen, Serviny'in bu işi tek başmu becorebile- ceğini iddia edebilir misiniz? Hayır, de- Zil mi? Sizin ikinizi beraber yollamağı da dü- günmedim değil; fakat bu da tehlikeli... Serviny gihi güzel bir kadınla orada nuı- zarı dikkati celbetmemeniz imkânsız o- Jacak. Peşinize sürüyle polis düşecek ve rahatça çalışamadıktan başka yakalan « manız ihtimali do kuvvetlenecek. Binaenaleylı, bu işi yalnız başınıza 4. zörinize almanız kizim... Kadın bu işi be- ceremez, Size birçok defa söylediğim gibi ben kadınlara mühim casusluk işlerinin ve - in a NİN ki Çün emileme eden tim askevotli. olursa olsun ni - hayet kadındır, Yani efendisini arayan bir esir, erkeğin esiri... Hoşuma giden bir erkeğe rasladı mi yelkönleri suya indir- diği gündür! — Almanlar böyle düşünmüyorlar sa- Mirim, — Herkes kendi düşüncesine göre ça- lişır. Hem bana Söyleyin bakalım, şimdi- ye kadar harikulâde meharette hangi ka dm casus ortaya çıkardılar? — Elisabeth Sehragmülleri urutuyor- sunuz galiba? — Eve! rüylayn Doktor” dan bah- setmek $stiyorsunuz. Onun maceraları hep romanetlarm mubayyilesinde doğ . muştur. O daha ziyade zeki ve becerikli bir âmirdi, Onu anlatıldığı gibi kabul et- sek bile bir çiçekle bahar olur mu? her kaldenin bir istisnası vardır; benim koy- duğüm kaidenin istisnası da “Matmazel Doktor” olabilir, Bana ondan başka bi- risini söyleyin bakayım, Kolonel bir an sustu, sonra devam 6- derek: DEMEN» indo ne Üstadane çalıştı. l — Gönderdiklerinin hepsini yakala - dik. Bu eteklikli av için bir tek tuzsk kâfi: aşk! Onları yakalamak üzere avma göre İs ki nevi avci kullanırız. Yakışıklı bir de- likanlı, avt şehvet tarsfından yakalar, Yahut münevver bir âşık, onları malâ, matiyle mesteder. Hor iki avcının ceb- leri tabii dolgun olur, Para muhakkak bizrm, bu kapana konulan yağ parçası vazifesini görür. İşi bir kadına havale etmeği neden is- temediğim şimdi anlaşıldı ya? Şu dosyayı alıp tetkik edin. Bir fikir edinince gelip beni görün, Kolonel, Benuanm eline bir tomar kâ- Ğit uzat, — Yanda, kumandan Dranjenin odası- na güçin. Kendisi seyahatte, orada ra - batça çalışabilirsiniz. » s 4 Akşama doğru yüzbaşı Benün kolone- in ziyaretine gitti, Kolonel onu görür görmez sordu: — EF, nö var n6 yok bakalım? — Kolonel, bu işi başarmayı deneye- ceğim. Fakat korkarım ki çabuk cimri. yacak. Yarın hareket etmek niyotind. yim. Evvelâ fabrika civarma gideceğim, Sonra bakalım ne olacak? Alacağını ma- lümata göre sohrasını tesbit ederiz. — Mükemmel! Seyabatiniz için Hi- zumlu şeyleri yüzbaşı Darso ile görilşe- rek temin ödin, Yanmıza mümkün mer. tebe fazla para alm. Muhabere için bir hilra ira. mlaktukhunuzm winlersnadiniz ae Kolorado köyleri, çetelerin akınlarından bıkmış, usanmışlarâ Kıyafetlerimiz iyi idi. Tabancaları - imz da vardı. Yalnız, çete hakkında ma- lümatımız yoktu. Lözum olan şeyleri, öğrenmek için, bir kaç akşam Kolora- do meyhanelerinde, barlarda dolaşmak icap ediyordu, Ve bir gecelik gezinti sonunda her şeyi öğrenmiş bulunuyordu, Kolörado dağlarmda yolcular gez- mekten korkuyorladı. Köylüler burada türeyen çetenin akınlarından bıkmışlar- Çete, paralarını, kıymetli eşyalarını yağma ettiği gibi, davar sürülerini de alıp götürüyordu. Çeteye karşı alman tedbirlerin hiç birinden bir netice Ohasl olmamıştı. Kolorado valisi eşkıyaları takip için da- ğa bir çok jandarma ve polis gönder. diği ve civar köylerde milis taburları teşkil olunduğu halde, eşkıyanın cina- yetlerine, soygunculuklarına nihayet vermeğe muvaffak olamamıştı. Her de- fasında eşkıyalar canlarını kurtarıyor ve kisa bir zaman soygunculuklarına fasıla verdikten sonra tekrar mel'unca hareketlerine devam ediyorlardı , Kolorado dağlarında, dar bir boğaz- da, bir lokanta vardı. Sahibi (Con E- bert) adında biriydi. Bu adamın eşki- yaya yatakirk ettiği söyleniyordu. Halk ve hükümet hep ondan şüpheleniyor, bazılarında şüphe, kanat şeklini alıyor. du. (Con Ebert)ji ve lokantasını çok za- manlar göz nde bulundurdular, bas tüar, rlar, fakat sonunda eşkıyala .—.y hariçte bir vasıta adresi tesbit edin. İs- | pi, ip ucu elde edemediler, tediğiniz şekilde hüviyet evrakı hazır- Yansın, Bunları geçeceğiniz memleketle. ria konsolosluklarma vize ettirsinler, Haydi şimdilik Allaharmarladık ari « zim Brünel! (Devami var) — Allah allak! Karım erkek elbisesi mi giymeğe başladı acaba? Bize bu tafsilâtı veren adam dedi ki: “e Halkın bir kısmı, Con Ebertin eşkıya İle ortak olduğuna kanidir. Bir kıtmr ise, Jokantasının defatla haydut- lar tarafından muhasara edildiğine, ve Ebertin silâhla mukabele ve bunları defeylediğine bakarak çete ile alâkası bulunduğuna inanmazlar. Aksi iddiada bulunanlar da, haydutlar tarafından ya- pılan hücumları yalan ve bir kormed yadan ibaret bulunduğuna hükmediyor» lar. Bu tafsilât ve malümatı öğrendikten sonra Sağlamgözle atlarımıza atlayarak Con Ebertin lokantasının yolunu tut- tuk, On saatten fazla at üstünde kaldık. Ve çok üşüdük ,, Yazın son aylarında olduğumuz halde, hava berbattı. Puslu ve sulu bir hava,, Şapkalarımıza çiy yağıyor, soğuk rüzgâr yüzümüzü, bur- numuzu fiskeliyor, soğuktan kulakları- mız yanıyordu. *BERE E BÜ YAN YARANCANIN ni Lokantayı görür görmez, Sağlamif ze dedim ki; — Ebertin lokantasında yatmaktan bu soğuk havada, kırlarda, ağaç alti yatmayı tercih eden pek çok kimse! verdır değil mi, Sağlamgöz! — Belki, Her halde biz rahat sahi” uyuyacağız., il — Belli olmaz. Yalnız birimiz W ken, birimizin uyanık kalmasının olduğunu unutma! Lokantaya yaklaşmış ve yüksek tahta perde ile çevrilmiş avluya gif J miştik., | Sağlamgöz dedi ki: — Bu ne hava Tom!. Bu yaz deği” İkincikânunun tam on beşi.. Bak görü nürde kimseler yok, lokanta sahi; belki de şimdi sobalarının başında MW safası yapıyorlar! — Yanlış düşünüyorsun, Lokan! eğer zannedildiği gibi, eşkıya ile berse, gelen yolcuları haber vermek i$i” bir tarafa muhakkak bir gözcü koymti tur. İl Sözümü kemiz bitirmemiştim, ki, kantanın kapısı açıldı, eşikte, çam ması gibi bir adam göründi Hemen Sağlamgözün kulağına; o — Con Ebert bu olacakl, - Dedim, Sonra bu iri yarı adama di nerek sordum: i — Getemizi burakla geçirmek istiy? ruz, Bizim ve atlarımız için yeriniz w mı?. İ — En mükemmeli var.. Arkadan Mü sim A gi enini — Hayır!,. Ni — Siz salona giriniz. Uşak atları İsra götürür. Birer içki vereyim Yorgunluğu alır. Şarabımız pek hurdur. Bu teklife muvafakat cevabı ver: Ve sonra Sağlamgöze dönerek ve 1 başka bir adla; i — Hayai, Pol, içeri girelim! di Biz lokantaya giredken, önümüz! geçen bir uşak atlarımızı ahıra götü mek için, dizginlerinden çekmeğe Lu ladr. d Salon geniş değildi. Fakat güzel © şenmişti.. Sağlamgözle bir köşeye turduk, Rahat ve emin, şarapların gelm beklemeğe başladık.. Nihayet şarâ| geldi, kadehleri hemen yuvarladık. kikaten güzel bir şaraptı. Lokanf” bardaklarımız; doldurmak için geliyor, güler bir yüzle bizi me etmeğe çalışıyordu. ZA li (Devamı hemen seni gidip görsün, önlinde diz çöksün, darılmışsan bana ya genin başını, yahut da artık sffettiğin haberini getirsin. Benim bürn- da örarüm güzel geçiyor, canıma kardoşçiğim; Provans hayalırım nö- sıl geçtiğini bilmek istiyorum, Bizim elleye, Havana'nın yaprak eigu- raları renginde bir İspanyol karıştı; senden de daha bir tebrik mektubu olsun gelmedi. Gerçekten söylüyorum, güzel Rene'ciğim, merak içindeyim; yoksa dertlerin, Üzüntülerin var da bon üzülmiyeyini, gevincime bir zekir kalilmasın diye söylemiyor, hep içine mi sindiriyorsun benim hain kardegçiğim? bana hemen birkaç sayfalık bir mektup yazıp hayatını, en küçücük noktâlarma kadar anlat; hâlâ mukavemet edi- yor musun? iraden hâlâ iki ayak üstünde mi? diz mi çöktü? yoksa Oturdu mu? (En kötü ihtimal de oturmus olması). Senin sile ha- yatımın beni alâkadar etmediğini mi sanıyorsun? Şimdiye kadar yazdıkların doğrusu beni bayli düşündürdü. Bazan Opera'da, bir ta, raftan dansözlerin sıçramalarını seyreder bir taraftan da İçim- den: “şimdi saat dokuz buçuk, Rene belki yor? acaba bahtiyar mi? nun iradesi de, artık umur edilmiyen bülün iradelörin gittiği yere mi gitli?,, diyorum. Bin bir sevgi, kardeşçiğim. aba ne yap ba iradesiyle yapayalnız mi? yoksa o- XXV Rene dö VEstorad'dan Lulz dö Şol'gü'ye tlktesrin Sinl densiz, mygısiz' sana ne diye mektup yazaydım? s5vlene- sok nam vardı ki? son orada türlü zevkler, eğlencelerle, ağkın bü- Nurullah ATAÇ — 08— tün o bahsettiğin halocanları, hiddetleri, çiçekleriyle dolu, fakat benim ancak tiyatroda iyi oynanan bir piyesi seyreder gibi kendim karışmadan baktığım bir hayat sürerken ben burada muttarid, ma- daki gibi hep bir teviye giden bir ömür sürüyorum, Her akşam saat dokuzda yatıp gün doğarken kalkıyoruz. Sofraya her gün ay, ni saatlerde oturuyoruz, © kadar Xi insana veis geliyor. Bekleni). medik en küçük tir hâdise, bir âriza bile yok, Ben, zamanın bu surelle taksimine alıştım; bem de pek sorluk çökmeden. Belki de böyle olması tabiidir; insan, müneccim ve münokkidlerio beraber Lui'nin do kn 66, kâinatı idare odön 6 şmez kanunlara uymazsa, hayat neye benzer ki? nizamdan imti- zamdan bikilmiyor, Zaten ben özene bezene giyinmeği kendime vazife edindim, yalaktan kalktıktan sonra #o/raya ininceye kadar o işle uğraşıyorum: sofrada dilber bir halim olması lâzım; bu hem bir kadın ve ey hanımı olduğum için vazifem, hem de hosuma gi- diyor. Kaymbabamla Lul'yi de pek memnun ediyorum. Çeviren : Yemekten sonra geziyoruz. Gazeteler gelince ben ev işlerine bakınak, okumak (şimdi çok okuyorum) veya mektub yazmak İçin ğ çekiliyorum, Akşam yemeğine bir sâgt kala tekrar İniyorum; ye mekten sonra oyunlar oluy'or, ya bize misafir geliyor, ya biz firliğe gidiyoruz. Günlerimi, artık hiçbir arzusu kalmamış Mi: | yarla beri $andetin ta kendisi sayan bir erkek arusında, io rum. Lul o kadar merinun ki sevinci nihayet benim ruhumu 8 tu. Bazı akşamlar, oyun veya konuşma için bana ihtiyaç hayalimde seninle beraber yaşiy s9nin o güzel, bin bir şekil alan, kalecarlar ve heyecanlar dolu yatına iştirak ediyor ve: “Bütün bu velveleli mukadüimelerif nu ne çıkacak, bunlar kitabı öldürmiyecek mi?,, diye düşü” rum, ; Sen aşkım tatlı hulyalarına nail olabilirsin, kardeşçiğim, nasibim silo hayatının şiirsiz hakikatleriymiş. Evet, senir bana bir rüya gibi geliyor! onu niçin bir roman, masal b#' süalemek istediğini anlıyamıyorum. Sen sklindan ziyade $' dinliyen, aşktan ziyadö büyüklük, fazilet ve kahramanlık bir erkek istiyorsun; sen kızlarm hayata karışmadan önce ları hıflyaların bir hakikat olmasın: bekliyorsun ; mükâfatlı v için fodakârlıklar arıyorsun; arzunun, ümidin, merakın deren lup olmuyacağını anlamak için Felipe'ni birtakım tecrübelerde” giriyorsun. Yavrucuğum, hayali oksıyan bütün o dekorların “ #nda bir mihrab ver ki orada icra edilen âyin, insanı ebedi bağlar, Nikâlun ertesi günü kızı kadın, âşıkı koca eden mtb ktâ, senin bin bir ihtimamla, özüne bezene kurduğun binsy* wödebil Bilmiş ol ki, Lui ile benim gibi evlenmiş olan | da, biribirine gönül vermig iki gencin de, düğün denilen eğli altında aradıkları şey, Rable'nin tabiri ile, büyük bir belkide? ka bir şoy değildir. ğ