18 HAZİRAN — 1958 Hausmann bulvarındaki büy ğuzaların camekânları önünde birik. miş olan kalabalıktan sıyrıldığı 2a- | man içinde bir rahatlık bissetti, Bir 47 gvvel kenditine çarpan, itip kakan insanlardan lâalettayin biriyle pek âlâ | yumruk yumruğa döğüşebilirdi. O ka” dar sinirlenmişti. Sağa sola bakarak ilerlemeğe baş . ladı. Birden, küçük bir dükkândan genç bir kadın çıktı. Bu genç ve uzun boy- İu bir kadındı. Saçları, bütün gözleri kendisine çekecek Okadar güzeldi. Fransisin gözleri de gayriihtiyari 0 kadına takıldı. Ve, biraz sonra, ne yaptığını düşün, meden genç kadını takibe başladı. Zaten onu takip etmeseydi neyle va» kit geçirebilirdi? Şehrin merkezinde- ki işi bit, Hem de ona ayırdığı Yakitten çok evvel. Bugtn, bütün işa. damları, güneşe müştak gibi işlerini bitirmek icin acele ediyorlardı. Pransi$ bugün öğle yemeğinde karı- Sina: — Epeyce işlerim var. Galiba kolay halledtimiyecek. Akşam yemeğinden evvel dönemiyeceğim! demişti. Halbuki, ona mühim gelen bir kaç küçük meseleyi cabucak halledivermiş ti, Şimdi, bütün bu öğleden sonra, İs- tediğini yapmakta ve bu kadını da te- | kip etmekte serbestti, Bilmem sx hiç sokakta bir kadının Peşine dilşmüş olan bir biçarenin ha. line dikkat ettiniz mi? Adımlarını takip ettiği kadınm a- dımlarma uydurmak için çok müşkü- lât çeken bu insanlar kendi kı'ıklarını İkide birde dükkün nlerinde kon- trol ederler. Fransis kısa boyluydu. Fakat bi - Şimliydi. Yüzü, asabi, kuru ve solgun- du, İri gözleri ve kısa kesilmiş ufak bıyıkları vardı. Vitrin camlarma ak- ! Seden hayalini pek yakışıklı bulunca ilerliyor ve genç kadının güzelliğini Börüp hayran kulması için, önüne ge- Siyordu. Genç kâmm kendi ne benzedi. Bini farkedihve vesbelli b olan inaanları gi HABER — Aksam oostam m — m aaa gem m benim tipim bu1...., diye düşündü. Yalnız zayıf ve uzun boylu kadın- lar onun hoguna gidiyorlardı. Hele mavi gözlerinin otrafındaki kızıl çil lekelerine bâyılıyordu. Yadıncı kadın böyleydi. Yüzü fazla boyalı değildi. Kendisine bakıldığı #aman bemen gözlerini yere eğiyor, çantasını sallaya sallaya yürüyordu, O, ağırbaşlı kibar bir kadına benzi « yordu. Bir dükkânın camekönina bakar gi- bi yaparak ka ne geçirdi. Madem, ki namuslu bir kadındı, onu tekip et- mekte hiçbir tehlike yoktu, Ve onu takip etti. Karısı zeki bir kadımdı, Ve onun bu zekâsı, karısına karşı hissettiği muh. teris sevgiyi henüz söndürmemişti. Bunun için beş senedenberi, ona pek ehemmiyetsiz iha, de bulunmuş » tu. Tab'an kıskançtı. Evlenmeden ev. vel birçok aşk'maceralarma karışmığ- tı. Fakat bu gibi maçeralarda en iyi rol onun olmuştu. Çünkü o âşıktı. Bir gün, karısının kendisini, kendi- sinin gençliğinde başkalarının kocası- nı soktuğu mevkie koymaya cesaret etmiş olduğunu işitecek olursa fev . kalâde sinirleneceği muhakkaktı. — Bu kadın da beni nerelere götü- rüyor? Genç kadm şimdi sola dönmüştü. Şanzelizeyi geçti. Kleber caddesine saplı. , Oradaki büyük bir otele girdi. Ve holdeki çay masalarından birine otur- du. Fransis de başka bir masaya otur- du ve bakışmıya başladılar, Bunu, biraz sonra, biribirlerine gü. Yümsayişler takib etti. Gözlerle o kadar kendilerinden geç mişlerdi ki sanki bütün diğer masada mg - 394 MARKİZ DÖ POMPADUR görmüş ve nihayet, tam Zamanında mü. * dahale etmişti, Jak, bu emin sükünetle ko- yadıysaksınız. Ittanızla fazla oynamayın. Size gelince, kont, kı Size merhâ- meten şirhu haber vereyim ki, en küçük VAM! * Cinayet Jardı. Hele Fransise o dakikada dün. yada bu kadından başka düşüncesi yokmuş gibi geliyordu. Tâpı bu sira- da kadın birdenbire yerinden kalktı. Fransis de onu takib etti, Kadınım bindiği asansöre bindi. Ay- ni katta indiler, Genç kadın tam bir koridora giderken büyük bir cesaret. Iş yolunu kesti: — Madam. — Fakat mösyö,.. Ben sizi tenımı- yorum- O, bu zibi zamanlarda söylenilmesi mutad olan bütün sözleri sıraladı, Hem de pek samimi konuşuyordu. Ka, dın osun kadar müteheyyic değildi: — Rice ederim çekiliniz. Şimdi ne- redeyse âşıkım gelecek Fransis onun evli bir kadın olmadı. ğı öğrenince biraz sukutu hayale uğradı. Fakat onun evli olmayısı isi daha kolaylaştırıyordu. Cesareti bir #2 artan Frunais, onun ellerini elleri. nin içine aldr. Genç kadın ellerini çek. medi — Bana ne olduğunu anlıyamıyo rum! diyordu. — Anlamaya ne lüzum var?.. Çılgın bir arzu vücudunu tutuşturu. yordu. Genç kadın duvara daysnmış- tı. Fransis kadmmı omuzlarından tuttu ve bir kere öptü. Belki bir kere daha öpecekti. Fakat koridorda kir ses işitip biribirlerinden ayrıld'lar. . — Yok... Yok istemem. Yarın öğle yemeğini beraber yiyebiliriz o Faka bu akşam o gelecekti. Onunla berabes rim, — Yarın saat kaçta? Randevu sastini tesbit ettiler. Her — Sizden miza) aklım. Mösyö J'As. sası şatöodaki hapisimede ziyaret etme - den evvel, onu bana karşı kim bhâzırla- erme em m e Binet Valmer halde ikisi dö bu randevuya #adık kal, mak niyetinde değildiler. Fekat bu anda başları çok dönm (0. Biribirlerinden adetâ titriyerek ay. rıldılar, Fransis otelin Holüne döndü, masa- sına oturdu. Viskisini bitirdi. Sonre İ saatine baktı. — Şimdi ne yapayım? dedi Saat altıydı. — Mari evde yoktur. Vişkisinin parasmı verdi, Sokağa çıktığı zaman sokaklar ona deminki gibi güzel görünmedi, Fransis artı! günesi, on neşesini görmüyecekti rın öğle yemeğini ka rışile birlikte yememenin çaresini bul, mak lâzımdı. Ona Versaya yalnız git. meye müsaade edecekti. Marinin ora- da bir uzak akrabası vardı. Fransis bu akraba kadından, etra.- fx saran birçok delikanlı olduğunu ve ismi hafif diye çıktığı için, nefret ederdi Yalanlar hazırlıyordu. Bir arabaya bindi. Evinin adresini verdi, Arkaya yaslandı. Fakat, dnima cebinde taşıdığı revolver arkasını râ» hatsız ettiği için kenara çekildi Hulyaya dalmış olacaktı. Ona yol pek kısa geldi. Apartımanın kapısını çaldığı zaman ilk nedameti hissetti, — Hiçbir şeyden haberi olmıyacak Merdivenin üst basamaklarına yak laştığı zaman Clandla yemek yiyeceği- 1 ne pek emin değildi. — Böyle şeyler birdenbire olmuz! Diyordu. Anahtarı kilide soktu nbüj gi yapmemağa hemen hemen karar vermiş gibiydi. Apartrmanın an tu, Hizmetçiler izinliydiler. smda du kimse yoktu. — Bunu tahmin etmeliydi Dedi. Bir kadma ( ihtiy Kendi karısını gönlü çekti. inde kimse yok- Yazı oda. için şimdi karısını da- ordu. Onum güzel ko - kusunu istiyordu. İş odasımdan Kendi odasına durdu. Birisi ko Kendi odasının yanında Marinin o. dası vardı. Ve bu odada bir erkek tat- li ve yavaş bir sesle Fransls bir ustu, Din) b denbire kapmın Üstüne otilip içeri saldırdı. Marinin odasında genç bir adam vardı. Vorsaydaki uzak akrabanın evi. no devanı eden del!kanlılardan biri, Marinin kızıl çillerle muhat mavi gözleri ona dikilmişti. O zaman Frans kanunun mazur gördüğü jesti yaptı. Delikanlı onun bi. leğini yakalamış olduğu için yalnız Mari öldü. Haykırışmalar, boğuşmalar oldu. Fransiz tevkif edildi. Tahkikat yapıl dı. Malbuat katil hakkında sempatik Şeyler yazdı. Muhakeme sirasında müddejumumi bile ona acıdı. Ve, iş jü- riye kaldı, Nihayet, Fransja, hülkın alkığlayı. cı mıritiları arasında kendisin, ziyen daha birçakları gibi beraet et- ti. Sofayı geçti. Çeviren: H. HK. TiFOBiL Msan Samı Cifo ve paravfohasta'ıklarına tar! ağızdan alinan tifo hap 'arıdır. Hiç rabatsızlık vermez. kes alabilir, Kutusu 55 Kr. MARKİZ DO PAMPADUR 391 — e —> e —— yanetten baksetmeyin.. Çünkü lk ki. yaneti siz yaptınız, » Mösyö Jak, bu, bir nevi iddianameyi nuşanın kim olduğunu anlayınca, kon- kendisini perdeyle kapatılmış kapıya yaklaştıran tesin bileğini bırakmış ve, iki seri adım atmıştı , Dü Barri, vahşi bir tavırla, elini der- hal kılıcına götürmüştü. Kontes, dehşet içinde çellerini güğ- süne görürmüştü, çünkü şövalyenin, ö- Yümü istihkar ederek girdiği bu yerden sağ çıkmıyacağını düşünüyordu, Üçü de, muhtelif tavırlarla, ayni ni- dayı, koparmışlardı: —DAssus!.. D'Astas, müsrehzi bir tebessümle gü. lümsiyerek — Tâ kendisi, mösyöler, dedi; gali, Cidden enteresan şeyler konuşuyordunuz.. Ri- ca ederim, devam edin. Ne 0! Huzurum ba benden bahsediyordunuz.. sizi bu kadar şaşırttı mı? Mösyö Jak, kıpıya doğru bir kaç a- dim daha attı. . Dü Barri kılıcmı çıkarmak istiyor, fakat d'Assasın ber iki elinde de taban- Sâ.bulunduğu için, cesaret edemiyordu. Yalnız konteü yerinden kımıldama Mıştı ve şöyle murıldümiyordu; —Betbaht çocuk! Mahvoldu!,. Bu mustarip nidayı duymuş olan İAssas: — Endişe etmeyin madam, bu mös- geçiremedi. Yöler henüz ben den kımıldamayın., Biribi lecek izahat Yor ki, bu iza Muz. Kımıldamaym. mak mecburiyetinde kalacağım. Ve vöz de » beni erecek olan hir eli İkana- mize veri . »z var.. Bana öyle geli- ttan kaçmak istiyorsu. Eğer bu kapıya söru bir adirh Aaba atarsanız, sizi vur- şüpbeli bir harekette, ateş edeceğim. Ve ben iyi vurucu olduğum gibi, okluk- ga iyi atıcıyım da,, Bu aralık mösyö Jak, kendisini top. lamıştı, D'Assvun ikazına, görünüşte sakin bir tavrria şu cevabı verdi ; — Yanılıyorsunuz, delikanlı, hiç te kaçmağı çalışmıyorum. Bu perdeli ka- pmun araşsındaki odada, başka köpt yoktur. Binaenaleyh, oradan kaçmara imkân yoktur.. İsterseniz kendiniz ba- kin, — Yal, Gördünüz mü işi? Madam, .size o kadar şey borçluyum ki, sizi ra. hatsız etmek cidden mezaketsizlik ©- lur.. Fakat çok rica ederim, lütfen mösyönün doğru söyleyip söylemediği ni tahkik edin.. Mösyöler, siz de, yeri. nizden cynamayın yoksa ateş ederlm.. Jülyet ayrğa kalktı, perdeyi çekti; yandaki odaya girdi ve hemen akebinde gelerek; — Doğru, dedi. Bu odada başka ka- p yok.. — Çok güzel. Teşekkür ederim, ma- dam.. Ve bu mösyölerle mesgul olma » dan evvel, sizden güphelenmiş olduğum için, bir defa daha allımız; istirham e- deyim, .Fakat siz benim yerimde olsây- dınız, başka türlü hareket edemezdiniz., Ben burada söylenen bütün sözleri duy. dun, mındam... Ş ik size, ancak şu- nu süiyebilirim: Bu andan itiba şövalye d'Asszsa, bit kardeş narı ban ona her hususta güvenebilir: Tölyet. nimitenahi bir şlikran için. de: — Oh! Teşakktr ederim! dedi. Tülyet bu sözleri söyliyen yegâne bâkimmiş ve yalnız o kumanda edebi, lirmis gibi, bilâtereddüt İtaat etti. Bu arabk, o zamana kada kendisini güclükle zaptetmiş olan kont dü Bari dı?. Sizl Beni ona, amansız ve korkunç bir düşman şeklinde kim tasvir etti?.. Gene siz!.. Madam d'Etyolu mahvet- « mek istediğimi ona kim anlattr?.. Siz, hep, hep sizl, Ve şimdi düşünüyorum da... Hapisaneyi muhafazaya memur o. Tan bu baron dö Marse.. Mahpusu gör- mem için, kendimi ona teslim etmemi istiyen bu sefil... Vuku bulan bâyağı hâdise hakkında hiç bir şüphe birakmı- yan bir balde görülmemi temin eden bu alçak ta, şüphesiz sizin emirleriniz üzerine hareket etmiştir. Bu zavallı d'Assası niçin mahvetmek istiyorsun - nuz?. Çünkü ben onu seviyorum. Çün- kü bu aşkımın, beni, bugüne kadar oy. nadığım adi rolden vazgeçirmesinden körkuyorsunuz.. Çünkü bu tâkdirde, korkunç olduğunu henüz anlamağa baş- ladığım projeleriniz yıkılacaktır. Çün- kü d'Assası mahvetmekle, aşkımı mah- vedeceğinizi ve benim de şimdiye ka- dar okluğu gibi, elinizde, kolayca iş gö. ren bir âlet olarak kalacağımı zannet- tiniz., İşte bunun içindir ki, her şeyden evvel, sevdiğim insanın gözlerinde, be- ni adi ve ancak istihkora değer bir kâ- dın şeklinde canlandırarak, bu aşkımı kir, ümitsizlik ve kıskançlık içinde bığ- mak istediniz.. Ah! Bu cihetten cidden muvaffak oldunuz! Hiç bir kimse, sev. insan tarafından, benim kadar is- £ ve istihkâra maruz kalmamıştır. Fakat, her'şeye rağmen, aşkım bü bunlara mukovemet etti ve hâlâ iç de, her şeyin fevkinde olarak yaşıyor.. O zaman siz, sevdiğim nın hakaret ve nefretinin bile sökemediği bu aşkı, şövalye d'Assası mahvetmek suretiyle yenmek istediniz.. Siz sevdiğim insanı öldürmek istiyorsunuz.. Şu halde ben de onu müdufaa ediyorum.. Ona el sür- o mekten sisi menediyorum. Ve bana hi- gitgide büyüyen bir hayret ve, ayti za- manda bu samimi ve kuvvetli aşka ga- rip bir hayranlıkla, dinlemişti. Buna mukabil, dü Barri, ancak onun âmirane ve münalı işaretleri üzerine kendisini zaptedebilmişti. Mösyö Jak kısa bir süküttan sonra, bir suale cevap verdi; — Bu açık ve samimi beyanatınıza rağmen, d'Assasın nereye sığımdığını bana söylemenizi isteyebilir miyim?.. — Beni öldürseniz bile hiç bir şey söylemiyeceğim.. Esasen şövalyenlin ne- rede olduğunu da bilmiyorum. — Evet. Hiç bir şey söylemiyeceği» nizi zaten biliyordum.. Sualimi ancak şekil için sordum. Demek aşkınız © kadar derin ve samimidir ki, ona her; şeyi feda edersiniz, öyle mi? — Hem de hiç tereddüt ctmeden!. — Mad ge sevebi gilim... Bu sözler ü bartarak, em ka baktı... Bu sözlerde ki öyle, yavrum, serbest. z.. Buna mâni olacak de, zerine, dü Barri, kulak ka- bir halde mi Ja- r mânanın bulun. duğunu tahmin eden Jülyet te, onun maksadını açıkça söylemesini bekledi. Mösyö Jak devam etti: — Evet.. Sevin ve, eğer elinizdeyse, kendinizi s#evdirin. Mösyö d'Aâsas'ı Yeha'sız etmekten vaz geçiyor Ve ©- nunla artik meşgul olmryacağımı, size kat'iyyetle vaad ediyorum. Serbest ve rahat olarak yaşayacıktır. Fakat bir sordu: — Nejir bu şart?, —Size vereceğim emirlere, gene ci- kisi gibi itaat edeceksiniz. ,— Ya reddedersem?. .