Dayaktar değil! Kadın, şarkıya başladığı zaman ko- casızın hemen bahçeye çıktığını far- ketmişti. Kızarak sordu: — Şarkımı dinlemek istemediğin için bahçeye kaçıyorsun değil mi? Kocası cevab verdi; — Hayır. Sade onun için değil. Ba. Zırdığın sırada seni döğmediğim! kom masını İstiyorum. Pardesü Müşteri otelin küğük garsonuna s€s- lendi: . — Küçük, git bak 65 numaraya, pardöslim portmantoda mı? Ama ça. buk ol trene yetişeceğim. Çocuk koştu ve biraz sonr? nefes ne #ese cevab verdi: — Evet efendim. Pardösü dediğiniz yerde duruyor! israf Frav Erpa — Tereyağının nekadar kıt olduğunu bildiğin halde, ekmeğin Üzerine hem tereyağı, hem de reçel'sür menin İsraf olduğunu akıl edemiyor musun? Küçük Friç — Niçin israf olsün an- ne? hem reçel, hem de tereyağı için ayni ekmek dilimini kullanarak bilâ. kis tasarruf yapıyorüm. Kadınlara nürmet Dükkân sahibi (seyyar satıcıya) — Siz seyyar satıcı olduğunuz halde ben- den fazla kazanıyorsunuz. Neden aca. ba? Seyyar satıcı — Çünkü ben her çal- dığım kapıda karşıma çikan kadına ne yaşta olursa olsun annesini çağır. masını söylüyorum, Tavuğun yaşı — Atım yaşını dişlerine bakarak öğ- renirlermiş. Acaba tavuğun yaşını ns. Sİ anlarlar? — Gene dişinden! — Ama yaptm ha! tavuğun dişi yok tur ki... — Evet ama benim var! Şuların Sa — — —— 7 Garson, bunlar yenecek gibi de- İL Bana lokanta sahibini çağır. a — O da yenecek gibi değildir cfen. ii, eski boks şampiyonudur. 20 Yaz sırıklarında fena değil a . 5 Nezleden sakınmalı! — Beni daima seviyorsun değil mi? — Tabii sevgilim. — Demek geçen hafta beni aldatıyordun, az seviyor. dun ha! Şair İlk şiir kitabını “üstad” a götürmüş ti. Birkaç gün sonra sordu: » Çok rica ederim, nasıl buldunuz? fik'inizi açıkça söyleyiniz. Ustad şöyle dedi: — Filerimi açıkça mı söyliyeyim? demek fikrimi öğrenmek istiyorsu. nuz. Genç şair telâşla atıldı: — Yok hayır! mademki öyle, ısrar etmem! Evlenmiye talip Delikanlı yutkundu ve zengin tücca. rm yazihanesine girdi! — Beni tanımazsınız ama, ben hak- kmızda senelerdenberi bilyük bir hay- ranlik duyarım. Siz memleketimizi en namuslu ve en zeki tüccarısmız. Ba. na gelince, ben namuslu bir ailenin avlâdıyım. Az bir gelirim var. Sapa. sağlam bir vücuda malikim, Kısacası kızmızı bana vermenizi rica ediyo - rum. Tüccar, delikanlıyı tepeden tırnağa kadar süzmüş, onun cüreti hoşuna gitmişti. — Delikanlı, diye cevab verdi. Ben insan sarrafıyım, asla aldahmam. Hoşuma gidiyorsun. Damadım olma. nı kabul ediyorum. Söyle bakayım: kızlarımdan hangisine Aşıksın? Genç, ağzı kulaklarında: — Hangisi olursa, dedi. Elvetir ki sizin gibi zengin bir adamın kızı Ol. Dürüstlük Doğruluğu bir hastalık derecesinde ileri götürmüştür. Küçük çocuğuyla beraber trenle gidiyordu, Çocuğu he. nüz yedi yaşında olmadığı için bilet almamıştı. Yolda, geceyarısı tehlike igaretine asıldı. 'Tren durdu. Telâşlı koşuşmalar, çığ- Irklar oldu ve kompartımana bir me. Mur geldi, Yolcu, omun sual sormasma Vakit birakmadan atıldı: — Oğlum, şimdi yedi yağına bastı, Onun için de bir bilet kesiniz! ” .. : . Gönlüm ihtiyarladı Benim, eski gençliğim, eski deli gönlüm yok, : Bir dal gibi kurudum: yaprağım yok, gülüm yok! Bensiz yaşamana imkân yok de- ğü mi? — Ona şüphe mi var? — Beni dünyada her şeyden fazla m seviyorsun? — Beni gitgide daha fazla bir muhabbetle, bugün dünden daha çok mu seviyorsun? — Evet sevgilim. ( Adada Seni görünce güzel, Göz alan güneş dedim! İçimi yaktı bir el, Köfir oz «teş dedim! © Aşkım'saha Np Tapsın Hulyalı bir mehtapsın, Bu yol tenhaya sapsın, Erken, saat beş dedim! Hastalığın vesvese Hlâcı bir tok buse? Öpüşelim öyleyse. Oldu bir dilşeş dedim! Geldik nefes nefese Bizi yaktı bir buse susmak düştü herkese Çünkü, olduk eş dedim! : K ci — Hasta cam fabrika Hastabı sında İşçiymiş, termometre dayandı ramsıyoruz! — Zahmete değmez severim. Hicranı çekmek için arti; tahammülüm yok, Benim eski gençliğim, eski deli gönlüm yok! Çok yalvarıp bakardım, ağlatma günah, diye, Karışık Ismifatıl Pariste Sen nehrinde geçen gün bir adamı kurtardılar. Zevallı kendini öldürmek istemişti. İntihara teşebbil- sünün sebebi sorulduğu vakit evvelâ söylemek istemedi: — Allevi bir mesele. Demekle ikti. fa etti, Fakat, zabıtanm ısrarı Üzerine nihayet derdini anlattı: — Bir müddet evvel bir dul kadm. la evlenmiştim. Katımm on sekiz ya- şındaki kızma da babam âşık oldu ve evlendi. Bu suretle babam benim da- madım, Üvey kızım da annem oldu. Birkaç ay sonra karım bir çocuk doğurdu. Çocuk hem benim oğlum, hem babamın kaymbiraderi, hem de benim dayın oluyordu. Üvey annem ve ayni zamanda üvey kızımı olan hatun da bir çocuk doğu- runet İş büsbütün karıştı. Çünkü bu çocuk da ayni zamanda hem torunum, hem de kardeşimdi. Düşündükçe çıldıracak gibi oluyor - dum. Ben karımın herfi kocası, hem de torunu olmuştum. Bu hale dayanama- dım! Mübalâga Marsilyalı Mariyüs mübalâğasıyla meşhurdur. Büyük bir otomobil fab . rikası işlettiği devirlerde Amerikanm en muazzam otomobil fabrikasının sa. hibi onun fabrikasını ziyarete gelmiş- ti. İkisi arasmda fabrikalarının ve iş- lerinin büyüklüğü noktasında bir mü. nakaşa çıktı, Münakaşa esnasmda Amerikalı, bu. lundukları yazıhaneye kova kova su taşmdığını görerek merakla sordu: — Bunlar niçin? Mariyüs lâkaydane cevab verdi; — Mektuplarım için... — Anlamadım. — Mektuplarıma © yapıştıracağım pulları ıslatmak için.. Malüm ya bizim işimiz çok, fazla muhabere ederiz. / Bana oyn oynama, giydirme külâh, diye, Bir dol gibi kurudum, yaprağım yok, gülüm yok! Evli sevdim: dönüp de bakınadı arkasına, Bir dula gönül verdim: vardı bir başkasına, Kın dayanamadım. nazına, cakasına: Seni bir gün twtacak bu ettiğim ah, diye, Hicran çekmek için artık tahammülüm yok! - ŞAKACI Hafıza İki muallim arasmda: — Karımın ve çocuklarımın doğüm senelerini bir türlü hatırımda tuta - mam. Bu yüzden, karıma doğum yıldö. nümünde hediye almayı unutarak çok defa zavallınm kalbini kırmışımdır. — Böyle şey benim hiç basıma gel. mez Çünkü çaresini buldum. — Nedir o çare? sayet basit, Oğlum Roma cum. ıriyetinin ilânmdan tam 2120 sene sonra dlinyaya geldi. Kızım, Pompe İnip mahvoluşundan 19845 sene sonra doğdu. Karımsa Sezarın katlinden 1799 sene sonra doğmuş! Saat Eski bir saat almıştı. Antika oldu- ğu iddiasındaydı ama, buna kendisin- den başka inanan da yoktu. Bir ahba» bi sordu: — Bari doğru işliyor mu? — Tabii... Fakat kullanmasını bil , meli, Meselâ 12 yi gösterdiği zaman altıyı çalarsa saat üç demektir! Zavallı kahraman Denizde bir zavallı çırpıp duru « yordu. Rıhtımda ahali birikmiş, her kafadan bir ses çıkıyordu. Bir aralık denizde rıhtımın önünde bir de elbize- li adam göründü. Yüzmek biliyordu. Evvelâ biraz durdu, sonra kazazedeye doğru kulaç atmaya büşladı ve onu kurtararak sahile çıkardı. Herkes kurtarıcıyı tebrike kogmuş- tu. Gene her kafadan bir ses çıkıyor. du. Ortalık biraz sükünet bulunca kur. tarıcı cevab verdi: ; — Teşekkür ederim, bir şey değil. Fakat bilmek istediğim bir şey var: ber rıhtımm kenarında dururken İçi; mizden kim beni itti? Tehdit Süt nine, hanımının yanına gelip: — Hanımefendi, dedi. Çocuk bir türlü uyumuyor. i — Peki öyleyse, şimdi beh gelir nin: hi söylerim. — Tesir etmiyor hanımefendi. Ben “şimdi annen gelir, ninni söyler, diye korkuttum da genc uyumak isteme. di! v Öğretmen — Dün verdiğim mesele. yi neden halletmediniz? Çocuk — Şimdi öyle bir devirde ya, gıyoruz ki, her memleketin en büyük adamları bile meseleleri halledemi - yorlar. Ben halledememişim ne çıkar, — Hiçbir şeyim yok. — Peki, bu sargılar me? — — Sokaklarda karşıdan karşiya Tü- hatça geçebilmek için böyle yaptım Şoförler derhal duruyorlar. © i