10 TEMMUZ — 1938 İaber'den Tarihe Kıymetli bir monografiden bir parça: Köy meracılığı Bir Türkiye tarihinin o müdekkik &. limlerin elinden çıkmış monogratiler üze- Nine kurulabileceğini, vesika ve kaynak. tetkik ve tasnif edilmeden, cemi. Yetin bünyesi üzerine, en gizli köşelerine Ve buzda teferrüata kadar tetkikat yapı İp monografiler yazılmadan, bir Türkiye inden daha yıllarca mahrum kalaca- | tüyük bir deriz İimzı €vveloe bu sütunda kaydetmiştim. bayramı yapılı - içindir ki üslüpkâr vakanüıvisin &a £ yor. İstanbul klüb- te ve mecmunlarda bayağı nâklileri o- | lerinden çoğunun. lan üstat tarihçiler ile bir (erdi bulundu. | iştirak ettiği mü- A cemiyetin bünyesini tetkik kabiliyet İ sabakaları, İstan- VE Zevkinden mahrum tarih Alimlerinin. | bullulardan çoğu el Türkiye tarihinin plânını bile çizemiye. | bette ki görmek is- Bu gün, İzmitte Bu yüzden, HABER — Ayam posts Örganizasyon işini hiç bilmiyoruz! on binlerce Istanbullu Izmit yarışlarını görmekten mahrum kaldı! Kapanış morasi - mi münasebetiyle şohirden (oldukça uzakta kurulmuş 0- lan yeni olimpiyat stadyomunda tam , 120000 insan top - , Janmaştı. Ben bu ka labalığı görünce, ya Seklerini hiç tereddüt etmeden ilâve ede- ilirim, Balkan harbi olurken çocuktum. Deli. İznin siperde, ateş ve kan içinde bu. Maldığı günler, biz çocuklar, denize bir olta kurşunu gibi dalar, pul pul bir Balık gibi çıkardık, Delikanlı yarasının isiyle kıvranırken, beni sabahları, per- in çiçekleri arasından süzülen güneş. Rözlerimin içinde sarı, kırmızı, mor, me. Tekçe renkli ışıklarla karagöz oynturak Uyandırırdı. Bu Balkan harbini tarih ki. adlarından değil, hattralardan, ve asker liğimi yaparken Çatalcada ve Trakya lerinde öğrendim. Çatalcada oturdu- harap evin eski halini kâğıt üzerinde Sanlandırmağa çalışırken, orta halli bir #ilenin zarif ve şirin yuvasını buldum: Sade mutfak, baca ve ocak enkazma gö önünde bir küçük sundurma, ÜStinde bir asma çardağı. asmanm dibin. ÖS kuyu, bir yanmde da bir yasemin a- Varmış. Bahçe erik, armut ve narlar kere daha sebardz ettirmek için bugün, Sok değerli Alimlerimizden Mehmet Ali Sevkinin “köy mer'acılığı ndan bazı par Sâlâr nakledeceğim. Muhterem Mehmet Ali Şevki, Kocaeli yarımadası üzerinde »imaf bir monografi üzerinde çalışırken, © deneme olarak Kurna köyüne zit şim. İye kadar iki kıymetli etüt neşretmiştir » köy mer'acılğı, bunların birincisidir. 4yucumu bu etitten aldığım bir par- $ karşısında bırakıyorum: Köyün sığırı bayıra gidip gelişi ile ev- Sin günlük messisini ayar eder. Sığır Bdinceye kadar erkekler kahveye uğrar, Yvanlar geçtikten sonra işe başlamak Üzere dağılırlar. Kadın, sabahleyin sığırı i tan sonra tarla işlerine katılabi. * akşamları hayvanların yerine korma Ve sağılmasile işlerin arkası alınmış o. si a sığrıtmaç sığırı çevirir: Sığır Gi iyor!.. Sığrıtmaç açtır. e Herşeyden ia Onun ekmeğini temin etmek lâzım vd hayvanları sağar, yattıkları yeri izler, yem verilecekse verir, sığırtma. katar, Süt hayvanlarının bakımı on. “lr. Öküzlerin ve umumiyetle koşum ie Yanlarının bakımı daha ziyade erke- Atir, is « Otlâmağa giden hayvanları müşterek Sarac bıraktıkları için hayvan. 1 başında kakılıp kalmaktan kurtu- k. Bunu çiftçilik kabiliyeti lehine bir © olarak kaydetmek icap eder. çi rada €kincilik, şimdiki halde, bir alez üzerinedir. İşi yolunda sayı. Yanı evlerin sahip olduğu süt hay. Bun, 2 23 değilse 4.5 ten fazla değildir. “ mukabil tek bir inek veya düğe- > evler de vardır. yagi bir inek sahibi alan da sütü sa- Küğ, sarrula riayetten o salıyordur. De ye Sütü e vermez, yoğurt ya. LU çıkarırsa onu tavukları- İtil beraber Pendik pazarına Tereyağını, yoğurdu satıp ye. At yağ veyahut eritmek için * Yazıktır Ki, bu etüdü Haber Peşretmek salâhiyetinden mah- > . Ekrem KOÇU terlerdi. Bunun de, yarışlar münaseba. tile İstanbuldan İzmite halkı ucuz bir tarzda götürüp getirecek hususi va purlar, trenir ha - sarlanmalı, o yarış sahasında o seyir - cilerin müsabaka - kaları takipiri için trtibat alınmalı ve bu tertibatın da ilân edilmesi lâzım de- gil miydi? Başvekilin arrusu İle yapılan bugün- kü deniz yarışlarına, büyük Şefin de yüksek huzurlariyle şeref verecekleri yor. Ve bu da, İrmitteki deniz valine, basit bir kürek yarışından çok daha başka bir veche vermektedir. Fakat ne yazık ki, binelrce İstanbullu, sırf organizasyon noksanlığı yüzünden, bütün arzularma reğmen şimdi İzmite gidememiş bulunuyorlar... Bu kidise etrafında, daha fazla dur- maya lüzum yok. Maalesef birçok işleri- sami? | için e bilmmamniz yüzünden hadsiz hesapsız hatalar yapı - yoruz. Meselâ, 19 Mayıstaki gençlik bayra- mında spor hareketlerini görmeye koşan vatandaşlardan çoğu, bu seneye kadar, Bir casusa âşık olanlar ADINLARA dair gazetelerde ya, lan noşriyat, bu neş- Tiyat ne suretle yapılmış olursa olsun, bekâr olan bas- yersizlik ve İzdihamlardan dolayı adeti saatlerce İşkenceye maruz kalırlardı. Sekiz on bin kişinin toplandığı bir spor müsabakasmın nihayetinde, bu seyirci- leri evlerina götürecek vesalt üç yüz ki- şiyi bile taşıyamıyacak kadar azdır ve zavallı seyirciler saatlerce sokaklarda serilsefil kalırlar.. Bu şekil misallerden yüzlercesini saymak kabildir. 938 olimpiyatlarındn Berlindeydim, Daha Alman hududlarından içeri girer girmez, olimpiyadlar için kurulmuş or- ganizasyonun mükemmeliyetini görme - ye başlamıştık. Her şey, öyle etraflı, övle İvi düsünülmüstü ki son etine ka- dar insan zekâsınm bu kadar güzel işle- mesine hep hayret ettik, Fakat son gün bu hayretimiz iki misli oldu. Organizas- yon mükemmeliyeti sayesinde Almanlar, adetâ koca bir mucize yaptılar. İs »ımdaki arkadaşı - , ma: . — Eyvah, de - dim.. Kimbilir kaç saatte Berline dönebileceğiz, , o Senelerdenberi orada otunun dos- tüm bu sözlerime güldü ve; — Korkma, dö - di. Hava kararır - ken merasim de bitmişti, Arkadaşım he, men saatini çıkarıp baktı. Ve bana da! — Simdi, dedi, şehirden bu kadar u- sak bu yerdeki 120.000 insanın, kaç da- kikada şehre dönebileceğini göreceksin, Ben saatler lâzım zannediyordum. Fa- kat çok yanılmışım. Bu muazzam İnsan kalabalığından, yerin altından, yerin üs. ünden işliyen sürü sürü tren katarları ve binlerce otomobil sayesinde tam 20 dakika “İşinde ortaği kimso kalmamıştr. 22 inei dakikada son kafile ile rahat bir trone kurulup gebre dönerken ağı a- cı kendi balimizi düşünmüştüm. Gariotir ama, şimdi tam iki sene sos - ra, şu İzmit deniz Yarışları bana yine ayni hâdiseyi hatırlattı ve organizasyon işlerindeki büyük noksanımızı yine acı acı düşünüyorum. Karısı haklı imiş! ARBİ Macaristanda, Giyula hastanesinde Piyer Major isminde zengin bir çiftçi feci ıstarablarla kıvrana kiv- işine gelince © erkek işidir. Erkek- | ta ruhlu erkekler tarafımdan daima alâkayla takip edilmiştir. Bu alâkanın hakiki bir vakıâ olduğunu şimdi anlatacağımız vaka da isapt edebilir. Bir hafta evvel Londrada Silviya Bradgor İsminde 24 ya, şında bir kız, ecnebi bir devlet hesabina cassuluk . yapmak suçuyla polis tarafından yakalanmıştır. Bu vaka gazetelerde yazıldıktan sonra Silviya hapiahanede yüzden fazla aşk mek- tubu almıştır. * Avrupanın en eski kayın ağacı TALYADA Trant civarında Mezokorona köyünde odun. cular 35 metre yüksekliğinde ve nsf kutru 2 metro olan kocaman bir kayın ağacı kesmişlerdir. Bu ağaç 25 metre mikâbı yakılacak odun vermiştir. * Mütehassısların sözlerine göre bu ağaç en yaşlı kayın ağacıdır ve bin senelikten aşağı değildir. * Bir kilometre yüksekliiğind2 şelale NGİLİZ Güyanında bir elektrik fabrikasında çalışmak- ta olan ihi mühendis dünyanm en büyük gelülesini bul. muşlardır. Geçenlerde Kayötör şelâlesi hakkında totkikutin bulunmak Üzere tayyareyle şebirden ayrılan mühendisler bir arıza yüzünden meçhul bir ormana inmek mecburiyelinde kalmışlardır. Yere iner inmez en az 1000 metre yükseklik- ten akan koca bir gelâle İle karsılaşmışlardır. Bu şelâle, tah- minlerine göre Niyagare şelâlesindon hem çok yüksek, hem de daha göniştir. Çünkü Niyagaranın irtifa 55, genişliği 1800 metredir, Bugüne kadar dünyanın en yüksek şelâlesi 730 metre ir. tifamda olan Kukenam şelâlesiydi, İ rana ölmüştür, Bir gün evvel bu adamm kümesindeki hasta boroslardan bir tanesini kesmişler ve karı koca akşam yeme. inde kısmen yemişlerdi. Gece her ikisi de midelerinde ha, fif bir shncı hissederler. Kadın “buna hasta horosun eti sebeb oldu, der, erkek aksini iddin eder. Ertesi sabah, Piyer karısma haksız olduğunu tamamiyle göstermek için horonun kalanını yalnız başına yer, derhal hastalanır ve hastaneye kaldırılır. Maamafih Piyer ölmezden evvel bir hastabakıcıya “karım beklıymış,, itirafında bulunmaktan geri kalmamıştır. * Hissikablelvuku ? G EÇEN gün Macaristanm en tanmmış operatörü sayılan Doktor Nömaniın muayenehanesine Macar polisi tara- fından sıkı sıkıya aranmakta olan bir hırsız girmiş ve hiçbir mukaddime yapmadan : — Doktor, paraya ihtiyacım var... Öldükten sonra cesedi. mi satınalmak için bana kaç para verirsiniz? Demiştir. Doktor bu pazarlığa yanaşmak istememiş ve: — Sir, antak otuz yaşında görünüyorsunuz. Ben 76 yaşın. dayım. Bu hesaba göre cesedinizi teşrik etmek bana nasib ol- mıyacaktır, demiştir Bunun üzerine hirsiz teklifini değiştirmiştir: — Kimin daha evvel öleceği evvelden tayin edilemez, Fakat siz de meçhul üzerine taahhüde girişmemekte haklısı - miz. Sanirm ki yeni teklifimi kabul etmekte mahzur görmi. yec#ksiniz; şayet ben sizden evvel ölürsem cesedimin mu. kabili olan parayı metresime vermeği kabul eder misiniz? Doktor ve hırsız bu yeni ©sas üzerinde kolayca anlağınış. lar ve bir fiat kararlaştırmışlardır. Hırsız doktorun kabinesindön çıkmış ve o gün okşam Üz6- ri bir tramvay kazası netleesinde ölmüşlür. 5 Şehirden röportajlar a. Plâj Yazan: Süheylâ Şefik Bfsanevi bir dev gibi soluyan lokomo. tlfimizin bomurdanışlarını dinliyorum. Hayır sâde onu değil; yanı başımda otü- ran kaytan bıyıklı Afrikalı (1) delikan- lnın,*vagon tekerleklerinin temposuna uydurduğu kıvrak fokstrotunu; güneş yanığı yüzünde yeşil gözleri (birer iri boncuk gibi ışıldıyan genç kızm ope - ra (1) sma dave Solda, kırışiksız Marmara, bir mayi gibi... Tatlı bir rehavet içinde, biraz sonra içine atılacakları denizin otahayyülüyle kendilerinden geçerek koltuklarma yi. Zılmış yolcular, görlinmiyen bir orkestra şefinin değneğine uyar gibi, sağa 9ola kaykılıyorlar; hoplayıp zıplayorlar... Tzucetli — Helo! helo! Sarı, mor, yeşil, kırmızı, iâcivert renk lerin birbirine kaynaştığı alacalı bir ks- labahk arasında aheste aheste ilerliyen trenimiz durdu. Dalgalı siyah saçlarını, billür sesli yıl. dız Diyanna Dürben gibi mavi birer İ fiyonk altnda toplamış pijamalı kızlar görüyorum... Yanık yüzlerinde inci gibi gülen bembeyaz dişleri, gayri ibtiyari, | bana, çocukluğumu düşündürüyor ve Bofta ağızlarm gevelediği Tübea ağaçlı, Kevser sulu cennetin “Saçları ay, diş - leri güneş gibi pırıldayan, hurilerini hatırlatıyor. Kayışlaşmış simsiyah vücutlariyle, kız gın güneşin yumuşattığı yakıcı asfaltta yalmayak dolaşan, mayolu delikanlılar görüyorum... — Helo, kele! Acayip çığlıklarla haykırışan alacak kalabalık, 10,50 treninin bir safra giti Florya istasyonüna boşalttığı İnsanları kapışıyor... Ne garip! Burada ingilizce selâmlaş'lıyor... Al - manca şakalaşılıyor ve fransızca konu - şaluyur.. » Size yemin ederim ki, fransx dilini kızıl dudakları arasmda yumyasar eden $u sari saçlı küçük bayan, bir musevi vatandaşımızdır. Ve, türkçeyi ana dilin- den daha güzel konuşur... Diyanna Dürben mukallidi şu çitlen. bik kızın eski bir Türk ailesine mensup bulunduğundan hiç süphe etmeyiniz. Fa kat, almanca konusuyor... İstanbula elli dakika mesafede (bu modern plâj şehrinde rağbet görmiyen tek dil, türkçedir! Biran gelir ki, yorgun yorgun pufur. dayan lokömotiften şüphe edersiniz, sa. hirsiniz ki, bu dev makine, siz farkında olmadan, kilometrelerce mesafe yut » muş, sizi huduttan hududa uçurmuştur... "» — Bonjur matmazel! — Bonjur matmazel! — Bonjur matmazel! Rastgele seçtiğim bir plâjda, o bilet Elşesindeki sıska #urstli bayan da, plâj müşterilerine okabineleri gösteren iki çıplak adam da beni böyle karşıladılar, — Kaç kuruş? Türkçe okonuşusumu bayağı yadırga- dılar. — Otuz boş kuruş, bayan... Allahım günesi ve denizi içn hayli yüksek bir fiyat... Güneş ve deniz sa - tışlarmdaki ihtikâriyle, Florya, yabancı bir plâjda olmadığınızı kafânza vüran ilk hakikattir... va Burada ingilizce selâmlaşılıyor.. Almanca şakalaşılıyor. Fransızca konuşuluyor. Fakat... Yabancı bir plâjda değilsiniz, eğer şüphe ediyorsanız, gözlerinizi Mar. maradan çövirip geriye bakınız: Kabine adını verdikleri soyuma yerleri, bu ber bat ve delik deşik salaşlar, Floryada olduğunuzu kâfi bir belâğatle size anla. tırlar, Soyunurken şahit oldum: Kızıl dudakları arasmda fransızcayı Yamyassı eden sari saçlı matmazel, gü: x6l vücudunu en gizli hoklalarına kâdar teşhirden doğan bir zevk ve gözetlen » mekten İleri gelen bir öfkeyle: — Skandal! Skandal! Diye ölüyor, uyni peltek şiveyle, kom Şu kabinedeki yağız delikanlınm, gözü” nü nasıl tahta aralığına uydurduğunu ar kadaşına anlatıyordu. ı ç Süheyli