pi Uğurlu mu, uğursuz mu ? 13e karşı HARP Batıl inanışlarla mücadele için İngiltere ve Amerika- da klüpler var 13 Rakkamının uğursuzluğuna inanan meşhur adamlardan oazıları Avrupa aülcüeti arasında İğ takamı- min uğursuz malümdur. Bu halk a yişta ki, bir go suzluğuna Mana det olduğu ıçin 13 den kaçınırlar. Bühassa ayın 13 ü bir cumaya gelirse çok meşum sayılır. Bu senede geçen ayın 13 ü cumaya rastladı ve bu oraka. mın uğursuzluğuna inananlar müthiş he. yecana düştüler. O gün belki, başına bir belâ göletek diye evinden çıkmıyanlar bile olmuştur. Amerikada 13 ün uğu nanlar pek çoktur. Ticar hareket etti için, t sayıldığı a öyle akiketen bunun yerle; Bazları da buna inanmak â, Huğuna inde zihniyeti ile çok dükkânların lar “12 mükerrer, Bu dükkânların numa. al8dür.13 mumaralıdük. kândan kimse bir şey almaz diye 13 yaz. maktan korkarlar. Tiyatrolarda 13 rakamlı sıra yoktur. Bu da “12 mükerrer, diye (işaret edil- miştir, marâlı koltuğa kim oturur! Londrdda 13 rakamlı dükkânların numa. rârını bu surelle yazdıkları çoktur. Hat. tâs bususta resmen müsaade vermiştir. 13 rakamı; arasmda 11 uğ ur büyük adamlar da var. dir. Meselâ, birkaç ay evvel ölen İtalyan Şair ve romancısı » Gabriel D'Annunzio hiç.13 yazmamış. Meselâ, yazdığı bir €- serin milsveddesinde,, 13 üncü saylaya gelince, bunu 12X1 diye işaret edermiş. 13 rakamının o uğursuzluğunu, sözde isbat eden birçok misaller ( gösterirler. Bunlardan biri Viktor o Hügodur. Şair kendisi de 13 rakamından o korkardı ve korkmakt Viktor Hüzo, 1813 de, 12 yaşında ba. Me 1 ile bera aber iğ ğe. iken başından malar teker teker top larsanız 13 çıkar) Viktor o Hügo evlen. miştir. Bu, hakikaten şair için bir fel. ket oi v (4, ayni kızı kardeşi de sex uş. Viktor Hügo güzel Adel ile evlendiği gün şairin kardeşi teessü. Tünden ölüyor. mi 1871 de, Viktor Hügo rı ile beraber oturmuş yemek Yerken, Parisi düğen Alman toplarından irinin mermisi eve düşüyor. O zaman farkına varıyorlar: Masada 13 Kişi imişler! Ayni sene 13 şuhatında — Viktor Hügo i or we Bordoya — gidiyor. Bulunduğu kohipartims bd gene 13 kişi vardır! Viktor Hügo başında dolaşan “13 lü, arın — larkında mıdır? beki 1. belki de bünu, hâdiselerden sonra Fakat, onda 13 den kaçın. 5 kânu, Bordoda otel ariyor. Bütün oteller do. lu. Hişbirinde oda bulamıyor. Nihayet, bir otelde bir oda bulabiliyor, - Yorgun argın yukarı çıktığı zaman, hademe oda. Yı açarken gözü kapının üstüne ilişiyor: Burası 13 numaralı odadır! Fakat, şair o kadar yorgundur ve otel &ramaktan o kadar bıkmıştır ki oçarna- Şar bu odaya giriyor. Kendisini bir ay sonra bir felâket kar- Nlyacaktır. Bir akşam, saat altıda ( kördeşi Şarl İle bir lokantada buluşup yemek yiyecek lerdir. Viktor Hüzo lokantaya gidiyor ve kardesini bekliyor. Saat 6.5 oluyor. yok; 7 oluyor, yok. wet 8 de Viktor Hüro, birnz bir şey Yiyip kalkıyor ve otele geliyor. © zaman, hademe, Şarlin ölüm habe rini veriver. Bu uğursuzluk © trende on üç kişi ile bakı olduğunu da söylerler: İ İ sofra başında toplandıkları zaman. ma. berabei Oturmasında mu? Meliki ikisin. den, belki hiçbirinden değil, Çünkü işe karışan bir on üç daha vardır: O gün martın on üçüdür. Son hâd se erde 13 Matarlayasi wz kadar yem hâdiseler de de 13 bulunduğunu işaret edenler var. Meselâ, Avusturya Almanların eline — “nisandaki ilk hareketten sonra — tama- mile 13 nisanda geçmişti, Amerikada son çocuk kaçırma hâdisesi.. nin suçlusu olan ve bugün Lteykil edilmiş bulunan Mak Kol ismindeki haydut da kırk katlı büyük bir binanın on üçüncü katında isticsap edilmektedir. (Burası, Amerikan polisinin gizi (o takibata me. nur şubesinin merkezidir.) 13 e karşı harp! Onüçten korkanlara mukabil, bu iti. katla mücadele edenler de vardır. İler şeyde olduğu gibi, bu sahada da orlaya çıkan ve.itiraz edenler bir çok - yerlerde kuvvetli bir teşekkül halindedir, Meselâ İngillerede ve Amerikada böyle bir takım klüpler görülür. Bunlar yalnız ayın on üçüncü günleri toplanırlar. Hat- tâ, geçenlerde bunlardan birisi toplantı. sini her ayın on üçüncü günü, saat on üçü on üç geçe, on üç kişilik masalar ba, sında toplanmayı, on üç çeşit yemek ye. dikten sonra, on üç dakika istirahat edip yapmaya karar vermiştir) Bu toplantı klübün 13 numaralı oda, sında yapılacak ve celseyi 13 numaralı aza açacaktır! Hattâ, azadan biri klübün, şehrin 13 üncü caddesinde (büyük şehirlerde cad. delerin numarası vardır), 13 . numaralı bir biranm 13 üncü katına onakletmeyi teklif etmiştir. Fakat, herhalde bu işe 135 lerden biri karışmamış olacak ki, teklif kabul edilmemiştir. Çünkü bu klüp aza. ları sade on üçün uğursuzluğuna inan. mamakla kalmıyorlar, bilâkis bu raka- mn uğurlu olduğu kanaatindedirler.. Fakat, bu da öteki gibi baş bir itikat değil mi? Öyle, lâkin, klüp azaları bir itikadın ancak diğer bir itikadı yaymak suretile ortadan o kaybolabileceğini ileri sürüyorlar. Diğez taraftan, bu klüplerin bazıları, hakikaten on üç raksmının uğursuz ol. duğu hususundaki kananli Okurulmak maksadı ile değil de, alay olsun diye te. şekkül etmiştir. Bunlara tabii bilhassa Amerikada tesadül olunmaktadır. Bunlar, on üç rakamının bir çok gü. 20) neticelere varacağını gösterecek misal ler vermek için türlü şevler yapmaktadır. sar, Meselâ, bu klüp azalarından bekâr 0. lanlar aym on üçünde o evleniyorlar. (Şüphesiz ki, bu izdivacın o iyi netice vermesi lâzımdır. Aksi takdirde bilâki kendi aleyhlerine netice almış oluyorlar.) Toplantının hep on üçler içinde yapıl. ması, davetlilerin on üç olması gibi şey- lerden başka, üezrlerine 13 rakamını ya» zarak dolaşıyorlar, hattâ yürürken, 13 a. dımda bir duruyorlar. . Ayım 13 ü cumaya geldi mi. bu râka. mm uğursuzluğuna o inananların daha (a'a korktuklarını yazmıştık. Buna mu. kabil, on Üçe karşı harp açanlar da bilğ kis onu en uğurlu sayarlar ve o gün âde. ta düğün bayram yaparlar! On üçle mücadele edenler üçe değil, diğer batıl itikatlara karsı da yalnız on harp açmıslardır. Yaptıkları nümayişler de. toplantılarda. bunlarla alav erlerler ve bunların felâkete seheb o olacaklarını göstermek için uğursuz sayılan hareket leri yaparlar, Mesnlâ on tzler klübü avın an üründe saat on üçü on ür gere, on ücer on ürer, sanın üzerindeki bıçakları çatalalrı biri. | birinin çaprazlaması Nevyorkun gece mahke- melerinde neler görülür ? Kadın: “Bana sarkıntılık ettl!,, diyor. Erkeğ'n idedlasıis2 şu: “Bir bardak bira Ikram etmez misin diye ya ası uns, Amerika tı dolaşan bir mu yorktaki gece mahkemelerini an. laftan şu eğlenceli röportajını neş- rediyoruz: Pı birbirile döğüşen iki zeneiyi haşin bir tarzda ayırmıştı. Bu vaka Nevyork dansinglerinde her gün gö. n bir hâdisedir. İki kavgacı, polis üniformasını görünce sakinleştiler, Polisle beraber bardan çıktılar ve yağmur altında, kendilerini götüre cek arabayı ses çıkarmadun bekle - meye başladılar. iman kadn, bir genç kız, melon şapkalı bir adam kendi arzulariyle şa- hit yazıldılar, Heyet yola koyuldu. Adliye sarayının avlusuna girdik... Suçlular bir kapıdan içeri alındılar. Biz de baska bir kapıdan mahkeme sa. lonuna girdik. Burası küçük bir sa. londu, Üç hâkim makamlarında otur- muş hâkimlerin karşısındaki sıralara dağılmış bir kaç kişi muhakemeleri dinliyor... Burası insana, talebeleri devamsız bir smıf hissini yor. Hâkimin karşısında bir polisle bera- ber suçlu var. Şikâyetçi ayakta da. yasını anlatıyor. Bu bir kadındır: — Bu adam bana hakaret etti, Ya. rm saat arkamdan geldi. Bazan ba- na yaklaşıyor ve koluma dokunuyor» du. Sabrım kalmadı. Yakamı kurtar. mak için polise müracaat ettim. Hâkim gözleri kapalı dinliyor. Başımı çevirmeden, ağir bir sesle polise 20. ruyor: — Siz ne gördünüz” — Bay hâkim... Bu kadm bana yak- laştı ve bu adamı gösterdi. Adam ka- dının yanmda değildi. Bir dükkânın ö. nünde durmuştu. Kendisini buraya ge. tirmek istedim. İtiraz etti. Ben de zorla gelirdim, Hâkim suçluya dönüyor: — Siz ne dersiniz? suçunuzu itiraf ediyor musunuz? — Hayır. bay hâkim. Sokaklarda Tum. Onu takip de etmedim. Yanım . dan geçerken “bana bir bardak bira ikrâm etmez misin ?,, dedi. Cevab bile vermedim. Çünkü ben evli bir adamım. Kadmlarm peşinden koşacak vaktim yok... Bu sükütum karşısmda madma- 78! beni polise ihbar etti.. Hâkim esnedi. Bu her gün rasgeli- neon vakalardandır, Her gece, kadm - lar, erkekler kendilerine sataştı diye şikâyet ederler. Ve erkekler de bunu daima inkâr eder. Hangisi doğru söy. Kiyor? bunu kestirmek ekseriya güç- tür. Hâkim soruyor: — Şahitler var mı? Polis cevab verdi: — Hayır bay hâkim. Sokalarda kimse yoktu. Hâkim suçluya döndü: — Geceyarısından bir saat sonra, bü sokakta ne yapıyordunuz? karlar. Bir it. kada göre, çatalla bıçağın bu şekilde dur- masi fenadır. Hülâsa, başkalarının “fenadır.. dediği ve uğursuzluk getireceğine (inandıkları şeyleri yapmaktan geri kalmazlar.. Buvlarm başıma acaba hiç telâket gel. miyor mu? hesiz ki g aşına hemen bergün, küçük veya büyük mikyasta fena bir şey gelir. Fakat, bu. nun sebebini 15 rakamı çatal biçak &ibi şeylerde aramak manasızdır. 19 ie mücadele klübü az da bunu böyle düşündükleri için başlarma gelen fdâketin kabahatini böyle manasız şey. lerde bulmazlar. Zira, aranacak olursa her fenx hâdisenin, 13 le alâkadar bir ta- rafımı bulmak mümkündür.: Meselâ bir felâket ayın on üçünde değilse bile, o gün 13 numaralı bir eve giren veya 13 kuruş. luk bir şey alan, yahut 13 kere öksüren birisinin başına gelmiştir. Bunlar, hergün mız ve hiç farkında olmadığımız şevler. Eğer aramıyacak olursak, hiç far. ketmeviz ve felâketi 13 lere yormayız. Halbuki, 13 ün fena olduğuna inanan. iyor. Hayatta herkesin alemdeki Nevyorkta bir gece mahkemesi — Ben bu civarda oturu un. Yoldan | geçerken bir mâğuazanın ışıl ışıl ya - nan vitrinleri hoşuma gitti; anlara bakıyordum. — Ya siz madmazel? sizin bu saat. te ne işiniz vardı? Bize verdiğiniz ad. rese göre Nevyorkur öbür ucunda oturuyorsunuz. — Geceyi bir arkadaşımın evinde geirmiştini; evime dönüyordum. — Yalnız mı? — Yalnız gezmek âdetimdir, — Kaç yaşındasınız? —32. — Ne iş yaparsınız? — Manikürcüyüm. — Hangi dükkânda çalışırsmız? — Kendi evimde! Suçlu gülmekten kendini alamadı. Hükim sorgusuna devam ediyor: — Şikâyetinizde ısrar ediyor mu - sunuz? — Evet, Hâkim biraz düşündü. Sonra kara. rını bildirdi. — Eğer bu adamdan dava etmekte ısrar ediyorsanız gündüz mahkemele- rine müracaat edebilirsiniz. Bu suç salâhiyetimiz haricindedir. Suçlu ser. besttir. Adam yerinden kalktı ve hızlı hızlı salondan çıktı. Kadm hırsla arkasından çantasmı salladı, Ve dik dik seyircilere bakarak mahkemeden ayrıldı. Hâkim: — Başka suçluları getiriniz, dedi, Sıra bizimle gelen zencilere gelmiş- ti. Suçlular şaşkın bir çehreyle, şahit- ler biribiriyle fısıldaşarak salona gir- diler, Polis meseleyi anlattı: — Luizyana barmın bulunduğu $0- kakta nokta bekliyordum. Barda bulu. nan sivil polis kavga eden iki adamı ayırmak için beni çağırdı. Bara git- tiğim vakit ikiside yerde alt alta üst üste döğüşüyorlardı. Güçlükle ayır. dım. Kavganın başını bilmiyorum. Şa- hitleri de getirdim... Hâkim hafif hafif gerindi ve suçlu- lardan birine döndü: — Dinliyorum; anlatınız. lar, daima bir vesvese (içindedirler ve her lena hâdisede bunun tesirini ararlar, ve bulurlar. 13 le mücadele edenler ise, bunu hiç aramazlar ve kimse de on üçün uğursuz olduğunu onların hareketinde göremez. Buna mukabil, bu rakamın, bilâkis u- Hurlu olduğunu ileri sürenler ayni şeyi yapıyorlar ve yalnız iyi hâdiselerin 13 le olan aldkasını bildirip fenalarını saklı. yorlar. Meselâ, on üççüler klübünün azasın. dan biri, gün, âdet icsbr, ayın on ü. çünde evlenmiş olduğu karısından ayrı- İiyor. Hem de, bütün şehirde duymadık kimse kalmıyan çok dedikodulu bir re. zaletten sonra. Fakat, bu felâketin 13 den ileri geldiği hakkında rskipleri tarafından propagan da yapılmasına fırsat o vermemek için, hâdise kahramanının on üççüler cemiyeti azasından olduğunu mümkün olduğu ka. dar saklıyorlar. Bunla muvafafk da oluyorlar. Başma felâket gelenin 13 ler içinde yaşadığı an. cak hâdise kapandıktan sonra duyulu. yor. Fakat gene bir hâdise oluyor! — Matmazelle dans ediyordum. Matmazel nişanlımdır. Birdenbire bu adam matmazeli elimden alıp onunis dans etmeğe kalktı, Beh suçsuzum. — Ne diyorsunuz? — Bu adam ben! yumrukladı, yere düşündü, yaralandım. O vakit, ben de kendimi müdafaa mecburiyetinde kal, dım. — Sizi niçin yumrukladı? — Bilmiyorum. — Bu genç kızla dans etmek iste. diniz mi? — Evet... — Bu sırada kiz döğüştüğünüz a . damla dans ediyor muydu? — Farkmda değilim. Şahitlerin dinlenmesi hayli gürü) - tülü oldu. Çünkü bütün şahitler bir ağızdan söylüyorlardı. Hâkim “susunuz,, dedikten sonra genç kıza döndü: — Kiminle dans ediyordunuz mat- mazel? — Conla. — Harri sizi kavslyenizin elinden almak istedi mi? — Evet, — Kavalyeniz onu bir yumrukta yere serdi değil mi? —'Tam dediğiniz gibi... Hâkim: — Peki, dedi, Con ve Harriyi beğer dolar para cezasına mahküm ediyo - rum. Ayrıca şafak sökünceye kadar da hapsedilecekler... Bundan sonra getirilen suçlu, ncşe- li, şişman bir adamdı. Beraberindeki polis: — Bu adam sarhoştur, bay hâkim! dedi... Adam adetâ gülerek: — Sarhoş değilim ki... Ancak iki üç bardak viski içtim. Bilemedin dört bardak... — Size henliz söz vermedim. İddia. yı dinleyiniz. Polis tekrarladı: — Bu adam sarhoştur. Sokak orta» sında durmuş, şarkı söylüyordu. Suçlu atıldı: — Şarkı söylemek ayıb mı? yasak mı? Hâkim sertleşti: — Size susunuz, dedim, daha sıra» nız gelmedi. Polis: — Söyliyeceklerimi bitirdim! dedi. O vakit hâkim sordu: — Şimdi söyleyin bakayım. Suçu kabul mii ediyorsunuz, inkâr m:? — İnkâr ediyorum. Kaldırımın ke. narmda durmuş şarkı söylüyordum. Şarkı söylemek de değil Şöyle mırıl- danıyordum! Hâkim başını kaşıdı; bir adama i, şaret etti, bu adam suçluya yaklaştı, — Ağzınmı açmız. Koklayımız. Adam kokladı ve kararmı söyledi İkol içmiştir. Ağzı. kokuyor. Miktarmı tayin edemem, Hâkim suçluya döndü: — Sizin için yapılacak iki iş var, Ya sarhoş olduğunuzu ikrar edersiniz, yahut nekadar alkol içtiğinizin tesbi- ti için tibbr adliye gönderirim! Suçlu: — Bu vaziyette sarhoş olduğumu iddia etmek daha doğru olacak. Dedi. Hâkim kararmı verdi: — İki dolar para cezası... yoksa