4 Temmuz 1938 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 10

4 Temmuz 1938 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SADE e PAKSREN BONES ranir Yazan: Gerald Kelton Çeviren: FCK, Planınızı şimdi anlıyorum, binbaşı Karden... Erika nihayet söz söylemek kudre. tini kendinde bulmuştu, bağırdı: — Fakat vaadetmiştiniz, Her Ba- ron! Siz namusunuz Üzerine söz ver . mekle memleketinizin şerefini de or. taya koymuş oldunuz. Vaadinizi tut- Maalısiniz. Baron sinirlendi: — Rica ederim susunuz fröylayn, Ben binbaşı Kardenle konuşuyorum, sizinle değil! Denis esnedi: — Canımı sıkmaya bazladmız ba. ron! Fon Störhaym devam etti: — Mesleğimizin bize yüklediği va. zile ve mecburiyetleri benim kadar #İz de bilirsiniz binbaşı. — Benim şimdi bildiğim şey, bir Almanm şeref sözüne verdiği ehem . miyetin derecesidir. Bunu memleket mikyasında bütün dünya da anlama. ğa başlamış bulunuyor. Denis konuşurken göz ucuyla Eri- kaya bakmaktaydı, Genç kız yavaş yavaş silâhm bulunduğu masaya yak- Taşıyordu. Eğer sllâhı almaya davran. sa mahvolmuş demekti. Denis ayağa kalkıp yürüdü ve massyla genç kızın arasına geçerek başıyla işaret etti: — Hayır matmazel. Ve devam etti; — Hayır, böyle ayakta durmanız doğru değil. Baron kendini pek iyf hissetmiyor galiba ki bir kadın ayak, ta durürken o oturmakta mahzur gör- müyor. Onun namma size bir İskemle vermeme miisaade ediniz. Erika sessiz sadasız onun verdiği işkemleye oturdu. Denis devam etti: — Sizden © ayrılırken söylediğim sözlerin size dair olanmı geri almak isterim fröylayn. Affediniz. Temsil et- tiğiniz yen! Almanyanın Her fon Stör. haym gibi adamlar yüzünden kaybet. tiği temiz şöhreti tekrar kazanması» “ni temenni ederim. Baron sesinde garib bir hüzünle ce. vab verdi; — Tahkirleriniz beni lâkayt bıra . © kiyor. Vazifemin gösterdiği yoldan © yürümeye mecburum, — O halde ne diye namusunuz Üze- rine söz verdiniz? — Çünkü unuttuğum şeyler olmuş- tu, fakat bu unuttuğum şeyleri siz hiç bir zaman aklınızdan çıkarmamıştı - nız Ben sizi gayet iyi tanır ve takdir ederim binbaşı Karden. Siz kiratta e. damlar ölürler de vatanları için elde ettikleri şeyi geri vermezler. Plânla- » . rm sizde olduğuna katiyyen ihtimal! vermiyor ve vakit kazanmak için AA IDIEŞIL) xxn blöf yaptığınızı sanıyordum. Sizin ye- rinizde ben de olsaydım ayni şekilde hareket ederdim. Fakat plânlar geri gelince iş değiş. ti. Şimdi plânmızı anlıyorum. Mektu. bunuzu alınca M, Rig hemen plânla- rin fotoğraflarımı aldı ve orljinalleri- ni de hürriyetinizi elde etmek üzere yolladı. Bunu yapmaka da onun ve si. zin hesabmıza hiçbir mahzur yoku, çünkü bu plânların başka kopyaları. nm bizde mevcut bulunması tabildir. Böylece bizim maksadımız bâsil ol- mamış demektir. Bizim bu kâğıt par- çalarının peşinden koşmaktan gaye - miz sırf bunları elde etmek değil, sır. rımızı kimseye bildirmemektir, Plân- ların kopyası almınca bizim için me- sele gene mesele mahiyeti muhafaza etmekte devam ediyor. Kabahat bende oldu, bu kadar basit bir hileyi sizinle pazarlık ederken ak. Irma getirmedim. Sözümden niçin döndüğümü şimdi anlıyorsunuz ya? Erika haykırdı: — Hayır! Hayır! İş böyle olmadı. M. Rig... Denis kizin sözünü kesti; * — Bir dakika #röylayn. Baron vic. danınm sesini bastırmak için bir be- hane buldu. Bu neye benzer biliyor musunuz? Bir yarışta her hangi bir at üzerine bahsa giren adamın at ka- Zanmaymca kazanan at üzerine bah. sa girmek aklıma gelmemişti behane- sile para vermekten imtina etmesine. — Hayır binbaşı. Siz kazandınız, fakat ben mukabilini ödiyecek vazi- yette değilim. Sırrımızı bilmediğini. zi umuyordum. Eğer bu tahakkuk et- #6 ve ben de evrakı ele gecirseydim sizi serbest birakacaktım. Fakat siz plânmızda muvaffak oldunuz. V: fem sizi bırakmamayı âmirdir. Erika gene müdahale etti: — Yanıliyorsunuz baron. M. Riz hiçbir şey bilmiyor. Plânları tesa . düfen bulduğunu bana itiraf etti, Hatiâ almanca anlamıyor bile, — Sizi buna Inandırması az muvaf- fakıyet değil, Masamfih sonunda &iz muvaffak olmuş bulunmaktasınız. Bu işte sizin vazifeniz bitti. — Hayır. Vazifem böyle bitemez! Onu Almanyada öldürecekler. Onu Almanyaya götürmemelisiniz. Yemin ederim ki plünların kopyası almma - mıştır. Size bunu... Baron âmirane bir tavırla kizin sö. zünü kesti: — Susunuz fröylayn. Ne söyleseniz kararımı değiştiremezsiniz. Binbaşı Karden tenim vaktiyle ROM'ANI dostumdu. Babanız da dostumdu. Bâ- zı hâdiselere dikkat ettim, fakat bun- lardan bu sırada babsetmeyi müna . sip görmüyorum. Üzüntünüzün sebe- bini bilmekteyim ve size hak veriyo- rum, Ame başka türlü hareket etme. me de imkân yok. Bu işi ben de sevi- ne sevine yapmıyorum. Rica ederim buradan gidiniz. Almanyaya dönünüz. Vazifeniz bitti, mükâfatını da orada alırsınız. Binbaşı Kardeni unutunuz; bir Kafi iki koltuğa sığmaz. Vazife yolu eksöriya insana gök acı çektirir, tahammül etmek lâzım... İkinizin de gu sırada çektikleriniz vaktiyle be - nim de başımdan geçti. Söyliyeceklerim bundan fröylayn; arlık gidebilirsiniz. Zile bastı, gelen tayfalara: — Matmazel karaya çıkacak. Dedi. Kendisine refakat ediniz. Denis o zamana kadar hiç bu de. Tece azab çekmemişti. Erikayı son de- fa olarak gördüğüne kanidi. Fakat za- İf görünmemesi lâzımdır, Ayağa kalk. tı, genç kıza nezaketle: — Aufwiedersehen fröylayn, Hava çok bozuk. Islanmamak için bir man- to giymenizi tavsiye ederim. Baron, Erikayla beraber çıkmıştı.. Denis salonda yalnız kaldı. Fakat nöbetçilerin kapı önlinde dolaştıkları ayak seslerinden anlaşılıyordu. Yatta kamaradan başka her yerde sıkı bir göz hapsinde bulunuyordu, Kaçması- na imkân tasavvur edilemezdi. Vazi , yeti ümitsizdi, lâkin cesaretini kay - betmemişti, Erika kurtulmuştu ya, €- sâs mesele buydu. Genç Kiz, heyecan. Iâ kendini ele verdiği zaman onun 8- ibaret Çok defo esmlerir on bin, yirmi bin tira bulunan otel misafirlerine rastladım Otel işçiliği çok cesaret ister. Ben, bu işte oklukça cesurum. İşlemek için, uyku zamanından evvel, sağlam haber aldığım paral: yolcunun odasına girer, karyolasının altına gizlenir, kiracının gelmesini beklerim. Yolcu gelip yat - tıktan sonra, karyolanın altından çı - kar, araştırama yapar, bulduğum pa- ray: alır ve sabah gayet erken öteklen rayuşurdum, Yakalanmak mı? Parayı emin bir yere: — Zula! Bittikten sonra yakalanmanın ne € hemmiyeti var?. Biz yaptığımız işin'ne kadar cezayı müstelzem siduğunu bili- riz. Böyle işlere ait kanun maddeleri ezberimizdedir. Mahkemenin vereceği ceza, en fazla on üç aydır. Daha fazla veremez. Altı aylık, dokuz aylık ceza « lar da vardır bizim işler de.. Yekünu ol- dukça ehemmiyetli bir para için, dokuz ay, bir yıl, bir buçuk yıl, hattâ daha fazla yatılmaz mı?. Karyola altından çıkıp ta, yaptığım araştırmakla bir şey bulamayınca, tekrar karyolanın altına siner, adamın apdes- haneye çıkmasını beklerim. Korkmadan, ürkmeden, görülmekten çekinmeden, sanki kuştüyü bir yatakta yatıyormüşum gibi, karyola ajtmda ve tahta üzerinde sırt üstü uzanıp bekle:. memin sebebi nemiydi?. Anlatayım: Çok tecrübe ettim. Bazı otel misafir- İeri, tek yataki: bir odada bile yatsa- lar, paralarını yeleklerinin, ceketlerinin ceplerine bırakmazlar, Rİ a kıbetinden endişe etmişti. Fakat ba. | ;Gklarınin, şiftelerin ron döğrüsü çok kibarca davranmış . ti. (Devamı Var) — Ne yapayım doktor? Yirmi da- kika kedar kitab okumadan uyuması- na imkân olmadığını söyeldi. Adeti böyleymiş. körlar, bunu bildiğim için, Galeri z yeleklerde bir şey bulamadım mi, tek-” rar karyolarun altma girer, adamın yüz numaraya gitmesini beklerim. Ne zaman çıkar? Bu, bilinmez, gece yarısı mı? Yoksa sabah mı? Hangi saat. te çıksa ben de hemen karyolanın altın- dan fırlar, şiltelerin, yastıkların altları- nrarâr ,bulduğum paralar; cebime indi- terek odama kaçardım, Gece yüz numaraya çıkmıyan, sabah- leyin de elbiselerini giyip yatağın altın. daki paraları cebine koyarak giden yol- culara da çok rastladım. Bu vaziyette tabii bir şey yapamazdım. Sabahlara kadar tahta üstünde yattığım kâr kabr- dı yanıma! 37 BİN LİRAYA MUSALLAT OLAN FARE Çokdefa, ceplerinde on bin, yirmi bin lira bulunan otel misafirlerine rast- ladım.. Fırsat varken hepsini almadım. Şüphelendirmemek için münasip bir para kaldırdım. Farkında bile olmadı. lar. Hele bir defasında, Sirkeci otelle- rinden birinde, bir yolcunun bavuluhda tam (37) bin lira vardı. Nereden mi biliyorum diye soruyorsun ?, Üşenme « dim saydım. İstesem paranın hepsini alır, gidebi- lirdim. Fakat ben böyle yapmadım. Her gün odaya girdim, Destelerin ara. sından bir ellilik, bir yüzlük, bir kaş onluk, yirmi beşlik çektim. Aldım.. Hıç belli olmadı. Sahibi farkında olsaydı çabuk kokusu çıkardı, Paraları Beyoğlunda sazla, içkiyle, kadınla yiyor, otumobillerle sulara gi- diyor, eğleniyor, ertesi günü düşünmi- yordum. Çünkü 37 bin liranın bakiye- si avucumun içindeydi. Bir gün, biraz para almak için odaya girdim, bavulu açtım, bir de ne göreyim: Bomb:ş!.. Canım çok sıkıldı. O dakika kendi kendime çok küfrettim. Bütün paraları kaldırmadığıma o kadar pişman olmuş. tum kil, Fakat kaş para eder, kuş ka- festen uçmuştu, Sonra öğrendim, para- larını çekip çekip aldığım adam çok zengin bir manifatura tüccarı imiş, bü- tün parasiyle "eşya almış, Bigaya gön. dermiş, elli, yüz, yirmi beş liralıkları çökmekle ne kadar para aldığımı tah - miin edersir?, Üç bin liradan fazla.. He- rif farkndoa bile olmadı, tuhaf değil mi2, “Sözlerini bitirdikten sonra bir cigara teflendirdi. Derin derin bir kaç nefes çekti.. Başka bir mevzua geçmek, baş” ika şeylerden .baha- işin; bir - başlanıığ ayyor gibi düşünüyordu. Buna mey - dan vermeden sordum: — Hiç suç üstünde yakalandın mı?. Karyolanın altında tutuldun mu?. — Hayır. Sabıkalı olduğum için sen- radan polis tuttu. Müvacehede iş mey- dana çıktı. Bazı işler de hiç meydana çıkmadı.. Karyola altında da bir kere tutüldüm, Fakat bu çok tuhaf ve gü- lünç bir vak'adir. — Anlat ta dinleyeyim., Nörlanmadı . Bir cigara daha yak . tı, başlad yaslatmıya: YARALI BİR YOLCU — 921 yılında idi. işgal olanca mu- sibet ve fecaatiyle devam ediyordu. Her zaman oturduğum Tepebaşı kahve- lerinden birinde tavla oynuyordum. Habercilerden biri geldi. Beni bir kö- şeye çekti, Şu haberi verdi! (Devamı Var) XZAB87 YAL REY AŞ EEE Şüpheden doğan bir tek düşüncenin ruha nekadar büyük Insiz'den Felipe'ye z Ss İZDEN hiç memmun değilim. Rasin'in Berenis'ini okur- “ ken ağlamısdınızsa, onu fâcialarm en mütbişi diye kar- — şılamadınızsa beni anlıyamaz&mız, ikimiz hiçbir zaman anla. şamayız: öyleyse aramızda her şeyi keselim, biribirimizi bir © daha görmiyelim, beni unutun; vereceğiniz cevab beni memnun edecek tarzda olmazsa sizi unutacağım, benim nazarımda siz © sadece mösyö 16 baron dö Malwmer olacaksınız; daha doğrusu » bir'hiç olacaksımız, sizi tanımadan evvel benim İçin neydinizse yine o.. © Dün, madam dö VEspard'ın konağında kendinizden pek mem- nun bir haliniz vardı ki son derece fenama gitti, Sevildiğinizden pek emin gözüküyordunuz. Hele sohbtteki serbestliğiniz beni korkuttu doğrusu; İlk mektubunuzda benim kulum, kölem ol. .duğunuzu söylüyordunuz, o anda hiç de öyle değildiniz. Seven “ adam dediğinizin zihni hep meşguldür; siz, öyle olmak şöyle © dursun, nükteler savuruyordunuz. Bu hakiki bir mümine ya- © kime mı? onun, ülühiyet huzurunda hâk ile yeksan olması lâ. « zimgelmez mi? ben, bütün kadmlardan üstün bir varlık değil. sem, siz behi hayatmızın kaynağı saymıyorsanız ben o zaman kadın denmeğe bile lâyık olamam, çünkü sadece bir kadın olu. rum. Siz bende itimatsızlık uyandırdınız, Felipe: hem o kadar ğ ki onun gükreyen sesi, şefkatin sesini susturdu; mazimizi göz ç önüne getirdiğim zaman bu itimatsızlığı da haklı buluyorum. Bütün yeli meret! nazırı beyefendi biliniz ki ben Bu genç yaşımda edindi m teerübeyi emma de siz de neyin Başka herhangi bir hususta iki yüzlülük, samimi» Çeviren: Nurullan ATAÇ 7 yetsizlik, «hdda vefasızlık hâkimlerle karşılaşır ve bu hâkim. lerden ceza görür; fakat aşk için böyle değildir, aşk işlerinde gadre uğrıyan da, davacı da, avukat da, hâkim de, cellâd da yine hep aşktır; çünkü aşk işlerinde en zalimce hainlikler, en müthiş cinayetler meydana çikmaz, ancak iki ruh arasında gecer, hiçbir şahitleri olmaz; gadre uğrıyanm da, kendi iyi- liğini düşünüp susması icab eder. Bunun içindir ki aşkın ken. dine mahsus kanunları, kendine mahsus intikamı vardır: işe elâlemi karıştırmaz Ben işe hiçbir cinayeti bağışlamamağa azmettim; gönül iş- lerinin de ehemmiyetsizi olmaz. Dün, sevildiğinden emin bir adama benziyordunuz. Gerçi emin olmazsanız hata edersiniz; fakat bu emniyet yüzünden, evvelce ümidin halecanlarından aldığımız 6 zarif safiyet halini kaybedrseniz bunu da bir cina, yet sayarım. Sizi ne çekingen, ürkek görmek isterim; ne de kendine mağrur. Muhabbetimi kaybetmek korkusuyla titre. meniz! istemem, günkü bu bana bir hakaret olur; fakat tam bir emniyet getirip aşkmızin akrbetinden hiçbir endişe duy- mantzı da İstemem. Siz hiç bir zaman benden daha serbet * olmamalısınız. bir İşkence olduğunu bilmiyorsanız benim size onu öğretmem- den korkun. Bir tek bakışla size tâ ruhumu açtım, sizde bü. tün hislerimi okudunuz. Siz; şimdiye kadar bir genç kız ru. bunda belirmiş hislerin en temiz, en asillerine nail oldunuz. Size bahsettiğim uzun âşlinceler, muhakemeler ancak kafayı zengihleştirmişti; fakat gönül incinip de akla danışacak olur- sa, hiç şüphe etmeyin ki genç kız, her şeyi bilen ve her şeye müktedir bir melek kesilecektir. Size yeminle söylüyorum, Felipe, beni zannettiğim gibi seviyorsanız, fakat bana vaadet- Liğiniz korku, itaat, hürmetkârane intizar, bükmüme boyun eğmiş hislerinizde en ufak bir hafiflemeden şüphe edecek olur. sam; sizin ruhunuzdan benim ruhuma da geçmiş olan o ilk ve güzel aşkta bir gün en ufak bir azalma hissedecek olursam #ize hiçbir şey söylemiyeceğim. sizi a8 çok vakurane, az çok kibirli veya öfkeli, yahut bunun gibi sadece sitemkârane bir mektupla rahatsız etmiyeceğim, Felipe: benim, ölümün geldi. ğini hissedenler mahzun görürsünüz; fakat bilmiş olun ki bön ölmeden evvel, sizin sevgilinize de en ağır namus lekesini sü- rer, onun gerefini en hayasızca bir şekilde mahveder, sizin kalbinize ebedi nedametler hançerini sokarım; yani, Felipe, ölürüm, ölürüm ama siz de benim İnsanlar nazarında mahvol- duğumu, ahrette de kendimi en büyük azablara mahküm etil. Rimi görürsünüz. Bahtiyar bir Luiz'i, taparcasına sevilen bir Lulz'i, ruhu bu. lutsuz bir aşk İçinde açılan, Dante'nin ulvi tabiriyle; “tasasız- ca, mahvolmaz zenginliklere malik,, olan bir Luiz'i kıskanma ma sebeb olmayın. Biliniz ki ben Dante'nin bütün Cehemem. ini başlen başa okudum ve onda azablarım en e'emlisini bul. düm: ruH için milthiş bir ceza; buna Tanrı'nın ebedi intika- mn da katacağım. (Devamı var), b

Bu sayıdan diğer sayfalar: